AÖF DERS NOTLARINA HOŞ GELDİN!

Ders notlarına erişmek için lütfen ücretsiz kayıt olunuz.

Ücretsiz Kayıt ol!

VİZE Çağdaş Sosyoloji Kuramları Vize Ders Notu

Administrator
Yönetici
Mesajlar
255
Tepkime puanı
24
Puanları
18
İŞLEVSELCİLİĞİN KÖKLERİ (Ünite 1 )

“İşlevselcilik, parçaları arasındaki karşılıklı ilişki nedeniyle, benzetme yoluyla yaşayan organizmaya yönelir.

İşlevselcilik, çeşitli disiplinlerde (biyoloji, tıp, psikoloji gibi) var olan, sosyolojide ise Auguste Comte ve Herbert Spencer ile gündeme gelen bir genel kuramsal görüştür.

İşlevselciliğin kökeninde sosyolojide organizmacı görüşün öncülüğünü yapmış olan Comte’un ve Spencer’ın fikirleri vardır.

Auguste Comte

Comte (1798-1857), 1830 yılında sosyoloji terimini ilk kez kullanan kişidir.

Comte, aynı şekilde pozitivizm terimini de Fransızca’ya 1830’dan itibaren sokan düşünürdür.

Comte, sosyoloji ve pozitivizm terimlerini icat eden sosyologdur.

Comte, sosyolojinin isim babasıdır. Önceleri “sosyal fizik” dediği bilime daha sonra “sosyoloji” adını vermiştir.

almıştır. Comte’un bilim sınıflamasında yer alan temel altı bilim sırasıyla şunlardır: Matematik, astronomi, fizik, kimya, biyoloji ve sosyoloji.

Comte’a göre, bilimler, insanlar ve toplumlar, “üç aşama yasası”na tabidir. Üç aşama yasasına göre, toplumlar, teolojik (dinsel) aşamadan metafizik aşamaya (soyut) oradan da pozitivist aşamaya (somut) geçerler.

Bu çerçevede Comte, sosyolojiyi birbirleriyle bağlantılı iki parçaya bölmüştür: Sosyal statik ve sosyal dinamik.

Sosyal statik, sosyal yapıyı ve düzeni, sosyal dinamik ise, sosyal değişmeyi ve ilerlemeyi inceler.

Comte, sosyolojiyi, sosyal statik ya da insan toplumunun kendiliğinden vücuda gelen düzen teorisi ve sosyal dinamik ya da insan toplumunun doğal ilerleme teorisi olarak incelemiştir.

Sosyolojinin isim babası ve kurucusu Auguste Comte, toplumun uyumuna ve düzenine vurgu yapması nedeniyle işlevselciliğin gelişiminde etkili olmuştur.

Herbert Spencer

Spencer’in kuramı, organik-evrimcidir.

Spencer, sosyoloji araştırmasını, en karmaşık biçimiyle evrimin araştırılması olarak tanımlamıştır

Sosyal Statik adlı eserinde, işlevselciliğin ilk örneklerini sergilemiştir.

İŞLEVSELCİLİĞİN ANA İSİMLERİ

İşlevselciliğin öncü isimleri arasında Emile Durkheim, Bronislav Kaspar Malinowski, Talcott Parsons ve Robert King Merton ön plana çıkmaktadır.

Emile Durkheim

1893’te doktora tezini (Toplumsal İşbölümü’nü) tamamlamıştır.

Ardından Toplumbilimsel Yöntemin Kuralları; İntihar: Toplumbilimsel İnceleme; Dini Hayatın İlkel Biçimleri adlı sosyolojinin klasikleri haline gelen eserlerini yayımlamıştır.

Durkheim, Sosyoloji Kürsüsü’ne atanan ilk profesyonel akademik Fransız sosyologu olma ayrıcalığına sahiptir.

1895’te sosyolojiyle ilgili ilk kapsamlı metodolojik incelemeyi yayımlamıştır.

Durkheim, sosyal dayanışmayı, mekanik dayanışma ve organik dayanışma olarak ele almıştır.

Mekanik dayanışmayı “benzerlik dayanışması”, organik dayanışmayı ise “işbölümünden doğan dayanışma” olarak değerlendirmiştir.

Bronislaw Kaspar Malinowski

Bronislav Kaspar Malinowski, temel sosyal kurumların, insanların biyolojik ihtiyaçlarını karşılamak üzere oluşturulduğunu öne sürmüştür.

Batı Pasifik Argonautları; İlkel Toplumlarda Cinsellik ve Baskı; Kuzeybatı Melanezya’da Vahşilerin Cinsel Yaşamı; Mercan Bahçeleri ve Bunların Büyüsü; Bilimsel Bir Kültür Teorisi; Büyü, Bilim ve Din ön plana çıkmaktadır

İşlevselcilik terimini icat eden kişidir.

Talcott Parsons

En önemli eserleri arasında Sosyal Eylemin Yapısı; Genel Bir Sosyal Eylem Teorisine Doğru; Sosyal Sistem; Toplumlar: Evrimci ve Karşılaştırmalı Perspektifler gösterilebilir.

Çağdaş sosyolojinin akışını belirleyen eserlere imza atmıştır.

Talcott Parsons, sistem çözümlemesinde, sosyal sistem, kültürel sistem ve kişilik sistemini esas almıştır. Parsons, sosyal sistemin alt-sistemlerini işlevsel zorunlulukları açısından tahlil etmiştir.

Parsons’un bu çözümlemesi, “AGIL” şeması (A: Adaptation=Uyum, G: Goal attainment= Hedefe ulaşma, I: Integration= Bütünleşme, L: Latency= Örüntü sürdürme) olarak da bilinir.

Uyum: Her toplum, bireylerinin temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Bu yüzden kendi kaynaklarını üretmek, onları dağıtmak ve dış çevreye uyum sağlamak için ekonomik bir sisteme ihtiyaç duyar

duyar. Hedefe ulaşma: Her toplum kendi hedeflerini belirlemek zorunda olduğundan bir politik sisteme ihtiyaç duyar.

Bütünleşme: Her toplum bölünmeleri ve çatışmaları engellemek için bir aidiyet, ortak bir kimlik oluşturmak durumundadır. Bunun için de din sistemine ihtiyaç duyar.

Örüntü sürdürme: Her toplum, kendi varlığını sürdürmeye çalışır. Bunun için de kültürel sistemini kuşaktan kuşağa aktarır.

İşlevselcilik, Parsons’la birlikte toplumsal istikrara odaklanmıştır. Parsons’a göre, belirli bir sosyal sistemin kendisini sürdürme eğilimi toplumsal sürecin ilk kanunudur .

Robert King Merton

En meşhur eserleri arasında Sosyal Teori ve Sosyal Yapı, Bilim Sosyolojisi, Çağdaş Sosyal Problemler ön plana çıkmaktadır.

Robert King Merton, toplumun uyumunu ve bütünlüğünü arttıran işlevlerin yanı sıra onun ahengini ve düzenini bozan işlevlerin de olabileceğini ileri sürerek, işlevselciliğe taze bir soluk getirmiştir.

O, toplumun uyumunu bozan işlevi “bozuk işlev” olarak tanımlamıştır.

Açık işlevler, bireylerin kasten gerçekleştirdiği ve tanıdığı işlevlerdir. Gizli işlevler ise, kasıtsız sonuçları olan ve tanınmayan işlevlerdir.

Uyum davranışı, Yenilik yaratma davranışı, Şekilci davranış, Geriye çekilme davranışı, İsyan davranışı,

İŞLEVSELCİLİĞİN ANAHTAR TERİMLERİ

İşlevselciliğin anahtar terimleri, işlev, sistem, alt-sistem, değer, norm, uyum, konsensüs, denge, düzen ve bütünleşmedir.

İşlevselciliğin bu anahtar terimleri içinde en mühim olanı, işlevdir (fonksiyondur).



ÇATIŞMA KURAMININ KÖKLERİ (Ünite 2 )

Çatışma kuramının kökleri, Alman sosyologları Karl Marx’ın (1818-1883) ve George Simmel’in (1858-1918) sosyoloji anlayışlarına uzanır.

Karl Marx

Marx, sosyoloji tarihinde sınıf terimini esas alarak sosyal dünyayı diyalektik ve tarihsel materyalist metodun ilkeleri ışığında değerlendiren ilk sosyologdur.

Karl Marx, tarihi ve toplumu sınıf çatışması çerçevesinde tahlil etmiş, sürekli olarak ezen-ezilen ilişkisine dikkat çekmiştir.

Georg Simmel

Georg Simmel, çatışma kuramının ana eğilimlerini belirlemiş bir sosyologdur. Simmel, çatışmanın sebepleri olarak ihtiyaç, istek, öfke ve nefret gibi bireysel unsurları göstermiştir.

ÇATIŞMA KURAMININ ANA İSİMLERİ

Çatışma kuramı, Ralf Dahrendorf, Lewis A. Coser ve Charles Wright Mills tarafından geliştirilmiştir.

Ralp Dahrendorf

Önemli eserleri şunlardır: Endüstri Toplumunda Sınıf ve Sınıf Çatışması; Almanya’da Toplum ve Demokrasi; Yeni Özgürlük; Yaşam Şansları


Dahrendorf, çatışma kuramının mimarıdır.

Dahrendorf, daha sonra çatışma kuramının ana dayanaklarını dört noktada toplamıştır: lk olarak, her toplum her noktada değişme sürecinin tesiri altındadır. İkinci olarak, her toplum, her noktada çekişmeyi ve çatışmayı göz önüne serer. Üçüncü olarak, toplumdaki her öğe, onun çözülmesine ve değişmesine katkı verir. Dördüncü olarak, her toplum, kendi üyelerinden bazılarının diğerleri üzerindeki zorlamasına dayanır.

Dahrendorf, Marx’ın görüşlerinin tersine, kapitalist toplumlarda sosyal eşitliğin yaygınlaşmasının, sınıfsal mücadeleyi ve devrimci bir sosyal değişmeyi imkânsız hale getirdiğini savunmuştur.

Ralf Dahrendorf, günümüz kapitalist toplumlarında Marx’ın sınıf çatışması görüşünün geçersiz olduğunu iddia etmiştir.

Dahrendorf, çatışmanın otorite ilişkilerden kaynaklandığını öne sürmüştür.

Lewis A. Coser

En önemli eserleri arasında

Sosyal Çatışmanın İşlevleri; Fikir Adamları; Sosyolojik Düşüncenin Ustaları ön plana çıkmaktadır.


Lewis A. Coser, çatışmanın toplum için faydalı olduğunu iddia etmiştir. Coser’a göre, çatışma, toplumda birliği, bütünleşmeyi, dengeyi ve ilerlemeyi sağlar.

Coser’ın Sosyal Çatışmanın İşlevleri kitabı, Simmel’in görüşlerinin açıklanmasına ve geliştirilmesine dayalıdır.

Charles Wright Mills

Charles Wright Mills, çatışma kuramı içinde Marx’a en yakın duran radikal bir sosyologdur. Mills, iktidar seçkinlerinin kitleler üzerindeki tahakkümüne işaret ederek günümüze de ışık tutmuştur

Başlıca yapıtları şunlardır: Beyaz Yakalılar; İktidar Seçkinleri; Toplumbilimsel Düşün; Dinle Yankee; Marxistler

Mills’in en iyi bilinen eserlerinden biri, büyük sermaye, hükümet ve yüksek askeri kadroların kenetlenmiş üçlü iktidar diktası tezini geliştirdiği İktidar Seçkinleri kitabıdır.

Çatışma, sosyolojik kuramın her daim gündeminde olmuş bir olgudur.

Amerika’da devlet hiyerarşisi, şirket hiyerarşisi ve ordu hiyerarşisinden oluşan bu üç büyük kurum, en önemli iktidar aracını meydana getirmektedir.

ÇATIŞMA KURAMININ ANAHTAR TERİMLERİ

Çatışma kuramının anahtar terimleri çatışma, çelişki, baskı, zor, zorlama, mücadele, güç, otorite, tahakküm, iktidar ve değişmedir.

Çatışma kuramının anahtar terimleri içinde en önemlisi çatışmadır.

Çatışma kuramı;

• Sosyal değişmeye çok önem vermiştir.

• Toplumda zora dayalı ilişkilerin olduğu gerçeğini dile getirmiştir.

• Çatışmanın toplum için pozitif işlevlerinden söz etmiştir.

• Çatışmanın toplumda dengeye ve bütünleşmeye yol açtığını iddia etmiştir.

• Marx’ın sınıf çatışması fikrinin çöktüğünü öne sürmüştür.



YAPISALCILIĞIN KÖKLERİ(Ünite 3)


yapısalcıların en meşhur ismi Claude Lévi-Strauss, dilbilimin tartışma götürmez bir şekilde, bağlı olduğu sosyal bilimlerin bütünü içerisinde olağanüstü bir yer tuttuğunu öne sürmüştür.

Yapısalcılığın köklerinde dilbilimci Ferdinand de Saussure’ün görüşleri bulunur.

Ferdinand de Saussure

Saussure (1857-1913), dilbilimin kurucusudur.

Saussure, dilbilimde yapısalcılığın önünü açan düşünürdür.

Saussure, dizge-öğe, dil-söz, ses-anlam, eşzamanlılık (eşsüremlilik)-artzamanlılık (artsüremlilik) gibi karşıtlıkları değerlendirerek dil konusundaki bilgileri ve dil konusuna ilişkin bakış açısını baştan sona yenilemiştir.

dil olguları incelenirken ilk dikkati çeken şey, konuşan birey açısından bunların zaman içindeki ardışıklığının söz konusu olmamasıdır.

Sonuç itibariyle, Saussure, yapısalcılık terimini hiç kullanmamıştır fakat onun bakış açısı yapısalcılık için temel teşkil etmiştir.

YAPISALCILIĞIN ANA İSİMLERİ

Claude Lévi-Strauss (1908-2009), Jean Piaget (1896-1980) ve Roland Barthes (1915-1980) ayrıcalıklı bir konuma sahiptirler.

Claude Lévi-Strauss

Ana eserleri arasında

Akrabalığın Temel Yapıları; Irk ve Tarih; Hüzünlü Tropikler; Yapısal Antropoloji; Yaban Düşünce.

Lévi-Strauss, yapısalcılık ile özdeşleştirilmiştir.

Lévi-Strauss, insan öznesini “felsefenin şımarık veleti” diye adlandırmıştır

akrabalık sistemidir, sosyal örgütlenmedir, sosyal ya da ekonomik katmanlar oluşturur.

Claude Lévi-Strauss, çözümlemelerinde yapılara öncelik vermiş, her şeyin yapılardan ibaret olduğunu iddia etmiştir.

Jean Piaget

Çocukta Zihinsel Gelişim (2004), Çocuğun Gözüyle Dünya (2005), Çocukta Dil ve Düşünme (2007a), Çocukta Karar Verme ve Akıl Yürütme (2007b) gibi eserleriyle tanınır.

Jean Piaget, yapısalcılığın inceleme nesnesini netleştirmiştir. Ona göre, yapısalcılık, yüzeydeki yapıların altındaki derin yapıları açığa çıkarmakla uğraşır.

Kısaca, Piaget, hayatın bütün alanlarında (organik, zihinsel ve sosyal) nitelik bakımından parçalardan ayrı olan ve onlara düzen veren “bütünlük”lerin olduğunu öne sürmüştür.

Roland Barthes

Barthes’ın ana eserleri arasında Yazının Sıfır Derecesi; Çağdaş Söylenler; Eiffel Kulesi; Eleştirel Denemeler; Göstergeler İmparatorluğu; S/Z; Roland Barthes; Bir Aşk Söyleminden Parçalar ön plana çıkmaktadır.

Roland Barthes, her şeyin bir gösterge olduğunu öne sürmüştür. Ona göre, önemli olan olayların kendisi değil, onların bize nasıl yansıtıldığıdır.

YAPISALCILIĞIN ANAHTAR TERİMLERİ

Yapısalcılığın anahtar terimleri, yapı, bütün, bütünsellik, dil, gösterge, gösteren, gösterilen, artzamanlılık ve eşzamanlılıktır. Yapısalcılığın bu anahtar terimleri içinde en mühim olanı yapı terimidir.

Yapısalcılığın anahtar terimleri arasında ayrıcalıklı bir yerde bulunan yapı terimi, daha çok bütüne ve bütünselliğe işaret eder.

YAPISALCILIĞIN ELEŞTİRİSİ

Yapısalcılık,

• Toplumun dil gibi incelenebileceğini savunmuştur.

• Yapıya, bütüne ve bütünlüğe önem vermiştir.

• Sistemi esas almış, bireye önem vermemiş, hatta bireyin sonunu hazırlamıştır.

• Tarihi, değişmeyi ve gelişmeyi ciddiye almamış, sosyal sınıfların ve bireyin değiştirici güç ve potansiyelini reddetmiştir.

• Var olan kapitalist toplum yapısının değişmezliğine işaret etmiştir.



ELEŞTİREL KURAMIN KÖKLERİ(Ünite 4 )

“Eleştirel kuram 20. yüzyılın başında, Frankfurt Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü’nün kurulmasıyla ortaya çıktı”

Max Horkheimer tarafından geliştirilen niteleme, “eleştirel toplum kuramı”dır.

Bu kuramın kapsamı, en açık biçimde Horkheimer’in “Geleneksel ve Eleştirel Kuram” (1937) makalesinde belirginleşmiştir.

Kant’ın üç büyük eseri (Pratik Aklın Eleştirisi, Yargı Yetisinin Eleştirisi, Arı Usun Eleştirisi), “eleştirel” başlıklıdır.

“eleştiri”, Marx’ın ana metinlerinin başlığında (Kapital, Kapitalist Üretimin Eleştirel Bir Tahlili, Birinci Cilt; Kapital, Ekonomi Politiğin Eleştirisi, İkinci Cilt; Kapital, Ekonomi Politiğin Eleştirisi, Üçüncü Cilt; Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı; Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi; Kutsal Aile ya da Eleştirel Eleştiri’nin Eleştirisi) yer alan anahtar bir sözcüktür.

Eleştirel kuram, “Batı Marxizmi” olarak tanımlanır.

“Ortodoks Marxizm” yerine insana ve kültüre vurgu yapan ve Marx’ın Hegelci olduğu döneme işaret eden “Hegelci Marxizmi” önemsemiş ve onu geliştirmeyi arzulamışlardır.

ELEŞTİREL KURAMIN ANA İSİMLERİ

Max Horkheimer (1895-1973), Theodor Wiesengrund Adorno (1903-1969), Herbert Marcuse (1898-1979), Erich Fromm (1900-1980), Walter Benjamin (1892-1940) ve Jürgen Habermas (1929-)’dır.

Max Horkheimer

Horkheimer, eleştirel kuramın öncü ismi ve ana düşünürüdür.

Horkheimer’in önemli yapıtları, Akıl Tutulması; Aydınlanmanın Diyalektiği (Adorno ile birlikte) ve Araçsal Aklın Eleştirisi’dir.

Eleştirel kuramın ana çerçevesini belirleyen Max Horkheimer, aydınlanmaya eleştirel yaklaşmış, aydınlanmayla birlikte akıl tutulmasının gerçekleştiğini iddia etmiştir.

Eleştirel kuram, 1930’larda Frankfurt Okulu düşünürü Horkheimer tarafından icat edilmiştir.

Aydınlanmayı, “kitlelerin aldatılması olarak” değerlendirmiştir.

Theodor W. Adorno

Adorno’nun ana eserleri şunlardır: Aydınlanmanın Diyalektiği (Horkheimer ile birlikte); Modern Müziğin Felsefesi; Otoriteryan Kişilik (kolektif); Minima Moralia; Prizmalar; Müzik Sosyolojisine Giriş; Negatif Diyalektik; Estetik Teori; Felsefî Terminoloji.

1940’lı yılların başında eleştirel kuramcıların kafasında iki temel konu vardı: İlki, Nasyonal Sosyalizmin kültürel yönleri, ikincisi anti-Semitizm incelemeleriydi.

Eleştirel kuramcılar, ırk-nefreti, özellikle de anti-semitizm üzerine odaklanmışlardır.

Bu alanlarda en bilinen çalışmaları, Adorno ve ekibi tarafından yapılan Otoriteryan Kişilik’tir.

Herbert Marcuse

Freud’un yeniden yorumlanmasını içeren Eros ve Uygarlık ile tüketim toplumunun eleştirisini yaptığı Tek-Boyutlu İnsan eserleriyle ünlenmiştir.

Yazdıklarıyla dünya çapında tanınan biri olmuş, “Yeni Sol Hareket”in önde gelenleri arasında yer edinmiştir.

Marcuse’nin ana eserleri şunlardır: Us ve Devrim; Eros ve Uygarlık; Sovyet Marksizmi; Tek-Boyutlu İnsan; Estetik Boyut

Marcuse, “Frankfurt Okulu’nun politik açıdan en etkili olan temsilcisidir”

Marcuse, modern toplumu tahlil ederken teknolojinin eleştirisini yapmıştır. Teknolojinin başat olduğu ve “tek-boyutlu bir evren” olarak nitelediği “teknolojik topluma” eleştirel bakmıştır

Erich Fromm

Erich Fromm, bireyin özgürleşme sorunu üzerine yoğunlaşmış, bu çerçevede insanın özgürleşmesini önemseyen Marx’ın ve Freud’un fikirlerinin bir sentezini yapmaya çalışmıştır.

Fromm’un kitapları arasında, Özgürlükten Kaçış; Kendini Savunan İnsan; Sağlıklı Toplum; Sevme Sanatı; Marx’ın İnsan Anlayışı; Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum; Sevginin ve Şiddetin Kaynağı; Umut Devrimi; İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri ön plana çıkmaktadır.

Walter Benjamin

Benjamin’in ana metinleri şunlardır: Alman Romantizminde Sanat Eleştirisi Kavramı; Geothe’nin Gönül Bağları; Tek Yön; Parıltılar; Brecht’i Anlamak; Pasajlar.

Walter Benjamin, kapitalizmi ve kapitalist toplumdaki teknik ve teknolojiyi insanlık için bir felâket olarak nitelemiştir.

Kısaca, Benjamin, modern çağın eleştirisini yapmış, “modern çağ cehennemin çağıdır”, demiştir.

Jürgen Habermas

Habermas’ın ana eserleri şunlardır:

Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, “İdeoloji” Olarak Teknik ve Bilim, Rasyonel Bir Topluma Doğru: Öğrenci Protestosu, Bilim ve Siyaset, Bilgi ve İnsansal İlgiler, İletişimsel Eylem Teorisi 2 Cilt, Sosyal Bilimlerin Mantığı Üzerine ve Modernliğin Felsefî Söylemleri.

Habermas, eleştirel kuramın günümüzdeki en etkili simasıdır.

Eleştirel kuramın günümüzde en önemli savunucusu olan Jürgen Habermas, bireyler arası ilişki ve etkileşime vurgu yapan iletişimsel eylemi önemsemiştir.

Habermas’a göre, “iletişimsel eylem kavramı, dil ve eylem yetisi bulunan, (ister sözlü ister sözlü olmayan araçlarla) kişilerarası bir ilişkiye giren en az iki öznenin etkileşimine ilişkindir.

Merkezi kavram olan yorumlama, ilk planda görüş birliğine yatkın durum tanımlamalarının tartışılmasına ilişkindir.

ELEŞTİREL KURAMIN ANAHTAR TERİMLERİ

Eleştirel kuramın anahtar terimleri, eleştiri, araçsal akıl, akıl tutulması, aydınlanmanın diyalektiği, tek-boyutlu insan, tek-boyutlu toplum, kültür endüstrisi ve iletişimsel eylemdir.

Eleştirel kuramın bu anahtar terimleri içinde en önemli olanı eleştiridir.

Eleştirel kuram, ekonomiden ziyade kültürel alana yoğunlaşmıştır. Eleştirel kuramı, üstyapı kuramı olarak nitelemek mümkündür.

ELEŞTİREL KURAMIN ELEŞTİRİSİ

Eleştirel kuramın, modern sosyolojide yeri ve önemi büyüktür. Bugün, çağdaş sosyolojide bazı ana tartışmalar, eleştirel kurama aittir.

Eleştirel kuram,

• Aydınlanmayı, modernliği ve pozitivizmi eleştirmiştir.

• Modern toplumun barbar, akıldışı ve tek-boyutlu olduğunu iddia etmiştir.

• Modern toplumda insanın kendi aklını kullanamaz hale geldiğini, akıl tutulmasının gerçekleştiğini öne sürmüştür.



SEMBOLİK ETKİLEŞİMCİLİĞİN KÖKLERİ ( Ünite 5)

George Herbert Mead, John Dewey, William Isaac Thomas, Robert Ezra Park, William James, Charles Horton Cooley, Florian Znaniecki ve James M. Baldwin gelir.

Sembolik etkileşimciliğin en önemli kökü olan George Herbert Mead, bireyin benliğinin doğuştan değil sonradan geliştiğini öne sürmüş, benliğin gelişim aşamalarını ayrıntılı olarak ortaya koymuştur.

George Herbert Mead

Mead, sembolik etkileşimciliğin tarihinde en mühim düşünür olarak kabul edilir.

Benlik, insan toplumu, bireyin sosyal tertibi ve sosyal eyleme dair onun analizlerini anlamak için anahtar konumundadır”

Mead, benliğin gelişimini üç aşamada ele almıştır: Çocuk oyunu (çocuk “oyun” aşaması), takım oyunu (yetişkin oyunu ya da yetişkin “oyun” aşaması) ve genelleştirilmiş başkası (toplum aşaması).

George Herbert Mead, birey ile toplum arasındaki etkileşime odaklanmış, bu etkileşim sürecinde özellikle dil, sembol ve jestlerin önemine işaret etmiştir.

Charles Horton Cooley

Charles Horton Cooley, birey ile toplum arasındaki ayrılmaz bağa işaret etmek suretiyle sembolik etkileşimciliğin ana yönelimini belirlemiştir.

İlk olarak, birincil gruplar, daha karmaşık sosyal ilişkiler için yapıtaşlarıdır. İkinci olarak, birincil gruplar, benliğin evrimleştiği mekanizmalardır. Son olarak, birincil gruplar, sosyal düzen ile bireyler arasındaki bağlantı noktasıdırlar.

Cooley, benlik analizinde birbirleriyle bağlantılı iki hususa önem vermiştir: Birincil grup ve ayna-benlik.

Ayna-benlik terimi, sosyolojik çözümlemede ilk kez Cooley tarafından kullanılmıştır.

Cooley, ayna-benlik terimini William James’in çalışmalarıyla, özellikle de onun “sosyal benlik” düşüncesiyle temellendirmiştir.

SEMBOLİK ETKİLEŞİMCİLİĞİN ANA İSİMLERİ

Herbert Blumer (1900-1987) ve Erving Goffman (1922-1982)’dır.

Herbert Blumer

1969'da baş eseri olan Sembolik Etkileşimcilik: Perspektif ve Metot'u yayımlamıştır.

Blumer, sembolik etkileşimcilikle özdeşleşen bir sosyologdur. Blumer, “sembolik etkileşimcilik” terimini, 1937’de yazdığı bir makalede, düşünmeden icat ettiğini bildirmiştir.

Herbert Blumer, sadece “sembolik etkileşimcilik” terimini icat etmekle yetinmemiş, aynı zamanda sembolik etkileşimciliğin temel tezlerinin önemli bir kısmını da geliştirmiştir.

Herbert Blumer, toplumu, etkileşim, sembolik etkileşim ve sembolik olmayan etkileşim terimleri çerçevesinde analiz etmiştir.

Erving Goffman

En meşhur eseri olan Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu’nu 1956’da yayımlamıştır.

Diğer önemli yapıtlarından bazıları şunlardır: Tımarhaneler; Karşılaşmalar; Kamusal Alanlarda Davranış; Stratejik Etkileşim; Toplumsal Cinsiyetin Sunuluşu (Slattery, 2007: 188). Goffman, sosyoloji kuramı içinde “kült” bir şahsiyet olmuştur.

Goffman, sembolik etkileşimciliğin ana inceleme konusu olan benliğe yoğunlaşmış, gündelik hayatta benliğin nasıl inşa edildiğini ve kendisini nasıl sunduğunu “tiyatroya ait çerçeveyi” kullanarak çözümlemiştir.

Erving Goffman, sosyolojinin kalbine etkileşimi ve etkileşim düzenini yerleştirmiştir.

Goffman, üç tür leke belirlemiştir: Kolun veya bacağın olmaması gibi şekil bozukluğu da dâhil olmak üzere vücutta tiksindirici bulunulan şeyler, akıl hastalığı gibi eylemlerine dayanan ve etkinlikleri olan bireysel karakter kusurları, ırk, millet ve din lekeleri gibi kabile lekeleri.

SEMBOLİK ETKİLEŞİMCİLİĞİN ANAHTAR TERİMLERİ

Sembolik etkileşimciliğin anahtar terimleri arasında benlik, bireysel benlik, sosyal benlik, ayna-benlik, çocuk oyunu, yetişkin oyunu, genelleştirilmiş başkası, dil, sembol, jest, etkileşim, sembolik etkileşim ve etkileşim düzeni ön plana çıkmaktadır.

Sembolik etkileşimciliğin bu kilit terimleri içinde benlik en mühim olanıdır.

Sembolik etkileşimcilik, benlik üzerine yoğunlaşmış bir mikro sosyoloji çizgisidir.

Mead ise, oldukça karmaşık olan benliği, iki kısıma ayırarak analiz etmiştir: Bireysel benlik ve sosyal benlik.

SEMBOLİK ETKİLEŞİMCİLİĞİN ELEŞTİRİSİ

Sembolik etkileşimciliğin, 1950’lerden günümüze, sosyoloji dünyasında önemli bir yeri olmuştur. Bugün,

çağdaş sosyolojide bazı ana temalar ve kuramsal gelişmeler, sembolik etkileşimciliğe aittir.

Sembolik etkileşimcilik,

• Bireyin bilincine, benliğine ve eylemlerine önem vermiştir.

• Birey ve toplum arasında bağ kurmuştur.

• Toplumu bir sembolik etkileşim olarak ele almıştır.



SOSYAL ALIŞVERİŞ KURAMININ KÖKLERİ(Ünite 6)

Sosyal alışveriş kuramının kökleri, öncelikli olarak ilkçağ filozoflarından Aristoteles’in görüşlerine uzanır.

Aristoteles, sosyal alışveriş kuramının anahtar terimi olan sosyal alışverişin ekonomik alışveriş ile benzer ve farklı yönlerini ortaya koyan ilk filozoftur.

liberal iktisatçıların görüşlerine dayalı olarak geliştirilmiştir. Bu kuramın en etkili savunucusu Gary Becker, Adam Smith’ten hareketle insan davranışlarını ekonomik yaklaşımla açıklamaya çalışmıştır.

Sosyal alışveriş kuramı, felsefi, iktisadi ve antropolojik kökleri olan bir sosyolojik kuramdır.

Sosyal alışveriş kuramının köklerinde, Bronislav Kaspar Malinowski'nin “karşılıklı alışverişin sosyal bütünleşmenin temeli” olduğuna ilişkin görüşü bulunmaktadır.

SOSYAL ALIŞVERİŞ KURAMININ ANA İSİMLERİ

Sosyal alışveriş kuramı, çağdaş sosyolojinin bilinen isimleri George Caspar Homans (1910-1989) ve Peter Michael Blau (1918-2002) tarafından geliştirilmiştir.

George Caspar Homans

1950’de İnsan Grubu, 1962’de Sosyal Davranış: Onun Etkileşim Biçimleri, 1970’de ise Sosyal Bilimin Doğası kitabını yayımlamıştır

görüşlerini sosyal alışveriş kuramının da temel kitabı olarak bilinen Sosyal Davranış: Onun Etkileşim Biçimleri’nde bir araya getirmiştir.

Homans, davranışçılığı önemsemiştir. Homans, davranışçılığın ilk kez J. B. Watson tarafından açık olarak belirtildiğini daha sonra ise B. F. Skinner tarafından ihtimamlı bir hale getirildiğini vurgulamıştır.

Harvard’daki meslektaşı Skinner’in psikolojik davranışçılığı çerçevesinde kendi alışveriş kuramını geliştirmiştir.

Homans’ın alışveriş kuramı, bireyin davranışının ya ödül elde etmek ya da cezalandırılmalardan kaçınmak amacıyla oluştuğu varsayımına dayanır.

• Uyarıcı Önermesi: Eğer geçmişte belli bir uyarıcı meydana geldiğinde bir bireyin eylemi ödüllendirilmişse, şu anki uyarıcılar geçmişteki uyarıcılara ne kadar çok benziyorsa, bireyin aynı eylemi şimdi gerçekleştirme ihtimali o kadar fazladır.

• Başarı Önermesi: Bir bireyin yaptığı bütün eylemlerinde, belli bir eylemi ne kadar sık ödüllendiriliyorsa, bireyin o eylemi yapma olasılığı o kadar artar.

• Değer Önermesi: Bir birey için eyleminin neticesi ne kadar değerli ise, bireyin o eylemi gerçekleştirme ihtimali o kadar yüksek olur.

kadar sık almışsa, o ödülün daha fazlasının değeri o birey için o kadar az olur.

• Saldırganlık-Onay Önermesi: Bir bireyin eylemi, o bireyin beklediği ödülü getirmezse, birey öfkelenir ve saldırgan davranışlar sergiler. Yine bir bireyin eylemi beklediği ödülü getirirse, birey memnun olur.

• Akılcılık Önermesi: Bir birey, alternatif eylemler arasında bir seçim yaparken, o andaki algılamasına göre, sonuç değeri (D), sonucu elde etme olasılığıyla (O) çarpıldığında hangi eyleminki daha büyükse o eylemi tercih eder.

Homans, sosyal davranış üzerinde odaklanan ilk sistematik kuramı ileri sürmüştür.

George Caspar Homans, insan davranışlarını ödül ve cezalandırma çerçevesinde değerlendirmiştir.

George Caspar Homans, sosyolojik kuramında bireylerin etkinliklerine, etkileşime ve duygulara ayrıcalık tanımıştır.

Peter Michael Blau

Blau’nun bu kitabının dışında Bürokrasinin Dinamikleri; Organizasyonların Yapısı, Sosyal Hayatta Alışveriş ve Güç.

Homans, mikro yapılar üzerinde durmuşken, Blau daha çok makro yapıları analiz etmiştir.

Blau, Homans’tan farklı olarak “geniş-ölçekli alışveriş kuramı” geliştirmiştir.

Peter Michael Blau, sosyal alışverişin işlevlerinden söz etmiş, özellikle de sosyal alışverişin sosyal birleşme ve bütünleşmedeki rolüne işaret etmiştir.

SOSYAL ALIŞVERİŞ KURAMININ ANAHTAR TERİMLERİ

Sosyal alışveriş kuramının anahtar terimleri, ekonomik alışveriş, sosyal alışveriş, davranış, his, etkileşim, etkinlik, ödül, kâr ve yatırımdır.

anahtar terimler içinde en mühim olanı, sosyal alışveriştir.

Sosyal alışveriş kuramcılarına göre, iktisat biliminde kabul gören “azalan marjinal fayda yasası”, sosyal ilişkilerde de geçerlidir.

SOSYAL ALIŞVERİŞ KURAMININ ELEŞTİRİSİ

Sosyal alışveriş kuramı, yeterince sosyolojik bir kuram olmadığı için tepki çekmiştir.

Sosyal alışveriş kuramı, savaş, sosyal eşitsizlik, sömürü, açlık, kıtlık, kitlesel katliamlar gibi büyük ölçekli sosyal meseleler üzerine kafa yormamıştır.

Sosyal alışveriş kuramı,

• Bireyin eylemini ve diğer bireylerle olan ilişki ağlarını, onun duygusu, ilgisi, çıkarı, yararı ve kazancı çerçevesinde değerlendirmiştir.

• Bireyin “ekonomik insan” (homo-economicus) olduğunu iddia etmiş, onun başka yönlerini ıskalamıştır.

• Bireyler arasındaki alışverişin sosyal bütünleşmede rolünün büyük olduğuna vurgu yapmıştır.

• İnsanlığı derinden etkileyen sosyal sorunlar ve büyük krizler üzerine düşünmemiştir.

• Sosyal hayatı liberal ekonominin kurallarına bağlı olarak değerlendirmekle büyük bir hata yapmıştır.

• Toplum gibi karmaşık bir gerçeği alışveriş terimiyle açıklamak mümkün değildir.
 
Üst