AÖF DERS NOTLARINA HOŞ GELDİN!

Ders notlarına erişmek için lütfen ücretsiz kayıt olunuz.

Ücretsiz Kayıt ol!

FİNAL İslam Ahlak Esasları Final Ders Notları

Moderator
Mesajlar
419
Tepkime puanı
28
Puanları
18
İSLAM AHLAK ESASLARI DERS NOTLARI

7.ÜNİTE : AİLE AHLAKI


-Kuran-ı kerim evliliğin amacının takva olduğunu ifade eder.

1)AİLE YUVASININ KURULMASI

A)EŞ SEÇİMİ VE EVLİLİK


-Dinimize göre, bir erkek bir kıza talip olduğunda o sonuçlanmadan o kıza başka birinin talip olması doğru değildir.

-Nişanlılık : Tarafların birbirini daha iyi tanımalarına yönelik, evliliğe hazırlık dönemidir. Bu dönemde nişanlılar evli gibi yaşayamazlar. Aralarında dini nikah kıyılması da doğru değildir. Nişanlı iken ayrılmaları durumunda bu nikah, dini ve ahlaki problemlere neden olur. Doğrusu dini nikahın, resmi nikahtan sonra yapılmasıdır. Ülkemizde de uygulama bu yöndedir.

-Evlilikte tarafların birbirine denk olması, geçimi kolaylaştıran başka bir unsurdur. Denklik deyince ise tarafların servet, asalet, kültür düzeyi, din ahlak anlayışları ve yaşantıları itibariyle denk olmaları akla gelir.

B)EVLİLİĞİN VE AİLE ORTAMININ FITRİ BİR İHTİYAÇ OLUŞU

-Klasik ahlak kitaplarımızda insan nefsinin 3 gücünden bahsedilir. Bunlar;

B1)ARZU GÜCÜ : İnsandaki yeme içme ve cinsel arzunun kaynağıdır. Bedeni varlığımızın ve neslimizin devamı bu güce bağlı arzularımız sayesinde gerçekleşir.

B2)ÖFKE GÜCÜ : Manevi varlığımızı, kişiliğimizi, karakterimizi, değerlerimizi, kutsal bildiğimiz şeyleri korumaya yönelik olan güçtür. Biri dinimize, vatanımıza, namusumuza, kutsal bildiğimiz şeylere saldırmaya yeltendiği zaman haklı olarak ona kızar ve uygun cevabı vererek kişiliğimizi ve değerlerimizi koruruz.

B3)DÜŞÜNME GÜCÜ : İnsana özgü olan ve diğer 2 gücü de kontrolü altına alması gereken güçtür. Bundan dolayı biz arzularımızı ne zaman, nerede, nasıl ve ne kadar yerine getireceğimize, ortada kızmamız gereken bir durum var ise kime ne zaman, ne kadar ve nasıl kızacağımıza aklımız ile karar veririz.

C)EVLİLİĞİN AMACI

-Takvadır.

2)AİLE

A)AİLENİN ÖNEMİ

-Aile :
Evlenmelerine din ve hukuk açısından herhangi bir engel bulunmayan bir erkek ve bir kadının kendi iradeleriyle evlenmeleri sonucu kurulan en küçük toplumsal kurumdur.

-Dar anlamda ise anne baba ve çocuklardan meydana gelir. Buna ÇEKİRDEK AİLE denir.

-Daha geniş anlamda ise büyük anne ve baba, amca, dayı, teyze ve halalar da aile kapsamı içinde değerlendirilir. Buna da GENİŞ AİLE denir.

-Sahih neseb : Ancak meşru evlilik içinde meydana gelen doğum ile gerçekleşir.

B)AİLENİN BİR EĞİTİM YUVASI OLUŞU

-Annelik ve babalık görevi çok kutsal bir görevdir. Kutsallığından dolayıdır ki dinimiz doğum esnasında ölen bir anne adayını şehit hükmünde kabul eder.

-Şehit : Canından daha değerli bulduğu şeyler uğruna canını veren ve bu sayede ölümsüzleşen kişidir.

-Bir toplumun gücü nüfusunun çokluğu ya da birey olamamış, milleti ile bütünleşememiş kuru kalabalığın fazlalığı ile değil, o toplumu oluşturan ailelerin sağlam ve sağlıklı olmasıyla orantılıdır.





3)AİLEDE KARŞILIKLI GÖREVLER

A)AİLE DEĞERLERİ VE EŞLERİN BİRBİRİNE KARŞI GÖREVLERİ

A1)Karşılıklı sevgi ve saygı

A2)Paylaşım

A3)Namus ve İffet :
Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

A4)Sorumluluk Bilinci

A5)Sadakat ve Vefa

A6)Samimiyet ve İyi Niyet

B)KOCANIN, HANIMINA KARŞI GÖREV VE SORUMLULUKLARI

*
Hanımına ve çocuklarına karşı sorumluluğunun bilincinde olmalı ve onlara değer vermelidir.

*Hanımına karşı nazik ve kibar olmalı ve onun yakınlarına da saygı göstermelidir.

*Evin yönetimine hanımını da ortak etmeli ve önemli kararları alırken ona da danışmalıdır.

*Onun haklarını koruyup gözetmelidir.

*Sıcak ve rahat bir aile ortamı oluşturabilmek için çok çalışıp didinmeli, helalinden yedirip içirmeli ve giydirmelidir.

*Kazancını hanımından ve çocuklarından esirgememelidir ve israf etmemelidir.

*Ailenin huzurunun bozacak kötü alışkanlıklardan uzak durmalı ve ailenin namus ve şerefine leke getirecek davranışlardan kaçınmalıdır.

*Gerektiğin de ev işlerinde, çocuk bakımı ve eğitiminde hanımına yardımcı olmalıdır.

C)HANIMIN KOCASINA KARŞI GÖREV VE SORUMLULUKLARI

*
Kocasına karşı nazik ve kibar davranmalıdır.

*Şeref ve itibarına zarar getirecek bir davranışta bulunmamalıdır.

*Onun istemediği kimseyi eve almamalıdır.

*Evin bütçesini sarsacak aşırı harcamalardan kaçınmalıdır.

*Evin temizliği, çocuğun bakımı ve eğitimi ile ilgilenmelidir.

D)ANA BABAYA KARŞI GÖREVLERİMİZ

*
Bizden istedikleri (dinin yasakladığı bir şey olmadığı sürece) isteklerini yerine getirmek

*Onlara saygıda kusur etmemek.

*Bakıma ve yardıma muhtaç oldukları zaman kendileriyle ilgilenip yardımcı olmak, hal-hatır sormak, gönüllerini almak, incitici söz söylememek, onları sıcak aile ortamından ve torun sevgisinden mahrum bırakmamak.

*Öldüklerinde evlat üzerine düşen görevleri yerine getirmek (yani onlara dua etmek, günahlarının bağışlanmasını dilemek, vasiyetlerini yerine getirmek, akrabasını koruyup gözetmek, dostlarına ikramda bulunmak öldükten sonra yapılacak şeylerdendir) ve onlara her zaman dua etmek

*Zaman zaman ana baba dostlarını ziyaret etmek suretiyle annemizin ve babamızın hatıralarını yaşatmak.

E)ANA BABANIN ÇOCUKLARA KARŞI GÖREVLERİ

*
Güzel bir isim sahibi olmak. (güzel bir isim koymak)

*Eşit muamelede bulunmak.

*Maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak.

*Eğitim hakkı

*Çocuklara örnek olabilecek birer anne baba olmak.



F)KARDEŞLERİN BİRBİRİNE KARŞI GÖREV VE SORUMLULUKLARI

*
Kardeşler birbirlerini sevip saymalı, koruyup gözetmeli, birbirlerinin hakkına riayet etmelidirler.

*Birbirlerini kıskanmamalıdırlar.

*Büyük kardeşler küçük kardeşlere her zaman örnek olmalı, küçüklerin yanlışlarını gördüklerinde onları kırmadan uyarmalıdırlar.

*Küçükler de büyüklerini her zaman sevmeli ve bu uyarılara kulak vermelidirler.

*Aralarındaki dayanışma ve yardımlaşma, bilgi ve iş düzeyinde her zaman devam etmelidir.

8:ÜNİTE : TOPLUMSAL AHLAK

TOPLUMSAL VARLIK OLARAK İNSAN

İNSANIN VARLIK YAPISI VE AHLAKİ BOYUTU


-Felsefi antropoloji insanı “biyopsişik” bir varlık olarak niteler.

-Ahlakı başta Kant olmak üzere bir çok ahlakçı gibi bir “görevler ilmi” olarak tanımlarsak, ahlak bizim kime ya da kimlere karşı görevimiz varsa, işte bütün o alanlar da ortaya çıkar ve ortaya çıktığı alana göre farklı adlar alır.

-İlişkiler örgüsünde insanın önce Allah’a karşı görevleri vardır; Ona ibadet etmek, şükretmek, tövbe etmek,

-Sonra insanın kendisine karşı birtakım görevleri vardır; Allah’ın emanet verdiği bedeni ve bedeni yeteneklerini doğru kullanmak, sağlığını korumak, insanlık şerefine leke getirecek kötü davranışlardan uzak durmak, dinini, canını, malını, namusunu ve şerefini korumak, iyi insan olmak. Buna “BİREYSEL AHLAK” denir. Bireysel ahlakta insanı insan yapan faziletler ve onun insanlığına leke getiren reziletler üzerinde durulur.

-İnsanın ailesine ve aile bireylerine karşı görev ve sorumlulukları AİLE AHLAKI, topluma karşı görev ve sorumlulukları TOPLUMSAL AHLAKI, çevreye karşı sorumlulukları da ÇEVRE AHLAKI olarak adlandırılır.

İNSANIN TOPLUMSAL BOYUTU

-Felsefi antropolojinin insana ilişkin bir nitelemesi de onun toplumsal bir varlık oluşudur.

-İnsan kavram olarak bile “üns” kökünden türemiştir. Üns ; ünsiyet etmek, başkalarıyla ilişki kurmak, insanlarla beraber yaşamak demektir.

-Aristo’ya göre, insan iyi geçinmeye yetenekli, yani yaratılıştan medeni bir varlıktır. Kınalizade Ali Efendi’ye göre de insan doğası gereği toplumsal bir varlıktır.

-Temeddün : Çeşitli mesleklere sahip insanların, ihtiyaçlarını yardımlaşarak karşılamak suretiyle bir arada yaşadıkları yer anlamındadır.

-Toplumsal hayat; Bizim içinde doğup büyüdüğümüz, içinde yaşadığımız, karşılıklı ilişkiler kurduğumuz, bizden önce var olan, bizden sonra da var olacak olan, dinamik ve zamanla değişen bir hayattır.

-Toplumsal hayatta değişmeyen şey; Hangi dönemde yaşarsa yaşasın, insanın bazı görev ve sorumluluklarının olduğudur. Bu görev sorumlulukların tamamını TOPLUMSAL AHLAK olarak adlandırmak mümkündür.

TOPLUMSAL AHLAK İLKELERİ

1)DOĞRULUK


-İslam ahlak ilkelerinin en kapsayıcısıdır. İslam’ın bir özel anlamı da “sırat-ı müstakim (doğru yol)”dir. Yani İslam dini insanı Allah’a götüren doğru yoldur.

-Kant ahlaki emirleri “şartlı (hipotetik) ve şartsız (kategorik) emir” şeklinde ikiye ayırırken, ahlakta şartsız emrin önemli olduğunu vurgulamıştır.

**NOT : Doğruluk insanın her bildiğini, her zaman, her yerde ve her durumda söylemesi demek değildir. Bazen bazı gerçeklerin gizlenmesi, ahlaki açıdan bir çelişki değil, aksine bir görev olarak olarak görülür. Bunlar;

a)Bir kimsenin sadece kendisine söylenmiş olan veya görevi gereği bildiği bir sırrı başkasına söylemesi doğru değildir.

b)Ülkeye veya millete zarar verecek bir bilginin, düşmanlara verilmesi doğru değildir.

c)İki kişinin arasını açacak, bir ailenin dağılmasına sebep olacak bir gerçeği söylemek doğru değildir.

2)YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

-İnsanlar ancak iyi olan işlerde ve kötülüklerden sakınmak için birbiriyle yardımlaşmalılardır. Kötülükler için değil.

-Kuran ışığında yardım edilecekler (önem sırasına göre) ; Anne baba ve yakınlar, fakirler, yetimler, yolda kalmış yolcular, esirler, köleler, borçlular, ihtiyaç sahibi muhacirler, kalbi İslam’a ısındırılmak istenen kimseler.

3)BAŞKALARIYLA İYİ GEÇİNMEK

4)BÜYÜKLERİ SAYMAK, KÜÇÜKLERİ SEVMEK


-Büyüklere gerektiğinde yer vermek, onların huzurunda kemal-i edeple oturmak, sohbetlerini dinleyip bilgilerinden ve hayat tecrübelerinden yararlanmak, onların olgun kişiliklerini ve güzel davranışlarını örnek almak İslami edep ve ahlakın gereğidir.

5)İYİLİĞİ TAVSİYE ETMEK, KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRMAK (EMR-İ Bİ’L-MA’RUF NEHY-İ ANİ’L MÜNKER)

-Hz. Osman, Ömer ve Ali’nin de bizzat şehir ve Pazar denetimlerine çıktıkları, toplumun ahlaki yapısını kontrol ettikleri, ayrıca bu işler için özel görevliler tayin ettikleri bilinmektedir. Bu uygulama daha sonra Emeviler, Abbasiler ve Osmanlılarda da devam etmiştir.

6)KARDEŞLİK

-İslam kardeşliği, Kuran’ın ve Hz. Peygamber’in daha özel vurgu yaptığı ve üzerinde ısrarla durduğu inanç kardeşliğidir. Bu kardeşliğin temeli Mekke’de atıldı, Medine’de gelişti ve kurumsallaştı.

7)AKRABA İLİŞKİLERİ

-Sıla-ı Rahim kısa akrabalık bağı demektir. Geniş anlamda ise akrabaya saygı göstermek, onları ziyaret ederek hallerini sormak, zaman zaman telefon etmek, gerekirse yardımlarına koşmak suretiyle aralarındaki bağın güçlenmesini sağlamaktır.

8)KOMŞULUK İLİŞKİLERİ

-Hastalanırsa ziyaretine gitmek.

-Ödünç bir şey isterse vermek.

-Darda kaldığında yardım etmek.

-Başına bir felaket geldiğinde teselli etmek.

-Bir nimete kavuştuğunda, sevindirici bir gelişme olduğunda tebrik etmek, sevincini paylaşmak.

-Vefat ederse cenazesine katılmak.

-Evinin çatısını onunkinden yüksek yapıp onun rüzgarını kesmemek. (Güneşini ve manzarasını engellememek)

9)DOSTLUK İLİŞKİLERİ

-Kindi ve İbn Miskeveyh dost kavramını ;
“sen demek olan bir başkası” şeklinde tanımlarlar.

-Aristo ; “insan iyi durumda da, kötü durumda da dosta ihtiyaç hisseder.”

-Sokrates ; Dostluk konusunun küçük olduğunu zanneden kimsenin kendisi küçüktür. Bence dostluğun değeri ve önemi Karun’un altınlarından, kralların hazinelerinden, insanların elde etmek için yarıştıkları mücevherlerden daha büyüktür. Bunlar kesinlikle dostluğa denk olamaz.” Demiştir.



-İbn Miskeveyh ve Sokrates’e dayanarak dost edinmenin şartları ;

a)Bir dost edineceğimiz zaman onun çocukluk döneminde annesi babası, kardeşleri ve diğer yakınlarıyla ilişkinin nasıl olduğunu öğrenmek. İyi olan kimseden dostluk beklenir ama iyi geçinemeyen birinin, başkalarıyla da iyi geçinmesi zordur.

b)Onun senden önceki dostlarına karşı davranışlarını öğrenmek.

c)Onun teşekkür etmesi gereken kimselere teşekkür edip etmediğini veya nankörlük edip etmediğini araştırmak.

d)Rahatına düşkün olup olmadığını, maddi konuları aşırı derece de önemseyip önemsemediğini öğrenmek.

e)Onun başkanlığı ve üstünlüğü sevip sevmediğine dikkat etmek.

-İbn Miskevehy ; “Hiçbir şey nimeti inkat etmeyi gerektirecek kadar öç almayı gerektirmez. Bu konuda inkar kendisine hiçbir zarar vermediği halde, Allah’ın nimetlerini inkar edenler için ahrette hazırladığı cezayı düşünmek yeterlidir. Şükür kadar nimeti celbeden ve onu sağlamlaştıran bir şey yoktur. Öyleyse dostluk yapacağın kimseler de bu özelliğin bulunup bulunmadığına dikkat et” demiştir.

9.ÜNİTE : İŞ AHLAKI

-İŞ :
Kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu öteki kişilerin geçim kaynağını temin etme gibi temel ihtiyaçların karşılanmasına yönelik amaçlarla başlayıp, zamanla ihtiyaçları aşan istek ve arzuların teminine yönelik olarak da varlığını sürdüren ve ekonomik değeri olan her türlü çalışma ve etkinliğe denir.

İŞ AHLAKININ FAYDALARI VE ELDE EDEBİLECEK YARARLARI

1)İş etiğine gösterilen ilgi bir bütün olarak toplumu geliştirir.

2)Ahlaki programlar, hızlı değişim dönemlerin de ahlaki çöküşü azaltır, kötü niyetli girişimleri önler, toplumsal adaleti artırır.

3)İş ahlakı takım çalışmasını ve verimliliği destekler.

4)Etik programlar, işçilerin ve çalışanların streslerini azaltır, gelişim ve tatmin duygularını artırır.

5)Etik programlar, yasalara uyma konusunda bir nevi sigorta ve denetleme işlevi görür.

6)Etik programlar, olabilecek ihlallerin önceden öngörülüp engellenmesi nedeniyle çeşitli yasaların ihlallerini ve para cezalarını azaltır.

7)Kaliteye, farklılıkların yönetimine ve stratejik planlamaya destek sağlar.

8)Kamu nezdinde işletmenin itibarını artırır, güçlü bir imaj ve sağlam bir halka ilişkiler ağı oluşturur.

9)Girişimlerin değerlerine ve mesajlarına daha fazla duyarlı olmalarını, daha fazla toplumsal sorumluluk projelerine katılmalarını sağlar.

10)İşletme veya şirketin yararına doğru kararların alınması ve doğru icraatların yapılmasına katkıda bulunur.

İŞ AHLAKI

1)İYİ NİYETLİLİK


-Gazali “Biz, ticaretin mutlak şekilde her şeyden üstün olduğunu söylüyor değiliz. Ancak ticaret; a)Ya geçim için, b)Ya servet edinmek için, c)Ya da geçimin biraz üstünde bir gelir sağlamak amacıyla yapılır. Hayır ve hasenat düşünülmeden sırf malı çoğaltmak ve mal biriktirmek için ihtiyaç fazlası mal teminine çalışmak yerilmiştir.

2)ÇALIŞMA VE ÇALIŞKANLIK

Nitekim peygamberler ve büyük sahabiler dahi dünyevi işlerde çalışmışlardır. Mesela;


-Hz. Adem çiftçilerin, Hz. Nuh marangozların, Hz. Yusuf ekonomistlerin, Hz. Davut el sanatçılarının, Hz. İsa tabiplerin, Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed tüccarların piri ve örneği idi. Hz. Ebu Bekir hububat maddeleri satarak geçimini sağlar. Hz. Ömer dericilikle uğraşır, Hz. Osman yiyecek maddeleri satar, Hz. Ali’de ücret karşılığı çalışarak geçimini temin ederdi.

3)HAKSIZLIKTAN KAÇINMA VE ADALET

-Gazali iş hayatında başkalarının zarar görmesi ile sonuçlanan haksızlıkları 2’ye ayırır;


a)Zararı genele yansıyan haksızlıklar : Karaborsacılık ve kalpazanlık.

b)Zararı sadece müşteri ile sınırlı kalan haksızlıklar : Ona göre örneğin alış veriş yapan kimsenin zarar görmesine sebebiyet veren her şey zulümdür.

-Bu kaide bağlamında yapılmaması gerekenleri ise 4 esasta toplar. Bunlar;

a)Mal da bulunmayan bir özellikle malı övmemek.

b)Malın gizli ve açık bütün kusurlarını açıklayıp, hiçbirini gizlememek.

c)Ölçü ve tartı da hile yapmamak.

d)Müşterinin bildiği takdirde almayacağı fiyatı gizlememek, başka bir deyişle alıcı veya satıcıya piyasa fiyatını gizlememek.

e)Ticaret için dini duyguları istismar etmemek.

-islam iş ahlakında aldatmama ve aldatılmamaya yönelik öğütlerden biri de alış veriş esnasında yemin etmenin hoş görülmemesidir.

-İş hayatında haksızlık ve adaletsizlik bağlamında yapılmaması gereken şeylerden biri de, söz verilmiş ve vadesi gelmiş borcu geciktirmektir.

4)İHSAN VE MÜSAMAHA

-Gerçek ahlaklılık, zorunluluk düzeyinin üstünde, sorumluluk, gönüllülük, fedakarlık gibi duygu ve değerler nedeniyle yapılan üstün erdemler sayesinde kendini gösterir. Bu bağlamdaki erdem ihsan erdemidir.

Ticaretle uğraşan bir kimse, şu 6 maddeye uyarak adaletin üstündeki ihsan seviyesine yükselir. Bunlar;

a)Fahiş kardan kaçınmak.

b)Kardan fedakarlık etmek.

c)Alacakların tahsilinde müsamahakar davranmak.

d)Borcunu ödemek için, alacaklının gelmesini ve vadesinin dolmasını beklemeden, imkanı varsa onun ayağına gidip borcunu ödemek.

e)Pazarlıktan pişman olup cayana kolaylık göstermek.

f)Fakirler için ayrı bir veresiye defteri tutarak, borçlarını ödeyemedikleri takdirde kendilerinden alacağını istememeye niyet etmek.

-İhsan kapsamındaki alt erdemlerden biri de müsamahalı davranmak ve hoşgörülü olmaktır. Hoşgörülü olmak ekip halinde çalışmayı kolaylaştıracak, iş ortamında stres ve gerilimi azaltacak, sinerjiyi ve dolayısıyla verimliliği artıracaktır.

İŞVEREN AHLAKI

1)LİYAKAT VE HAKKANİYET

1. şart;
İşi bir takım kişisel tarafgirliklerden dolayı tercih ettiği liyakatsiz kişiye değil, hak eden kişiye, ehline verilmelidir.

2. şart; İşe alınan ehil kişinin bundan sonraki tüm haklarını gözetmek, ona asla haksızlık ve adaletsizlik yapmamaktır.

2)MESULİYET VE KARDEŞLİK

-Onların gerçek anlamda mesuliyetini taşır, sorumluluğunu üzerinde hisseder, sevinçlerine ve bilhassa kederlerine ortak olur ve bir sıkıntıları olduğundan haberdar olduğunda bunu ortadan kaldırmayı çalışır.

-Yüksek ahlaka sahip bir işveren, işçileri kadar tanıdığı müşterileri ve öteki paydaşlarını da kendine yakın hisseder, onların sorumluluğunu paylaşır, zor durumda kalanlarına bilhassa borcunu geciktirme, ödeme kolaylığı sağlama gibi konular da yardımcı olur, kol kanat gerer.

-Onları kendisine kardeş bilir, yediğinden yedirir, giydiğinden giydirir ve onlara son derece iyi ve itibarlı davranır.

3)ZEKATINI VE SADAKASINI VERMEK

4)İŞ HIRSIYLA İBADETLERİNİ İHMAL ETMEMEK

-Gazali’ye göre iyi bir tüccarın başarılı bir iş hayatıyla birlikte dinini de koruması ve ahretini ihmal etmemesi için şu hususlara dikkat etmesi gerekir. Bunlar;


1)Ticarete başlarken, çoluk çocuğunun nafakasını helal kazançla temin etmek, kendisi için istediğini toplumdaki herkes için de isteyip onlara yardımcı olmak, kendi kazancıyla dinine yardımcı olmak ve vb. tarzda iyi niyetler taşımalıdır.

2)Sanatında ve ticaretinde kifaye farzlardan bir farzı yerine getirmeye, o toplum içn gerekli olan iş alanlarından birindeki bir boşluğu doldurmaya niyet etmelidir.

3)Dünya pazarını ahiret pazarına engel yapmamalıdır.

4)Çarşı pazarda da Allah’ı sürekli anmayı ve hatırlamayı sürdürmelidir.

5)Ticaret konusunda ölçülü olmalı, aşırı hırs ve istek içinde olmamalıdır.

6)Yalnız haramdan kaçınmakla yetinmemeli, şüpheli işlerden de uzak durmalı, fetvalar yanında kalbine de danışmalı ve kalbinin işkillendiği şeyden vazgeçmelidir.

7)Yaptığı her işin bütün safhalarını gözden geçirmeli, bir gün hepsinden dolayı hesaba çekileceğini unutmamalıdır.

İŞÇİ (İŞGÖREN) AHLAKI

1)HASET ETMEMEK VE HALİNE ŞÜKRETMEK

2)İŞBİLİR VE GÜVENİLİR OLMAK


-İbn Haldun işçiler de bulunması gereken erdemlerle ilgili en fazla liyakat ve güven üzerinde durmuştur.

-Ona göre insanın hizmetinde bulunduracağı kimseler 4 sınıfa ayrılır;

1)Üzerine aldığı görevi hakkıyla görebilen ve işine güvenilebilecek olan doğru bir kimsedir.

2)İşine de, emanet ve doğruluğuna da güvenilemez bir kimsedir.

3)İşini ve görevini yapabileceğine güvenilir birisidir ama emanet ve doğruluğuna güvenilmez.

4)Emanet ve doğruluğuna güvenilebilir biridir ama işinin ehli değildir.

-İbn Haldun’a göre 1. İşçi fazla bulunmaz. 2. İşçiyi de akıllı kimseler çalıştırmaz, çünkü zararları çok olur. Daha kolay bulunabilecek olanlar 3 ve 4. Sınıflardır; Bunlar arasında tercih yapmak gerekirse, o güvenilir olmasa da işinin ehli olanın tercih edilmesi gerektiğini söyler, çünkü hiyanetindenkorunmak için tedbir alınabilir ama güvenilir de olsa işi bilmeyen kişi sahibine faydadan çok zarar verir.

3)HAKKANİYET VE MESULİYET SAHİBİ OLMAK

4)İŞİNİ, İŞ ARKADAŞLARINI, İŞVERENİNİ SEVMEK

-İbn Miskeveyh’e göre;
Eğer toplum halinde yaşayan insanlar birbirlerini seven kişilerse, birbirlerine karşı adaletli davranırlar ve aralarında hiçbir anlaşmazlık çıkmaz.

-Nasırüddin Tusi’ye göre; Sevgi adaletten üstündür. Hatta adalete ihtiyaç insanlar arası sevgi yoksunluğundandır.

-Kınalızade’ye göre; Hizmetçiler veya işçiler içinde sevgi her şeyden önce gelir. Ona göre hizmetçiler işlerini sevgi ile yapmalı, sadece ücret için yapmamalıdır. Eğer sevgi ile yapmazsa en azından işçi gibi yapmalı fakat zulüm görmüş gibi yapmamalıdır.Ama aynı şekilde efendiler de hizmetçilerin işlerini isteyerek yapmalıdır.

-Gazali’nin tasnifine göre insanlar 3 sınıfa ayrılırlar. Bunlar;

1)Dünya için çalışırken ahretini tamamen unutanlar. Bunlar helak olanlar arasında değerlendirilir.

2)Ahiret kaygısı yüzünden dünya geçimini kaale almayan kimselerdir. Bunlar da kurtuluşa erenler grubuna girer.

3)Ahireti elde etmek için dünya geçimini dikkate alanlardır ki ölçülü davranan grup olup orta yolu izleyenler arasında mütalaa edilirler.

ERDEM VE EKONOMİ İLİŞKİSİ

-Aristotoles;
İnsanın erdemi insanın iyi olmasını ve kendi işini iyi gerçekleştirmesini sağlayan huy olmalıdır.

-Genel olarak değerlendirildiğinde, ahlakta özgeciliğin, diğergamlığın, toplumsal sorumluluğun, kısacası ben’den ziyade öteki merkezliliğin asıl olduğu ya da daha fazla öne çıkarıldığı bir gerçektir.

-Erdemliliğin öteki merkezliliği ve iyiliksever vurgusu ile ekonominin ben merkezliliği ve maksimum kar vurgusu nasıl uzlaştırabilir veya dengelenebilir ? İşte iş ahlakının ana meselelerinden biri de budur.

-Ahlak ve erdemi hiç önemsemeyen bir materyalizm, maddecilik ve kapitalizmin vahşi, tekelci ve sömürücü türü ifrat kutbunu; ekonomiyi, dünya malını, karı, kazancı, çalışma ve üretmeyi hiç önemsemeyen bir mistisizm ve asketizm türü de tefrit kutbunu oluşturmaktadır.

-İfrat ve tefrid, İslam dini ve dolayısıyla ahlakında da, klasik dönemin felsefi ahlakında da yanlış olan ve ahlaki bulunmayan tutum ve davranışlardır.

A)ERDEM-EKONOMİ İLİŞKİSİNDE MİNİMUM DÜZEY

-Bu düzeyin yol gösterici ilkesi yahut pusulası, evrensellik ilkesi yahut altın kural da denilen ilkedir.

-Buna göre her insan bir eylemde bulunurken, bunun aynısı herkes tarafından yapıldığında sonucun iyi bir şey olup olmayacağını düşünerek karar vermelidir.

-Evrensellik ilkesi veya altın kural, herkesin uyması gereken minimum düzey ilkelerinden biridir.

-Minimum düzeyde en öncelikli erdemler, hak ve adalet erdemidir.

B)ERDEM-EKONOMİ İLİŞKİSİNDE MUTEDİL DÜZEY

-Bu düzeyin ana ilkesi faydacılık ilkesi ve faydalı olma kuralıdır. Faydalılık ilkesine göre eylemlerimizde ne kadar az kişiye ne kadar az zarar veriyor ve ne kadar çok kişiye ne kadar fayda sağlıyorsak eylemlerimiz o derece ahlaki olmuş olur.

-Mutedil düzeyde erdemler açısından baktığımızda buna uygun düşen ana erdemlerin, güvenilirlik ve iyilikseverlik olduğu söylenebilir.

C)ERDEM-EKONOMİ İLİŞKİSİNDE MAKSİMUM DÜZEY

-Erdemlerin maksimum düzeyini merhamet ve sevgi erdemlerinin oluşturduğunu söylemek mümkündür.

-Arzu edilen şey işçinin işvereni, işverenin işçisini ve her ikisinin de yaptıkları işi ve iş arkadaşlarını azami derece de sevmeleridir. Böyle bir sevgi olduğunda alt düzeylerdeki ilkeler ve erdemlerin pek çoğuna gerek bile kalmayacaktır.

-Ahlaklı bir Müslüman için arzu edilen ve ideal olan ise hem iyilikseverlik, yardımseverlik, şefkat, merhamet, sevgi gibi ahlaki değerler de en üst düzeye erişmek hem de çalışkanlık, üretkenlik, verimlilik, daha fazla kar ve kazanç gibi ekonomik çabalar da maksimum düzeyi yakalamak ve bunları ahenkli bir denge içinde sonuna dek sürdürmektir.

10.ÜNİTE : ÇEVRE AHLAKI

-ÇEVRE :
Bizi kuşatan canlı cansız her şeydir. ÇEVRE AHLAKI İSE; Çevre ile ilişkilerimizi ahlaki açıdan ele alıp düzenlemeye çalışan bir ahlak dalıdır. Çevre ahlakı bir taraftan betimleyici bir şekilde insanlar ve doğal çevreleri arasındaki ilişkide tabi denge ve gidişatın korunması ve bu ilişki de zaman zaman ortaya çıkan sorunların ve nedenlerinin belirlenip çözümlenmesi ile ilgilenirken, öbür taraftan da değer koruyucu bir ahlak olarak insanların çevre ile ilişkilerinin ahlaki açıdan en iyi nasıl olması gerektiği ile ilgili kurumlar ve ilkeler geliştirir, öneriler getirir ve öğütler de bulunur.

*İnsanlar çevreyi nasıl görmeli ve ona nasıl davranmalıdır?

*İnsanlar çevrelerindeki doğal kaynakları nasıl kullanmalı, üretim ve tüketim ilişkisi nasıl olmalı, *kosistem ve tabii denge nasıl korunmalıdır?

*Çevremizdeki öteki türlere nasıl davranmalı, hayvan hakları nasıl anlaşılıp uygulanmalıdır?

*Bizden sonraki nesiller ve gelecek kuşaklara karşı çevre ile ilgili yükümlülüklerimiz nelerdir?
Gibi konuları ele alır.

-Çevre ahlakının ele aldığı konularla ilgili yaklaşık 500 ayet ve pek çok hadis olması dolayısıyla genel İslam ahlakı içinde çevre ahlakının her zaman var olduğu söylenebilir.

-İBN MİSKEVEYH/AHLAKI OLGUNLAŞTIRMA eserindeki BİTKİYİ CANSIZLARDAN ÜSTÜN KILAN ÖZELLİK ve HAYVANLARIN DERECELERİ konulu bölüm başlıkları

-AHMET HAMDİ AKSEKİ/AHLAK İLMİ ve İSLAM AHLAKI eserlerindeki HAYVANLARA ŞEVKAT konulu bölüm başlığı örnekler arasındadır.

BATI ÇEVRE ETİĞİ KURAMLARI


-Derin ekoloji ya da canlımerkezli etik denilen yaklaşım ile yüzeysel ekoloji ya da insanmerkezli koruma etiği denilen yaklaşım en yaygın kuramlardan ikisidir. Derin ekoloji yanlıları daha radikal görüşleri savunurken, koruma etiği yanlıları daha ılımlı ya da yüzeysel görüşleri savunmaktadırlar.

-Kuramlar hakkında bilgi sahibi olmayı anlamlı kılan en az 4 genel neden vardır. Bunlar;

1)Etik kuramları, sorunları tartışmak ve anlayabilmek için ortak bir dil işlevi görür, ortak inançları ve paylaşılan değerleri açıklığa kavuşturur ve sistemleştirirler.

2)Çeşitli etik kuramları geleneklerimizde önemli roller oynadıklarından, pek çoğumuzun düşünme biçimlerini de yansırlar. Etik kuramları öğrendikçe düşünce tarzlarımızdaki örüntüleri ve varsayımları daha iyi tanıyabilir, görüşlerimizi daha iyi yansıtabilir ve onları daha iyi savunabiliriz.

3)Bir etik kuramının geleneksel işlevlerinden biri rehberlik ve değerlendirme yapmasıdır. Kuramları özgül durumlara uygularken ve özgül tavsiyeler de bulunurken onlardan yararlanırız.

4)Kimi yorumculara göre kuramlar karşılaştığımız çevre sorunlarından bazılarının nedenini de oluşturduklarından, etik kuramlar konusunda bilgi sahibi olmak önemlidir.

İSLAM ÇEVRE AHLAKININ 4 KURAMI

1)YARALILIK (MENFAAT) KURAMI


-Tabiata yarar ve zarar kavramları ekseninde bakar.

-İnsan merkezli denebilecek bir kuramdır.

-Batı çevre etiğinin yüzeysel ekoloji ve koruma etiği kuramına denk düşer.

-Kar, zarar mantığı hesabı ile çevreye bakar.

- 2 temel ilkesi vardır.

1)Nimet İlkesi;
Tabiatın insana dünyevi, biyolojik, bedensel vb. konularda faydalar, menfaatler sağlaması

2)Ayet İlkesi; Tabiatın insana manevi, teolojik, ahlaki vb. konularda dersler, delaletler, ibretler vererek epistemolojik, teolojik ve ruhsal gelişimimize yönelik yararlar sağlamasıdır.

2)SORUMLULUK (MESULİYET) KURAMI

-Yararlılık kuramı kadar insan merkezci ve faydacı değildir.

-Çevremizdeki varlıklara bizim faydamıza olup olmamaları açısından ziyade, onların hakları ve bizimde onlara karşı ödevlerimiz, yükümlülük ve sorumluluklarımız açısından bakmayı esas alır.



-2 temel ilkesi vardır.

1)Emanet İlkesi;
Çevre bize emanettir ve bu emaneti koruyup ona hıyanet etmemek bizim görev ve sorumluluğumuzdur.

2)Hilafet İlkesi; Sorumluluğumuz sadece emaneti korumakla bitmemekte, onun korunması ve imarında Allah’ın halifesi olmak daha üst düzeyde görev ve sorumluluklar da yüklemektedir.

3)ERDEMLİLİK (FAZİLET) KURAMI

-Gönüllülük ve erdemlilik açısından bakmak vardır.

-Birine karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek, çoğu kere fıkhi veya hukuki bir meseledir. Sorumluluğun ötesinde iyilikler yapmak, sevgi beslemek, feragatte bulunmak ise ahlak ve erdem meselesidir.

-2 temel ilkesi vardır.

1)Merhamet İlkesi

2)Muhabbet İlkesi

4)BİGELİK (İRFAN) KURAMI


-Varlıklar, olaylar ve olguların arka planına vukufiyet ve bunun gerektirdiği gibi davranabilme, ama aynı zamanda bilgisinin sınırı konusunda sıradan insandan bile daha mütevazi olabilme gibi üstün niteliklerin adıdır. İslam çevre etiğinin belki de en üst düzeyidir.

-2 temel ilkesi vardır.

1)Ububiyet İlkesi

2)Kutsiyet İlkesi


-Bunlar her varlığın kendi içinde değerli olduğunu gösteren ve böyle İslami ekolojinin en derin ya da en yüksek ilkeleridir. Bu düzey, batılıların derin ekoloji dedikleri düzeyinde üstünde düzeylerdir.

İSLAM ÇEVRE AHLAKININ 8 İLKESİ

1)NİMET İLKESİ; “ÇEVRE NİMETTİR.”


-Nimet ilkesinin uygulama alanında öncelikle Müslümanlardan istediği ve sonra da tüm insanlar için öngördüğü hususlardan biri onu kirletmemek, temiz tutmak, diğeri ise onun kadrini, kıymetini bilmek, onu gereksiz yere kullanmamak, israf etmemektir.

-Atalarımız su yollarının yapımı ve su kaynaklarının temizliğinin muhafazası için çok titiz önlemler almışlardır. Örneğin Osmanlılarda, suyun şehre geldiği yol güzergahına iskan yapılmaması, mezbele dökülmemesi, bağ-bahçe ve ağaç dikilmemesi, sığır ve davar salınmaması gibi hususlar temel bir prensip idi.

2)AYET İLKESİ; “ÇEVRE AYETTİR.”

-Ayet ilkesi her şeyden önce insanları, çevreyi gözlemleyip üzerinde düşünmeyi (Taakkul) ve bu derin düşünceden değerli ve doğru dersler çıkarmaya (Tefekkür) çağırmaktadır.

-Bu ilke tabiata okul gibi, kitap gibi (tekvini kitap) ve hatta öğretmen gibi bakmayı ve ondan ders almayı tavsiye etmekte ve gerektirmektedir.

3)EMANET İLKESİ; “ÇEVRE BİZE EMANETTİR.”

-Koruyup kollama.

-Bütün evren insana emanet edilmiştir. İnsan kendinden sorumlu olduğu gibi evrende var olan insan dışı varlıklardan sorumludur. Çünkü o, akıl nimetine sahip tek varlıktır. İnsan kendi varlığı da dahil olmak üzere bütün varlıklara karşı emanetçi olmanın bilinci ile hareket etmelidir.

4)HİLAFET İLKESİ; “BİZ YERYÜZÜNÜN HALİFELERİYİZ.”

-Sorumluluk kuramının 2.nci ve daha üst düzey ilkesidir.

-Gerektirdiği en önemli sorumluluklardan birincisi çevreyi imar etme ve geliştirme, ikincisi de çevreyle olan imtihanımızı, sınanmamızı kazanmaktır.

-Bir kısım yasaklarla tahribattan korunan milli park ve yeşil kuşak uygulamasına ilk defa Mekke’de rastlanır.

5)MERHAMET İLKESİ; “MERHAMET TÜM CANLILARI KAPSAR.”


-Merhamet ilk olarak haksız yere öldürmemek, acı vermemek, zalim olmamak, zulüm etmemektir. İkinci olarak da kendimizin sebep olmadığı durumlar karşısında bile zor, zayıf ve mazlum durumda olanlara acımak ve her zaman yardım elini uzatmaktır.

-Erdemlilik sadece merhameti değil, merhamete muhtaç olan ve olmayanlara karşı elden geldiğince sevgiyi ve muhabbeti de gerektirmektedir.

6)MUHABBET İLKESİ; “MUHABBET TÜM VARLIĞI KAPSAR.”

-Muhabbet veya sevgi birçok erdemsizliği önleyen, birçok erdemi de kapsayan ve gerektiren en yüksek erdemlerden biridir.

7)UBUBİYET İLKESİ; “HER VARLIK ABİDTİR.”

-ABİD :
Hizmet, itaat, kulluk ve ibadet eden kişi anlamlarına gelmektedir. Bir çok güzel amelleri işleyen kendini bu amellere adayan kişi de demektir.

-Ububiyet ilkesi canlı cansız bütün varlıkları abid olarak görmek gerektiğini çağrıştıran bir ilkedir.

-Ububiyet ilkesi çevreyi sadece abid olarak görmeyi değil, onun ötesinde kalp yumuşaklığı ve takva gibi konularda kendisiyle kıyaslanabilecek ve hatta gıpta edebilecek varlıklar olarak görmeyi ve onlarla Allah korkusunda, teslimiyette ve takva da yarışmayı da çağrıştırmaktadır.

8)KUTSİYET İLKESİ; “HER VARLIK KUTSALDIR.”

-Doğadaki tüm varlıkların, abid olmalarının da ötesinde kutsal bir değer taşıdıklarının kabulü anlamına gelir.

ÖZET OLARAK

1)YARARLILIK (MENFAAT KURAMI)

A)NİMET İLKESİ :
KİRLETME, İSRAF ETME

B)AYET İLKESİ :
DÜŞÜN, DERS AL

2)SORUMLULUK (MESULİYET) KURAMI

A)EMANET İLKESİ :
HIYANET ETME, KORU

B)HİLAFET İLKESİ :
İMAR ET, İMTİHANI KAZAN

3)ERDEMLİLİK (FAZİLET) KURAMI

A)MERHAMET İLKESİ :
ZALİM OLMA, MERHAMETLİ OL

B)MUHABBET İLKESİ :
SEV, İYİLİK ET

4)BİLGELİK (İRFAN) KURAMI

A)UBUBİYET İLKESİ :
ABİD OLARAK GÖR, TAKVA DA YARIŞ

B)KUTSİYET İLKESİ :
MESCİT BİL, KUTSAL SAY
 
Üst