AÖF DERS NOTLARINA HOŞ GELDİN!

Ders notlarına erişmek için lütfen ücretsiz kayıt olunuz.

Ücretsiz Kayıt ol!

VİZE Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ders Özeti

Moderator
Mesajlar
419
Tepkime puanı
28
Puanları
18
1. SINIF
ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI

1.ÜNİTE DERS ÖZETİ



GİRİŞ


Çocuklar; geleceğin yetişkini olarak özenle yetiştirilen, eğitilen ve eldeki olanakları en üst düzeyde kullanarak tüm gereksinimleri karşılanmaya çalışılan, minyatür bir erişkin olmayıp kendine özgü özellikleri olan değerli bireylerdir. Çocukların bedensel, zihinsel, ruhsal ve sosyal sağlığının korunması ve sürdürülmesi oldukça önemlidir.

•DÜNYADA ve TÜRKİYE’DE ÇOCUK SAĞLIĞI

Dünya nüfusunun %30.2’sini çocuk nüfus oluşturmaktadır. Türkiye nüfusunun ise %28,3’ünü çocuk nüfus oluşturmaktadır.Dünyada beş yaş altı ölüm hızı 2016 verilerine göre 1000 canlı doğumda 41’dir. Türkiyede binde 13'dür.Dünyada beş yaş altı ölümlerin %46’sı yenidoğan döneminde meydana gelmektedir.

Çocuk Sağlığını Etkileyen Etmenler

Anne Sağlığı
: Dünyada her gün yaklaşık 830 kadın hamilelik ve doğumla ilgili önlenebilir nedenlerden ötürü ölmektedir. Doğum öncesi, sırasında ve sonrasında nitelikli ve yeterli bakımın, kadınların ve yeni doğmuş bebeklerin hayatlarını kurtarabildiği belirtilmektedir.

Beslenme: Çocukların normal büyüme ve gelişmeye ulaşabilmesi, yaşamını sürdürebilmesi ve sağlığın korunması için beslenme temel gereksinimidir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) bebeklerin doğumdan hemen sonra anne sütü ile beslenmeye başlanmasını, ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesini, 6. aydan sonra ek besinlere geçişi ve iki yaşına kadar anne sütü ile beslenmenin sürdürülmesini önermektedir. İyi beslenme, çocukların hayatta kalmasına, büyümesine, gelişmesine, öğrenmesine, oynamasına izin verirken; yetersiz beslenme çocukların geleceğini ciddi şekilde bozmaktadır. Dünyada beslenme bozuklukları; bodurluğa, aşırı zayıflığa veya obeziteye sebep olabilmektedir. Çocukluk çağında beslenme bozuklukları yanında vitamin ve mineral eksiklikleri de çok fazla görülmektedir. Demir, iyot, A vitamini, folat ve çinko gibi mikro besin maddelerindeki eksiklikler çocukluk çağında oldukça kötü sonuçlara yol açabilmektedir. Dünyada 6 ay ila 5 yaş arasındaki çocukların en az yarısında bir veya daha fazla mikro besin eksikliği olduğu belirtilmektedir.

Yoksulluk ve Açlık: Yoksulluk; bireyin, temel ihtiyaçlarını (yeme içme ve barınma) giderebileceği ve hayatını sürdürebileceği bir gelir elde edememesi durumudur. Yoksulluğun çocuk sağlığına en önemli ve en temel etkisi beslenme yetersizliğidir. Yoksulluk; ailelerin çocuklarının yaşama, zihinsel ve bedensel gelişme açısından ihtiyaçlarını karşılayamamalarına, çocukların ihmal ve istismar edilmesine, şiddet ve ayrımcılığa uğramasına, çocuk işçiliğine, okul devamsızlığına neden olmaktadır.

Göç: Göç, bireylerin ya da halkların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir bölgeden başka bir bölgeye ya da bir yerleşim biriminden başka bir yerleşim birimine geçici veya kalıcı olarak hareket etmesidir. Göçün çocuklar üzerindeki etkileri; barınma sorunu, yetersiz hijyen ve beslenme, maddi güçlükler, sosyal yaşam korkusu, yeni bir dilde eğitim, kültürel uyum, ayrımcılık ve sosyal dışlanma, bedensel ve zihinsel gelişim geriliği, suça ve şiddete eğilim, antisosyal davranışlar, istismar ve ihmal olarak belirtilmektedir.



Küreselleşme: Küreselleşme; sağlık sisteminde ve beslenme tarzında değişim, yoksulluk, enfeksiyon hastalıkları ve çocuk işçiliğinde artış, kitle iletişim araçlarında gelişmelere neden olmaktadır.

Enfeksiyon hastalıkları: Dünya Sağlık Örgütü, çocuk sağlığını etkileyen en önemli enfeksiyon hastalıklarının pnömoni (zatürre), diyare (ishal), hepatit B enfeksiyonu ve HIV enfeksiyonu olduğunu vurgulamaktadır.

Bağışıklama: Bağışıklama, koruyucu tıbbi uygulamalar kapsamında yer alan çocuk sağlığının iyileştirilmesi için kullanılan en önemli uygulamalardan biridir.Ülkemizde boğmaca, difteri, tetanos, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, tüberküloz, poliomyelit, hepatit B, hepatit A, suçiçeği, pnömokok, hemofilusinfluenza tip B’yi içeren bağışıklama programı uygulanmaktadır.

Savaşlar: Savaşlar çocuk sağlığını etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Savaş, çocuklarda kötü beslenmeye, yaralanmalara ve ölüme neden olabilmektedir. Dünyada pek çok ülkede savaş ve çatışmalar yaşanmaktadır. Son yıllarda Suriye, Irak, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Güney Sudan, Nijerya, Somali, Yemen, Afganistan savaşı yaşayan bazı ülkelerdendir .

Afetler: Doğal afetler insanlar ve ülkeler için fiziksel, sosyal ve ekonomik kayıplar doğuran, yaşamı kesintiye uğratan doğal, teknolojik ya da insan kaynaklı olayları ifade etmektedir. Doğal afetlerin büyüklüğüne göre çocuk sağlığına etkileri değişmektedir. Büyük çaplı afetler yaralanma ve ölümlere neden olurken, küçük ve orta çaplı doğal afetler nedeniyle çocukların yetersiz beslenmesine bağlı büyüme ve gelişmelerinin etkilendiği, ishal, ateş ve akut solunum yolu hastalığı görülme durumunun arttığı, bağışıklama oranlarının azaldığı belirlenmiştir.

Çocuk ihmal ve istismarı: Çocuk istismarı; çocuğun sağlık, büyüme ve gelişmesine ve onuruna zarar veren veya zarar vermesi olası her türlü fiziksel, duygusal, cinsel eylemleri çocuğa karşı bilinçli kullanmaktır. Çocuk ihmali; çocuk istismarı içinde yer alan, çocuğun beslenme, sağlık, barınma, giyim, eğitim, korunma ve gözetim gibi temel gereksinimlerinin onun bakımını üstlenen ana-babası veya diğer yakınları tarafından karşılanamamasıdır. İhmal ve istismar, çocukların davranışsal, fiziksel ve zihinsel sağlık problemlerine yol açmaktadır. İhmal ve istismara uğrayan çocuklarda stres, depresyon, sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, obezite, yüksek riskli cinsel davranışlar ve istenmeyen gebelikler görülebilmektedir.







2.ÜNİTE

GÜÇ KOŞULLARDA YAŞAYAN ÇOCUKLAR


Çocukların yaşlarına uygun olmayan, tehlike ve riskleri içeren bir yaşam içerisinde olmaları risk altındaki çocuklar ya da güç koşullar altındaki çocuklar olarak tanımlanmaktadır. Evrensel olan bu sorun çocukların ve ailenin içinde bulunduğu fiziksel, biyolojik, psikolojik, sosyokültürel ve ekonomik şartlar ile birebir ilişkilidir. Güç koşullarda yaşayan çocuklar ifadesi; sokaktaki çocuklar, çalışan çocuklar, göç eden çocuklar, ihmal ve istismara maruz kalan çocuklar gibi çocuğun büyüme ve gelişmesinin olumsuz yönde etkilendiği riskli gruplarını tek şemsiye altında toplamaktadır.

Sokaktaki çocuklar

Sokak çocukları, zamanlarının büyük bir bölümünü sokakta geçiren, herhangi bir korumadan ve yetişkinlerin doğrudan desteğinden yoksun çocuklar olarak tanımlamaktadır. Sokaktaki koşulların uygun olmaması çocukların büyüme ve gelişmede gerilik, ihmal ve istismara maruz kalma, eğitim hakkından yararlanamama, damgalanma, madde bağımlılığın gelişmesi ve suça yönelme gibi olumsuz etkilerle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır.

Çalışan çocuklar

Çocuk işçiliği, çocuğun sağlıklı büyüme ve gelişmesini engelleyen önemli bir sorundur. Çocuk işçi 15 yaşının altındaki çalışan ve çalıştırılanlar; genç işçi ise 15-18 yaş arasındaki çalışanlar olarak kabul edilmektedir. Çocuklar, çalışma sürelerinin uzun olması, yetersiz beslenme, sosyal güvenlik haklarından yaralanamama, işyerinde kullanılan aletlerin ve makinelerin çocuklar için uygun olmaması, iş alanlarında patlayıcı ve zehirli maddelerinin varlığı gibi nedenlerle küçük yaşlarda iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla karşılaşmaktadırlar.

Göç eden çocuklar

Çok boyutlu bir kavram olan göç, kişilerin gelecekteki yaşamlarının bir kısmını veya tamamını geçirmek üzere zorunlu olarak ya da kendi iradeleri ile bir yerden başka bir yere yer değiştirme hareketi olarak tanımlanmaktadır. İç göçün yol açtığı çarpık kentleşme nedeniyle sağlık, eğitim, sosyal yardım, kültür ve eğlenme gibi nitelikli hizmetlerin sunumunda yaşanan sorunların yanı sıra göç eden nüfusun içine girdikleri topluma uyum sağlama sorunları, beklentilerin karşılanmaması, stigma gibi nedenlerle fiziksel ve ruhsal problemlere ek olarak suça ve madde kullanımına yönelme de görülebilmektedir. Dış göç kapsamında uluslararası mülteci göçü ise; insanların hayatta kalabilmek amacıyla çatışma, savaş, kıtlık, doğal afetler, salgın hastalıklar, etnik veya dini sosyal ve siyasal baskılar gibi nedenlerle toplu bir şekilde yer değiştirme hareketini ve sığınmacı, mülteci, yerinden edilmiş kimseleri de içine alan bir kavram olarak ele alınmaktadır. Göçmenler, göç sırasında ve sonrasında çok çeşitli risklerle karşılaşmalarıyla beraber göç ettikleri toplumdaki bireyleri de olumsuz yönde etkilemektedirler. Göç sürecinden en fazla etkilenen grup olan çocuklar; bulaşıcı hastalıklar, enfeksiyonlar, istismar, suça yönelme, psikososyal sorunlar gibi baş etmenin oldukça güç olduğu sorunlar yaşarlar. Bunlar dışında yasadışı göç sürecinde hayatını kaybeden çocukların sayısı azımsanmayacak düzeydedir.

•Savaş ve çocuk

•Savaşların toplum üzerine etkileri doğrudan etkilerinin yanı sıra savaşın bitmesinden yıllar sonra ortaya çıkabilen dolaylı etkileri de bulunmaktadır. Savaşlarda çocuk ölümlerinin bir kısmı direkt travma nedeni ile olurken, büyük bir kısmı da malnütrisyon ve bulaşıcı hastalıklar nedeniyle olmaktadır. Ayrıca bu çocuklar savaşın getirdiği ciddi psikolojik yük altında ciddi travmatik sendromlar yaşamalarına ek olarak çoğu çocuğun istismara da maruz kaldığı bilinmektedir. Çocukların kolay ikna edilebilmeleri ve gözden çıkarılmaları gibi nedenlerle savaşlarda kullanılmaları ise savaşın diğer bir boyutu olarak karşımıza çıkmaktadır.

•İhmal ve istismar

•İhmal; çocukların beslenme, bakım, eğitim gibi gereksinimlerinin karşılanmaması, istismar ise çocuklara karşı aktif olarak girişilen ve onların fiziksel, duygusal, zihinsel ve toplumsal gelişimlerini zedeleyen her türlü eylem olarak tanımlanmaktadır. Bu çocuklar “korunma ihtiyacı olan çocuk” olarak kabul edilmektedir. İhmal ve istismara uğrayan çocukların daha fazla zarar görmesinin engellenmesi ve istismar açısından riskli grupların ele alınarak istismara uğramadan önce gerekli müdahalelerin yapılması önemlidir.

•Riskli ebeveyni olan çocuklar

•Riskli ebeveyne sahip olan çocukların Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde de belirtildiği üzere devlet tarafından da koruma altına alınarak takip edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde bu çocuklar sokağa çıkma, istismara uğrama, suça yönelme gibi olumsuzluklarla dolu bir kısır döngü içinde hapsolacaklardır.



3.ÜNİTE

•Sağlığı koruma kişinin sağlığının bozulmasını önlemek, sağlık düzeyini daha iyiye götürmek ve hastalanırsa bu hastalığı erken dönemde bir sakatlık bırakmadan tedavi etmek ve sakatlık oluşmuşsa bu sakatlığın olumsuz etkilerini gidermektir.

•Sağlığı koruma düzeyleri;birincil, ikincil ve üçüncül olmak üzere üç grupta ele alınmaktadır. •Birincil koruma düzeyi, bireylere veya topluma yönelik sunulan sağlıklı kişilerde hastalık risklerini azaltmaya odaklanan girişimleri içerir. Bulaşıcı hastalıkların önlenmesi için bağışıklama yapılması, tütün kontrolü ile tütüne bağlı solunum sistemi hastalıklarının önlenmesi birincil koruma düzeyine verilebilecek uygulama örnekleridir.

•İkincil koruma düzeyi; hastalıkların erken tanılanarak tedavi edilmesini ve ciddi sonuçlarının azaltılmasına yönelik girişimleri içerir. Bebeklerde kan uyuşmazlığı sorunlarını önlemek için hamilelere kan grubu taraması yapılması ikincil koruma düzeyine örnek verilebilir.

•Üçüncül koruma düzeyi; girişimleri ise daha önceden oluşan hastalığın ilerlemesinin ve komplikasyonlarının önlenmesi, oluşan engellerin azaltılmasına yöneliktir. Serebral palsili bir çocuğa yönelik yapılan fizik tedavi uygulamaları, Tip 1 diyabetli bir çocuğa insülin uygulama eğitimi yapmak, üçüncül koruma düzeyi girişimlere örnek verilebilir.

•Yenidoğan ve Bebeklik Dönemi için Sağlığı Koruma Ve Geliştirme

•Doğum Öncesi Bakım hizmeti alma:Annenin hamile iken tarama testleri yaptırması vb.

•İzlemler:Boy uzama ve ağırlık artışı, baş ve göğüs çevresi, refleksleri, işitme ve görme durumu izlemi •Taramalar:Fenilketonüri, hipotiroidi ve biyotinidaz eksikliği , D vitamin eksikliği açısından tarama, sarılık gelişimi yönünden izlem, gelişimsel kalça displazisi açısından ultrason yaptırılması, işitme ve görme taraması yaptırılması

•Bağışıklama:Sağlık Bakanlığı tarafından önerilen aşıların yaptırılması

•Beslenme:Doğumdan sonra ilk 30-60 dakika içinde anne sütü alma, ilk altı ay sadece anne sütü ile besleme, altıncı aydan sonra ek gıda başlanması, iki yaşına kadar anne sütüne devam edilmesi

•Ağız Diş Sağlığı:Bebeklerin dişlerinin çıkması ile birlikte temiz bir tülbent ya da yumuşak diş fırçası yardımıyla temizlenmesi

•Oyun Çocuğu Dönemi

•İzlemler:Boy uzaması, ağırlık artışı, bağışıklanma durumu, gelişimsel tarama yönünden taranması

•Taramalar:Dokuzuncu aydan itibaren anemi açısından tarama, görme ve işitme taraması, kurşun taraması yapılması

•Bağışıklama:Sağlık Bakanlığı tarafından önerilen aşıların yapılması

•Beslenme:Riskli bebeklerde hematokrit ve hemoglobin düzeylerinin taranması, demir, kalsiyum, C ve D vitamininden zengin beslenmelerine özen gösterilmesi

•Ağız Diş Sağlığı:Diş fırçalama alışkanlığı kazanmasının sağlanması

•Uyku:Bu dönemde çocuk günlük olarak 12-13 saat uyku uyumasının sağlanması

•Güvenlik:Düşme, boğulma, küçük cisimleri aspire etme, zehirlenme, yanık gibi birçok riske karşı önlem alınması

•Okul Öncesi Dönem ve Okul Çağı Çocuklar

•Taramalar:Boy uzaması, ağırlık artışı, işitme, görme, kan basıncı, kolesterol, skolyoz, anemi, diş taraması, kan şekeri taraması ve kurşuna maruz kalma riski açısından taramalar yapılması.

•Bağışıklama:Kızamık, kızamıkçık, kabakulak, difteri, boğmaca, tetanos, polio (çocuk felci) hastalıklarına karşı aşılanması

•Beslenme ve Fiziksel Aktivite:Obezite açısından riskleri önlemek için girişimlerde bulunulması

•Ağız Diş Sağlığı:Doğru diş fırçalama teknikleri ve diş ipi kullanımı öğretilmelisi

•Güvenlik:Güvenli bisiklet sürme, trafik kurallarına uym akonusunda farkındalık kazandırılması

•Ergenlik (Adölesan) Dönemi

•Büyüme ve Gelişmenin İzlenmesi:Ergenlerde büyüme atağı başladıktan sonra yılda en az bir kez boy uzaması, ağırlık artışı ve cinsel gelişiminin, psikososyal durumun değerlendirilmesi

•Beslenme:Sağlıklı beslenme ilkelerinin uygulanması yönünde girişimlerde bulunulması

•Sigara, Alkol ve Madde Kullanımının Önlenmesi:Sigara, alkol ve madde kullanma riskinin belirlenerek önlemler alınması

•İntihar:Demografik, psikolojik ve sosyal/kişilerarası gibi farklı alanlarda riskli ve koruyucu davranışları tanılanması ve önlemler alınması

•Riskli CinselDavranışlar: Riskli cinsel davranışlar konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılması

•Bağışıklama:Erişkin tetanosaşısı ve kızların serviks kanserine karşı human papillomavirus (HPV) aşısı yaptırması



4.ÜNİTE

•İnsanoğlunun var olduğu günden bugüne kadar çocuklar doğmuş, büyümüş yeni nesiller eski nesillerin yerini almıştır. Bu üreme ve çoğalma döngüsü içerisinde çocukların bir bölümü bebeklik ya da küçük yaşlarda yaşamlarını yitirmiş, bir bölümü de ilk aylarda almış olduğu kaliteli bakıma bağlı olarak yaşamlarını uzun yıllar devam ettirebilmiştir. Çocuğun o dönemlerdeki bakımı o toplumda çocuğa bakım veren yetişkinlerin düşünceleri, gelenekleri ve yaşam deneyimlerine bağlı olarak değişmiş bugünkü kavramlara ulaşmıştır.

•Son yüzyılda hızlanan kentleşme, sanayileşme, eğitim, sağlık ve teknoloji alanında yaşanan hızlı değişimin medikal alanlarda ve yaşamın her alanında kullanımının artması sonucu toplumsal yaşam biçimleri farklılaşmış ve çocuklarda görülebilecek sağlık sorunları yeni boyutlar kazanmıştır. •Çocukluk çağı, döllenme anında başlar ve ergenliğin tamamlanmasına kadar devam eder. Zaman içerisinde çocuğun ruh ve beden sağlığının yanı sıra iyi yetiştirilmesinin, gelişim ve eğitim gereksinimlerinin en iyi şekilde karşılanmasının önemi anlaşılır olmuştur. Tüm toplumlarda çocuklar, geleceğin yetişkini olarak özenle yetiştirilen, eğitilen ve eldeki olanaklar en üst düzeyde kullanılarak tüm gereksinimleri karşılanan değerli bireylerdir.

•Sağlık ise sağlık davranışı, koruyuculuk, tedavi edilicilik ve öz bakım gibi pek çok kavramla ilişkilidir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sağlığı; sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden tam bir iyilik halidir şeklinde tanımlamıştır. Sağlığı temel bir insan hakkı olarak gören toplumlarda üretilecek bir sağlık politikasının amacı, toplumun sağlık statüsünü yükseltmek, herkesin sağlık hizmetlerine eşit bir şekilde ulaşabilirliğini sağlamak, bunun için gerekli finansmanı ve örgütlenmeyi oluşturmak, yüksek kaliteli ve uygun sağlık hizmetlerini sunmak ve sağlık harcamalarını kontrol etmek olmalıdır.

•Sağlıklı bir çocuğun gelişimi için doğumdan başlayarak düzenli olarak büyüme ve gelişiminin izlemi ile birlikte gerekli koruyucu önlemlerin alınması ve aileyi çocuk sağlığı konusunda yetkin duruma da getirmek gereklidir. Her çocuğun doğumdan, hatta doğum öncesi dönemden başlayarak belirli aralıklarla izleminin yapılması çocuk alanında çalışan ekibin önde gelen görevleri arasındadır.

•Bu izlem sırasında dikkat edilmesi gereken işlem basamakları şu şekilde olmalıdır:

•Aile ile doğru iletişim kurulması,

•Çocukta oluşabilecek riskli durumların belirlenmesi,

•Büyüme ve gelişmesinin değerlendirilmesi,

•İzlem programına uygun çocukta yapılacak taramaların gerçekleştirilmesi,

•Aşılanması,

•Çocuk ile ilgili görülebilecek sorunların saptanması,

•Çözüm planları oluşturarak ailelerin ön görülen olaylar ve yetkin ebeveynlik konusunda bilgilendirilmesi ve kılavuzluk edilmesidir.

•Erken dönemden başlayarak izlenen çocuklarda ciddi sağlık sorunlarına daha az rastlanır. Çocuk izlem programına uyularak gerçekleştirilen değerlendirmelerle çocuklarda rastlanılabilecek sağlık sorunlarının erken dönemde tanınması daha olasıdır. Bu amaçla gerçekleştirilecek olan çocuk sağlığı izlemlerinin zamanlaması ve sıklığı çocuğa, ailesine, büyüme gelişme dönemlerine, aşılama programına ve gereksinimine göre ayarlanır.



5.ÜNİTE

•AKUT HASTALIKLARIN ÇOCUK VE AİLE ÜZERİNE ETKİSİ


•Akut hastalıklar; aniden gelişen, herhangi bir kaza, yaralanma sonucu ortaya çıkan, kısa süreli devam eden, tedavisi mümkün olan hastalıklar olarak tanımlanmaktadır.

•AKUT HASTALIKLARIN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

•Akut hastalık nedeniyle hastaneye yatış, çocuğun yaşına ve yatış nedenine bağlı olarak çocuklar ve aileleri için değişik ölçülerde travmatik bir durumdur ve çocuklar bu durumdan olumsuz etkilenebilirler.

•Akut Hastalık Durumlarında Çocuklarda Görülen Davranış Problemleri

•Çocuğun akut bir hastalık nedeniyle hastaneye yatması sonucu, strese bağlı yaş grubuna özgü olmayan çeşitli davranışlara (regresyon) ve davranış değişikliklerine neden olduğu gibi, çocuğun büyüme ve gelişmesi üzerine de olumsuz etkileri vardır.

•Akut Hastalık Durumunda Çocukların Hastanede Yatmaya Tepkisini Etkileyen Faktörler

•Çocukların hastanede yatmaya tepkisini etkileyen faktörler; çocuğun yaşı ve gelişim düzeyi , çocuğun mizacı, daha önceki hastalık deneyimleri, hastalığı ve hastanede yatmayı algılayışı, hastalık tanısının ciddiyeti, hastalığın süresi ve tipi, hastanede yatmaya hazırlanıp hazırlanmadığı, vb. şeklinde açıklanabilir.

•Farklı Yaş Dönemlerindeki Çocukların Hastanede Yatmaya Tepkileri

•Akut hastalık nedeniyle çocukların hastanede yatmaya tepkileri, yaş dönemlerine göre farklıdır.

•AKUT HASTALIK NEDENİYLE ÇOCUĞUN HASTANEDE YATMASININ AİLEYE ETKİLERİ

•Çocuğun hastalanması ve hastaneye yatırılması tüm ailenin yaşantısında önemli değişikliklere neden olmaktadır.

•Ebeveynlere Etkisi

•Akut hastalık nedeniyle hastaneye yatırılan çocukların ebeveynlerinin, hastane deneyimleri az olduğu için, durumluk kaygı düzeyleri yüksektir.

•Kardeşlere Etkisi

•Çocuğun hastalığı sağlıklı kardeşleri de etkilemektedir. Ebeveynlerin çoğunlukla hastanede olması sağlıklı kardeşlerin yaşam biçimlerinde de değişiklik yaratarak, sağlıklı kardeşlerde strese neden olmaktadır.

•Akut Hastalığı Olan Çocuğun Hastaneye Yatmaya Hazırlanması

•Akut hastalığı olan çocuğun hastaneye yatmaya hazırlanması için çok az zamanı vardır. Çocuğun hastaneye yatmadan önce hazırlama işlemi, uzun süreli olumsuz duygusal ve davranışsal sorunların azalmasını sağlayacağından, ebeveynler yardımıyla yapılması çok önemlidir.

•Ayrıca, anaokulu veya İlkokul gibi eğitim kurumlarında öğrencilere gruplar halinde hastane gezileri yapılarak; sağlık, hastane, hastane yaşamı, hastane personeli, hastanede kullanılan aletler, hastanede yapılan tıbbi işlemler konularını içeren hastaneye hazırlayıcı eğitim programları düzenlenmelidir.

•KRONİK HASTALIKLARIN ÇOCUK VE AİLE ÜZERİNE ETKİSİ

•Kronik hastalıklar; normalden sapma veya bozukluk gösteren, kalıcı yetersizlik bırakan, geriye dönüşü olmayan, patolojik değişiklikler sonucu oluşan, hastanın rehabilitasyonu için özel eğitim gerektiren, öz bakımında kişinin işlevini ve sorumluluğunu en üst düzeye çıkarmak için periyodik izlem ve destek bakım gerektiren bir durum olarak tanımlanmaktadır.

•KRONİK HASTALIKLARIN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

•Kronik hastalıklar, yaşamı uzun süre etkileyen ve kısıtlamalar getiren durumlardır. Çocuğun yaşı, içinde bulunduğu koşullar, kişiliği, hastalığın tipi ve süresi gibi çeşitli etkenlere bağlı olarak çok hafiften önemli düzeylere kadar sıkıntı oluşturabilmektedir. Kronik hastalıklarda genellikle tam bir tedavi yoktur.

•Kronik Hastalık Durumlarında Çocuklarda Görülen Davranış Problemleri

•Kronik hastalıklar, cocuğun bilişsel ve duygusal gelişimi uzerinde kalıcı etkiler bırakabilir. Özellikle aşırı koruyucu kollayıcı aile yapısı olan toplumumuzda kronik hastalığı olan çocukların: sosyal gelişimi geriler ve daha çok ebeveyne bağımlı olarak, ayrılma kaygıları ve yoğun korkular ile büyürler. Bu kaygı ve korkular ise kronik hastalığı olan çocuklarda; dürtü denetimsizliği ve öfke nöbetlerine, uyum zorluklarına, yaşıtları ile iletişim kuramamaya ve oyun becerilerinde azalmaya neden olmaktadır.

•Çocukların Kronik Hastalığa Özgü Genel Tepkilerini Etkileyen Faktörler

•Bu faktörler:çocuğun duygusal ve bilişsel gelişim süreci, hastalıktan önceki kişilik özellikleri ve önceki uyum yeteneği, ayrılıklara gösterdiği psikolojik tepkiler, hastalığın ciddiyeti,hastalığın çocuğun fiziksel, psikolojik işlevlerine getirdiği sınırlamalar, hastalığın yarattığı kalıcı etki, hastalığın okul yaşantısına etkisi, vb. şeklinde açıklanabilir.

•Farklı Yaş Dönemlerindeki Çocukların Kronik Hastalık Nedeniyle Hastanede Yatmaya Tepkileri •Çocukların kronik hastalık nedeniyle hastanede yatmaya tepkileriyaş dönemlerine göre değişmektedir.

•KRONİK HASTALIKLARIN AİLE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

•Ailede kronik hastalığa sahip bir çocuğun bulunması tüm aileyi etkiler ve aile bireylerinin ciddi düzeyde stres yaşamalarına neden olur.

•Ebeveynlere Etkisi

•Kronik hastalığı olan bir cocuğa sahip olmak ailenin tum hayallerinin yıkılmasına neden olur. Aile bir kayıp yaşar. Çocuğa kronik hastalık tanısı konulduğunda ebeveynler; şok ve inkar, keder/uyum ve kabullenme gibi çeşitli aşamalardan geçer. Hastalık sırasında komplikasyonlar ortaya çıktıkca ya da çocuk ciddi sorunlar ile karşılaştıkca bu aşamalar tekrarlayabilir.

•Kardeşler Üzerindeki Etkileri

•Kronik hastalıkların sağlıklı kardeşler üzerinde olumsuz etkiler yanısıra olumlu etkileri de vardır. Bir çocuğa, “kronik hastalık” tanısı konması ile birlikte sağlıklı kardeş, kendisini alışkın olmadığı bir sürecin içinde bulur. Bu sürecin başlarında sağlıklı kardeşler; ilgi ve statü kaybı, kendi aileleri ve kendilerine ait alışkın oldukları etkinliklerin ve rutinlerin kaybedilmesi, vb. gibi çok çeşitli kayıplar ile karşı karşıya kalmaktadır.

•Sağlıklı kardeşler, ciddi hastalık döneminde aile üyelerinin en mutsuz ve duygusal olarak en ihmal edilmiş bireyleridir. Tüm ilgi kronik hastalığı olan kardeşe yöneltildiğinden, sağlıklı kardeşte; yalnızlık, üzüntü, kıskançlık ve ebeveynlerine ulaşamama gibi duyguların yaşanmasına neden olur.

•Bunun yanısıra, kronik hastalığı olan bir kardeşe sahip olmak, sağlıklı kardeş üzerinde bir çok olumsuz etkiler yaratmanın yanında; duyarlılığın artması, hastalar ve diğerlerine karşı empati kurabilme, sabırlı olabilme ve yaşamın değerini bilme gibi olumlu etkileri de olabilmektedir.



6.ÜNİTE

•ÇOCUKLARDA SIK GÖRÜLEN SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARI


•Solunum sistemi burun boşluğundan başlayan, ağız, farinks (yutak), larinks (gırtlak), trakea (nefes borusu), bronşlar, bronşioller ve alveollerde son bulan, işlevsel olarak da organizmanın en önemli sistemlerinden biridir. Ana amacı yaşamsal olaylar için oksijen desteği sağlamaktır. Dolaşım sistemi ile birlikte tüm doku ve hücrelere oksijenlenmiş kanı götürürken, metabolizmanın artık ürünü olan CO2’i de vücuttan uzaklaştırmaktadır.

•Solunum sistemi hastalıkları tüm yaş grubu çocuklarda en sık görülen ve tedavi edilmediğinde çocuğun önemli sağlık sorunlarını ortaya çıkaran hastalıklardır. Bir kısmı doğumsal hastalıklar genetik faktörler ile ortaya çıkmaktadır. Bir kısmı da mikroorganizmaların bağışıklık sistemi henüz gelişmemiş bebek ve çocukların solunum sistemindeki anatomik ve fizyolojik farklılıklar nedeni ile oluşmaktadır.

•Müköz yapısı nedeniyle solunum sisteminde enfeksiyonlar bir alandan diğerine kolay ilerleyebilmektedir. Bu nedenle de aynı anda birçok bölgeyi etkileyebilmektedir. Hastalıkların birçoğu toplum kökenlidir. Kreş ve okul gibi kalabalık ortamda , yeterli beslenmeyen, biberonla beslenen ve, sigara dumanına maruz kalma hastalık riskini arttırmaktadır.

•Çocuklarda hava yolları dar ve çapı küçüktür.

•Akciğerler doğum sırasında tam olarak olgunlaşmamışlardır.

•Solunum bölgesindeki dokular arasındaki uzaklık küçük çocuklarda daha kısadır ve organizmalar solunum bölgesine kolaylıkla hareket ederler.

•Çocuğun trakeası yetişkine göre kısa ve dardır bu durum obstrüksiyon açısından risk yaratır.

•Trakea yetişkine göre daha yüksekte ve farklı bir açıyla yerleşmiştir.

•Yenidoğanlar burun solunumu yaparlar.

•Bebekler diyafragmatik solunum yaptıkları için solunum yetmezliğine daha yatkın olurlar.

•Göğüs kafesi, küçük çocukta karaciğer ve dalak için tümüyle koruyucu değildir.

•Solunumsal kontrol mekanizmaları ve refleksler henüz olgunlaşmamıştır.

•Akciğerlerin fonksiyonel hacmi daha küçüktür.

•Bebeklerde metabolizma hızı ve oksijen tüketimi göreceli olarak daha yüksek değerlerdedir. Bu nedenlerle solunum sistemi enfeksiyonlarına daha yatkındırlar.

•Çocuklarda sık görülen solunum sistemi hastalıklarında en sık öksürük, ateş,burun tıkanıklığı, burun akıntısı, boğaz ağrısı, dispne, sekresyon, göğüs ağrısı, siyanoz ve farklılaşmış akciğer sesleri görülmektedir. Solunum sistemi hastalıklarının tedavisinde enfeksiyon etkeninin ortadan kaldırılması, solunumun desteklenmesi, sıvı ihtiyacının karşılanması ve beslenmenin düzenlenmesi temel yaklaşımlardır. Viral kökenli solunum sistemi hastalıklarında antibiyotik tedavisine gerek olmadan semptomatik tedavi ile çocuk sıklıkla evde dinlenmesi sağlanarak tedavi edilir. Çocuğun ateşinin kontol altına alınası, hava yolu açıklığı için postral drenaj ve gerektiğinde oksijen desteği ile semptomlar gerilemektedir. Bakterilerden kaynaklanan solunum sistemi enfeksiyonları genellikle antibiyotikler ile tedavi edilmektedir. Solunum güçlüğü yaşamıyorsa çocuğun az ve sık aralıklarla sıvı ağırlıklı, sindirimi kolay besinlerle beslenmesi gerekir. Enfeksiyon sürecinde anne sütü küçük bebekler için içerdiği koruyucu antikorlar ile büyük önem taşımaktadır. Çocukları solunum sistemi enfeksiyonlarından korumak için, kalabalık ortamda bulunmaktan kaçınma, çocuğun yanında sigara içilmemesi, bebeğin dik pozisyonda beslenmesi, ebeveynlerin sık el yıkması riskleri azaltmaktadır. Küçük çocukların yaşadığı ortamın temizliği, ayına ve yaşına uygun beslenmesi önemlidir.



7.ÜNİTE

•GİRİŞ


•Bu bölümde sindirim sistemi anatomi ve fizyolojisi, sindirim sisteminin çocuklarda erişkin bireylerden farklılıkları, sindirim sistemine ait çocuklarda sık görülen hastalıklar hakkında bilgiler verilecektir.

SİNDİRİM SİSTEMİ ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ

•Sindirim sistemi; yemek borusu, mide, inceve kalın bağırsaklar ile yardımcı organlar olan karaciğer, safra kesesi ve pankreası kapsar.

•Sindirim Olayı: Besinlerin ağız yoluyla alınıp, gerekli organlara taşınması, bölünerek yapı taşlarına ayrılması, tüm hücrelere ulaşıp atık maddelerinin dışarı atılmasına denir.

•Bebek ve Çocuklarda Farklılıklar: Bebek ve çocuklarda sindirim sistemi fonksiyonel olarak farklı çalışır.

•SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI

•Ağız Boşluğu İle İlgili Hastalıklar

•Yarık Damak Yarık Dudak

•Dudak ve damak yarıkları doğuştan gelişim bozukluklarının en önemlilerindendir. Yüzde anormal bir görünüm, beslenme sorunları ve konuşma bozukluğuna neden olur. Uzun süren tedaviler nedeniyle kulakta bulunan östaki borusunun anomalisine, damakta açıklığın olması nedeniyle sık tekrarlayan kulak enfeksiyonlarına ve buna bağlı sağlık sorunlarına neden olur.

•Pamukçuk

•Pamukçuk, mantarların ağzın mukozasında oluşturduğu, yaşamın ilk altı ayında en sık görülen enfeksiyondur. Anne sütü ile beslenen bebekte pamukçuk oluştuğunda, annenin meme ucu da bu enfeksiyondan etkilenebilmektedir. Bebeklerde ağız boşluğu içindeki yapılarda beyaz bir küfle örtülmüş gibi görünen bir tabaka vardır. Pamukçuk kendi kendine geçecek bir enfeksiyon değildir. Tıbbi tedavi ve bakım gerekir.

•Diş Çürükleri

•Diş çürüğü taşınabilen ve bulaşıcı bir hastalıktır. Diş çürüklerinin önlenmesi için ilk yapılacaklardan biri, anneden veya bakıcıdan bebeğe bakteriyel geçişin önüne geçilmesidir. Bebeklerin gece yatmadan önce yüksek şeker içerikli gıdalar verilmemesi, süt dişleri çıktıktan sonra gerekmediği müddetçe gece emzirmekten kaçınılması, bebek bir yaş civarında iken biberonu bırakması gerekir. İlk süt dişi çıktıktan sonra fluorlu diş macunu ile günde en az iki kere çocuğun diş fırçalamasına yardımcı olunması gerekir.

•Yemek Borusu (Özafagus) İle İlgili Hastalıklar

•Özofagus Atrezisi ve Fistül

•Özofagus atrezisi, özofagusun gelişimini tamamlamaması sonucu kapalı olması; trakeaözofajiyal fistül ise özofagus ile trakea (soluk borusu) arasında bağlantının (kanal) bulunmasıdır.

•Bebeğin tükürüğünü yutamaması, yutulamayan tükürüğün ağız ve burundan akması, alınan besinin ağızdan geri gelmesi ilk belirtilerdir. Fistül varsa trakeadan akciğerlere kaçan besin maddesi bebekte pnömoniye (zatürre) neden olabilir. Tedavisi cerrahidir.

•Mide İle İlgili Hastalıklar

•Gastroözafagial Reflü (GÖR)

•Mide içeriğinin istem dışı yemek borusuna (özafagus) geri kaçışı ile oluşan fizyolojik bir süreçtir. Çocukluk çağında GÖRH tedavisi üç ana başlıkta ele alınmaktadır: 1. Yaşam biçimi değişiklikleri, 2. ilaç tedavisi, 3. cerrahi tedavi. Bebeklerde yaşam biçiminde yapılacak olan değişiklikler bebeğin hava yutmasının önüne geçilmesi, sol yana yatırma, gazını iyi çıkarma etkili yöntemlerdir. Çocukların gece beslenmemesi gerekir ve mamanın koyulaştırılması tercih edilen bir başka yöntemdir. Çocuk ve ergenlerde reflüyü önlemek için kafein, çikolata, alkol ve baharatlı yiyeceklerden uzak durulması önerilir. Yemekten sonra şekersiz sakız çiğnenmesi de reflüyü önlemede ya da azaltmada yararlı önlemlerdendir. Gastroözafagial reflü tedavisinde yaşam biçimi değişikliklerinin yanı sıra medikal tedavi ve cerrahi tedavi (çok sık değil) de uygulanır.

•Pilor Darlığı (Stenozu)

•Pilor darlığı, klasik olarak ortalama doğumun 2-3 haftasının ardından, beslenmeden sonra ortaya çıkan, fışkırır tarzda safrasız kusma ile birlikte görülür. İlerleyen dönemlerde bebek sıvı kayıplarına bağlı sorunlar yaşar. Pilor Stenozunda önerilen tedavi cerrahidir

•Bağırsaklar

•İshal (Gastroenterit)

•Dışkı kıvamının yumuşaması ve/veya sıklığının artması (günde 3 veya daha fazla) ile karakterize iki haftadan daha kısa süren ishal ve kusma atakları Akut Gastroenterit (AGE) olarak tanımlanır. İshalin nedenleri arasında enfeksiyoz nedenler, toksinler, metabolik hastalıklar, beslenme ile ilgili faktörler antibiyotik kullanımı ve psikolojik nedenler sayılabilir. Belirtileri neden olan faktöre bağlı olarak değişkenlik gösterir. İshalin tedavisinde bebek/çocuğun kaybettiği sıvıyı yerine koymak gerekir. Anne sütü alan bebeklerin emzirilmeye devam etmesi, çocukların beslenmelerinin kesilmemesi gerekir. İshalin tedavisi kadar önemli bir diğer konu da korunmadır. Korunmanın en önemli yolu el yıkama ve hijyendir.

•Çölyak Hastalığı (Gluten Enteropatisi)

•Çölyak hastalığı, ince bağırsağa hasar veren buğday, arpa, çavdar ve yulafta bulunan gluten adı verilen proteinin alımı ile besin emilimini bozan sindirim sistemi hastalığıdır. Çölyak hastalığı genetik bir hastalıktır. Çölyak hastalığında uygulanacak tek tedavi glutensiz diyet ile beslenmektir.

•Konstipasyon (Kabızlık)

•Kabızlık çocukluk döneminde sık rastlanan bir sorundur. Organik nedenler (%5) veya organik olmayan nedenlere (%95) bağlı olarak gelişebilir. Kabızlık sorunu en sık tuvalet eğitimi sırasında (2-4 yaşlar arasında) ortaya çıkar. Kabızlık tedavisi sağlık ekibi tarafından yapılmalıdır. 1-Eğitim, 2-birikmiş dışkının boşaltılması, 3-normal dışkılama alışkanlığının kazanılması sırasında yeniden dışkı toplanmasının engellenmesi ve laksatif (dışkı atılımını kolaylaştırıcı ilaç) kullanımı, 4-ilaçların kesilmesi olmak üzere dört aşamadan oluşur.

•Konjenital Aganglionik Mega Kolon (Hirschsprung Hastalığı)

•Konjenital aganglionik mega kolon yeni doğanda kalın bağırsağın tıkanmasına neden olan bir hastalıktır. Bağırsağın son kısmı olan rektumunda kaslar içinde sinir hücrelerinin olmaması nedeniyle ortaya çıkar. Megakolon hastalığında ilk bulgu bebeğin ilk 48 saat içinde dışkılamamasıdır. Hastalığın tedavisi cerrahidir.
 
Üst