AÖF DERS NOTLARINA HOŞ GELDİN!

Ders notlarına erişmek için lütfen ücretsiz kayıt olunuz.

Ücretsiz Kayıt ol!

VİZE Aöf Medeni Hukuk 1 Vize Ders Notları (Güncel)

Moderator
Mesajlar
419
Tepkime puanı
28
Puanları
18
MEDENİ HUKUK-I DERS NOTLARI
1.ÜNİTE


Medeni Hukuka giriş, Medeni Hukukun Kaynakları Ve Temel Kavramları

Genel olarak hukuk kavramı:
Hukuk kuralları, toplum haline yaşamak zorunda olan insanların birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen en önemli sosyal düzen kuralı niteliğini taşıyan kurallardır.
Hukuk: Toplumu düzen altına alan ve devlet yaptırımı ile kuvvetlendirilmiş bulunan kuralların bütünüdür.
*** Hukukun Temel Amaçları ***
Dirlik ve düzeni sağlama
Hukuk güvenliğini sağlama ◄◄◄◄◄◄◄◄(***ÖNEMLİ***)
Adaleti sağlama
Toplumun gereksinimlerini karşılama

Hukukun Kolları (Branşları) ve Medeni Hukukun Yeri
Kaynak itibariyle Roma hukukuna dayanan bu ayrım hukuk kurallarını iki temel kola ayırmaktadır. Romanın ünlü hukukçusu Ulipaus , devletin yapısını ilgilendiren hukuka kamu hukuku , kişilerin çıkarlarını ilgilendiren hukuka ise özel hukuk demiştir.

-- Hukukun branşları arasındaki temel ayırımın ölçütü nedir?
*** Eşitlik ölçütü

MEDENİ HUKUK KAVRAMI
Sözlük anlamı itibariyle şehir hukuku veya şehirler hukuku anlamına gelmektedir. Kişiler arasındaki özel ilişkileri konu edinen medeni hukuk, kişilerin birbirleriyle ve belirli ölçüde devletle olan doğrudan veya dolaylı ilişkilerini düzenleyen kurallardan oluşan pozitif hukuk alanıdır.
Medeni hukuk düzenlediği ilişkilerin kapsamı açısından 5 ana dala ayrılmaktadır.
Kişiler Hukuku
Aile Hukuku
Miras Hukuku ◄◄◄◄◄◄◄◄ (**ÖNEMLİ**)
Eşya Hukuku
Borçlar Hukuku

KİŞİLER HUKUKU :
Temelde kişiyi soyut bir şekilde ele alıp inceler. Bu çerçevede hak sahibi olan kişilerin türlerini, ehliyetlerini, kişisel durumlarını, yakınlarıyla olan ilişkilerini , belli yer ile olan ilgilerini, kişiliğin başlangıcı, sona ermesi ve kişiliğin korunmasını düzenler
AİLE HUKUKU :
Nişanlanmadan başlayarak, evlenme, evliliğin ortadan kalkması, eşlerin karşılıklı hak ve ödevleri, velayet, ana baba ile çocuklar arasındaki hukuki bağ aile üyeleri arasındaki ilişkiler, vesayet gibi konuları düzenler.
MİRAS HUKUKU:
Bir gerçek kişinin ölümünden sonra, sağlığında elde etmiş olduğu para ile ölçülebilen hak ve borçların kimlere ve nasıl geçeceğini düzenler
EŞYA HUKUKU :
Kişilerin eşya üzerindeki egemenlik ve tasarruflarının niteliğini ve türlerini, onların bu egemenlik dolayısıyla diğer kişilerle olan ilişkilerini düzenler.

BORÇLAR HUKUKU:
Kişiler arasındaki kurulan farklı türlerdeki borç ilişkilerini ve bunlardan doğacak alacak haklarını ve borçları düzenler.

MEDENİ HUKUKUN KAYNAKLARI

Asli Kaynaklar
Tali Kaynaklar
Yardımcı Kaynaklar

1-ASLİ KAYNAKLAR:
Kanun sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Konuda uygulanabilir bir hüküm yoksa hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kanun koyacaksa ona göre karar verir.

Yazılı Hukuk Kuralları 5'e Ayrılır:
- Kanunlar
- Kanun hükmünde kararnameler
- Tüzükler ◄◄◄◄◄◄◄◄(ÖNEMLİ)
- Yönetmelikler
- İçtihadı birleştirme kararları

Kanunlar:

Türk hukukunda iktibas yönteminin benimsenmiş olduğu husustur. Medeni kanun 17.2.1926, Borçlar Kanunu 22.4.1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Medeni hukukun yazalı kaynağını oluşturan diğer kanunların arasında;
+Soyadı Kanunu
+Nüfus Kanunu
+Dernekler Kanunu
+Kat Mülkiyeti Kanunu
+Tapu Kanunu Ticari İşletme Rehni Kanunu
+İmar Kanunu
+Kadastro Kanunu / gibi kanunlar da sayılabilir

Kanun Hükmünde Kararnameler :

**Bakanlar kuruluna Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmiştir. (**önemli**)

Kanun hükmünde kararnameler yayımlandığı gün TBMM'ne sunulurlar. Meclise sunulan kararnameler, kanunların görüşülmesi için konulmuş olan kurallara göre, öncelik ve ivedilik ile görüşülürler. Bu görüşme neticesinde kararname aynen kabul edilebilir, değiştirilebilir veya reddedilebilir. Reddedilen kararnameler ret kararının Resmi Gazete'de yayımlandığı gün yürürlükten kalkarlar
Tüzükler :

1982 Anayasasın'ın 115. Maddesine göre, Bakanlar Kurulu, kanunun uygulanmasını göstermek veya emrettiği işleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı olmamak ve Danıştay incelemesinden geçirilmek şartıyla tüzükler çıkarabilir.
*** Tüzükler Cumhurbaşkanı tarafından imzalanır ve kanunlar gibi Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girer.

Yönetmelikler :

Kamu kuruluşları, kendi görev alanlarını ilgilendiren yasa ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak koşuluyla yönetmelik çıkarabilirler. İdarenin yönetmelik çıkarması düzenli yönetim ilkesinin bir gereğidir ve idare bu yetkiye kendiliğinden sahiptir. İdarenin yönetmelik çıkarmak için ayrıca yasayla yetkili kılınması gerekmez.

İçtihadı Birleştirme Kararları:

Yargıtay'da Büyük Genel Kurul da denilen İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu veya Küçük Genel Kurul dediğimiz hukuk genel kurulu ya da ceza genel kurulu tarafından alınır ve Resmi Gazetede yayımlanır.

2-TALİ KAYNAKLAR :
TMK'nunm 1 hükmü gereğince, hakimin önüne gelen hukuki uyuşmazlığı çözerken yazılı hukuk kuralı bulamaması durumunda başvuracağı kaynaklardır.
2'ye ayrılır :
--- Örf Ve Adet Hukuku
--- Hakimin Yarattığı Hukuk

Örf Ve Adet Hukuku:

Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre karar verir. Örf ve adet kuralının hukuk kuralı haline gelebilmesi için üç unsura ihtiyaç vardır;
- Maddi unsur
- Manevi unsur
- Hukuki unsur

Hakimin Yarattığı Hukuk:


3-YARDIMCI KAYNAKLAR
İçtihatlar
Doktrin

Doktrin (Bilimsel Görüşler) :Hukuk bilimiyle uğraşan bilim adamlarının hukuki sorunlara ilişkin görüş ve düşüncelerini ifade etmektedir. Kanun koyucu, hukuki düzenlemeler yaparken bilimsel görüşlerden yararlanır.


MEDENİ KANUN UYGULANMASI

Medeni Kanunun Yorumlanması

Yorum Türleri
- Yasama Yorumu : bizzat kanun koyucu tarafından yapılan yorumdur.
- Yargısal Yorum: hakimin önüne gelen olaya hukuk kuralını uygularken yaptığı yorum.
- Bilimsel Yorum: hukuk bilimiyle uğraşan cevreler tarafından yapılan yorum

Yorum Yöntemleri
- Deyimsel Yorum: Konunun mantık ve deyim bakımından anlamını araştırmak esastır. Burada yorum yapılırken kanunun metni ile bağlı kalınır ve metin dışına çıkılmaz.
- Tarihsel Yorum : Kanun koyucunun iradesinin araştırılması esastır. Bu yapılırken, kanunun hazırlık çalışmalarına, komisyon ve meclisteki konuşmalara, tartışmalara ve kanunun gerekçesine bakmak ve bunlardan yararlanmak gerekmektedir.
- Amaçsal Yorum: kanunlar uygulandığı zamanın gereklerine ve anlayışına göre yorumlanır. Kanunların statik yapısı ile hayatın dinamik gerçekleri arasındaki çelişkiyi gidermek hakimin görevi kabul edilmektedir.

Kanunların Yorumlanmasında Kullanılan Mantık Kuralları

- Kıyas
- Evleviyet Yolu
- Aksi ile kanıt Yolu

Kıyas : Belli bir hukuki ilişki veya durum için konulmuş olan kanun hükmünün, hakkında kural bulunmayan ancak benzer olan başka bir hukuki ilişki veya duruma uygulanmasıdır.
Kıyas yoluna özel hukuktan kaynaklanan ilişkilerde başvurulur. Kamu hukukundan kaynaklanan ilişkilerde ise kıyas yoluna pek başvurulmaz.

Evleviyet Yolu : Daha önemli bir durum için kabul edilen bir hükmün daha az önemli olan bir durum için de uygulanabilmesi anlamına gelir.

Aksi İle Kanıt Yolu : Bazı durumlarda, bir olay hakkındaki hüküm, aralarında benzerlik olmasına rağmen kıyas yoluyla benzer olaylara uygulanmaz. Bu doğrultuda bir sonucu, aksi ile kanıt yolundan başvurulur.

Boşluk Kavramı : Bir hukuki sorun hakkında örf ve adet hukukunda ve diğer bir hukuk kaynağında kural yok ise bu durum hukukta boşluk anlamına gelir.
2'ye ayrılır
- Kural içi boşluk
- Kural dışı boşluk

Kural içi boşluk; kanun koyucunun bilerek ve isteyerek bıraktığı boşluk halidir. Kural içi boşluk kendi içinde 4'e ayrılır;
- Yollamalar
- Genel Kayıtlar
- İçi boş nomlar
- Tanımlama Boşluğu

Kural dışı boşluk; Kural içi boşluğun dışında kalan boşlukların hepsi kural dışı boşluktur. 2'ye ayrılır;
- Açık Boşluk (somut olaya uygulanan)
- Açık olmayan boşluk (konuya ilişkin düzenleme vardır)

Doktrinde kabul edilen diğer bir boşluk çeşidi; gerçek boşluk ve gerçek olmayan boşluk.
Gerçek boşluk; belli bir konuda kanunda hüküm olması gerekirken hiçbir hükmün bulunmamasıdır.
Gerçek olmayan boşluk; somut olaya uygulanacak bir kural olmakla beraber, bu kuralın çözümü için tatmin edici değildir.

Hakimin Takdir Yetkisi

Hakim hukuk yaratma yetkisinden farklı olarak bir de takdir yetkisi bulunmaktadır. Hakimin takdir yetkisini kullanırken elinde olaya uygulayacağı bir kural bulunmamaktadır. Ancak burada, somut olayın önceden bilinmeyen özellikleri dolayısıyla, hakime bir değerlendirme, bir tercih yapma yetkisi tanınmaktadır.


2.ÜNİTE

DÜRÜSTLÜK KURALI, İYİNİYET, İSPAT YÜKÜ, RESMİ SİCİL VE SENETLER


DÜRÜSTLÜK KURALI

Dürüstlük kuralları; genel olarak hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesinde, hakimin hukuk kurallarını, somut olaylara uygulaması ve kendisine tanınan takdir hakkını kullanması, hukuki işlemlerin kurulması sırasında dikkate alınır.

Hakkın Kötüye Kullanılması ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı

Hakkın kötüye kullanılmasından zarar gören kişi dört farklı dava yoluna başvurabilir. bunlar;
Hakkın kötüye kullanımını durdurma
Hakkın kötüye kullanımını önleme
Tespit davaları
Tazminat davası


İYİNİYET

İyiniyetin Unsurları
Bilgisizlik ve yanlış bilgi
Bilgisizliğin mazur görülebilmesi


Bilgisizlik veya yanlış bilgi ; iyiniyetten söz edebilmek için öncelikle, bir hakkın doğumuna veya sonuçlarını meydana getirmesine engel olan bir durumun varlığı hakkında bilgisizlik veya yanlış bilginin olması gerekir. (satın alınan televizyonun çalıntığı olduğunun bilinmemesi)
Bilgisizliğin mazur görülebilmesi; bir kimsenin iyiniyetinden söz edebilmek için bilgisizliğin veya sahip olduğu yanlış bilginin normal karşılanabilmesi yani mazur görülebilir olması gerekir.

İyiniyetin İspatı

Kanun koyucu iyiniyet aranan hallerde asıl olan onun varlığıdır deme suretiyle, onun varlığının değil, yokluğunun ispat edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Diğer bir ifadeyle burada bir iyiniyet karinesi öngörülmüştür. İyiniyet karinesi bir kimseyi iyiniyetli olduğunu ispat etmekten kurtarır. Hukukumuzda çok kullanılan bu karinenin aksini iddia eden bu iddiasını ispatlamak zorundadır.

İyiniyetin Sonuçları

İyiniyetin korunduğu hallere medeni hukukun bütün dallarında ancak özellikle eşya hukukunda rastlamak mümkündür. Örneğin A'nın B'ye kiraladığı televizyonun B tarafından C'ye satılması durumunda, tasarruf yetkisine sahip olmayan B'den televizyonu alan C iyiniyetli ise bu iyiniyeti korunacak ve televizyonun maliki olacaktır. Para ve hamiline yazılı senetler sahibinin elinden rızası dışında çıkmasına rağmen, bunlara iyiniyetle sahip olan kimseden iade etmesi istenemez. Örneğin bir kimse sokakta bulduğu parayla kendisine bir laptop alsa parayı kaybeden kişi bilgisayar firmasına gidip parayı geri isteyemez. Borçlar hukukunda da iyiniyetin korunduğu haller vardır. Bu sebeplerden biri sebepsiz zenginleşmedir. Sebepsiz zenginleşen iade borcunun kapsamı belirlenirken iyiniyetli veya kötüniyetli olmasına göre farklı hükümler öngörülmüş ve iyiniyetli sebepsiz zenginleşen bir anlamda korunmuştur.
** Sebepsiz zenginleşme; haklı bir sebep olmaksızın bir kimsenin malvarlığını diğer bir kimsenin malvarlığı aleyhine artması hali.

İSPAT YÜKÜ

İspat, bir olayın veya olgunun varlığı veya yokluğu konusunda hakimin kanaat sahibi olmasına yönelik bir faaliyet olarak tanımlanabilir.
İspat yükü; hukuk hayatında bir vakıanın kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği sorununa ispat yükü denir.

TMK.m.6'da ispat yükünün bazı istisnalarının olduğuna işaret edilmiştir. Bunlar;
Olağan durumun aksinin ispatı, bunu iddia eden tarafa düşer.
Herkesçe bilinen vakıaların da ispatına gerek yoktur. Bunun aksini iddia eden ispatla yükümlüdür.
İspat yükünün özel olarak bir kamu hükmü ile belirlendiği hallerde, ispat yükü bu özel kanun hükmünde yazılı kimseye düşer.
Kanun , bazı karineler koyarak o karineye dayanan tarafı ispat yükünden kurtarmıştır.

Karine; belirli bir olaydan belirli olmayan bir olay için hakim tarafından çıkarılan sonuçtur.

İki Çeşit Karine Vardır
Fiili karineler ; belirli bir olaydan belirli olmayan bir olay için hakim tarafından çıkarılan sonuçlardır. (Örneğin elinde içki şişesi bulunan ve sendeleyerek yürüyen kişiye sarhoş olduğu )


Kanuni Karineler; belli bir olaydan, belli olmayan bir olay için kanun tarafından çıkarılan sonuçlardır.

RESMİ SİCİL VE SENETLER

Hukukumuzda senetler, düzenleyen kişilere ve ispat gücüne göre, adi ve resmi senetler olmak üzere ikiye ayrılır.
Resmi Senet; Resmi bir makam veya kişinin katılımı ile düzenlenen senet.
Adi Senet; Resmi bir maka veya kişinin katılımı olmaksızın düzenlenen senet.
** Resmi senetler, kesin delil olarak kabul edilir. Adi senet, altında imzası bulunan kimsenin bunu mahkemede ikrar etmesiyle resmi senede dönüşür ve kesin delil olur.

3.ÜNİTE

KİŞİ VE KİŞİLİK KAVRAMLARI, KİŞİLİĞİN BAŞLANGICI VE SONA ERMESİ, GERÇEK KİŞİLER, HAK VE FİİL EHLİYETİ


KİŞİ KAVRAMI

Medeni hukukta kişi, haklara ve borçlara sahip olabilen, haklardan yararlanabilen varlığı ifade etmektedir. Kişi kavramı içine hem gerçek kişiler hem de tüzel kişiler girmektedir.

KİŞİLİK KAVRAMI

Genel olarak incelendiğinde, kişilik kavramının biri dar biri geniş olmak üzere iki anlamı olduğu belirtilebilir.
Dar anlamda kişilik ; haklara ve borçlara sahip olabilme yeteneğini, diğer adıyla hak ehliyetini ifade eder.
Geniş anlamda kişilik; sadece hak ehliyetini değil, aynı zamanda fiil ehliyetini de içine almaktadır.

Kişilik Hakkı: kişinin maddi, manevi ve ekonomik bütünlüğü ve varlıkları üzerinde sahip bulunduğu mutlak haktır. ( ünlü bir doktorun ismimin ve resminin yeni açılacak özel bir hastanenin reklam afişlerinde izinsiz kullanılması onun kişilik haklarına aykırıdır.)

GERÇEK KİŞİLER

Tüm insanlar gerçek kişi olarak olarak kabul edilmektedir.

Kişiliğin Başlangıcı; Kişilik doğumla başlar. Kişiliğin kazanılabilmesi için doğumun tamamlanmış olması ve çocuğun sağ doğmuş bulunması gerekir. Çocuğun tam doğmasından kasıt ana rahminden tam olarak ayrılması, sağ doğmasından kasıt ise ana rahminden tamamen ayrıldıktan sonra bir an bile olsa yaşaması, bir kere bile olsa nefes alması demektir.
** Annesi doğum sırasında ölen ve kendisi doğumdan sonra sadece 2 saat yaşayan bebek gerçek kişi sayılır ve annesine mirasçı olabilir.

Kişiliğin Sona Ermesi;

Ölüm; gerçek kişiliğin sona ermesinin en doğal sebebi ölümdür. Kişi ölümle birlikte hak sahibi olma niteliğini ve kişiliğini kaybeder.
Kişisel Durum Sicili; Nüfus memuru ölüm olayının kendisine bildirilmesi üzerine, bu durumu nüfus siciline işşler.
Karineler ;ölümün ispatını kolaylaştırmak, hatta bazen mümkün kılmak amacıyla bu hususta iki karine bulunmaktadır.
Ölüm Karinesi; bir kişi ölümüne kesin gözle bakılan bir durumda ortadan kaybolur ve cesedi bulunamazsa o yerin en büyük mülki amirinin emriyle kütüğe ölüm kaydı işlenir. Buna ölüm karinesi adı verilir.
Birlikte Ölüm Karinesi; birden fazla kişiden hangisinin önce veya sonra öldüğü ispat edilemezse, hepsi aynı anda ölmüş sayılır.

Gaiplik: ölüm haricinde gerçek kişiliğini sonra erdiren hallerden biridir. Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir.
*** Bir kişinin gaipliğine karar verilebilmesi için belli bir sürenin geçmesi gerekir. Ölüm tehlikesi hali için 1 yıl , uzun zamandan beri haber alınamama için son haber alınma tarihinden itibaren 5 yıldır. Gaibin geri dönme olasılığı bulunduğu için mirasçıları mirası paylaşsalar da terekenin kendilerine tesliminden önce kendilerine intikal eden miras bakımından teminat göstermeleri gerekir. Mirasçıların göstermesi gereken teminat süresi, ölüm tehlikesi için terekenin mirasçılara tesliminden itibarın 5 yıl, kendisinden uzun süre haber alınamama durumu için son haber alma tarihinden itibaren 15 yıldır.

Gerçek Kişinin Ehliyetleri
Hak ehliyeti (medeni haklardan yararlanma)
Fiil ehliyeti (medeni hakları kullanma)

Hak Ehliyeti; haklara ve borçlara sahip olabilme, başka bir ifadeyle hak sahibi olma ve yükümlülük altına girme. Hak ehliyetine sahip olmanın tek koşulu, gerçek kişilerde sağ ve tam doğum, tüzel kişilerde ise kanunun öngörüldüğü şekilde kurulmuş olmaktır.

Fiil Ehliyeti ; bir kişinin bizzat kendi fiil ve işlemleriyle kendi lehine hak ve aleyhine borç yaratabilme, yani kendi fiilleri ile hak kazanma ve borç altına girebilme ehliyetidir.

** hak ehliyeti pasif , fiil ehliyeti aktif bir ehliyettir.

Fiil ehliyetinin 3 koşulu vardır
Ergin olmak (18 yaşında olmak)
Ayırt etme gücüne sahip olmak
Kısıtlı olmamak

Ayır etme gücü; akla uygun biçimde davranma, makul surette hareket edebilme yeteneğidir. Ayırt etme gücünü ortadan kaldıran sebepler; yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ve bunlara benzeyen sebepler.

Kısıtlı olmak, kanunun belirlediği sebeplerden birinin bulunması durumunda fiil ehliyetinin mahkeme kararıyla sınırlandırılması veya tamamen ortadan kaldırılmasıdır.
Yukarıdaki koşullarda eksiklik olması durumunda kişiyi ehliyetsiz kılmakta veya farklı ehliyet grubuna sokmaktadır. Koşullara görü kişiler tam ehliyetliler, sınırlı ehliyetliler, tam ehliyetsizler ve sınırlı ehliyetsizler olmak üzere 4 gruba ayrılır.
Tam ehliyetliler; fiil ehliyetinin tüm koşullarını yerine getiren kişilerdir. Her türlü hukuki işlemi yapabilirler ve tüm hukuka aykırı fiillerinden dolayı da sorumludurlar.
Sınırlı Ehliyetliler; bu kişilerin de ehliyetleri tamdır. Sınırlı ehliyetli olarak nitelendirilen kişiler kendilerine yasal danışman atanmış olan kişiler ile doktrinde tartışmalı olmakla birlikte evli kişilerdir.Tam ehliyetin her üç koşulunu da taşımakla birlikte, korunmaları için fiil ehliyetleri bazı işlemler için kısıtlanmış olan kişilerdir. Bu kişiler ; bağışlama, kambiyo taahhüdü altına girme, kefil olma gibi konularda yasal danışmanlarının onayını almak zorundadırlar. Evli kişilere de niteliği doktrinde tartışmalı olmakla birlikte bazı kısıtlamalar getirilmiştir. Bunlardan biri aile konutu ile ilgilidir. Eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.
Tam ehliyetsizler; ayırt etme gücüne sahip olmayan kişilerdir. Hukuki işlem ehliyetleri olmadığı için tam ehliyetsizlerin daima yasal temsilcileri aracılığıyla hareket etmeleri gerekir. Hukuki işlemleri adına yasal temsilcisi yani veli veya vasi gerçekleştirecektir. Medeni Kanun 3 işlem için bu kurala istisna getirmiştir. Yasal temsilci tam ehliyetsiz adına vakıf kuramaz, bağış yapamaz ve kefil olamaz.
Sınırlı Ehliyetsizler; ayırt etme gücüne sahip olan küçükler ile kısıtlılardır. Sınırlı ehliyetsizlerin de asal temsilcileri olması gerekir. Sınırsız ehliyetsizler bazı işlemleri kendi başlarına, bazı işlemleri de yasal temsilcilerinin onayı ile yapabilirler. Sınırlı ehliyetsizler kendilerini borç altına sokmayan, sadece menfaat sağlayan işlemleri yasal temsilcilerinin rızasına gerek kalmaksızın yapabilirler. Buna görü sınırlı ehliyetsizler karşılıksız bağışları kendi başlarına kabul edebilirler. İradesi kendilerine bırakılmış olan mallarla ilgili işlemleri de kendi başlarına yapabilirler. Nişanlanma, nişanı bozma, evlenme, boşanma gibi hakların kullanımında yasal temsilcisinin iznine gerek yoktur. Ancak evlenme bakımından evlenme yaşına erişmiş olsa bile küçüklerin veli veya vasilerinden izin almaları gerekir. Sınırlı ehliyetsizler, kendilerini yükümlülük altına sokan işlemleri kendi başlarına yapamazlar. Örneğin satım, istisna ve kira sözleşmesi yapamazlar. Sınırlı ehliyetsizler bazı işlemleri ise hiç yapamazlar. Bunlara yasak işlemler denir. Bunlar ; kefil olmak, vakıf kurmak ve önemli bağışlamada bulunmaktır.

4.ÜNİTE

HISIMLIK, YERLEŞİM YERİ, KİŞİLİK HAKKI VE KORUNMASI



HISIMLIK

Sadece gerçek kişiler bakımından söz konusu olan ve insanların arasındaki yakınlık bağını ortaya koyan bir kurumdur. Hısımlık ya doğal yolla ya da evlenme veya evlat edinme gibi belli ilişkiler sonucunda ortaya çıkar.

Hısımlık Türleri ;
Kuruluş ve doğuş şekillerine göre kan hısımlığı, kayın hısımlığı ve evlat edinmeden doğan hısımlık olmak üzere 3'e ayrılır.
Kan Hısımlığı
Bir kimse ile onun kendilerine kan bağıyla bulunduğu kişiler arasındaki hısımlıktır. Soy hısımlığı olarak da adlandırılır. Örneğin bir kimsenin kendi ana ve babası, kardeşleri, ana ve babasının ana babaları, çocukları, ve torunları, amca, hala , dayı, teyzeleri ile kuzenleri arasındaki hısımlık kan hısımlığıdır.
Kan hısımlığı kendi içinde ikiye ayrılır
Üstsoy-Altsoy hısımlığı ; biri diğerinden gelen, yani birbirlerinden üreyen kişiler arasındaki hısımlık. Hem anne hem de baba tarafından sınırsız olan bir hısımlıktır. Örneğin bir kimsenin babası, dedesi, büyük dedesi, annesi , anneannesi üst soyu, oğlunun oğlu veya kızı alt soyudur.
Yansoy Hısımlığı; ortak soydan gelenler arasındaki hısımlıktır. Kardeşler arasında ; bir kimse ile amcası, halası, dayısı ve teyzesi arasında; aynı şekilde, o kimse ile amca, hala dayı ve teyzesinin çocukları yani kuzenleri arasında yansoy hısımlığı vardır.

** Ana ve babaları bir olan kardeşler arasında tam kan yansoy hısımlığı vardır. Sadece bir tek kökün ortak olduğu yansoy hısımlığı, yarım kan yansoy hısımlığı olarak isimlendirilir.

Kayın Hısımlığı
Evlenme dolayısıyla meydana gelen hısımlıktır. Eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları olurlar. Örneğin, eşin anası, babası, kardeşleri, kuzenleri vb. Diğer eşin aynı dereceden kayın hısımlarıdır.

Evlat Edinmeden Doğan Hısımlık
Evlet edinme dolayısıyla meydana gelir ve hısımlığın kaynağı, evlat edinme işlemine yönelik mahkeme kararıdır. Evlat edinen ile evlatlık arasında olaşan hısımlık, evlatlık ilişkisi ortadan kalktığı anda kendiliğinden ortadan kalkar. Evlatlık ilişkisi sadece evlat edinenle evlatlık arasında hısımlık ilişkisi doğurur. Bunların hısımlarıyla kendi aralarında bir hısımlık ilişkisi meydana getirmez.

YERLEŞİM YERİ

Doktrinde yerleşim yeri, bir kimsenin oturmakta olduğu iş, ve aile ilişkilerinin merkezi olan yer olarak tanımlanmıştır. Yerleşim yeri edinmek bir hukuki işlem olmayıp, yerleşim yerinin seçimi hukuki fiil niteliği taşır.

Yerleşim Yerinin Çeşitleri

İradi Yerleşim Yeri; bir kimsenini kendi isteği ile seçtiği ve kural olarak oturmakta olduğu yerleşim yeridir.
İtibari Yerleşim Yeri; iki farklı durumda olur. Bunlardan biri; Kişi iradi yerleşim yeri edinmemişse onun meskeni yasa gereği yerleşim yeri olarak kabul edilir. Diğeri ise kişilerin mutlaka bir yerleşim yeri olması gerektiği kuralına dayanır. İtibari yerleşim yeri kişinin şimdiye kadarki yerleşim yeri olabileceği gibi, onun meskeni de olabilir. Bir kimsenin yeni yerleşim yeri edininceye kadar, mevcut yerleşim yeri artık onun itibari yerleşim yeridir.
Yasal Yerleşim Yeri; velayet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri, ana ve babasının; ana ve babasının ortak yerleşim yeri yoksa çocuğun kendisine bırakıldığı ana ve babanın yerleşim yeridir. Bu hükümden anlaşıldığı gibi yasal yerleşim yeri velayet altındaki kücükler ve vesayet altındaki kişiler bakımından söz konusudur.

Yerleşim Yerine HakimOlan İlkeler

Yerleşim Yerinin Tekliği İlkesi; herkesin ancak bir tek yerleşim yeri bulunabilir. Kimsenin aynı anda birden fazla yerleşim yeri olamaz.
Yerleşim Yerinin Zorunluluğu İlkesi; herkes mutlaka bir yerleşim yerine sahip olmalıdır. Bir kimsenin yerleşim yeri yoksa oturduğu yer kanundan dolayı onun yerleşim yeri sayılır.

KİŞİLİKHAKKI VE KİŞİLİĞİN KORUNMASI

Kişilik Hakkı Kavramı ve Kişisel Varlıklar
Doktrin ve uygulamada bu kavramın biri dar diğeri geniş olmak üzere iki anlamı bulunmaktadır.
Dar Anlamda Kişilik Hakkı; haklara ve borçlara sahip olabilmeyi yani hak ehliyetini ifade eder.
Geniş Anlamda Kişilik Hakkı; hak ehliyetinin yanında, fiil ehliyetini, kişisel durumları ve kişisel haklarını da içine alan, son derece geniş kapsamı olan bir kavramdır.

Kişilik hakları, insanın insan olması nedeniyle ve onun korunması için tanınan haklar topluluğudur. kişilik hakları, bir kimsenin maddi , manevi ve iktisadi bütünlüğü ve varlıkları üzerindeki mutlak haklarıdır. Tüm bunlar değerlendirildiğinde kişilik hakları 3 temel gruba ayrılır;
Fiziki (Maddi) kişilik hakları; kişinin yaşama ve sağlık hakkı, beden tamlığı, hareket özgürlüğü
Manevi Haklar; kişinin sahip olduğu manevi değerler ile ruhi ve hissi alanı
Sosyal Haklar; özel hayat alanı, şeref ve onur, ekonomik özgürlüğe sahip olup, ekonomik hayata katılabilmek, isim üzerindeki haklar.

Kişiliğin Korunması
Kişiliğin bizzat kendisine karşı korunması ve kişiliğin dışa karşı korunması şeklinde ikiye ayırarak incelemek mümkündür

Kişiliğin İçe Karşı Korunması
Bir kimsenin kişiliğini zedeleyen özverilerde bulunmasına, özgürlüğünü sözleşme ile aşırı derecede sınırlamasına izin vermemekte ve bunlara engel olmak için kişiliği bizzat o kimsenin kendisine karşı korumaya yönelik hükümler getirmektir. Buna göre kimse yapacağı bir hukuki işlemle hiçbir zaman evlenmeyeceğini, taşınmaz eşya satın almayacağını, mirasçı olmayacağını vaat edemez. Çünkü böyle durumlarda kişi hak ehliyetinden kısmen de olsa vazgeçmiş sayılmaktadır. Aynı şekilde, kişi sahip olduğu mallar üzerinde tasarrufta bulunmayacağını da taahhüt edemez. Çünkü bu durumda da fiil ehliyetinden kısmen vazgeçmiş olmaktadır.

Kişiliğin Dışa Karşı Korunması
Kişilik haklarını başkalarından gelebilecek olan hukuka aykırı saldırılara ve kişilik değerlerinin ihlaline karşı koruma altına almak anlamına gelir. Bir kimse kişilik haklarına yapılan saldırıya izin vermişse yani zarar görenin rızası söz konusu ise yapılan müdahale hukuka uygundur ve bu durumlarda kişilik varlıklarına verilen zararlardan dolayı kişinin korunmayı isteme hakkı yoktur. Ancak bu rızanın hukuka uygunluk sebebi olarak değerlendirilebilmesi için , geçerli bir rıza olması gerekir,. Hukuka, ahlaka ve adaba aykırı açıklanan rıza hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaz.
Kişiliğin dışa karşı korunması için bazı davaların açılması gerekmektedir. Bu davalar ;
Saldırıya Son Verilmesi (Durdurma) Davası:
 
Üst