AÖF DERS NOTLARINA HOŞ GELDİN!

Ders notlarına erişmek için lütfen ücretsiz kayıt olunuz.

Ücretsiz Kayıt ol!

FİNAL Halk Edebiyatına Giriş Final Ders Notları

Moderator
Mesajlar
419
Tepkime puanı
28
Puanları
18
(Ünite 7)
Anlatmalık Türler

Masal

Evrensel olarak en yaygın anonim halk edebiyatı ürünleridir.
Masal kelimesi, öğüt anlamındaki Arapça mesel sözcüğünden dilimize geçmiş kabul edilir.
Masallar; içinde kurmacaya yer olmayan, anlatılanın gerçek kabul edildiği mitler, memoratlar, epik destanlar ve efsaneler karşısında onlara adeta antitez olan bir anlatım türüdür.
Masallar kurgu ve kurmacanın meşru kabul edildiği anlatım mecralarıdır.
Masallarda olmayacak şey yoktur.
Masalların tür ve şekil özellikleri arasında, masalın başlangıcında ortasında ve sonunda yer alan formel veya tekerleme adı verilen kalıplaşmış ifadeler önemli yer tutar.
Masallarda gerçek anlamda zaman ve mekan kavramı yoktur.

Masalların Sınıflandırılması
Bu alandaki en önemli çalışmalar:
Anti Aarne ve onun çalışmasını genişleten Stith Thompson’un 1921 yılında yayınladığı The Types of Folktale ve Stith Thompson’un 1955 yılında yayınladığı Motive Index of Folk Literature adlı çalışmasıdır.
A) Hayvan Masalları
B) Asıl (olağanüstü) Masallar
C) Güldürücü Masallar
D) Zincirleme Masallar

Türk Masalları
Çalışma yapan ilk kişi ünlü Türkolog F.W. Radloff’tur.
Proben adını taşıyan 10 ciltlik bir çalışması vardır. 1866-1907 yılları arasında yayınlanmıştır.
Türk Masallarını derleyen ilk kişi Macar asıllı Ignacz Kunoş’tur. 5 ciltlik çalışması 1887-1907 yılları arasında yayınlanmıştır.
Masallarımızı yayınlayan ilk Türk, derlediği 13 masalı Türk Masalları adıyla 1912 yılında yayınlayan K.D. rumuzlu bir hanımdır.
Pertev Naili Boratav
Türk Masalları hakkında yaptığı en önemli çalışma 1953 yılında Wolfram Eberhard ile birlikte hazırladığı Typen Türkischer Volkmarchen adlı türk masalları kataloğudur. Bu eser litaratürde TTV koduyla bilinmektedir.
Bir başka önemli çalışma, 1975 yılında Umay Günay’ın hazırladığı Elazığ Masalları adlı eserdir. Elazığ’da sözlü kaynaklardan derlenen 70 masal üzerine V. Propp tarafından geliştirilen yönteme göre bir tahlil çalışmasını içermektedir.

Türk masallarının yapısı döşeme, olay ve dilek olarak adlandırılan 3 bölümden oluşur.
a) Döşeme:
Başlangıç ve/veya masala giriş tekerlemeleri söylenir.
b) Olay:
Anlatılacak olan olayın kompozisyonu dikkate alınarak kendi içinde giriş, gelişme ve sonuç alt başlıklarına ayrılabilir.
c) Dilek:
Masalın sonuç bölümüdür, herkesin memnun olabileceği bir son/kapanış bölümünü ihtiva eder.

Türk masallarında kadın tiplemeleri daha fazladır.
Masallarda mesaj, hikayedeki zıtlıklardan faydalınarak iletilir.

Halk Hikâyesi
Halk hikâyelerinin muhakkak bir tarihi olaya bağlanma zorunlulukları yoktur.
Nazım ve nesir iç içe olmakla beraber zamanla nesir kısımları ağırlık kazanmıştır.
Hikâyelerde kadın tiplemeleri neredeyse kayıtsız şartsız edilgin durumdadırlar.
Olayları bir mekana bağlayarak anlatmak önemli bir işleve/role sahiptir.
Kendi içinde tutarlı olmak kaydıyla neredeyse olmayacak şey yoktur.
Halk hikayeleri, geleneksel icra bağlamlarında anlatıcı aşık tarafından geleneksel dinleyici kitlesi karşısında teatral biçimde icra edilen, sözlü edebiyatın geleneksel bir anlatısının şekillendirdiği bir sosyal ve kültürel olaydır.
Petrev Naili Boratav’ın tespitlerine göre;
Halk hikayesi anlatma geleneği genel olarak fasıl, döşeme, asıl konu, duvak kapama ve bazen bunlara ek olarak efsanelerle beş halinde tertip edilir.
1) Fasıl
Hikayeye başlamadan önce dinleyiciyi hazırlamak için bir divani söylenir. Bundan sonra cinaslı bir türkü okunur. Ardından tekerleme söylenir. Tekerlemeden sonra üstatname adı verilen bölümde usta aşıklardan üç şiir okunur. Son olarak da bir muammaya yer verilir.
2) Döşeme
Kalıplaşmış cümlelerden oluşan bir giriştir.
Hikayenin geçtiği zaman ve mekandan söz edilir.
3) Asıl konu
4) Sonuç Dua
Mutlu sonla biten hilayelerde duvak kapama adı verilen beş mısralık bentlerden oluşan (muhammes) uzun bir türkü söylenir. Sonu kötü hikayelerde bayati makamında ya da tatyan havaları söylenir.
5) Efsane bölümü
Sevgililerin kavuşmadan öldükleri hikayelerde, sevgililerin öbür dünyada vuslata erdiklerini işaret eden bir ifsane hikayeye eklenir.

Türk halk hikayeleri köken itibariyle dört önemli kaynaktan teşekkül eder.
1) Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da gerçek olaylardan doğmuş kısa hikayeler: Salman Bey hikayesi, İlbeyoğlu hikayesi gibi
2) Aşıkların hal tercümelerinden doğan hikayeler; Kerem ile Aslı, Aşık Garip ve Emrah ile Selvihan gibi
3) Dini – Milli hadiseler; Battal Gazi, Ebu Müslüm cenkleri, Kesikbeş hikayesi, Güvercin destanı gibi
4) Klasik hikayeler; Tutiname, Binbir Gece Masalları, Leyla ile Mecnun gibi

Türk halk hikayeleri ele alıp işledikleri konulara göre ise şu şekilde rasnif edilirler.
1) Kahramanlık hikayeleri
2) Dini hamasi hikayeler
3) Dini içtimai, ahlaki hikayeler
4) Aşk hikayeleri

Fıkra
Fıkralar; insanlara ait kusurlarla sosyal hayatta ortaya çıkan kötü ve gülünç hadiseleri, sağduyuya dayalı ince bir mizah, hikmetli söz, keskin ve ince alay (istihza) yoluyla yansıtır.
Fıkralar yoluyla yapılan uyarılar kültürü korumak içindir.
Türk fıkra tipleri
A) Nasrettin Hoca fıkra tipi
B) İncili Çavuş fıkra tipi: Kayserinin Tomarza ilçesinin İncili Köyü’nde doğan İncili Çavuş, iyi eğitim almış ve İstanbul’da Padişahın nedimi olarak yaşadığı ve elçilik görevleri yaptığı bilinmektedir.
C) Bekri Mustafa fıkra tipi: İstanbul doğumlu bir hafız ancak içkiye düşkün.
D) Bektaşi fıkra tipi: Tarihi bir kişilik olmamakla birlikte Bektaşi tarikatı ve bu tarikatın dünya görüşüne uygun bir tiplemedir.
E) Ahmet Akay fıkra tipi: Kırım’ın Özenbaş Köyü’nde doğan Ahmet Akay, Kırım Hanı’nın meddahı olarak kabul edilir.
F) Aldar Köse fıkra tipi: Kırgızıstan başta olmak üzere Türkistan bölgesinde yaşayan Özbek, Kazak ve Karakalpaklar arasında yaygın olan bir fıkra tipidir.
G) Temel
(Ünite 8)
Seyirlik Türler


Köy seyirlik oyunları, meddah, karagöz, ortaoyunu ve kukla şeklinde sıralanabilir.
Seyirlik türlerin icrasında en önemli öge taklittir.
Eski Türk hayatındaki geleneksel dram ve örnekleri hakkında Çin kaynakları bilgi vermektedir.
Türk dram sanatı hakkındaki en eski kayıt MÖ. 2000 yılına uzanmaktadır.
Türk kültüründe Kam’lar kadın veya erkek olabilir.
Kamlığın 40000 yıllık bir geçmişi olduğu dikkate alınırsa Türk seyirlik oyunlarının köklerinin ne kadar derinlerde olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Müzik ve dans seyirlik oyunların önemli elemanlarıdır.
Seyilik oyunlar ağırlıkla takvime bağlıdır.
Sadece eğlence amaçlı “Madımak”, “Arap ve Kız Kaçırma”, “Değirmek Döndürme” ve “Tarla” gibi oyunlar takvime bağlı değildir.

Sınıflandırma
1) Ritüel (Kuttören) oyunlar
Köse Gelin Oyunu
Bu oyun eski yılın bittiği Şubat’ın 17’sinde başlar ve üç gün sürer.
Derlendiği yer: Doğubeyazıt.
2) Mücerret fikirlerle ilgili oyunlar.
Beylerin Kini Oyunu
Derlendiği yer: Kayseri, Erkilet, Hırka Köyü
3) Hayvan kültüne bağlı oyunlar
a) Saya Gezme Oyunu
Derlendiği yer: Erzincan, Ilıç çevresi
Şubat ayı ortalarında çobanlar tarafından oynanır.
b) Tekecik: Koç Katımı Oyunu
Kasım ayı girerken oynanır.
4) Bitki Kültüne bağlı oyunlar.
Cemalcik (Ürün elde edilmesi oyunu)
Derlendiği yer: Çanakkale, Biga
Ağustos ayında oynanır.
5) Mezhep törenleri

Din dışı (profan) oyunlar.
Tarla Sınırı Oyunu
Derlendiği yer: Çorum, Sungurlu

Masallara bağlı oyunlar
Keloğlan
Derlendiği yer: Niğde, Bor

Destanlara yahut aşıkların hayatlarına bağlı oyunlar
Göçebe Oyun
Derlendiği yer: Maraş, Varyanlı Köyü

Tarihi olaylara bağlı oyunlar
İstiklal Savaşı Oyunu
Derlendiği yer: Eskişehir köyleri

Hayvanları taklit edici oyunlar
Kartal Oyunu
Derlendiği yer: Adıyaman, Bebek Köyü

Samıt veya lâl Oyunu
Ali ile Fatoş
Derlendiği yer: Tunceli, Mazgirt

Karagöz
Ulucami’nin yapımında çalışan demirci ustası Kambur Bâli Çelebi (Karagöz) ile duvarcı ustası Halil Hacı İvaz (Hacivat)
Mukallit tipler arasındaki nükteli konuşmalardan dolayı dikkati dağılan işçilerin çalışması yavaşlar ve padişah bu ikisinin kellesini alır, sonra da pişman olur.
Padişahın Musahhihi Şeyh Küşteri, padişahı teselli etmek için oyunun ilk icrasını gerçekleştirir.
Günümüzde de Karagöz perdesinin adı Şeyh Küşteri Meydanı’dır.
Karagözcülerin dağarcığında yer alan oyunlar:
Kâr-ı Kadim oyunlar,
Nev-İcat oyunlar şeklinde sıralanır
Karagöz oyununu tek kişi icra eder, ancak icracının yardımcıları vardır. Hayalî veya hayalbazda denilen Karagöz ustasına sandıkâr denilen çırak yardım eder. Perdenin hazırlanması gibi görevler çırağın sorumluluğundadır. Oyunun icrasında şarkı ve türküleri okuyana “yardak” denilir. Oyun sırasında tef çalan kişiye “dayrezen” denir.

Karagöz oyunları:
Giriş
Muhâvere
Fasıl
Bitiş gibi bölümlere ayrılır.
A) Giriş
Hacivat bir semai söyleyerek perdeye gelir ve perde gazeline başlar. Allah ve devrin padişahı övülür.
B) Muhâvere
Karagöz ile Hacivat’ın karşılıklı konuşmalarından oluşur.
C) Fasıl
Karagöz, Hacivat ve ikincil tiplerle birlikte bir olay icra edilir. Oyun genellikle fasıl bölümündeki olay ile adlandırılır.
D) Bitiş
Hayalbaz bu bölümde yaptığı muhtemel hatalardan dolayı özür diler. Bir sonraki oyunun nerede ve ne zaman icra edileceğinin bilgisini verir.

Karagöz oyunlarının en fazla eleştirilen yanı açık-saçıklık ve/veya müstehcenliğidir.

(Ünite 9)
Kukla

Ses taklitlerini tek bir sanatçının üstlendiği ve kişileri temsil eden bir oyundur.
Çin ve Hindistan’da ortaya çıktığı kabul edilir.
Divanu Lügati’t-Türk’te yapma bebeklere “kudhurcuk” denildiği yazmaktadır.
Eski Türkçede el kuklasına kol korçak, ipli kuklaya ise çadırkayal denilmekteydi.
İstanbul’da bir dönem kuklaya, Karagöz, Beberuhi, İbiş gibi adlar verilmiştir.
Anadolu’da kuklaya yaygın olarak korçak, bebek, hemecik, çömçe gelin, karaçör gibi adlar verilir.
Türleri:
El Kuklası
İpli Kukla
İskemle Kuklası
Araba Kuklası
Dev Kuklası
Köy Kuklası
Ayak Kuklası
Yer Kuklası
Canlı Kukla

Türk halk kültüründe el kuklası ve ipli kukla yaygın olarak kullanılır.
Kuklada oyunun baş tipleri ibiş ve ihtiyardır.
İbiş her zaman uşak rolündedir. Asıl adı sadık’tır.
İhtiyar, İbiş’in efendisidir.

Meddah Geleneği
Meddahlık hikaye anlatma ve taklit yapma sanatına dayanır.
Karagöz ve ortaoyunu sadece güldürmeyi amaçlayan brer göstermeci oyun olmalarına karşın meddah, seçtiği konulara göre benzetmeci ve gerçekçi modern tiyatroya daha yakındır
Meddahın sanatını icra ederken iki aracı vardır: Mendili ve Sopası.
Meddah, sopasını yere vurarak oyunun başladığını bildirir. Mendil ise anlattığı hikayeye göre başörtüsü veya şapka olarak kullanılır.
Meddahın bölümleri ve özellikleri:
1) Başlangıç Bölümü: “Hak dostum hak” nidasıyla oyun başlar.
2) Açıklama Bölümü: Anlatacağı hikaye hakkında bilgiler verir.
3) Senaryo Bölümü: Hikayeyi anlatmaya başlar. Meddah bütün ustalığını bu bölümde gösterir.
4) Bitiş Bölümü:

Orta Oyunu
Seyircilerle dolu bir meydanın ortasında doğaçlama olarak oynanan seyirlik bir oyundur.
Taklit oyunu da denilen orta oyunu yerine kullanılan adlardan biri de ortaya çıkıp gelişen anlamındaki “zuhuri”dir.
Meydan oyunu, kol oyunu olarak da adlandırılmıştır.
Zuhurî kolu orta oyunu
Padişahın doğum günü, tahta çıkışı ve benzeri resmi toplantılarda oynanırdı.
Han kolu orta oyunu
Halka yönelik popüler biçimidir.
Pişekâr ve Kavuklu rollere daima Türkler tarafından oynanırdı.
Orta Oyunu Meydanı
Orta Oyununun icra edildiği alana palanka adı verilir.
Palanka / meydan şu bölümlerden oluşur:
Sandık Odası / Pusat Odası
Kapı
Çalgıcıların Yeri
Dükkan
Meydan
Yeni Dünya
Mevki
Kafes
Parmaklık

Oyunun bölümleri
1) Giriş
Zurnacının çaldığı Pişekar havası eşliğinde Pişekar elinde pastav ile meydana çıkar.
2) Muhâvere
Zurnacının Kavuklu havasını çalması ile Kavuklu ve Kavuklu-arkası(sürekli olarak kavuklunun arkasında yer alan kişi) meydana gelirler. Azbar ve tekerleme adı verilen iki alt bölümden oluşur.
Azbar: Çekişmeli konuşmalar başlar ve bir süre sonra Kavuklu ile Pişekar tanıdık çıkarlar.
Tekerleme: Kavuklu, olağanüstü bir olayı başından geçmiş gibi anlatır.
Muhâvere bölümünde Kavuklu ile Pişekar birbirleriyle söz ustalığı bakımından yarışırlar. Biraz da bu nedenle orta oyununa Meydan-ı sühan (söz meydanı) adı verilir.
3) Fasıl
Asıl konunun anlatıldığı bölümdür. Oyunlar fasıl bölümünde işlenen konuya göre adlandırılırlar.
4) Bitiş

Orta Oyununda Tipler
Tipler her oyunda aynen kendini tekrar eder ve hiç değişmezler (bu nedenle karakter değil de tip diyoruz zaten).
Tipler, toplumsal kabullerin abartılı bir biçimde oyuna taşınmasından ibarettir.

Pişekar
Ortaoyununun bir anlamda yönetmenidir. Tek ve sabir aksesuarı pastavdır.
Oyunun geliştirilmesi pişekarın görevidir.

Kavuklu
Oynunu baş komiğidir.
Pişekarın aydın kimliğine karşılık Kavuklu halktan biridir.

Zenne
Kadın kılığına girmiş erkek oyuncuya denir.

Taklitler (çingene, yahudi, acem, vs…)

Geleneksel seyirlik türlerin ortak özelliği göstermeci anlayışlı olmalarıdır.

(Ünite 10)
Ozan-Baksı Geleneği

Ozan
: Şiirlerini saz eşliğinde söyleyen, olağanüstü güçlere sahip olduğuna inanılan halk şairi, kam.
Baksı: Olğanüstü güçlere sahip, şiir söyleyen, müziğiyle sihir ve tedavi yapabilen hekim, kam.
Tüklerin tarih boyunca kabul ettikleri dinler.
Şamanizm
Tarih öncesi dönemlerde Türklerin anaerkil yapıda yaşadıkları bilinmektedir.
Bu anaerkil toplulukların dini, siyasi ve ruhani liderleri Türkçe “kam” adı verilen kadın şamanlardır.
Ak Ana’da dedikleri, Umay Tanrıça’nın kainatın yaratıcısı olduğuna inanıyorlardı.
Totemizm: İnsan, hayvan ve bitkiler arasında bir çeşit akrabalık ilişkisi olduğuna dair inanç.
Maniheizm
Mani dini inanışına göre dünya iyi ve kötü unsurların birleşmesinden meydana gelmiştir.
Uygurlar maniheizmi, 8. Yüzyılda Böğü Kağan zamanında 762 yılında resmi devlet dini olarak kabul ettiler.
Budizm
3 ve 4. Yüzyıllarda Karluk Türkleri arasında yayılmaya başladı. Göktürk Kağanı Topo Han, Budizmi kabul etti.
Uzun süre kalıcı olduğu yer doğu Türkistandır.
Musevilik
Hazar İmparatorluğu’nda özellikle yönetici sınıf tarafından kabul edilmiştir(740 yılı civarı).
Sayıları azalmış olsa da Karay Türkleri ve Kırımçak Türkleri olarak yaşamaktadırlar.
Hıristiyanlık
Karaman Türkleri Anadolu’da Hıristiyanlığı kabul ettiler. 1923 yılından sonra Yunanistan’a sürüldüler(Mübadele).

Ozan-Baksı Edebiyatı
Budizmin ve Maniheizmin, Türk kültür yapısı içinde, kamlık, bakıcılık ve ozanlık kurumlarını kendi öğretileri doğrultusunda karıştırarak oluşturduğu yeni ve melez yapı “baksı”lıktır.
Adını bildiğimiz en eski Türk ozanı Aprunçır Tigin’dir.
Budizm ve Maniheizm döneminde yaşadığını bildiğimiz Türk ozanları; Kül Tarkan, Çuçu, Kiki, Prataya Şiri, Seli Tutung, Asıg Tutung, Çısuya Tutung ve Kalım Keyşi’dir.

Tür ve şekil özellikleri
Koşug
Nazım, şiir, beyit anlamında da kullanılmıştır. Dörtlüklerle kurulu şiir demektir.
Kojan
Şarkı / türkü anlamına gelmektedir.
Ir / Yır
Şarkı söylemek anlamında kullanılmaktadır.
Küg
Ozan Aprunçır’ın şiirinde “şiir” anlamında kullanıldığı kabul edilen kelime şiirin bestesi ve ezgisi anlamına gelmektedir.
Takşut
Budist Uygur metinlerinde şiir, nazım, beyit anlamında kullanılmaktadır.
Takmak
Kalabalık karşısında ezbere söylenen şiir anlamındadır.

Dede Korkut
Berlin Dresden’deki nüshanın tam adı;
Kitab-ı Dedem Korkut Alâ-Lisân-ı Tâife-i Oğuzhan
Vatikan’daki nüshanın tam adı;
Hikâyet-i Oüuznâme-i Kazanbey ve Gayri
Türkçede ilk defa 1916 yılında Kilisli Rıfat Bilge tarafından yayınlanmıştır.
Dede Korkut, korkut ata adıyla bilinen mitolojik bir kişiliktir.
Kazakistan’da Siriderya Nehri kıyısında türbesi vardır.
Yelmaya adlı devesiyle dört bucak gezginlik yapmıştır.

(Ünite 11)
Tekke Edebiyatı

Medrese öğrencilerine Softa denir, bunlara ders verenlere müderris denir.

Tekke ve tasavvuf geleneğindeki şiir türleri
Allah konulu türler
Âyin: Mevlevi tarikatının ilahilerine denir.
Tapuğ: Gülşenî tarikatının ilahilerine denir.
Nefes: Alevi-Bektaşilerin ilahilerine denir.
Durak: Halvetilerde iki fasıl arasında okunan ilahilere denir.
Cumhur: Mevlevi ve Bektaşi dışındaki tarikatlerde ilahilere verilen addır.

Peygamber konulu türler
Sîretü’n-Nebi: Peygamberin doğumundan ölümüne kadar hayatını, erdemlerini konu edinir.
Mucîzât-ı Nebi: Peygamberin gösterdiği mucize ve kerametleri konu edinir.
Hilye: Peygamber, dört halife ve diğer peygamberlerin iç ve dış güzelliklerini konu edinir.
Gevher-Nâme: Allah’ın birliği ve Peygamber’in ahlakını konu edinir.
Dolap-nâme: Su dolaplarının yapıldığı ağacın kişileştirilmesi yoluyla onların ağzından Allah aşkının ifadesi konu edilir.

Dini inanç ve tasavvufi düşünceler hakkında yazılan türler.
İstihrac-nâme: geleceğe ait herhangi bir olayın üstü kapalı bir biçimde bildirilmesi konuludur.
Tahassür-nâme: Tasavvıftan habersiz geçen ömre duyulan üzüntüyü konu edinir.
Devriye: İnsan ruhunun Allah’dan gelip yine O’na döneceğini konu edinir.
Şathiye: Ciddi bir duygu veya düşünceyi iğneleyici şekilde anlatır.
Selam-nâme: Âli-Âba, On iki imam, Hacı Bektaş Veli’nin erdem ve güzelliklerini konu edinir.
Düstür: Alevi-Bektaşi gelenek ve göreneklerini anlatır.
Düvazimam: On iki imami ve sahip oldukları özellik ve erdemleri konu edinir.

Tekke/Tasavvuf edebiyatında nesir
Cenk-nâmeler:
Ağırlıkla Hz. Alî, kılıcı Zülfikâr, atı Düldül ve etraflarında gelişen olayları konu edinir.
Hamza-nâmeler:
Ebû Müslim-nâme:
Danişmend-nâme: Danişmend hanedanından başta Ahmet Gazi olmak üzere ileri gelenlerin hayatları ve kahramanlıkları hakkındaki anlatılardır.
Saltuk-nâme: Sarı Saltuk’ın hayatından kesitleri anlatan anlatılardır.
Tevarihler: Tarih kitabı olarak kaleme alınmış olmakla beraber, Tevarih-i Âl-i Osaman gibi epik ve efsanevi özelliklere sahip çoğunlukla mensur eserlerdir.

Temsilcileri
12. Yüzyılda: Hoce Ahmet Yesevi, Edip Ahmet Yükneki, Hekim Sülyman Ata
13. Yüzyılda: Mevlana Celaleddin, Hacı Bektaş Veli, Sultan Veled, Ahmet Fakih, Şeyyad Hamza ve Yunus Emre

14. Yüzyılda: Abdal Musa, Kaygusuz Abdal, Said Emre, Elvan Çelebi
15. Yüzyılda: Hacı Bayram Veli, Akşemseddin, Eşrefoğlu Rumi, Kemal Ümmi, Emir Sultan, Rûşenî ve İbrahim Tennûrî
16. Yüzyılda: İbrahim Gülşeni, Ahmed Sârban, Muhyiddin Üftade, Şah İsmail Hatayî, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet ve Muhyiddin Abdal
17. Yüzyılda: Adem Dede, Elmalılı Sinan Ümmi, Niyazi-i Mısrî, Oğlanlar Şeyhi İbrahim Efendi, Kul Nesimi, Âşık Virani ve Nakşî-i Akkirmanî
18. Yüzyılda: Bursalı İsmail Hakkı, Ezurumlu İbrahim Hakkı, Mahdum Kulu, Neccarzade Şeyh Rıza, Cemali, Üsküdarlı Haşim, Kul Şükrü, Nasuhi, Senayi, Mehdi ve Mahvi’dir.
19. Yüzyılda: Seyrani, Türabi, Salih Baba, Bitlisli Müştak Baba
20. Yüzyılda: Edip Harabi, Mehmed Nuri, Yozgatlı Hüzni, Aşık Molla Rahim, Deruni, Sıtkı, Zeynel Uslu Baba


(Ünite 12)
Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği


Nazım şekilleri
Mani, Koşma ve destan
Koşma şekli uyak düzeni, 8 ve 11 hece ölçülü şiirlerde abab – cccb – dddb ya da abxb – dddb – eeeb şeklindedir.
Mani şekli uyak düzeni ise, 7 ve 8 hece ölçülü şiirlerde aaxa – ccxc – eexe şeklindedir.

Şiir türleri tasnifi
A – Koşma Şekli
1) Koçaklama
2) Güzelleme
3) Ağıt
4) Taşlama
5) Sema
6) Varsağı
B – Destan Şekli
1) Koçaklama
2) Güzelleme
3) Ağıt
4) Taşlama
C – Mani (Bayati) şekli

Aruzlu nazım şekilleri
Divani
Selis
Semai
Kalenderi
Satranç / şatranç ve Vezn-i âher

Eda
Övme, yerme, yerinme, şikayet, öğüt, bilgilendirme, didaktik, eğlendirme, güldürme, yas tutma ve ağlatma

Temsilcileri
16. Yüzyılda: Bahşi, Kul Mehmed, Öksüz Dede, Köroğlu, Pir Sultan Abdal, Oğuz Ali, Kul Çulha, Armudlu
17. Yüzyılda: Gevheri, Âşık Ömer, Karacoğlan, Kamil, Kuloğlu, İbrahim Türabi, Edhemi, Afife Sultan, Kul Deveci, Kul Süleyman
18. Yüzyılda: Ravzi, Hocaoğlu, Kabasakal Mehmed, Nakdi, Kara Hamza
19. Yüzyılda: Emrah, Tokatlı Nuri, Aşık Ali, Celali, Zülali, Remzi, Nazi, Tıfli, Pinhani
20. Yüzyılda: Nihani, Müdami, Aşık Veysel, Aşık Reyhani, Kul Nuri

Aşık geleneği mensuplarının yetişme süreçleri
Çıraklık
Bade İçme
Rüya Motifi
Aşık Toplantıları
Aşık Fasılları
Muamma
Askı asma / Askı İndirme
 
Üst