AÖF DERS NOTLARINA HOŞ GELDİN!

Ders notlarına erişmek için lütfen ücretsiz kayıt olunuz.

Ücretsiz Kayıt ol!

VİZE-FİNAL Görüşme Teknikleri Vize-Final Ders Özeti (TAMAMI)

Moderator
Mesajlar
419
Tepkime puanı
28
Puanları
18
GÖRÜŞME TEKNİKLERİ ÜNİTE – 1

GÖRÜŞME KAVRAMI VE İLETİŞİM SÜRECİ


İnsan unsuruna ağırlık veren sosyal hizmet bir yönden bireyin çevresi ve içinde bulunduğu yasam durumları ile sürekli etkileşimleri çerçevesinde toplumsal işlevselliğini ve üyesi olduğu toplumun normatif ve sosyal değerlerine uyumunu güçleştiren engelleri ortadan kaldırarak ya da baskılarını hafifleterek kendini gerçekleştirmesine olarak sağlamayı diğer yönden ise toplumun olanak ve koşullarını bireyin gelişmesine katkıda bulunabilecek düzeyde geliştirmeyi ve değiştirmeyi amaçlamakta olan bir meslektir. Davranış ve sosyal bilimleri temel alan, uygulamalı bir bilim olan sosyal hizmet, mikro ve makro düzeyde tüm insanların psiko-sosyal işlevlerini yerine getirmede ve refahlarının sağlanmasında koruyucu, geliştirici ve rehabilite edici işlevleriyle önemli bir göreve sahiptir. Schwartz'a göre, sosyal hizmetin görevi, birey ile toplum arasında her ikisinin karşılıklı doyum gereksinimlerini karşılayan süreçleri uzlaştırmaktır. Schwartz'ın modeli, birey ile toplum ilgilerinin aslında aynı olduğu sayıltısına dayanır. Sosyal hizmetin müdahalesi tıkanıklıklara bireyin gelişimine toplumla bütünleşme hızına ve toplumun çeşitli unsurlarını verimli ve dinamik bir bütünde toplanması için harcanan örgütlenmiş çabalara yöneliktir. GÖRÜŞME: sosyal bilimlerde en sık kullanılan bilgi toplama yöntemlerinden biridir. ör: örgüt çalışmalarında örgüt bilimciler, örgütlerin değişik yönlerini ve özelliklede örgütlerin kültür ve sembolik boyutlarını çalışırken görüşmeyi, temel veri toplama aracı olarak kullanmışlardır. Briggs görüşmenin sosyal bilimler alanında en yaygın veri toplama yöntemi olarak savunmakta ve bu durumun görüşme yönteminin bireylerin deneyimlerine tutumlarına görüşlerine şikâyetlerine duygularına ve inançlarına ilişkin bilgi elde etmede oldukça etkili bir yöntem olmasından kaynaklandığını belirtmektedir. Steward ve Cash görüşmeyi önceden belirlenmiş ve ciddi bir amaç için yapılan, soru sorma ve yanıtlama tarzına dayalı karşılıklı ve etkileşimli bir iletişim süreci olarak tanımlamaktadır.Patton a göre görüşmenin amacı ise bir bireyin iç dünyasına girmek ve onun bakış açısını anlamaktır.Görüşme yoluyla deyimler,tutumlar,düşünceler,niyetler,yorumlar,zihinsel algılar ve tepkiler gibi gözlemeyeni anlamaya çalışırız.Bu süreçte sorulan sorulara ,karşı tarafın rahat, dürüst ve doğru bir şekilde tepkide bulunmasını sağlamak görüşmecinin temel görevidir. GÖRÜŞME VE İLETİŞİM KAVRAMI İnsan anlamak ve anlaşılmak ihtiyacındadır. Özellikle anlaşılmak en çok istenilen durumdur. Hegel; beni hayatta bir kişi anladı oda yanlış anladı demiştir. Gazete okumak TV haberlerini dinlemek, yoldaki trafik işareti vb unsurlar iletişimin bir parçasıdır. TDK sözlüğüne göre iletişim duygu ve düşüncelerin akla uygun şekilde başkalarına aktarması bildirim ve haberleşme olarak tanımlamaktadır. GÖRÜŞMEDE İLETİŞİMİN ÖNEMİ Etkili iletişim insanların mesleki yaşamlarında sorunları çözmede yardımcı olurken kişisel yaşamlarında da ilişkilerini iyileştirmelerine ve sürdürmelerine yardımcı olur. • İletişim çalışmak kendi kendinize bakışınızı değiştirir. Kendisiyle ilgili algıları farkındalıkları öz yeterlilikleri • İletişim çalışmak diğer insanların kişiye bakışını iyileştirir. • İletişim çalışmak mesleki yaşantıda başarılı olmanın yolunu acar.

GÖRÜŞMEDE İLETİŞİM SÜRECİ VE ÖĞELERİ Hayatımızın büyük bir bölümünü okumak dinlemek yazman konuşmak gibi faaliyetlere ayırarak geçirmekteyiz. İletişim türü oransal olarak İletişim türü Saat olarak • Yazma %9 • Okuma %16 • Konuşma%30 • Dinleme % 45 • Yazma 1,5 saat • Okuma 3 saat • Konuşma 4,5 saat • Dinleme 7 saat Süreç: Bir olayın düzenli olarak ve birbirini izleyen değişimlerle gelişmesi başka bir olaya dönüşmesidir. İletişim Süreci: diğer insanları ikna etmek bilgilendirmek yönetmek eğlendirmek bilgilendirmek gibi amaçları içerebilir. Birey olarak düşünüldüğünde iletişim bir süreçtir. İletişim Süreçleri Kaynak ileti kodlama-kod açma alıcı geri bildirim ve gürültüdür. 1-KAYNAK İletişim sürecinde mesajı gönderen ve iletişim sürecini başlatan öğedir. Kaynak algılama seçme düşünme yorumlama süreçlerinde ürettiği anlamlı iletileri simgeler aracılığı ile gönderendir. Mesaj bir kez kodlanıp alıcıya gönderildiğinde mesajın yapacağı şeyleri önleyip değiştirmek kaynağın gücü dışında kalmaktadır. Kaynağın iletişim becerileri (etkili konuşma dinleme yazma ve beden dilini etkili kullanma )konuştuğu konu hakkında bilgi düzeyi ve deneyimi kurulan iletişimin niteliğini belirler. 2-İLETİ (MESAJ) Bir kişinin diğer kişiye ya da bir grup insana iletmek istediği fikir düşünce yada duygunun sözlü yada sözsüz biçimidir. Mesaj ya da ileti kaynak tarafından aktarılanların sembolik bir ifadesidir. Dil ve konuşma yoluyla mesaj içerisindeki bir gülümseme vs iletiye örnektir. Mesajların dikkat çekici olması için sözel ve görsel unsurları barındırması önem taşımaktadır. Sözcükler % 5, ses tonu % 25 sözel olmayan unsurlar ise % 65 etki uyandırabilmektedir. Kaynağın üretmiş



2

olduğu sözel görsel işitsel tüm iletiler yapı ve içerik olmak üzere 2 kısımdan oluşmaktadır. İçerik anlamla, yapı ise simgeler ve kodlarla ilgilidir. 1-Anlam, iletişimin anahtarı iletişim sürecinin odak noktasıdır.2-İçeriğin yapı kısmı ise simgeler, göstergeler ve kodlardan meydana gelmektedir. İletişimde sözlü ve sözsüz olmak üzere iki tür kod kullanılmaktadır. Sözlü kodlar sembolleri ve onların dilbilgisi kurallarıyla düzenlenmesinden oluşmaktadır. Sözsüz kodlar ise kelimeler dışındaki tüm sembollerden (beden hareketleri zaman, mekân ve mesafenin kullanımı giyim vb) oluşturur. Erkman’a göre: göstergeleri de görüntüsel göstergeler belirtisel ve simgeler olmak üzere 3 kısımda incelenir. 1. Görüntüsel Göstergeler: Haritaları heykelleri, karikatürleri, fotoğrafları görüntüsel göstergeler olarak sıralamak mümkündür. ör: tuvaletlerdeki bay-bayan siluetleri 2. Belirtisel Göstergeler: Gerçek hayattaki nesne ile varoluşsal bağlantısı olan göstergelere işaret etmektedir. Ör: Termometredeki değişim, ders zili vs 3. Nedensiz Göstergeler (Simge) : Nesneyle uzlaşmalı anlaşmalı ve krallara bağlı bir ilişki içerisindedir. Ör: bir okula ait forma 3-KODLAMA VE KOD AÇMA İletişim kodların kullanımını içerdiğine göre anlamların paylaşımını sağlayabilmek için iletişim sürecinde kodlamanın ve kod açmanın olması gerekmektedir. Kodlama: bilgilerin düşüncelerin ve duyguların alıcı tarafından anlaşılmasına olanak tanıyacak şekilde iletime uygun hazır bir mesaja dönüştürülmesidir. ÖR: resmi bir toplantıda iletilerin kodlanması ile günlük bir konuşma sırasında yapılan kodlama farklı olacaktır. KOD AÇMA: Kaynak tarafından gönderilen mesajların alıcı tarafından anlamlandırılması eş deyişiyle iletiye yüklenen anlamın çözümlenmesi işlemidir. Dinleme ve algılar önemli yer tutar. Dinleme: sözlü veya sözsüz iletileri alma onlardan bir anlam oluşturma ve onlara tepkide bulunma sürecidir. Dinleme pasif bir eylem değil bilinçli bir etkinliktir. Ortak referans Çerçevesi: Kaynak referans ve Alıcı referans çerçevesinin birleşimidir. İletişimde taraf olan kişilerin referans çerçevelerinin kesiştikleri nokta kaynağın ve alıcının yaşam deneyimlerinin ortak noktası olan ortak referans çerçevesini oluşturmaktadır. Kişinin referans çerçevesini belirleyen 2 ana yapıdan söz etmek mümkündür. 1-Denem Alanı(iç etkenler) : kişinin geçmiş yaşantılarını inanç ve tutumlarını gereksinimlerini içinde barındırmaktadır. Güven güç başarı bağlılık gibi gereksinimleri kaynak kişi ile ilgili düşünceler vs. 2- iletişim ortamını ilgilendiren(dış etkenler): Kaynağın bulunduğu ortamla ilgili fizyolojik ve çevresel etkileri betimler. Işık miktarı insan sayısı kaynak-hedef arasındaki fiziksel mesafe gibi unsurlar bu bağlamda ele alınabilir. Kılık kıyafet roller vs. 4-KANAL (OLUK) İletinin kodlandıktan sonra kod açma sürecinin gerçekleştirdiği ana kadar izlediği yol kanal olarak adlandırılmaktadır. Bilgi duygu düşüncelerin kaynak ve alıcı tarafından paylaşımının gerçekleşmesi sürecinde iletilerin üzerinde yüklediği araçlar. İletişimde kanal denildiğinde ışık dalgaları radyo dalgaları ses dalgaları telefon kabloları sinir sistemi gibi iletiyi taşıyan ortamlar kastedilmektedir. ör: sözlü iletişimde kanal havadır. Telefon görüşmelerinde telefon hatları. 5-ALICI(HEDEF) Alıcı, kaynağın gönderdiği iletilerin hedefidir. Alıcı iletiyi oluşturan kodları algılayıp anlamlandırır ve kendisi de bir ileti göndererek kaynak konumuna geçer. 6-GERİ BİLDİRİM(YANSIMA) Alıcının algıladığı ve yorumladığı iletilere, sözlü veya sözsüz tepki verme sürecidir. geri bildirim, mesajın alıcı tarafından anlaşılıp anlaşılmadığı ne şekilde yorumlandığının kaynak tarafından bilinmesine olanak sağlar. Birine söylenen söz sonucunda yüzünün kızarması geribildirimdir. Geri bildirim 5 farklı boyutta incelenebilir. Olumlu –olumsuz, kişi odaklı, mesaj odaklı, anında gecikmeli, kontrollü-kontrolsüz, destekleyici eleştirel geri bildirimlerdir. Olumlu geribildirim; kaynağın iletilerinin iyi algılandığının ve iletişimi bu şekilde sürdürebileceğinin göstergesidir. Olumsuz geribildirim; bazı şeylerin yanlış gittiğinin ve yeni düzenlemelerinin yapılması gerektiğinin göstergesidir. Gülme ve alkışlama olumlu geribildirimdir. Oflama puflama olumsuz geri bildirimdir. Kişi odaklı; Ne kadar güzel gözlerin var demek Mesaj odaklı: telefon numaranı alabilir miyim? 7-GÜRÜLTÜ İletinin anlaşılması ya da iletilmesini engelleyen her şey gürültü olarak değerlendirilir. Gürültü dikkat dağıtıcı, görüntü ve uzaklık gibi çevresel faktörlerden olduğu kadar algılama kişisel merak istek azlığı kişiye özgü niteliklerden oluşabilir. Gürültüye neden olan kaynaklar 4 ana grupta sınıflanabilir. 1-Televizyonda oluşan görüntü ve ses kayıpları parazitler, kitaptaki silik yazı vs. 2-işitme görme ile ilgili engeller 3-İçinde bulunulan sevinç üzüntü psikolojik gürültü kaynakları 4-Kültürel çevre hedef ve kaynağın bilgi düzeyleri statü farkı vs.

İLETİŞİM İLKELERİ İletişim kendinizde başlar. İletişim diğerlerini içerir. İletişim karmaşık bir süreçtir. İletişim kaçınılmazdır griye döndürülemez ve tekrar edilemez. İLETİŞİM BAĞLAMI Bağlam, bir şey meydana gelirken içinde bulunduğu ilişkili koşullardır. Başka bir deyişle bağlam, bir söz ya da davranışın içinde geliştiği ve ona anlam kazandıran çevre olarak da tanımlanmaktadır. İletişimin içinde geçtiği bağlam genellikle 4 boyutta açıklanmaktadır. 1. Fiziksel Bağlam: Elle tutulur gözle görülür somut çevredir. İçinde bulunduğumuz oda koridor park ya da toplantı salonu



3

2. Sosyal-Psikolojik Bağlam: statü ilişkileri roller ve insanlar içinde iletişi kurdukları toplumun kültürel kuralları gibi öğelerdir. ör: mezuniyet töreninde gerçekleşen partinin cenaze töreninde olmaması gibi. 3. Zamansal Bağlam: iletişimin gerçekleştiği bir günü içerdiği kadar tarihini de içerir. 4. Kültürel Bağlam: Kültür bir toplumun tarihsel süreç içerisinde ürettiği kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi manevi özelliklerin bütünüdür. GÖRÜŞMEDE SÖZLÜ VE SÖZSÜZ İLETİŞİM İnsanın duygu ve düşüncelerini sözle iletmesini sözlü iletişim denir. Sözsüz iletişim ise dil ve kelimeler kullanılmadan aktarılan her türlü bilgi ya da duygu olarak tanımlanabilir. Sözsüz iletişim sessiz bir dil işlevi görür. Sözsüz iletişim öğeleri görme koklama tatma duyularını uyarır. GÖRÜŞME VE SÖZLÜ İLETİŞİM  Sözlü iletişim çoğunlukla aynı ortamda yüz yüze gerçekleşmektedir.  Başkalarıyla konuşurken sakin sabırlı güler yüzlü ve nazik olunmalıdır.  Eğitimi statüsü gibi özellikleriyle iletişim kurulmalıdır.  Konuşurken sade anlaşılır ve net bir dil kullanılmalıdır.  Karşı tarafın düşünce ve inançlarına saygı göstermelidir.  Dinlemek karşınızdaki kişiye saygı duymanın sana değer veriyorum mesajı vermenin en iyi yollarından biridir.  Etkin dinleyicinin temel özellikleri söylenenlere ilgi gösterir.  Gerçek sorunun ne olduğunu anlayana kadar yargıda bulunmaz  Göz teması kurar  Anlayıp anlamadığını kontrol eder  Leb demeden leblebiyi anladığını belirtmeye çalışmaz  Ne anladığını tek cümle ile tekrarlayarak geri bildirim verir.  Evet, anlıyorum gibi ifadeler kullanır

GÖRÜŞME VE SÖZSÜZ İLETİŞİM Kişiler konuşurken duygularını heyecanlarını ifade ederken mimiklerine el kol hareketlerine çoğu zaman farkında olmadan yönelir. Sözsüz iletişim; kişiler arası iletişimde sözlü iletişimle birlikte etkin olan beden hareketleri yüz ifadeleri gözle kurulan iletişimi zaman ve mekanın kullanımı giyim kuşam kodlarını ve dil ötesini içeren daha çok ilişkilerin belirlenmesinde veya duyguların dile getirilmesinde rol üstlenen iletişim biçimi olarak tanımlanmaktadır.

BEDEN DİLİ Sözsüz iletişim sürecinde gönderici bir mesaj gönderdiği zaman hisleriyle duygularıyla ve vücut hareketleriyle sözlü mesajlarını desteklerler ya da bunları yanlışlarlar. SÖZCÜK %10 SES % 30 BEDEN DİLİ % 60 iletişimde etkileme oranları Beden dili jestler ve mimiklerle gerçekleşir. Yüz kasların bir anlam ifade eden ya da anlam oluşturmak için kullanımı mimikleri diğer bir deyişle yüz ifadesini baş el kol ayak bacak hareketleri ya da bedenin tümünü kullanmak jestleri oluşturur. Jestler ve mimikler çoğu kez duyguları yansıttığından çok anlamlı ya da anlamca belirsiz olabilirler. Kaş çatma; hoşnutsuzluk onaylamama şaşkınlık can sıkıntısı vs. duygu ve düşünceleri somut hale getirmek ve desteklemek için baş kol el bacak gibi beden hareketlerinden yararlanır. Jestler (el kol hareketleri) duyguları belirten beden dili araçlarıdır. Verilen mesajı kuvvetlendirirler. İnsan yüzünün görünürdeki hareketleri mimik olarak tanımlanmaktadır. Bir duyguyu veya düşünceyi anlatmak ve duyguları pekiştirmek için kullanılır: alnı kırıştırmak Türklerde sinirlenme olarak algılanırken Avrupa ülkelerinde düşünme söylenenleri değerlendirmedir. Jestler ve mimikler esas ve ikincil olarak iki ana grupta sınıflandırılabilir. 1. Esas jest ve mimikler: duygu ve düşünceleri destekleyen onları somut hale getiren hareketlerdir. Yüzüne dokunma alın silme( yorgunluk) 2. İkincil jest ve mimikler: bedenin gereksinimleri ile ilgili esneme hapşırma öksürme kasınma gibi hareketlerdir. Gözleri yere dikmek ayaklarının yerini değiştirmek sürekli esnemek yapılan konuşma ile ilgili düşünce ve duyguları yansıtır. GÖZ İLETİŞİMİ Karşılıklı bakışma süresi ortalama 1.18 saniyedir. Eğer göz teması 1.18 saniyeden az sürerse bu kişinin ilgisiz utangaç veya meşgul olduğu sonucu çıkartılabilir. Gözler insan bedeninin en konuşkan organıdır. YÜZ İLETİŞİMİ Yüz ifadelerini anlamak kolay değildir. Yüz ifadeleri saniyenin beşte biri kadar bir sürede değişir. Yapılan araştırmalara göre mutluluk korku öfke hayret üzüntü sıkıntı gibi temel jestlerin hemen bütün kültürde aynı olduğunu göstermiştir. Yüz hareketleri hissedilen hoşlanma onay sempati derecesini iletir. DİL ÖTESİ (SESİN KULLANIMI) Sözsüz iletişimin ses yönünü sesin tonu şiddeti ve konuşmanın akıcılığı oluşturur. Günlük ilişkilerde canlı neşeli enerjik ses tonu insanlar üzerinde olumlu etki bırakır. En küçük bir gerginlik ses tonuna yansır. Ses konuşmanın bir boyutudur. Ne söylediğinizden çok nasıl söylediğin ile ilgilidir. Türklerin Arapların genellikle yüksek sesle konuşması kültürel boyutlarıyla ilgilidir. SESSİZLİK VE SUSMA Sessizlikte bir iletişim biçimidir. Sıra beklerken kimseyle konuşmazsınız fakat karsıdaki kişinin giyiminden ayaklarının durusundan mesajlar alırsınız. Bazen huzur bulmak için sessiz kalınır MEKÂN KULLANIMI Mekân kullanımı iletişimde çok kapalı etkili olduğu için öneminin ve değerinin çoğu kez farkına varılmaz. Mesafe insan



4

ilişkilerinde önemli bir etkiye sahiptir. Birine çok yakın oturmak elini omzuna vs koymak iki kişi arasındaki ilişkiye belirli bir özerklik yakınlık sıcaklık katar. KİŞİSEL ALAN: kişinin kendi vücudunun uzantısıymış gibi benimsediği alan boşluk olarak tanımlamıştır. 1. MAHREM MESAFE Kişilerin sadece kendilerine yakın olanların girmesinden rahatsızlık duymadıkları mesafedir. Bu mesafe kişinin özel alanını temsil eder ve insanların enerjilerinin kokularının ve duygularının yakından hissedildiği alandır. Çeşitli kaynaklara göre 0-30 cm alandır. 2. KİŞİSEL MESAFE: Duygusal bir ilişki olmayan ancak yinede yakın bulunan arkadaşların aile üyelerinin ve dostların girmesinden rahatsızlık duymadığı mesafedir.(30-90 cm)

3. SOSYAL MESAFE: Herhangi bir nedenle paylaşılacak ortak bir konu için iletişimde bulunulması gereken tanışıp selamlaşılan kişilerle olan iletişimde korunan mesafedir. Bu mesafe iş yaşamında alışverişlerde çok fazla tanışıklığı olmayan kişilerin olduğu ortamlarda kullanılır.(90-200 cm) 4. GENEL MESAFE: Topluma açık yerlerde birbirini hiç tanımayan kişilerin bir arada bulunduğu alanlarda korunan mesafedir. (200 cm ve üzeri) FİZİKSEL GÖRÜNÜM VE GİYİM Tanıdık kişilerle kurulacak iletişimde o gün üzerinde giymiş olduğu elbise çok önemli olmayacaktır. Ancak karşılaşılan bir yabancı ile iletişime geçmeden önce kıyafeti boyu duruşu dikkatten kaçmayacaktır. İnsanlar yeni karşılaştıkları birinin dış görünüşüne kısa bir süre baktıktan sonra zihinlerine bir kalıba yerleştirerek ona bey beyefendi dayı amca vs hitap şekline karar verirler. Kişinin giyimi sözleri ve vücudunun duruşu kadar beğenilerini içinde bulunduğu ruhsal durumu iletişim kurduğu kişilere verdiği önem ve değeri gösterir. Kişi giyimiyle bir kimlik seçer. Dış görünüm aynı zamanda içimizdeki özün yansımasını da içerir. Giysi ile aynı zamanda kimliğimizin bir parçası olarak içinde doğduğumuz kültürü coğrafyayı iklimi de yansıtır. Seçilen aksesuarlar gözlük ayakkabı vs. birer statü göstergesi olarak da değerlendirilir. Sonuç olarak sözsüz iletişim insanın kendini ifade etmesini karşısındaki insanı tanımasını kolaylaştırır, konuşmaya bütünlük kazandırır ve karşısındaki insanın iç dünyasında anlamak konusu da önemli ipuçları verir.

ÜNİTE – 2

GÖRÜŞME KAVRAMININ TANIMI


Görüşme tekniği sayesinde karşımızdaki bireyin yaşadığı dünyayı nasıl gördüğünü anlarız. Görüşmede amaç kolaylıkla görülmeyen ya da ulaşılamayan bilgilere ulaşmaktır. Görüşme sosyal hizmetlerin temel bir faaliyeti en yaygın sosyal hizmet becerisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Görüşme bu meslekte temel bir araçtır. Çünkü sosyal hizmet faaliyetlerinin içeriği ve izleyeceği yol yönünde bilgi verir. Bu nedenle de bu görüşme tekniğini kullanan bir sosyal çalışmacının tam anlamıyla bu beceriye sahip olması yaşamsal bir öneme sahiptir. Bu nedenle Görüşme: amacı insanların yaşadıkları deneyimleri bu deneyimlere verdikleri anlamları anlamak olan ve bu deneyimleri dil yardımıyla birbirlerine aktardıkları bir süreçtir. sorular ve sorulara verilen cevaplar sayesinde sözel bir bilgi alış verişi söz konusudur. Görüşme bireyin yabancı bir kişinin iç dünyasına bilimsel bir yöntemle ulaşmasını sağlar. Görüşme sürecinde gözlemden çok sık faydalanılması görüşmede sadece sözlü iletişimin kullanılmadığı anlamına gelmektedir. Belirli amaç doğrultusunda yapılan gözlem görüşmenin önemli bir parçasını oluşturmaktadır ve görüşme sonunda elde edilen bilgilerin zenginliğini beraberinde getirmektedir. En basit anlamıyla görüşme katılımcıların üzerinde anlaştıkları bir amaç doğrultusunda yaptıkları bir sohbettir. Görüşme sürecinde gözlemin kullanılması görüşme sonucu elde edilen bilgilerin kalitesini arttırmaktadır. Bunun nedeni ise gözlem sayesinde sözsüz iletişiminde görüşmeye dahil edilmesidir. Telefon ya da internet aracılığıyla yapılan görüşmelerden ziyade yüz yüze yapılan görüşmeler karşımızdaki bireyi gözlemleme fırsatını daha çok vermektedir.

GÖRÜŞME VE SOHBET ARASINDAKİ FARKLAR SOHBET GÖRÜŞME Bilinçli üzerinde düşünülmüş bir planı amacı veya hedefi yoktur Bilinçli olarak tanımlanmış planlanmış bir amacı veya hedefi vardır görev odaklıdır. Açıkça tanımlanmış oluşturulmuş farklı rolleri ve yükümlülükleri yoktur Açıkça tanımlanmış rol farklılıkları söz konusudur. Görüşmeci-başvuran gibi Görüşme zamanı yeri süresi ve sıklığı gibi resmi bir düzenlemesi yoktur. Üzerinde düşünülerek ayarlanmış yeri zamanı süresi ve sıklığı vardır. Etkileşim sosyal beklentiler normlar çerçevesindedirler Sosyal beklentiler ve normlar yerini mesleki norm ve yükümlülüklere bırakır. Konuşma kalıpları gayri resmi dildir. Dolambaçlı sözler duraksamalar tekrarları vardır Konuşma kalıpları resmi yapılanmış ve organize edilmiştir. İletişim akışı dengelidir karşılıklıdır ve iki yönlüdür Konuşma akışı dengeli değildir görüşmeciden ziyade başvuranın konuşması beklenir Katılımcılar sohbeti başlatmak veya devam ettirmek için herhangi bir zorunluluk içinde değildir. Görüşmeci iletişimi başlatmak ve amacına ulaşana kadar görüşmeyi devam ettirmek için mesleki bir zorunluluğa sahiptir.



5

Katılımcılar eşit otorite ve güce sahiptir. Otorite ve gücün dağılımı eşit değildir görüşmecinin sahip olduğu otorite ve güç daha fazladır katılımcılar çoğunlukta kültürel yönden birbirlerine benzerler Katılımcılar çoğunlukla kültürel yönden birbirlerinden faklıdır

Katılımcıların hesap verme yükümlülüğü yoktur Görüşmecinin başvurana hesap verme yükümlülüğü vardır

SOSYAL HİZMETLERDE GÖRÜŞME KAVRAMI VE DİĞER GÖRÜŞMELERDEN FARKI Sosyal hizmet mesleğinin temel ilgi alanı sosyal refah düzeyini iyileştirmektir. Sosyal hizmet mesleğinin amacı birey grup ve ailelerin sosyal işlevlerden duyduğu tatmini arttırmak sosyal işlevler için potansiyel büyümeyi sağlamaktır. Sosyal çalışmaların başvuranların sorunlarına yönelik sezgisel tahminlere dayalı çıkarımlarda bulunmaları yerine sosyal sorunlara çözümler geliştirirken bilimsel süreçlerden faydalanmaları gerekmektedir. Sosyal hizmetlerde görüşme, bir veya daha fazla başvuran ile bir veya daha fazla sosyal çalışan arasında gerçekleşen ve başvuranın psiko-sosyal işlevlerinin iyileşmesine nasıl yardım edeceğini anlamak ve saptamak amacıyla sosyal çalışmacının bilgi, beceri ve tekniğini sürece dahil ettiği sözel bir değiş-tokuştur. Sosyal hizmet görüşmelerinde yardım etmeye dayalı bir ilişkinin varlığına özellikle vurgu yapmak gerekmektedir. Görüşmenin sosyal bir süreç olduğu görüşmeci ve başvuran arasında karşılıklı bir etkileşimin olduğu ifade edilir. Ülkemizde İl Sosyal Hizmet Müdürlüğü, huzurevleri aile danışma merkezleri vb. sosyal hizmet kurumlarıdır ve bunlar birincil kurumlar olarak kabul edilir. Ancak sosyal hizmet uygulamalarına yer veren hastane psikiyatri kliniği ıslahevi vb. gibi ikincil kurumlarda da görüşme yapılır. Örneğin bir hastanede doktor, avukat ve sosyal çalışmacının trafik kazasında yaralanan ve 4 çocuk annesi bir kadınla görüşeceklerini düşünelim. Her 3 kişide etkili görüşme yapabilmek için benzer ilke ve prosedürleri kullanacaklardır. Farklılık ise görüşmenin amacında yatmaktadır. Doktorun amacı doğru tedaviyi uygulayabilmek için kadının fiziksel işlevleri hakkında yeterli bilgi almak avukatın görüşme ile ulaşmak istediği amaç ise davaya hazırlanmak için kazanın nasıl gerçekleştiğiyle ilgili bilgi almak olabilir. Burada sosyal çalışmacının görüşme tekniği ile ulaşmak isteyebileceği amaç ise kazanın kadının anne-eş-çalışan rolleri üzerinde yarattığı tahribatı ortaya çıkarmak olabilir. Görüşmede konuşulan konular oldukça özel ve duygusaldır. Yardım arayan bireylerin ihtiyaçlarını kızgınlık umutsuzluk çaresizlik gibi olumsuz duygu ve düşüncelerini kelimelere dökmeleri kolay bir iş değildir. Duygu ve tutumlara kişisel etkileşime daha çok yer verilmektedir. SOSYAL HİZMETLERDE GÖRÜŞMENİN AMAÇLARI Sosyal hizmetlerin işlevleri aynı zamanda sosyal hizmette kullanılan görüşmenin amaçlarını oluşturur. Amaçlar şu şekildedir. Başvuran hakkında ailesi, akrabaları arkadaşları hakkında başvuranın sorunu hakkında bilgi toplamak. Başvuranın iç dünyasını hislerini keşfetmek Başvuran ve görüşmeci arasında karşılıklı bir ilişki geliştirmek Başvuranın sorunları ihtiyaçları kaynakları hakkında bilgi sahibi olmak. Başvuranın zihinsel durumunu anlamak. Başvuranın ruhsal durumunu düşünme sürecini hafıza gücünü incelemek vs

SOSYAL HİZMET GÖRÜŞMELERİNİ 3 BAŞLIK ALTINDA İNCELENİR. 1-Bilgi Toplama veya Sosyal İnceleme Görüşmeleri Başvuranın kişisel ya da sosyal sorunuyla ilgili olarak geçmiş yaşantısı hakkında bilgi toplanır. Amaç; sosyal çalışmacının başvuranı ve sorununu daha iyi anlamak ve çözüme en uygun sağlanacak hizmetin ne olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu bilginin içinde yaş cinsiyet meslek durumu gibi nesnel bilgiler yanında duygular tutumlar gibi sübjektif bilgiler de yer almaktadır. Görüşme sadece başvuranla yapılmaz başvuranın ailesi akrabaları arkadaşları ve iş arkadaşları da diğer görüşülebilecek kişiler arasındadır. Sosyal inceleme görüşmelerinde başvuranla birbirini takip eden seri görüşmeler yapılır ve bilgiler biriktirilerek toplanır. 2-Teşhis veya Karar verme Görüşmeleri Bilgi toplama görüşmelerine kıyasla daha amaç odaklıdır. Belirgin kararlar almaya yöneliktir. Örneğin çocuk istismarı olduğuna dair bir şikâyetin doğruluğunu kontrol etmek için bu tür görüşmeler yapılır. Bireyin davranışlarını algısını, tutumlarını etkileyen faktörleri anlamayı sağlar. İhtiyaçlarını, sorunlarını, imkânlarını, kaynaklarını ne? ne zaman? Nerede? vs. tarzındaki sorularla belirlemeyi çalışır. Bu sorularla sorunu teşhis etmek değerlendirmek ve sağlanacak hizmeti belirlemek mümkün olur. Bu görüşme ile örneğin başvuranın bir başka kuruma havale edilip edilemeyeceği belirlenir. 3-Tedavi Görüşmeleri Tedavi ya da terapötik (terapi amaçlı olan ) görüşmelerinin amacı başvuranlarda yada sosyal çevrelerinde değişim yaratmak veya her ikisini birden gerçekleştirmektedir. Amaç terapi sonucunda başvuranın sosyal işlevlerinin daha etkin olmasını sağlar. Başvuranın sosyal çevresine karşılık olarak sahip olduğu davranışları duyguları ve tutumları değiştirilmeye çalışır. Bu görüşmeler oldukça bireyselleşmiş ve kişiye özel olduğu için önceden bu görüşmelerin içeriğini oluşturmak oldukça zordur. Depresyona girmiş, yalnız ve intihara eğilimli bir başvuranla nasıl iş bulabileceği ve nasıl işe başvurabileceği konusunda tedavi görüşmeleri yapılabilir. Tedavi görüşmelerinde görüşmeci başvuranın duygularını tutumlarını veya davranışlarını değiştirmeye çalışır. Bunun içinde psikolojik ilke ve prosedürleri uygular bu görüşmelerde amaç: iletişim yoluyla yardım etmek ve sorunu çözmektir.



6

GÖRÜŞME TEKNİKLERİ Başvurandan ziyade görüşmeciyi ilgilendirmektedir. Görüşmeci görüşmede kullanacağı tekniği görüşmeye başlamadan önce planlama aşamasında belirlemek durumundadır. Görüşme aracının önceden belirlenmesi görüşmenin içeriğinin, yapısının, sorulacak soruların ve sırasının yazılı hale gelmesi demektir. Yapılandırılmış Görüşme: Görüşme yapılan her kişiye aynı sorular sorulur. bu sorular önceden belirlenmiştir. Görüşme sırasında önceden belirlenen soruların dışına çıkmak mümkün değildir. Yapılandırılmış görüşme yapılacak kişilere yol gösterecek öneriler şu şekildedir. • Görüşmeye başlarken detaylı bir açıklamaya girmeyin standart bir açıklama formu kullanın • Daha önceden hazırlanmış sorulardan ve cevap anahtarlarından uzaklaşmayın. • Bir başkasının görüşmeyi bölmesine izin vermeyin,sorunun ne anlama geldiği hakkında yorum yapmayın vs.. Yarı-Yapılandırılmış Görüşme:Görüşmeden önce her kişiye sorulacak belirlenmiştir.fakat yapılandırılmış görüşmeden farkı görüşmeciye görüşme sırasında ihtiyaç duyduğu merak ettiği soruyu sorma esnekliği tanımasıdır.Ör:aynı hastalıklara yakalanmış olan aynı suçun mağduru olan,aynı sosyal hizmet tedavisini almış kişilerle bu tip görüşmeler yapılabilir. Yapılandırmamış Görüşme: Görüşmeci görüşme sırasında aklına gelen her türlü soruyu sorar gelen cevaplara göre yeni soruları şekillendirir. Bu şekilde elde edilen bilgi en düşük güvenilirliği ve geçerliliğe sahiptir. Diğer görüşme tekniklerine göre daha fazla zaman alır. Fakat hem görüşmeciye hem de görüşülen kişiye büyük bir esneklik tanır. Görüşmeci görüşme esnasında görüşmenin amacı ve içeriği doğrultusunda görüşmeyi belli derecelerde yönlendirir. Görüşmecinin görüşme üzerinde kontrolü her ne kadar düşük düzeydeyse de görüşme yapılan kişiyi görüşme amacıyla ilgili olarak tecrübelerini fikirlerini anlatması doğrultusunda cesaretlendirir. Görüşmenin yapılandırma derecesini belirleyen bir takım göstergeler vardır.1-Görüşme sorularının ve soruların sorulma sırasının önceden belirlenmiş olmasıdır2- cevapların kaydedilme biçimiyle ilgilidir. Yapılandırılmış görüşmede: önceden hazırlanmış bir cevap tablosu veya listesi kullanılmaktadır. Yapılandırılmamış görüşmelere: cevapların kaydedilmesinde bu tür sınırlamalar veya beklentiler daha azdır. Yapılandırılmış görüşmede daha çok kapalı sorular sorulurken yapılandırılmamış görüşmelere açık uçlu sorular sorulur. Açık uçlu soruların olası cevapları önceden belirlenemezken kapalı uçlu sorularda olası cevapları önceden belirlenmektedir. Yapılandırılmış görüşmede daha derin kapsamlı bilgi toplamak mümkün olur. Yapılandırılmış görüşmede yapılandırılmamış görüşme karşısında sahip olduğu bazı olumlu yanları olmasına rağmen bazı olumsuz yanları da söz konusudur. Görüşmenin belli alanlarla sınırlı kalması görüşme yapılan kişilerin anlatmak istedikleri konuların görüşme dışında kalmasına neden olabilir. Sosyal hizmetlerde bilginin güvenilirliği için yapılandırılmış görüşmeler tercih edilmektedir. Odak GRUP Görüşmeleri: Grup görüşmelerinde kullanılan tekniklerden bir tanesidir. Görüşmeciyle başvuran arasında birebir yapılan görüşmelerden farklı olarak odak grup görüşmelerinde bireysel hikayelerden ziyade belli bir grup yada topluluğun belli bir konu üzerindeki davranışları ve davranışlarının arkasındaki nedenleri anlaşılmayı çalışılır. Bireylerin bilgi ve tecrübeleri yanında nasıl düşündükleri neden o şekilde düşündükleri konusunda detaylı bilgi toplanır. Genellikle 612 gibi az sayıda kişiden oluşan gruplarda belli bir zaman sınırlaması içinde önceden belirlenmiş çerçevede konula ilgili düşüncelerin tartışılması sağlanır. Grubun normları hakkında bilgi toplanan odak grup görüşmelerinde görüşülen kişilerin serbest bir ortamda düşüncelerini dile getirmeleri önemlidir. Bu görüşmeler yapılandırılmış, yarı-yapılandırılmış veya yapılandırılmamış olabilir. MODERATÖR: önceden belirlenmiş bir tartışma akışı çerçevesinde grubu yönlendirerek belirlenen zaman dilimi içerisinde hedeflenen bilgileri derleyen kişidir. Hassas konular odak grup görüşmelerinde tartışılmaya çok uygun olmayabilir. Bazı bireyler bire bir görüşme yapmayı tercih edebilirler. Ayrıca bu teknikte grup baskısı sosyal onay alma gibi engeller görüşme yapılan kişilerin gerçek fikirlerine ulaşmayı engelleyebilir. GÖRÜŞME TEKNİĞİNİN ÜSTÜN VE ZAYIF YÖNLERİ Sosyal hizmet mesleğinin temel amacı bireylerin sosyal sorunlarına çözüm bulmaktır. GÖRÜŞME TEKNİĞİNİN ÜSTÜN YÖNLERİ 1. Derinlemesine Bilgi: Görüşme tekniği özellikle zor ve duygu yüklü konuların konuşulmasında ve çıkarılmasında oldukça faydalı bir araçtır. Bireylere kendi hikâyelerini kendi sözleriyle kelimeleriyle anlatma imkânı tanır. ÖR:Sosyal hizmet görüşmelerinde görüşmeyi gerçekleştiren profesyonelin empati yeteneği sayesinde başvuranın farkında olduğu veya olmadığı bilinçaltına ittiği düşünce ve duyguları ortaya çıkarmak mümkün olur.Görüşmeyi gerçekleştiren profesyonel başvuranın rolüne belli bir süre girer beden dilini mimiklerini jestlerini kullanarak ve de kişisel anlayışını dillendirerek görüşmelerin daha etkili geçmesini sağlar. 2. Doğallık : Çoğu kişiye yazmaktansa sözel olarak sorulara cevap vermek daha kolay ve daha doğal gelir.Bir başka ifadeyle görüşme,bireylerin bilgi sunacakları doğal ortamlar yaratır. 3. Görüşme yapılacak Kişilere Ulaşmak: Görüşme sayesinde okuma yazma bilmeyenlerin küçük yaştaki çocukların görüşme yoluyla sorunlarını aktarmaları mümkün olur.Görüşmenin sunduğu diğer bir fayda ise eloktronik posta ile de görüşmelerin yapılabilmesidir.elektronık ortamda görüşmede özellikle içe dönük,utangaç yüz yüze gelmektense yazarak kendını ifade etmeyi tercih eden başvuranlardan detaylı bilgi alınmasını sağlar. GÖRÜŞME TEKNİĞİNİN ZAYIF YÖNLERİ 1. Kişisel Yanlılık: Görüşmelerde en tehlikeli durumlardan bir tanesi görüşmede yanlı davranılması önyargıların gerçek bilgilerin önünü tıkamasıdır. -Görüşmeciden kaynaklanan görüşülen kişiden kaynaklanan görüşmeci-görüşülen etkileşiminden kaynaklanan yanılgılar vardır. Görüşmecinin bilmeden yanlılığa neden olan faktörlerin başında onun özgeçmişi gelir. Sosyo-ekonomik düzey ırk,din,cinsiyet yaş,eğitim ve öteki deneyimler kişinin davranışını düzenleyen ve görüşmelerde etken olan faktörlerdendir. Görüşmeci ve görüşülen kişinin yaş cinsiyet kişilik bilgi beceri ve deneyimleri sonucu oluşan çeşitli tutum beklenti güdü ve algılamaları değişik davranış kalıpları oluşturur. 2. Yanlış Anlaşılmalar ve Eksik Hatalı bilgi toplanması: Görüşmelerin en büyük sıkıntısı kendimizi ya da olayları



7

anlatırken kullandığımız kelimelerin belirsiz oluşudur, başvuranın soruları yanlış anlaması ve verdiği cevapların görüşmeci tarafından yanlış bir şekilde anlaşılması görüşmelerin riskli yanlarından birini oluşturur. Görüşme konuları genellikle geçmişe dönüktür. Başvuranın hiç tanımadığı bir yabancıya güvenmemesi görüşme sürecinin tıkanmasına ve bilgilerin toplanmamasına neden olabilir. Transferans(aktarım),psikanalitik görüşmede hastanın özellikle çocukluğunda geçen olayları yakınlarına ve belli kişilerle ilgili olarak geliştirdiği bilinçli ve bilinçsiz duygu, düşünce ve isteklerini terapistine yöneltmesi anlamında kullanılır. Terapistin tedavi ettiği hastasına karşı bilinçli ya da bilinçsiz bir duygu düşünce geliştirmesine de karşıt transferans denir. 3. Özel Yaşamın Gizliliği: Görüşme, zaman içerisinde görüşmeci için çok özel olan olayların konuşulmasına kayabilir. Ör: söz konusu konuyu anketlerle karşılaştırdığımızda anketlerde istenen bireysel bilgiler oldukça sınırlıdır. Fakat görüşme başvuranın evinde gerçekleşiyorsa kişinin ailesi komşuları ev yaşantısı ev adresi gibi konularda bilgi toplamış olur. 4. Zaman ve Maliyet: Anketle karşılaştırıldığında sadece bir görüşmenin yapılabilmesi için gerekli olan süre çok uzundur.

ÜNİTE – 3 GÖRÜŞME SÜRECİNDE UZMANLARIN TAŞIMASI GEREKEN ÖZELLİKLERİ
Görüşmeyi sohbetten ayıran en belirgin özelliklerden biri görüşmenin profesyonel bir çerçevede gerçekleştirilmesidir. Herhangi bir profesyonel görüşme, görüşülen kişi ya da kişiler ile uzman ya da uzmanların etkileşiminden doğmaktadır. İLK NOKTA: alanda kullanılan terimlerle ilgilidir. İKİNCİ NOKTA: Bir teknik olarak görüşmenin kullanıldığı meslek gruplarıyla ilgilidir. Görüşme tek başına bir uygulama ya da bilim alanı değil, birçok meslekte kullanılabilen bir beceri ya da tekniktir. Bireyle Sosyal Çalışma: Sosyal hizmetin en eski ve en yaygın kullanılan yöntemidir. Bireyle sosyal çalışmanın konusu, bireysel ailesel düzeyde yani mikro düzeyde yaşanan psikolojik ve sosyal sorunlardır. Temel amacı ise bu sorunların çözümünde başvuranlara yardımcı olmaktadır. Evden kaçan gençlere bireysel danışmanlık işsizlere iş bulma konusunda yardım intihar girişiminde bulunanlara ya da bulunma olasılığı taşıyanlara danışmanlık, evsiz çocukların güvenli ortamlara yerleştirilmesi istismara uğramış çocuklara ve ailelerine koruyucu hizmetler sunma travma geçirmiş bireye uzun süreli bakım sağlamada yardım, cinsel işlev bozukluğu olanlara danışmanlık alkol bağımlısı olan bireylere durumlarını fark etmede yardım, süreğen yada ölümcül hastalığı olanlara danışmanlık tek ebeveynli ailelere hizmet sağlama psikiyatri ya da rehabilitasyon servislerinde tedavi ekibinin bir parçası olma vb… Sosyal Çalışma: insanın toplumsal rollerini daha iyi yerine getirmesini sağlayarak toplumsal işlevleri geliştirmek, düzeltmek, sürdürmek ya da daha anlamlı hale getirmek için onun yaşamının psikolojik yönlerine müdahale eden bir sosyal hizmet tekniği olarak ifade edilmektedir. Psikoterapi: ruhsal duygusal ve davranışsal sorunların gelişimsel krizler ve gecikmelerin bir psikoterapist ve danışanın karşılıklı iletişimine dayalı olarak biyolojik olmayan bir süreçle iyileştirilmeye çalışılması olarak betimlenir. Psikolojik danışma: bireyin kendini tanımasına davranışlarını fark etme yönünde cesaretlenmesine ve duygusal baskıdan kurtulmasına destek vererek başkaları ile olan ilişkilerini bazı tutum ve alışkanlıklarını kavrayıp değiştirmesine yardımcı olma işidir. Bu 3 yöntemin gerçekte bir çok ortak noktası vardır ve bu doğaldır.3 yöntem için ortak noktalar şöyledir. Aynı kuramsal bilgiden yararlanır. İnsanlara yardım etme amacı güder İlişki kurmak için görüşme tekniklerini kullanır. Benzer etik ilkelere dayanır. ÜÇÜNCÜ NOKTA: Görüşmenin amaçları ve işlevleriyle ile ilgilidir. Bilgi toplamak bilgileri değerlendirmek ve bir değişim yaratmak amaçlarıyla yapılır. Bu amaçlar aynı zamanda görüşmenin işlevleridir. GÖRÜŞMECİNİN ÖZELLİKLERİ, YETERSİZLİKLERİ BECERİLERİ Etkili bir görüşmeci olmak uzmanın aşağıdaki özelliklere sahip olmasını gerektirir. Sosyal hizmet alanının uygulama ilkelerini benimseme Alanın öngördüğü uygulamacı yeterlilikleri ölçütlerini karşılama, yardım ilişkisi kurabilme görüşme becerilerini uygulama, vs UYGULAMA İLKELERİNİ BENİMSEME Uygulama ilkesi: Yaklaşım kuram yöntem ve tekniklerin ötesinde koşuldan koşula kişiden kişiye göre değişim göstermeyen meslek üyelerinin tümünün uyması gereken evrensel davranış kuralı ya da temel düşünce olarak algılanabilir.

TEMEL UYGULAMA İLKELERİ İlişkinin Profesyonelliği Bilimsel dayanaklılık Bireyin bütün olarak ele alınması Meslek bilinci ile hareket etme Başvuran merkezlilik Güçlü yönlere vurgu Meslek etiğine uygunluk Sosyal adaletten yana olma Ulusal Sosyal Çalışmacılar Birliğinin görüşü temel alınarak özetlenmiştir. 1. Başvuran ile görüşmeci arasında profesyonel ilişki kurulması Sosyal hizmetin nihai hedefi değişim yaratmaktır. Profesyonel ilişkinin en önemli getirisi başvuranın görüşmeciye güven duymasıdır. 2. Uygulamaların Bilimsel Dayanaklı Olması Sorunla ilgili bilgi toplama tanılama eylem planı uygulama ve yapılan işi değerlendirme. Bilimsel dayanaklı bir uygulama bu aşamaları göz önünde bulundurulmalıdır. 3. Bireyin bir bütün olarak ele alınması İnsan biyo-psiko-sosyal bir bütündür. 4. Meslek bilinci ile Hareket edilmesi Meslek ilkeleri görüşmecinin kişisel becerilerini gölgede bırakmamalı yalnızca önemli bir çerçeve görevi görmelidir. 5. Başvuran Merkezli Anlayışın Geçerli Olması



8

6. Başvuranın Güçlü yönlerine vurgu yapılması 7. Mesleki etiğe uygun davranılması İnsan haklarına aykırı her durum bir etik ihlalidir. Etik ilkelerden biri gizliliktir. Başvuranla ilgili özel bilgiler bazı durumlar dışında başkaları ile paylaşılmamalıdır. 8. Sosyal adaletten yana olunması: Görüşmeci meslek etiği başvurana karşı yansız olmasıdır. Temel Uygulamacı Yeterliliklerini Taşıma Sosyal çalışmacılar ancak aşağıdaki yeterliliklere sahip olduklarında yöntemleri sağlıklı bir biçimde uygulayabilirler. Sosyal çalışmacılar için gerekli temel uygulama becerileri/yeterlilikleri şöyledir. 1) Sorun sahibi ile uygun profesyonel ilişki kurabilme becerisine sahip olmalıdır. 2) Sorunları sorunla ilişkili konuları gereksinimleri ve gereksinimlerin giderebilmesi için gerekli kaynakları bilmelidirler. 3) Bilgi toplama ve değerlendirme becerisine sahip olmalıdırlar. 4) Amaçlar çerçevesinde planlama becerisine sahip olmalıdırlar 5) Başvuranların problem çözme sorunlarla baş etme becerilerini geliştirebilmeli ve gelişimsel kapasitelerini açığa çıkarabilmelidir. 6) Başvuranlara en üst düzeyde hizmet verebilmek için yalnızca başvuranla değil, ilgili diğer meslek uzmanlarıyla işbirliği içinde olmalıdır. NASW; Sosyal çalışmacıların genel yeterlilikleri destekleyici nitelikte bazı ek özelliklere sahip olması gerektiğini vurgulamaktadır. Ancak bu özellikler temel beceriler değil temel becerileri besleyen özelliklerdir. şöyledir: - Anlaşılır konuşabilme ve yazabilme – Başkalarına öğretebilme – profesyonel ilişki için model olabilme herhangi bir insanın performansını ve duygularını değerlendirebilme-stres altında çalışabilme-vs YARDIM İLİŞKİSİ KURMA: Temel Değerler Görüşmecinin taşıması gereken önemli özelliklerden biri de profesyonel yardım ilişkisi kurabilme becerisidir. Yaşayan en ünlü psikoterapistlerden olan IRWİN YALOM ‘a göre iyileştiren ilişkidir. Gerçek İlişki: günlük yaşam içinde herhangi iki yada daha fazla insan arasında gerçekleşen ve profesyonel olmayan ilişki biçimleri kastedilmektedir.

Çalışma İşbirliği: görüşmeci ve başvuranın birlikte çalışmasının getirdiği etkileşimli ortaklıktan doğan ilişki yönüdür. Aktarım: Başvuranın profesyonel ilişki kapsamında olmayan duygu ve düşüncelerinin uzmana yönlendirilmesidir. Karşıt Aktarım: Profesyonel ilişki çerçevesinde olmayan duygu ve düşüncelerin uzmandan başvurana doğru yönlendirilmesidir. Yardım ilişkisinde 5 farklı boyut görülebilir. Gerçek ilişki, profesyonel ilişki, çalışma işbirliği aktarım ilişkisi, karşıt aktarım ilişkisi . Profesyonel yardım ilişkisini hedefleyen görüşmecinin bazı temel değerlerine sahip olması gerekir. Terapötik Koşullar olarak da adlandırılan bu değerler kabul etme yargılamama içtenlik saygı empati güçlendirme farklılıklara duyarlılık pozitif yanlılık saydamlıktır. 1) KABUL ETME: Herhangi bir sorun nedeniyle görüşme sürecine alınan başvuranın önyargısız bir biçimde ele alınması anlamına gelmektedir. Başvuranı olumlu kabul etme ilk görüşmeler de daha geçerlidir. Çünkü ilk görüşmelerde bilgi alma daha yoğun gerçekleşir. Kabul etmenin 3 temel işlevi olduğu söylenebilir a)başvuranda güven duygusu oluşturmak b)başvuranı görüşme sürecinde tutmak c)doğru bilgi alımı sağlamak. 2) YARGILAMAMA: Kişiler arası ilişkilerde en sık gözlenen hatalı davranış biçimlerinden biride iletişim taraflarından birinin diğerini bilerek ya da bilmeyerek yargılamasıdır. 3) SAYGI Kişinin kendine saygı duyması ve diğer insanlara saygı duyması. Kuşkusuz saygı duymak empati,kabul etme ve yargılamama ile yakından ilişkilidir. 4) EMPATİ: Bireyin kendini karşısındaki bireyin yerine koyarak onun duygularını ve anlamaya çalışmasıdır. Sempati: bireyin kendini karşısındaki bireyin yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalışması ve ona hak vermesidir.Empatide hak verme yokken sempatide vardır.Onunla düşünmek empati onun gibi düşünmek sempatidir. 5) İÇTENLİK-DOĞALLIK SAYDAMLIK İçtenlik: bir görüşme sürecinde başvuranın ve görüşmecinin duygu düşünce tutum ve davranışlarını olana ya da gerçeğe uygun olarak ve yapaylıktan kaçınarak aktarma eğilimi olarak tanımlanabilir. Doğallık: duygu düşünce ve imgelerin süsleme ve abartıdan uzak aslına uygun aktarılmasıdır. içten olmama durumunda gerçeğin saklanma eğilimi yapaylık ya da kasıtlı olarak farklılaştırılması söz konusuyken doğal olmama durumunda gerçeğin abartılması olmadığı gibi gösterilmesi ya da hesaplanılarak davranılması öne çıkmaktadır. Saydamlık: içtenliği ve dürüstlüğü de barındıran bir kavramdır.Saydamlık duygu ve düşüncelerin karşıdaki tarafın anlaşılabilir görülebilir biçimde aktarılmasıdır.Saydamlığın oluşabilmesi için 2 koşula bağlıdır.1-kişinin kendi duygu ve düşüncelerinin farkında olması2-bu duygu ve düşünceleri karşıya iletmesi. 6) BAŞVURANI GÜÇLENDİRME: Bireyin kaynaklarının farkına varmasını sağlama bu kaynakları etkili kullanmasına yardım etme dolayısıyla potansiyellerini açığa çıkarmak için destekleyici olma anlamında kullanılmaktadır. 7) FARKLILIKLARA DUYARLILIK Görüşmeci herhangi bir nedenle başvuranlar arasında ayrım yapamayacağı gibi onların her türlü farklılıklarına saygı duymakla yükümlüdür. Yaş cinsiyet cinsel yönelim etnik kimlik vs. 8) POZİTİF YANLILIK Başvuranın 3.kişi yada kurumlarla bir çatışması ya da sorunu olması durumunda görüşmeci başvuranın tarafında olmak kaydıyla bir taraflılık sergileyebilir. Pozitif yanlılık tarafsızlığın ihlali değil başvuranın yararını gütmektedir.



9

GÖRÜŞME BECERİLERİ Sessizlik, yapılandırma teşvik etme gözlem dinleme dili etkili kullanma somutluk yansıtma soru sorma özetleme kendini açma yönlendirme geribildirim\pekiştirme yönetme. 1) YAPILANDIRMA: Görüşme sürecinin ne olduğu doğası süresi koşulları sınırları nerede ve kim tarafından gerçekleştireceğinin belirlenmesi ve bunun başvurana aktarılmasıdır. Burada görüşmeci görüşmenin başından sonuna kadar olan süreç hakkında başvurana bilgi verir. Görüşmecinin en önemli görevi başvurana neden görüşme sürecinde olduklarının açıklanmasıdır.Görüşme açısından yapılandırmanın 4 temel yararı vardır. a) görüşmeci ve başvuranın sınırlarının belirlenmesi b)Başvurana görüşme hakkında bilgi sağlanması c)Her iki tarafta süreç hakkında nitelik kazandırması d)Anlaşmanın bağlayıcı niteliğinin olması. 2) TEŞVİK ETME: Başvuranın anlatmaya yani konuşmaya cesaretlenmesi becerisidir. 3) GÖZLEM: Başvuran ve sorunlarına ilişkin olabildiğince çok bilgi almak için görüşmeci tarafından başvuranın sözlü ve sözlü olmayan davranışlarının izlenmesidir. sözlü olmayan davranışlar daha çok dikkat çekicidir. Görüşmenin başka bir uzman tarafından izlenmesi gerekiyorsa başvurandan izin alınması gerekmektedir. 4) DİLİ ETKİLİ KULLANMA Dil: duygu düşünce davranış ve tutumların karşı tarafa aktarılması ve onlardan gelen iletilerin alınabilmesi için kullanılan semboller dizisi olarak kavramsallaştırılabilir. ALICI DİL: sözlü ya da sözlü olmayan iletilerin fark edilmesi ayırt edilmesi ve algılanması iken ,İfade edici dil: iletinin üretilmesi ve aktarılmasıdır.Sözlü olmayan dilin 2 temel bileşeni olduğu düşünülmektedir. PROKSEMİKS iletişimdeki kişilerin fiziksel olarak birbirlerinden uzaklıklarını mesafelerini; KİNESİKS: hareket jest ve mimikleri kapsar. 5) DİNLEME: İşitmek fiziksel genellikle otomatik olarak gerçekleşen ve sonucunda bir anlama ulaşması sorunlu olmayan bir insan etkinliğidir. Dinlemek ise beyin kabuğunda bilinçli bir şekilde gerçekleştiren ve sonucunda bir anlama ulaşmayı hedefleyen etkinliktir. AKTİF DİNLEME: Görüşmecinin özel ve etkili bir uyanıklık ve dikkatle karşısındakini anlama çabasıdır. Görüşme sürecinde en ideal dinleme türüdür. KESTİRİCİ DİNLEME: Aktif dinlemenin sonucunda oluşan ve bir sonraki iletinin ne olacağını tahmin etmeye yönelik dinlemedir. SEÇİCİ OLMAYAN DİNLEME: Üçüncü kulakla dinleme olarak da bilinen bu dinleme biçiminde özel bir hedef ya da seçicilik yoktur. Her şey dinlenir. DİNLERMİŞ GİBİ YAPANLAR, KISMİ DİNLEYİCİLER,(Bir noktaya odaklanır) BENMERKEZCİ DİNLEYİCİLER (iletişimde kendilerini düşünürler.) 6) SESSİZLİK: Sıklıkla dinleme ile karıştırılan bir görüşme becerisidir. Dinlemede karşıdaki konuşuyorken susmak söz konusuyken sessizlikte karşıdaki konuşmadığında da susmak vardır. Sessizlik: herhangi bir biçimde sözlü iletişim içermeyen aktif bir görüşme becerisidir. Sessizlik başvuran tarafından reddedici bir durum olabilir. Buna olumsuz sessizlik denmektedir. Sona yaklaşan görüşmelerde sessizlik bir duygu ifadesi ve kabul edici bir tutum olarak algılanabilir. Buna da olumlu sessizlik denir. 7) SOMUTLUK: Başvuranın somut ifade geliştirmede sorunu olabilir. Ancak konunu uzmanı olarak görüşmeci kendi duygularına en açık en somut biçimde ifade ederek başvuranı da teşvik etmelidir. Görüşmeciler açık başvuran tarafından anlaşılır terimler kullanılmalıdır.

8) YANSITMA: DUYGU YANSITMASI: Görüşmecinin göreli olarak daha sık kullandığı duygu yansıtması duyguları açığa çıkarmak amacıyla başvuranın duygularını ifade etmesine yardımcı olmak ve tekrar ona göstermektir. İÇERİK YANSITMASI duygular değil düşünceler ve anlamlar görüşmeci tarafından yansıtılır. Yansıtma becerisi 3 biçimde uygulanabilir. A-Hemen yansıtma: başvuranın duygu ya da içeriği ifade etmesinin hemen ardından yansıtma yapma. B- Özet yansıtma: Başvuranın ifade ettiği birkaç duygu ya da içeriğin toparlanıp özetlenerek geri verilmesi C:Sonlandırma yansıtması: Görüşme seansının sonunda genel bir duygu ve içerik toparlama biçiminde görülür. 9) SORU SORMA: Kapalı uçlu sorular: yanıtının evet\hayır var\yok biçiminde ya da çok kısa olduğu yoruma açık olmayan sorulardır(adın ne ).Açık uçlu sorular: yanıtın farklı seçenekler içerebileceği yoruma açık sorulardır.(günün nasıl geçti vs) KADUSHİN etkisiz soru biçimlerini 5 grupta toplamıştır. a)yönlendirici ya da öneri yüklü sorular b)Çok fazla evet\hayır sorusu c)Belirsiz ya da çarpık sorular d)Çift ya da çoklu sorular e)Çok fazla neden sorusu 10) ÖZETLEME görüşme sürecinde konuşulanların görüşmeci tarafından kısa ve anlaşılır bir dille toparlanmasıdır. 11) KENDİNİ AÇMA Başvuranın duygularını ifade etmesine model olmak ve onu cesaretlendirmek üzere görüşmecinin zaman zaman kendi duygu düşünce ve yaşantılarını dile getirmesidir. –Başvuranda yalnız olmadığı duygusu yaratır. -görüşmeci ve başvuranın eşit oldukları fikrini doğurur. Başvurana kendisini amcası için cesaret verir. Taraflar arasında içtenliğin gelişmesine katkı sağlar. 12- YÖNLENDİRME Yapılandırma sürecinde yer alan ve görüşmeciyle başvuranın sürecin gidişine ortak karar



10

vermelerini içeren bir beceridir 13-GERİBİLDİRİM VE PEKİŞTİRME Görüşmeci geribildirim becerisini sözel ya da sözel olmayan yollarla kullanabilir. Başvuranın anlattıklarına yansıtma ve özetleme yapması zaman zaman sözel olmayan ifadelerle onu anladığını belirtmesi başvuranın anlatım seyrini olumlu etkileyecektir. 14-YÖNETME: Görüşmeci liderlik ve yönetme becerisine sahip uzmandır. Yönetme becerisi ile kastedilen görüşmecinin liderlik görüşmeyi örgütleme planlama başlatma bitirme ve izleme gibi karmaşık süreçlerini koruyarak yürütebilmesidir. UZMANLARIN BECERİLERİ ETİKİLİ KULLANMA DÜZEYLERİNİ ETKİLEYEBİLECEK BİREYSEL ÖZELLİKLER Esneklik: .Mesleki esneklik: profesyonel yardım ilişkisi içerisinde kişisel esnekik: sosyal ilişkilerde kişisel sınırlar dahilinde yere zamana yani bağlama uygun davranabilme yeteneği olarak tanımlanabilir.(nabza göre şerbet verme özelliği olarak yorumlanabilir.Görüşme süreci:görüşmecinin değil başvuranın tanınmaya çalışıldığı bir ilişki biçimidir. Zekâ: Bireyin düşünme akıl yürütme gerçekleri algılama yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamını kapsayan en temel bilişsel süreç ya da yapıdır. **başvuran kadın ya da erkek görüşmeci talep edebilir. Kişilik: Bireyi diğer bireylerden ayıran zaman ve koşullara göre ciddi bir değişim göstermeyen bireyin yaşam biçimini önemli oranda belirleyen bilinçli ya da bilinç dışı psikolojik örüntülerin toplamıdır. ETKİLİ VE ETKİSİZ GÖRÜŞMECİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ 1-Etkili görüşmeci sosyal olguları rahatlıkla gözlemler.etkisiz görüşmeci görüşmecinin amacını ve kendini net bir şekilde anlatmaz. 2-Etkili görüşmeci yardım ilişkisinin saygı empati kabul etme vs. doğallıkla görüşmeye yansıttığından başvuranı görüşmeye güdüler. Etkisiz görüşmeci yardım ilişkisi değerlerini görüşmeye yansıtırken güven vermez. 3-etkili görüşmeci görüşmeye hazırlıklıdır etkisiz görüşmeci değildir. 4-Etkili görüşmeci görüşmenin seyrini esnek bir şekle denetim altına alabilir.etkisiz görüşmeci kontrolü kaybeder 5- etkili görüşmeci etkili sorular sorar uygun zamanında vs.diretksiz görüşmeci zamanlamayı ustaca yapamaz vs.. Etkili görüşmeci olmak bir çok özelliği bir arada taşımak özellikleri görüşme becerileriyle birleştirmek ve tüm bunları görüşme sürecine yansıtmakla mümkündür.

ÜNİTE – 4 GÖRÜŞMENİN KURAMSAL DAYANAKLARI NEDENLERİ ORTAMLARI KAVRAMSAL ÇERÇEVE Problem ve Güçlük: Problem ve güçlük kavramları sosyal hizmet görüşmeleri için oldukça önemlidir. Çünkü profesyonel görüşme son tahlilde başvurana ilişkin bir problemin çözülmesi için yapılır. Sosyal hizmette problem ve güçlük kavramlarını birbirinden farklı düşünmek gerekir. Problem: stres verici zihinsel karmaşıklığa yol açan sıkıntılı bıktırıcı ve baş edilmesi zor durum, düşünce duygu ya da deneyimdir. Güçlük kendiliğinden oluşan istenmeyen ve çoğu zaman sağduyu yoluyla çözülebilen durum düşünce duygu ya da deneyimdir. ör: aile içi ilişkilerde aile üyelerinden birinin bencil davranması bir güçlük olmakla birlikte bir problem değildir. Öte yandan aile üyelerinden birinin herhangi bir yolla tacize uğraması hem olayı yaşayan birey hem de çevresindekiler için güçlüğün ötesinde bir problem oluşturmaktadır. Yardım ve Destek: Risk: bir zarara uğrama olasılığı ya da tehlikesi olarak düşünülebilir. Bu yönüyle risk henüz gerçekleşmemiş ancak önlem alınmazsa gerçekleşme potansiyeli taşıyan bir tehlikeyi ya da istenmeyen durumu ifade eder. Gereksinim ise eksikliği hissedilen ve giderilmesi gereken şeydir. Sosyal hizmet görüşmeleri temelde sorun çözmeyi hedeflediği dikkate alındığında genellikle problemin ortaya çıktığı ve problemin çözümünün gereksinim halini aldığı görülecektir. Yardım ve destek kavramlarının 3 açıdan birbirinden ayrılır. 1)Yardım daha çok probleme yönelikken destek daha çok riske yönelik görünmektir. Yani yardım bir problemin çözülmesini çalışma odağına alırken destek problem ortaya çıkmadan verilen hizmeti daha çok kapsar. 2)Problem ve güçlük ilişkisi anımsanırsa yardım problemi çözmeye destek güçlüğü gidermeye yönelik olarak sağlan hizmet olarak düşünülebilir. 3) Bireyin sınırlı zayıf sorunlu yönlerine yönelik yardım sağlanabilir ancak bireyin güçlü yeterli yönleri desteklenebilir. Değerlendirme: Değerlendirme kavramının birbirine yakın pek çok anlamı vardır. Sosyal bilimlerde değerlendirme genellikle ölçme kavramıyla birlikte ele alınır. Çevredeki özelliklerin niteliklerin nesnelerin yani değişkenlerin gözlenerek sembollerle ifade edilmesi ölçme olarak adlandırılır. Ölçme bir betimleme işi iken değerlendirme bir yorumlama işidir. 1-Aşama olarak değerlendirme: 2-Süreç olarak değerlendirme 3-Sonuç olarak değerlendirme Süreç: Belli bir amaca yönelmiş olan sürekli değişimlerin tümüdür. Sistem: kendini oluşturan herhangi bir parça ortamdan çekildiğinde ya da ihmal edildiğinde işleyişi aksayan etkileşimsel bir yapı ya da bütün olarak tanımlanabilir. Sistemler alt sistemlerden oluşmaktadır. GÖRÜŞMENİN KURAMSAL DAYANAKLARI Sosyal hizmet bir bilim ve bir meslektir. Yani sosyal hizmet bilgi üreten bir alan olduğu gibi ürettiği bilgiyi uygulamada kullanan bir meslektir. Sosyal hizmet disiplinler arası bir doğaya sahiptir. Yani sosyal hizmet hem bilim hem meslek olarak bilgi üretmek ya da problem çözmek için diğer disiplinleri bilgi ve bulgularından da sıkça yararlanır. Yaklaşım: herhangi bir yapının ya da işleyişin biçimlenişi ve öğeler arasındaki ilişkilere bakış biçimleriyle birbirinden ayrılan ana doğrultulardan her biri olarak düşünülebilir. Yaklaşım bütüne yönelik genel bir bakış açısıdır.



11

Kuram: Bir olguyu açıklamaya kestirmeye ya da kontrol etmeye yarayan ilişkili ilkeler bütünü olarak tanımlanabilir. -SİSTEM YAKLAŞIMI Sosyal çalışmacılar hizmet verdikleri bireyleri aileleri grupları örgütleri ve toplulukları birer sistem olarak algılayan uzmanlar olarak yetiştirilirler. Bu yaklaşım bir yönüyle gestalt psikolojisinden etkilenmiştir.( gestalt: bütün) Sistem yaklaşımına göre bireydeki sorunlar biyolojik psikolojik ve toplumsal risk faktörlerinin birleşmesi ve etkileşmesi sonucunda oluşmaktadır. 1-Bütünlük ilkesi: Sistem farklı öğelerden ya da parçalardan oluşan bir bütündür. Ancak bu parçaların oluşturduğu bütün sahip olduğu parçaları toplamından farklı ve fazla bir olgudur. Bütünlük ilkesi ile ilgili kimya alanından verilen örnek karmaşık doğaya sahip insan ilişkilerinde her zaman geçerli olamayabilir. 2-ilişki ilkesi: sistemi oluşturan parçalar arasındaki ilişkilerin en az sistemin kendisi kadar önemli olduğunu vurgular. Ayrıca basit düzey neden sonuç ilişkilerine karşı çıkar. 3-Denge İlkesi: Yaşayan sistemler kendileri dengede tutma yönünde davranırlar.(aileye kardeş gelmesi) Sistem yaklaşımının görüşmeciye ve görüşme sürecine eşsiz yansıma ve katkıları vardır. *Görüşmenin sosyal hizmet sisteminin bir alt sistemi olarak formile edilmesini sağlar *Görüşmenin kendisi bir sistem olarak düşünüldüğünde girdi-süreç-çıktı yada görüşmenin başlangıcı sonlanışı arasındaki ilişkilerin bir denge içinde yürütülmesinde ipuçları verir.vs -PSİKOSOSYAL YAKLAŞIM Bir yönü ile sistem yaklaşımına benzemektedir.ancak sistem yaklaşımında yer alan biyolojik etkenler bu yaklaşımda er almaz.Ayrıca sistem yaklaşımının ilkeleri psikososyal yaklaşımda formüle edilmemiştir.Yaklaşım birey-çevre etkileşimine odaklanır.bireyin sorunları ile ilgilenilirken temel odak noktası birey ve bireyin içinde bulunduğu durumdur.Burada psiko ile bireyin kişilik özellikleri ve ruhsal dünyası sosyal ile kişinin etkileşimde bulunduğu sosyal çevresi vurgulanmaktadır.Psiko-sosyal yaklaşımın genel sosyal hizmet uygulamaları yanında görüşme uygulamasına olan katkıları şöyledir. *Görüşmecinin bireyin içsel dünyası kadar çevreyle ilişkilerinin önemli olduğunu anımsatarak özellikle değerlendirme aşamasında çevresel faktörlerin yeterince sorgulanmasını sağlar.*Bireyde hedeflenen değişimin gerçekleşmesi için sosyal çevresinin de olabildiğince değişime yardımcı olacak biçimde düzenlenmesini öngörür. İŞLEVSEL YAKLAŞIM 1930 lu yıllarda görüşme tekniğinin en çok kullanıldığı yöntem olan bireyle çalışmayı bilimsel bir nitelik kazandırmak amacıyla geliştirilmiş ancak zamanla mesleğin diğer yöntemleri içinde geçerli olmuştur. İşlevsel yaklaşım bireyle çalışma ve görüşmeyi bir ‘yardım süreci’ olarak ele almaktadır. İşlevsel yaklaşım denmesinin nedeni amaçlara ulaşmada kurumun işlevlerine yaptığı vurgudandır.

İşlevsel yaklaşıma göre 1-insanlar onurlu ve değerli varlıklardır. 2-Her bireye potansiyellerini geliştirme ve bu yolla topluma katkıda bulunma fırsatı verilmelidir. 3-toplumdaki sosyal refah kurumları bireyin sahip olduğu potansiyeli kullanmasına destek olmalıdır. Yaklaşımın görüşme sürecine yansıma ve katkıları şöyledir.*Görüşmecinin birincil odağının belirlenmesinde önemli rol oynar. Böylece bireydeki soruna değil bireydeki değişime odaklanacaktır*Bireyi odağa alan görüşmecinin değişimi sağlamaktaki temel aracının başvuranın güçlü yönleri anlamasını sağlayacaktır. PROBLEM ÇÖZME YAKLAŞIMI Bu yaklaşım son yıllarda eğitim psikoloji gibi uygulamalı alanlarda da yoğun ilgi görmektedir. Bu yaklaşıma göre her durum bir problem olarak düşünülmelidir. Bu yaklaşımın bir diğer adı değişim sürecidir. Yaklaşıma göre problem çözme sürecinin 6 aşaması vardır. 1-Problemin açık bir şekilde tanınması 2-alternatif çözüm önerilerinin geliştirilmesi 3çözüm önerilerine ayrıntılı biçimde değerlendirilmesi 4- önerilerden seçim yaparak bu doğrultuda amaçların belirlenmesi 5- çözüm önerilerinin uygulamaya geçilmesi 6-Çözüm önerilerinin işleyip işlemediğinin izlenmesi ve değerlendirmesi. Problem çözme yaklaşımının görüşmeye en büyük yararı başvuranın probleminin formülasyonu ve bunun üzerinden bir müdahale planının geliştirilmesine dayanak oluşturmasıdır.

EKOLOJİK YAKLAŞIM 1960 yıllara kadar sosyal hizmet uygulamalarında tıbbı yaklaşım etkili olmuştur. Tıbbi yaklaşım, bireylerin yaşadığı sorunların birer ruhsal bozukluk olduğuna, bozukluklara biyolojik etkenlerin yol açtığına ve tedavide de yine biyolojik uygulamaların yer alması gerektiğine inanmaktaydı. Özünde Urie Bronfenbrenner’in çalışmalarına dayanan ekolojik yaklaşıma göre bireyin sorunları tıbbı modelde önerildiği biçimiyle biyolojik etkenlerden ya da psikodinamik çatışmalardan çok fiziksel ve sosyal çevresi ile yaşadığı işlevsel olmayan ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Ekolojik yaklaşım içsel ve dışsal faktörleri birlikte alır. Yaklaşıma göre insanlar çevresel etkilere edilgen tepkiler veren varlıklar değil fiziksel ve sosyal çevresi ile aktif dinamik ve karşılıklı bir etkileşim içinde olan varlıklardır. Yaklaşımın görüşme açısından yararları şöyledir.*Sistem yaklaşımına benzer biçimde görüşmenin bir iç-dış bütünlüğü içinde ele alınmasını sağlar.*bireyi çevresi ile birlikte ele almanın yanında asıl etkin rolü başvurana biçerek onu değişim sürecinin baş aktörü konumuna yerleştirir. PSİKODİNAMİK KURAM Psikodinamik kuram aynı zamanda psikanaliz ve ya psikoanalitik kuram olarak da anılmaktadır. FREUD tarafından geliştirilen psikodinamik kuramın temel sayıtlısı ruhsal sorunların bilinçaltı çatışmalardan kaynaklandığıdır. Freud bir yandan çocuklarda ruhsal sorun gelişebilmesi için belli bir yaşa gelmeleri gerektiğine inanmakta öte yandan yetişkinlerde görülen ruhsal sorunların çocukluk döneminde yaşanmış travmalarla ilgili olduğunu öne sürmektedir. ona göre cinsellik ve



12

saldırganlık dürtülerimiz vardır. bu dürtüler bize yaşama enerjisi sağlamakta aynı zamanda doyurulmak istemektedirler. Kuram cinsellik ve saldırganlığa aşırı önem vermesi erkek egemen bir bakış açısına dayanması psikososyal süreçleri göz ardı etmesi soyut kavramlar kullanması, doğruluğunun ya da yanlışlığının bilimsel olarak test edilmemesi eleştirilmektedir. Ayrıca kuramın çocukluk yaşantılarına yaptığı vurgu hem koruyucu sosyal hizmet açısından önemlidir hem de sosyal hizmet görüşmelerinde bireyin çocukluk geçmişini ayrıntılı olarak değerlendirilmesini gerektirmektedir. Ör:30 yaşında ve ıslak zeminlerden ürperti duyan bir başvuran ile ilgili geriye dönük ayrıntılı bir incelemenin sonunda o kişinin küçük yaşlardayken evlerinin banyosunda fiziksel şiddete maruz kaldığı gibi bir bulguya ulaşılabilmektedir. ****Psikodinamik kuram özünde bir psikoloji kuramı olup bu kurama uygun uygulama gerçekleştirmek için uzun ek eğitimlerden geçmek gerekmektedir. John Bowlby nin temsilcisi bağlanma kuramı: aslında hayvan çalışmalarına dayanır. Biyologlar bazı yeni doğmuş hayvanların doğduktan kısa bir süre sonra gerçek anneleri olmasa bile çevrede ilk hareketli nesneye bağlandıklarını keşfetmişler. Bu bulgudan yola cıkan düşünür insan yavrularına bağlanma örüntülerinin nasıl geliştiğini merak etmiştir. Bebeklerde bağlanma ilk 9 ay da gerçekleşir. Bu dönemde anne çocuk arasındaki etkileşimin sağlıklı olması çocuğun güvenli bağlanma stili geliştirmesini sağlıksız olması ise güvensiz bağlanma stiline sahip olmasını sağlayacaktır. Güvensiz bağlanma örüntüsü olan yetişkinler ise kendilerini ya da diğer insanları olumsuz algıladıklarından sağlıklı ilişkiler kuramamaktadırlar. DAVRANIŞÇI KURAM Temsilcilerinden olan Watson, Skinner Thorndike Pavlov ve Rayner dir. Kurama göre bütün davranışlar da öğrenilmiştir. Özellikle korku kaygı gibi duygu durumları öğrenme süreciyle gerçekleşir. Davranışçı yaklaşım bireyin yaşadığı sorunların nedenlerini açıklamaktan çok sorunlu davranışın değiştirilmesi açısından önemlidir. BİLİŞSEL KURAM İnsanın duyguları ve davranışlarını düşünceleri belirler. Bu temel varsayımdan yola çıkan bilişsel yaklaşım, kişisel sorunların temelinde yanlış inanç ve düşüncelerin olduğunu öne sürmektedir. Modele göre sorunlu davranışlar bilginin işlenmesi sürecinde gerçekleşen bazı hataların yansımasıdır. Günümüzde birçok ruhsal sorunun tedavisinde bilişsel kuramla davranışçı kuramın iyi bir sentezi olan bilişsel-davranışçı kuram yaygın olarak kullanılmaktadır. Kurama getirilen ana eleştiriler kuramın geçmiş yaşantıları yeterince dikkate almadığı ve gerçeğin her zaman düşünceyle değiştirilmeyeceği yönündedir. Bilişsel yaklaşım görüşmeciye çok önemli bir bakış açısı sağlar. Yaşanmışın değiştirilmesi olanaksızdır. Değiştirilebilecek tek şey vardır oda başvuranın yaşadığı olaya bakış açısıdır. Davranışlar ve duygular düşüncelerin ürünü olduğuna göre bakış açısı değiştirildiğinde duygu ve davranışta değişecektir. İNSANCIL(HÜMANİSTİK) YAKLAŞIM İnsancıl kuramın 2 önemli temsilcisi Abraham Maslow ve Carl Rogerstır. Maslow a göre insan gereksinimlerinin bir hiyerarşisi vardır. Bu hiyerarşinin en alt basamağında fizyolojik gereksinimler vardır. Fizyolojik gereksinimleri sırasıyla güvenlik, ait olma, saygınlık ilme,estetik ve kendini gerçekleştirme gereksinimleri izler.ÖR:bir başvuranın sorunu barınma ile ilgiliyse bu sorundan önce beslenme gereksinimlerini karşılayıp karşılayamadıklarına bakılmalıdır.Rogers in psikolojiye,sosyal hizmete ve özelliklede bu alanlarda kullanılan görüşme uygulamasına katkısının tüm diğer kuram ve yaklaşımlardan belirgin bi.imde daha fazla olduğu ileri sürülebilir.Daha çok birey düzeyine yoğunlaşan Rogers,ilk kez danışan-merkezli terapi anlayışını ortaya atmıştır.Bunun görüşmeye yansıması başvuranın her zaman odakta tutulmasıdır.Rogers’a göre bireyin sorunlarının çoğu gerçek benlik ile ideal benlik arasındaki farktan kaynaklanmaktadır.Gerçek benlik halihazırda kim olduğumuzdur.İdeal benlik kim olmak istediğimizdir.Olduğumuz ile olmak istediğimiz arasındaki fark bize sorun olarak dönmektir.bu açıklama,sosyal çalışmanın bireyi ve sorununu anlayabilmesi için eşsiz bir penceredir.Görüşme alan yazını ve uygulamalarını en çok etkileyen bilgiler insancıl kuramdan gelmiştir. GÖRÜŞME NEDENLERİ Görüşmeyle ilgili önemli bir soru şudur. Görüşmeye neden ihtiyaç duyulur? 1-sosyal hizmet uygulamaları açısından 2)sorun sahibi ya da başvuran açısından

1-Sosyal Hizmet Uygulamaları Açısından Görüşme Nedenleri Sosyal hizmet uygulamasının temel yöntemleri (bireyle, aileyle, grupla, toplulukla sosyal çalışma gibi)iletişim ve buna bağlı değişim aracı olarak görüşmeyi ana teknik olarak kullanmaktadır. Diğer teknikler arasında sayılan gözlem sosyal vaka incelemesi gibi teknikler de özünde ya görüşmeyle sonuçlanmakta ya da görüşmeyi gerekli kılmaktadır. Görüşmenin bu denli yaygın kullanılmasının aslında açık nedenleri vardır. Çünkü görüşme 1- bazı özel durumlar dışında örneğin dosya incelemesi tüm yöntemler içinde ve diğer tekniklerle birlikte kullanılmak durumundadır.2-Sosyal hizmetin doğası insanın sosyal yönüne yani diğer insanlarla ilişkilerine dayandığından görüşmenin kullanımı kaçınılmazdır.3-görüşme etkililiği kanıtlanmış bir tekniktir. 2-Sorun Sahibi Açısından Görüşme Nedenleri Sorun sahibi açısından, görüşme sürecine gereksinim duymanın onlarca nedeni olabilir. Burada bu nedenlerin tümünü ele almak olanaklı değilse de bazı önemli nedenlerden söz etmek gerekir. Koruyucu sosyal hizmet sorun gidermeye değil sorun ortaya çıkmadan önce onu önlemeye yöneliktir. Trevithick sosyal hizmet alanında görüşmeye neden olan ve sık rastlanan problemleri 9 başlıkta toplayabiliriz. 1-Kişiler arası çatışmalar Psikolojik sorunların %90 ı kişiler arası çatışmalardan kaynaklanmakta. 2-Sosyal ilişkilerde doyumsuzluk: sorunun kişiler arası çatışmalardan önemli bir farkı vardır. Kişiler arası çatışmalarda genellikle taraflar arasında bir uyumsuzluk anlaşmazlık söz konusudur. Ancak sosyal ilişkilerde doyumsuzluk sorunu yaşadığını ileri süren bireyle ilgilidir. 3-Resmi kurumlarla sorunlar: 4-performans güçlükleri: her bireyin yaşamda birbirinden farklı pek çok rolü vardır. Anne rolü öğretmen rolü arkadaş rolü. ör: tüm rollerindeki performansı kabul edilebilir sınırlarda olan bir kadının annelik rolünde ciddi sorunları olabilir.



13

5-Kararlarda güçlük: Freud yaklaşık 100 yıl önce çağımızda nevrotik bir kişilik özelliğinin yaygınlığından bahsetmekteydi. Nevrotizmin önemli özelliğinden bir tanesi de kararsızlıktır. 6-Stres verici olaylar: a-Bireye özgü faktörler b-stres yaratan olaya zgü faktörler. Bireye özgü faktörler bireyin kişilik özellikleri cinsiyeti baş etme stratejileri gibi kişisel özelliklerdir. ör: bazı kişilik özellikleri strese daha yatkındır. Yine bazı insanlar stresle daha etkili baş edebilirken diğerlerinin baş etme stratejileri daha etkisiz kalabilmektedir. 7-Yetersiz kaynaklar: Fiziksel ekonomik sosyal duygusal politik kültürel kaynaklardan yoksunluk bireyin yaşantısında önemli problemlere yol açma potansiyeli taşımaktadır. 8-Psikolojik ve davranışsal sorunlar Sosyal çalışmacının psikolojik ve davranışsal sorunlara müdahaledeki yetki ve sınırları sorunların derecesine bağlıdır. ör: okula uyum problemi nedeniyle psikolojik sorun yaşayan bir çocuğa ve ailesine sosyal çalışmacı yardım edebilir fakat ileri derecede depresyonda olan bireye terapötik veya tıbbı görüşme yapması etik değildir 9-Sınıflanamayan Diğer Sorunlar: Özünde insan yaşamını etkileyen faktör bireyin yaşaması olası problemleri de etkileme potansiyeli taşıdığından görüşme gerektiren problemleri maddeler halinde sınırlamak zordur. GÖRÜŞME ORTAMLARI Sosyal hizmet görüşmeleri sosyal hizmet sağlayan resmi kurumlarda özel kuruluşlarda ya da enformel görüşme ortamlarında gerçekleştirilebilir. Görüşme yapılan fiziksel ortamlar. Çocuk esirgeme kurumu, merkezler, yatılı kurumlar, ceza evleri,okullar,hastaneler,gündüz bakım evi,halk merkezleri,sorun sahibinin evi,enformel ortamlar (kafeterya park) enformel ortamlar görüşme için uygun ortamlar değildir ancak zorunda kalındığında görüşme yapılabilir.

ÜNİTE 5

 Görüşmenin aşamaları birbirinden kopuk değildir. Aşamalar arasında dinamik bir etkileşim vardır.

GÖRÜŞMENİN AŞAMALARI

1) Görüşme öncesi : Görüşmeye hazırlık 2) Aşama I : Görüşmeye başlama 3) Aşama II : Değerlendirme 4) Aşama III : Sorun çözme girişimi 5) Aşama IV : Görüşmeyi sonlandırma 6) Görüşme sonrası

 Sosyal Hizmet alanının başucu kaynaklarından kabul edilen “Sosyal Hizmet Görüşmesi (The Social Work Interview)” adlı kitabın yazarları Alfred Kadushin ve Goldie Kadushin görüşmenin 5 temel aşamadan oluştuğunu ileri sürer.Bu uzmanların görüşme aşamaları : 1) Giriş aşaması 2) Başlangıç aşaması 3) Problemi keşfetme aşaması 4) Gelişim aşaması 5) Sonlandırma, kayıt ve genel değerlendirme aşaması

 Görüşme öncesi : Görüşmeye hazırlık aşaması 2 ye ayrılır : 1) Başvuranın hazırlanması 2) Görüşmecinin hazırlanma

 Görüşmeye kendi istekleriyle katılan başvuranlarda hedeflenen değişime ulaşma olasılığı daha yüksektir.

 Aşama I : Görüşmeye başlama 2 ye ayrılır :

1) İlişki kurma 2) Bilgi toplama ve yapılandırma

 Olumlu profesyonel ilişki kurma, değişim açısından görüşmeyle ilgili tüm diğer faktörlerden daha etkili bir role sahiptir.  Kadushin ve Kadushin’e göre ilk görüşme de dahil olmak üzere süreç boyunca başvuran ile güvene dayalı olumlu ilişki kurmada kullanılabilecek en etkili değer ve teknikler şunlardır :



14

1) Kabul etme ve yargılamama 2) Empatik anlayış 3) İçtenlik 4) Öz belirleme 5) Gizlilik 6) Başvuranın bireyselliğine saygı 7) İlgi, sıcaklık, güven

 Değerlendirmenin amaçları : 1) Başvuran ve sorunuyla ilgili bilgi toplama 2) Sorunu ayrıntılı biçimde inceleme ve anlamaya çalışma 3) Başvuranın görüşme için uygun aday olup olmadığına karar verme 4) Amaçları ve planı belirleme 5) Başvuranda değişim motivasyonu oluşturma

 Bir sorunu “bilmek” ile o sorunu “anlamak” birbirinden farklı iki kavramdır.Görüşmeci anlamaya çalışmakla yükümlüdür.

 Sosyal Hizmet görüşmelerinin nihai amacı değişim sağlamaktır.Ancak bu herhangi bir değişim değil, amaca uygun bir değişimdir.

 Başarılı bir değerlendirme süreci için kullanılması gereken eylem ve teknikler :

1. Katılım davranışlarının kullanımı 2. Tekrarlama (Paraphrasing) 3. Duyguların yansıtılması 4. Özetleme 5. Geçişler 6. Duygulara ulaşma

 Geçiş yapmak, başvuranı rahatsız etmeyecek bir ustalıklar ve bağlamı bozmayacak biçimde gerçekleştirilmelidir.  Sosyal çalışma görüşmelerinin problem çözme aşamasında sık kullanılan teknikler : 1. Netleştirme 2. Yorumlama 3. Yüzleştirme 4. Kendini açma 5. Bilgi paylaşımı 6. Destekleme 7. Öneri verme 8. Sessizlik  Sessizlik tekniğini görüşme sürecinin başında ve sonunda çok az ve dikkatli kullanmak gerekir.  Görüşmenin başarı ile sonlandırılması için şu gereklilikler yerine getirilmiş olmalıdır : 1. Mümkünse görüşmenin bitme zamanına başvuran ve görüşmeci ortak karar vermelidirler. 2. Sonlandırma aşamasındaki duygusal tepkiler ele alınıp çözüme kavuşturulmalıdır. 3. Görüşmede sağlanan hizmetler ve ulaşılan hedefler birlikte gözden geçirilmelidir. 4. Çalışma sonunda elde edilen başarı ve gelişmelerin süreklilik kazanması için nelerin yapılması gerektiği konuşulmalıdır.  Görüşmenin sonlandırılması her zaman olağan koşullarda, doğal ve planlı biçimde gerçekleşmez.Bazı durumlarda görüşme, beklenmedik nedenlerle sonlanabilir.Plansız sonlandırma denilen bu durumlar şöyledir : 1. Başvuranın geçerli neden göstermeden çalışmadan çekilmesi 2. Kurum hizmetlerindeki çeşitli sınırlılıklar nedeniyle çalışmanın sonlandırılması 3. Zaman sınırı nedeniyle çalışmanın sonlandırılması 4. Başvuranda değişme olasılığının görülmediği durumlarda çalışmanın sonlandırılması

5. Görüşmecinin görevinden ayrılması nedeniyle çalışmanın sonlandırılması

 Görüşme sonrası 2 ye ayrılır :



15

1. Kayıt tutma ve genel değerlendirme 2. İzleme  Görüşme sonrasında görüşmenin tümüne ait kayıtları bir araya getirmek çeşitli nedenlerle gereklidir.Buna göre kayıt tutmak ya da kayıtları birleştirmek : 1. Oluşturulacak resmi belgeler 2. Başvuran dosyalarının düzenlenmesi 3. Yapılanların kalıcılığını sağlamak 4. Görüşmecinin kendini geliştirmesi 5. Olası bilimsel araştırmalara veri oluşturmak 6. Görüşmeci eğitiminde kullanmak 7. Görüşmecinin kendini ve süreci değerlendirebilmesi açısından oldukça gereklidir.  “Danışanların fark yaratacak konular üzerinde çalışmalarını sağlamak” Gerard Egan’ın önderdiği ‘danışanların öykülerini anlatmalarına yardım etmek’ aşamasında gerçekleştirilmesi gereken görevlerden biridir.  “Hazırlık” görüşmenin tamamlayıcı aşamalarından biridir.  “Görüşmenin gidişatına ilişkin zihinsel bir planlamanın yapılması” görüşmecinin görüşmeye hazırlık aşamasında gerçekleştirdiği düşünsel etkinliklerden biridir.  “Tutarlı” kavramı başvuranlar tarafından olumlu ilişki kuran görüşmecilere yakıştırılan sıfatlardan biridir.  “Başvuranın yakınması sosyal hizmet alanının dışında kaldığında” görüşmeci, başvuranın görüşme için uygun bir adaya olmadığı kararını vermelidir.  “Gerçekleşen değişimin seyrinin izlenmesi” kontrol görüşmelerinin en temel amacıdır.

ÜNİTE 6

 Görüşme verilerinin kaydedilmesinde kullanılan yöntemler : 1. Not alma 2. Cihazla kayıt 3. Diğer yöntemler (Sözel görüşme ve Yazılı görüşme)  Görüşme ve verilerin kaydedilmesini kolaylaştırmak için geliştirilen “görüşme kılavuzu” ; görüşme sürecinde görüşmecinin görevlerini, uyması gereken önemli kuralları hatırlatan, görüşme sorularını belli bir sırada listeleyen ve görüşme boyunca kullanılan bir araçtır.  Not alma yönteminde verilerin yazıya dökülmesi sorunu ortadan kalkar ; ancak görüşme sırasında kodlama sistemiyle alınan notların görüşme sonrasında genişletilmesi gerekir.  Bir görüşmede cihazla kayıt yapılması not alma ihtiyacını tamamen ortadan kaldırmaz, sadece kelimesi kelimesine not almak yerine önemli noktaların not alınmasını (stratejik ve odaklanmış notlar üzerine konsantre olunmasını) sağlar.

 YAZILI GÖRÜŞME : Mektup, faks, ağ postası ve ağ yazışması gibi yöntemlerle yapılan görüşmelerdir.

 SÖZEL GÖRÜŞME : Yüz yüze, iki tarafın aynı ortamda fiziksel olarak bulunduğu veya iletişim sağlayan teknolojiler (telefon, telekonferans vb.) aracılığıyla dolaylı bir şekilde gerçekleştirilen görüşmelerdir.

 Doğru ve başarılı bir veri kaydı için dikkat edilmesi gerekenler :

1. İsimsizliğin (anonimliğin) ve gizliliğin garanti edilmesi 2. İzinsiz kayıt yapılmaması 3. Yüz yüze görüşme yapılması 4. Birleştirilmiş yöntem kullanılması 5. Aslına uygunluğun sağlanması 6. Görüşmeyle gözlemin birleştirilmesi 7. Görüşmeyle ilgili not alınması 8. Uzman kişilerden faydalanılması 9. Görüşme öncesi kontrol listesi hazırlanması 10. Kayıt tutma becerilerinin geliştirilmesi



16

 RAPORLAMA : Bir araştırmanın, araştırmacının yorumunu da içerecek şekilde, bir bütün halinde yazılı bir şekilde ortaya konulmasıdır. Araştırmanın raporlanmasının temel amacı, araştırmanın bulgularını başkalarının bilgisine sunmak, onlara bilgi aktarmaktır.

 İyi bir raporlama, başarılı bir görüşme ve bu görüşmeden elde edilen bilgilerin doğru, hatasız kaydedilmesine bağlıdır.  “Not alma, görüşme sürecini uzatabilir”  “Özet raporu” başvuranı daha iyi tanımak amacıyla ailesi, kardeşleri, okul ve iş yerlerindeki kişilerle yapılan görüşmeler sonucu hazırlanır.  “Görüşme raporu” görüşme verilerinin kurum dosyaları için düzenli ve sistematik bir şekilde sunulmasını ifade eder.  Meslek elemanının mevcut teorik bilgisi ve alan pratiğini birlikte yürütmesine “teorik bütünlük” denir.  Görüşmecinin, olayların sırasını veya aralarındaki bağlantıları hatırlayamamasına “yerini değiştirme hatası” deniz.

ÜNİTE 7

 Her çocuk kendini ifade etme hakkına sahiptir.  Birleşmiş Milletler kararlarına göre 18 yaşın altındaki bireyler, çocuktur.  Doğrudan yaşlıları konu alan bilimsel disiplin, yaşlılık bilimi anlamına gelen “gerontoloji” ; yaşlılık tıbbı ya da yaşlılık hekimliği ise “geriatri” olarak bilinir.  İletişimsel azınlık kavramıyla kastedilen ‘özel iletişimsel gereksinimli bireyler’dir. Azınlık kavramının tam olarak neyi içerdiği tartışmalı olsa da Michel Foucault’a göre herhangi bir toplumsal grubun azınlık olarak adlandırılabilmesi için 3 temel özellikten en az birinin karşılanması gerekir : 1. Grubun, toplumdaki ekonomik olanaklardan yararlanma kapasitesi 2. Grubun, toplumla iletişiminde kendini olduğu gibi ifade etme yoluyla temsil etmesi 3. Bireyin ya da grubun yaşadığı hayatı seçebilmesidir.  İletişimsel azınlık, iletişim kurulabilmesi için herhangi bir nedenle olağan iletişim modunun ya da biçiminin dışında becerilerin kullanılmasının gerekli olduğu birey ya da gruplardır.  Ulusal Sosyal Çalışmacılar Birliği’ne (NASW-National Association of Social Workers) göre kültür; düşünceler, iletişimler, eylemler, adetler, inançlar ve değerler ile ırksal, etnik, dinsel ve sosyal grubun yerleşik geleneklerini içeren bütünleşik davranış örüntüsüdür.

 Şu gruplar yaygın olarak kullanılanın dışında bir dil ya da iletişim modu kullanıyor olabilirler : 1. Bir ülkeye yeni taşınmış olanlar 2. Uzun süredir bir yerde yaşayıp oranın dilini öğrenememiş olanlar 3. Uzun süredir bir yerde yaşayıp farklı bir dil kullananlar 4. Bazı işitme kayıplılar 5. Öğrenmede güçlük yaşayanlar  Bozukluk, yetersizlik ve engel farklı kavramlardır.  BOZUKLUK : Psikolojik, fizyolojik ya da anatomik yapıda veya işlevde görülen herhangi bir kayıp yada anormallik durumudur.

 YETERSİZLİK : Bir bozukluktan kaynaklanan, insan için normal olduğu düşünülen etkinlikleri yerine getirme yeteneğinde görülen herhangi bir sınırlama ya da eksikliktir.

 ENGEL : Bir bozukluk ya da yetersizlik sonucunda ortaya çıkan, bireyin normal sosyal rollerini (yaş, cinsiyet, sosyal ve kültürel faktörlere dayalı) gerçekleştirmesini sınırlayan bir dezavantajlılık durumudur.

 Engellilikle ilgili 2 temel model vardır : 1. Medikal model 2. Sosyal model

 MEDİKAL MODEL : Engelliliğe tıbbi bir pencereden bakmakta, engelliliği yapısal ya da işlevsel bozukluk olarak ele almaktadır. Terim olarak da bozukluk, anormallik, hastalık gibi kavramları kullanır.

 SOSYAL MODEL : Bozukluktan çok çevrenin kişi için yarattığı engellere vurgu yapılır. Sosyal Hizmetin doğasına uygun olan engelliliğin sosyal modeline göre, terimlerden

“engel” tercih edilmelidir.

 İŞİTME ENGELLİLER : Doğuştan ya da sonradan oluşan nedenlerle işitme duyusunun tamamen duyarlılığını yitirmesi ya da kısmen azalması sonucunda oluşan tablodur. İşitme engelli bireyler oldukça heterojen bir gruptur.Yani, işitme engellilerin özellikleri birbirinden oldukça farklıdır.Farklılaşmanın kaynağı bu



17

kişilerin işitme kaybı düzeyleri, işitme kaybının doğuştan mı sonradan mı olduğu, işitme cihazı kullanıp kullanmadıkları, aldıkları eğitimler, kullandıkları iletişim modu gibi faktörlerdir.

 Engelliliğin azınlık modeline göre, işitme engeli bir tanı kategorisi değil, bir kültürdür.  GECİKMİŞ DİL VE KONUŞMA BOZUKLUĞU : Çocuğun dil ve konuşma Becerilerinin yaşıtlarından geri olmasıdır.

 SESLETİM - SES BİLGİSİ BOZUKLUĞU :  Çocuk ve ergenlerin sözcük dağarcıklarında ve bunun kullanımında sorun yoktur.Ancak, bazı konuşma seslerinin sesletiminde sorun yaşayabilirler.ÖRN : “r” sesinin yerine “y” sesi kullanılır. (Fırat yerine Fıyat) Bazen de doğru sesleri çıkarabilmelerine rağmen sesleri doğru yerde kullanamayabilirler.

ÖRN : “k” sesini bilen çocuk “kalem” diyebilir ama “kapı” diyemez.

 KEKEMELİK : Konuşma akıcılığının bozulmasıyla kendini gösteren bir bozukluktur. Kekemeliği olan bireylerin konuşmalarında sesler, heceler ya da sözcükler sık sık tekrar edebilir, uzayabilir, aralarında bloklar olabilir ya da uygun olmayan nefes alıp verme örüntüsü görülebilir.Bu bireyler çoğu zaman sözü başlatmakta zorlanırlar.

 İleri düzey dil ve konuşma bozukluğu olan bireylerle görüşme yaparken uzmana şunlar önerilebilir : 1. Kısa, net, karmaşık olmayan cümleler kullanmak önemlidir. 2. Bu kişilerin çoğu okuma yazma bildiklerinden iletişimde yazılı unsurlardan yaralanılabilir. 3. Bir dil ve konuşma bozuklukları uzmanı ile eşgüdüm halinde çalışmak gerekebilir. 4. Konuşulanların doğru anlaşılıp anlaşılmadığı sık sık denetlenmelidir. 5. Özellikle kekemeliği olan bireylerle konuşma bazen uzayabilir, görüşmeci bu gerçeğin farkındalığı ile sabırlı olmalıdır.  ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ : Zekâda, ruhsal ve nörolojik sağlıkta, alınan eğitimde, Öğrenmede soruna yol açabilecek görünür bir problem olmaksızın gözlenen öğrenme sorunudur.

 PSİKOZ : Diğer adıyla psikotik bozukluklar, kişinin gerçeklikle bağının kopmasıyla karakterize ileri derecede ruhsal bozukluk kümesidir.

 ŞİZOFRENİ : Gerçek olan ile gerçek olmayan arasındaki ayrımın yapılamadığı, Uygunsuz düşünce, duygu, iletişim biçimi ve davranışların gözlendiği ruhsal bozukluk olarak betimlenebilir.

 DEPRESYON : Bilişsel, duygusal, davranışsal ve bedensel belirtilerle karakterize Bir duygu durum bozukluğudur.

 TRAVMA : Genel tıpta, herhangi bir fiziksel etkene bağlı olarak oluşan yaralanma, zedelenme, örselenmedir.

 PSİKOLOJİK TRAVMA : İstenmeyen ve olumsuz yaşam olaylarının bireyin duygulanımında ve bilişsel süreçlerinde oluşturduğu ani ve ciddi sarsıntılardır.

 Sosyal çalışmacı, psikiyatrik sosyal hizmetlerin odağındaki uzmandır. Neredeyse, diğer ekip üyelerinin görev tanımlarına girmeyen tüm işler sosyal çalışmacı tarafından yürütülür.Bunların dışında, toplumu bilinçlendirme çalışmaları da yürütür.Psikiyatrik ortamlardaki sosyal çalışmacıların görüşme dışında çok önemli rolleri vardır.Buna göre sosyal çalışmacı : 1. Sosyal biyografi uzmanıdır 2. Köprü konumundadır 3. Koordinatördür 4. Eğitimcidir 5. Planlamacıdır 6. Denetleyici ve savunucudur  Görüşmeye gönülsüz katılımın nedenlerini 4 grupta toplamak mümkündür : 1. Kişinin adli makamlarca görüşmeye gönderilmesi 2. Kişinin yöneticileri tarafından görüşmeye yönlendirilmesi 3. Kişinin yakınları tarafından görüşmeye gönderilmesi 4. Kişinin bireysel bir tercih olarak görüşmeye katılmaması  Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Konvansiyonu’na göre bir kişinin ‘çocuk’ olarak adlandırılması için üst yaş sınırı “18” dir



18

 “Ana babanın, çocukların haklarıyla ilgili bilgilendirilme gereksinimi” çocuk görüşmelerine ana babaların dahil edilmesinin prensipteki nedenlerinden biridir.  “ABD’nde yaşayan işitme engelliler” ‘iletişimsel azınlık’ olarak değerlendirilebilir.  “Yetersizliği olan bireyler” engelli bireylerin tümü için kullanılan kavramlardan biridir.  “İşaret dili bilen birinden yardım istemek” , işaret dili kullanan işitme engelli bireylerle yapılan görüşmede mutlaka dikkat edilmelidir.  Görüşmeye katılım hallerinden “kişisel tercih olarak görüşmeyi reddetmekte” görüşme başarısının en düşük olması beklenir.

ÜNİTE 8

 Etik kavramı değer, ilke, kural, kod ve standart kavramlarıyla ilişkilidir ve etiğin günlük yaşamda uygulamaya geçirilebilmesinde bu kavramlara ihtiyaç vardır.  ETİK DEĞER : Davranışlara yön gösteren ve onları gerekçelendiren bir öneri veya yönergedir.  ETİK İLKE : Farklı çerçevelere özgü temel yaklaşımlara ve davranışlara yön gösteren ve ölçüt oluşturan, en genel, temel ve soyut kurallardır.  ETİK KURAL : Etik ilkelere uygun eylem yollarıdır.  ETİK KOD : Belirli bir konudaki etik kurallar kümesidir.  ETİK STANDART : Beklenen davranışların sergilenmesi, istenmeyenlerden kaçınılmasında rehberlik yapan sistemlerdir.  ETİK SORUMLULUK : Belirli bir görevin mesleki ve etik ölçülere uygun bir şekilde yerine getirilmesidir.  ETİK SORUN : Bir davranışın iyi olmasıyla ilgili tereddütlerin veya itirazların ortaya çıktığı durumlardır.  ETİK : İnsan davranışlarını ahlaki açıdan değerlendiren felsefi bir disiplindir.  Etik sorunun yaşandığı bir durumda 2 farklı olgu ile karşı karşıya kalınır : 1. Etik ikilem (Çatışma, Dilemma) 2. Etik ihlali  ETİK İKİLEM : Kurala bağlanmamış durumlarda karar vericinin yaşadığı seçim sorunudur.  ETİK İKİLEM (2) : Birbiriyle rekabet eden doğrular arasında hangisinin seçileceği konusunda karar vericinin yaşadığı güçlüktür.  ETİK İHLALİ : Mesleki eylemi düzenleyen standart kuralların çiğnenmesidir.  Etik ve ahlak kavramları etimolojik açıdan bakıldığında aynı anlama gelseler de birbirinden farklı kavramlardır.SoyutSomut, Teorik,Pratik, Göreli-Evrensel, Geniş-Dar olmaları açısından bu 2 kavram farklılaşır.  MESLEK ETİĞİ : Doğrudan doğruya insanla ilgili mesleklerde uyulması gereken davranış kuralları olarak tanımlanabilir.  Sosyal Hizmet görüşmelerinde etik ilke ve sorumluluklar : 1. Başvuranı çalışmanın doğası hakkında bilgilendirmek 2. İyi bir ilişki ve işbirliği kurmak ve sürdürmek 3. Başvuranın bilgilerini korumak 4. Beklenmeyen zarar riskini azaltmak 5. Kötüye kullanma (istismar) riskini azaltmak  Bilgilendirilmiş Onay İlkesi : Başvuranın, çalışmanın doğası hakkında açık, net bir şekilde bilgilendirilerek, çalışmaya katılması yönünde onayının alınmasıdır.

 Bilgilendirilmiş onay ilkesi, diğer bazı etik ilke ve sorumluluklarla ilişkilidir : 1. Görüşmenin amacını ve prosedürlerini açıklamak 2. Risk ve fayda değerlendirmesi 3. Mahremiyet-Gizliliğin garantilenmesi 4. Başvuran haklarının tanınması  İyi bir ilişki ve işbirliği kurmak ve sürdürmek için bağlı kalınması gereken ilke ve sorumluluklar : 1. Saygılı olmak 2. Tarafsız (Objektif, Yansız) olmak 3. Ayrımcılık yapmamak 4. Yanlış vaatlerde bulunmamak 5. Veri toplama sınırlarına dikkat etmek 6. Davranış veya sözle yargılamamak/yönlendirmemek



19

7. Doğruluk ve dürüstlük  Sosyal Hizmetlerde, dolayısıyla sosyal çalışmacının etik çıkmazlarda karar verme süreci 8 basamak için değerlendirilebilir : 1. Problemi tanımlamak 2. Problemle ilgili değişkenleri açıklamak 3. Diğerlerinden geri bildirim almak 4. Bu çatışmalı durum (çıkmaz) için hangi değerler ve etik standartların uygulanabileceği konusunda çalışma yapmak 5. Etik ilkeler doğrultusunda ikilemi değerlendirmek 6. Mümkün alternatifleri tanımlamak, sıralamak 7. Her alternatifin olumlu ve olumsuz yönünü değerlendirmek 8. Karar vermek  Birbiriyle yarışan alternatifler arasından seçim yapma işleminin yine etik çerçeveler içerisinde olması, alınan her kararın her zaman etik sonuçlara neden olacağı anlamına gelmez. Bu nedenle, etik ikilemlerde, sosyal çalışmacı etik karar verme sürecinin gereklerini sergileyerek, kararında haklı olduğunu açık biçimde gösterebilmelidir.

 “Ahlâk” etiğin konusunu ifade eder.  Birbiriyle rekabet eden doğrular arasında seçim yapmada yaşanan güçlüğe “etik ikilem” denir.  Ahlâk ile etik kavramları arasındaki farkları ortaya koyan “etik daha özel ve felsefidir” ifadesi doğru bir ifadedir.  “Bilim etiği ve Mesleki etik” sosyal hizmetlerde etik yaklaşıma kaynaklık eder.  “Başvuranın çalışmanın doğasını bilerek, görüşmeyi kabul etmesidir” ifadesi bilgilendirilmiş onayı ifade eder.  Başvuranın bilgi paylaşımı konusunda ne kadar zorlanabileceği hakkında yol gösteren etik ilke “veri toplamının sınırlarına dikkat etmek” tir.  Başvurana önyargılı tutumlarla davranmamak “ayrımcılık yapmamak” ilkesini ifade eder.  Birbiriyle çatışan seçeneklerin olduğu bir durumda, sistematik bir düşünme biçimiyle ahlaki açıdan en doğru eyleme karar verilmesini içeren mantıksal sürece “etik karar verme süreci” denir  Etik hiyerarşide “gizlilik-mahremiyet” en son gelir.
 
Üst