- Mesajlar
- 255
- Tepkime puanı
- 24
- Puanları
- 18
TÜRK DIŞ POLİTİKASI II
ÜNİTE – 5 HELSİNKİ ZİRVESİ’NDEN ULUSAL PROGRAM ‘A TÜRK DIŞ POLİTİKASI (1999 – 2001)
- Yunanistan ve Türkiye arasında yaşanan temel problemler;
- Kardak Krizi
- Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ‘ın Kenya’daki Yunan Büyükelçiliği çıkışında yakalanması
- Yunanistan’ın GKRY ile ilişkileri
- AB ‘ye girme sürecindeki aksaklıklar
- Papandreou ‘nun20 Ocak 2000’de Türkiye’ye yaptığı ziyaretle
- Turizm işbirliği anlaşması, yatırımcıların karşılıklı teşviki ve korunması,
- Çevrenin korunmasına ilişkin Mutabakat Muhtırası,
- Terörizm, örgütlü suçlar, kaçakçılık ve yasadışı göç ile mücadele işbirliği anlaşmaları imzalanmıştır.
- 17 Ağustos 1999 depreminden sonra hem AB hem de özel olarak Yunanistan ile Türkiye arasında “Deprem Diplomasisi” adı verilen yeni bir dönem başlamıştır.
- Soğuk Savaş döneminde jeopolitik çıkarları nedeniyle Türkiye’nin yanında olan ABD, Soğuk Savaş sonrası dönemde de Körfez Savaşı nedeniyle Türkiye’nin yakın bir müttefiki olmuştur.
- AGİT Zirvesi (16 – 18 Kasım 1999)
- Ana gündem konusunu insan haklarının oluşturduğu AGİT İstanbul Zirvesi, 54 Devlet ve Hükümet başkanının katılımıyla belirlenen tarihlerde İstanbul’da yapılmıştır.
- ABD Başkanı Clinton’un Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen ve Türkiye’nin bölgedeki önemini belirten sözlerinin yanı sıra Bakü – Ceyhan boru hattı ile Hazar geçişli Türkmen doğal gaz projelerinin imzalanması, Zirve’de bulunan ülkelere Türkiye’nin önemini hatırlatmak anlamında önemlidir.
- Helsinki Zirvesi (11 – 13 Aralık 1999)
- Başta Almanya olmak üzere Fransa, İngiltere, Belçika ve AB Komisyonu’nun da Türkiye’nin adaylığı konusunda olumlu tavır ortaya koydukları belli olmuştur.
- AB, Türkiye’nin adaylık sürecinde müzakerelere başlanması için gerekli olan düzenlemelerin belirtildiği Katılım Ortaklığı Belgesi’ni (KOB) hazırlamaya başlamıştır.
- 8 Mart 2001 tarihinde AB tarafından Katılım Ortaklığı Belgesi, 19 Mart 2001’de de Türkiye tarafından Ulusal Program kabul edilmiş ve adaylık sürecinin haritası çizilmiştir.
- Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) ( 8 Mart 2001)
- Katılım Ortaklığı Belgesi, aday ülkeler için bir yol haritasıdır.
- KOB-2001’in yayınlanması, Türkiye’de hayal kırıklığı ile karşılanmış, Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından “tek taraflı bir belge olduğu” için eleştirilmiştir.
- Belgede, Kıbrıs ve Yunanistan konularına ilişkin huşular bulunmaktadır.
- Kasım 2000’de patlak veren kriz, IMF’nin desteğiyle bastırılabilmiştir.
- Türk Dış Politikası 1998 – 2001 arasında çoğunlukla AB eksininde kalmıştır.
- Türkiye, 11 Eylül sonrasında NATO anlaşmasının 5. Maddesine göre harekete geçen ABD öncülüğündeki NATO güçlerinin Taliban ve EL-Kaide’nin yerleşik olduğu Afganistan’a karşı mücadelesinde de yer almıştır.
- 7 Ekim 2001’de başlayan saldırılarda Türkiye 260 kişilik bir birlikle katkıda bulunmuştur.
- ÜNİTE – 6 AK PARTİ İKTİDARININ BAŞLANGIÇ YILLARINDA TÜRK DIŞ POLİTİKASI (2002 – 2007)
- Son yılların siyaseti incelendiğinde 3 Kasım 2002 AKP’nin iktidar oluşu önceki seçimlerden farklılık göstermiş, bu seçimlerde 550 sandalyeli Meclisin 450’si ilk defa milletvekili seçilmiştir.
- Seçim öncesinde TBMM’de bulunan bütün siyasi partiler, %10’luk baraja takılarak meclis dışında kalmıştır.
- AKP, seçim sonuçları belli olunca ilk açıklamasında “bizim için en öncelikli konu AB’dir” demiştir.
- Öncelik, Kopenhag Zirvesi’nde müzakere tarihi almaktı.
- Kıbrıs ise sorunlu konuların başında gelmekteydi.
- Kopenhag Zirvesi sürecinde ABD tavrını Dışişleri Bakan Yardımcısı MarcGrossman ile ortaya koymuştur.
- Kopenhag Zirvesiöncesinde “Annan Planı” ilk etapta Türkiye tarafından olumlu karşılanmış fakat zirveye kısa bir zaman kala, yeni hükümetin Kıbrıs’a yönelik söyleminin değiştiği ve hatta yıllardan beri var olan klasik Kıbrıs politikasına geri dönüldüğünü göstermiştir.
- Kıbrıs konusunda çözüm süreci tıkanma işaretleri verince, AB ve ABD devreye girmiştir. Bu anlamda ilk olarak AB Dönem Başkanı Per StigMoller, taraflara çağrıda bulunmuştur.
- R.T. Erdoğan’ın 14 Mart 2003’te, Siirt’te yenilenen seçimlerden 5 gün sonrabaşbakan olmuştur.
- Kopenhag Zirvesi öncesinde Türkiye’nin işini zorlaştıran bir diğer konu; ABD’nin Irak’a müdahale etme niyetiyle Türkiye’ye gösterdiği ilgidir.
- AB, 12 – 13 Aralık 2002 tarihli Kopenhag Zirvesi’nde, Avrupa Komisyonu’nun 2004 Aralık ayında hazırlayacağı rapor ve öneriler doğrultusunda Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmesi şartıyla üyelik müzakerelerinin “geciktirilmeksizin” açılmasını taahhüt etmiştir.
- Kopenhag Zirvesi’nden çıkan müzakerelere ilişkin karar ne Alman-Fransız mutabakatından çıkan 1 Temmuz 2005 ne de Türkiye’nin istediği 2003 tarihiydi. Zirveden çıkan karar; Tarih için tarihti.
- Türk – Amerikan ilişkilerinde son derece önemli bir kırılmayı gösteren tezkerenin reddedilmesi ABD’de büyük bir şaşkınlık ve şokla karşılanmıştır.
- Türkiye’nin Kopenhag Kriterleri doğrultusunda 2003 yılında hazırladığı ilk uyum paketi; “4. Uyum Paketi” olarak adlandırılmaktadır. Bu paket; Siyasi Partiler Kanunu, Basın Kanunu, Dernekler Kanunu, Dilekçe kanunu olmak üzere6 farklı yasada değişikliği kapsamaktadır.
- 5. Uyum Paketi’nde ise Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Ceza Muhakemeleri Kanunu (MGK) yapısına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır.
- AB Devlet ve Hükümet Başkanlarının 16-17 Aralık 2004 tarihli Zirvesinde aldığı kararla 3 Ekim 2005 tarihinde Lüksemburg’da yapılan Hükümetler Arası Konferans (HAK) ile Türkiye resmi olarak sürece başlamıştır.
- Müzakereler, sürecin ilk aşaması olan AB müktesebatına uygunluk açısından “tarama” ile başlamıştır.
- Son tarama toplantısı13 Ekim 2006’da yapılmıştır.
- ÜNİTE – 7 AK PARTİ’NİN İKİNCİ DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GENEL İLKELER VE TEMEL KAVRAMLAR
- Bu dönem Türk Dış Politikası bakımından AKP’nin ikinci iktidar dönemidir.
- Bu dönemde AB ile olan ilişkilerde sıkıntılar yaşanmıştır. 2006 yılı sonunda Kıbrıs sorunu nedeniyle, Fransa ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) bloke ettiği başlıklar yüzünden ilişkiler donma noktasına gelmiştir.
- Dış Politika Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ‘nun yazdığı “Stratejik Derinlik” kitabındaki ilkeler oluşturulmuştur. 1 Mayıs 2009 tarihinde Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanlığına getirilmiştir.
- 2007-2011 arası Türk dış politikasının AB yoğunluklu politikalardan uzaklaşmış ve Davutoğlu’nun “stratejik derinlik” politikası ile yeni ve misyoner bir politikaya dönüşmüştür.
- ABD İle İlişkiler
- 2007-2011 dönemindeABD ile ilişkiler olumlu seyretmiştir.
- 1 Ocak 2009 tarihinde görevine başlayan Obama, G. W. Bush yönetiminin “neo-con” felsefesinden uzaklaşarak İslam Dünyası ve Orta Doğu ülkeleriyle geçmişten farklı ve “yumuşak güce” dayalı ilişkiler kurmayı amaçlamıştır.
- 2010 yılının sonlarında, İran’ın nükleer enerji çalışmaları nedeniyle Türkiye’nin Brezilya ile birlikte “hayır” oyu kullanması sorun oluşturmuştur.
- 31 Mayıs 2010 tarihinde İnsani Yardım Vakfı’nın (İHH) gemisine İsrail ordusu tarafından bir saldırısı düzenlenmiş, 9 Türk öldürülmüş bu da ABD ile sıkıntı yaşanmasına neden olmuştur.
- Avrupa Birliği İle İlişkiler
- Aralık 2004 ‘teki AB Zirvesi’nde Türkiye ile üyelik müzakerelerine 3 Ekim 2005’te başlanmasına karar verilmiştir.
- Almanya ve Fransa liderleri Merkel ve Sarkozy, süreci yavaşlatmak ve hatta mümkünse Türkiye’yi “ayrıcalıklı ortaklığa” ikna etmek için bütün araç ve imkânları kullanmışlardır.
- Türkiye’nin AB politikasında ısrarlı olmaması ve Orta Doğu ve İslam ülkeleri ile yakın ilişkiler içine girmesi, Türkiye’nin Batı’dan uzaklaştığı bir “eksen kayması” oldu şeklinde yorumlanmaktadır.
- AB Müktesebatı; AB Hukuk sistemini ifade eder ve dört temel kaynağı vardır:
- Kurucu Anlaşmalar
- Mevzuat
- Adalet Divanı içtihadı
- Uluslararası Anlaşmalar
- Tüm üye devletler, AB Müktesebatı ’nı benimsemek ve egemenlik yetkilerinin bir kısmını AB kurumlarına devretmek durumundadır. Bu müktesebat, Katılım Müzakere Fasıllarında 35 başlık altında sınıflandırılmıştır.
- Türkiye ile AB müzakere sürecinde 2012 sonuna kadar 13 başlık müzakerelere açılabilmiş ve bu başlıklardan sadeceBilim ve Araştırma başlığı kapatılmıştır.
- 2010 yılında sadece bir başlık müzakere sürecine açılmış, 2011 ve 2012 yılında ise hiç başlık açılmamıştır.
- Rusya İle İlişkiler
- 2000 ‘li yılların başında başlayan yakınlaşma süreci, 2007-2011 döneminde daha da hızlanmıştır.
- Bu dönemde ilk kezRus Ortodoks Kilisesi Patriği, Türkiye’yi ziyaret etmiştir.
- “Komşularla sıfır sorun” ve “maksimum iş birliği” gibi prensiplerin gerçekleştiği ülkelerin başında Rusya gelmektedir.
- 2010 yılında iki ülke arasındaki nükleer enerji santralinin inşasında mutabakata varılmıştır.
- 2008 yılında, Türk-Rus ticaret hacmi38 milyar doları bularak rekor kırmıştır.
- Türkiye’de gerçekleşen ya da gerçekleşmesi amaçlanan projeler;
- Kerkük – Yumurtalık Petrol Boru Hattı
- Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı
- Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı
- Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı
- Mavi Akım Doğalgaz Boru Hattı
- NABUCCO Boru Hattı
- Orta Doğu ile ilişkiler: 2005 yılındaEkmeleddinİhsanoğlu ‘nunİKÖ Genel sekreteri seçilmiştir.
- Suriye İle İlişkiler
- Suriye ile 2007 sonrasında çok daha yoğunlaşan ilişkiler ”model komşuluk ilişkisi” olarak ifade edilmiştir.
- Suriye ile ilişkiler, iç savaşın yoğunlaştığı 2012’detamamen kopmuştur.
- İran İle İlişkiler
- 2007-2011 dönemi için İran ile ilişkilerde en somut ortaya çıkan ilerleme ticari ilişkilerde olmuştur.
- Türkiye ile İran arasındaki dış ticaret hacmi 2008 yılında 10,2 milyar dolara çıkmıştır. Bu oran, on yıl önceki seviyenin 17 katıdır.Küresel kriz yüzünden ise 5,4 milyar dolarda kalmıştır.
- Türkiye’nin İran ile gerçekleştirdiği iş birliklerinin biri de terör konusunda olmuştur.
- Türkiye’nin, İran’ın yürüttüğü nükleer programa ilişkin tutumu en fazla eleştiri alan konulardan birisi olmuştur.
- İran, Rusya ile birlikteSuriye’nin en önemli destekçilerindendir.
- Irak İle İlişkiler
- Su sorunu, otonom Kürt bölgesi, Körfez Savaşı sonrası Kuzey Irak’ta doğan otorite boşluğu sonucu PKK terör örgütünün bölgeye yerleşmesi sonucunda verilen mücadelede güçlüklerin ortaya çıkması, dönem dönem yerel ve merkezi yönetimlerle yaşanan sorunlar, Irak ile olan ilişkilerde belirleyici olmuştur.
- 2007-2011 döneminde Irak ile kurulan ilişkiler, ekonomik temelde gelişmiştir.
- 23 Mart 2009’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 33 yıl sonra ilk defa bir Türk Cumhurbaşkanı olarak Irak’ı ziyaret etmiştir. Ziyaret ana gündemini güvenlik ilişkileri, Kerkük’ün geleceği ve ekonomik ilişkiler oluşturmuştur.
- 2009 yılında Türkiye’nin Irak’a ihracatı %50 oranında artmıştır.
- İsrail İle İlişkiler
- Türkiye’nin İsrail ile olumlu ilişki içinde olması Türkiye’nin İslam dünyasından dışlanmasına bile yol açmıştır.
- 2010 yılının Mayıs ayında Gazze’ye yardım götürme için yola çıkan Mavi Marmara gemisinin İsrail askerlerince saldırıya uğraması ve silahsız sivillerin hayatını kaybetmesi ve yaralanması ilişkilerde büyük bir hasar yaratmıştır.
- Avrasya, Orta Asya ve Kafkaslar İle İlişkiler
- A. Davutoğlu ‘na göre Türkiye’nin Kafkaslar-Hazar-Orta Asya politikası üç temel prensip üzerine kurulur;
- Kuzey Kafkas cumhuriyetlerinin Rusya Federasyonu içerisindeki statülerini kademeli bir şekilde güçlendirerek Hazar-Karadeniz bağlantısının bu cumhuriyetler üzerinden gerçekleşmesini temin etmek.
- İran ile ideolojik gerilimlerden gölgelenen ilişkilerin dinamik ve rasyonel bir ekonomik iş birliği çerçevesinde sağlamlaştırarak Rusya’nın Orta-Asya ve Kafkaslar üzerindeki etkisini dengelemek.
- Orta-Asya ülkeleri arasındaki her türlü iş birliğini teşvik etmek.
- Türkiye’nin bölge ülkelerine yaptığı teknik yardımları koordine etmek amacıyla oluşturulan Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) eğitim, sağlık, ulaştırma ve iyi yönetişim gibi değişik alanlarda bölge ülkelerine mail ve teknik yardım sağlamaktadır.
- Balkanlar İle İlişkiler
- Davutoğlu’na göre, Türkiye’nin Balkanlarda kısa ve orta dönem dış politikasının iki önemli hedefi olmalıdır;
- Bosna ve Arnavutluk’un istikrarlı bir yapı içinde güçlendirilmesi.
- Bölgedeki etnik azınlıklara güvenlik şemsiyesinde bir uluslararası hukuk zemini oluşturulmasıdır.
- Türkiye, “Bölgesel sahiplenme” ve “kapsayıcılık” ilkeleri gözeterek Balkan politikasını 4 ana eksene ayırmıştır;
- Üst Düzeyli Siyasi Diyalog
- Herkes İçin Güvenlik
- Azami Ekonomik Entegrasyon
- Çok Etnikli, Çok Kültürlü, Çok Dinli Toplum Yapısının Muhafazası
- Afrika ve Türk Dış Politikası
- Başbakan Erdoğan, Ekvator’un güneyine inenilk Türk Başbakanıdır.
- Türkiye ile Afrika arasında 2000 yılında 742 milyon dolar olan ticaret hacmi, 2008 yılında ise 5,7 milyar dolara ulaşmıştır.
- 2008 yılında Addis Ababa ‘daki Afrika Birliği Zirvesi’nde, Türkiye, Birliğin stratejik ortağı ilan edilmiştir.
- 49 Afrika ülkesiyle birlikte aralarında BM, Afrika Kalkınma Bankası ve Arap Ligi’nin de bulunduğu 11 uluslararası ve bölgesel örgüt temsilcisinin katılımıyla İstanbul’da Türkiye – Afrika İşbirliği Zirvesi yapılmıştır. Aynı zirvedeTürkiye – Afrika Odası’nın (TAC) kurulması da kararlaştırılmıştır.
- ÜNİTE – 8 GENEL DEĞERLENDİRME: SOĞUK SAVAŞ SONRASI TÜRK DIŞ POLİTİKASININ TEMEL ÖZELLİKLERİ
- Yakın dönemde dış politika alanı her geçen gün daha fazla bir “iç politika” alanına dönüşmüştür.
- Soğuk Savaş döneminin Batı dünyasını Doğu Bloğundan koruyacak “cephe” ya da “tampon” ülke; Türkiye’dir.
- Bütün fırsatlara ve potansiyele rağmen Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrasındaki dış politika ilkeler içinde barışçıl politikasını devam etmiştir.
- 1983’ten beri dış politikasını ekonomik ilişkilerdeki liberalleşmeye paralel bir biçimde açmaya çalışan Turgut Özel liderliğindeki ANAP, büyük dönüşüm döneminde de iktidardaydı.
- AB politikaları Türk dış politikasının en önemli alanı haline gelmiştir.
- Türkiye Cumhuriyeti’nin tanınma belgesi olarak kabul edilen Lozan Anlaşması’nın statüsü, Türk dış politikası açısından her zaman belirleyici faktörlerden biri olmuştur.
- 1991 sonrasında Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle, Türk dış politikası o döneme değil hiç olmadığı kadar çeşitlenmiştir.
- 1990 – 1993 arasındaki dönem, Türk dış politikasına yön veren Cumhurbaşkanı Turgut Özal ‘ın etkili olduğu dönemdir.
- Türkiye’nin üyelik görüşmelerine başlamasını uygun bulmayan Komisyon görüşünün en önemli gerekçelerinden birisi, 1981’de Yunanistan, 1986’da ise İspanya ve Portekiz ile genişleyen AT’nin bunu henüz hazmedemediği AT’nin şimdiki asıl önceliğinin genişleme değil “derinleşme” olduğudur.
- Türkiye, 1947’de Avrupa Konseyi kurucu üyesi olmuştur.
- Türkiye, 1952’de NATO üyesi, 1959’da AET’ye başvuruda bulunma hakkına sahip bir “Avrupa ülkesi” ve 1989’daki AT Komisyonu görüşünde de üye olmak hakkı tescil edilen bir ülkedir.
- AET ile1970’de imzalanan ve 1973’te yürürlüğe giren Katma Protokol’dür.
- 31 Aralık 1995’te gerçekleşen Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği Anlaşması1993 – 1996 dönemi Türk dış politikasının en önemli gündem maddelerinin başında gelmektedir.
- 1993 – 1996 döneminde Türk – Yunan ilişkileri ise en gerilimli dönemlerinden birini yaşamıştır.
- Soğuk Savaş sonrasında AB politikasının en önemli ve karmaşık dönemi1997 – 1999 yılları olduğu söylenebilir.
- 90’lı yıllarında başlında AB içinde egemen olan “Türkiye ’siz bir AB” projeksiyonu, 1997’de önce AB komisyonunun AB’nin geleceğini, özellikle de genişleme stratejisini ele aldığı “Gündem (Agenda) 2000” Raporu, ardından da Aralık 1997’de Lüksemburg’da yapılan AB Konseyi Zirvesi’ne yansımıştır.
- ABD’nin oluşturduğu baskı ile Türkiye’ye AB yolu Aralık 1999’da Helsinki Zirvesi’nde açılmış, aday ülke olarak ilan edilmiştir.
- AKP iktidara geldiğinde iki önemli dış politika konusu ile baş başa kalmıştır;
- 11 Eylül sonrası dönemde ABD’nin yeni dış ve güvenlik politikasının yakın bölgede ortaya çıkardığı gerilim.
- AB politikaları.
- AKP’nin ilk önemli dış politika icraatı; AB üyeliğinin AKP tarafından temel hedef olarak belirlendiğine dair açıklamalar ve yoğun diplomatik temaslar olmuştur.
- Davutoğlu’nun dışişleri bakanlığına gelmesi Türkiye açısından kısa, orta ve uzun vadeli hedef ve prensiplerin kabul edilmesi ve hayata geçirilmesini sağlamıştır. Bu prensipler şu şekildedir;
- Ülke içerisinde güvenlik ve demokrasi arasında bir denge kurularak bölgesinde aktif rol oynayan bir Türkiye
- Balkanlar, Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya gibi bölgelerdeki ülkelerle etkili ilişkiler geliştirmek
- AB, ABD ve Rusya gibi küresel aktörler arasında bir denge politikası izleyerek uyum içinde bir dış politika yürütmek
- Uluslararası örgütlerin etkin kullanılmasına yönelik bir diplomasi stratejisi benimsemek
- Türk dış politikasında 2002, özellikle de 2007 sonrasında en çok öne çıkan kavramların başında “Stratejik Derinlik” gelmektedir.
- 2000’li yılların başlarına kadar hâkim olan klasik Türk dış politikasının aksine bu dönemde Türkiye, uluslararası olaylarda ve gelişmelerde “bekle-gör” anlayışından vazgeçmiş ve ilgili süreçlere müdahil olmuş, kriz dönemlerinde çözüm odaklı çalışmalar yürütmüştür.
- Proaktif Diplomasi: Türk dış politikası, her türlü alternatife açık bir vizyona stratejik belirleyici kabiliyete, değişimleri zamanda fark edebilen bir taktik esnekliğe sahip olmalıdır.
- Komşularla sıfır sorun anlayışı altı temel unsur üzerine inşa edilmiştir.
- Türk dış politikasında önem kazanan önemli bir diğer kavram da “aktarım nesnesi” olmanın karşıtlığı olarak tanımlanan ve Türkiye’nin sahip olduğu, jeokültürel, jeoekonomik ve jeopolitik derinlikle uluslararası sistemde, yapıcı ve düzen kurucu bir ülke olma halini ifade eden “merkez ülke” kavramıdır.
- Doğu’da 2010’dan itibaren yaşanan, Tunus ile başlayıp Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün, Yemen, Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas’ta devam eden gelişmelere “Arap Baharı” denilmiştir.
- Türkiye’nin önemli bir “yumuşak güç” (soft-power) unsuru haline gelen Türkiye kökenliler için oluşturulan “Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı” aynı zamanda Türkiye’nin insanına sahip çıkma ve onları destekleme, onlardan destek alma iddiasının bir ifadesi olarak nitelendirilmektedir.