Moderator
- Mesajlar
- 419
- Tepkime puanı
- 28
- Puanları
- 18
ÜNITE 1=YEREL YÖNETİMLERİN KURAMSAL ÇERÇEVESİ I
Yönetim, amaçların etkili ve verimli olarak gerçekleştirilmesi amacıyla bir insan grubunda, iş birliği ve koordinasyon sağlamaya yönelik faaliyetlerdir. Yerel yönetimler ayrıca kamu yönetiminin kavramsal çerçevesi içinde durur.Kamu yönetimi, yasaları, genel kuralları ve kamu politikası kararlarını uygulama sürecidir. Kamu yönetimi; planlama, örgütleme, yönlendirme, koordinasyon ve denetim gibi eylem ve işlemlerden meydana gelen faaliyetler bütünüdür. Yerel yönetimlerin ayrıntılı tanımı: Evrensel anlamda yerel yönetimler, belli bir coğrafi alanda yaşayan yerel topluluğun bireylerine bir arada yaşamaları nedeniyle kendilerini en çok ilgilendiren konularda hizmet üretmek amacı ile kurulan, karar organları yerel toplulukça seçilerek göreve getirilen, yasalarla belirlenmiş görevlere ve yetkilere, özel gelirlere, bütçeye ve personele sahip, merkez yönetimi ile ilişkilerinde merkezin gözetim ve denetimi altında olmakla beraber (idari vesayet) idari özerklikten yararlanan kamu tüzel kişileridir. MERKEZİYETÇİ - ADEMİMERKEZİYETÇİ YÖNETİM *Yasama, yürütme ve yargıya ilişkin tüm yetkiler, merkezî bir otoritede toplanır ve her iş merkezden yönetilirse, merkeziyetçi bir sistem oluşur. Ademimerkeziyetçi yönetim: kamusal güçlerden bir kısmının merkezî otoriteden daha az yetkili bir diğer otoriteye aktarılmasıyla yerinden yönetim sistemi oluşur. *Yerinden yönetim, merkezî yönetim dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarından oluşan ve kamusal hizmetlerin yerinden yönetildiği idare şeklidir. KAMU HİZMETİ Giderilmesinde kamu yararı bulunan ve toplumsal bir ihtiyacı karşılamak amacıyla kamu tüzel kişileri tarafından yürütülen faaliyetler kamu hizmeti olarak bilinmektedir.Bir faaliyetin kamu hizmeti olması veya olmaması; yer ve zamana, yasama organının takdirine veya yetki bulunması durumunda idarenin takdirine bağlı olup tamamen değişkendir. **Yerel yönetimlere verilecek kamu hizmetlerinin seçiminde şu özelliklerin göz önünde bulundurulması önemlidir: a- Hizmetin, yerel ortak yerel ihtiyaç olması b- Hizmetin, yerel halkın katkısını gerektiren ya da bu katkıya açık olan hizmet özelliği göstermesi c- Hizmetin, bölgesel ya da ulusal düzeyde bir koordinasyonu gerektirmemesi d- Yerel yönetim biriminin gücünü çok aşacak biçimde, büyük yatırımlar ya da özel teknik bilgi veya uzmanlık bilgisi gerektirmemesi e- Yerel yönetim birimince yürütülmesinde hizmet etkinliği ve akılcı kaynak kullanımı sağlayan kamu hizmetlerinin yapılması ve yönetim sorumluluğunun yerel yönetimlere verilmesi. Yönetimler arasındaki ölçüt;anayasanın yerel yönetimler için belirlediği, "belde halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarına ilişkin" hizmetlerdir. TARİHÇE Yerel yönetimlerin tarihçesini üç kısımda inceleyebiliriz. Bunlar; Selçuklu Dönemi, Osmanlı Dönemi ve Cumhuriyet Dönemi’dir. Selçuklu devlet örgütlenmesinin temel karakteristiği merkeziyetçi olmayan yönetim şeklidir. Bu şekliyle yerel yönetimlerin güvenlikten genel idareye her alanda etkili olduğunu belirtebiliriz.Eski Türk devletlerinde hâkim özellik olan ademimerkeziyetçilik, Selçuklu yönetiminde ve Fatih Dönemi'ne kadar Osmanlı Devleti'nde de ağır basmıştır.Memurlara ödeme için ıkta sistemi var. ***Selçuklular’da belediye hizmetlerinde yetkili kişi kadı olmuştur.kadılık belediye başkanlığı görevini üstlenen yönetim makamıdır. Osmanlı sisteminde kent, siyasi ve idari sistemin bir
parçasıdır ve ekonomik, sosyal, dinî ve kültürel birçok işlevin de merkezî konumundadır. şehirler köylere hâkim olmuştur.Osm.kentlerini Batı kentlerinden ayırt etmemizi sağlayan unsurlardan biri de loncalardır. Osmanlı kentlerinin bir diğer özelliği loncaların etkinliğinin ön planda olduğu bir örgütlenmeyi içermesidir. ***Tanzimat öncesi Klasik Osmanlı Dönemi’nde yerel hizmetleri sunan çeşitli kurumlar bulunmaktadır. Bunların başında, hukuki ve adli konularla, şehir ve kasabaların güvenlik, asayiş ve belediye hizmetlerinin yürütülmesini sağlayan kadılık kurumu gelmektedir. ***Osmanlı kent yönetiminde, adli, idari ve belediye işlevleri birbirinden ayrı değildi. Bu fonksiyonları yürüten kadının, subaşı, naib, imam, muhtesip ve mimarbaşı gibi yardımcıları vardı. Kadılık kurumu, Osmanlı devlet yönetiminin temelini meydana getirmektedir. Devletin kurucusu Osman Gazi bile ilk memur olarak kadı ile subaşını tayin etmiştir. Subaşı, şehrin güvenliğinden sorumlu emniyet amiriydi. Naib, yargı işlerinde kadının yardımcısıydı ve kadının yetki alanı içinde ulaşamadığı yerlerde, onun adına hüküm verirdi. Osmanlı şehir yönetimi, esas itibariyle mahalle düzeyinde örgütlenmiş bulunmaktaydı. Kadının belediye hizmetlerinden sorumlu yardımcısı muhtesipti. Kısaca, Osmanlı kent yönetimi, geleneksel toplum düzeni içinde başta kadılık olmak üzere, esnaf kuruluşları ve vakıflar tarafından birlikte yürütülmekteydi. belediye yönetimi, Tanzimat'tan sonra yönetim sistemimize girmiştir. Osmanlı kentinde modern belediye ise, 19. yüzyılın olgusudur.Hem Tanzimat hem de Meşrutiyet dönemlerinde idarede merkeziyetçi bir devlet yapısı oluşturulmuştur.Osmanlı Devleti’nde ilk belediye 1854 yılında İstanbul'da “Şehremaneti” idaresinin kurulmasıyla doğmuş oldu. ***1876 Kanun-i Esasi(112.madde belediye kurumunun yönetim kurumu olması) ve ardından yayınlanan Vilayet Belediye Kanunu sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nda belediye örgütleri kurulmaya başlanmıştır. 1877'de yayınlanan Vilayet Belediye Kanunu'na göre her kent ve kasabada bir belediye meclisi kurulacaktır. **Tanzimat öncesi egemen olan ademimerkeziyetçi yapı, yerini Tanzimat sonrasında merkeziyetçi bir yapıya bırakmıştır. YASAL ÇERÇEVE Osmanlı mirası devralan Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk yasal düzenleme 1921 ve 1924 tarihli Anayasalardır. 1982 Anayasası idari yapılanmayı (md.126 )ve yerel yönetimlerin tiplerinin özelliğini (md. 127 )belirlemiştir.Anayasa’ya ilave olarak yerel yönetimlerle ilgili diğer yasal düzenlemeleri şöyle sıralayabiliriz: *1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanunu *1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu *1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu *1981 tarihli ve 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun *1984 tarihli ve 2972 sayılı Mahallî İdareler İle Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun *1984 tarihli ve 3030 sayılı Büyükkent Belediye Kanunu *2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu *2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu *2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu *2005 tarihli ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu, yerel yönetimlere yönelik temel kanunlardır. YEREL YÖNETİM TİPLERİ
Yerel yönetimin yönettiği belli bir coğrafya parçası ve burada yerleşik yaşayan bir insan topluluğu vardır. Türk yerel yönetim sistemi içinde: *köyde yaşayanların ortak ihtiyaçlarını karşılayan köy yerel yönetimi *nüfusu 5000’den fazla olan bütün yerleşimlerde belediyeler *metropol kentlerde büyükşehir belediyeleri ve *ilin özel yönetim işlerini ve özel çıkarlarını yönetip gözeten ve ili temsil eden il özel idaresi (81 il özel idaresi bulunmaktadır.) **Ülkemizdeki köy sayısı 2008 yılı itibariyle 34.349'dur. 2010 yılı itibariyle, büyükkent belediyesi 16, büyükkent ilçe belediyesi 143, il belediyesi 65, ilçe belediyesi 749,belde belediyesi 1.978 ve toplamda 2.951 belediye bulunmaktadır.
ÜNİTE 2=MERKEZÎ YÖNETİMLE İLİŞKİLER
Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği belgelerinde yer alan ve Türkiye'nin de onayladığı evrensel belgeler önemlidir. Bu belgelere göre, yerel yönetimler ülkenin yönetim sisteminin bütünlüğü içindeki bir kuruluştur ve yerel yönetimlerin kuruluş ilkeleri, görev ve yetkileri, gelir sistemleri yasama organı tarafından belirlenir. Merkezî yönetim yerel yönetimlerin uyması gereken temel kuralları, strateji ve hedefleri belirler. Yerel yönetim,doğrudan uygulayıcıdır. Yerel yönetimlerin değişmez nitelikleri:
1)Yerel yönetimler demokratik sistemin vazgeçilmez ve etkili bir aktörüdür.
2) Yerel yönetimler özerk kuruluşlardır.
3) Yerel yönetimler halk katılımına olanak tanıyan yönetsel birimlerdir.
4) Yerel yönetimler, mahallî düzeydeki kamu hizmetlerinin halka doğrudan ve etkin olarak sağlanmasında merkezî yönetime göre daha başarılıdırlar.
5) Halka en yakın yönetim birimi olan yerel yönetimlerin yerel halka,hemşerilere karşı duyarlılığı ve sorumluluğu yüksektir.
Merkezî devlet, yerel yönetimlere yönelik politikalarıyla bu kurumların yapı, rol ve fonksiyonları ve dolayısıyla sosyal politika alanındaki rol ve etkinliği üzerinde bütünüyle belirleyicidir.
YEREL YÖNETİMLERİN SOSYAL POLİTİKAYA KATKILARI
Devletin toplumda refah ve sosyal koruma sağlamak amacıyla uyguladığı politikalar bütününe sosyal politika denir. Sosyal politika genel olarak sağlık, eğitim, konut,sosyal güvenlik, istihdam ve sosyal hizmetler alanlarındaki kamu hizmetlerini kapsamına alır. Yerel yönetimlerin ülke genelinde sosyal politikaya temel katkısı,merkezî yönetimin stratejik olarak belirlediği kamusal hizmetleri sunmasıdır. Sosyal politika Amacı,sosyal ve ekonomik riskler altında bulunan bireylere ve ailelere
destek olmaktır. Endüstri Devrimi’nden önce sosyal politikanın kapsam ve alanını toplumdaki yoksul ve özbakımını yapamayan kişiler ve bunların ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik sosyal refah hizmetleri meydana getirirken, 19. yüzyılda sosyal politika,işçi sınıfının korunmasına yöneltmiştir. 20. yüzyılın ilk yarısından sonra ise Kadınların çalışma hayatına katılımını kolaylaştırıcı önlemler, çocuk ve yaşlıların bakımı, çevre politikaları, madde bağımlılığı ve cinsiyet ayrımcılığı gibi sosyal sorunlar sosyal politikanın ilgi alanına girmiştir. Yerel yönetimler, sosyal politikanın sağlanmasına
temelde kamu hizmeti işlevi çerçevesinde merkezî idarenin bölgesel düzeydeki temsilcisi veya ortağı rolünü üstlenerek katılmışlardır. Yerel yönetimler merkezî yönetimle birlikte kamu hizmetlerini yerine getiren kuruluşlar olarak daha çok, geniş anlamda sosyal politikanın konusuna giren hizmetlerin yerine getirilmesinde görev almaktadırlar.Sosyal politika bölgesel nitelikli değil, ulusal düzeydeki politikalardır.
Kamu sektörü istihdamının önemli bir kısmı yerel yönetim birimleri bünyesindedir. Sonuçta yerel yönetimler,kamu hizmetinin sağlanmasına katılımlarının yanı sıra, dar anlamda sosyal politika alanında önemli işlevler üstlenen kurumlardır.
YEREL YÖNETİMLERİN ELEŞTİREL DEĞERLENDİRMESİ
Yerel Yönetimlerin Olumlu Özellikleri: Yerel toplumun üyelerinin yönetime dâhil olması yerel yönetimi şekillendiren temel unsurlar arasındadır ve toplum katılımı yönetim olgusunun vazgeçilmez bir öğesidir.
rın toplumsal kültürü ve eğitim düzeyinin yerel yönetimlerin gelişmesini etkilediği ve yerel yönetimlerden beklenecek yararların bu ölçülerde çeşitlenebileceği bilinmektedir.
-devlet içinde ulusal birliğin sağlanması için gerekli kuruluşlar olarak kabul edilmektedir. Özerk olarak oluşturulacak bu sistemle halkın bazı inisiyatifleri kendi elinde göreceği, devlete olan güven ve bağlılığını artıracağına inanılmaktadır.
yönetimce karşılanmasının olanaksız oluşu yerel yönetimlerin diğer bir olumlu özelliğidir. Ancak kamu hizmetlerinin merkez ve yerel yönetimler arasında nicelik, nitelik ve oran bakımından paylaşılması konusu her ülkenin siyasal, tarihi ve idari şartlarının farklı olması nedeniyle farklı yanıtlar bulmaktadır.
hizmetlerinin iyi bir şekilde yerine getirilmesi için gerekli olan sermaye ve uzmanlaşmayı sağlayabilmesi,bölgelerarası eşitsizlikleri tarafsız harcama ilkesiyle giderebilmesi gibi olumlu özellikleri vardır.Ancak bu yararları gerçekleştirirken kırtasiyeciliğe,memurların merkeze hoş görünmek uğruna kamu hizmetlerini aksatmasına, çoğu zaman gereksiz memur kadrolarının oluşmasına ve memur sayısının kabarmasına,zaman zaman gereksiz hizmet şekilleri oluşturulması na, kamu kaynaklarının kaybına yol açmaktadır. Yerel yönetimler, merkezî yönetimin bu tipte olumsuz yanlarını engellemek amacıyla kurulurlar.
ygun bir zemin olması ve gerekli düzenlemelerin yapılmış olması şartıyla ekonomik ve sosyal kalkınmanın alt yapısını oluşturabilecek yönetim birimleridir.
olduğu öngörülmektedir.
uygulamalar karşısında siyasal iktidarlar üzerindeki baskıların azalabileceği,siyasal gerilimlerde azalmalar olabileceği ileri sürülmektedir.
kökleşmesinde önemli katkıları olabilmektedir.
Yerel yönetimler,devletin sorumluluklarını toplum üyeleri ile paylaşmasını sağlayabilir. Yerel yönetimler,toplumda demokrasi kültürünün gelişmesine katkı yapabilir.
Yerel Yönetimlerin Olumsuz Özellikleri:Aşırı bir yerinden yönetim ve çok geniş yetkilerle donatılmış bir yerel yönetim sistemi, ulus-devlet için ülke birliğini bozucu etkilerde bulunabilir;bölgeler arasında olumsuz rekabetlere,kaynakların kaybına yol açabilir. Mevcut rejim içinde yürütülmek istenilen politikaları tehdit eden bir çatışma ve mücadele varsa, merkezî yönetim,yerel yönetimlere bölünme ve parçalanma endişesiyle daha az önem vermektedir.
nin merkezî yönetim tarafından denetlenmeden yalnızca yerel yönetimler tarafından sunulması, kamu hizmetlerinin tüm ülkeye eşitlik ilkesi doğrultusunda yayılmasına engel olabilir. Çünkü kaynaklar ve çeşitli olanaklar ülkenin her yerinde eşit olarak bulunamaz. Her ilin kaynakları değerlendirme gücü ve gelişmişliği de birbirinden farklıdır.
TÜRKİYE'DE YEREL YÖNETİMLERİN SORUNLARI
Türkiye'de,ülke gündeminin devamlı olarak bir yerel yönetim sorunu vardır. Konuyla ilgili yaygın olan görüş; bugünkü durumuyla yerel yönetim birimlerimizin Türk toplumunun isteklerini karşılayabilecek, demokratik, katılımcı, saydam, etkin ve verimli bir yönetim yapısına sahip olmadığıdır. Sorunların geçici olmadıkları bilinmektedir. Bunun nedeni, yerel yönetim düzeninin Cumhuriyetten bu yana toplumun ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuki yapısında meydana gelen sürekli değişikliklere uyum sağlayabilecek bir biçimde düzenlenememiş olmasıdır. Ülkemiz yerel yönetimlerinin sorunları:
si
Merkezîyetçilik: Ülkemiz yönetim teşkilatlanmasının en önemli özelliği yetki, kaynak ve olanakları başkent örgütlerine veren yönüdür. Cumhuriyet Dönemi dâhil, yerel örgütlenmeler hep zayıf, bağımlı ve ikincil nitelikte olmuştur. Yerel yönetimler, merkez yönetimine yardımcı ve destekçi şube kuruluşlar olarak düşünülmüş, başta yetki devri ve maliye olmak üzere birçok konuda bütünlük endişeleriyle güçlenmelerine ve yeterince özerkleşmelerine izin verilmemiştir. Merkezî kamu yönetimi anlayışı işlem ve hizmetlerin yapılma hızını ve karar verme süreçlerini yavaşlatmaktadır. Merkez yönetiminin yerel yönetimler üzerindeki aşırı vesayet uygulamaları, yetki genişliği ilkesinin etkin olarak uygulanamaması ve merkez bürokrasisinin aşırı derecede büyümesi gibi nedenler hızlı karar alınmasını güçleştirmekte; bazen yerel düzeyde bir günde alınabilecek bir kararın alınması aylarca sürebilmekte; bunun sonucunda hizmetler gecikmekte ve
maliyetler artmaktadır. Pratik yöntem ve tekniklerle çözülebilecek hemen her hizmet için ayrı bir birim oluşturulması da kamu cari ve yatırım harcamalarını artırmaktadır.
!!! İllerde ortaya çıkan sorunların çözümünün sürekli merkezde aranması sonucu milletvekilleri ve bürokratlar zamanlarının büyük bölümünü iş takiplerine harcamakta ve kendi asli görevlerini yerine getirememektedirler.
!!!Yerel hizmetlerin büyük bir bölümü (köy yolları,köy içme suları ve köy imamının atanması vb.) merkezî yönetim kuruluşları tarafından yürütülmektedir.Son karar verme yetkisinin ağırlıklı olarak merkezde olması halkın hizmetlere ulaşabilmesini güçleştirmektedir.
Kırsal Alanda Yönetim Boşluğuiğer bir konu kırsal alandaki yerleşim birimlerinde oluşan yönetim boşluklarıdır. İl özel idareleri,aslında kendilerine özgü görevleri ve kendi hür iradeleriyle harcama yapabilecekleri bir bütçeleri olmayan yetkileri sınırları kurumlar durumundadır. Köyler ve küçük belediyeler ise yerel ihtiyaçları karşılayacak yapı, örgüt ve parasal güçten yoksundurlar.
!!!Kırsal alanlarda yönetim boşluğu sorunları yaşanmakta ve buralarda görev yapan kaynak yetersizliği nedeniyle yeterince hizmet sunamamaktadır.Kırsal alandaki idari boşluğun giderilmesi için, yerel düzeydeki hizmetlerin yerel yönetim yetki ve sorumluluğuna bırakılması, yerel yönetim birimlerinin yetkilerini bir başka birimle paylaşmadan doğrudan kullanabilmesi gerekmektedir.Bir diğer konu da, yerel birimin sorumlu olduğu nüfus ve alana ilişkin ölçek ile yerel birime yüklenen görevlerin ağırlığı arasındaki dengenin gözetilmemesi sorunudur.
Gelir Paylaşımı ve Harcama Sorunları: Yerel yönetimlerin gelir paylaşımı ve harcamayla ilgili temel sorunu büyük ölçüde merkezî yönetime mali olarak bağımlı olmasıdır. Ülkemizde kamu harcamalarının ortalama %15'i yerel yönetimlerce, %85'i merkez yönetimince yapılmaktadır.
Eş Güdüm Zorlukları: Yerel yönetimlerin sorunlarının bir diğeri, alan bakımından koordinasyon zorluklarının yaşanmasıdır. Benzer hizmetlerin birbirinden farklı kurumlar ve idari yapılar eliyle yürütülmesi ve bunlar arasında eş güdüm olmayışı da temel bir sorundur.
Demografik Sorunlar: Kentlere yönelen sürekli göç nedeniyle,kırsal bölgelerdeki hizmetler ve yatırımlar azalmakta, kentlerdeki hizmetlerin yeterli düzeyde verilmesi de zorlaşmaktadır. Zira yerel hizmetlerin finansmanı yerel birimlerin geliriyle orantılıdır ve nüfusu gittikçe azalan bir yörenin geliri de azalıyor, demektir. Bu durumda yerel yönetimlerin, hemşerilerine eşit standartta hizmet sunabilmeleri zorlaşmaktadır.
Yerel Yönetimler Arasındaki Eşitsizlikler: Yerel yönetimlere verilecek mali kaynakların belirlenmesinde yalnızca nüfus ölçütünün kullanılması yeterli bir ölçüt olmaktan uzaktır.
Katılım Olanakları Sınırlaması: Türkiye'de yerel halk, bölgelerindeki hizmetler üzerindeki kararlara kendi tercihleri yönünde katılma haklarından yeterince yararlanamamaktadır. Katılma sorununun temel kaynağı, merkezî yönetimin yerel yönetimleri çok sıkı bir denetim altında tutması ve temel karar alma süreçlerinde rol sahibi olmasıdır. Ülkemizde vesayet denetimi yetkisi, yerel birimleri merkeze bağımlı tutmak amacıyla kullanılmaktadır. Anayasa, vesayet denetimini yalnızca "hukuka uygunluk" ilkesiyle sınırlandırmamış, yetkiye "yerindelik" unsurunu da eklemiştir. Anayasa’da vesayet denetimi amaçları içinde sayılan "toplum yararının korunması" ve "mahallî ihtiyaçların gereği gibi karşılanması" ilkelerini, objektif ölçütlere bağlamak çok zordur.
Siyasi Baskılar: Hükümetle aynı siyasi partiden olmayan yerel birimler, merkezîn mali desteğinden yoksun bırakılabilir. Anayasa’ya göre yerel yönetimlerin kendi aralarında birlik kurmaları, Bakanlar Kurulu iznine bağlıdır. Bunun yanında 1982 Anayasası İçişleri Bakanı’na, yerel yönetim organlarını ya da üyelerini geçici bir önlem olarak görevden uzaklaştırma yetkisi vermiştir.
İdari Kapalılık: Yerel yönetimlerin idari saydamlık,yönetimde halka açıklık ilkesi ve halkla ilişkiler açısından da önemli sorunlar taşıdığını görebiliriz.İdareye, toplumdan uzaklaşmış olması ve tamamen kamu çalışanlarına teslim edilmesi nedeniyle bürokratik idare ya da teknokratik idare denebilmektedir.
Hemşerilik Bilincinin Gelişmemesi: Hemşerilik bilincinin gelişmemesi sorunu yerel toplumların, yerel yönetimleri seçimler arasındaki dönemlerde etkili biçimde denetlemelerini, yerel hizmetlerin yürütülüşü ile ilgili isteklerini ve dileklerini yerel yönetimlere yansıtmalarını da geniş ölçüde önlemektedir.
Güçsüzlük: Yerel yönetim birimlerimiz yeterince güçlü değildir. Birçok küçük belediye teşkilatı personel maaşlarını ödeyemeyecek durumdadır.Büyük olduğunu varsaydığımız belediyeler de, bütçelerinin % 60-70'lik önemli bir kısmını personel giderine ayırmak zorunda bırakılmaktadır. Bu durum belediyelerin asli işlevi olan yerel ihtiyaçları karşılamak için yapılacak yatırımları olanaksız kılmaktadır.
Personel Rejimi: Yerel yönetim birimleri olan belediyelerde nitelikli personel çalıştırma konusunda sorunlar vardır. Ayrıca siyasi etkilerle ihtiyaç fazlası personel istihdamı da yapılabilmektedir. Hizmetin en temel unsuru insan gücüdür.
Plansız Yapılaşma ve Kentleşme: Göçlerle sürekli büyüyen kentlerimizde imar planlarının olmaması, kontrolsüz yapılaşma ile gecekondulaşma ve çarpık kentleşme sorunları; içme suyu ve kanalizasyon sistemlerinden başlayarak tüm alt yapı bozulmalarının, hizmet gelirlerinden yoksun kalınmasının ve çeşitli çevresel kirlenmelerin nedeni olmaktadır. Kent planlarının geleceğe yönelik ve uzun vadeli ölçeklerde hazırlanması, ucuz,seri ve sağlıklı yapılaşma tekniklerinin tespiti belediyelerin asli görevlerindendir. Çağımızda, ulusal sınırları aşarak tüm dünyayı tehdit eden nükleer ve kimyasal kazalar ile hazırlıksız yakalanılan doğal afetlere karşı önlem alan yeni bir yönetim anlayışı yerel yönetimlere kazandırılmalıdır. Çevre sorunları konusunda yerel ve ulusal ölçek dışında uluslar arası boyutta önlemler alınması gerektiği de göz önüne alınmak zorundadır. Hızlı kentleşme ile ortaya çıkıp baş edilmesi güç bir hâl alan diğer bazı sorunları; konut açığı, gecekondulaşma, alt yapı yetersizlikleri, artan motorlu araç sayısına uygun olmayan yetersiz ulaşım sistemi, yüksek oranda trafik kazaları, kontrolsüz gelişme, çevre kirlilikleri, kırdan kentlere yığılma olarak özetleyebiliriz. Yerel yönetimlerin mevcut yönetimin yapısı, kaynakları ve dolayısıyla hizmetleri, artan kentsel ihtiyaçlara cevap vermekte yetersiz kalmaktadır. Bu durum, yerel yönetimleri, özelleştirme gibi yeni hizmet yöntemleri ve kaynakları bulmaya zorlamaktadır.
ÜNİTE 3
Demokrasiyle yerel yönetimler arasındaki ilişkiye bakılacak olursa, yerel yönetimler, demokrasi adına insanın özgürleştirilmesinde ve insanların demokratik eğilimlerinin kuvvet-lendirilebilmesinde birincil kuruluşlar olarak değerlendirilebilir. Buna bağlı olarak da demokrasinin başlıca öğelerinden olan, ancak yerel ölçekte de biraz daha farklı şekillerde değerlendirilen; yurttaş katılımı, çoğunluk ilkesi, liderlerin danışmaya önem atfetmeleri ve seçmene karşı hesap verme ihtiyacı duymaları gibi olgular, demokrasi ve yerel yönetim arasındaki ilişkiyi gösteren en önemli argümanlar olarak sıralanabilir. **Günümüzde demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri olarak kabul edilen yerel yönetimlerin, görev ve gelirlerin bölüşümü konusunda yeterli yetkilerle donatılmaları gerekmektedir. Bunun için
de yerel yönetimlerin mali ve idari özerkliğe sahip olmalarının şart olduğu görüşü hâkimdir. Yerel yönetimlerin mali ve idari özerkliğe sahip olabilmesi için yerel demokrasinin ilkelerine bağlı kalmaları gerekmektedir. Bu gerekliliğe bağlı olarak “yerel demokrasinin ilkeleri” aşağıda kısaca tartışılmıştır. 1-Demokratik Davranış İlkesi: demokrasinin işlerlik kazanması ve sürdürülebilmesi genel anlamda halkın katılımına bağlı olması gerektiği genel bir kabuldür. Çağımız demokrasilerinin en önemli unsuru katılımdır. Vatandaşların demokratik ilkelere ve davranışlara olan alışkanlıkları ilk olarak yerel yönetimler aracılığıyla kazandırılacaktır. Bu sebeple yerel yönetimlere “demokratik terbiye kuruluşları”da denilmesi mümkündür. 2-Etkinlik ve Verimlilik İlkesi: 3-Sosyal Adalet İlkesi: Yerel yönetimler, demokrasinin başlangıç yeri olması yanında insan haklarına saygılı olmanın yerel düzeydeki güvencesi olarak görülmektedir. Belediye sınırları içerisinde hiç kimseye ikinci sınıf insan muamelesi yapmadan, vatandaşlar arasında birlik ve beraber -lik düşüncesinin oluşturulabilmesi ve geliştirilebilmesi için belediyeler adaletli davranmaya mecburdurlar 4-Açıklık (Şeffaflık) İlkesi: Yerel yönetimlerin karar verme ve uygulama süreçleri ne kadar açık olursa, halk katılımı ve denetimi de o kadar sağlanmış olacaktır. 5-Tarafsızlık İlkesi SİVİL TOPLUM GİRİŞİMLERİ VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI TANIMLARI Toplumlar, özelliklerine göre, formel ya da enformel yapılar içinde vatandaşların gönüllü katılımına olanak sağlamaktadırlar. Bu itibarla demokrasinin sürdürülmesinde vatandaşların bireysel ya da örgütsel olarak toplumsal faaliyetlere katılımı oldukça önemlidir. Toplumun gündemiyle yakından ilgilenen, insanların katılımcılık ruhunu geliştiren sivil toplum kuruluşları, ortak amacı toplumları etkilemek olan çok çeşitli çalışma grupları oluşturabilen, bilişim teknolojisinden yararlanabilen, toplumların gelişmesi için gerekli işlevlerin yerine getirilmesinde tüm toplum katmanlarının rol almasını sağlayabilen, üyelerinin dışındaki bireyleri de çalışmalarına katabilen kuruluşlardır. Sivil toplum kuruluşları, katılım ve demokrasi arasında kurulan bağın işlevselliği demokratik kurum ve kuralların benimsenmesi, işlerlik kazanması ve sürdürülmesi boyutlarında kendini göstermektedir. Sivil toplum kuruluşları kararların katılımcılar tarafından ortaklaşa alındıkça birlik ve taahhüt duygusunun kuvvetleneceğinden hareketle kendine güveni, otonomiyi, eleştirisiz otoriteyi kabul etmemeyi insanların kendi kaderlerini kontrol etmeleri gerektiğini benimsenmesi gereken değerler olarak görmektedir. **Gönüllülük temeline dayanan sivil toplum kuruluşları halkın taleplerinin yönetime iletilmesinde önemli bir araçtır. 1980 sonrasında gerek dünyadaki gelişmeler gerekse bunların yansıması olarak ülkemizdeki gelişmeler sivil toplum kuruluşlarının önemini daha da artırmış **Yerel yönetimlerle demokrasi arasındaki ilişki, neo-Liberal düşünürlerce de özellikle vurgulanmaktadır. Hayek ve Nozick gibi düşünürler, kişi özgürlüğü, çoğulculuk, merkezî yönetimin sınırlandırılması üzerine çalışmalar yapmaktadırlar. Hayek, yerel yönetimlerle demokrasi arasında doğrudan bir bağ kurarak, yerel yönetimlerin yeterli ölçüde gelişmediği yerlerde demokrasinin sağlıklı işlemeyeceğinin altını çizmektedir. Bu görüşler çağdaş demokrasinin kurulma ve gelişmesinde yerel yönetimlerin vazgeçilmez rollerini ortaya koymaktadır. **sivil toplum kavramı, “Devlet denetimi veya baskısının ulaşamadığı veya belirleyici olmadığı alanlarda, bireylerin/grupların devletten izin almadan, kovuşturmaya uğrama korkusu taşımadan ve ekonomik ilişkilerin baskısından da büyük ölçüde bağımsız olarak hareket ederek tutum belirleyebildikleri, sosyokültürel etkinliklerde bulunabildikleri gönüllü ve rızaya dayalı ilişkilerin, etkinliklerin ve kurumların oluşturulabildiği bir toplumu ifade eder. Sivil toplum kuruluşlarının (STK) tanımları göz önüne alınarak bazı ortak özellikleri şu şekilde gruplandırılabilir: • Genel olarak kamusal alandaki tüm bireylerin katılımına açık kuruluşlar, dernekler, sivil oluşumlar gibi yurttaşların gönüllü katılımı ile oluşan birlikteliklerdir. • STK’ların siyasal iktidar karşısında özerk ya da bağımsız olmaları esastır. • Tek renkli değildirler, heterojen yapıdadırlar.
• STK’lar yasal kurumlardır. Bu nedenle bu kuruluşların kendi iç işlerinde insan haklarına saygı kurumsal düzeyde garanti altındadır. • STK’larda üyeler arasında sivil davranış ruhu egemendir. Bu nedenle aralarında karşılıklı saygı ve dayanışma ruhu ile hareket ederler. • STK’lar aynı zamanda ütopik bir potansiyeli bünyesinde barındırırlar. Bu kuruluşlar kendiliklerinden oluşmuşlardır. **Sivil toplum kuruluşları ile ilgili olarak değinilmesi gereken bir nokta, yerel yönetimlerin de sivil toplumun bir parçası olarak algılanması ve bu anlamda bir bütünlük taşıdığının söylenmesidir. Magnusson, belediyelerin devletin değil, sivil toplumun bir parçası olduğunu belirterek bu görüşü paylaşmıştır. ***Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşlarının Yerel Yönetimlerin Demokratikleşmesine Katkıları Sivil toplumların fazla olduğu ülkelerde güven daha fazla olmakta, bu da beraberinde ekonomik ve siyasal istikrarı getirmekte böylece demokratikleşme süreci hızlanmaktadır. Sivil toplum kuruluşları, bireysel taleplerin siyasi düzeyde yankı bulmasını sağlayan kuruluşlar olarak demokrasinin temsili düzeyden kısmen de olsa doğrudan düzeye taşınmasında öncü bir rol üstlenmekte ve çağdaş bir toplumun temel yapı taşı olarak yerlerini almaktadır. Halkla İlişkiler=Çağımızın mesleği olarak kabul edilen halkla ilişkiler, kamu ve özel sektör kuruluşları için zorunlu bir ihtiyaç hâline gelmiştir. •Halkla ilişkiler kavramının ortak özellikleri şu şekilde sıralanabilir: •Halkla ilişkiler, bir örgütle kamu kuruluşu arasında karşılıklı anlayışın kurulmasını amaçlayan, önceden düşünülüp tasarlanmış, planlı ve sürekli çabadır. •Halkla ilişkiler, bir işletmenin ya da özel ve kamu kuruluşunun bağlantı kurduğu, kurabileceği kimselerin anlayışı sempati ve desteğini sağlamak amacı ile yönetici ve girişimcilerin başvurduğu yöntemlerin tümüdür. •Halkla ilişkiler, kuruluşu halka tanıtmak ve halkı tanımak sanatıdır Kurumlara değer katan imajlarıdır ve imaja gösterilecek önem kurumların yapacakları en önemli yatırımlardan biridir. Halkla ilişkiler çalışmaları ile belediyelerin, akılda kalıcı,olumlu, saygın bir imajı oluşturulur ve sağlamlaştırılır. Olumlu bir kurum imajın oluşturulmasında ise halkla ilişkiler çalışmalarına verilen önem, etkili olmaktadır. Kamu hizmetlerinde kalite ve etkiyi artırma gayretleri ve demokratik devlet anlayışının bir gereği olarak, kamu yönetiminde şeffaflığın ve katılımın artırılması, kamuoyu denetiminin etkinleştirilmesi, halkın dilek ve beklentilerinin yönetimlerin kararlarına yansıtılarak daha sağlıklı çözümler oluşturulması tüm dünyada daha fazla önem arz etmeye başlamıştır. Özellikle son yıllarda Türkiye’de hızlanan şehirleşme, yerel yönetimlerin halkın katılımına ve verimli işleyen yönetim yapısına olan ihtiyacı artırmıştır. Yerel Yönetimlerde Halkla İlişkiler=Yerel yönetimler açısından halkla ilişkiler halkın siyasal bir alt birim olarak yerel yönetime sesini duyurmasını sağlamak kadar, bir yönetsel alt birim olarak yerel yönetimlerin kaynakları verimli bir biçimde kullanmasını denetlemesini; yerel yönetimlerin de halkın talepleri, yerel yönetimlerin olanakları ve işin gerekleri arasında bir uzlaşma yaratmasını ve bu konuda halkı bilgilendirerek destek kazanmasını; ayrıca bunun düzenli, sürekli, planlı bir biçimde yerine getirilmesini sağlamayı içermektedir. ***Gerçek belediyeciliğin temel amacı, iyi çalışan, başarılı belediyeyi gerçekleştirmektir. İnsanı ön plana alarak, bir başka deyişle, insan hak ve özgürlüklerini gözeterek, kent halkına karşı duyarlı, sorumlu ve saygılı davranış içinde yürüten halkın belediyesinin oluşturulması; böylece toplumsal, kültürel ve fiziksel nitelikleri ile yaşanmaya değer, kentlilerin övdükleri, gurur duydukları ve aynı nitelikleriyle torunlarına miras bırakabilecekleri bir kentin yaratılmasıdır. Bu nedenle belediyecilikte halkla ilişkiler çağdaş, demokratik ve saydam bir yönetim sistemi oluşturmanın gereğidir. **Bununla birlikte belediye içinde halkla ilişkiler biriminin yeri ve örgütleniş biçimi de önem taşımaktadır. Çünkü örgütlerdeki birimlerin önemi, bizzat yaptıkları işten başka, hiyerarşideki yerine göre de değişir. Bir genel müdüre veya müsteşara doğrudan doğruya bağlı olan, onun denetim ve gözetimi altında bulunan bir birimle; örneğin bir şube şefinin denetiminde olan bir birimin etkinliği aynı olmayacaktır. Bir birimin öteki birimlerle haberleşmesinde, eş güdümünde,
çıkan veya çıkabilecek anlaşmazlıkların çözümlenmesinde, emirlerin yerinem getirilmesinde birimin konumu önem taşır. Kısaca kurumlarda halkla ilişkiler biriminin teşkilatlanması, o kurumun halkla ilişkiler konusundaki başarısında etkili olmaktadır. **Halkla ilişkilerin işlevlerinden biri halkı tanımak, halkın belediyeyi nasıl algıladığını öğrenmektir. Tanıma yöntemleri ise, vatandaşın zihnindeki belediye algısını öğrenmenin en kolay yöntemlerinden biridir. Bu yöntemleri ile kent halkının zihnindeki belediyeye yönelik yanlış ve olumsuz algılar belirlenmeli ve bu yönde çalışmalar yapılmalıdır. Yerel Yönetimlerde Halkla İlişkilerin Amacı • Kamuoyunun kuruluşa ilişkin eğimlerini, tutum ve beklentilerini saptayarak kuruluşta uygun iyileştirilmelerin yapılması için önerilerde bulunmak • İnsan davranış ve tutumlarının gerçek nedenlerini anlamak • Örgüte ilişkin, kamuoyunda ortaya çıkmış olan yanlış anlamaları önlemek • Kuruluşla halk arasında karşılıklı saygı ve toplumsal sorumluluk duygularını geliştirmek • Özel çıkarlarla kamusal çıkarlar arasında uyum sağlamak • Mal ve hizmetlerin niteliklerinin geliştirilmesine katkıda bulunmak • Örgütün kurumsal kimliğinin oluşturulması ve benimsetilmesine yardımcı olmak • Demokratik değerlerin gelişmesine katkıda bulunmak Yerel Yönetimlerde Halkla İlişkilerin Temel İlkeleri A. Dürüstlük B. İnandırıcılık C. Yineleme D. Bütçe Yönetime Katılmanın Tanımı Yönetime katılmanın oldukça farklı tanımları bulunmaktadır. Bu tanımların ortak özelliği, katılmayı yurttaşın yönetimde söz sahibi olması olarak görmeleridir. Yönetime katılmada birincisi “yönetim”, ikincisi “yurttaş” olmak üzere iki temel unsur söz konusudur. Katılma, bu iki unsur arasındaki etkileşimin değişik boyutlarını anlatan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel anlamda yönetime katılımdan, anayasal demokratik ülkelerde yurttaşların siyasal sistemde alınan çeşitli kararları etkilemek amacıyla yapmış oldukları eylemlerin tümü anlaşılmaktadır. a) Geleneksel Katılma Türleri • Oy verme • Seçimlerde aday olma
• Kamu yönetimine girme • Devlete karşı dava açma b) Yeni Katılma Türleri: Kamu yönetimine geleneksel katılma biçimlerinin dışında, özellikle 1970’lerden sonra, yeni katılma biçimleri ya da diğer bir ifade ile sivil itaatsizlik olarak adlandırılan davranış biçimleri dikkati çekici bir şekilde artmıştır.Bu tür eylem biçimlerinin günümüzde sıklıkla kullanıldığı görülmektedir. Bu eylemlerin bazıları şunlardır: • Oturma, işgal • Ağaçların kesilmesini engelleme, ağaçlara sarılma • Dilekçe vermek, mektup yazmak • Anket düzenlemek • Afiş, bildiri, para toplama • Kendini zincirleme, yol kapatma Yönetime katılma biçimleri ile demokrasinin gelişimi ve mutlak iktidarların sınırlandırılması arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Gönüllülük Tanımı :Bireylerin tek başlarına üstesinden gelemeyecekleri farklı sorunlar karşısında, bir araya gelerek, iş birliği içerisinde “vatandaşlığı” öğrenip uyguladıkları sivil yapıların önemi giderek artmaktadır. “Gönüllülük” ve “hizmetlere gönüllü katılım” sadece yerelde değil, ulusal ve uluslararası alanda da önemini hızla arttıran kavramların başında gelmektedir. **Gönüllülüğün tanımlanmasında son değerlendirmelere göre “kamusal iyilik amacıyla girişilen her türlü faaliyet” niteliği ön plana çıkmaktadır. Gönüllülüğün tanımlanmasında gönüllülüğün üç anlamı öne çıkmaktadır. Bunlardan ilki gönüllülüğün aktif üyeliğe dayanması; bireyin, üyesi olduğu organizasyon için fazladan faaliyette bulunmasıdır. Diğer kullanımda gönüllülük,aktif vatandaşlık çerçevesinde topluma karşı hissedilen sorumluluk çerçevesinde girişilen faaliyetler biçiminde değerlendirilmektedir. Son olarak gönüllülük, bedelsiz olarak kamusal yarar amacıyla
gerçekleştirilen çeşitli faaliyetler olarak görülmektedir. Yerel Yönetimlerde Gönüllülük :Günümüzde yaşanan ekonomik, teknolojik vb. değişim, kamusal hizmetlerinin üretimini ve sunumunu doğrudan etkilemektedir. Yerel nitelikli hizmetlerin karşılanmasında ve etkin, eşit, adil ve ihtiyaçlara uygun biçimde dağıtımında yaşanan güçlüklerin yanında, yerel yönetimlerin mali alt yapılarının elverişsizliği hizmetin üretimi ve dağıtımı açısından alternatif yapıların oluşmasına da yol açmıştır. Bu itibarla kamusal mal ve hizmetlerin üretilme süreçlerine vatandaşların bir şekilde zamanını ya da parasını sarf ederek katılması, hizmet maliyetlerini düşürücü, kaliteyi de artırma potansiyeli yüksek bir alternatif hizmet sunma yöntemidir. Gönüllü katılımın özellikle yerel yönetimlerde hizmetlere katılımın önemli bir alternatifi olduğu ortadadır. Örneğin, ABD’de tüm yerel yönetimlerin %70’inden fazlasında hizmetlere gönüllü katılımın bir şekilde sağlandığı; özellikle ABD’nin üçte ikisine hizmet sunan 25 bin gönüllü itfaiye teşkilatında toplam istihdamın %80’ine denk gelen bir milyondan fazla itfaiye erinin gönüllü çalıştığı dikkate alınırsa konunun önemi de kavranacaktır.
ÜNITE 4= GELİŞMİŞ ÜLKELERDE YEREL YÖNETİM YAPILARI
**Fransa, Portekiz,İtalya, Belçika ve Türkiye gibi ülkelerde “Fransız Modeli” hâkimdir. Bu modele göre,yerel yönetimler anayasa ile güvence altındadır ve belli bir statüsü bulunmaktadır.Yerel yönetim birimlerin varlık sebepleri işlevsel olmaktan çok siyasaldır.
**Anglosakson geleneği anayasal bir statüye sahip olmayan yerel yönetimler, federal devlet ya da eyaletlerden ayrı bir kişi olarak da kalmaya özen göstermektedirler. ABD, Kanada ve İrlanda.
**Kuzey ve Orta Avrupa ülkelerinde etkili olan modelde ise, yerel yönetimler kendilerine yasa ile verilmiş yetkilerin dışında ve üstünde genel bir yetkiye sahiptir. Bu sistemde çeşitli yönetim basamakları arasındaki ilişkileri yöneten katı yöntemsel kurallar vardır. İsveç, Norveç ve Danimarka.
ABD’DE YEREL YÖNETIMLER
ABD), çoğulcu demokrasiye dayalı, başkanlık sistemiyle yönetilen federal bir cumhuriyettir. Yönetim sistemi üç kademeli bir yapı çerçevesinde şekillenmıstır.İlk düzey faderal devlet,ıkıncı duzeyı eyaletler,ucuncu duzeyı ıse yerel yonetımlerdır.
***ABD, federal yapısının belirleyici özelliğini,“ademimerkeziyet” anlayışının bütün yönetim mekanizmalarına hâkim kılınması oluşturmaktadır. Bu anlayışın bir gereği olarak, görevleri, mali kaynakları ve sorumlulukları anayasada tanımlanmış olsa da, ikinci düzey yönetim kademeleri
olan eyaletler içişlerinde tümüyle serbesttirler. Üçüncü düzey yönetim kademesini oluşturan yerel yönetimler ıse ademimerkeziyet anlayışının etkısındeler.
***ABD mahallî üniteleri idari düzen açısından, esas itibariyle yerel kendi kendini yönetim ilkesinin bir sonucu olan demokratik ademimerkeziyet ilkesine göre kurulmuşlardır. Böylece Amerikan yerel yönetim sistemi, tek merkezli bir niteliğe sahip olmaktan son derece uzaktır.
ABD’de Yerel Yönetimlerin Tarihçesi ve Siyasal Temelleri
*** 19. yüzyılın başlarında “local government” (yerel hükümet) terimi ekseninde yerel yönetimler doğmaya başlamıştır. İngiliz-Amerikan geleneği Amerika Birleşik Devletleri’ndeki mahallî idarelerin ortaya çıkışında etkili olmuştur. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında her biri itfaiye, kanalizasyon, su vb. birçok hizmeti sağlamak için vergi toplama yetkisine sahip olan özerk mahallî idare yönetimleri ortaya çıkmıştır.
***Amerika’daki yerel yönetimler aşağıdan yukarıya doğru devlet yapısı içerisinde yer almıştır. ABD’de yerel yönetim anlayışı ekonomik,sosyal ve politik süreçlere katılım olarak kendini göstermektedir.
***ABD’de özerk belediyecilik hareketi 1875 Missouri Anayasası ile yasallaştı.Özerk belediyecilik (municipal home rule) akımı,belediyelerin yerel nitelikteki işlerine üye devletlerin (state) ya da eyaletlerin karışmasına izin vermez; kamusal ve toplumsal hizmetlerle kolluk görevlerini yerine getirebilmeleri için, belediyelere gerekli yetkilerin ve kaynakların verilmesini öngörür.
(Özerk belediyecilik=“kesin karar alma yetkisi, merkezî idarenin yersiz etkilerinden arındırılmış olma ve parasal açıdan bağımsız olma”)
Günümüz ABD’sinde Yerel Yönetim Sisteminin Genel Özellikleri
Mevcut yerel yönetimleri sınıflandırırken, Amerikan sistemi ile Türk sistemi arasında tam bir karşılaştırma yapmak ve yerel yönetim birimlerini birbirleri ile eşleştirmek mümkün olmamaktadır. Genel olarak yerel yönetimler için CountiesMunicipalities, Townships, School Districts, Special Districts şeklinde bir sınıflandırma yapılmaktadır.
NOTè ABD’de yerel yönetimler köken olarak İngiliz ekolünü andırır.
ABD’de Yerel Yönetim Birimleri ve Yönetsel Yapıları
County=Eyaletlerin kendi sınırları içerisindeki en büyük mahallî idare birimi olan county’ler, bazı hizmetlerin yürütülmesinde üye eyalet adına, onun uzantısı gibi davranarak etkin rol oynar.
*** Connecticut ve Rhode Island dışında ABD’yi oluşturan üye federe devletlerin (eyaletlerin) tümünde var olan county’ler, New England eyaletindeki sadece yargı görevini ifa eden County Louissiana’da “Parish” adını alır. Genellikle bir yargı mercii olarak üye devletin ceza kanununu uygulayan county’ler, eyaletlerin vergileri ile mahallî vergileri tahsil eder, seçim yerleri ile seçim görevlilerini tayin eder ve seçimleri uygular. Okulları ve kütüphaneleri yönetir, yolları koprulerı yapar.
*** County’lerin teşkilat yapısı için tek tip bir yapıdan söz etmemiz mümkün değildir. County meclisleri, seçilmiş idari görevliler,atanmış görevliler(sağlık müdürü, yol müdürü,tarım müdürü) meclis ihtisas komisyonları(sağlık,hastane, kütüphane, seçim) olarak dörde ayırabiliriz.Bunlardan County meclisi, birden fazla üyeden oluşan karar alma ve yürütme organıdır.Üye sayısı 3-50 arasıdr.
Municipality=Turkce anlamı beledıye demektır. ABD’de municipality daha çok yoğun nüfuslu küçük yerleşim birimlerinin yerel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak kurulmuş yerel yönetim birimidir. Municipality’lerin hak ve yetkileri ise, vergilendirme ve borç alma yetkisi; sağlık, güvenlik ve adabı koruma ve geliştirme yetkisi; belirli amaçlarla istimlak yapma hakkı; belirli kamu kuruluşlarını işletme ve kanunları cebrî olarak uygulama yetkisi şeklinde sıralanabilir. Municipality’ler, belediye başkanlı meclis sistemi, profesyonel yöneticili meclis sistemi ve kent komisyonu şeklinde sınıflandırılabilir.
a) Belediye Başkanlı-Meclis Sistemi=Bu sistemde seçilmiş bir belediye meclisi vardır. Belediye başkanları her eyaletin özel kanunlarına göre değişen yetkilere sahiptirler. Bu nedenle bu sistem
güçlü belediye başkanı ve zayıf belediye başkanı olmak üzere iki alt bölüme ayrılarak incelenebilir. (Güçlü Belediye Başkanı ve Zayıf Belediye Başkanı)
b) Belediye Meclisi-Şehir Yöneticisi Sistemi=Bu sistemde yetki, halk tarafından seçilmiş belediye meclislerine aittir. Meclis, üyeleri arasından birini belediye başkanı olarak seçer. Aynı zamanda çeşitli idari birimleri yönetecek, koordine edecek, yerel idarelerin politikasını uygulayacak “city manager” denilen profesyonel yöneticiyi atar. Belediye meclisi şehir yöneticisi atama ve azletme yetkisine sahiptir. Belediye başkanı meclis üyesidir, veto hakkı yoktur, idari yetkileri de yoktur. Bu sistem daha çok nüfusu 10.000’i geçen şehirlerde uygulanır. Başarılı bir sistem olarak nitelendirilmekte ve sistem giderek yaygınlaşmaktadır.
c) Kent Komisyonu Sistemi=Hâlen Amerika Birleşik Devletleri’nde az sayıdaki municipality’de
uygulanmaktadır. Halk tarafından seçilen komisyon üyeleri (5 kişi) hem karar organı hem de uygulama organıdır.
Township= Township, genellikle county’nin ayrı bir alt bölümünü oluşturan yerel yönetim birimidir. Aslında bir ilçe görüntüsünde olan Township’lerin bir kısmı, nüfuslarının artması sonucu il görüntüsü kazanmışlardır.
*** Township’ler fonksiyonel olarak ABD’nin federal yapısı içerisinde eyaletlere göre büyük farklılıklar göstermektedir. Buna rağmen bir genelleme yapacak olursak; mahallî yolların yapım ve bakımı, ilkokulların yönetimi ve yoksullara yardım, kütüphane, su, kanalizasyon, çöp imha gibi kırsal nitelikli işleri, bu yerel yönetim birimlerinin görevleri olarak sayabiliriz. Township yönetimlerinde “Kasaba Toplantısı” denen, doğrudan demokrasi uygulaması niteliğindeki bir sisteme rastlanılmakta.
*** Yönetim organları, “mütevelli heyeti”, “danışmanlar meclisi”, “yönetim kurulu”olarak adlandırılan en az üç üyeden oluşan kurullardır.
District=İlk üç başlık altında incelenen yerel yönetim birimleri, belli ölçüde genel amaçlı yerel yönetim türleri idi. District ise, sadece belirli bir özel amaca hizmet eden ya da belirli bir amacı
gerçekleştirmek için kurulan yerel yönetim birimleri şeklinde tanımlanabilir. Örneğin sadece okulların yönetimini ele alan birimler, diğerlerinden ayrılarak “School District” adını almıştır. Hizmet alanları su ve kanalizasyon, konut,yangınla mücadele, çevre kirliliğinin önlenmesi, tabii kaynakların korunması ve ulaşım gibi konuların yanında okulların yönetimini de içermektedir.
***ABD genelinde yaklaşık 45.000 civarında bu tür yönetim birimi bulunmaktadır. Bunlardan 15.000 kadarını okul yönetimleri oluşturmaktadır.Alaska hariç her eyalette bu yönetim türü yer almaktadır. Bu yerel yönetim sisteminin savunucuları verimli bir yönetimi mümkün kıldığını iddia ederken, karşıtları ise devlete ait görevleri yayarak kontrol edilmesi çok güç bir hâle getirdiğini iddia etmektedr.
Büyükşehir Yönetimi=ABD Nüfus Bürosu tarafından metropolitan alan konusunda belirlenen kriterler; nüfus, iş-meşguliyet ve merkezî kent ile diğer kentlerin ilişkisi şeklindedir. Bu konudaki ilk yöntem, Houston şehrinde olduğu gibi mücavir alanların ve banliyölerin merkezî kente katılması şeklinde idi. Ancak mücavir alanlar ve banliyöler bu uygulamaya yönelik referandumda ret oyu vererek bu tür bir uygulamaya karşı koymuşlardır. İkinci yöntem, San Fransisco, Boston, New York
şehri gibi County ve Municipality yönetimlerini bir çatı altında toplayan vilayet yönetimidir. Diğer bir yöntem ise, yerel konuların kent yönetimine bırakıldığı metropolitan alanın tümünü ilgilendiren konuların kendisine bırakıldığı metropolitan bir yönetimin oluşturulmasıdır.
JAPONYA’DA YEREL YÖNETİMLER
Japonya üniter yapıyı benimsemiş, anayasal monarşi ile birlikte parlamenter hükümetin var olduğu bir ülkedir. Nüfus itibariyle dünyanın 10. büyük ülkesi olan Japonya, Asya kıtasının doğusunda dördü büyük olmak üzere çok sayıda adadan oluşmaktadır. 21. yüzyılın başlarından itibaren mali yerelleşme konusunun önemli gündem maddelerinden birini oluşturduğu Japonya’da, yerel yönetimlerin ekonomideki ağırlığı oldukça fazladır. Çok sayıda vergiden oluşan,karmaşık bir yerel vergi yapısı vardır. Yerel yönetimlerin öz gelirlerdeki yetersizlik,büyük ölçüde idareler arası transferlerle giderilmektedir.
*** Yerel yönetim maliyesinde yaşanan bu sorunların çözümü amacıyla ülkede özelleştirmeden, belediyelerin birleştirilmesine ve yerel yönetim gelirlerinde yerel tahsis vergisi, tahsisli yardımlar ve yerel vergileri içeren bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Japonya bugün hâlâ yerel yönetim harcamalarının GSMH’ye oranının en yüksek olduğu ülkelerden biridir.
Yerel Yönetimlerin Tarihsel Gelişimi
Japon yerel yönetim sisteminin temeli, Meiji Restorasyonu’na kadar gitmektedir. Üniter bir yapıya sahip bu ülke, 1603-1868 süresince, “Han” denilen ve vilayetlerden daha küçük bölümlere ya da ciddi derecede bir bağımsızlığa sahip olan feodal beyliklere ayrılmıştı. 1871 yılında feodalizm kaldırılarak güçlü bir merkezî hükümet kurulması yönünde adımlar atılmıştır. 1873 yılında İçişleri Bakanlığı kurulmuş ve bunu belediye kurumlarının standartlaştırılması ve daha demokratik otoritelerin oluşturulması izlemiştir.
*** II. Dünya Savaşı sonrasında Amerikan işgal kuvvetlerinin uygulamaya koyduğu reformlarla birlikte, belediyeler ve valiliklerin organlarının seçimle işbaşına gelmesi sağlanmıştır. Merkezdeki bürokratların yerel düzeydeki yetkileri azaltılırken, yerel meclislerin fonksiyonları artırılmıştır. Böylece yerel yönetimler tekrar özerkliklerine kavuşmuşlardır. Yerel yönetimler üzerinde çeşitli kontrol mekanizmaları uygulamaya konulmuş; bu durum “Kontrollü Yerinden Yönetim Sistemi” olarak adlandırılmıştır.
Japonya’da Yerel Yönetimlerin Türleri
Yerel yönetimlerin sınıflandırılmasına bakıldığında, genel nitelikteki yerel yönetimler valilikler ve
Belediyelerden,özel nitelikteki yerel yönetimler ise özel bölge yönetimleri, taşınmaz mal yönetimleri, yerel yönetim birlikleri ve yerel kalkınma birliklerinden oluşmaktadır. Ülkede Temmuz 2008 itibariyle 47 valilik, 783 il belediyesi, 811 ilçe belediye ve 193 köy belediyesi vardır.
*** Yerel harcamaların azaltılması, belediyelerin konsolidasyonu, personel sayısı ve ücretlerde kesintiye gidilmesi, yerel hizmetlerin bazılarının özelleştirilmesi ve mali sorumluluğun yükseltilmesi gibi birtakım tedbirleri kapsayan reform sürecinin hayata geçirilmesini gündeme getirmiştir. “Trinity Reform” olarak adlandırılan bu süreçte; yerel yönetim düzeyinde mali disiplini sağlamak
amacıyla merkezî yönetimin yerel yönetimlerin borçlarını üstlenmesi konusunda önemli sınırlamalar getirilmiş ve belediye vergilerinin tahsilat oranlarının yükseltilmesi konusunda bir takım önlemler alınmıştır.
ALMANYA’DA YEREL YÖNETİMLER
Ülkede yerel yönetimler anayasal kurumlardır. Yerel yönetimler, belediyeler ve ilçelerden oluşmaktadırlar. İller birkaç istisna dışında yerel yönetim birimi olarak görülmemektedir.
Devletin belediyeler üzerindeki gözetim yetkisi, bu kuruluşların yönetimlerinin yasalara uygunluğunun denetlenmesi ile ilgilidir.
*** Yerel yönetimler,Almanya’nın federal yapısı içinde federal devlet ve eyaletlerden sonra yer alan üçüncü ve en alt kademesidir. Bu nedenle eyaletlere göre değişen farklı yerel yönetimler ile karşılaşılabilmek mümkündür. Burada üç temel işleven söz edebiliriz:
1.Devletin en küçük birimleri olmaları 2.katılanların kendini yönetme hakkına sahip olmaları
3.emir ve yasaklar koydukları bağımsız toplumsal kurumlar olmaları
*** Ülkede yürürlükte olan, Belediye Yönetmeliğine göre, belediyeler kendi sınırları içerisinde her türlü kamu hizmetini yerine getirebilir. Almanya’da yerel özerklik bulunmaktadır ve Subsidiarite İlkesi ön plandadır.Yani, yerel yönetimlerin yerine getirecekleri hizmetler mevzuatla sınırlandırılmamış, hatta hizmetin vatandaşa en yakın birim tarafından verilmesi özendirilmiştir.
*** Kamu hizmetlerinde oldukça gelişmiş olan yerel yönetimler, sosyal yardım hizmetlerinde, ilçe ve belediye şeklinde kamusal hizmet sunmaktadır. Cankurtaran hizmetleri, yerel sosyal ve gençlik yardımları, çocuk yetiştirme yurtları, yaşlılar evi,zihinsel ve bedensel engelliler için eğitim kurumları, okul, ana sınıfı ve kreş, halk yüksek okulları, akşam liseleri, yatılı okullar..
İNGİLTERE’DE YEREL YÖNETİMLER
İdari sistemi tek parlamento ve tek hükûmet tarafından yönetilen üniter bir devlet olan ve İngiltere olarak isimlendirilen ülke İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’dan oluşmaktadır. İngiliz yerel yönetimleri temelde bazı metropoliten şehirler dışında kademelenmesinde nüfusun ölçüt
olduğu iller ve ilçelerden oluşur.
*** İngiltere’de yalnızca bölge halkını ilgilendiren konularda yerel yönetimler söz sahibidir. İngiltere’nin ve Galler’in pek çok bölgesinde hizmetler iki kurum arasında paylaştırılmıştır. Bunlardan biri yerel yönetim bölgesi komisyonu, diğeri de il komisyonlarıdır. Büyük şehirlerde ise ilçe teşkilatları hizmet vermektedir. İngiltere’de yerel yönetimler, seçilmiş yerel meclisleri ile kendi sınırları içinde temel kamusal hizmetleri yürütme yetkisine sahiptirler.
FRANSA’DA YEREL YÖNETİMLER
Anayasal ve politik olarak güçlü bir merkeze sahip Fransa’da, 1982’de başlayan desantralizasyon süreci 17 Mart 2003’te kabul edilen değişikliklerle ivme kazanmış görünmektedir. Anayasasının 1. maddesi “Cumhuriyet yerinden yönetim ilkesine göre örgütlenir.” şeklinde değiştirilerek “üniter devlet” ifadesi çıkarılmış, böylece,yerinden yönetim ilkesi ve cumhuriyetin ademimerkeziyetçi niteliği, anayasa hükmü hâline getirilmiştir.
*** Genellikle merkezîyetçi bir tutuma sahip olmasıyla tanınan Fransa’da hâlen üç ayrı tipte yerel
ve bölgesel kuruluş mevcuttur. Bunlar: Bölgeler, departmanlar ve komünlerdir(belediyeler). Departman ve komünler tarafından gerçekleştirilen hizmetlerin bir kısmı kanunlarda öngörülmüş olup zorunlu bir niteliğe sahiptir. Sosyal güvenlik sisteminin kapsamı dışında kalanlara yardım, örneğin, yaşlılara yardım, çocukların korunması gibi durumlarda mahallî idareler sosyal yardımlarda bulunur.
Yerel nitelikli sosyal yardımlar belediyeler tarafından yapılmaktadır.
DİĞER ÜLKELERDEKİ YEREL YÖNETİMLER
İsveç=İsveç, yerel düzeyde kendi kendine yönetim geleneğine sahip bir ülkedir. Bu gelenek, belli bir coğrafi alanda yaşayan insanların belli sosyal ve teknik hizmetler gibi ortak ilgi ve çıkarları etrafında bir araya gelerek kendilerini ilgilendiren konularda kendi iradelerini ortaya koymalarıdır. İller ve belediyeler vergi koyma yetkisine sahiptir. İsveç yönetim modeli, aktiviteler için gerekli karar alma mümkün olduğu kadar halka yakın olması esasına da dayanır.
*** İsveç’te yerel yönetimler yasası dışında sosyal hizmetler, sağlık ve tıbbi hizmetler, kurtarma hizmetleri yasalarıyla iller ve belediyelere geniş sorumluluklar yüklenmiştir. İller için zorunlu görevler; sağlık ve tıbbi hizmetler, çocuklar ve 20 yaşına kadar olan gençlerin diş ve ağız sağlığı iken yerel yönetimlerin diğer ayağı olan belediyelere büyük bir sosyal yardım alanı kalmıştır.
Danimarka=İller ve belediyeler şeklinde örgütlenen Danimarka’da, iller daha ziyade ulaşım,
hastane, orta öğretim hizmetleri ile diğer hizmet alanlarından bazılarında (çevre gibi) belediyeler arasında koordinasyon rolü oynarlar. Sosyal yardım hizmetleri ağırlıklı olarak belediyeler tarafından verilmektedir. Belediyeler, başta koruyucu sağlık hizmetleri olmak üzere, kreş ve bakım evleri, huzur evleri açmak ve işletmek, çocuk, kadın, yaşlı ve özürlülere yönelik çok detaylandırılmış yardım hizmetleri sunmaktadır.(Danimarka Özürlüler Yasası)
Belçika=1980 öncesinde en üst düzeyde devletin tüm yetkilere sahip olduğu Belçika’da günümüzde üç bölge (Brüksel, Flamende, Wallon), dokuz il ve 589 belediye bulunmaktadır. Belediyeler yerel düzeyde en geniş anlamda özerk yetkilere sahiptirler. Öğretim alanında daha iyi hizmet vermek amacıyla iller ve belediyeler arasında rekabet yaşanabilmektedir.
ÜNITE 5= YEREL YÖNETİM
Mevcut Anayasamızın 127. maddesi, yerel yönetimler sistemimizin hukuki temeli durumundadır. Ülkemizde de 1876 Anayasası'ndan itibaren yerel yönetimlerle ilgili kurallar anayasalarımızda yer almıştır. Merkezîyetçi bir devlet olan Osmanlı İmparatorluğu'nda yerel yönetimlerle ilgili yasal düzenlemelerin anayasa ve yasalarda yer alması ancak Tanzimat’tan sonra olabilmiştir. 1876 ANAYASASINDA YEREL YÖNETİMLER 1876 Anayasası bir imparatorluk anayasası olarak hazırlanmış olup Osmanlı Devleti'nin ilk anayasasıdır. 18. yüzyıldan itibaren Batı’ya açılan Osmanlı Devleti, başta Fransa olmak üzere Avrupa'nın merkezîyetçi devletlerinden etkilenmiştir. Ülkenin iki yüz yıllık gerileme dönemine son vermek isteyen bir grup insan, güçlü devlet sistemini merkezîyetçi yapıda görmüş ve genel idareyi ve onun bir uzantısı olan taşra teşkilatını düzenleyen bir anayasa hazırlamışlardır. İlk Osmanlı Anayasası 23 Aralık 1876 tarihinde, Islahat Fermanı'nda olduğu gibi, yine bir hatt-ı hümayun ile ilan edilmiştir. 1876 Anayasası illerin yönetimini "tevsi-i mezuniyet" ve "tefrik-i vezayif' ilkeleri üzerine oturtmuştur.(YETKİ GENİŞLİĞİ) 1921 ANAYASASINDA YEREL YÖNETİMLER 1921 Anayasası'nda 11., 12., 15., 16., 17. ve 18. maddeler yerel yönetimlerle ilgili maddelerdir. 1921 Anayasası, Türkiye'de yerel yönetimlerin gelişmesini öngören bir içeriğe sahiptir. 1921 Anayasası ülkeyi il, ilçe ve bucaklara ayırmış, il ile bucakların "tüzel kişiliğe ve özerkliğe sahip" olduğunu ifade etmiş, bu yerlerde yönetimi meclislere vermiştir. Anayasa’da ilçeler, sadece mülki birimler olarak düzenlenmiş, bucaklara ise iller gibi tüzel kişiliği olan bir mülki birim olarak yer verilmişti. 1924 ANAYASASINDA YEREL YÖNETİMLER 1924 Anayasası kurucu meclis tarafından değil, İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanmıştır. 1924 Anayasası bazı değişikliklere uğramış olsa da 1961 Anayasası'na kadar yürürlükte kalmıştır. 105 maddeden oluşmaktadır. Bu anayasada illerin yönetimine ve yerel yönetimlere ilişkin 3 madde yer almaktadır. 1924 Anayasası, 1876 Anayasası'nda yer alan görev ayrımı ve yetki genişliği ilkelerini aynen benimsemiştir. 1961 ANAYASASINDA YEREL YÖNETİMLER 1961 Anayasası'nın 116. maddesi yerel yönetimlerle ilgilidir. Yetki genişliği ve görev ayrımı ilkelerinin bütünü olarak görülen ademimerkeziyetçilik, 1961 Anayasası ile birlikte anayasal temelini yitirmiştir. 1961 Anayasası'nda idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ifade edilmiş ve böylelikle görev ayrımı teriminin varlık temeli ortadan kaldırılmıştır. 1982 ANAYASASINDA YEREL YÖNETİMLER Yerel yönetimler açısından demokratik özgürlükleri sınırlayan ve kısıtlayan bir anlayışla düzenlenmiştir. Yerel yönetimlerin seçimleri, Anayasa’nın 67. maddesindeki esaslara göre beş yılda bir yapılır. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıla kadar öne alınmasına karar verebilir. Süre dolmadan boşalmalar hâlinde ara seçime gidilir. Ara seçimin ne zaman yapılacağı kanunda gösterilir. Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir. 1982
Anayasası'nın yerel yönetimler bakımından ihtiva ettiği hükümler 1961 Anayasası'na benzemektedir. Ancak 1982 Anayasası merkezî yönetimi güçlendirmiştir. Güçlenen merkezî yönetimle, merkezî yönetim yerel yönetim ilişkisi kısmen kötüleşmiştir. 1982 Anayasası ile İçişleri Bakanlığı'na belirli durumlarda geçici olarak yerel yönetim organlarını görevden alma yetkisi verilmiştir. 1982 Anayasası seçim dönemlerini 4 yıldan 5 yıla çıkarmış ve düzenlemeyi yasama meclisinin iradesine bırakmayarak anayasal bir kural hâline dönüştürmüştür. YEREL YÖNETİMLERLE İLGİLİ TEMEL KANUNLAR -5393 SAYILI BELEDİYE KANUNU=13.07.2005 tarih 25874 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. -5216 SAYILI BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU=23.07.2004 tarih ve 25531 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. YEREL YÖNETİMLERLE İLGİLİ HUKUKSAL METİNLER -BELEDİYELER=Belediye yönetiminin kuruluşu, iki ölçüte göre kesinlik kazanır. Birincisi nüfus büyüklüğüdür. İkinci ölçüt, idari bölümlenme biçimidir. İl ve ilçe merkezlerinde nüfusları ne olursa olsun belediye kurulması zorunludur. BELEDİYELERİN GÖREV VE SORUMLULUKLARI Belediyelerin en esaslı ve doğal görevi, beldenin ve belde halkının sağlık, esenlik ve refahının sağlanacağı düzeni oluşturmak ve tüm uygar mahallî müşterek gereksinimlere ve hemşerilik hislerine cevap verebilmektir. Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000’i geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açabilir. BELEDİYENİN ORGANLARI 1-BELEDİYE MECLİSİ=5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 17. maddesine göre; belediye meclisi, belediyenin karar organıdır ve ilgili kanunda gösterilen esas ve usullere göre seçilmiş üyelerden oluşur. 2-BELEDİYE MECLİSİ BAŞKANLIK DİVANI=5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 19. maddesine göre; belediye meclisi, seçim sonuçlarının ilanını takip eden beşinci gün belediye başkanının başkanlığında kendiliğinden toplanır. Meclis bu toplantıda, üyeleri arasından, gizli oyla meclis birinci ve ikinci başkan vekili ile en az iki kâtip üyeyi ilk iki yıl için görev yapmak üzere seçer. İlk iki yıldan sonra seçilecek başkanlık divanı yapılacak ilk mahallî idareler seçimlerine kadar görev yapar. 3-BELEDİYE ENCÜMENİ=Belediye encümeni, belediye yönetiminin ikinci derecede karar ve danışma organıdır. Görevlerinden dolayı belediye meclisine karsı sorumlu olan belediye encümeni; belediye başkanı ile seçilmiş encümen üyelerinden ve belediyelerin bir kısım birim amirlerinden oluşur. Meclis tarafından seçilen encümen üyelerinin görev süresi bir yıldır. 4-BELEDİYE BAŞKANI=5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 37. maddesine göre; Belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Belediye başkanı, ilgili kanunda gösterilen esas ve usullere göre seçilir. Belediye başkanı, görevinin devamı süresince siyasi partilerin yönetim ve denetim organlarında görev alamaz; profesyonel spor kulüplerinin başkanlığını yapamaz ve yönetiminde bulunamaz. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ Türkiye’de metropoliten alanlardaki kentsel sorunları çözmek amacıyla 1982 Anayasası’nın 127. maddesine dayanılarak, 1984 yılından itibaren büyükşehir belediyeleri kurulmuştur. Büyükşehir belediyelerini düzenleyen 3030 sayılı kanun, 2004 yılında yürürlükten kaldırılarak, yerine 23.07.2004 tarih ve 25531 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5216 sayılı kanun uygulamaya konmuştur. 5216 sayılı Kanunun amacı, büyükşehir belediyesi yönetiminin hukuki statüsünü düzenlemek, hizmetlerin planlı, programlı, etkin, verimli ve uyum içinde yürütülmesini sağlamaktır. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNİN ORGANLARI 1-BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİ=Büyükşehir belediye meclisi, Büyükşehir belediyesinin karar organıdır ve ilgili kanunda gösterilen esas ve usullere göre seçilen üyelerden oluşur. Büyükşehir belediye başkanı büyükşehir belediye meclisinin başkanı olup, büyükşehir içindeki diğer belediyelerin başkanları, büyükşehir belediye meclisinin doğal üyesidir. 2-BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE ENCÜMENİ=belediye başkanının başkanlığında, belediye meclisinin kendi
üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla seçeceği beş üye ile biri genel sekreter, biri mali hizmetler birim amiri olmak üzere belediye başkanının her yıl birim amirleri arasından seçeceği beş üyeden oluşur. Belediye başkanının katılamadığı toplantılarda, encümen toplantılarına genel sekreter başkanlık eder. 3-BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI=büyükşehir belediye başkanı, büyükşehir belediye idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Büyükşehir belediye başkanı, ilgili kanunda gösterilen esas ve usullere göre büyükşehir belediyesi sınırları içindeki seçmenler tarafından doğrudan seçilir İLLER BANKASI ANONİM ŞİRKETİ 6107 sayılı yasayla kurulan, İller Bankası Anonim Şirketinin amacı; il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları ile münhasıran bunların üye oldukları mahallî idare birliklerinin finansman ihtiyacını karşılamak, bu idarelerin sınırları içinde yaşayan halkın mahallî müşterek hizmetlerine ilişkin projeler geliştirmek, bu idarelere danışmanlık hizmeti vermek ve teknik mahiyetteki kentsel projeler ile alt ve üstyapı işlerinin yapılmasına yardımcı olmak ve her türlü kalkınma ve yatırım bankacılığı işlevlerini yerine getirmektir..Kısaltılmış ismi İLBANK’TIR.
ÜNİTE 6= YEREL YÖNETİM BİRİMİ OLARAK İL ÖZEL İDARELERİ
Türkiye'de özellikle 1990'lı yıllarda ve yeni yüzyılın ilk yıllarında, genelde kamu yönetiminde,özelde yerel yönetimlerde hızlanan yeniden yapılanma girişimleri,somut sonuçlar vermiş ve reform yasaları hızla yürürlüğe girmeye başlamıştır.Reform sürecinde il özel idareleri de köklü ve kapsamlı bir yeniden yapılanmaya tabi kılınmış, sistem büyük ölçüde değiştirilmiştir.
TARİHÇE:Yaklaşık bir buçuk asırlık bir geçmişe sahip olan il özel idareleri Osmanlı’dan devraldığımız yerel yönetim birimleridir.İlk defa 1864 yılında Tuna Vilayeti Nizamnamesi ile kurulan “vilayet umum meclisi”yle yönetim sistemimize dâhil olan il özel idareleri Fransız il sistemi model alınarak oluşturulmuştur.İlk kez imparatorluğun Tuna Vilayeti için yapılan 1864 Vilayet Nizamnamesi,Tuna’nın idaresi için ikili bir yapılanma öngörmüştür: İl özel idaresi (idare-i hususiye-i vilayet) ve il genel yönetimi(idare-i umumiye-i vilayet). il özel idaresi, yerel halkın ortak nitelikli ihtiyaçlarını gidermeyi ve Müslüman olmayan halkın da yönetime katılmasına imkân sağlamayı amaçlarken,il genel yönetimi merkezî nitelikli hükümet işlerini yürütmek üzere oluşturulmuştur.Vali ise, her iki idarenin başı ve merciidir.Tanzimat Fermanı'ndan sonra gerçekleştirilen reformist girişimlerle yerel yönetim birimlerinin de temelleri atılmıştır.1876 Kanun-ı Esasi düzenlemesiyle tüzel kişilik kazanan il özel idareleri 1913 yılından 1987’ye kadar geçici yasa ile yönetilmiştir.Osmanlı Devleti'nin yönetimde reform girişimlerinin başta gelen ürünlerinden biri olan il özel idareleri,1.Meşrutiyet Dönemi’nde (1876 Kanun-ı Esasi düzenlemesi) gelişerek 1913 tarihinde yasal ve kurumsal boyutta olgunlaşmış ve geniş çerçeveli bir görev ve yetkiye sahip kılınmıştır.
***Cumhuriyet Dönemi’nin ilk İl özel idare kanunu 1987 yılında yürürlüğe girmiştir.Cumhuriyet Dönemi’nin ilk devresinde il özel idareleri daha özerk ve güçlü yerel yönetim birimleri olarak çalışırken, özellikle son elli yıldır elindeki görev ve yetkilerin bir kısmı merkezî yönetimin il teşkilatlarına kaydırılmış, kaynakları kısıtlanmış birer yönetim unsuru hâline gelmişlerdir.
***Yerel yönetimler içinde en az tanınanı ve en az işlevsel olanı il özel idareleridir.
YASAL ÇERÇEVE: 1982 Anayasası'na göre, "idarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanmaktadır.".Yine, 1982 Anayasası'na göre, "Mahallî idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileridir.".Benzer bir tanıma göre de il özel idaresi, il halkının yerel ve ortak nitelikteki
gereksinimlerini karşılamak üzere kurulan ve karar organları seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişileri dir. İl özel idaresinin temel unsurları, il genel meclisi, il encümeni ve vali olarak belirlenmiştir.İl özel idareleri, her ilde vardır ve çalışma alanı ilin sınırları dâhilindedir. İl özel idarelerinin bugünkü işleyişinin yasal dayanağı İl Özel İdaresi Kanunu’dur.
****İl Özel İdareleri Kanunu, altı kısımda, 73 madde ve 3 geçici maddeden oluşmaktadır. Kanun'un -birinci kısmında(Madde 1-8) genel hükümler,-ikinci kısmında (Madde 34) İl Özel İdaresinin Organları,-üçüncü kısmında ( Madde 35-36) İl Özel İdaresi Teşkilatı,-dördüncü kısmında (Madde 37-41) İl Özel İdaresinin Denetimi,-beşinci kısmında (Madde 42-61) Mali Hükümler ve Cezalar,-altıncı kısmında (Madde 62-73) çeşitli ve son hükümler bulunmaktadır.
**İlk maddede Kanun'un amacı; "İl özel idaresinin kuruluşunu, organlarını,yönetimini, görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esaslarını düzenlemektir." ifadesiyle açıklanmaktadır. İl özel idaresi, kamunun ve toplumun ortak bir yönetim platformunda bir araya getirildiği ülkemize özgü bir modeldir.İl özel idarelerinin görevleri şu şekilde sıralanmaktadır:
&-İl sınırları içinde; sağlık, tarım, sanayi ve ticaret, bayındırlık ve iskân,toprağın korunması, erozyonun önlenmesi, sosyal hizmet ve yardımlar,yoksullara mikro kredi verilmesi, çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları, ilk ve orta öğretim kurumlarına arsa temini, binaların yapımı, bakımı ve onarımının sağlanması, kültür ve turizm, gençlik ve spor hizmetlerinin doğrudan ya da dolaylı olarak sunulması. üBelediye sınırları dışında; imar, katı atık, yol, su ve kanalizasyon, çevre, acil yardım ve kurtarma, orman köylerinin desteklenmesi, ağaçlandırma, park ve bahçe tesisine ilişkin hizmetlerin yapılması.
&-İl özel idaresi bu yatırımların yüzde yirmi beşine kadar olan kısmı için kendi bütçesinden harcama yapabilir. 5302 sayılı Kanun’un 6. ve 7. maddelerinde, açık bir ifadey le il özel idarelerinin görev ve sorumlulukları ile yetki ve ayrıcalıklarının neler olduğu belirtilmiştir:
!!!Kanunlarla verilen görev ve hizmetleri yerine getirebilmek için her türlü faaliyette bulunmak, gerçek ve tüzel kişilerin faaliyetleri için kanunlarla belirtilen izin ve ruhsatları vermek ve denetlemek.üKanunların izin verdiği yetki bağlamında yönetmelik çıkarmak, emir vermek,yasak koymak ve uygulamak, kanunlarda belirtilen cezaları vermek.
!!!Sorumluluğundaki hizmetlerin yerine getirilmesi amacı ile taşınır ve taşınmaz mallan almak, satmak, kiralamak veya kiraya vermek, takas etmek, bunlar üzerinde sınırlı ayni hak tesis etmek.
!!!Borç almak ve bağış kabul etmek.
!!!Vergi, resim, harç dışında kalan ve miktarı yirmi beş milyar Türk lirasına kadar olan dava konusu uyuşmazlıkların anlaşma ile tasfiyesine karar vermek.
!!!İl özel idaresine ait vergi, resim ve harçların tarh, tahakkuk ve tahsilini yapmak
!!!Belediye sınırları dışındaki gayrisıhhi müesseseler ile umuma açık istirahat ve eğlence yerlerine ruhsat vermek ve denetlemek.
*İl özel idarelerinin ikili yönetim yapısıyla il yönetimi hem devleti hem de yerel halkı temsil etmektedir.İl özel idarelerinin yeniden yapılandırılması,İl Özel İdaresi Kanunu'nun yanı sıra Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı'yla getirilen hükümler çerçevesinde gerçekleşmektedir.
İL ÖZEL İDARELERİNİN YAPISI VE İŞLEVLERİ
İl özel idarelerinin 3 organı vardır.Bunlar: İl genel meclisi, il encümeni ve validir.
İl Genel Meclisi:İl genel meclisleri,il özel idarelerinin ana karar organıdır.Meclisi, kendi içinden seçtiği başkan yönetir.il genel meclisinin görev şunlardır:
Stratejik plan ile yatırım ve çalışma programlarını, il özel idaresi faaliyetlerini ve personelinin performans ölçütlerini görüşmek ve karara bağlamak.
Bütçe ve kesin hesabı kabul etmek.
Belediye sınırları il sınırı olan büyükşehir belediyeleri hariç, il çevre planı ile belediye sınırları dışındaki alanların imar planlarını görüşmek ve karara bağlamak.
Borçlanmaya karar vermek.
Bütçe içi işletmeler ile Türk Ticaret Kanunu'na tabi ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar vermek.
Taşınmaz mal alımına, satışına, trampa edilmesine, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine izin vermek.
Şartlı bağışları kabul etmek.üVergi, resim, harç dışında kalan ve miktarı yirmi beş milyar Türk lirasına kadar ihtilaf konusu olan özel idare alacaklarının uyuşmazlıklarını anlaşma ile tasfiyesine karar vermek.
İl özel idaresi adına imtiyaz verilmesine ve il özel idaresi yatırımlarının yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli ile yapılmasına, il özel idaresine ait şirket,işletme ve iştiraklerin özelleştirilmesine karar vermek.
Encümen üyeleri ile ihtisas komisyonları üyelerini seçmeküİl özel idaresi tarafından çıkarılacak yönetmelikleri kabul etmek.
Norm kadro çerçevesinde il özel idaresinin ve bağlı kuruluşlarının kadrolarının ihdas, iptal ve değiştirilmesine karar vermek.
Yurt içindeki ve yurt dışındaki yerel yönetim ve yerel yönetim birlikleriyle karşılıklı iş birliğine izin vermek.
Diğer yerel yönetimlerle birlik kurulmasına ve kurulmuş birliklere katılmaya veya ayrılmaya karar vermek.
İl özel idaresine kanunlarla verilen görev ve hizmetler dışında kalan ve ilgililerin isteğine bağlı hizmetler için uygulanacak ücret tarifesini belirlemek.
İl Encümeni:İl encümeni, il özel idaresinin yürütme organıdır.Valinin başkanlığında on üyeden oluşur.İl genel meclisinin üyeleri arasından seçeceği beş üye ile biri mali hizmetler birim amiri olmak üzere valinin her yıl birim amirleri arasından seçeceği beş üyeden oluşmaktadır.Encümenin görevleri şunlardır:
Stratejik plan ve yıllık çalışma programı ile bütçe ve kesin hesabı inceleyip il genel meclisine görüş bildirmek.
Yıllık çalışma programlarına alınan işlerle ilgili kamulaştırma kararlarını almak ve uygulamak.
Öngörülmeyen giderler ödeneğinin harcama yerlerini belirlemek.
Bütçede fonksiyonel sınıflandırmanın ikinci düzeyleri arasında aktarma yapmak.
Kanunlarda öngörülen cezaları vermek.
Vergi, resim ve harçlar dışında kalan ve miktarı beş milyar Türk lirasına kadar olan ihtilafların sulhen halline karar vermek.
Taşınmaz mal satımına, trampa edilmesine ve tahsisine ilişkin kararları uygulamak.
Belediye sınırları dışındaki umuma açık yerlerin açılış ve kapanış saatlerini belirlemek.
Vali tarafından havale edilen konuları görüşmek.
Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Vali:il özel idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisidir.Vali, merkezî yönetim tarafından atanan bürokrattır.Buna göre, valinin görevleri şunlardır:üİl özel idaresi teşkilatının en üst amiri olarak, il özel idaresi teşkilatını idare etmek.
İl özel idaresini stratejik plana göre yönetmek, il özel idaresinin kurumsal stratejilerini oluşturmak ve bu stratejiler doğrultusunda bütçeyi, il özel idaresinin faaliyetlerinin ve personelinin performans ölçütlerini hazırlamak ve değerlendirmek.
İl özel idaresini devlet dairelerinde ve törenlerinde temsil etmek.
İl encümenine başkanlık etmek.üİl özel idaresinin taşınır ve taşınmaz mallarını idare etmek.
İl özel idaresinin gelir ve alacaklarını tahsil etmek.
Yetkili organların kararını almak şartı ile sözleşme yapmak.
İl genel meclisi ve encümen kararlarını uygulamak. Bütçeyi uygulamak.
İl özel idaresi personelini atamak.üİl özel idaresi bağlı kuruluşlarını ve işletmelerini denetlemek Şartsız bağışları kabul etmek. İl halkının huzur, sağlık ve esenliği için gereken önlemleri almak.
Bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan ödeneği kullanmak.
Kanunlarla il özel idaresine verilen ve il genel meclisi veya il encümeni kararını gerektirmeyen görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak.
Teşkilatlanma=İl özel idaresinin teşkilatı; genel sekreterlik, mali işler, sağlık, tarım, imar, insan aynakları ve hukuk işleri birimlerinden oluşmaktadır. Yeni birim kurma yetkisi il genel meclisine aittir.İl özel idaresinin hizmetleri vali adına ve onun emirleri doğrultusunda, genel sekreter
tarafından yürütülmektedir. Genel sekreter,valiye karşı sorumludur.
*** genel sekreter, atamayla (valinin teklifi ve İçişleri Bakanlığının onayıyla) göreve gelen, valiye karşı sorumlu olan ve özel idare hizmetlerini onun adına ve emirleri yönünde yürüten kişidir.. Genel sekreter validen sonra il özel idaresinin en önemli yetkilisi konumunda bulunur.
İl Özel İdarelerinin Denetimi:İki türlü olmaktadır. Birincisi “iç denetim”, ikinciside “dış denetim”dir. Denetim, iş ve işlemlerin hukuka uygunluk, mali ve performans denetimini kapsar.
**İç denetim,kamu idarelerinin tutumluluk,etkililik ve verimlilik esaslarına göre yönetilip yönetilmediğini değerlendirmek ve rehberlik yapmak amacıyla yapılan bağımsız ve nesnel güvence sağlayan danışmanlık faaliyetidir.İç denetim özel idareler bünyesindeki denetçiler tarafından yapılır.
**Dış denetim, Sayıştay tarafından, mali işlemlerle ilgili olarak yapılan denetimdir. Son bir denetim yetkisi de il genel meclislerine verilmiştir.İç denetim yapar.
İnsan Kaynakları:İl özel idaresi personeli, vali tarafından atanmaktadır.Personelin sayısı ve nitelikleriyle ilgili normlar İçişleri Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca belirlenmektedir.Bu kuruluşlarda daimi kadroda ya da belli alanlarda (sosyal hizmetler, çevre, sağlık, veterinerlik, teknik, hukuk, sosyal ve ekonomi, kültür ve sanat, bilişim ve iletişim, planlama ve araştırma, eğitim ve danışmanlık) sözleşmeli personel çalıştırılabilmektedir.Sözleşmeli personel çalıştırmanın kadrolu personel çalıştırmayla temel farkı, sözleşmeli çalışmada iş güvencesinin daha az olmasıdır.
Mali Yapı:İl özel idarelerinin temel mali kaynağı merkezî idarenin aktardığı kaynaklardır. İl özel idaresinin gelir kaynakları:
1. Genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylar 2. Emlak vergisinden ayrılan paylar
3. Merkezî yönetim kuruluşlarından aktarılan ödenekler ve 4. Kendi öz gelirleri
İL ÖZEL İDARELERİNİN SORUNLARI
İnsan Kaynakları Sorunları:İl özel idarelerinin insan kaynaklarıyla ilgili temel sorunu, nitelikli personelin sayıca azlığıdır. Yerel yönetimler hizmette etkililik ve verimliliği sağlamakta merkezî yönetime göre daha başarılıdırlar.İl özel idarelerinin karar organı olan il genel meclisi üyelerinin yerel yönetimler alanında genellikle eğitim ve deneyimleri bulunmamaktadır. Bu nedenle alınan kararların etkinliği tartışma konusu olabilmektedir.
Mali Sorunlar:İl özel idarelerinin kaynak yönünden merkezî yönetime bağlı kalmaması gereklidir. il özel idarelerinin görev ve yetkileri ile gelirleri karşılaştırıldığında son derece olumsuz bir durumla karşı karşıya kalmaktayız. Kendi öz gelirleri çok düşük olan bu kuruluşlara görevleriyle orantılı gelirler sağlanmalı. İl özel idarelerinin gelirlerinde yaşanan azalmayı önlemek için merkezî idare ile yerel yönetimler ve yerel yönetimlerin kendi arasında bir görev bölüşümü yapılmalı ve söz konusu
görev bölüşümüne uygun biçimde gerçekleştirilecek gelir bölüşümüyle il özel idarelerine görevleriyle orantılı gelirler tahsis edilmelidir.
Katılım Sorunları: özel idarelerinin katılımla ilgili temel sorunu, bölge insanının ve çalışanların örgütün karar ve hizmet süreçlerine yeterince katılımının sağlanamamasıdır.Çağdaş demokrasi anlayışında öngörülen ve demokrasiyi karakterize eden unsurlardan biri olarak kabul edilen “katılım”ın en etkin biçimde uygulanabileceği alan, yerel yönetimlerdir.İl özel idarelerinin yapılarında, işleyişlerinde ve örgüt kültüründen kaynaklanan nedenlerle, alınan kararlarda katılımcılık anlayışı eksik kalabilmektedir.
Dışsal Denetim:İl özel idarelerinin dışsal denetimle ilgili temel sorunu, il özel idaresinin yöneticisi olan valinin il genel meclisi üyeleri tarafından denetlenememesidir.Ülkemizdek merkezî yönetimin bir görevlisi olan vali, il özel idaresinin yürütme organının yöneticisidir.Ayrıca il genel meclisinin valiyi denetleme yetkisi yoktur. Vali,merkezî yönetime hesap vermektedir. Bu da yerel demokrasinin temel bir ilkesi olan “halkın temsilcilerinin aldıkları kararların yine onların yürütme organını denetleme ve gerekiyorsa değiştirme yetkisinin olması” ilkesiyle bağdaşmamaktadır.2005 yılında çıkarılan 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Yasası ile merkezî yönetimin il özel idareleri iş ve işlemleri üzerindeki vesayet yetkisi azaltılmıştır.Denetim yetkisinin hukuki olmaktan çok performans denetimi şeklinde sürdürülmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir.
Diğer Kurumlarla Eş Güdüm
İl özel idarelerinin eş güdümle ilgili temel sorunu, aynı bölgede benzer hizmetler sunan belediyeler ve merkezî hükümetin kuruluşları ile iş birliği eksikliklerinin olmasıdır.İl özel idarelerinin görev ve yetki alanlarının sosyal hizmetler, eğitim, sağlık,çevre, imar, kültür ve turizm hizmetleri gibi çok çeşitli konuları kapsaR. Bu alanlarda birinci derecede yetkili, görevli kurum ve kuruluşlar merkezî idarenin taşra temsilcilikleridir. Bu kuruluşların il özel idareleri ile ilişkileri daha ziyade bu kuruluşların finansman ihtiyaçlarının giderilmesi şeklindedir.Bugün ülkemizde gerek yerel yönetimlerin kendi aralarında gerekse merkezî yönetim kuruluşları ile koordinasyonda ciddi eksiklikler vardır. Bu eksiklikler hem kaynak israfına, hem yeterli hizmet üretilememesine hem de üretilen hizmetlerde kalite sorununa sebep olmaktadır. Koordinasyon yetersizliğini gidermek için örneğin il genel meclis başkanının o ildeki belediye meclis toplantılarına belediye başkanının da il genel meclisi toplantılarına katılımı sağlanabilir.
Örgütlenme Sorunları:İl özel idarelerinde plan, program disiplini içinde yaklaşım, liderlik, iletişim, performans yönetimi gibi çağdaş yönetim teknikleri uygulanmasına ihtiyaç vardır.
Kırsal Alana Erişim: Türkiye’de sosyal, ekonomik, kültürel açılardan sorunların yoğun olduğu bölgelerden birisi kırsal alanlardır.
Toplumun Farkındalığı:İl özel idarelerinin toplumun farkındalığıyla ilgili temel sorunu, toplum tarafından bu yapının yeterince tanınmamasıdır. Toplum,belediyelerin nerede olduğunu, ne yaptığını bilmekte ve birçok sorununu belediye yoluyla çözebilmektedir. Ancak, il halkının müşterek ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan bir yerel yönetim birimi olan il özel idaresini, halkın aynı şekilde tanıdığını ve belediye gibi benzer hizmetler verdiğini söylemek güçtür.Konuyla ilgi bir diğer sorun il özel idarelerinin gerek ulusal gerekse uluslar arası boyutlarda iş birliği yapabilecekleri kuruluş sayısının çok sınırlı kalmasıdır.
**Türkiye’de il özel idarelerinde biçimsellikle birlikte içerikle ilgili gelişmelerin gerçekleştirilmesinin bu kuruluşlardan beklenen yararı artıracağı söylenebilir. Genel olarak yerel yönetim kuruluşlarının başarılarının bir ölçüde diğer kamu kuruluşlarına bağlı olması nedeniyle yerel yönetim reform anlayışının bütünsel (genel kamu yönetimi reformu) olarak ele alınması gerekmektedir.
**Türkiye'de il özel idareleri, öteden beri merkezî idarenin temsilcisi olan valilerin yönetimi altında bir devlet dairesi görünümünde kalmıştır. çeşitli dönemlerde yapılan değişiklik ve ilavelerle, çağın en önemli teknik hizmetlerinin il düzeyinde yürütme sorumluluğu bu birimlere verilmiştir. 5302 sayılı Kanun’daki yeni düzenlemede vali yürütmenin başı olarak il özel idaresi organları içinde yerini almıştır.
Yönetim, amaçların etkili ve verimli olarak gerçekleştirilmesi amacıyla bir insan grubunda, iş birliği ve koordinasyon sağlamaya yönelik faaliyetlerdir. Yerel yönetimler ayrıca kamu yönetiminin kavramsal çerçevesi içinde durur.Kamu yönetimi, yasaları, genel kuralları ve kamu politikası kararlarını uygulama sürecidir. Kamu yönetimi; planlama, örgütleme, yönlendirme, koordinasyon ve denetim gibi eylem ve işlemlerden meydana gelen faaliyetler bütünüdür. Yerel yönetimlerin ayrıntılı tanımı: Evrensel anlamda yerel yönetimler, belli bir coğrafi alanda yaşayan yerel topluluğun bireylerine bir arada yaşamaları nedeniyle kendilerini en çok ilgilendiren konularda hizmet üretmek amacı ile kurulan, karar organları yerel toplulukça seçilerek göreve getirilen, yasalarla belirlenmiş görevlere ve yetkilere, özel gelirlere, bütçeye ve personele sahip, merkez yönetimi ile ilişkilerinde merkezin gözetim ve denetimi altında olmakla beraber (idari vesayet) idari özerklikten yararlanan kamu tüzel kişileridir. MERKEZİYETÇİ - ADEMİMERKEZİYETÇİ YÖNETİM *Yasama, yürütme ve yargıya ilişkin tüm yetkiler, merkezî bir otoritede toplanır ve her iş merkezden yönetilirse, merkeziyetçi bir sistem oluşur. Ademimerkeziyetçi yönetim: kamusal güçlerden bir kısmının merkezî otoriteden daha az yetkili bir diğer otoriteye aktarılmasıyla yerinden yönetim sistemi oluşur. *Yerinden yönetim, merkezî yönetim dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarından oluşan ve kamusal hizmetlerin yerinden yönetildiği idare şeklidir. KAMU HİZMETİ Giderilmesinde kamu yararı bulunan ve toplumsal bir ihtiyacı karşılamak amacıyla kamu tüzel kişileri tarafından yürütülen faaliyetler kamu hizmeti olarak bilinmektedir.Bir faaliyetin kamu hizmeti olması veya olmaması; yer ve zamana, yasama organının takdirine veya yetki bulunması durumunda idarenin takdirine bağlı olup tamamen değişkendir. **Yerel yönetimlere verilecek kamu hizmetlerinin seçiminde şu özelliklerin göz önünde bulundurulması önemlidir: a- Hizmetin, yerel ortak yerel ihtiyaç olması b- Hizmetin, yerel halkın katkısını gerektiren ya da bu katkıya açık olan hizmet özelliği göstermesi c- Hizmetin, bölgesel ya da ulusal düzeyde bir koordinasyonu gerektirmemesi d- Yerel yönetim biriminin gücünü çok aşacak biçimde, büyük yatırımlar ya da özel teknik bilgi veya uzmanlık bilgisi gerektirmemesi e- Yerel yönetim birimince yürütülmesinde hizmet etkinliği ve akılcı kaynak kullanımı sağlayan kamu hizmetlerinin yapılması ve yönetim sorumluluğunun yerel yönetimlere verilmesi. Yönetimler arasındaki ölçüt;anayasanın yerel yönetimler için belirlediği, "belde halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarına ilişkin" hizmetlerdir. TARİHÇE Yerel yönetimlerin tarihçesini üç kısımda inceleyebiliriz. Bunlar; Selçuklu Dönemi, Osmanlı Dönemi ve Cumhuriyet Dönemi’dir. Selçuklu devlet örgütlenmesinin temel karakteristiği merkeziyetçi olmayan yönetim şeklidir. Bu şekliyle yerel yönetimlerin güvenlikten genel idareye her alanda etkili olduğunu belirtebiliriz.Eski Türk devletlerinde hâkim özellik olan ademimerkeziyetçilik, Selçuklu yönetiminde ve Fatih Dönemi'ne kadar Osmanlı Devleti'nde de ağır basmıştır.Memurlara ödeme için ıkta sistemi var. ***Selçuklular’da belediye hizmetlerinde yetkili kişi kadı olmuştur.kadılık belediye başkanlığı görevini üstlenen yönetim makamıdır. Osmanlı sisteminde kent, siyasi ve idari sistemin bir
parçasıdır ve ekonomik, sosyal, dinî ve kültürel birçok işlevin de merkezî konumundadır. şehirler köylere hâkim olmuştur.Osm.kentlerini Batı kentlerinden ayırt etmemizi sağlayan unsurlardan biri de loncalardır. Osmanlı kentlerinin bir diğer özelliği loncaların etkinliğinin ön planda olduğu bir örgütlenmeyi içermesidir. ***Tanzimat öncesi Klasik Osmanlı Dönemi’nde yerel hizmetleri sunan çeşitli kurumlar bulunmaktadır. Bunların başında, hukuki ve adli konularla, şehir ve kasabaların güvenlik, asayiş ve belediye hizmetlerinin yürütülmesini sağlayan kadılık kurumu gelmektedir. ***Osmanlı kent yönetiminde, adli, idari ve belediye işlevleri birbirinden ayrı değildi. Bu fonksiyonları yürüten kadının, subaşı, naib, imam, muhtesip ve mimarbaşı gibi yardımcıları vardı. Kadılık kurumu, Osmanlı devlet yönetiminin temelini meydana getirmektedir. Devletin kurucusu Osman Gazi bile ilk memur olarak kadı ile subaşını tayin etmiştir. Subaşı, şehrin güvenliğinden sorumlu emniyet amiriydi. Naib, yargı işlerinde kadının yardımcısıydı ve kadının yetki alanı içinde ulaşamadığı yerlerde, onun adına hüküm verirdi. Osmanlı şehir yönetimi, esas itibariyle mahalle düzeyinde örgütlenmiş bulunmaktaydı. Kadının belediye hizmetlerinden sorumlu yardımcısı muhtesipti. Kısaca, Osmanlı kent yönetimi, geleneksel toplum düzeni içinde başta kadılık olmak üzere, esnaf kuruluşları ve vakıflar tarafından birlikte yürütülmekteydi. belediye yönetimi, Tanzimat'tan sonra yönetim sistemimize girmiştir. Osmanlı kentinde modern belediye ise, 19. yüzyılın olgusudur.Hem Tanzimat hem de Meşrutiyet dönemlerinde idarede merkeziyetçi bir devlet yapısı oluşturulmuştur.Osmanlı Devleti’nde ilk belediye 1854 yılında İstanbul'da “Şehremaneti” idaresinin kurulmasıyla doğmuş oldu. ***1876 Kanun-i Esasi(112.madde belediye kurumunun yönetim kurumu olması) ve ardından yayınlanan Vilayet Belediye Kanunu sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nda belediye örgütleri kurulmaya başlanmıştır. 1877'de yayınlanan Vilayet Belediye Kanunu'na göre her kent ve kasabada bir belediye meclisi kurulacaktır. **Tanzimat öncesi egemen olan ademimerkeziyetçi yapı, yerini Tanzimat sonrasında merkeziyetçi bir yapıya bırakmıştır. YASAL ÇERÇEVE Osmanlı mirası devralan Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk yasal düzenleme 1921 ve 1924 tarihli Anayasalardır. 1982 Anayasası idari yapılanmayı (md.126 )ve yerel yönetimlerin tiplerinin özelliğini (md. 127 )belirlemiştir.Anayasa’ya ilave olarak yerel yönetimlerle ilgili diğer yasal düzenlemeleri şöyle sıralayabiliriz: *1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanunu *1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu *1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu *1981 tarihli ve 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun *1984 tarihli ve 2972 sayılı Mahallî İdareler İle Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun *1984 tarihli ve 3030 sayılı Büyükkent Belediye Kanunu *2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu *2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu *2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu *2005 tarihli ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu, yerel yönetimlere yönelik temel kanunlardır. YEREL YÖNETİM TİPLERİ
Yerel yönetimin yönettiği belli bir coğrafya parçası ve burada yerleşik yaşayan bir insan topluluğu vardır. Türk yerel yönetim sistemi içinde: *köyde yaşayanların ortak ihtiyaçlarını karşılayan köy yerel yönetimi *nüfusu 5000’den fazla olan bütün yerleşimlerde belediyeler *metropol kentlerde büyükşehir belediyeleri ve *ilin özel yönetim işlerini ve özel çıkarlarını yönetip gözeten ve ili temsil eden il özel idaresi (81 il özel idaresi bulunmaktadır.) **Ülkemizdeki köy sayısı 2008 yılı itibariyle 34.349'dur. 2010 yılı itibariyle, büyükkent belediyesi 16, büyükkent ilçe belediyesi 143, il belediyesi 65, ilçe belediyesi 749,belde belediyesi 1.978 ve toplamda 2.951 belediye bulunmaktadır.
ÜNİTE 2=MERKEZÎ YÖNETİMLE İLİŞKİLER
Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği belgelerinde yer alan ve Türkiye'nin de onayladığı evrensel belgeler önemlidir. Bu belgelere göre, yerel yönetimler ülkenin yönetim sisteminin bütünlüğü içindeki bir kuruluştur ve yerel yönetimlerin kuruluş ilkeleri, görev ve yetkileri, gelir sistemleri yasama organı tarafından belirlenir. Merkezî yönetim yerel yönetimlerin uyması gereken temel kuralları, strateji ve hedefleri belirler. Yerel yönetim,doğrudan uygulayıcıdır. Yerel yönetimlerin değişmez nitelikleri:
1)Yerel yönetimler demokratik sistemin vazgeçilmez ve etkili bir aktörüdür.
2) Yerel yönetimler özerk kuruluşlardır.
3) Yerel yönetimler halk katılımına olanak tanıyan yönetsel birimlerdir.
4) Yerel yönetimler, mahallî düzeydeki kamu hizmetlerinin halka doğrudan ve etkin olarak sağlanmasında merkezî yönetime göre daha başarılıdırlar.
5) Halka en yakın yönetim birimi olan yerel yönetimlerin yerel halka,hemşerilere karşı duyarlılığı ve sorumluluğu yüksektir.
Merkezî devlet, yerel yönetimlere yönelik politikalarıyla bu kurumların yapı, rol ve fonksiyonları ve dolayısıyla sosyal politika alanındaki rol ve etkinliği üzerinde bütünüyle belirleyicidir.
YEREL YÖNETİMLERİN SOSYAL POLİTİKAYA KATKILARI
Devletin toplumda refah ve sosyal koruma sağlamak amacıyla uyguladığı politikalar bütününe sosyal politika denir. Sosyal politika genel olarak sağlık, eğitim, konut,sosyal güvenlik, istihdam ve sosyal hizmetler alanlarındaki kamu hizmetlerini kapsamına alır. Yerel yönetimlerin ülke genelinde sosyal politikaya temel katkısı,merkezî yönetimin stratejik olarak belirlediği kamusal hizmetleri sunmasıdır. Sosyal politika Amacı,sosyal ve ekonomik riskler altında bulunan bireylere ve ailelere
destek olmaktır. Endüstri Devrimi’nden önce sosyal politikanın kapsam ve alanını toplumdaki yoksul ve özbakımını yapamayan kişiler ve bunların ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik sosyal refah hizmetleri meydana getirirken, 19. yüzyılda sosyal politika,işçi sınıfının korunmasına yöneltmiştir. 20. yüzyılın ilk yarısından sonra ise Kadınların çalışma hayatına katılımını kolaylaştırıcı önlemler, çocuk ve yaşlıların bakımı, çevre politikaları, madde bağımlılığı ve cinsiyet ayrımcılığı gibi sosyal sorunlar sosyal politikanın ilgi alanına girmiştir. Yerel yönetimler, sosyal politikanın sağlanmasına
temelde kamu hizmeti işlevi çerçevesinde merkezî idarenin bölgesel düzeydeki temsilcisi veya ortağı rolünü üstlenerek katılmışlardır. Yerel yönetimler merkezî yönetimle birlikte kamu hizmetlerini yerine getiren kuruluşlar olarak daha çok, geniş anlamda sosyal politikanın konusuna giren hizmetlerin yerine getirilmesinde görev almaktadırlar.Sosyal politika bölgesel nitelikli değil, ulusal düzeydeki politikalardır.
Kamu sektörü istihdamının önemli bir kısmı yerel yönetim birimleri bünyesindedir. Sonuçta yerel yönetimler,kamu hizmetinin sağlanmasına katılımlarının yanı sıra, dar anlamda sosyal politika alanında önemli işlevler üstlenen kurumlardır.
YEREL YÖNETİMLERİN ELEŞTİREL DEĞERLENDİRMESİ
Yerel Yönetimlerin Olumlu Özellikleri: Yerel toplumun üyelerinin yönetime dâhil olması yerel yönetimi şekillendiren temel unsurlar arasındadır ve toplum katılımı yönetim olgusunun vazgeçilmez bir öğesidir.
rın toplumsal kültürü ve eğitim düzeyinin yerel yönetimlerin gelişmesini etkilediği ve yerel yönetimlerden beklenecek yararların bu ölçülerde çeşitlenebileceği bilinmektedir.
-devlet içinde ulusal birliğin sağlanması için gerekli kuruluşlar olarak kabul edilmektedir. Özerk olarak oluşturulacak bu sistemle halkın bazı inisiyatifleri kendi elinde göreceği, devlete olan güven ve bağlılığını artıracağına inanılmaktadır.
yönetimce karşılanmasının olanaksız oluşu yerel yönetimlerin diğer bir olumlu özelliğidir. Ancak kamu hizmetlerinin merkez ve yerel yönetimler arasında nicelik, nitelik ve oran bakımından paylaşılması konusu her ülkenin siyasal, tarihi ve idari şartlarının farklı olması nedeniyle farklı yanıtlar bulmaktadır.
hizmetlerinin iyi bir şekilde yerine getirilmesi için gerekli olan sermaye ve uzmanlaşmayı sağlayabilmesi,bölgelerarası eşitsizlikleri tarafsız harcama ilkesiyle giderebilmesi gibi olumlu özellikleri vardır.Ancak bu yararları gerçekleştirirken kırtasiyeciliğe,memurların merkeze hoş görünmek uğruna kamu hizmetlerini aksatmasına, çoğu zaman gereksiz memur kadrolarının oluşmasına ve memur sayısının kabarmasına,zaman zaman gereksiz hizmet şekilleri oluşturulması na, kamu kaynaklarının kaybına yol açmaktadır. Yerel yönetimler, merkezî yönetimin bu tipte olumsuz yanlarını engellemek amacıyla kurulurlar.
ygun bir zemin olması ve gerekli düzenlemelerin yapılmış olması şartıyla ekonomik ve sosyal kalkınmanın alt yapısını oluşturabilecek yönetim birimleridir.
olduğu öngörülmektedir.
uygulamalar karşısında siyasal iktidarlar üzerindeki baskıların azalabileceği,siyasal gerilimlerde azalmalar olabileceği ileri sürülmektedir.
kökleşmesinde önemli katkıları olabilmektedir.
Yerel yönetimler,devletin sorumluluklarını toplum üyeleri ile paylaşmasını sağlayabilir. Yerel yönetimler,toplumda demokrasi kültürünün gelişmesine katkı yapabilir.
Yerel Yönetimlerin Olumsuz Özellikleri:Aşırı bir yerinden yönetim ve çok geniş yetkilerle donatılmış bir yerel yönetim sistemi, ulus-devlet için ülke birliğini bozucu etkilerde bulunabilir;bölgeler arasında olumsuz rekabetlere,kaynakların kaybına yol açabilir. Mevcut rejim içinde yürütülmek istenilen politikaları tehdit eden bir çatışma ve mücadele varsa, merkezî yönetim,yerel yönetimlere bölünme ve parçalanma endişesiyle daha az önem vermektedir.
nin merkezî yönetim tarafından denetlenmeden yalnızca yerel yönetimler tarafından sunulması, kamu hizmetlerinin tüm ülkeye eşitlik ilkesi doğrultusunda yayılmasına engel olabilir. Çünkü kaynaklar ve çeşitli olanaklar ülkenin her yerinde eşit olarak bulunamaz. Her ilin kaynakları değerlendirme gücü ve gelişmişliği de birbirinden farklıdır.
TÜRKİYE'DE YEREL YÖNETİMLERİN SORUNLARI
Türkiye'de,ülke gündeminin devamlı olarak bir yerel yönetim sorunu vardır. Konuyla ilgili yaygın olan görüş; bugünkü durumuyla yerel yönetim birimlerimizin Türk toplumunun isteklerini karşılayabilecek, demokratik, katılımcı, saydam, etkin ve verimli bir yönetim yapısına sahip olmadığıdır. Sorunların geçici olmadıkları bilinmektedir. Bunun nedeni, yerel yönetim düzeninin Cumhuriyetten bu yana toplumun ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuki yapısında meydana gelen sürekli değişikliklere uyum sağlayabilecek bir biçimde düzenlenememiş olmasıdır. Ülkemiz yerel yönetimlerinin sorunları:
si
Merkezîyetçilik: Ülkemiz yönetim teşkilatlanmasının en önemli özelliği yetki, kaynak ve olanakları başkent örgütlerine veren yönüdür. Cumhuriyet Dönemi dâhil, yerel örgütlenmeler hep zayıf, bağımlı ve ikincil nitelikte olmuştur. Yerel yönetimler, merkez yönetimine yardımcı ve destekçi şube kuruluşlar olarak düşünülmüş, başta yetki devri ve maliye olmak üzere birçok konuda bütünlük endişeleriyle güçlenmelerine ve yeterince özerkleşmelerine izin verilmemiştir. Merkezî kamu yönetimi anlayışı işlem ve hizmetlerin yapılma hızını ve karar verme süreçlerini yavaşlatmaktadır. Merkez yönetiminin yerel yönetimler üzerindeki aşırı vesayet uygulamaları, yetki genişliği ilkesinin etkin olarak uygulanamaması ve merkez bürokrasisinin aşırı derecede büyümesi gibi nedenler hızlı karar alınmasını güçleştirmekte; bazen yerel düzeyde bir günde alınabilecek bir kararın alınması aylarca sürebilmekte; bunun sonucunda hizmetler gecikmekte ve
maliyetler artmaktadır. Pratik yöntem ve tekniklerle çözülebilecek hemen her hizmet için ayrı bir birim oluşturulması da kamu cari ve yatırım harcamalarını artırmaktadır.
!!! İllerde ortaya çıkan sorunların çözümünün sürekli merkezde aranması sonucu milletvekilleri ve bürokratlar zamanlarının büyük bölümünü iş takiplerine harcamakta ve kendi asli görevlerini yerine getirememektedirler.
!!!Yerel hizmetlerin büyük bir bölümü (köy yolları,köy içme suları ve köy imamının atanması vb.) merkezî yönetim kuruluşları tarafından yürütülmektedir.Son karar verme yetkisinin ağırlıklı olarak merkezde olması halkın hizmetlere ulaşabilmesini güçleştirmektedir.
Kırsal Alanda Yönetim Boşluğuiğer bir konu kırsal alandaki yerleşim birimlerinde oluşan yönetim boşluklarıdır. İl özel idareleri,aslında kendilerine özgü görevleri ve kendi hür iradeleriyle harcama yapabilecekleri bir bütçeleri olmayan yetkileri sınırları kurumlar durumundadır. Köyler ve küçük belediyeler ise yerel ihtiyaçları karşılayacak yapı, örgüt ve parasal güçten yoksundurlar.
!!!Kırsal alanlarda yönetim boşluğu sorunları yaşanmakta ve buralarda görev yapan kaynak yetersizliği nedeniyle yeterince hizmet sunamamaktadır.Kırsal alandaki idari boşluğun giderilmesi için, yerel düzeydeki hizmetlerin yerel yönetim yetki ve sorumluluğuna bırakılması, yerel yönetim birimlerinin yetkilerini bir başka birimle paylaşmadan doğrudan kullanabilmesi gerekmektedir.Bir diğer konu da, yerel birimin sorumlu olduğu nüfus ve alana ilişkin ölçek ile yerel birime yüklenen görevlerin ağırlığı arasındaki dengenin gözetilmemesi sorunudur.
Gelir Paylaşımı ve Harcama Sorunları: Yerel yönetimlerin gelir paylaşımı ve harcamayla ilgili temel sorunu büyük ölçüde merkezî yönetime mali olarak bağımlı olmasıdır. Ülkemizde kamu harcamalarının ortalama %15'i yerel yönetimlerce, %85'i merkez yönetimince yapılmaktadır.
Eş Güdüm Zorlukları: Yerel yönetimlerin sorunlarının bir diğeri, alan bakımından koordinasyon zorluklarının yaşanmasıdır. Benzer hizmetlerin birbirinden farklı kurumlar ve idari yapılar eliyle yürütülmesi ve bunlar arasında eş güdüm olmayışı da temel bir sorundur.
Demografik Sorunlar: Kentlere yönelen sürekli göç nedeniyle,kırsal bölgelerdeki hizmetler ve yatırımlar azalmakta, kentlerdeki hizmetlerin yeterli düzeyde verilmesi de zorlaşmaktadır. Zira yerel hizmetlerin finansmanı yerel birimlerin geliriyle orantılıdır ve nüfusu gittikçe azalan bir yörenin geliri de azalıyor, demektir. Bu durumda yerel yönetimlerin, hemşerilerine eşit standartta hizmet sunabilmeleri zorlaşmaktadır.
Yerel Yönetimler Arasındaki Eşitsizlikler: Yerel yönetimlere verilecek mali kaynakların belirlenmesinde yalnızca nüfus ölçütünün kullanılması yeterli bir ölçüt olmaktan uzaktır.
Katılım Olanakları Sınırlaması: Türkiye'de yerel halk, bölgelerindeki hizmetler üzerindeki kararlara kendi tercihleri yönünde katılma haklarından yeterince yararlanamamaktadır. Katılma sorununun temel kaynağı, merkezî yönetimin yerel yönetimleri çok sıkı bir denetim altında tutması ve temel karar alma süreçlerinde rol sahibi olmasıdır. Ülkemizde vesayet denetimi yetkisi, yerel birimleri merkeze bağımlı tutmak amacıyla kullanılmaktadır. Anayasa, vesayet denetimini yalnızca "hukuka uygunluk" ilkesiyle sınırlandırmamış, yetkiye "yerindelik" unsurunu da eklemiştir. Anayasa’da vesayet denetimi amaçları içinde sayılan "toplum yararının korunması" ve "mahallî ihtiyaçların gereği gibi karşılanması" ilkelerini, objektif ölçütlere bağlamak çok zordur.
Siyasi Baskılar: Hükümetle aynı siyasi partiden olmayan yerel birimler, merkezîn mali desteğinden yoksun bırakılabilir. Anayasa’ya göre yerel yönetimlerin kendi aralarında birlik kurmaları, Bakanlar Kurulu iznine bağlıdır. Bunun yanında 1982 Anayasası İçişleri Bakanı’na, yerel yönetim organlarını ya da üyelerini geçici bir önlem olarak görevden uzaklaştırma yetkisi vermiştir.
İdari Kapalılık: Yerel yönetimlerin idari saydamlık,yönetimde halka açıklık ilkesi ve halkla ilişkiler açısından da önemli sorunlar taşıdığını görebiliriz.İdareye, toplumdan uzaklaşmış olması ve tamamen kamu çalışanlarına teslim edilmesi nedeniyle bürokratik idare ya da teknokratik idare denebilmektedir.
Hemşerilik Bilincinin Gelişmemesi: Hemşerilik bilincinin gelişmemesi sorunu yerel toplumların, yerel yönetimleri seçimler arasındaki dönemlerde etkili biçimde denetlemelerini, yerel hizmetlerin yürütülüşü ile ilgili isteklerini ve dileklerini yerel yönetimlere yansıtmalarını da geniş ölçüde önlemektedir.
Güçsüzlük: Yerel yönetim birimlerimiz yeterince güçlü değildir. Birçok küçük belediye teşkilatı personel maaşlarını ödeyemeyecek durumdadır.Büyük olduğunu varsaydığımız belediyeler de, bütçelerinin % 60-70'lik önemli bir kısmını personel giderine ayırmak zorunda bırakılmaktadır. Bu durum belediyelerin asli işlevi olan yerel ihtiyaçları karşılamak için yapılacak yatırımları olanaksız kılmaktadır.
Personel Rejimi: Yerel yönetim birimleri olan belediyelerde nitelikli personel çalıştırma konusunda sorunlar vardır. Ayrıca siyasi etkilerle ihtiyaç fazlası personel istihdamı da yapılabilmektedir. Hizmetin en temel unsuru insan gücüdür.
Plansız Yapılaşma ve Kentleşme: Göçlerle sürekli büyüyen kentlerimizde imar planlarının olmaması, kontrolsüz yapılaşma ile gecekondulaşma ve çarpık kentleşme sorunları; içme suyu ve kanalizasyon sistemlerinden başlayarak tüm alt yapı bozulmalarının, hizmet gelirlerinden yoksun kalınmasının ve çeşitli çevresel kirlenmelerin nedeni olmaktadır. Kent planlarının geleceğe yönelik ve uzun vadeli ölçeklerde hazırlanması, ucuz,seri ve sağlıklı yapılaşma tekniklerinin tespiti belediyelerin asli görevlerindendir. Çağımızda, ulusal sınırları aşarak tüm dünyayı tehdit eden nükleer ve kimyasal kazalar ile hazırlıksız yakalanılan doğal afetlere karşı önlem alan yeni bir yönetim anlayışı yerel yönetimlere kazandırılmalıdır. Çevre sorunları konusunda yerel ve ulusal ölçek dışında uluslar arası boyutta önlemler alınması gerektiği de göz önüne alınmak zorundadır. Hızlı kentleşme ile ortaya çıkıp baş edilmesi güç bir hâl alan diğer bazı sorunları; konut açığı, gecekondulaşma, alt yapı yetersizlikleri, artan motorlu araç sayısına uygun olmayan yetersiz ulaşım sistemi, yüksek oranda trafik kazaları, kontrolsüz gelişme, çevre kirlilikleri, kırdan kentlere yığılma olarak özetleyebiliriz. Yerel yönetimlerin mevcut yönetimin yapısı, kaynakları ve dolayısıyla hizmetleri, artan kentsel ihtiyaçlara cevap vermekte yetersiz kalmaktadır. Bu durum, yerel yönetimleri, özelleştirme gibi yeni hizmet yöntemleri ve kaynakları bulmaya zorlamaktadır.
ÜNİTE 3
Demokrasiyle yerel yönetimler arasındaki ilişkiye bakılacak olursa, yerel yönetimler, demokrasi adına insanın özgürleştirilmesinde ve insanların demokratik eğilimlerinin kuvvet-lendirilebilmesinde birincil kuruluşlar olarak değerlendirilebilir. Buna bağlı olarak da demokrasinin başlıca öğelerinden olan, ancak yerel ölçekte de biraz daha farklı şekillerde değerlendirilen; yurttaş katılımı, çoğunluk ilkesi, liderlerin danışmaya önem atfetmeleri ve seçmene karşı hesap verme ihtiyacı duymaları gibi olgular, demokrasi ve yerel yönetim arasındaki ilişkiyi gösteren en önemli argümanlar olarak sıralanabilir. **Günümüzde demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri olarak kabul edilen yerel yönetimlerin, görev ve gelirlerin bölüşümü konusunda yeterli yetkilerle donatılmaları gerekmektedir. Bunun için
de yerel yönetimlerin mali ve idari özerkliğe sahip olmalarının şart olduğu görüşü hâkimdir. Yerel yönetimlerin mali ve idari özerkliğe sahip olabilmesi için yerel demokrasinin ilkelerine bağlı kalmaları gerekmektedir. Bu gerekliliğe bağlı olarak “yerel demokrasinin ilkeleri” aşağıda kısaca tartışılmıştır. 1-Demokratik Davranış İlkesi: demokrasinin işlerlik kazanması ve sürdürülebilmesi genel anlamda halkın katılımına bağlı olması gerektiği genel bir kabuldür. Çağımız demokrasilerinin en önemli unsuru katılımdır. Vatandaşların demokratik ilkelere ve davranışlara olan alışkanlıkları ilk olarak yerel yönetimler aracılığıyla kazandırılacaktır. Bu sebeple yerel yönetimlere “demokratik terbiye kuruluşları”da denilmesi mümkündür. 2-Etkinlik ve Verimlilik İlkesi: 3-Sosyal Adalet İlkesi: Yerel yönetimler, demokrasinin başlangıç yeri olması yanında insan haklarına saygılı olmanın yerel düzeydeki güvencesi olarak görülmektedir. Belediye sınırları içerisinde hiç kimseye ikinci sınıf insan muamelesi yapmadan, vatandaşlar arasında birlik ve beraber -lik düşüncesinin oluşturulabilmesi ve geliştirilebilmesi için belediyeler adaletli davranmaya mecburdurlar 4-Açıklık (Şeffaflık) İlkesi: Yerel yönetimlerin karar verme ve uygulama süreçleri ne kadar açık olursa, halk katılımı ve denetimi de o kadar sağlanmış olacaktır. 5-Tarafsızlık İlkesi SİVİL TOPLUM GİRİŞİMLERİ VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI TANIMLARI Toplumlar, özelliklerine göre, formel ya da enformel yapılar içinde vatandaşların gönüllü katılımına olanak sağlamaktadırlar. Bu itibarla demokrasinin sürdürülmesinde vatandaşların bireysel ya da örgütsel olarak toplumsal faaliyetlere katılımı oldukça önemlidir. Toplumun gündemiyle yakından ilgilenen, insanların katılımcılık ruhunu geliştiren sivil toplum kuruluşları, ortak amacı toplumları etkilemek olan çok çeşitli çalışma grupları oluşturabilen, bilişim teknolojisinden yararlanabilen, toplumların gelişmesi için gerekli işlevlerin yerine getirilmesinde tüm toplum katmanlarının rol almasını sağlayabilen, üyelerinin dışındaki bireyleri de çalışmalarına katabilen kuruluşlardır. Sivil toplum kuruluşları, katılım ve demokrasi arasında kurulan bağın işlevselliği demokratik kurum ve kuralların benimsenmesi, işlerlik kazanması ve sürdürülmesi boyutlarında kendini göstermektedir. Sivil toplum kuruluşları kararların katılımcılar tarafından ortaklaşa alındıkça birlik ve taahhüt duygusunun kuvvetleneceğinden hareketle kendine güveni, otonomiyi, eleştirisiz otoriteyi kabul etmemeyi insanların kendi kaderlerini kontrol etmeleri gerektiğini benimsenmesi gereken değerler olarak görmektedir. **Gönüllülük temeline dayanan sivil toplum kuruluşları halkın taleplerinin yönetime iletilmesinde önemli bir araçtır. 1980 sonrasında gerek dünyadaki gelişmeler gerekse bunların yansıması olarak ülkemizdeki gelişmeler sivil toplum kuruluşlarının önemini daha da artırmış **Yerel yönetimlerle demokrasi arasındaki ilişki, neo-Liberal düşünürlerce de özellikle vurgulanmaktadır. Hayek ve Nozick gibi düşünürler, kişi özgürlüğü, çoğulculuk, merkezî yönetimin sınırlandırılması üzerine çalışmalar yapmaktadırlar. Hayek, yerel yönetimlerle demokrasi arasında doğrudan bir bağ kurarak, yerel yönetimlerin yeterli ölçüde gelişmediği yerlerde demokrasinin sağlıklı işlemeyeceğinin altını çizmektedir. Bu görüşler çağdaş demokrasinin kurulma ve gelişmesinde yerel yönetimlerin vazgeçilmez rollerini ortaya koymaktadır. **sivil toplum kavramı, “Devlet denetimi veya baskısının ulaşamadığı veya belirleyici olmadığı alanlarda, bireylerin/grupların devletten izin almadan, kovuşturmaya uğrama korkusu taşımadan ve ekonomik ilişkilerin baskısından da büyük ölçüde bağımsız olarak hareket ederek tutum belirleyebildikleri, sosyokültürel etkinliklerde bulunabildikleri gönüllü ve rızaya dayalı ilişkilerin, etkinliklerin ve kurumların oluşturulabildiği bir toplumu ifade eder. Sivil toplum kuruluşlarının (STK) tanımları göz önüne alınarak bazı ortak özellikleri şu şekilde gruplandırılabilir: • Genel olarak kamusal alandaki tüm bireylerin katılımına açık kuruluşlar, dernekler, sivil oluşumlar gibi yurttaşların gönüllü katılımı ile oluşan birlikteliklerdir. • STK’ların siyasal iktidar karşısında özerk ya da bağımsız olmaları esastır. • Tek renkli değildirler, heterojen yapıdadırlar.
• STK’lar yasal kurumlardır. Bu nedenle bu kuruluşların kendi iç işlerinde insan haklarına saygı kurumsal düzeyde garanti altındadır. • STK’larda üyeler arasında sivil davranış ruhu egemendir. Bu nedenle aralarında karşılıklı saygı ve dayanışma ruhu ile hareket ederler. • STK’lar aynı zamanda ütopik bir potansiyeli bünyesinde barındırırlar. Bu kuruluşlar kendiliklerinden oluşmuşlardır. **Sivil toplum kuruluşları ile ilgili olarak değinilmesi gereken bir nokta, yerel yönetimlerin de sivil toplumun bir parçası olarak algılanması ve bu anlamda bir bütünlük taşıdığının söylenmesidir. Magnusson, belediyelerin devletin değil, sivil toplumun bir parçası olduğunu belirterek bu görüşü paylaşmıştır. ***Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşlarının Yerel Yönetimlerin Demokratikleşmesine Katkıları Sivil toplumların fazla olduğu ülkelerde güven daha fazla olmakta, bu da beraberinde ekonomik ve siyasal istikrarı getirmekte böylece demokratikleşme süreci hızlanmaktadır. Sivil toplum kuruluşları, bireysel taleplerin siyasi düzeyde yankı bulmasını sağlayan kuruluşlar olarak demokrasinin temsili düzeyden kısmen de olsa doğrudan düzeye taşınmasında öncü bir rol üstlenmekte ve çağdaş bir toplumun temel yapı taşı olarak yerlerini almaktadır. Halkla İlişkiler=Çağımızın mesleği olarak kabul edilen halkla ilişkiler, kamu ve özel sektör kuruluşları için zorunlu bir ihtiyaç hâline gelmiştir. •Halkla ilişkiler kavramının ortak özellikleri şu şekilde sıralanabilir: •Halkla ilişkiler, bir örgütle kamu kuruluşu arasında karşılıklı anlayışın kurulmasını amaçlayan, önceden düşünülüp tasarlanmış, planlı ve sürekli çabadır. •Halkla ilişkiler, bir işletmenin ya da özel ve kamu kuruluşunun bağlantı kurduğu, kurabileceği kimselerin anlayışı sempati ve desteğini sağlamak amacı ile yönetici ve girişimcilerin başvurduğu yöntemlerin tümüdür. •Halkla ilişkiler, kuruluşu halka tanıtmak ve halkı tanımak sanatıdır Kurumlara değer katan imajlarıdır ve imaja gösterilecek önem kurumların yapacakları en önemli yatırımlardan biridir. Halkla ilişkiler çalışmaları ile belediyelerin, akılda kalıcı,olumlu, saygın bir imajı oluşturulur ve sağlamlaştırılır. Olumlu bir kurum imajın oluşturulmasında ise halkla ilişkiler çalışmalarına verilen önem, etkili olmaktadır. Kamu hizmetlerinde kalite ve etkiyi artırma gayretleri ve demokratik devlet anlayışının bir gereği olarak, kamu yönetiminde şeffaflığın ve katılımın artırılması, kamuoyu denetiminin etkinleştirilmesi, halkın dilek ve beklentilerinin yönetimlerin kararlarına yansıtılarak daha sağlıklı çözümler oluşturulması tüm dünyada daha fazla önem arz etmeye başlamıştır. Özellikle son yıllarda Türkiye’de hızlanan şehirleşme, yerel yönetimlerin halkın katılımına ve verimli işleyen yönetim yapısına olan ihtiyacı artırmıştır. Yerel Yönetimlerde Halkla İlişkiler=Yerel yönetimler açısından halkla ilişkiler halkın siyasal bir alt birim olarak yerel yönetime sesini duyurmasını sağlamak kadar, bir yönetsel alt birim olarak yerel yönetimlerin kaynakları verimli bir biçimde kullanmasını denetlemesini; yerel yönetimlerin de halkın talepleri, yerel yönetimlerin olanakları ve işin gerekleri arasında bir uzlaşma yaratmasını ve bu konuda halkı bilgilendirerek destek kazanmasını; ayrıca bunun düzenli, sürekli, planlı bir biçimde yerine getirilmesini sağlamayı içermektedir. ***Gerçek belediyeciliğin temel amacı, iyi çalışan, başarılı belediyeyi gerçekleştirmektir. İnsanı ön plana alarak, bir başka deyişle, insan hak ve özgürlüklerini gözeterek, kent halkına karşı duyarlı, sorumlu ve saygılı davranış içinde yürüten halkın belediyesinin oluşturulması; böylece toplumsal, kültürel ve fiziksel nitelikleri ile yaşanmaya değer, kentlilerin övdükleri, gurur duydukları ve aynı nitelikleriyle torunlarına miras bırakabilecekleri bir kentin yaratılmasıdır. Bu nedenle belediyecilikte halkla ilişkiler çağdaş, demokratik ve saydam bir yönetim sistemi oluşturmanın gereğidir. **Bununla birlikte belediye içinde halkla ilişkiler biriminin yeri ve örgütleniş biçimi de önem taşımaktadır. Çünkü örgütlerdeki birimlerin önemi, bizzat yaptıkları işten başka, hiyerarşideki yerine göre de değişir. Bir genel müdüre veya müsteşara doğrudan doğruya bağlı olan, onun denetim ve gözetimi altında bulunan bir birimle; örneğin bir şube şefinin denetiminde olan bir birimin etkinliği aynı olmayacaktır. Bir birimin öteki birimlerle haberleşmesinde, eş güdümünde,
çıkan veya çıkabilecek anlaşmazlıkların çözümlenmesinde, emirlerin yerinem getirilmesinde birimin konumu önem taşır. Kısaca kurumlarda halkla ilişkiler biriminin teşkilatlanması, o kurumun halkla ilişkiler konusundaki başarısında etkili olmaktadır. **Halkla ilişkilerin işlevlerinden biri halkı tanımak, halkın belediyeyi nasıl algıladığını öğrenmektir. Tanıma yöntemleri ise, vatandaşın zihnindeki belediye algısını öğrenmenin en kolay yöntemlerinden biridir. Bu yöntemleri ile kent halkının zihnindeki belediyeye yönelik yanlış ve olumsuz algılar belirlenmeli ve bu yönde çalışmalar yapılmalıdır. Yerel Yönetimlerde Halkla İlişkilerin Amacı • Kamuoyunun kuruluşa ilişkin eğimlerini, tutum ve beklentilerini saptayarak kuruluşta uygun iyileştirilmelerin yapılması için önerilerde bulunmak • İnsan davranış ve tutumlarının gerçek nedenlerini anlamak • Örgüte ilişkin, kamuoyunda ortaya çıkmış olan yanlış anlamaları önlemek • Kuruluşla halk arasında karşılıklı saygı ve toplumsal sorumluluk duygularını geliştirmek • Özel çıkarlarla kamusal çıkarlar arasında uyum sağlamak • Mal ve hizmetlerin niteliklerinin geliştirilmesine katkıda bulunmak • Örgütün kurumsal kimliğinin oluşturulması ve benimsetilmesine yardımcı olmak • Demokratik değerlerin gelişmesine katkıda bulunmak Yerel Yönetimlerde Halkla İlişkilerin Temel İlkeleri A. Dürüstlük B. İnandırıcılık C. Yineleme D. Bütçe Yönetime Katılmanın Tanımı Yönetime katılmanın oldukça farklı tanımları bulunmaktadır. Bu tanımların ortak özelliği, katılmayı yurttaşın yönetimde söz sahibi olması olarak görmeleridir. Yönetime katılmada birincisi “yönetim”, ikincisi “yurttaş” olmak üzere iki temel unsur söz konusudur. Katılma, bu iki unsur arasındaki etkileşimin değişik boyutlarını anlatan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel anlamda yönetime katılımdan, anayasal demokratik ülkelerde yurttaşların siyasal sistemde alınan çeşitli kararları etkilemek amacıyla yapmış oldukları eylemlerin tümü anlaşılmaktadır. a) Geleneksel Katılma Türleri • Oy verme • Seçimlerde aday olma
• Kamu yönetimine girme • Devlete karşı dava açma b) Yeni Katılma Türleri: Kamu yönetimine geleneksel katılma biçimlerinin dışında, özellikle 1970’lerden sonra, yeni katılma biçimleri ya da diğer bir ifade ile sivil itaatsizlik olarak adlandırılan davranış biçimleri dikkati çekici bir şekilde artmıştır.Bu tür eylem biçimlerinin günümüzde sıklıkla kullanıldığı görülmektedir. Bu eylemlerin bazıları şunlardır: • Oturma, işgal • Ağaçların kesilmesini engelleme, ağaçlara sarılma • Dilekçe vermek, mektup yazmak • Anket düzenlemek • Afiş, bildiri, para toplama • Kendini zincirleme, yol kapatma Yönetime katılma biçimleri ile demokrasinin gelişimi ve mutlak iktidarların sınırlandırılması arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Gönüllülük Tanımı :Bireylerin tek başlarına üstesinden gelemeyecekleri farklı sorunlar karşısında, bir araya gelerek, iş birliği içerisinde “vatandaşlığı” öğrenip uyguladıkları sivil yapıların önemi giderek artmaktadır. “Gönüllülük” ve “hizmetlere gönüllü katılım” sadece yerelde değil, ulusal ve uluslararası alanda da önemini hızla arttıran kavramların başında gelmektedir. **Gönüllülüğün tanımlanmasında son değerlendirmelere göre “kamusal iyilik amacıyla girişilen her türlü faaliyet” niteliği ön plana çıkmaktadır. Gönüllülüğün tanımlanmasında gönüllülüğün üç anlamı öne çıkmaktadır. Bunlardan ilki gönüllülüğün aktif üyeliğe dayanması; bireyin, üyesi olduğu organizasyon için fazladan faaliyette bulunmasıdır. Diğer kullanımda gönüllülük,aktif vatandaşlık çerçevesinde topluma karşı hissedilen sorumluluk çerçevesinde girişilen faaliyetler biçiminde değerlendirilmektedir. Son olarak gönüllülük, bedelsiz olarak kamusal yarar amacıyla
gerçekleştirilen çeşitli faaliyetler olarak görülmektedir. Yerel Yönetimlerde Gönüllülük :Günümüzde yaşanan ekonomik, teknolojik vb. değişim, kamusal hizmetlerinin üretimini ve sunumunu doğrudan etkilemektedir. Yerel nitelikli hizmetlerin karşılanmasında ve etkin, eşit, adil ve ihtiyaçlara uygun biçimde dağıtımında yaşanan güçlüklerin yanında, yerel yönetimlerin mali alt yapılarının elverişsizliği hizmetin üretimi ve dağıtımı açısından alternatif yapıların oluşmasına da yol açmıştır. Bu itibarla kamusal mal ve hizmetlerin üretilme süreçlerine vatandaşların bir şekilde zamanını ya da parasını sarf ederek katılması, hizmet maliyetlerini düşürücü, kaliteyi de artırma potansiyeli yüksek bir alternatif hizmet sunma yöntemidir. Gönüllü katılımın özellikle yerel yönetimlerde hizmetlere katılımın önemli bir alternatifi olduğu ortadadır. Örneğin, ABD’de tüm yerel yönetimlerin %70’inden fazlasında hizmetlere gönüllü katılımın bir şekilde sağlandığı; özellikle ABD’nin üçte ikisine hizmet sunan 25 bin gönüllü itfaiye teşkilatında toplam istihdamın %80’ine denk gelen bir milyondan fazla itfaiye erinin gönüllü çalıştığı dikkate alınırsa konunun önemi de kavranacaktır.
ÜNITE 4= GELİŞMİŞ ÜLKELERDE YEREL YÖNETİM YAPILARI
**Fransa, Portekiz,İtalya, Belçika ve Türkiye gibi ülkelerde “Fransız Modeli” hâkimdir. Bu modele göre,yerel yönetimler anayasa ile güvence altındadır ve belli bir statüsü bulunmaktadır.Yerel yönetim birimlerin varlık sebepleri işlevsel olmaktan çok siyasaldır.
**Anglosakson geleneği anayasal bir statüye sahip olmayan yerel yönetimler, federal devlet ya da eyaletlerden ayrı bir kişi olarak da kalmaya özen göstermektedirler. ABD, Kanada ve İrlanda.
**Kuzey ve Orta Avrupa ülkelerinde etkili olan modelde ise, yerel yönetimler kendilerine yasa ile verilmiş yetkilerin dışında ve üstünde genel bir yetkiye sahiptir. Bu sistemde çeşitli yönetim basamakları arasındaki ilişkileri yöneten katı yöntemsel kurallar vardır. İsveç, Norveç ve Danimarka.
ABD’DE YEREL YÖNETIMLER
ABD), çoğulcu demokrasiye dayalı, başkanlık sistemiyle yönetilen federal bir cumhuriyettir. Yönetim sistemi üç kademeli bir yapı çerçevesinde şekillenmıstır.İlk düzey faderal devlet,ıkıncı duzeyı eyaletler,ucuncu duzeyı ıse yerel yonetımlerdır.
***ABD, federal yapısının belirleyici özelliğini,“ademimerkeziyet” anlayışının bütün yönetim mekanizmalarına hâkim kılınması oluşturmaktadır. Bu anlayışın bir gereği olarak, görevleri, mali kaynakları ve sorumlulukları anayasada tanımlanmış olsa da, ikinci düzey yönetim kademeleri
olan eyaletler içişlerinde tümüyle serbesttirler. Üçüncü düzey yönetim kademesini oluşturan yerel yönetimler ıse ademimerkeziyet anlayışının etkısındeler.
***ABD mahallî üniteleri idari düzen açısından, esas itibariyle yerel kendi kendini yönetim ilkesinin bir sonucu olan demokratik ademimerkeziyet ilkesine göre kurulmuşlardır. Böylece Amerikan yerel yönetim sistemi, tek merkezli bir niteliğe sahip olmaktan son derece uzaktır.
ABD’de Yerel Yönetimlerin Tarihçesi ve Siyasal Temelleri
*** 19. yüzyılın başlarında “local government” (yerel hükümet) terimi ekseninde yerel yönetimler doğmaya başlamıştır. İngiliz-Amerikan geleneği Amerika Birleşik Devletleri’ndeki mahallî idarelerin ortaya çıkışında etkili olmuştur. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında her biri itfaiye, kanalizasyon, su vb. birçok hizmeti sağlamak için vergi toplama yetkisine sahip olan özerk mahallî idare yönetimleri ortaya çıkmıştır.
***Amerika’daki yerel yönetimler aşağıdan yukarıya doğru devlet yapısı içerisinde yer almıştır. ABD’de yerel yönetim anlayışı ekonomik,sosyal ve politik süreçlere katılım olarak kendini göstermektedir.
***ABD’de özerk belediyecilik hareketi 1875 Missouri Anayasası ile yasallaştı.Özerk belediyecilik (municipal home rule) akımı,belediyelerin yerel nitelikteki işlerine üye devletlerin (state) ya da eyaletlerin karışmasına izin vermez; kamusal ve toplumsal hizmetlerle kolluk görevlerini yerine getirebilmeleri için, belediyelere gerekli yetkilerin ve kaynakların verilmesini öngörür.
(Özerk belediyecilik=“kesin karar alma yetkisi, merkezî idarenin yersiz etkilerinden arındırılmış olma ve parasal açıdan bağımsız olma”)
Günümüz ABD’sinde Yerel Yönetim Sisteminin Genel Özellikleri
Mevcut yerel yönetimleri sınıflandırırken, Amerikan sistemi ile Türk sistemi arasında tam bir karşılaştırma yapmak ve yerel yönetim birimlerini birbirleri ile eşleştirmek mümkün olmamaktadır. Genel olarak yerel yönetimler için CountiesMunicipalities, Townships, School Districts, Special Districts şeklinde bir sınıflandırma yapılmaktadır.
NOTè ABD’de yerel yönetimler köken olarak İngiliz ekolünü andırır.
ABD’de Yerel Yönetim Birimleri ve Yönetsel Yapıları
County=Eyaletlerin kendi sınırları içerisindeki en büyük mahallî idare birimi olan county’ler, bazı hizmetlerin yürütülmesinde üye eyalet adına, onun uzantısı gibi davranarak etkin rol oynar.
*** Connecticut ve Rhode Island dışında ABD’yi oluşturan üye federe devletlerin (eyaletlerin) tümünde var olan county’ler, New England eyaletindeki sadece yargı görevini ifa eden County Louissiana’da “Parish” adını alır. Genellikle bir yargı mercii olarak üye devletin ceza kanununu uygulayan county’ler, eyaletlerin vergileri ile mahallî vergileri tahsil eder, seçim yerleri ile seçim görevlilerini tayin eder ve seçimleri uygular. Okulları ve kütüphaneleri yönetir, yolları koprulerı yapar.
*** County’lerin teşkilat yapısı için tek tip bir yapıdan söz etmemiz mümkün değildir. County meclisleri, seçilmiş idari görevliler,atanmış görevliler(sağlık müdürü, yol müdürü,tarım müdürü) meclis ihtisas komisyonları(sağlık,hastane, kütüphane, seçim) olarak dörde ayırabiliriz.Bunlardan County meclisi, birden fazla üyeden oluşan karar alma ve yürütme organıdır.Üye sayısı 3-50 arasıdr.
Municipality=Turkce anlamı beledıye demektır. ABD’de municipality daha çok yoğun nüfuslu küçük yerleşim birimlerinin yerel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak kurulmuş yerel yönetim birimidir. Municipality’lerin hak ve yetkileri ise, vergilendirme ve borç alma yetkisi; sağlık, güvenlik ve adabı koruma ve geliştirme yetkisi; belirli amaçlarla istimlak yapma hakkı; belirli kamu kuruluşlarını işletme ve kanunları cebrî olarak uygulama yetkisi şeklinde sıralanabilir. Municipality’ler, belediye başkanlı meclis sistemi, profesyonel yöneticili meclis sistemi ve kent komisyonu şeklinde sınıflandırılabilir.
a) Belediye Başkanlı-Meclis Sistemi=Bu sistemde seçilmiş bir belediye meclisi vardır. Belediye başkanları her eyaletin özel kanunlarına göre değişen yetkilere sahiptirler. Bu nedenle bu sistem
güçlü belediye başkanı ve zayıf belediye başkanı olmak üzere iki alt bölüme ayrılarak incelenebilir. (Güçlü Belediye Başkanı ve Zayıf Belediye Başkanı)
b) Belediye Meclisi-Şehir Yöneticisi Sistemi=Bu sistemde yetki, halk tarafından seçilmiş belediye meclislerine aittir. Meclis, üyeleri arasından birini belediye başkanı olarak seçer. Aynı zamanda çeşitli idari birimleri yönetecek, koordine edecek, yerel idarelerin politikasını uygulayacak “city manager” denilen profesyonel yöneticiyi atar. Belediye meclisi şehir yöneticisi atama ve azletme yetkisine sahiptir. Belediye başkanı meclis üyesidir, veto hakkı yoktur, idari yetkileri de yoktur. Bu sistem daha çok nüfusu 10.000’i geçen şehirlerde uygulanır. Başarılı bir sistem olarak nitelendirilmekte ve sistem giderek yaygınlaşmaktadır.
c) Kent Komisyonu Sistemi=Hâlen Amerika Birleşik Devletleri’nde az sayıdaki municipality’de
uygulanmaktadır. Halk tarafından seçilen komisyon üyeleri (5 kişi) hem karar organı hem de uygulama organıdır.
Township= Township, genellikle county’nin ayrı bir alt bölümünü oluşturan yerel yönetim birimidir. Aslında bir ilçe görüntüsünde olan Township’lerin bir kısmı, nüfuslarının artması sonucu il görüntüsü kazanmışlardır.
*** Township’ler fonksiyonel olarak ABD’nin federal yapısı içerisinde eyaletlere göre büyük farklılıklar göstermektedir. Buna rağmen bir genelleme yapacak olursak; mahallî yolların yapım ve bakımı, ilkokulların yönetimi ve yoksullara yardım, kütüphane, su, kanalizasyon, çöp imha gibi kırsal nitelikli işleri, bu yerel yönetim birimlerinin görevleri olarak sayabiliriz. Township yönetimlerinde “Kasaba Toplantısı” denen, doğrudan demokrasi uygulaması niteliğindeki bir sisteme rastlanılmakta.
*** Yönetim organları, “mütevelli heyeti”, “danışmanlar meclisi”, “yönetim kurulu”olarak adlandırılan en az üç üyeden oluşan kurullardır.
District=İlk üç başlık altında incelenen yerel yönetim birimleri, belli ölçüde genel amaçlı yerel yönetim türleri idi. District ise, sadece belirli bir özel amaca hizmet eden ya da belirli bir amacı
gerçekleştirmek için kurulan yerel yönetim birimleri şeklinde tanımlanabilir. Örneğin sadece okulların yönetimini ele alan birimler, diğerlerinden ayrılarak “School District” adını almıştır. Hizmet alanları su ve kanalizasyon, konut,yangınla mücadele, çevre kirliliğinin önlenmesi, tabii kaynakların korunması ve ulaşım gibi konuların yanında okulların yönetimini de içermektedir.
***ABD genelinde yaklaşık 45.000 civarında bu tür yönetim birimi bulunmaktadır. Bunlardan 15.000 kadarını okul yönetimleri oluşturmaktadır.Alaska hariç her eyalette bu yönetim türü yer almaktadır. Bu yerel yönetim sisteminin savunucuları verimli bir yönetimi mümkün kıldığını iddia ederken, karşıtları ise devlete ait görevleri yayarak kontrol edilmesi çok güç bir hâle getirdiğini iddia etmektedr.
Büyükşehir Yönetimi=ABD Nüfus Bürosu tarafından metropolitan alan konusunda belirlenen kriterler; nüfus, iş-meşguliyet ve merkezî kent ile diğer kentlerin ilişkisi şeklindedir. Bu konudaki ilk yöntem, Houston şehrinde olduğu gibi mücavir alanların ve banliyölerin merkezî kente katılması şeklinde idi. Ancak mücavir alanlar ve banliyöler bu uygulamaya yönelik referandumda ret oyu vererek bu tür bir uygulamaya karşı koymuşlardır. İkinci yöntem, San Fransisco, Boston, New York
şehri gibi County ve Municipality yönetimlerini bir çatı altında toplayan vilayet yönetimidir. Diğer bir yöntem ise, yerel konuların kent yönetimine bırakıldığı metropolitan alanın tümünü ilgilendiren konuların kendisine bırakıldığı metropolitan bir yönetimin oluşturulmasıdır.
JAPONYA’DA YEREL YÖNETİMLER
Japonya üniter yapıyı benimsemiş, anayasal monarşi ile birlikte parlamenter hükümetin var olduğu bir ülkedir. Nüfus itibariyle dünyanın 10. büyük ülkesi olan Japonya, Asya kıtasının doğusunda dördü büyük olmak üzere çok sayıda adadan oluşmaktadır. 21. yüzyılın başlarından itibaren mali yerelleşme konusunun önemli gündem maddelerinden birini oluşturduğu Japonya’da, yerel yönetimlerin ekonomideki ağırlığı oldukça fazladır. Çok sayıda vergiden oluşan,karmaşık bir yerel vergi yapısı vardır. Yerel yönetimlerin öz gelirlerdeki yetersizlik,büyük ölçüde idareler arası transferlerle giderilmektedir.
*** Yerel yönetim maliyesinde yaşanan bu sorunların çözümü amacıyla ülkede özelleştirmeden, belediyelerin birleştirilmesine ve yerel yönetim gelirlerinde yerel tahsis vergisi, tahsisli yardımlar ve yerel vergileri içeren bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Japonya bugün hâlâ yerel yönetim harcamalarının GSMH’ye oranının en yüksek olduğu ülkelerden biridir.
Yerel Yönetimlerin Tarihsel Gelişimi
Japon yerel yönetim sisteminin temeli, Meiji Restorasyonu’na kadar gitmektedir. Üniter bir yapıya sahip bu ülke, 1603-1868 süresince, “Han” denilen ve vilayetlerden daha küçük bölümlere ya da ciddi derecede bir bağımsızlığa sahip olan feodal beyliklere ayrılmıştı. 1871 yılında feodalizm kaldırılarak güçlü bir merkezî hükümet kurulması yönünde adımlar atılmıştır. 1873 yılında İçişleri Bakanlığı kurulmuş ve bunu belediye kurumlarının standartlaştırılması ve daha demokratik otoritelerin oluşturulması izlemiştir.
*** II. Dünya Savaşı sonrasında Amerikan işgal kuvvetlerinin uygulamaya koyduğu reformlarla birlikte, belediyeler ve valiliklerin organlarının seçimle işbaşına gelmesi sağlanmıştır. Merkezdeki bürokratların yerel düzeydeki yetkileri azaltılırken, yerel meclislerin fonksiyonları artırılmıştır. Böylece yerel yönetimler tekrar özerkliklerine kavuşmuşlardır. Yerel yönetimler üzerinde çeşitli kontrol mekanizmaları uygulamaya konulmuş; bu durum “Kontrollü Yerinden Yönetim Sistemi” olarak adlandırılmıştır.
Japonya’da Yerel Yönetimlerin Türleri
Yerel yönetimlerin sınıflandırılmasına bakıldığında, genel nitelikteki yerel yönetimler valilikler ve
Belediyelerden,özel nitelikteki yerel yönetimler ise özel bölge yönetimleri, taşınmaz mal yönetimleri, yerel yönetim birlikleri ve yerel kalkınma birliklerinden oluşmaktadır. Ülkede Temmuz 2008 itibariyle 47 valilik, 783 il belediyesi, 811 ilçe belediye ve 193 köy belediyesi vardır.
*** Yerel harcamaların azaltılması, belediyelerin konsolidasyonu, personel sayısı ve ücretlerde kesintiye gidilmesi, yerel hizmetlerin bazılarının özelleştirilmesi ve mali sorumluluğun yükseltilmesi gibi birtakım tedbirleri kapsayan reform sürecinin hayata geçirilmesini gündeme getirmiştir. “Trinity Reform” olarak adlandırılan bu süreçte; yerel yönetim düzeyinde mali disiplini sağlamak
amacıyla merkezî yönetimin yerel yönetimlerin borçlarını üstlenmesi konusunda önemli sınırlamalar getirilmiş ve belediye vergilerinin tahsilat oranlarının yükseltilmesi konusunda bir takım önlemler alınmıştır.
ALMANYA’DA YEREL YÖNETİMLER
Ülkede yerel yönetimler anayasal kurumlardır. Yerel yönetimler, belediyeler ve ilçelerden oluşmaktadırlar. İller birkaç istisna dışında yerel yönetim birimi olarak görülmemektedir.
Devletin belediyeler üzerindeki gözetim yetkisi, bu kuruluşların yönetimlerinin yasalara uygunluğunun denetlenmesi ile ilgilidir.
*** Yerel yönetimler,Almanya’nın federal yapısı içinde federal devlet ve eyaletlerden sonra yer alan üçüncü ve en alt kademesidir. Bu nedenle eyaletlere göre değişen farklı yerel yönetimler ile karşılaşılabilmek mümkündür. Burada üç temel işleven söz edebiliriz:
1.Devletin en küçük birimleri olmaları 2.katılanların kendini yönetme hakkına sahip olmaları
3.emir ve yasaklar koydukları bağımsız toplumsal kurumlar olmaları
*** Ülkede yürürlükte olan, Belediye Yönetmeliğine göre, belediyeler kendi sınırları içerisinde her türlü kamu hizmetini yerine getirebilir. Almanya’da yerel özerklik bulunmaktadır ve Subsidiarite İlkesi ön plandadır.Yani, yerel yönetimlerin yerine getirecekleri hizmetler mevzuatla sınırlandırılmamış, hatta hizmetin vatandaşa en yakın birim tarafından verilmesi özendirilmiştir.
*** Kamu hizmetlerinde oldukça gelişmiş olan yerel yönetimler, sosyal yardım hizmetlerinde, ilçe ve belediye şeklinde kamusal hizmet sunmaktadır. Cankurtaran hizmetleri, yerel sosyal ve gençlik yardımları, çocuk yetiştirme yurtları, yaşlılar evi,zihinsel ve bedensel engelliler için eğitim kurumları, okul, ana sınıfı ve kreş, halk yüksek okulları, akşam liseleri, yatılı okullar..
İNGİLTERE’DE YEREL YÖNETİMLER
İdari sistemi tek parlamento ve tek hükûmet tarafından yönetilen üniter bir devlet olan ve İngiltere olarak isimlendirilen ülke İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’dan oluşmaktadır. İngiliz yerel yönetimleri temelde bazı metropoliten şehirler dışında kademelenmesinde nüfusun ölçüt
olduğu iller ve ilçelerden oluşur.
*** İngiltere’de yalnızca bölge halkını ilgilendiren konularda yerel yönetimler söz sahibidir. İngiltere’nin ve Galler’in pek çok bölgesinde hizmetler iki kurum arasında paylaştırılmıştır. Bunlardan biri yerel yönetim bölgesi komisyonu, diğeri de il komisyonlarıdır. Büyük şehirlerde ise ilçe teşkilatları hizmet vermektedir. İngiltere’de yerel yönetimler, seçilmiş yerel meclisleri ile kendi sınırları içinde temel kamusal hizmetleri yürütme yetkisine sahiptirler.
FRANSA’DA YEREL YÖNETİMLER
Anayasal ve politik olarak güçlü bir merkeze sahip Fransa’da, 1982’de başlayan desantralizasyon süreci 17 Mart 2003’te kabul edilen değişikliklerle ivme kazanmış görünmektedir. Anayasasının 1. maddesi “Cumhuriyet yerinden yönetim ilkesine göre örgütlenir.” şeklinde değiştirilerek “üniter devlet” ifadesi çıkarılmış, böylece,yerinden yönetim ilkesi ve cumhuriyetin ademimerkeziyetçi niteliği, anayasa hükmü hâline getirilmiştir.
*** Genellikle merkezîyetçi bir tutuma sahip olmasıyla tanınan Fransa’da hâlen üç ayrı tipte yerel
ve bölgesel kuruluş mevcuttur. Bunlar: Bölgeler, departmanlar ve komünlerdir(belediyeler). Departman ve komünler tarafından gerçekleştirilen hizmetlerin bir kısmı kanunlarda öngörülmüş olup zorunlu bir niteliğe sahiptir. Sosyal güvenlik sisteminin kapsamı dışında kalanlara yardım, örneğin, yaşlılara yardım, çocukların korunması gibi durumlarda mahallî idareler sosyal yardımlarda bulunur.
Yerel nitelikli sosyal yardımlar belediyeler tarafından yapılmaktadır.
DİĞER ÜLKELERDEKİ YEREL YÖNETİMLER
İsveç=İsveç, yerel düzeyde kendi kendine yönetim geleneğine sahip bir ülkedir. Bu gelenek, belli bir coğrafi alanda yaşayan insanların belli sosyal ve teknik hizmetler gibi ortak ilgi ve çıkarları etrafında bir araya gelerek kendilerini ilgilendiren konularda kendi iradelerini ortaya koymalarıdır. İller ve belediyeler vergi koyma yetkisine sahiptir. İsveç yönetim modeli, aktiviteler için gerekli karar alma mümkün olduğu kadar halka yakın olması esasına da dayanır.
*** İsveç’te yerel yönetimler yasası dışında sosyal hizmetler, sağlık ve tıbbi hizmetler, kurtarma hizmetleri yasalarıyla iller ve belediyelere geniş sorumluluklar yüklenmiştir. İller için zorunlu görevler; sağlık ve tıbbi hizmetler, çocuklar ve 20 yaşına kadar olan gençlerin diş ve ağız sağlığı iken yerel yönetimlerin diğer ayağı olan belediyelere büyük bir sosyal yardım alanı kalmıştır.
Danimarka=İller ve belediyeler şeklinde örgütlenen Danimarka’da, iller daha ziyade ulaşım,
hastane, orta öğretim hizmetleri ile diğer hizmet alanlarından bazılarında (çevre gibi) belediyeler arasında koordinasyon rolü oynarlar. Sosyal yardım hizmetleri ağırlıklı olarak belediyeler tarafından verilmektedir. Belediyeler, başta koruyucu sağlık hizmetleri olmak üzere, kreş ve bakım evleri, huzur evleri açmak ve işletmek, çocuk, kadın, yaşlı ve özürlülere yönelik çok detaylandırılmış yardım hizmetleri sunmaktadır.(Danimarka Özürlüler Yasası)
Belçika=1980 öncesinde en üst düzeyde devletin tüm yetkilere sahip olduğu Belçika’da günümüzde üç bölge (Brüksel, Flamende, Wallon), dokuz il ve 589 belediye bulunmaktadır. Belediyeler yerel düzeyde en geniş anlamda özerk yetkilere sahiptirler. Öğretim alanında daha iyi hizmet vermek amacıyla iller ve belediyeler arasında rekabet yaşanabilmektedir.
ÜNITE 5= YEREL YÖNETİM
Mevcut Anayasamızın 127. maddesi, yerel yönetimler sistemimizin hukuki temeli durumundadır. Ülkemizde de 1876 Anayasası'ndan itibaren yerel yönetimlerle ilgili kurallar anayasalarımızda yer almıştır. Merkezîyetçi bir devlet olan Osmanlı İmparatorluğu'nda yerel yönetimlerle ilgili yasal düzenlemelerin anayasa ve yasalarda yer alması ancak Tanzimat’tan sonra olabilmiştir. 1876 ANAYASASINDA YEREL YÖNETİMLER 1876 Anayasası bir imparatorluk anayasası olarak hazırlanmış olup Osmanlı Devleti'nin ilk anayasasıdır. 18. yüzyıldan itibaren Batı’ya açılan Osmanlı Devleti, başta Fransa olmak üzere Avrupa'nın merkezîyetçi devletlerinden etkilenmiştir. Ülkenin iki yüz yıllık gerileme dönemine son vermek isteyen bir grup insan, güçlü devlet sistemini merkezîyetçi yapıda görmüş ve genel idareyi ve onun bir uzantısı olan taşra teşkilatını düzenleyen bir anayasa hazırlamışlardır. İlk Osmanlı Anayasası 23 Aralık 1876 tarihinde, Islahat Fermanı'nda olduğu gibi, yine bir hatt-ı hümayun ile ilan edilmiştir. 1876 Anayasası illerin yönetimini "tevsi-i mezuniyet" ve "tefrik-i vezayif' ilkeleri üzerine oturtmuştur.(YETKİ GENİŞLİĞİ) 1921 ANAYASASINDA YEREL YÖNETİMLER 1921 Anayasası'nda 11., 12., 15., 16., 17. ve 18. maddeler yerel yönetimlerle ilgili maddelerdir. 1921 Anayasası, Türkiye'de yerel yönetimlerin gelişmesini öngören bir içeriğe sahiptir. 1921 Anayasası ülkeyi il, ilçe ve bucaklara ayırmış, il ile bucakların "tüzel kişiliğe ve özerkliğe sahip" olduğunu ifade etmiş, bu yerlerde yönetimi meclislere vermiştir. Anayasa’da ilçeler, sadece mülki birimler olarak düzenlenmiş, bucaklara ise iller gibi tüzel kişiliği olan bir mülki birim olarak yer verilmişti. 1924 ANAYASASINDA YEREL YÖNETİMLER 1924 Anayasası kurucu meclis tarafından değil, İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanmıştır. 1924 Anayasası bazı değişikliklere uğramış olsa da 1961 Anayasası'na kadar yürürlükte kalmıştır. 105 maddeden oluşmaktadır. Bu anayasada illerin yönetimine ve yerel yönetimlere ilişkin 3 madde yer almaktadır. 1924 Anayasası, 1876 Anayasası'nda yer alan görev ayrımı ve yetki genişliği ilkelerini aynen benimsemiştir. 1961 ANAYASASINDA YEREL YÖNETİMLER 1961 Anayasası'nın 116. maddesi yerel yönetimlerle ilgilidir. Yetki genişliği ve görev ayrımı ilkelerinin bütünü olarak görülen ademimerkeziyetçilik, 1961 Anayasası ile birlikte anayasal temelini yitirmiştir. 1961 Anayasası'nda idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ifade edilmiş ve böylelikle görev ayrımı teriminin varlık temeli ortadan kaldırılmıştır. 1982 ANAYASASINDA YEREL YÖNETİMLER Yerel yönetimler açısından demokratik özgürlükleri sınırlayan ve kısıtlayan bir anlayışla düzenlenmiştir. Yerel yönetimlerin seçimleri, Anayasa’nın 67. maddesindeki esaslara göre beş yılda bir yapılır. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıla kadar öne alınmasına karar verebilir. Süre dolmadan boşalmalar hâlinde ara seçime gidilir. Ara seçimin ne zaman yapılacağı kanunda gösterilir. Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir. 1982
Anayasası'nın yerel yönetimler bakımından ihtiva ettiği hükümler 1961 Anayasası'na benzemektedir. Ancak 1982 Anayasası merkezî yönetimi güçlendirmiştir. Güçlenen merkezî yönetimle, merkezî yönetim yerel yönetim ilişkisi kısmen kötüleşmiştir. 1982 Anayasası ile İçişleri Bakanlığı'na belirli durumlarda geçici olarak yerel yönetim organlarını görevden alma yetkisi verilmiştir. 1982 Anayasası seçim dönemlerini 4 yıldan 5 yıla çıkarmış ve düzenlemeyi yasama meclisinin iradesine bırakmayarak anayasal bir kural hâline dönüştürmüştür. YEREL YÖNETİMLERLE İLGİLİ TEMEL KANUNLAR -5393 SAYILI BELEDİYE KANUNU=13.07.2005 tarih 25874 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. -5216 SAYILI BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU=23.07.2004 tarih ve 25531 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. YEREL YÖNETİMLERLE İLGİLİ HUKUKSAL METİNLER -BELEDİYELER=Belediye yönetiminin kuruluşu, iki ölçüte göre kesinlik kazanır. Birincisi nüfus büyüklüğüdür. İkinci ölçüt, idari bölümlenme biçimidir. İl ve ilçe merkezlerinde nüfusları ne olursa olsun belediye kurulması zorunludur. BELEDİYELERİN GÖREV VE SORUMLULUKLARI Belediyelerin en esaslı ve doğal görevi, beldenin ve belde halkının sağlık, esenlik ve refahının sağlanacağı düzeni oluşturmak ve tüm uygar mahallî müşterek gereksinimlere ve hemşerilik hislerine cevap verebilmektir. Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000’i geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açabilir. BELEDİYENİN ORGANLARI 1-BELEDİYE MECLİSİ=5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 17. maddesine göre; belediye meclisi, belediyenin karar organıdır ve ilgili kanunda gösterilen esas ve usullere göre seçilmiş üyelerden oluşur. 2-BELEDİYE MECLİSİ BAŞKANLIK DİVANI=5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 19. maddesine göre; belediye meclisi, seçim sonuçlarının ilanını takip eden beşinci gün belediye başkanının başkanlığında kendiliğinden toplanır. Meclis bu toplantıda, üyeleri arasından, gizli oyla meclis birinci ve ikinci başkan vekili ile en az iki kâtip üyeyi ilk iki yıl için görev yapmak üzere seçer. İlk iki yıldan sonra seçilecek başkanlık divanı yapılacak ilk mahallî idareler seçimlerine kadar görev yapar. 3-BELEDİYE ENCÜMENİ=Belediye encümeni, belediye yönetiminin ikinci derecede karar ve danışma organıdır. Görevlerinden dolayı belediye meclisine karsı sorumlu olan belediye encümeni; belediye başkanı ile seçilmiş encümen üyelerinden ve belediyelerin bir kısım birim amirlerinden oluşur. Meclis tarafından seçilen encümen üyelerinin görev süresi bir yıldır. 4-BELEDİYE BAŞKANI=5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 37. maddesine göre; Belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Belediye başkanı, ilgili kanunda gösterilen esas ve usullere göre seçilir. Belediye başkanı, görevinin devamı süresince siyasi partilerin yönetim ve denetim organlarında görev alamaz; profesyonel spor kulüplerinin başkanlığını yapamaz ve yönetiminde bulunamaz. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ Türkiye’de metropoliten alanlardaki kentsel sorunları çözmek amacıyla 1982 Anayasası’nın 127. maddesine dayanılarak, 1984 yılından itibaren büyükşehir belediyeleri kurulmuştur. Büyükşehir belediyelerini düzenleyen 3030 sayılı kanun, 2004 yılında yürürlükten kaldırılarak, yerine 23.07.2004 tarih ve 25531 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5216 sayılı kanun uygulamaya konmuştur. 5216 sayılı Kanunun amacı, büyükşehir belediyesi yönetiminin hukuki statüsünü düzenlemek, hizmetlerin planlı, programlı, etkin, verimli ve uyum içinde yürütülmesini sağlamaktır. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNİN ORGANLARI 1-BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİ=Büyükşehir belediye meclisi, Büyükşehir belediyesinin karar organıdır ve ilgili kanunda gösterilen esas ve usullere göre seçilen üyelerden oluşur. Büyükşehir belediye başkanı büyükşehir belediye meclisinin başkanı olup, büyükşehir içindeki diğer belediyelerin başkanları, büyükşehir belediye meclisinin doğal üyesidir. 2-BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE ENCÜMENİ=belediye başkanının başkanlığında, belediye meclisinin kendi
üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla seçeceği beş üye ile biri genel sekreter, biri mali hizmetler birim amiri olmak üzere belediye başkanının her yıl birim amirleri arasından seçeceği beş üyeden oluşur. Belediye başkanının katılamadığı toplantılarda, encümen toplantılarına genel sekreter başkanlık eder. 3-BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI=büyükşehir belediye başkanı, büyükşehir belediye idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Büyükşehir belediye başkanı, ilgili kanunda gösterilen esas ve usullere göre büyükşehir belediyesi sınırları içindeki seçmenler tarafından doğrudan seçilir İLLER BANKASI ANONİM ŞİRKETİ 6107 sayılı yasayla kurulan, İller Bankası Anonim Şirketinin amacı; il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları ile münhasıran bunların üye oldukları mahallî idare birliklerinin finansman ihtiyacını karşılamak, bu idarelerin sınırları içinde yaşayan halkın mahallî müşterek hizmetlerine ilişkin projeler geliştirmek, bu idarelere danışmanlık hizmeti vermek ve teknik mahiyetteki kentsel projeler ile alt ve üstyapı işlerinin yapılmasına yardımcı olmak ve her türlü kalkınma ve yatırım bankacılığı işlevlerini yerine getirmektir..Kısaltılmış ismi İLBANK’TIR.
ÜNİTE 6= YEREL YÖNETİM BİRİMİ OLARAK İL ÖZEL İDARELERİ
Türkiye'de özellikle 1990'lı yıllarda ve yeni yüzyılın ilk yıllarında, genelde kamu yönetiminde,özelde yerel yönetimlerde hızlanan yeniden yapılanma girişimleri,somut sonuçlar vermiş ve reform yasaları hızla yürürlüğe girmeye başlamıştır.Reform sürecinde il özel idareleri de köklü ve kapsamlı bir yeniden yapılanmaya tabi kılınmış, sistem büyük ölçüde değiştirilmiştir.
TARİHÇE:Yaklaşık bir buçuk asırlık bir geçmişe sahip olan il özel idareleri Osmanlı’dan devraldığımız yerel yönetim birimleridir.İlk defa 1864 yılında Tuna Vilayeti Nizamnamesi ile kurulan “vilayet umum meclisi”yle yönetim sistemimize dâhil olan il özel idareleri Fransız il sistemi model alınarak oluşturulmuştur.İlk kez imparatorluğun Tuna Vilayeti için yapılan 1864 Vilayet Nizamnamesi,Tuna’nın idaresi için ikili bir yapılanma öngörmüştür: İl özel idaresi (idare-i hususiye-i vilayet) ve il genel yönetimi(idare-i umumiye-i vilayet). il özel idaresi, yerel halkın ortak nitelikli ihtiyaçlarını gidermeyi ve Müslüman olmayan halkın da yönetime katılmasına imkân sağlamayı amaçlarken,il genel yönetimi merkezî nitelikli hükümet işlerini yürütmek üzere oluşturulmuştur.Vali ise, her iki idarenin başı ve merciidir.Tanzimat Fermanı'ndan sonra gerçekleştirilen reformist girişimlerle yerel yönetim birimlerinin de temelleri atılmıştır.1876 Kanun-ı Esasi düzenlemesiyle tüzel kişilik kazanan il özel idareleri 1913 yılından 1987’ye kadar geçici yasa ile yönetilmiştir.Osmanlı Devleti'nin yönetimde reform girişimlerinin başta gelen ürünlerinden biri olan il özel idareleri,1.Meşrutiyet Dönemi’nde (1876 Kanun-ı Esasi düzenlemesi) gelişerek 1913 tarihinde yasal ve kurumsal boyutta olgunlaşmış ve geniş çerçeveli bir görev ve yetkiye sahip kılınmıştır.
***Cumhuriyet Dönemi’nin ilk İl özel idare kanunu 1987 yılında yürürlüğe girmiştir.Cumhuriyet Dönemi’nin ilk devresinde il özel idareleri daha özerk ve güçlü yerel yönetim birimleri olarak çalışırken, özellikle son elli yıldır elindeki görev ve yetkilerin bir kısmı merkezî yönetimin il teşkilatlarına kaydırılmış, kaynakları kısıtlanmış birer yönetim unsuru hâline gelmişlerdir.
***Yerel yönetimler içinde en az tanınanı ve en az işlevsel olanı il özel idareleridir.
YASAL ÇERÇEVE: 1982 Anayasası'na göre, "idarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanmaktadır.".Yine, 1982 Anayasası'na göre, "Mahallî idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileridir.".Benzer bir tanıma göre de il özel idaresi, il halkının yerel ve ortak nitelikteki
gereksinimlerini karşılamak üzere kurulan ve karar organları seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişileri dir. İl özel idaresinin temel unsurları, il genel meclisi, il encümeni ve vali olarak belirlenmiştir.İl özel idareleri, her ilde vardır ve çalışma alanı ilin sınırları dâhilindedir. İl özel idarelerinin bugünkü işleyişinin yasal dayanağı İl Özel İdaresi Kanunu’dur.
****İl Özel İdareleri Kanunu, altı kısımda, 73 madde ve 3 geçici maddeden oluşmaktadır. Kanun'un -birinci kısmında(Madde 1-8) genel hükümler,-ikinci kısmında (Madde 34) İl Özel İdaresinin Organları,-üçüncü kısmında ( Madde 35-36) İl Özel İdaresi Teşkilatı,-dördüncü kısmında (Madde 37-41) İl Özel İdaresinin Denetimi,-beşinci kısmında (Madde 42-61) Mali Hükümler ve Cezalar,-altıncı kısmında (Madde 62-73) çeşitli ve son hükümler bulunmaktadır.
**İlk maddede Kanun'un amacı; "İl özel idaresinin kuruluşunu, organlarını,yönetimini, görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esaslarını düzenlemektir." ifadesiyle açıklanmaktadır. İl özel idaresi, kamunun ve toplumun ortak bir yönetim platformunda bir araya getirildiği ülkemize özgü bir modeldir.İl özel idarelerinin görevleri şu şekilde sıralanmaktadır:
&-İl sınırları içinde; sağlık, tarım, sanayi ve ticaret, bayındırlık ve iskân,toprağın korunması, erozyonun önlenmesi, sosyal hizmet ve yardımlar,yoksullara mikro kredi verilmesi, çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları, ilk ve orta öğretim kurumlarına arsa temini, binaların yapımı, bakımı ve onarımının sağlanması, kültür ve turizm, gençlik ve spor hizmetlerinin doğrudan ya da dolaylı olarak sunulması. üBelediye sınırları dışında; imar, katı atık, yol, su ve kanalizasyon, çevre, acil yardım ve kurtarma, orman köylerinin desteklenmesi, ağaçlandırma, park ve bahçe tesisine ilişkin hizmetlerin yapılması.
&-İl özel idaresi bu yatırımların yüzde yirmi beşine kadar olan kısmı için kendi bütçesinden harcama yapabilir. 5302 sayılı Kanun’un 6. ve 7. maddelerinde, açık bir ifadey le il özel idarelerinin görev ve sorumlulukları ile yetki ve ayrıcalıklarının neler olduğu belirtilmiştir:
!!!Kanunlarla verilen görev ve hizmetleri yerine getirebilmek için her türlü faaliyette bulunmak, gerçek ve tüzel kişilerin faaliyetleri için kanunlarla belirtilen izin ve ruhsatları vermek ve denetlemek.üKanunların izin verdiği yetki bağlamında yönetmelik çıkarmak, emir vermek,yasak koymak ve uygulamak, kanunlarda belirtilen cezaları vermek.
!!!Sorumluluğundaki hizmetlerin yerine getirilmesi amacı ile taşınır ve taşınmaz mallan almak, satmak, kiralamak veya kiraya vermek, takas etmek, bunlar üzerinde sınırlı ayni hak tesis etmek.
!!!Borç almak ve bağış kabul etmek.
!!!Vergi, resim, harç dışında kalan ve miktarı yirmi beş milyar Türk lirasına kadar olan dava konusu uyuşmazlıkların anlaşma ile tasfiyesine karar vermek.
!!!İl özel idaresine ait vergi, resim ve harçların tarh, tahakkuk ve tahsilini yapmak
!!!Belediye sınırları dışındaki gayrisıhhi müesseseler ile umuma açık istirahat ve eğlence yerlerine ruhsat vermek ve denetlemek.
*İl özel idarelerinin ikili yönetim yapısıyla il yönetimi hem devleti hem de yerel halkı temsil etmektedir.İl özel idarelerinin yeniden yapılandırılması,İl Özel İdaresi Kanunu'nun yanı sıra Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı'yla getirilen hükümler çerçevesinde gerçekleşmektedir.
İL ÖZEL İDARELERİNİN YAPISI VE İŞLEVLERİ
İl özel idarelerinin 3 organı vardır.Bunlar: İl genel meclisi, il encümeni ve validir.
İl Genel Meclisi:İl genel meclisleri,il özel idarelerinin ana karar organıdır.Meclisi, kendi içinden seçtiği başkan yönetir.il genel meclisinin görev şunlardır:
Stratejik plan ile yatırım ve çalışma programlarını, il özel idaresi faaliyetlerini ve personelinin performans ölçütlerini görüşmek ve karara bağlamak.
Bütçe ve kesin hesabı kabul etmek.
Belediye sınırları il sınırı olan büyükşehir belediyeleri hariç, il çevre planı ile belediye sınırları dışındaki alanların imar planlarını görüşmek ve karara bağlamak.
Borçlanmaya karar vermek.
Bütçe içi işletmeler ile Türk Ticaret Kanunu'na tabi ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar vermek.
Taşınmaz mal alımına, satışına, trampa edilmesine, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine izin vermek.
Şartlı bağışları kabul etmek.üVergi, resim, harç dışında kalan ve miktarı yirmi beş milyar Türk lirasına kadar ihtilaf konusu olan özel idare alacaklarının uyuşmazlıklarını anlaşma ile tasfiyesine karar vermek.
İl özel idaresi adına imtiyaz verilmesine ve il özel idaresi yatırımlarının yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli ile yapılmasına, il özel idaresine ait şirket,işletme ve iştiraklerin özelleştirilmesine karar vermek.
Encümen üyeleri ile ihtisas komisyonları üyelerini seçmeküİl özel idaresi tarafından çıkarılacak yönetmelikleri kabul etmek.
Norm kadro çerçevesinde il özel idaresinin ve bağlı kuruluşlarının kadrolarının ihdas, iptal ve değiştirilmesine karar vermek.
Yurt içindeki ve yurt dışındaki yerel yönetim ve yerel yönetim birlikleriyle karşılıklı iş birliğine izin vermek.
Diğer yerel yönetimlerle birlik kurulmasına ve kurulmuş birliklere katılmaya veya ayrılmaya karar vermek.
İl özel idaresine kanunlarla verilen görev ve hizmetler dışında kalan ve ilgililerin isteğine bağlı hizmetler için uygulanacak ücret tarifesini belirlemek.
İl Encümeni:İl encümeni, il özel idaresinin yürütme organıdır.Valinin başkanlığında on üyeden oluşur.İl genel meclisinin üyeleri arasından seçeceği beş üye ile biri mali hizmetler birim amiri olmak üzere valinin her yıl birim amirleri arasından seçeceği beş üyeden oluşmaktadır.Encümenin görevleri şunlardır:
Stratejik plan ve yıllık çalışma programı ile bütçe ve kesin hesabı inceleyip il genel meclisine görüş bildirmek.
Yıllık çalışma programlarına alınan işlerle ilgili kamulaştırma kararlarını almak ve uygulamak.
Öngörülmeyen giderler ödeneğinin harcama yerlerini belirlemek.
Bütçede fonksiyonel sınıflandırmanın ikinci düzeyleri arasında aktarma yapmak.
Kanunlarda öngörülen cezaları vermek.
Vergi, resim ve harçlar dışında kalan ve miktarı beş milyar Türk lirasına kadar olan ihtilafların sulhen halline karar vermek.
Taşınmaz mal satımına, trampa edilmesine ve tahsisine ilişkin kararları uygulamak.
Belediye sınırları dışındaki umuma açık yerlerin açılış ve kapanış saatlerini belirlemek.
Vali tarafından havale edilen konuları görüşmek.
Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Vali:il özel idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisidir.Vali, merkezî yönetim tarafından atanan bürokrattır.Buna göre, valinin görevleri şunlardır:üİl özel idaresi teşkilatının en üst amiri olarak, il özel idaresi teşkilatını idare etmek.
İl özel idaresini stratejik plana göre yönetmek, il özel idaresinin kurumsal stratejilerini oluşturmak ve bu stratejiler doğrultusunda bütçeyi, il özel idaresinin faaliyetlerinin ve personelinin performans ölçütlerini hazırlamak ve değerlendirmek.
İl özel idaresini devlet dairelerinde ve törenlerinde temsil etmek.
İl encümenine başkanlık etmek.üİl özel idaresinin taşınır ve taşınmaz mallarını idare etmek.
İl özel idaresinin gelir ve alacaklarını tahsil etmek.
Yetkili organların kararını almak şartı ile sözleşme yapmak.
İl genel meclisi ve encümen kararlarını uygulamak. Bütçeyi uygulamak.
İl özel idaresi personelini atamak.üİl özel idaresi bağlı kuruluşlarını ve işletmelerini denetlemek Şartsız bağışları kabul etmek. İl halkının huzur, sağlık ve esenliği için gereken önlemleri almak.
Bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan ödeneği kullanmak.
Kanunlarla il özel idaresine verilen ve il genel meclisi veya il encümeni kararını gerektirmeyen görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak.
Teşkilatlanma=İl özel idaresinin teşkilatı; genel sekreterlik, mali işler, sağlık, tarım, imar, insan aynakları ve hukuk işleri birimlerinden oluşmaktadır. Yeni birim kurma yetkisi il genel meclisine aittir.İl özel idaresinin hizmetleri vali adına ve onun emirleri doğrultusunda, genel sekreter
tarafından yürütülmektedir. Genel sekreter,valiye karşı sorumludur.
*** genel sekreter, atamayla (valinin teklifi ve İçişleri Bakanlığının onayıyla) göreve gelen, valiye karşı sorumlu olan ve özel idare hizmetlerini onun adına ve emirleri yönünde yürüten kişidir.. Genel sekreter validen sonra il özel idaresinin en önemli yetkilisi konumunda bulunur.
İl Özel İdarelerinin Denetimi:İki türlü olmaktadır. Birincisi “iç denetim”, ikinciside “dış denetim”dir. Denetim, iş ve işlemlerin hukuka uygunluk, mali ve performans denetimini kapsar.
**İç denetim,kamu idarelerinin tutumluluk,etkililik ve verimlilik esaslarına göre yönetilip yönetilmediğini değerlendirmek ve rehberlik yapmak amacıyla yapılan bağımsız ve nesnel güvence sağlayan danışmanlık faaliyetidir.İç denetim özel idareler bünyesindeki denetçiler tarafından yapılır.
**Dış denetim, Sayıştay tarafından, mali işlemlerle ilgili olarak yapılan denetimdir. Son bir denetim yetkisi de il genel meclislerine verilmiştir.İç denetim yapar.
İnsan Kaynakları:İl özel idaresi personeli, vali tarafından atanmaktadır.Personelin sayısı ve nitelikleriyle ilgili normlar İçişleri Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca belirlenmektedir.Bu kuruluşlarda daimi kadroda ya da belli alanlarda (sosyal hizmetler, çevre, sağlık, veterinerlik, teknik, hukuk, sosyal ve ekonomi, kültür ve sanat, bilişim ve iletişim, planlama ve araştırma, eğitim ve danışmanlık) sözleşmeli personel çalıştırılabilmektedir.Sözleşmeli personel çalıştırmanın kadrolu personel çalıştırmayla temel farkı, sözleşmeli çalışmada iş güvencesinin daha az olmasıdır.
Mali Yapı:İl özel idarelerinin temel mali kaynağı merkezî idarenin aktardığı kaynaklardır. İl özel idaresinin gelir kaynakları:
1. Genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylar 2. Emlak vergisinden ayrılan paylar
3. Merkezî yönetim kuruluşlarından aktarılan ödenekler ve 4. Kendi öz gelirleri
İL ÖZEL İDARELERİNİN SORUNLARI
İnsan Kaynakları Sorunları:İl özel idarelerinin insan kaynaklarıyla ilgili temel sorunu, nitelikli personelin sayıca azlığıdır. Yerel yönetimler hizmette etkililik ve verimliliği sağlamakta merkezî yönetime göre daha başarılıdırlar.İl özel idarelerinin karar organı olan il genel meclisi üyelerinin yerel yönetimler alanında genellikle eğitim ve deneyimleri bulunmamaktadır. Bu nedenle alınan kararların etkinliği tartışma konusu olabilmektedir.
Mali Sorunlar:İl özel idarelerinin kaynak yönünden merkezî yönetime bağlı kalmaması gereklidir. il özel idarelerinin görev ve yetkileri ile gelirleri karşılaştırıldığında son derece olumsuz bir durumla karşı karşıya kalmaktayız. Kendi öz gelirleri çok düşük olan bu kuruluşlara görevleriyle orantılı gelirler sağlanmalı. İl özel idarelerinin gelirlerinde yaşanan azalmayı önlemek için merkezî idare ile yerel yönetimler ve yerel yönetimlerin kendi arasında bir görev bölüşümü yapılmalı ve söz konusu
görev bölüşümüne uygun biçimde gerçekleştirilecek gelir bölüşümüyle il özel idarelerine görevleriyle orantılı gelirler tahsis edilmelidir.
Katılım Sorunları: özel idarelerinin katılımla ilgili temel sorunu, bölge insanının ve çalışanların örgütün karar ve hizmet süreçlerine yeterince katılımının sağlanamamasıdır.Çağdaş demokrasi anlayışında öngörülen ve demokrasiyi karakterize eden unsurlardan biri olarak kabul edilen “katılım”ın en etkin biçimde uygulanabileceği alan, yerel yönetimlerdir.İl özel idarelerinin yapılarında, işleyişlerinde ve örgüt kültüründen kaynaklanan nedenlerle, alınan kararlarda katılımcılık anlayışı eksik kalabilmektedir.
Dışsal Denetim:İl özel idarelerinin dışsal denetimle ilgili temel sorunu, il özel idaresinin yöneticisi olan valinin il genel meclisi üyeleri tarafından denetlenememesidir.Ülkemizdek merkezî yönetimin bir görevlisi olan vali, il özel idaresinin yürütme organının yöneticisidir.Ayrıca il genel meclisinin valiyi denetleme yetkisi yoktur. Vali,merkezî yönetime hesap vermektedir. Bu da yerel demokrasinin temel bir ilkesi olan “halkın temsilcilerinin aldıkları kararların yine onların yürütme organını denetleme ve gerekiyorsa değiştirme yetkisinin olması” ilkesiyle bağdaşmamaktadır.2005 yılında çıkarılan 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Yasası ile merkezî yönetimin il özel idareleri iş ve işlemleri üzerindeki vesayet yetkisi azaltılmıştır.Denetim yetkisinin hukuki olmaktan çok performans denetimi şeklinde sürdürülmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir.
Diğer Kurumlarla Eş Güdüm
İl özel idarelerinin eş güdümle ilgili temel sorunu, aynı bölgede benzer hizmetler sunan belediyeler ve merkezî hükümetin kuruluşları ile iş birliği eksikliklerinin olmasıdır.İl özel idarelerinin görev ve yetki alanlarının sosyal hizmetler, eğitim, sağlık,çevre, imar, kültür ve turizm hizmetleri gibi çok çeşitli konuları kapsaR. Bu alanlarda birinci derecede yetkili, görevli kurum ve kuruluşlar merkezî idarenin taşra temsilcilikleridir. Bu kuruluşların il özel idareleri ile ilişkileri daha ziyade bu kuruluşların finansman ihtiyaçlarının giderilmesi şeklindedir.Bugün ülkemizde gerek yerel yönetimlerin kendi aralarında gerekse merkezî yönetim kuruluşları ile koordinasyonda ciddi eksiklikler vardır. Bu eksiklikler hem kaynak israfına, hem yeterli hizmet üretilememesine hem de üretilen hizmetlerde kalite sorununa sebep olmaktadır. Koordinasyon yetersizliğini gidermek için örneğin il genel meclis başkanının o ildeki belediye meclis toplantılarına belediye başkanının da il genel meclisi toplantılarına katılımı sağlanabilir.
Örgütlenme Sorunları:İl özel idarelerinde plan, program disiplini içinde yaklaşım, liderlik, iletişim, performans yönetimi gibi çağdaş yönetim teknikleri uygulanmasına ihtiyaç vardır.
Kırsal Alana Erişim: Türkiye’de sosyal, ekonomik, kültürel açılardan sorunların yoğun olduğu bölgelerden birisi kırsal alanlardır.
Toplumun Farkındalığı:İl özel idarelerinin toplumun farkındalığıyla ilgili temel sorunu, toplum tarafından bu yapının yeterince tanınmamasıdır. Toplum,belediyelerin nerede olduğunu, ne yaptığını bilmekte ve birçok sorununu belediye yoluyla çözebilmektedir. Ancak, il halkının müşterek ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan bir yerel yönetim birimi olan il özel idaresini, halkın aynı şekilde tanıdığını ve belediye gibi benzer hizmetler verdiğini söylemek güçtür.Konuyla ilgi bir diğer sorun il özel idarelerinin gerek ulusal gerekse uluslar arası boyutlarda iş birliği yapabilecekleri kuruluş sayısının çok sınırlı kalmasıdır.
**Türkiye’de il özel idarelerinde biçimsellikle birlikte içerikle ilgili gelişmelerin gerçekleştirilmesinin bu kuruluşlardan beklenen yararı artıracağı söylenebilir. Genel olarak yerel yönetim kuruluşlarının başarılarının bir ölçüde diğer kamu kuruluşlarına bağlı olması nedeniyle yerel yönetim reform anlayışının bütünsel (genel kamu yönetimi reformu) olarak ele alınması gerekmektedir.
**Türkiye'de il özel idareleri, öteden beri merkezî idarenin temsilcisi olan valilerin yönetimi altında bir devlet dairesi görünümünde kalmıştır. çeşitli dönemlerde yapılan değişiklik ve ilavelerle, çağın en önemli teknik hizmetlerinin il düzeyinde yürütme sorumluluğu bu birimlere verilmiştir. 5302 sayılı Kanun’daki yeni düzenlemede vali yürütmenin başı olarak il özel idaresi organları içinde yerini almıştır.