Moderator
- Mesajlar
- 419
- Tepkime puanı
- 28
- Puanları
- 18
ÖNCELİKLE KISALTMALARA BAKINIZ.
AATUHK: Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
AvK : Avukatlık Kanunu
BanK : Bankacılık Kanunu
BDK : Bağımsız Denetim Kuruluşu
BKKK : Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu
CD : Ceza Dairesi
ÇK : Çek Kanunu
E : Esas
eBK : Eski Borçlar Kanunu
eTK : Eski Ticaret Kanunu
FK : Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun
FKK : Finansal Kiralama Kanunu
FSEK : Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu
GTB : Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
GVK : Gelir Vergisi Kanunu
HAAO: Halka Açık Anonim Ortaklık
HD : Hukuk Dairesi
HGK : Hukuk Genel Kurulu
HMK : Hukuk Muhakemeleri Kanunu
İİK : İcra ve İşâs Kanunu
İMKB : İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (Borsa İstanbul)
K : Karar
karş. : Karşılaştırın
KHK : Kanun Hükmünde Kararname
KİT : Kamu İktisadi Teşebbüsü
KOBİ : Küçük ve Orta Büyüklükte İşletme
Koop K: Kooperatişer Kanunu
MarKHK: 556 Sayılı Markaların Korunmasına İlişkin KHK
NotK : Noterlik Kanunu
RG : Resmi Gazete
SPK : Sermaye Piyasası Kurulu
SerPK: Sermaye Piyasası Kanunu
STB : Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
T : Tarih
TBK : Türk Borçlar Kanunu
TD : Ticaret Dairesi
TİRK : Ticari İşletme Rehni Kanunu
TKHK : Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
TMK : Türk Medeni Kanunu
TMSK: Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu
TOBB: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
TPE : Türk Patent Enstitüsü
TSE : Türk Standartları Enstitüsü
TSY : Ticaret Sicili Yönetmeliği
TTSG : Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
TİCARET HUKUKU
ÜNİTE 1
TiCARi iŞLETME: TTK m.11/1 “ Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedefleyen faaliyetlerin, devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.”
Esnaf İşletmesi İçin Öngörülen Sınırı Aşan Düzeyde Gelir Sağlama Amaçlı Faaliyetlerde Bulunması Bu unsuru, gelir sağlama amacı ve gelirin düzeyi yönlerinden iki alt unsura ayırabiliriz:
1.Gelir Sağlama Amacının Varlığı İşletmenin sürekli olmasa da gelir sağlaması yeter Ancak, örneğin doğrudan hayır işletmeleri (fakir ailelere Ramazan ayında bedava yemek dağıtmak üzere kurulmuş aşevi gibi) ticari işletme değildir.
2. Gelir Düzeyine Göre Esnaf İşletmesi-Ticari İşletme Ayrımı Gelir sağlama amaçlı faaliyetlerin, esnaf işletmesi boyutlarından daha kapsamlı olması gerekir.Ticari işletmeyle esnaf işletmesinin tek farkı budur.
* Kanunda farkın açık olmamasından, yeni TTK 11/2. maddesinde, eTK’nın 1463. maddesine benzer bir hüküm bulunur ve Bakanlar Kuruluna, ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınırın, çıkarılacak kararnamede gösterilmesi yetkisi verilmiştir.
* Kararnamede yer alan ölçütler şunlardır:
Esnaf sayılabilmek için, Koordinasyon Kurulunca ilân edilen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olmak temel şarttır
Basit usulde vergiye tabi olmak veya gelir vergisinden muaf olmak yeterlidir.
İşletme hesabına göre defter tutanlardaysa ayrıca, VUK’daki limitlerin aşılmamış olması şartı da aranacaktır.
* Buna karşılık, belirlenen meslek kollarına dâhil olmayan her faaliyet, ticari işetme- nin varkığını göstermez. Örn, bilimsel ve kültürel nitelik gösteren mimarlık, mali mü- şavirlik, avukatlık, doktorluk, yazarlık gibi serbest meslek faaliyetlerinin, esnaf-tacir ayrımından bağımsız kol oluşturduğu, gelir amacı bulunmasına rağmen bu faaliyet- lerin ticari işletme ya da esnaf işletmesi oluşturmaz.Fakat birkaç doktorun hastane açması, bir ticari işletme çatısında yürütülmesi hâlinde ticari işletmeden söz edilir.
* VUK m.176 uyarınca birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutan- lar ile işletme hesabına göre defter tutanlardan yukarıda belirtilen kapsama girme- yenler tacir, bu kişilerin işletmeleri de ticari işletme sayılacaktır.
Devamlılık:İşletme çatısı altında yürütülen faaliyetlerin devamlı olması gerekir Bura- daki devamlılık, faaliyetlerin hiç ara verilmeden yıllarca devamı anlamına gelmez. Tesadüfen veya arızi olarak yapılan ticari faaliyet, ticari işletmenin varlığını göster- mez. Bazı faaliyetler mevsimlik olabilir.(yaz döneminde açılan plaj işletmesi)
Bağımsızlık: Örn şubeler bağımsız olmayıp merkeze bağlı oldukları için bağımsız birer ticari işletme sayılmazlar.Aynı şekilde, ticari temsilci, pazarlamacı ve işletmeyi sezgin (ayırtım gücüne sahip) küçük veya kısıtlı adına işleten yasal temsilci, bağım- sız bir işletme sahibi olmadığı için tacir değildir (TTK m.13). Buna karşılık, acente, bağımsız bir tacir yardımcısı olduğu için, onun işletmesi, diğer unsurların da mevcut olması şartıyla ticari işletme oluşturur.
TİCARİ İŞLETMENİN MAL VARLIĞI Malvarlığının aktif kısmında haklar (mülkiyet, rehin, intifa, alacak, Şkri ve sınai haklar vb.),Pasif kısmında ise borçlar bulunur.
* Ticari işletmenin malvarlığı, tacirin işletmeye ayırdığı (ticari faaliyetlere özgülediği) değerlerin toplamını ifade eder.
* İşletmenin malvarlığı unsurları, genellikle, maddi-maddi olmayan unsurlar şeklinde iki ana gruba ayrılarak incelenmektedir.
1. Maddi unsurlar,elle tutulan, göz ile görülen, yani somut varlığı olan (cismani) de- ğerleri ifade eder. Tesisat, işletme sermayesi, ham madde, üretilen/ stok mallar gibi
* Tesisat ise, işletmeye özgülenmiş taşınmaz mallar ve onların bütünleyici parçası (TMK m.684) ve eklentisi (TMK m.686) ile taşınır malları (makinalar, aletler, araçlar, arabalar gibi taşınır işletme tesisatını) kapsar.
2. Gayrimaddi unsurlar, özellikle ticaret unvanı, işletme adı, marka, patent, know- how, endüstriyel tasarım, Şkir ve sanat eserleri üzerindeki haklar gibi ekonomik de- ğeri olan, fakat cismani varlığı olmayan veya varlığı bir bütün olarak görülemeyen hakları ifade eder.
* Patent, yeni, tekniğin bilinen durumunu aşan ve sanayiye uygulanabilir nitelikte bir buluş yapanlara veya haleşerine, bu buluştan belirli bir süre (kural olarak 20 yıl) ile yalnızca kendilerinin yararlanmasını sağlamaktadır.
* Bu hakkı temsilen, sahibine, Türk Patent Enstitüsü tarafından bir belge verilmekte olup ayrıntılar 551 Sayılı KHK’de düzenlenmiştir. Aynı KHK’nın 154 vd. Maddeleri- ne göre, yeni ve sanayiye uygulanabilen buluşlar, faydalı model belgesi ile korunur
* Endüstriyel tasarım, bir ürünün tümü veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyuları ile algıla- nan çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu bütünü ifade eder. 554 Sayılı KHK, tasarımlar üzerindeki hakkın korunmasına ilişkin hususları düzenlemektedir.
* Know-how, patent niteliğinde olmasa dahi, işletme içerisinde organizasyon, yöne- tim, üretim ve dağıtım gibi konularda ulaşılan teknik ve ticari bilgi ve tecrübe birikimi anlamında kullanılır.
* Goodwill, müşteri hakkı veya peştemaliye şeklinde de anılmaktadır.
TİCARİ İŞLETMENİN MAL VARLIĞI Çeşitli kanun maddelerinde şubeye değinilmiş olmasına rağmen (TTK. m.40/3- 4, 48, 371/3, ayrıca BK. m. 549), TTK, şubenin tanımına ve unsurlarına yer vermemiştir.
* Bununla birlikte, TTK. hükümleri ve özellikle ticaret sicil uygulaması açısından esas alınabilecek bir şube tanımlaması, TSY. m.118/1’de yapılmıştır : “Bir ticari işletmeye bağlı olup ister merkezinin bulunduğu sicil çevresi içerisinde isterse başka bir sicil çevresi içerisinde olsun, bağımsız sermayesi veya muhasebesi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kendi başına sınai veya ticari faaliyetin yürütüldüğü yerler ve satış mağazaları şubedir”.
1.İç İlişkide Bağımlılık: Şubenin, idari açıdan merkeze bağlı olması gerekir. Merkez ve şube, aynı gerçek veya tüzel kişiye aittir.Şube yöneticileri merkezce atanır;yetki- leri ve sınırları ile işletme politikaları merkezce saptanır; yönetimin genel ilkelerini merkez belirler; şubenin kâr ve zararı işletmeye aittir; şubenin işlemlerinden doğan hak ve borçların sahibi de işletmedir.
2.Dış İlişkilerde Bağımsızlık: Şube, merkezin yaptığı işler türünden işleri kendi müş- terileri ile bağımsız şekilde yapabilir. Fakat merkezin yaptığı türden işleri yapmayan ya da çok sınırlı bir kısmını yapan birimler şube oluşturmaz. Örneğin bir lokantanın, dışarıya satış yapmayan,yalnızca yemekleri hazırlayan birimi;bir turistik otel işlet- mesinin rezervasyon bürosu, bir bankaya ait olup da yalnızca telefon faturalarını tahsil etmek üzere oluşturulan servisi gibi.
* Fakat şubenin, merkezin yaptığı tüm işlemleri yapması da beklenemez; işletme türü ve niteliği açısından asli sayılabilecek işlerin tamamını veya büyük çoğunluğu- nu yapması yeterlidir.
3.Yer ve Yönetim Ayrılığı: Şube, işletmenin gelişen ve yaygınlaşan işlerinin değişik yerlerde ve oradan yürütülmesi için oluşturulduğundan, yer ve yönetim bakımından merkezden ayrıdır. Kendi başında ayrı bir yönetimi vardır.
BİR YERİN ŞUBE SAYILMASININ SONUÇLARI
1. Ticaret Siciline Tescil Yeri Açısından: TTK m.40/3 uyarınca, merkezi Türkiye’ de olan şubeler bulundukları yer siciline tescil edilir. Merkezleri Türkiye dışında olan ticari işletmelerin şubeleri de kendi ülke kanunlarının unvana dair hükümleri saklı kalmak üzere, yerli ticari işletmeler gibi tescil olunur.(TTK m.40/4). 5174 TOBB ile Odalar ve Borsalar Kanunu m.9’a göre de sicile kayıtlı tacir ve sanayiciyle bunlara ait şube ve fabrikalar odalara kaydolmak zorundadır
2. Ticaret Unvanı Açısından TTK m.48/1’e göre, her şube, şube olduğunu da belir- terek merkezin unvanını kullanmalıdır; bu unvana, şube ile ilgili ekler yapılabilir. Merkezi yurt dışındaki işletmelerin Türkiye’deki şubelerinin unvanlarındaysa, mer- kezin olduğu yer ile şube yerinin ve şube olduğunun gösterilmesi zorunludur.
3. Temsil Yetkisinin Sınırlandırılması Açısından TBK m.549’a göre, ticari temsilcinin yetkisi, şube ile sınırlanabilir. AŞ ve kooperatif temsilcileri (TTK m.371/3, KoopK. m. 59/2) ile ltd şti müdürlerine (TTK m.629/1, m.371/3) temsil yetkileri yönünden de şu- be sınırlaması yapılabilir.Ayrıca, merkezi yurt dışındaki işletmelerin Türkiye şubele- rinin başına, yerleşim yeri Türkiye’de bulunan tam yetkili bir ticari temsilci atanır (TTK m.40/4 ).
4. İşletmenin Devrinde Kapsam Açısından TTK m.11/3 ve TBK m. 202 uyarınca yapılacak işletme devirlerinde, devrin kapsamına şubeler de dâhildir.
5. Yetkili Mahkeme ve İcra Dairesi Açısından Bir şubenin işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda, şubenin olduğu yerde de dava açılabilir ve takip yapılabilir(HMK m.14/1, İİK m.50). Fakat iflâs davası, merkezin olduğu yerde açılır (İİK m.154).
TİCARİ İŞLETMEYLE İLGİLİ ÖNEMLİ BAZI HUKUKİ İŞLEMLER
Ticari İşletmenin Devri ve Birleşmesi TBK m.202’de, bir malvarlığı veya işletmenin aktif ve pasifleri ile birlikte devredilmesi, TBK m. 203’de ise bir işletmenin diğer bir işletme ile birleşmesi ve şekil değiştirmesi düzenlenmiştir.
* TTK’da düzenlenen ticaret şirketlerinin birleşmelerinde yalnızca malvarlıkları değil, işletme sahipleri de bundan etkilenir, birleşen şirketler tek çatı (ya içlerinden birisinin veya yeni kurulan bir ortaklığın çatısı) altında toplanır (TTK m.136 vd.).
* Şirket birleşmeleri konusunda TTK’da külli halefiyet ilkesi yürürlükte olduğundan, birleşmenin kesinleşmesiyle, birleşen şirketlerin tüm hak ve borçları, çatısı altında birleşilen şirkete geçer (TTK m.136/4, m.153).
* Buna karşılık TBK m.202-203, pasiflerin devralana geçişini ve borçlardan sorum- luluğu özel olarak düzenler. Çünkü borcun nakli konusunda normalde uygulanan TBK m.195-197, naklin alacaklıya karşı hüküm ifade edebilmesini, onun rızasına bağlamıştır.Ancak bunun zorluğundan ötürü 2 yıl devrelan ve devredenin mütesel- silen sorumluluğunda rıza almama hükme bağlanmıştır.
* TBK m.202 ve TTK m.11 uyarınca devrin koşulları şunlardır:
1-Ticari işletmenin bir bütün olarak (aktif ve pasifiyle birlikte) devir edilmesi gerekir.
* Ancak, münferit bazı unsurlar devir kapsamı dışında tutulsa bile TBK m.202 uygu- lanır; yeter ki devredilen unsurlar ile işletmenin faaliyetlerine devam edebil-mesi mümkün olabilsin.
2 -Devrin şekli açısından, genel hükümler (medeni hukuk ilkeleri) çerçevesinde taahhüt ve tasarruf aşamalarını ayrı ayrı ele almak gerekirken 6762 Sayılı eTK’dan farklı olarak, TTK m.11/3’te, ticari işletmenin, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmadan bir bütün hâlinde devredile- bileceği, devir sözleşmesinin (ve işletmeyi bir bütün olarak konu alan diğer sözleş- melerin) yazılı yapılacağı ve ticaret siciline tescil ve ilân edileceği düzenlenmiştir.
3-Rekabetin Korunması Hakkında Kanun m. 7/2 ve ilgili mevzuat (Rekabet Kuru- lundan İzin Alınmasını Gerektiren Birleşme ve Devralmalara İlişkin Tebliğ) hüküm- leri uyarınca, bir işletmenin devri veya başka bir işletme ile birleşmesi için izin alın- ması gereken hâllerde,Rekabet Kuruluna başvurularak izin alınması da zorunludur.
Devir Almanın Başlıca Sonuçları Şunlardır Devralan, işletmeyi aktif ve pasifleriy- le birlikte devraldığını alacaklılara duyurduğu andan itibaren işletmenin borçların- dan sorumludur. Duyurunun şekli konusunda TBK m. 202/1, “alacaklılara bildirim veya ticari işletmeler için Ticaret Sicil Gazetesinde, diğer işletmeler için Türkiye ge- nelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilân” öngörmüştür. .
* Devrin bildirimi veya ilânı, devir sözleşmesinin geçerliliği için değil, borçların devrinin dış ilişkide hüküm doğurması için şarttır (TBK m.202/4).
Ticari İşletme Rehni TMK m.939/1’deki kurala göre, taşınır rehninin kurulabilmesi için, rehin konusu taşınır malın zilyetliğinin alacaklıya devredilmesi şarttır (=Teslim Şartlı Rehin Kuralı); aksi takdirde rehin hakkı doğmaz (TMK m.939/3).
* Ama TMK m.939/1’de “ayrık durumlar dışında” diyerek alacaklıya zilyetlik devredil- meksizin, bir sicile kayıt yolu ile taşınır rehni kurulabilmesini sağlayan istisnalara değinmiştir. Bunlar arasında, hayvan rehni (TMK m.940/1), motorlu taşıt araçlarının rehni ve konumuzu oluşturan ticari işletme rehni (1971 kabul tarihli TİRK) de yer alır.
Rehnin Tarafları Rehin alan tarafı kanun üç grup halinde saymıştır:
1. Tüzel kişiliğe sahip ve sermaye şirketi olarak kurulmuş kredi kurumları,(bankalar).
2. Kredili satış yapan gerçek ve tüzel kişiliğe sahip müesseselerdir; fakat bu kurum- ların rehin hakkı, taşınır işletme tesisatına dâhil olup kredili şekilde satışını yaptıkları mal ile sınırlanmıştır (TİRK m.2/1, 3/b).
3. Kooperatiflerdir.
Rehnin Kapsamı TİRK m.3’e göre ticari işletme rehninin kapsadığı unsurlar:
1.Ticaret unvanı, işletme adı,
2.Rehnin tescili sırasında mevcut ve işletme faaliyetine özgülenmiş olan makine, araç, alet ve motorlu nakil araçları (menkul işletme tesisatı),
3.Marka, patent, lisans gibi sınai haklar.
* İlk iki bentte sayılan hususlar mutlaka rehin kapsamındadır.Üçüncü bentte sayılan haklar istendiği takdirde rehin kapsamı dışında tutulabilir. Ayrıca, 4952 Sayılı Kanun (RG 29.07.2003, S. 25183) ile TİRK’ya eklenen Ek m.2 hükmü ile, sanayi işletmele- rinde, 3 üncü maddenin b ve c bentlerindeki unsurlardan bir veya daha fazlasının re- hin konusu yapılabileceği, rehne konu kredilerle satın alınan makine, ekipman, araç, alet ve cihazların rehnedilebileceği, rehinli malların, alacaklının belirleyeceği muhte- mel rizikolara karşı sigorta ettirileceği ve sigorta masraf- larının hangi tarafa ait ola- cağının rehin sözleşmesinde belirtileceği düzenlenmiştir.
* Buna karşılık, nakit para, döner malvarlığı (hammaddeler, üretilmiş mallar, alacak- lar), taşınmazlar, gemi siciline kayıtlı gemiler (TİRK m.3/son), kiracılık hakkı ve müş- teri çevresi üzerindeki hak kapsam dışıdır.
Rehnin Kurulması ve Sonuçları Öncelikle, işletmenin kayıtlı olduğu Ticaret veya Esnaf ve Sanatkâr Sicili bölgesinde yetkili noterce rehin sözleşmesi düzenlenir. Sözleşmede, rehne dâhil unsurların tam listesi, ayırdedici özellikleri ile birlikte yer alır (TİRK m.4).
* Daha sonra, borçlu veya alacaklının talebi üzerine Ticaret veya Esnaf ve Sanatkâr Siciline kayıt gerekir (TİRK m.5). Kayıt, sözleşmeden itibaren 10 gün içinde yaptırılır
* Ticari işletme rehninin başlıca sonuçları şunlardır:
1. Lex Commissoria Yasağı Rehin hukukunun genel ilkesi uyarınca, tarafların, bor- cun zamanında ödenmemesi halinde rehin konusu malların mülkiyetinin doğrudan doğruya alacaklıya geçmesi konusunda anlaşmaları geçersizdir (TİRK m.14). Bu yasak suistimalleri önlemek için öngörülmüştür.
2.Bir Ticari İşletme Üzerinde Birden Fazla Rehin Kurulabilmesi Eski tarihli olan rehnin önceliği vardır; rehin paraya çevrildikten sonra ele geçen paradan, önceki rehnin temin ettiği kısım ödendikten sonra geriye artan kısım sonraki tarihli rehnin alacaklısına düşer.
3.Rehin Kurulduktan Sonra İşletme Sahibinin Yetkileri İşletme sahibi, işletmesinin faaliyetlerine devam edebilmesi için her türlü işlemi yapabilir (TİRK m.10/1). Ama işletmeyi veya rehne dâhil bazı unsurları devretmek, bir aynî hakla sınırlamak, baş- ka bir yere taşımak veya başkaları ile değiştirmek için alacaklının rızasını almak zorundadır (TİRK m.10/2, m.12). Ayrıca, işletmesinin değerini koruması için gerekli önlemleri almalıdır, aksi takdir- de teminattaki eksilme oranında alacaklıya bir bedel ödemesine karar verilir (TİRK m.11).
4.Borcun Ödenmemesinin Sonucu İşletme sahibi borcunu zamanında ödemediği takdirde alacaklı, rehin konusu mallara ilişkin olarak İİK uyarınca, taşınır rehninin paraya çevrilmesi hükümlerine göre talepte bulunur (TİRK m.14,17).
5.Rehin Hakkının Ayni Etkisi İşletme devredilse dahi, rehin hakkı ayni nitelikte olduğundan, rehinli alacaklı, hakkını herkese karşı ileri sürülebilir (TİRK m.9/2).
6.İyiniyetli İktisapların Durumu Rehinden haberi olmaksızın sicil bölgesi dışında rehinli malları iktisap etmiş (edinmiş) olanların iyi niyeti korunur (TİRK m.9/2).
7.Medeni Kanun Hükümlerine Yollama TİRK’da özel hüküm olmayan hususlarda, uygun düşmek koşuluyla, TMK’nın taşınmaz rehnine ilişkin hükümleri uygulanır (TİRK m.20).
TACİR SIFATI VE TACİR OLMANIN SONUÇLARI
1. Tacir Sıfatının Kazanılması Gerçek kişiler, tüzel kişiler, donatma iştiraki ve hâkim teşebbüs şeklinde dörtlü bir ayırım yapılır
A.Gerçek Kişilerde Tacir Sıfatının Kazanılması Bir gerçek kişinin tacir sıfatını kazanabilmesi için üç koşul gerekir: Ticari işletmenin varlığı, bu işletmenin faaliyet göstermesi, işletilmesi ve nihayet “kısmen de olsa kendi adına” işletilmesi.
* Bir Ticari İşletmenin Mevcut Olması Tacir sıfatının kazanılması açısından işletme- nin sicile kaydı zorunlu (kurucu) nitelik taşımadığı gibi, ticaret sicilinde kaydı bulun- mamak da tacir olmamanın kesin kanıtı değildir.
* TTK m.12/3, işletmenin var olması gereğine bir istisna getirmiştir: Ortada ticari iş- letme bulunmamasına rağmen varmış görüntüsü yaratan kişi de iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur. Tacir gibi sorumlu olan kişi, tacir olmaya bağlı haklardan yararlanamaz fakat tacir sıfatının getirdiği yükümlülüklere katlanır.
* İşletmenin Çalıştırılması TTK m.12/2, faaliyete geçmiş olma kuralına istisna getir- miştir. Buna göre, bir ticari işletme açan kişi, fiilen işletmeye başlamasa da bazı hâllerde tacir sayılır.
* İşletmeyi açtığını sirküler, gazete, radyo, tv ve diğer ilân araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilân etmiş kişi tacir sayılır.
* İşletmenin Kendi Adına Çalıştırılması Önceki Kanun’un (eTK) gerekçesinden anlaşıldığına göre bu ibare, tüzel kişiliği bulunmaması nedeniyle adi şirket ortaklarına yönelik olarak öngörülmüştür.
* Tacir sıfatı yönünden özellik gösteren kişilerin durumları:
1. Ticaret Yapması Yasak veya İzne/Ruhsata Bağlı Olanlar
* Devlet memuru, öğretim üyesi, yargıç, noter ve avukat gibi ticaret yapmaları, bağlı oldukları özel mevzuat gereği yasaktır:
* Eğer kişi yasak olduğu hâlde ticaretle uğraşırsa yine de tacir sayılır (TTK m.14/1). Fakat bu kişi hakkında, ilgili mevzuatın öngördüğü -disiplin cezası gibi- yaptırımlar saklıdır (TTK m.14/2). Örneğin, devlet memuru için, 657 Sayılı Kanun’un 125. mad desindeki yaptırım uygulanır. Yar- gıtay, taşınmazların satılmasına aracılık eden bir memurun, tellallık ücreti talep hakkı bulunduğuna karar vermiştir.
* Bazı ticari faaliyetlerin icrası ise, belirli makamların iznine veya ruhsat alınmasına bağlıdır.(Eczaneler, özel dersaneler, ödünç para verme işleriyle uğraşmak için ku- rulan işletmeler, yabancıların izinle yapabilecekleri işler)
2. Yasal Temsilcisi Olan Küçük ve Kısıtlılar TTK m. 13’e göre, sahip oldukları ticari işletmeyi yasal temsilci (veli veya vasiler) aracılığıyla işleten küçük ve kısıtlılar da tacir sayılır fakat cezai sorumluluk yasal temsilcidedir. Bu nedenle, örneğin hileli işâs halinde cezai yaptırım (İİK m.311), yasal temsilciye uygulanır.
3. Tüzel Kişilerde Tacir Sıfatının Kazanılması TTK m.16 tüzel kişiler başlığı al- tında, ticaret şirketleri, vakışar, dernekler ve kamu tüzel kişilerince özel hukuk hü- kümlerine göre yönetilmek ve ticari şekilde işletilmek üzere kurulan teşekkül ve kurumlar (KİT’ler gibi) şeklinde dörtlü bir bir ayrım yapmıştır.
* Bunlara ayrı ayrı değinmek gerekir:
a.Ticaret Şirketleri:TTK m.124/1,tic şirketleri, kollektif, komandit (adi komandit ve sermaye paylara bölünmüş komandit), anonim, limited şirket ve kooperatifleridir
b.Dernekler Dernekler, şirketler gibi şahıs birliğidir. Fakat dernekler manevi amaçlı, şirketler maddi (ekonomik, kazanç) amaçlı olmaları nedeniyle aralarında fark vardır. Dernekler manevi amaçlı olmalarına rağmen ticari işletme işletebilirler.
* Derneklerin tacir sıfatını kazanabilmeleri için, amaçlarına varmak için ticari işletme işletmeleri ayrıca, kamu yararına dernek olmamaları gerekir. Bu iki şartın varlığı ha- linde dernekler tacir sıfatı kazanır. Örneğin, lokanta işleten fakirlere yardım derneği, motel işleten avcılar derneği tacir sıfatını kazanır. Ama, Afyonkarahisar Maden Suyu İşletmesini çalıştıran Kızılay,kamu yararına dernek olduğundan tacir değildir
c.Vakıflar Vakıfların tacir sıfatı kazanma şartı konusunda eTK’da düzenleme yoktu
TTK m.16 Tacir sıfatını kazanabilmek için vakışarın amaçlarına varmak için ticari işletme işletmeleri ve ayrıca gelirlerinin yarıdan fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcamamaları gerekir.
d.Kamu Tüzel Kişilerine Ait Kurum ve Kuruluşlar TTK m.16’ya göre, kendi ku- ruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekil- de işletilmek üzere devlet, il özel idaresi, belediye ve köyle diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.( Bu kapsamda KİT’ ler, OYAK, TÜBİTAK, Üniversitelerin Basımevleri, Belediye Halk Ekmek Fabrikaları, Tanzim Satış Mağazaları) örnek verilebilir.
4. Donatma İştirakinin Tacir Sıfatı Birden çok kişinin paylı (müşterek) mülkiyet şeklinde sahip oldukları bir gemiyi, bir sözleşme gereğince, hepsinin adı ve hesabı- na, deniz ticaretinde kullanmak ve menfaat sağlamak amacıyla oluşturdukları birliğe donatma iştiraki denir (TTK m.1064/1). Donatma iştirakinin tüzel kişiliği yoktur ancak, TTK m.17 donatma iştirakini, doğrudan “tacirlere ilişkin hükümlere tabi” tutmuştur.
5 Hâkim (Ana) Teşebbüsün Tacir Sıfatı TTK. m.195, f.1-3, bir ticaret şirketinin diğer bir ticaret şirketi ile ilişkisi konusunda bir takım hâkimiyet ölçütleri getirerek, şirketler topluluğu düzenlemiş ve hâkim (ana) şirkete doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan (yavru) şirketlerin, ana şirket ile birlikte şirketler topluluğu oluştura- cağı, m.195/4’te hükme bağlanmıştır.
* Fakat, şirketler topluluğunun hâkiminin, merkezi yurt içinde veya yurt dışında bulunan bir teşebbüs olması halinde de, şirketler topluluğuna dair hükümler uygulanacak ve hâkim teşebbüs tacir sayılacaktır (TTK. m.195/5).
* TTK’da şirketler topluluğunu oluşturacak şirketler için asgari sayı öngörülmemiş iken, TSY. m.105/1, bir şirketler topluluğunun, bir ticaret şirketi ile buna doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan en az iki ticaret şirketinden oluşacağını düzenle- miş; “ticaret şirketi olmayan bir teşebbüse, doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulu- nan ticaret şirketleri sayısının ikiyi aştığı durumlarda da Kanunun 195 inci maddesi- nin 5. fıkrası anlamında şirketler topluluğu meydana gelir ve teşebbüs, topluluğun hâkimi olur” hükmüne yer vermiştir.
TACİR OLMANIN SONUÇLARI
1. İşâsa Tabi Olma (İİK m.43), ticaret siciline kaydolma (TTK m. 40/1),ticaret ve gerekirse sanayi odalarına kaydolma (5174 Sayılı Kanun), ticaret unvanı seçme ve kullanma zorunluluğu (TTK m.18, m.39 vd.), ticari iş karinesine tabi olma (TTK m. 19/1), ticari örf ve adetlere tabi olma (TTK m.2/3),ticari defterler tutma (TTK m.18/1 ile m.64 vd.) sayılabilir.
2. Basiretli Bir İş Adamı Gibi Davranma Burada, tacirin kendi işlerinde gösterdiği özen (sübjektif ölçüt) değil, objektif ölçüt uygulanmakta olup, aynı koşullar altında bulunan normal bir tacir nasıl davranacak idiyse, o davranış ölçüt alınmaktadır.
* Nakliyatçı tacir, eşyanın sağlam şekilde taşınması için gereken özeni göstermez- se örn, çadır veya branda temin etmeksizin yola çıkar, kış aylarında taşıdığı ev eş- yasının üstünü çadırla kapatmaz ve eşya zarar görür ise basiretli davranmış olmaz.
* Kaymakamın ricası üzerine köy tüzel kişiliğine ait banka hesabındaki paradan, hesap üzerinde tasarruf yetkisi olmayan birisine ödeme yapan bankanın davranışı da basiretli değildir (TD. T. 21.2.1969, E. 3630, K. 888).
3. Ücret ve Faiz İsteme Hakkı (TTK m. 20) tacir, yaptığı iş ve gördüğü hizmetler için ücret, yaptığı masraflar için avans ve faiz isteyebilir. Hükmün mantığı, ticaret haya- tında her şeyin bir bedeli olup ve hiçbir şeyin kural olarak karşılıksız yapılmamasıdır.
4. Ücret ve Cezai Şartın Azaltılmasını İsteyememe TBKm.121/2, m.182/3 ve m.525), borçlu, sözleşmede kararlaştırılan bir ücret veya cezai şartın indirimini talep edebilir.
* TTK m.22 ise bu hakkı tacirden esirgemiştir. Çünkü tacir basiretli olmak zorunda- dır ve onun için özel bir koruma gereksizdir. Fakat Yargıtay buna istisna tanımış ve kararlaştırılan ücret ve cezai şartın ekonomik açıdan tacirin mahvolmasına yol aça- cak nitelik taşıması durumunda TBK m.26-27 (eTBK m.19-20) gereğince ahlak ve adaba aykırılık çerçevesinde davranılması gerektiğine karar vermiştir.
5. Fatura Düzenleme TTK m.21/1’ e göre, ticari işletmesi gereği mal satan, üreten veya karşı tarafın işini gören veya menfaat sağlayan tacir, talep üzerine (karş.VUK m.232) fatura düzenleyip vermek ve bedel ödenmiş ise bunu faturada belirtmelidir
6. Fatura ve Teyit Mektubuna İtiraz Etme (TTK m.21/2), faturayı “alan”, aldığı tarih- ten itibaren 8 gün içerisinde bir itirazda bulunmaz ise, fatura içeriğini kabul etmiştir
* TTK m.21/3, teyit mektubu alan kişi, 8 gün içinde bir itirazda bulunmazsa, yazının, daha önce yapılan görüşmeye veya sözleşmeye uygun olduğunu kabul etmiş sayılmaktadır. Teyit mektubu, sözleşmenin kuruluş aşamasına ilişkin bir belgedir.
* Sözlü, telefonla veya telgrafla yapılan bir sözleşme veya yöneltilen beyanın içe- riğini doğrulamak üzere karşı tarafa gönderilen yazılı belgeye teyit mektubu denir.
HER İKİ TARAFIN TACİR OLMASINA BAĞLI ÖZEL HÜKÜMLER
1. Bir Takım İhbar ve İhtarlar İçin Şekle Uyma Gereği (TTK m.18/3), tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmek, sözleşmeden dönmek veya sözleşmeyi feshetmek amacıyla yapılacak ihbar veya ihtarların 4 yoldan birisi ile yapılmaları gerekir:
* Noter kanalı ile taahhütlü mektup ile telgrafla ya da güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile.
2. Hapis Hakkını Kullanmada Kolaylıktan Yararlanma TMK m.950 hapis hakkını düzenlemiş, belirli koşulların varlığı hâlinde alacaklıya, borçlunun bazı mallarını borç ödeninceye kadar elde tutma hakkı tanınmıştır.
* Bu hakkın kullanılabilmesi üç koşulun gerçekleşmesine bağlıdır: Alacaklı, borçlu- ya ait taşınır bir eşya ya da kıymetli evraka borçlunun rızası ile zilyet olmalıdır; ala- caklının alacağı muaccel olmalıdır; nihayet, alacak ile zilyetlik konusu ilişki arasında tabii bir bağlantı bulunmalıdır. Basit bir örnek vermek gerekirse, otogardaki emanet eşya deposuna bıraktığınız valizinizi alabilmek için depo ücretini ödemeniz gerekir. Aksi takdirde emanetçi, valizinizi vermekten kaçınma (hapis) hakkını kullanabilir.
* Alacak ile zilyetliğin farklı nedenlerden, farklı sözleşmelerden doğması hâlinde bile tacir hapis hakkına sahiptir. Örneğin tacir A, eşyasını taşıdığı tacir B’ye karşı muaccel olan taşıma ücreti alacağı için, daha önceden saklama sözleşmesine dayanarak B’nin getirmiş olduğu kendi deposundaki mallar üzerinde dahi hapis hakkını kullana- bilir. Görüldüğü üzere burada, alacak taşıma sözleşmesinden, zilyetlik ise saklama sözleşmesinden doğmaktadır.
3. Ticari Satış ve Mal Değişimi Sözleşmelerinde Özel Hükümlere Tabi Olma TTK’da, ticari satış ve mal değişimi (trampa) sözleşmeleri için öngörülen özel düzenle- meler şunlardır.
A.Kısım Kısım Yerine Getirilecek Sözleşmelerde Alıcının Hakları (örneğin, bir pastaneye belirli bir süre için belirli miktarda süt teslimini veya 500 ton buğdayın kamyonlarla birkaç partide sevkini öngören satış sözleşmeleri).
* Alıcının yapılan kısmi ifayı bir ihtirazi kayıt ileri sürmeden kabul ettiği hâllerde, alıcı, sözleşmenin yerine getirilmemesi yüzünden sahip olduğu hakları sadece teslim edilmemiş olan kısım hakkında kullanabilir.Ancak, o kısmın ifa edilmemesi, sözleş- meden beklenen yararın elde edilmesi veya amaca varılması imkânını ortadan kal- dırıyor veya zayıflatıyorsa ya da durum veya şartlardan, kalan kısmın tam veya ge- reğince yerine getirilemeyeceği anlaşılabiliyorsa alıcı sözleşmeyi feshedebilir.
B.Alıcının Alacaklı Sıfatıyla Temerrüdü Halinde Satıcının Malın Satışını
İsteme Hakkı Alıcının bedeli ödeme borcunda temerrüde (Borçlunun borcunu ödemekte veya alacaklının alacağını almakta gecikmesi) düşmesi hâlinde sa- tıcı, TBK m.235 ve m.236’daki hükümlerinden yararlanabilir.
* Fakat alıcı satılanı teslim alma borcunda temerrüde düşerse, satıcı, malı hasar ve masrafı alıcıya ait olmak üzere tevdi ederek borcundan kurtulabilir (TBK m.107).
* Ancak satılan malın niteliğinin tevdi edilmeye uygun olmaması, bozulma tehlike- sinin olması veya tevdi etmenin çok masraf gerektirmesi hâllerinde satıcı, malı, hakimin izniyle satarak, bedelini tevdi edebilir (TBK m.108).
C.Malın Ayıplı Olması Hâlinde Alıcının Yükümlülükleri Ayıp kavramı, satış veya trampa konusu malda bulunması gereken veya vaadedilen niteliklerin hukuki- teknik anlamda bulunmamasıdır. (Satılan arabanın motorunda arıza olması, pirinçlerin böcekli olması, gıda maddelerinin küşenmiş, reçelin şekerlenmiş olması)
* TBK m.227 ayıp hâlinde alıcıya dört seçimlik hak tanımıştır:
Alıcının, satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirip sözleşmeden dönme hakkı;
Satılanı alıkoyup, ayıp oranında bedelde indirim yapılmasını isteme hakkı;
Çok masraf gerektirmediği takdirde, tüm masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme hakkı;
İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini talep hakkı.
* TBK’da, adi satışlarda alıcının inceleme ve ihbar yükümlülükleri için açık ve belli bir süre belirtilmemiştir. TBK’nın bu hükmü, ticari hayatın gereklerine uymamaktadır,
* TTK m.23/1, c, malın ayıplı olduğu teslim sırasında belli ise, alıcı ayıbı 2 gün içinde satıcıya bildirmelidir. Açıkça belli olmayan ayıplarda alıcı, 8 gün içinde malı muaye- ne edip ayıbı aynı sürede satıcıya bildirmelidir. Malın kulanılması sonucu ortaya çıkan ayıplardaysa TBK m.223/2 geçerli olup hemen satıcıya ihbar gerekir.
* TTK ayıp dolayısıyla kullanılacak haklar için 6 aylık zamanaşımı süresi getiren eTK gibi bir süre öngörmemiştir. Bu yüzden, satılanın alıcıya devrinden itibaren 2 yıl za- manaşımı süresi koyan TBK m.231/1, ticari satışlarda da geçerli hâle gelmiştir.
* Taraflar anlaşarak bu süreyi daha da uzatabilirler fakat kısaltamazlar. Satıcı ağır kusurlu ise, TBK m.72’deki, haksız fiillere dair süre geçerli olacaktır.
Ticari İşletmeler Arasındaki Mal ve Hizmet Tedariki Amaçlı İşlemlerin Özel Hükümlere Tabi Olması
* TTK m.1530’a, TBMM görüşmelerinde önergeyle eklenen 2 ila 8. fıkralar, AB nin, ticari işlemlerde geç ödemelerle mücadele yönergesine uyum sağlamak için, mal ve hizmet üreten KOBİ’lere, büyük işletmeler (market, süpermarket, alışveriş merkezi vb.) karşısında koruma getirmektedir.
* Maddenin 2 nci fıkrasında, ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedarik işlem- lerinde, alacaklı (KOBİ), borcunu ödemiş olmasına rağmen borçlu, “gecikmeden sorumlu tutulamayacağı haller hariç”, ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer. Alacaklı da temerrüt faizine hak kazanır
* 4. fıkra, temerrüdün gerçekleşme zamanı açısından önemli olup ödeme günü veya süresi sözleşmede belirtilmemişse veya belirtilen süre, ödeme süresine sınır getiren 5. fıkraya aykırıysa, borçlunun ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşüren süreleri belirtir (faturanın/mal veya hizmetin tesliminden sonra 30 gün).6. fıkra, sorumsuzluk anlaşmalarının geçersizliğini öngörmektedir.
* 7. fıkra, temerrüt faizi oranının belirlenmesini düzenleyip, faiz oranının hesabı bakı- mından farklı yorumlara yol açan niteliktedir. Fıkra, mal veya hizmet bedelinin taksit- le ödenmesi gerektiğinde, hükümlerin ilk taksit için uygulanacağını, her taksit tutarı- nın ödenmeyen kısmının temerrüt faizine tabi olduğunu düzenlemektedir. Alacaklının KOBİ veya tarımsal ya da hayvansal üretici, borçlunun ise büyük işletme olduğu durumda, taksitle ödemeye dair sözleşme hükümleri geçersizdir
Esnaflara da Uygulanacak Olan Ticari Hükümler TTK m.15/2 uyarınca, TTK’nın 20 nci ve 53 üncü maddeleri ile TMK’nın 950 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü, esnaflar hakkında da uygulanır.
TİCARİ İŞ VE SONUÇLARI
1. Ticari İşin Ölçütleri Bir işin ticari sayılabilmesi için dört ölçütten en az birisine uygunluk taşıması gerekir.
A.TTK’da Düzenlenen İşler TTK m.3 uyarınca, bu kanunda düzenlenen hususlar, tarafların tacir olup olmadığına veya işin ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticaridir.
* İki esnaf arasında çek düzenlenmesi, at arabası ile taşımacılık yapılması ve bir- kaç kişinin bir araya gelip ticaret şirketi kurması gibi, TTK’da düzenlenen tüm hu- suslardan doğan işler ticaridir.
B.Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren İşler Ticari işletmenin doğrudan doğruya konusu- na girmemekle birlikte dolaylı olarak onunla ilgisi bulunan bütün hususlardan doğan işler de ticaridir. (Bir ticari işletmeye atölye inşası için bir mimar ile istisna sözleşme- si yapılması, marka veya patent hakkına ilişkin lisans sözleşmesi akdedilmesi, işçi- lere sağlık hizmetleri verilmesi için bir özel hastane ile sözleşme yapılması, çalışan- ların kalması için lojman kiralanması, hammadde ve makinalar satın alınması, def- terleri tutması için bir mali müşavir ile anlaşılması gibi örneklerde, işlerin doğrudan ya da dolaylı olarak işletmeyi ilgilendirdiği görülmektedir.)
C.Ticari İş Karinesi Bu ölçüte göre, bir tacirin borçlarının (her türlü iş, işlem ve eyle- minin) ticari olması kuraldır (TTK m.19/1). Dolayısıyla, tacirlerin yaptıkları işlerin, ti- cari işletmeleri ile ilgili olduğu var sayılır. Tüzel kişi tacirlerde bu kuralın hiçbir istisnası yoktur; onların tüm işlemleri ticari sayılır.
* TTK m.19/1, ticari iş karinesine, gerçek kişi tacirlerde istisna getirmiştir. Gerçek kişi tacir, bir işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesi ile ilgili olmadığını karşı tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum (somut olayın özellikleri) elverişli olmadığı takdirde ise iş adi sayılır.
*Örn, bir tacir karşı tarafa açıkça bildirerek kendi evinde kullanmak için bilgisayar alırsa, karşı tarafın (satıcı) tacir olmaması koşulu ile bu satım ticari değil, adi nite- liktedir. Tacir bu bildirim sırasında gerçeğe aykırı beyanda bulunmuş ise, işin ticari olmasında çıkarı doğabilecek karşı tarafa, bunu kanıtlama olanağı tanımak gerekir.
D.Taraflardan Birisi İçin Ticari Olan Sözleşmeler Yukarıdaki 2. ve 3.ölçütlerin uygu- landığı bazı hâllerde, iş, bir taraf için ticari, diğer taraf için adi nitelik taşımayabilir. Bu olasılık gözetilerek TTK m.19/2’de öngörülmüş olan son ölçüt uyarınca, taraf- lardan birisi için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, diğer taraf için de ticari sayılır.
* Örn bir esnaf, memur ya da öğrenci ile bir tacir arasındaki herhangi bir sözleşme, tacir olmayan taraf için de kural olarak ticari niteliktedir.
2. Ticari İşlere Bağlı Sonuçlar
A.Ticari İşlerde Teselsül Karinesi (Müteselsil Borçluluk Kuralı) TTK m.7/1, “İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari nitelikte bir iş sebebiyle, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse kanunda veya kendi sözleşmele- rinde aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar”.Bu hükmün amacı, kredi düzeninin ve ticari hayatta güvenin korunmasıdır.
* Örn:A, bankadan kredi istemiş ve B ve C kefil olmuşsa, asıl borçlu A olsa da, B ve C müteselsil sorumlu olduğundan, banka istediği kişiden alacağını isteyebilir, kefillere gidebilmek için önce asıl borçluya başvurma zorunluluğu yoktur.
* Adi borçlarda ise bu durum tam tersidir. Çünkü TBK m.162’de düzenlendiği üzere, birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, borçlular arasında müteselsil borçluluk ilişkisi doğar. Böyle bir bildirim yoksa müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hâllerde oluşur.
* Adi işte alacaklı, doğrudan doğruya kefillere kural olarak gidemez; önce asıl borç- luya, daha sonra kefillere gitmek zorundadır. Aksi takdirde kefil, “peşin dava defi” veya “tartışma defi” denilen bir defi ileri sürme hakkına sahiptir (TBK m.585).
* Müteselsil borçluluk: İki veya daha fazla kimsenin, bir borcun tamamından, borçluya karşı asıl borçlu sıfatıyla sorumlu tutuldukları borçluluk türüdür.
* Defi: Davalının borcunu özel bir nedenle yerine getirmemesi hakkıdır
Ticari İşlerde Faiz Faiz, niteliği açısından, kapital/temerrüt/; kaynağı açısından, kanuni/akdi (sözleşmesel) ve hesaplanması açısından ise, basit/bileşik (mürekkep) faiz şeklinde ayrılır
* Ticari İşlerde Faizin Özellikleri
1.Kararlaştırılmamış Olsa Bile Faiz İstenebilmesi Ticari nitelikteki tüketim ödüncü (karz) sözleşmesinde, taraflarca öngörülmemiş olsa bile anapara faizi istenebilir
* Adi işlerde faiz istenebilmesi, bunun sözleşmede kararlaştırılması şartına bağlıdır.
2.Bileşik Faizin İstisnaen Geçerli Olması Ticari işlerde istisnaen de olsa faize faiz yürütülebilir. TTK m.8/2 hükmü uyarınca, süresi üç aydan az olmamak ve tarafları tacir olmak şartıyla, cari hesap sözleşmeleri ile her iki taraf bakımından da ticari iş niteliği taşıyan ödünç sözleşmelerinde faize faiz işletilmesi mümkündür. Her iki tarafın tacir olması şartı eTK’da yoktu ve sadece borçlu açısından ticari iş niteliği taşıması yeteri sayılmakta idi.
3.Daha Yüksek Oranda Temerrüt Faizi İstenebilmesi Ticari işlerde adi işlerdekinden daha yüksek bir oranda temerrüt faizi istenebilir (FK m.2/2). Kapital faizi oranı konusunda, 3095 Sayılı FK m.1 uyarınca, taraflar faiz oranını serbestçe saptayabilir.
* Temerrüt faizi: Borçlunun borcunu yerine getirmekte gecikmesi durumunda ödenmesi gereken faizdir
* TBK m.88/2’de de, “Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz” denilmek suretiyle bu serbestiye bir sınır getirilmiştir. Faiz miktarı sözleşmede saptanmamışsa, ödeme yıllık %9 oranı üzerinden yapılır
4.Ticari İşlerde Zamanaşımı Süreleri TTK m.6 hükmüne göre, “Ticari hükümler koyan kanunlarda öngörülen zaman aşımı süreleri, Kanun’da aksine düzenleme yoksa sözleşme ile değiştirilemez”.
5.En Yüksek Sınırı Aşan İşlemlerin Hukuki Durumu Kısmi butlanı düzenleyen TBK m.27/2 de, sözleşmenin içerdiklerinin bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez; geri kalan kısmı geçerli olur. Ancak, geçersiz olan hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılabiliyorsa sözleşmenin tamamı kesin hükümsüz olur
* TTK m.1530/1’de, kanun veya yetkili makamların kabul etmiş olduğu en yüksek sınırı aşan sözleşmeler, en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır ve sınırı aşan kı- sım, hataen yapılmış olmasa bile geri alınır. Bu hâllerde TBK m.27/2’ taraflar, bu sonucu bilselerdi sözleşmeyi yapmayacakları iddiasında bulunamazlar.
TİCARİ YARGI
1.Ticari Davaların Türleri ve Ölçütleri
A.Mutlak Ticari Davalar Uyuşmazlığın ticari olup olmadığına veya tarafların niteliğine bakılmaksızın ticari sayılan bu davalar iki grupta ele alınmalıdır.
* TTK m.4/1’de Sayılan Hususlardan Doğan Hukuk Davaları TTK’da düzenlenen hususlardan doğan davalar (Taşıma, ticaret sicili, acentalık, kıymetli evrak, ticaret şirketleri, cari hesap gibi) başta gelmek üzere, hangi düzenleme- lere ilişkin hukuk davalarının ticari olduğu kanunda, altı bent hâlinde sayılmıştır.
* Özel Kanun Hükümleri Gereği Ticari Sayılan Davalar Özel bazı kanunlar, dü- zenledikleri hususların ticari dava konusu olacağını veya ticaret mahkemesinde gö- rüleceğini açıkça düzenlemiştir. Örneğin: Kooperatifler Kanunu’na dayanan davalar (KoopK. m.99), işâs davası (İİK. m.154) ve ticari işletme rehninden doğan davalar (TİRK. m.22) gibi.
B.Havale, Saklama Sözleşmesi ve Fikir-Sanat Eserlerine İlişkin Haklardan Doğan ve Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren Davalar Havale (TBK m.550-560), saklama (TBK m.561-580) ve Fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan uyuşmazlıklar, ancak bir ticari işletmeyi ilgilendirirse ticari dava sayılır (TTK m.4/1, son cümle).
C.Her İki Taraf İçin Ticari Sayılan Hususlardan Doğan (Nispî Ticari) Davalar TTK m.4/I uyarınca, yukarıda sayılan iki grup ticari davanın kapsamı dışında kalan hususlardan doğan davalar ancak her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili ise ticari dava sayılır
* Haksız Fiilden doğan davaların ticari sayılması için de, her iki tarafın ticari işletme olması gerekir. Örneğin, nakliyat şirketine ait bir kamyonun bir yayaya çarpması halinde doğan zararın tazmini için açılacak dava ti- cari değildir. Fakat aynı kamyon bir ticari işletmeye, bir fabrikaya çarpar ise tazmi- nat davası ticari nitelik kazanır.
Ticari Davaların Görüleceği Yerel Mahkemeler Ticari davalar, eğer Ticaret Mah- kemesi varsa orada; yoksa Asliye Hukuk Mahkemesinde görülür
Ticari Davalarda İspat Ticari davalarda ispat, adi davalardaki gibidir.
* Ancak Ticari davalarda farklı ya da ek bazı ispat araçlarından yararlanılabilir Örn, yazılı delille kanıtlanması gereken hususlar ticari defterlerle ispatlanabilir (HMK m.222). Fatura ve teyit mektubu ticari davalarda ispat için kullanılabilmekte ve zaten taraflardan birisi lehine bir adi karine oluşturmaktadır (TTK m.21/2 ve m.3).
Ticari Davalarda Uygulanacak Usul Uygulanacak usul HMK hükümlerine tabi olmakta ve bazı ticari davaların daha hızlı karara bağlanabilmesi için basit yargılama usulü (HMK m.316-322) uygulanacaktir Örneğin, TTK m.1521 kapsamındaki şirket davaları, KoopK.’da düzenlenen hususlardan doğan davalar (KoopK m. 99/2) gibi.
TİCARET HUKUKU
ÜNİTE 2
TİCARET SİCİLİ çoğunlukla ticari işletmeyle ilgili bazı belge,bilgi olay ve işlemlerin kaydı,varlık kazanıp açıklanmasıyla 3.kişilerin bilgi edinmesi için kamusal örgüttür.
*Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın denetiminde, ticaret ve sanayi odaları veya tica- ret odaları bünyesindeki ticaret sicil müdürlüklerince,olmazsa Bakanlıkça belirlenen odadaki ticaret sicili müdürlüğünce tutulur. Sicilin yetki çevresi, il veya ilçe esasına göre belirlenir.
* Yeni kanunda, ticaret sicil kayıtları elektronik ortamda tutulabilir, bunun için usul ve esaslar yönetmelikte gösterilip,bu kayıtlarla tescil ve ilânı gereken içeriklerin düzenli depolandığı ve elektronik ortamda sunulan merkezi ortak veri tabanı, Bakanlık ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nezdinde oluşturulacaktır.
* Ayrıca,sicil müdürlüklerinin kurulma şartlarıyla sicil işlemlerinde gerekli odalara- rası işbirliği sağlanma esasları Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecektir
*Yönetmelik: Bir kanunun uygulanmasını göstermek veya emrettiği işleri belirtmek üzere kanuna aykırı olmamak şartıyla, Danıştay incelenmesinden geçirilerek Ba- kanlar kurulunca çıkarılan yazılı hukuk kurallarıdır
*Ticaret sicili yönetimi, yönetmelikte belirlenen nitelikteklerden,Bakanlığın görüşü alınıp, ilgili oda meclisinin atanadığı sicil müdürüne aittir. Müdürlüğün yoğunluğuna göre, aynı usul ile yeterli sayıda müdür yardımcısı görevlendirilir (TTK m.25/1).
Sicile Kaydı ve İlânı Gerekli Hususlar Sicile kaydı gereken hususlar toplu şekilde düzenlenmemiş, TTK’da ve ilgili diğer kanunlarda, yeri geldikçe, tescili veya tescil ve ilânı gerekli hususlar tek tek gösterilmiştir.
* Örn TBK m.547’de,ticari temsilcinin tescili zorunlu kılınmış ama tescile açıklayıcı bir işlev yüklenmiştir. TİRKm.5, işletme rehninin kurulabilmesi için kurucu nitelikte tescil öngörülmüştür.TTK m.40/1, açılan her ticari işletme ve unvanının tescili ve ilânı gerekir.TTK m.107/2,sözleşme yapmaya yetkili acentalık tescil ve ilâna tabidir.
* Kanunlarda ve TSY’de tescil (ve bazen ayrıca ilân) edileceği gösterilenler dışında kalan hususlar, ticaret siciline tescil ve ilân olunamaz. Bunlar, her nasılsa kayıt (tes- cil) yapılsa da hukuki sonuç doğurmaz.İlânı gereken hususlar, Türkiye genelinde sicil kayıtlarının ilânına özgü Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilân edilir (TTK m.35/4).
Sicil İşlemleri Tapu sicilinden farklı olarak ticaret sicilinde şerh işlemi yoktur.
*Sicildeki işlemler, tescil, tadil ve terkin olmak üzere üç türlüdür.
1.Tescil: Bir hususun ilk defa sicile geçirilmesi (kayıt),
2.Tadil: Mevcut bir kayıtta değişiklik yapılması (değişiklik),
3.Terkin: Mevcut kaydın silinmesidir (TSY m. 28/2).
Sicil İşlemlerinin Yapılması, İnceleme ve İtiraz
1.İşlemlerin Yapılması Ticaret sicili işlemleri, kural olarak talep üzerinedir. İstisnaen, ticaret sicili müdürü resen (TTK m.32/4 uyarınca geçici kaydı resen silme gibi) ya da yetkili kurum ve kuruluşun bildirimiyle (TSY m. 21/1, 26 uyarınca işâsın açılma- sı ve kapanmasında işâs memurunun bildirimi gibi) hareket edebilir (TTK m.27).
* Harç işlemlerinde tescil anının saptanmasında, harç makbuz tarihi esas alınır;
m.34 hükmü saklıdır (TTK m.27/1).
* Talep, ilgililer, temsilcileri veya hukuki haleflerince dilekçeyle yapılır. Birden çok kişinin tescili talep yetkisi varsa, aksine özel hüküm (TTK m.152, 250/2) yoksa bu kişilerden birisinin talebi, herkes adına yapılmış sayılır (TTK m. 28)
* Talep süresi, aksine hüküm yoksa tescili gerekli işlemin veya olgunun gerçekleştiği; tamamlanması bir senet veya belgenin düzenlenmesine bağlı durumlarda, senet veya belgenin düzenlenme tarihinden itibaren 15 gündür. Sicil çevresi dışında otu- ran kişiler için süre 1 aydır (TTK m.30). İ
* İstisnai örn olarak, ticari işletme rehni sözleşmesinin tescilindeki 10 günlük süre (TİRK m.5)le anonim ortaklık genel kurul kararlarının iptaline ilişkin mahkeme kara- rının derhal tescili (TTK m.450) gösterilebilir.
2.İnceleme Sicil müdürü şu hususları araştırır:
1.Tescili istenen hususta kanuni şartların mevcut olup olmadığı (TTK m.32/1),
2.Tescili istenen hususun kamu düzenine ve emredici hükümlere uygunluğu(32/2-3),
3.Tescili istenen hususun gerçeğe uygunluğu ve aldatıcı olmaması (TTK m.32/3),
4.Talepte bulunan kişinin kimliği ve yetkisi (TTK m.29/2).
3.İncelemenin Sonuçlanması ve İtiraz Sicil müdürü, inceleme sonrası 3 türlü davranabilir:
1.Talebe uyar, olumlu karar verir.
2.Olumsuz karar verir, talebi reddeder.
3.Geçici tescile karar verir. Çözümü bir mahkeme kararına bağlı olan veya kesin biçimde tescilinde tereddüte düşülen hususlarda sicil müdürü, ilgilinin talebi üzerine geçici tescile karar verebilir.
* İlgililer 3 ay içinde anlaştıklarını veya mahkemeye başvurduklarını kanıtlamazlarsa kayıt silinir. Mahkemeye başvurulmuşsa, kesin hükme göre davranılır (TTK m.32/4).
* Sicil müdürünün kararına karşı, tebliğden itibaren 8 gün içinde sicilin bulunduğu yerdeki Ticaret Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, mahkemece dosya üzerinden incelenerek karara bağlanır. Gerekirse (hakları ihlal edilecekse) 3. kişiyle itiraz eden de dinlenir; gelmezler ise dosya üzerinden karar verilir (TTK m.34).
Ticaret Sicilinin Açıklığı ve Etkileri
1.Sicilin Açıklığı ve Doğruluğu İlgili sıfatının kanıtlanmasına gerek olmadan herkes sicil kayıtlarını inceleyebilir, kayıt örneği alabilir, bir hususun kayıtlı olup olmadığına ilişkin belge isteyebilir.
* Ticaret sicili TMK m.7 anlamında resmi sicillerden olup aksi kanıtlanıncaya kadar, içerdiği kayıtların doğru olduğu kabul edilir.
2. Sicilin Etkileri Ticaret sicili, tescile tabi hususun hukuken doğmuş sayılıp sayılma- yacağı açısından kurucu veya açıklayıcı, 3. kişilerin iyiniyetli sayılıp sayılmayacağı açısından ise olumlu veya olumsuz etki gösterir.
A.Kurucu ya da Açıklayıcı Etki Şayet tescil edilecek husus ancak sicile kayıtla doğuyorsa tescil kurucudur.
* Zaten doğmuş, varlık ve geçerlilik kazanmış olan bir husus sonradan sicile bildiriliyorsa tescil açıklayıcıdır.
* Örn, ticari işletmenin TTK m.40/1 uyarınca tescili,tacir sıfatının kazanılması yönün- den açıklayıcıdır. Yani, işletme sicile kayıtlı olmasa dahi, sahibi olan gerçek kişi, kanunda öngörülen şartların gerçekleşmesiyle tacir sıfatını kazanır (TTK m.12/1). Bir ticari işletmeye ticari mümessil atanmasında da tescil açıklayıcıdır (TBK m.547).
* Ticaret sicilinin etkisi açıklayıcı olup şu istisnai hallerde kurucu etkisi vardır:
1.Ticari işletme rehninin kurulması (TİRK m.5/1),
2.İşletme adı ve ticaret unvanının özel olarak korunması (TTK m.50,52 ve 53),
3.Ticaret şirketlerinin kuruluşu (TTK m.232,317,355,588, KoopK m.),
4.Ticaret şirketlerinin birleşmesi,bölünmesi, tür değiştirmesi (TTK m.153,179, 189),
5.AŞlerde kuruluştan sonra devralmaya ilişkin sözleşmelerin geçerliliği (TTK m.356),
6.Anonim şirketlerde anasözleşme değişiklikleri ve esas sermaye artırımlarının üçüncü kişilere karşı hüküm doğurması (TTK m.455,456/5).
B.Olumlu ve Olumsuz Etki Ancak kanunen tescile bağlı kılınan hususlarda geçerlidir Ayrıca bu etkiler, 3. kişilerin sicil kaydına bakarak yapacakları hukuki işlemlerde ken- disini gösterir; yoksa sicil kayıtlarının haksız fiillerde iradeler üzerinde etkisi yoktur.
* Olumlu etkiye göre, Kanun bir hususun tescilini öngörmüş ve bu husus tescil edil- miş ise artık 3. kişiler o hususu bilmedikleri iddiasında bulunamazlar. (TTKm.36/3).
* Sicil kayıtları kural olarak tüm 3. kişiler açısından kaydın ilân gününü, birden çok kısım hâlinde ilân ediliyorsa son ilân gününü izleyen iş gününden başlayarak hüküm doğurur Bu günler, ilândan itibaren işleyecek süreye başlangıç oluşturur TTKm.36/1
* Olumsuz etkiye göre, tescili gerektiği hâlde tescil edilmemiş veya tescil ve ilânı ge- rektiği hâlde tescil edilip ilân edilmemiş hususlarda üçüncü kişilerin iyiniyetli oldukları kabul edilir.Aynı şekilde, tescile tabi olmadığı halde bir husus her nasılsa tescil edilmişse yine üçüncü kişilerin iyiniyetli oldukları var sayılır.Aksinde ispat gerekir
* İyiniyet: Bir hakkın kazanılmasına engel bir hususu, o hakkı edinmek isteyen kişinin bilmemesi veya bilmesinin gerekmemesidir
3.Sicilin Tutulmasından Doğan Sorumluluk TTK m.25/2 uyarınca, ticaret sicilin tutul- masından doğan bütün zararlardan, devlet ve ilgili oda müteselsilen sorumludur. Devlet ve sicil görevlilerini atamaya yetkili kurum, kusuru bulunanlara rücu eder.
4.Görünüşe (İlâna) Güvenin Korunması Maddenin kenar başlığı, sicil kaydına güve- nerek iyiniyetle hak kazanımının korunacağı izlenimi verse de tapu sicilinden (TMK m.1023) farklı olarak ticaret sicilinde böyle bir durum, kural olarak mümkün değildir (İstisna TİRK m.5/4).
* Dayanağı AB Yönergesi ve Alman Hukuku olan bu ilke, tescil edilen husus ile ilân edilen durum arasında fark bulunması olasılığında, tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri kanıtlanamadığı sürece, üçüncü kişilerin ilân edilen duruma olan güvenlerinin korunmasını öngörmektedir.
*Gerekçede verilen örnekte, T’nin ticari temsilcisi olarak A tescil edilmiş fakat yanlış- lıkla B ilân edilmiş ise, üçüncü kişi de ilâna güvenerek B ile sözleşme yaptığı takdir- de T,bu sözleşme ile bağlı sayılacaktır; meğer ki Ü’nün tescili bildiğini kanıtlasın. “bilmesi gerekme”den söz edilmemesi,koruma kapsamını genişletir niteliktedir
Ayrıca, hükmün uygulanması için, tescil yanında ilânın da yapılmış olması gerektiği, madde metninden anlaşılmaktadır.
TİCARET UNVANI, İŞLETME ADI VE MARKA Ticaret unvanı, tacirinin, ticari iş ve eylemlerinde kullandığı addır.Tacir ticari işletmesiyle ilgili işlemlerinde kullanır.
* Marka, işletmenin ürettiği mal ve hizmetleri tanıtmaya ve benzer ürünlerden ayırdetmeye yarar.
* Ticaret unvanı tacir için, işletme adı işletmenin kendisi için, marka ise işletmenin ürettiği mal ve hizmetler için seçilir ve kullanılır.
1. Ticaret Unvanı
A.Ticaret Unvanının Oluşturulmasındaki Sistemler Serbestlik, gerçeklik ve karma olmak üzere üç farklı sistem kullanılmaktadır.
* Gerçeklik sisteminde, seçilen bir unvanın gerçeğe tam uygun olması gerekir. Fransız Hukuku’nun sistemidir.
* Serbestlik sisteminde, bir tacir, istediği şekilde ticaret unvanını oluşturabilir. Anglo- Amerikan Hukuku ve 1998 yılındaki Alman Ticaret Kanunu değişikliklerinden itiba- ren Alman Hukukunda uygulanan sistemdir.
* Karma sistemde, kural olarak seçilecek unvan gerçeğe uygun olmalıdır.Ama un- vanın değişikliklerden etkilenmediği hâller ile unvana eklenti yapılan hâllerde bu kuralın istisnalarının ortaya çıktığı söylenebilir. Türk Hukukunda karma sistem uygulanır.
B.Ticaret Unvanının Oluşturulması Ticaret Kanunu uyarınca unvanın oluşturulması- nı incelerken çekirdekle, ekler kısmı ayrı ele alınır. Çünkü ticaret unvanı= çekirdek kısım + ihtiyari veya zorunlu eklerden meydana gelir.
***Çekirdek Kısım Kanun, çekirdek kısımda, tacirin niteliği ve yapısına göre isim veya işletme konusunun mutlaka bulunmasını öngörmektedir.
1.Gerçek Kişi Tacir TTK m.41’e göre, gerçek kişi tacirin unvanında, kişinin kısaltıl- madan yazılacak ad ve soyadı bulunur. Örneğin “Veli Taş” gibi.
* Ayrıca buna ihtiyari ve bazen (TTK m.45) zorunlu ekler yapılması söz konusudur. Örneğin Veli Taş Konfeksiyon Mağazası, Ali Kaya Pastanesi gibi.
2. Adi Şirket Bir adi şirket ticari işletme işletir ise şirketin tüzel kişiliği olmadığı için, or- tak bir ticaret unvanı seçilip seçilemeyeceği tartışılabilir. TST m.18/3, ticaret şirketle- rinden biri mevcut değilse bir işletmenin unvanında, birden çok gerçek kişi adının yer almasına engel oluşturmaktadır. Bu durumda, o adi şirketin ortaklarının her biri tacir sayıldığından, ayrı ayrı birer ticaret unvanı seçmeleri ve yanına, yanılmayı önlemek için “ortakları” ibaresini koymaları gerekir. Örneğin, “Ali Kaya ve Ortakları” gibi.
3.Ticaret Şirketleri
a- Kollektif Şirket: TTK m.42/1 uyarınca, ticaret unvanında tüm ortakların veya hiç olmazsa birisinin kısaltılmaksızın ad ve soyadı ile şirket ve türünü gösteren ibare bulunmalıdır. (Ali Taş ve Veli Kaya Kollektif Şirketi ya da Ali Taş Kollektif Şirketi)
b- Komandit Şirket: Gerek adi, gerek paylı komandit şirketlerde iki tür ortak vardır. Ortaklardan bir kısmı komandite (sınırsız sorumlu), diğer bir kısmı ise komanditer (sınırlı sorumlu) ortaktır. TTK m.42/2’ye göre, unvanda komandite ortaklardan en az birisinin kısaltılmaksızın ad ve soyadı ile şirket ve türünü gösteren ibare bulunmalıdır
* Komanditer ortağın ismi unvanda bulunamaz. Buna rağmen ismine unvanda yer verilen komanditer ortak, komandite ortak gibi sorumlu olur (TTK m.320); ayrıca cezai yaptırım uygulanır (TTK m.51/2).
c-Anonim ve Limited Şirket ile Kooperatif: TTK m.43’e göre, bunların unvanların- da mutlaka işletme konusu ile şirket ve türünü gösteren ibare bulunmalıdır. Örneğin, “İnşaat ve Ticaret Anonim Şirketi” (veya AŞ), “Turizm ve Seyahat Limited Şirketi”, “Yapı Kooperatifi” gibi. Fakat unvana bir gerçek kişinin ad ve soyadı eklenirse, şirket ve türünü gösteren ibareler kısaltılamaz.
d-Dernek,Vakıf,Diğer Tüzel Kişiler:TTK m.44/1,ticaret unvan adlarından oluşur.
e-Donatma İştiraki: TTK m.44/2’ye göre unvanı, müşterek donatanlardan birinin ad-soyadı veya gemi adı ile donatma iştirakini gösteren ibareden oluşur. “Temel Oşu Donatma İştiraki” veya “Karadeniz Gemisi Donatma İştiraki” gibi.
*** Ek Kısmı Ek seçmek kural olarak ihtiyari, istisnaen zorunludur.
* Ek seçmenin zorunlu olduğu istisnai hâller şunlardır:
1.TTK m.45 gereği, bir ticaret unvanına, Türkiye’nin herhangi bir yerinde daha önce tescil edilmiş bir ticaret unvanından ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapmak zorunludur. Şu hâlde tescilli unvanlar, tüm Türkiye’de korunmaktadır.
2.TK m.48/1’e göre her şube, merkezinin unvanına şube olduğunu belirten ek yapmak zorundadır. “Türkiye İş Bankası Hereke Şubesi” gibi. Ayrıca TTK m.48/3’e göre, merkezi yurt dışında olan bir işletmenin Türkiye’deki şubesinin unvanında, merkezin ve şubenin bulunduğu yer ile şube ibaresinin yer alması gerekir.
3.Bir şirket sona ermiş ve malvarlığının tasfiyesine başlanmış ise, unvanının sonuna “tasfiye hâlinde” ibaresinin eklenmesi gerekir (TTK m.269, 328 ve 533).
* Yapılacak eklerin 3. kişileri yanıltıcı, gerçeğe ve kamu düzenine aykırı olmaması gerekir (TTK m.46/1,2). “Türk”, “Türkiye”, “Cumhuriyet” ve “Milli” sözcüklerinin un- vanda kullanılması Bakanlar Kurulu iznine bağlıdır (TTK m.46/3).Belirtilen gerekle- re aykırılık,TTK m.51/2 ve m.38/1 uyarınca cezai yaptırım uygulanmasına yol açar
C.Ticaret Unvanı Seçme ve Kullanma Zorunluluğu Her tacir, açıldığı günden itibaren 15 gün içerisinde, işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını tescil ettirmek zorundadır (TTK m.40/1). Tacir, işletmesiyle ilgili işlemleri yaparken ve senetleri imzalarken bu unvan altında imza atmalıdır (TTK m.39/1). Unvan altında imzaya kim yetkiliyse o kişi ya da kişilerin imza sirkülerinin notere onaylattırılması ve sicil müdürlüğüne verilmesi gerekir (TTK m.40/2).
* Ayrıca tacirin işletmesiyle ilgili olarak düzenlediği ticari mektuplarda ve ticari def- terlere yapılan kayıtların dayandığı belgelerde tacirin sicil numarası, ticaret unvanı, işletmesinin merkezi ile tacir internet sitesi oluşturma yükümlülüğüne tabi ise tescil edilen internet sitesinin adresi de gösterilir (TTK m.39/2).
D.Unvanın Değişmesi veya Değişikliklerden EtkilenmemesiTicaret Kanunu, unvanın kullanılmasında karma sistemi kabul etmiştir. Kanunun izin verdiği hâllerde unvan, değişmesine gerek kalmaksızın, olduğu gibi kullanılabilir.
* TTK m.47’de 4 hâl vardır.
1.Unvanda adı yazılı kişinin adı değişse de unvan olduğu gibi kalabilir (TTK m.47/1).
2.Kollektif ve komandit şirkete ve donatma iştirakine yeni ortak girerse unvan değiş- meden kalabilir (TTK m.47/2).
3.Ortağın ölümü üzerine onun yerine geçen mirasçıları şirketin devamına karar verir veya şirkete girmeyip yazılı olarak rızalarını gösterirler ise ölen kişinin adı unvanda kullanılabilir. Şirketten ayrılan ortağın rızasıyla ismi unvanda kalabilir (TTK m.47/2).
4.Unvan işletmeyle birlikte devredilir; devralan, unvanı aynen kullanabilir.Ama unvan hariç işletme devri, sözleşmede kararlaştırılır (TTK m.49), işletme sahibi değişse de unvan değişmeyebilir.
1.Unvanı Kullanma Hakkı: Tescilli unvanı kullanma hakkı sadece sahibine aittir (TTK m.50). Unvan sahibine tekel hakkı sağlar. (TTK m.45).
2.Unvanın Korunması: Tescil edilmiş unvan, Türkiye’de TTK m.52 özel olarak koru- nur. Unvanın uluslararası alanda korunması ise Türkiye’nin de taraf olduğu, 1883 tarihli Sınaî Mülkiyetin Korunmasına Dair Paris Sözleşmesi hükümleri uygulanır. Tescil edilmiş olmayan unvanların korunmasında haksız rekabet hükümlerinden (TTK m.54 vd.) yararlanılabilir.
* Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı kullanılmasında hak sahibi;
1.Bunun tespitini,
2.Kullanımının yasaklanmasını,
3.Haksız olarak kullanılan unvan tescil ettirilmişse değiştirilmesini veya silinmesini,
4.Tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araç- ların ve ilgili malların imhasını,
5.Zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, failin tecavüz sonucunda elde etmesi münkün görülen menfaat karşılığına hükmedebilir (TTK m 52/1).
6.Ayrıca, masrafı karşı taraftan alınmak üzere hükmün gazetede yayınlanması talep edilebilir (TTK m.52/2). Amaç, üçüncü kişiler nezdinde sarsılan itibarı bir ölçüde olsun onarmaktır.
2.İşletme Adı İşletmeyi tanıtmak ve benzeri işletmelerden ayırt etmek için kullanı- lan addır.(Sultanahmet Köftecisi, Divan Oteli, Yıldız Lokantası, Pelit Pastanesi). Es- naf da işletme adı kullanabilir. Ticaret unvanı seçmek ve kullanmak tacir bakımın- dan zorunlu olduğu hâlde, işletme adı seçmek ve kullanmak zorunlu değildir.
* Tacir işletme adı seçmiş ve kullanıyorsa bunu tescil ettirmesi gerekir (TTK m.53). Tescilli işletme adını, sahibi ve onun izin verdiği kişiler kullanabilir (TTK m.53,50).
* Unvanı korumaya yönelik dava ve talepler, işletme adının korunmasında da ge- çerlidir. Tescil edilmemiş işletme adları ise bu hükümlere göre değil, haksız rekabet hükümleri (TTK m.54 vd.) çerçevesinde bir korumadan yararlanabilir.Ticaret unva- nından farklı olarak, işletme adı işletmeden ayrı devredilebilir ve aksi öngörülme- mişse bir işletmenin devri, adının da devri sonucu doğurur (TTK m.11/3).
3. Marka Marka, bir işletmenin mal veya hizmetlerini tanıtmaya ve benzerlerinden ayırdetmeye yarar. Osmanlıda 1888 tarihli Alameti Farika Nizamnamesi çıkarılmış, 1965’e kadar yürürlükte kalmıştır.1965’te kabul edilen Markalar Kanunu 1995’e kadar uygulanmış,1995’te 556 s.Markaların Korunması hakkında KHK çıkarılmıştır.
* Ayrıca,marka, patent, endüstriyel tasarım ve coğrafi işaret gibi haklara ilişkin mev- zuat ile verilen yetkileri kullanmak ve ilgili işlemleri yürütmek üzere Türk Patent Enstitüsü kurulmuştur (Bkz.544 Sayılı KHK ve daha sonra 5000 Sayılı Kanun).
* Marka başta olmak üzere, fikri mülkiyet hakları alanında ülkemizde 1994’lerden itibaren gerçekleşen büyük çaplı mevzuat değişikliklerinin temel nedeni, Türkiye’nin Gümrük Birliğine katılması ve Avrupa Birliği mevzuatına uyum çabalarıdır.
* İç hukuk düzenlemeleri yanında, markalara ilişkin imzalanan önemli uluslararası anlaşmalar vardır.1883 tarihli Paris Sözleşmesi ve değişiklikleri, Dünya Ticaret Ör- gütü Kuruluş Anlaşması, markaların uluslararası tescili ve sınıflandırılmasına ilişkin Nis ve Viyana Anlaşmaları gibi.
1.Markanın Tanımı ve İşlevleri 556 KHK 5. m: Bir işletmenin mal ve hizmetlerini baş- ka işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırdetmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dâhil, özellikle sözcükler, şekiller, harşer, sayılar gibi malların biçim ve ambalajları- nın çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, basım yoluyla ya- yımlanabilen ve çoğaltılabilen her tür işarete marka denir.
* Marka başlıca üç işleve sahiptir:
a.Reklam İşlevi Marka, ürünü tanıtırr; alıcılara hitap ederek talebi artırmaya çalışır. b.Garanti İşlevi Malın kalitesiyle ve hatta kendisiyle bir anlamda özdeş hâle gelebilir. c.Kaynak Belirtme İşlevi Ürünün çıktığı işletmeyi gösterir; ürünle işletme arasında bağ kurulmasını sağlar.
2.Marka Türleri Markayı iki ölçüte göre sınıflandırabiliriz.
A.Nitelikledikleri (İşaretledikleri) Açısından
1.Mal Markaları Malın üretildiği işletmeyi (fabrika markaları) veya o malın piyasaya sürüldüğü işletmeyi (ticaret markaları) gösterir. Çoğu kez, işletme, malı hem ürettiği, hem de piyasaya sürdüğü için bu iki özellik, aynı markada biraraya gelebilmektedir
2.Hizmet Markaları
İşletme tarafından verilen hizmeti tanıtmaya ve diğerlerinin hizmetlerinden ayırt et- meye, işaretlemeye yarar. Böylece bankacılık, sigortacılık, turizm ve otelcilik gibi a- lanlarda verilen hizmetlerin de markaya bağlanması mümkün hale gelmiştir.
B.Kullananlar Açısından
1.Bireysel (Ferdi) Markalar Gerçek veya tüzel kişilerin bireysel ve bağımsız olarak kullandıkları markalardır. Uygulamada rastlanan markaların birçoğu bu gruba girmekle birlikte, KHK’da bu tür markalardan özel olarak söz edilmemiştir.
2.Ortak Markalar Üretim, ticaret ya da hizmet isletmelerinden oluşan grup tarafından müştereken kullanılan markalardır (556 sayılı KHK m.55). Grup işletmelerinin mal ve hizmetleri tanıtılıp diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesi sağlanır.
3.Garanti Markaları
Marka sahibinin kontrolü altında birçok işletme tarafından, o işletmelerin ürünlerinin ortak özelliklerini, üretim usullerini, coğrafi menşelerini (kaynaklarını) ve özellikle kalitelerini garanti etmeye yarayan işaretlerdir (556 sayılı KHK m.54).( Örneğin Uluslararası Yün Birliğine ait “Woolmark’’, Türkiye’de “TSE, ISO 9001, ISO 9002’’ gibi kalite gösteren işaretler, İsviçre’de “Label’’ sözcüğü.)
3.Markanın Benzer Kavramlardan Ayırdedilmesi
A.Coğrafi İşaretlerden 555 S KHK Coğrafi işaret, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleriyle malın kökeninin bulunduğu bir yöre, bölge, alan veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü belirten sözcüklerdir (555 s. KHK m. 3).(Hereke halısı, Antep fıstığı)
* İlgili KHKya göre TPE’ye tescil ettirildikten sonra özel olarak korunan Coğrafi işaretler menşe adı ve mahreç işareti olarak iki çeşittir (555 s. KHK m.3, 17). Marka olarak tescil ettirilemez (555 s. KHKm.18/3, 556 s.KHK m.7/c).
* Coğrafi işaretlerin markadan farkları şunlardır:
1.Marka, çoğunlukla malı üreten veya piyasaya süren işletmeyi gösterir. Coğrafi işaretler, malın hangi Coğrafi yerden, bölgeden veya ülkeden çıktığını gösterir.
2.Marka bireysel tanıtma aracıdır. Onu üreten, piyasaya süren firmayı tanıtır. Coğrafî işaretler kollektif tanıtma aracıdır.
3.Marka üzerindeki hak devredilebilir. Coğrafî işaretler üzerindeki hak devredilemez, yalnızca hak sahiplerince kullanılır (555 s. KHK m.17).
4.Ticaret Unvanı ve İşletme AdındanTicaret unvanı işletme sahibini, işletme adı iş- letmenin kendisini tanıtmaya yaramaktadır. Oysa marka, işletmenin ürünlerini tanıtmaya ve benzerlerinden ayırt etmeye hizmet eder.
5.Marka Kullanılmasında Sistemler Bu konuda üç sistem vardır, zorunluluk sistemi, serbestlik sistemi ve karma sistem.
* Eski 551 sayılı Markalar Kanunu karma sistemi kabul etmişti. Bugünkü KHK serbestlik sistemini kabul etmiştir.
6.Markanın Tescili 556 s.KHK’nın korumasından yararlanmak için, marka tescil ettirilmelidir (556 s.KHK m.1,6).
A.Marka Korumasından Yararlanacak Kişiler KHK’nın 3. maddesi, bunları saymıştır.
1.TC. sınırları içerisinde ikametgahı olan veya sınaî veya ticari faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler veya,
2.Paris Sözleşmesi yahut Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması hükümleri dâhi- linde başvuru hakkına sahip kişiler,
3.KHK kapsamına girmemekle birlikte, kendi ülkesinde Türk vatandaşlarına koruma sağlayan yabancı ülkelerin vatandaşları karşılıklılık ilkesi çerçevesinde Türkiye’de marka korumasından yararlanabilir.Bu kişiler, tescil başvurusunu bizzat yapabile- cekleri gibi, yetkili vekilleri (marka vekili) aracılığı ile de yapabilirler
7.Marka Tescilinde Red Nedenleri
A.Mutlak Red Nedenleri TPE tarafından reddi gereken durumlar KHK m.7’
1.5 inci madde kapsamına girmeyen işaretler,
2.Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış markayla aynı veya çok fazla benzer markalar,
3.Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, Coğrafi kaynak belir- ten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhası- ran veya esas unsur olarak içeren markalar.
4.Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar,
5.Malın özgün doğal yapısından ortaya çıkan şeklini veya bir teknik sonucu elde et- mek için zorunlu olan, kendine malın şeklini veya mala asli değerini veren şekli içe- ren işaretler,
6.Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, Coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak markalar,
7.Yetkili mercilerden kullanmak için izin alınmamış ve dolayısıyla Paris Sözleşmesi’ nin 2. mükerrer 6. m göre reddedilecek markalar,
8.Paris Sözleşmesi’nin 2. mükerrer 6. m. kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgi- lendiren, tarihi, kültürel değerler bakımından halka mal olmuş ve ilgili mercilerin tes- cil izni vermediği diğer armalar, amblemler veya nişanları içeren markalar,
9.Sahibi tarafından izin verilmeyen Paris Sözleşmesi’nin 1. mükerrer 6. maddesine göre tanınmış markalar,
10.Dini değerleri ve sembolleri içeren markalar,
11.Kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı markalar.
B.Nisbî Red Nedenleri Bu nedenlerden birisinin varlığı durumunda ancak ilgili bir kişinin (tescil edilmiş ya da tescil başvurusu yapılmış bir marka sahibinin) itirazı üzerine TPE tescil başvurusunu reddedebilmektedir. Yoksa Enstitü başvuruyu kendiliğinden reddedememektedir. Bu nedenler KHK m.8’de düzenlenmiştir:
1.Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
2.Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce baş- vurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.
* Marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından markanın kendi adına tescili için, marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan baş- vuru, marka sahibinin itirazı üzerine red edilir.
* Tescilsiz markanın veya ticaret sırasında kullanılan başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez.
1.Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce işaret için hak elde edilmiş ise,
2.Belirtilen işaret, sahibine sonraki markanın kullanımını yasaklama hakkı veriyorsa.
* Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir.
*Ama tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakteri- ni zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvu- rusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine farklı mal veya hizmet- lerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.
* Ortak ve garanti markalarının sona ermesiyle 3 yıl içinde ortak marka veya garanti markası ile aynı veya benzer marka tescil başvurusu, itiraz üzerine reddedilir
* Bir markanın yenilenmeme nedeniyle koruma süresinin dolmasından sonra 2 yıl içerisinde aynı veya benzer markanın, aynı veya benzer mal ve hizmetler için yapılan tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.
8.Tescil Aşamaları Tüm tescil işlemleri TPE tarafından yürütülür.
A.Başvuru İstenen belgeler arasında,başvuru sahibinin ticaretle uğraştığını gösteren bir belge de sayılarak kişinin ilerde kullanmak için marka tescil ettirmesi (ihtiyat markası) yolu, kapatılmak istenmiştir.
*Başvuru yapabilmek için 2 hâlde belli süreli rüçhan (öncelik) hakkı vardır:
1.Paris Sözleşmesine dayanarak yabancı ülkede usulüne uygun olarak marka tes- cili için başvuranlar, başvuru tarihinden itibaren 6 ay süreyle aynı marka için tescil belgesi almak için Türkiye’de başvuruda rüçhan hakkına sahiptirler (KHK m.25).
2.Tescil başvurusundaki markanın kullanılacağı mal veya hizmetleri, Türkiye’de ya da Paris Sözleşmesi’ne taraf ülkelerden birisinde açılan sergilerde teşhir eden kişiler de teşhir tarihinden itibaren 6 ay süreyle, tescil belgesi almak üzere Türkiye’de başvuru yapma konusunda rüçhan hakkından yararlanırlar (KHK m.26).
* Birden fazla marka için başvuruluyorsa her birinin başvurusu ayrı yapılır ve ücreti ödenir. Başvurular, markanın tescilinden önce, başvuranca geri çekilebilir
B.İnceleme
1.Şekli açıdan: KHK m.23’de öngörülen belgelerin tamam olup olmadığı, şekli eksiklik içerip içermediği incelenir. Eksiklik varsa o eksiklikler tamamlattırılacak, gerekirse başvuru reddedilecektir.
2.Yetki açısından: Başvuran kişinin yetkili olup olmadığı incelenip yetkisiz bir kişinin başvurusu reddedilecektir (KHK m.3,31).
3.Mutlak red nedenleri açısından: TPE, başvuruları, red için kesin nedenler açı- sından inceleyecek mutlak red nedeni varsa talebi reddedecektir (KHK m.7,32).
* KHK m.29-32’deki şartlar tamamsa başvuru, Resmi Marka Bülteni’nde yayınlanır.
9.Üçüncü Kişilerin Görüşleri ve İtirazlar Üçüncü kişiler (herhangi bir gerçek veya tüzel kişi ya da herhangi bir grup veya hizmetleri temin edenler, üreticiler veya imalatçıları temsil eden bir organ, tacir ve- ya tüketiciler) başvurunun yayınından sonra, KHK m.7’ye göre, markanın tescil için yeterli nitelikleri taşımadığına ilişkin yazılı görüşlerini TPE’ye sunabilirler.
* (KHK m.34). KHK m.35 vd. çerçevesinde, ilgili kişiler, tescil başvurusu yapılmış markanın red nedenlerine (m. 7 ve 8) göre tescil edilmemesi gerektiği ile başvuru- nun kötüniyetle yapıldığı konularına ilişkin itirazlarını marka başvurusunun yayının- dan itibaren 3 aylık süre içinde yapabilir. İtirazlarının yazılı ve gerekçeli olmalıdır
* İtirazlar kararnamenin 36’ncı maddesi çerçevesinde TPE tarafından incelenir, tarafların görüş ve karşı görüşleri de alınır. Gerekirse uzlaşma için taraflar bir araya getirilir, yapılan itiraz geçerli değilse reddedilir.TPE.kararlarına karşı, taraflar ile zarar gören kişiler, kararın bildiriminden itibaren iki aylık süre içinde yazılı ve gerekçeli olarak itiraz edilebilir (KHK m.47 vd.).
* Enstitünün ilgili dairesi itirazı kabul etmez ise, herhangi bir yorumda bulunmaksı- zın itirazı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kuruluna gönderir. İtiraz incelene- bilir nitelikte ise bu Kurul inceleme başlatır, tarafları dinler, kararını verir. Kurulun kesinleşen kararlarına karşı da bildiriminden itibaren 2 ay içinde yetkili mahkemede dava açılabilir (KHK m.50-53).
10.Tescil: İtiraz edilmemiş ise veya yapılan itiraz kesin olarak reddedilmiş ise marka tescil edilir, marka sahibine bir “Marka Tescil Belgesi” verilir; Resmi Marka Gazete- sinde yayınlanır. Marka sicili alenidir (KHK m.39).
11.Marka Tescilinin Sonuçları
1.Tescil edilen marka, sahibine tekel hakkı sağlar. Yani artık o markayı ancak marka sahibi ve/veya onun izniyle bir başkası kullanabilir. Markaya tecavüz etmek isteyen kişilere karşı hukuksal korumadan yararlanabilir.
*Koruma süresinin bitiminden başlayarak 6 aylık süre içerisinde yenileme talebinde bulunulmadığı takdirde marka hükümsüz sayılır. Koruma süresi, 10 yıla ilaveten 6 ay daha devam etmektedir.
2.Tescilli marka sahibi, markasını kullanmakla yükümlüdür. Tescilden itibaren 5 yıl içerisinde, haklı bir neden olmaksızın markanın kullanılmaması veya bu kullanıma 5 yıl kesintisiz ara verilmesi hâlinde marka iptal edilir.
* Garanti markası ve ortak markalar bakımından bu markaların nasıl ve ne şekilde kullanılacağını gösteren bir teknik yönetmelik, tescil başvurusu sırasında Enstitüye teslim edilir. Teknik yönetmeliğe aykırı kullanım yasaklanmış olup tanınan süre içeri- sinde aykırılık düzeltilmediği takdirde, marka mahkemece iptal edilir (KHK m.59).
11.Marka ile İlgili Hukuki İşlemler Marka bir takım hukuki işlemlere konu edilebilir. Satılabilir, devredilebilir, haczedilebilir, lisans sözleşmesine konu yapılabilir, rehne- dilebilir, miras yoluyla geçebilir. Tescilli marka üzerindeki sağlararası hukuki işlemler yazılı şekle bağlıdır (KHK m.15). Fakat markalar finansal kiralama sözleşmesine konu olamazlar (FKK m.5).
A.Devir Sözleşme ile devirde, yazılı devir sözleşmesi yapılır ve taraflarca imzalanıp taraflardan birisinin talebi ile sicile kayıt ve ilân gerekir; aksi halde üçüncü kişilerin iyiniyeti korunur (KHK m.16).
* Bir işletmenin tüm aktif ve pasifleriyle devri (TBK m.202), aksi kararlaştırılmadıkça markanın da devrine yol açar (KHK m.16/2). Devir hâlinde, markayı devreden on yıllık koruma süresinin 5 yılını kullanmışsa devralan da geriye kalan beş yılı kullanır.
B.Rehin Marka, işletmeden bağımsız olarak teminat gösterilebilir. Rehin sözleşmesi yazılı şekle tabidir. Sicile kayıt ve ilân da gerekir (KHK m.18). Ticari işletmenin rehni aksine bir sözleşme yoksa markanın rehnini de kapsar (TİRK m.3).
C.Haciz Marka, işletmeden ayrı olarak haczedilebilir. Sicile kayıt ve ilân gerekir
D.Lisans Tescilli markanın kullanım hakkının devri için lisans sözleşmeleri yapıla- bilir. Sözleşme,tescil edilen mal veya hizmetlerin tamamı veya bir kısmı için olabilir Sözleşme yazılı olmalı, tescil ettirilmelidir (KHK m.15). Tescil yapılmamışsa 3. kişilerin iyiniyeti korunur (KHK m.21).
* Lisans inhisari veya gayri inhisari olabilir. İnhisari olabilmesi için bunun kararlaştırıl- ması gerekir. İnhisari lisansta başkalarına lisans verilemez ancak lisans alan marka- yı kullanabilir; hakkını açıkça saklı tutmamış ise lisans veren dahi kullanamaz. Bu yolla lisans alan, markaya tecavüz edenlere marka sahibinin açacağı davaları açabi- lir(KHKm.21/4).İnhisar, tekel; inhisari; tekelci;gayri inhisari,tekelci olmayan demektir.
* Lisans gayri inhisari olursa, lisans verenin başkalarına da lisans vermesi müm- kündür; ayrıca markayı kendisi de kullanabilir. Lisans alanlar haklarını 3. kişilere devredemez ve alt lisans veremezler (KHK m.21/4).
* Lisans sözleşmesi: Marka sahibinin (lisans veren) markayı kullanma hakkını bir bedel karşılığı lisans alana verdiği sözleşmedir.
* Tescilli Markaya Tecavüz ve Markanın Korunması Tescilli markaya tecavüz sa- yılan haller KHK m.61’de gösterilmiş olup, bu tecavüzlere karşı hukuki ve cezai yap- tırımlar öngörülmüştür (KHK m.61/A,62 vd). KHK’nın sağladığı hukuki ve cezai koru- madan tescilli markalar yararlanır. Tescilsiz markalar haksız rekabet kurallarıyla korunur (TTK m.54 vd).
Özel Hukuki Koruma Tescilli markaya tecavüz halinde marka sahibinin açabileceği hukuk davaları ve yöneltebileceği talepler KHK m.62’de sayılmıştır:
1.Tecavüzün fiillerinin durdurulması (men),
2.Eski halin iadesi (tecavüz öncesi durumun sağlanması),
3.Maddi (KHK m.66-68) ve gerekirse manevi tazminat,
4.Marka hakkına tecavüz dolayısı ile üretimi veya kullanımı cezayı gerektiren eşya ile bu eşyayı üretmeye yarayan araç, makine vb. el konulması,
5.El konulan ürünler üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınması,
6.Devamını önlemek için tedbirler alınması (el konulan ürün ve eşyalar üzerinden markanın silinmesi veya tecavüzün önlenmesi açısından kaçınılmaz ise imhası),
7.Mahkeme kararını kamuya ilânı ve ilgililere tebliğ edilmesi (KHK m.72),
8.Fiillerin tecavüz olup olmadığının tepiti (KHK m.74),
9.Anılan talepleri içeren dava ile birlikte veya davadan önce ihtiyati tedbire karar verilmesi de istenebilir (KHK m.76-78).
* Söz konusu davaları açma yetkisi öncelikle marka sahibine aittir. Aksi kararlaştırıl- madıkça, inhisari lisans sahibi de açabilir. Gayri inhisari lisans sahibinin dava açma yetkisi yoktur fakat istisnaen açabilir (KHK m.73). Davalı sıfatı ise faile aittir.
* Yukarıdaki taleplerle açılacak hukuk davalarında zamanaşımı açısından KHK m. 70’de, TBK’nın zamanaşımı hükümlerine yollama yapılmıştır. Bu nedenle, haksız fiillere ilişkin 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri uygulanır (TBK m.72).
* Mahkeme, Adalet Bakanlığınca kurulacak ihtisas mahkemeleridir. Asliye ticaret ve ceza mahkemelerinden hangisinin ihtisas mahkemesi olarak görevlendirileceğine ve yargı çevresine,Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca karar verilir (KHK m.71). Yetkili mahkeme, marka sahibini ikametgâhı ve- ya tecavüzün olduğu ya da etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemedir (KHK m.63).
Genel (Haksız Rekabet Davaları ile) Koruma Marka koruma bazen KHK’ye göre değil TTK’daki haksız rekabet hükümlerine dayanarak sağlanabilir. Zaten tescilsiz markalar ancak TTK’ya göre korunabilir. KHK’ya dayanarak dava açma hakkı olma- yanlar da (müşteriler ve meslek odaları) TTK m.56’ya dayanarak dava açılabilirler.
* Ama, KHK, tescilli markalar açısından TTK’ya oranla özel olduğu, zarar görme teh- likesinin varlığı dahi aranmaksızın davaların birçoğunu (tazminat davası zarar şartı- na bağlı) açmak mümkün olduğundan, kararnamenin sağladığı koruma daha elverişli ve doyurucudur.
Cezai Yaptırımlar KHK m.61/A’da suç oluşturan fiillerle cezaları hükme bağlanmış- tır.Suçların takibi şikayete bağlıdır.Mağdur yanında, TPE ile 5174 ve 507 S. Kanun- lara tabi kuruluşlar ve tüketici derneklerinin şikayet hakkı vardır.
Markanın HükümsüzlüğüKHK m.42’de sayılan hallerde, zarar gören veya Cumhu- riyet Savcısı ya da ilgili resmi makamların (TPE gibi)talebi üzerine mahkemece,mar- kanın hükümsüz sayılmasına karar verilebilir. Karar, herkese karşı ve kural olarak geçmişe etkilidir. Hükümsüzlük hâlleri şunlardır:
1.7’nci maddede sayılan haller. (Ama, 7. m (ı) bendinde belirtilen tanınmış markalar- la ilgili davanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde açılması gerekir.Markanın tesci- linde kötü niyet varsa iptal davası süreye bağlı değildir.)
2.8. m. sayılan haller.(Ama, 8. m. son fıkrası çerçevesinde açılan davada önceki hak sahibi koruma süresinin bitiminden itibaren 2 yıl içerisinde markasını kullanmamışsa bu bir hükümsüzlük nedeni sayılmaz.)
3.14. m.aykırılık.(Ama, 5 yılın dolmasıyla davanın açıldığı tarih arasında ciddi biçim- de kullanma hükümsüzlük nedeni sayılmaz. Dava açılacağı düşünülerek kullanma gerçekleşmişse mahkeme davanın açılmasından önceki 3ay içinde gerçekleşen kullanmayı dikkate almaz.)
4.Marka sahibinin davranışları nedeniyle, marka mal ve hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmiş ise,
5.Hak sahibi veya yetkili kıldığı kişi tarafından kullanım sonucunda tescil edildiği mal ve hizmetlerin niteliği, kalitesi, üretim yeri ve Coğrafi kaynağı konusunda halkta yan- lış anlama ihtimali var ise,
6.59. maddeye aykırı kullanım.
* Hükümsüzlük nedenleri,markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, yalnız o mal veya hizmetle ilgili olarak kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırtedici bir nitelik kazanmışsa 7.m.1. fıkrasının (a), (c) ve (d) bentlerine göre tescili hükümsüz sayılamaz.
* Hükümsüzlüğün etkisi KHK m.44’te düzenlenmiş olup bu maddeye göre, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi hâlinde, kararın sonuçları geçmişe etkilidir. Marka sahibinin kötü niyetli olarak hareket etmesinden kaynaklanan, zararın giderilmesine ilişkin tazminat talepleri saklı kalmak üzere, hükümsüzlüğün geriye dönük etkisi, aşağıdaki durumları etkilemez:
1.Markanın hükümsüz sayılmasından önce, bir markaya tecavüz sebebiyle verilen hukuken kesinleşmiş ve uygulanmış kararlar,
2.Markanın hükümsüzlüğüne karar verilmeden önce, yapılmış ve uygulanmış söz- leşmeler. (Ancak, hal ve şartlara göre, haklı sebepler ve hakkaniyet düşüncesi ile sözleşme uyarınca ödenmiş bedelin kısmen veya tamamen iadesi mümkündür.)
Bir markanın hükümsüzlüğüne ilişkin kesinleşmiş karar, herkese karşı hüküm doğurur.
Haksız Rekabet Serbest ve dürüst işleyen bir rekabet ortamı, daha kaliteli ve daha ucuza mal ve hizmet üretimini teşvik eder, işletmelerin verimini de artırır.
* Bu konuda Türkiye’de de yasal düzenlemeler yapılmıştır. Düzenlemelerin iki temel amacı vardır:
1. İşletmelerin rekabet haklarını kötüye kullanmalarını (haksız rekabeti) önlemek,
2. Serbest rekabet piyasasının bozulmasını ve tekelleşmeyi önlemektir.
* Buna göre haksız rekabet, rakipler arasında veya tedarik edenler ile müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı diğer şekillerdeki davranışlar ile ticari uygulamalardır.
* Başlıca Haksız Rekabet Örnekleri:
1. Dürüstlük Kuralına Aykırı Reklamlar ve Satış Yöntemleri ile Diğer Hukuka Aykırı Davranışlar
2. Sözleşmeyi ihlale veya Sona Erdirmeye Yöneltmek
3. Başkalarının iş Ürünlerinden Yetkisiz Yararlanmak
4. Üretim ve iş Sırlarını Hukuka Aykırı Olarak ifşa Etmek
5. İş şartlarına Uymamak
6. Dürüstlük Kuralına Aykırı işlem şartları Kullanmak
TİCARET HUKUKU
ÜNİTE 3
Ticarî Defterler, Tüccar Yardımcıları ve Cari Hesap
Defterlerin Yararı ve Hukuki Önemi Kanun’da,ticari defter tutma yükümlülüğünden bahsedilmiş; hangi defterlerin nasıl tutulacağı, düzenleme ve değerleme ilkeleri, def- terlerin saklanması,mahkemeye teslim ibrazıyla 660 S KHK ile kurulan, Kamu Göze- timi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun (Kamu Gözetimi Kurumu) yetki- leri, ayrıntılı düzenlenmiştir (TTK m.64-88).
1. Medeni usul hukuku ve ticaret hukuku açısından, mahkemede delil olarak kullanı- labilir (HMK m.222),
2. Vergi hukuku açısından, vergi yükümlüsü ve matrahının saptanabilmesinde büyük önem taşır (VUK m.171 vd.),
3. İcra-İflâs hukuku açısından tacirin iflâsı durumunda hileli veya taksiratlı iflâs duru- mu araştırılırken bakılacak temel belgelerden biridir (İİK m.310, b.5 vd.).
Defter Tutmakla Yükümlü Olanlar ve Tutuluş İlkeleri Tacirler defter tutmakla yü- kümlüdür (TTK m.18/1,64/1), esnafın TTKda yoktur. Birden çok işletmesi olan tacirin, her işletme için ayrı defter tutması gerekir. TTK m.17, tacir hükümlerine tabi tutulan donatma iştiraki defter tutar. Ticari işletme adi şirket aracılığı ile işletiliyorsa adi şir- ketin tüzel kişiliği olmadığından, defter tutma yükümü adi şirketin ortaklarına aittir.
* Kısaltma, harf ve rakamlar kullanılmışsa anlamları açıkça belirtilir. Kayıtların tam, doğru, zamanında ve düzenli tutulması gerekir. Bir yazı veya kayıt ancak önceki içeriği de belirlenebilecek şekilde olmak şartıyla çizilebilir ve değiştirilebilir. Ne zaman yapıldığı anlaşılmayan değiştirmeler yasaktır (TTK m.65/1-3).
* Defter ve diğer kayıtlar,belgeler dosyalanıp veya veri taşıyıcılarıyla, Türkiye Mu- hasebe Standartlarına uygun tutulabilir, elektronik ortamda da tutulabilir (TTK65/4).
* Kanun’da, envanter, düzenlenme zamanı ve envanteri kolaylaştırıcı yöntemler düzenlenip(TTK 66-67);açılış bilançosu ve yılsonu finansal tabloları düzenleme yükü- mü, ilkeleri, içerikleri ve değerleme kuralları ayrıntılı hükme bağlanmıştır (TTK68-81)
Yükümlülüğe Aykırılığın Yaptırımları
1. TTK Açısından (TTK 562/1-2), defterleri hiç veya gerektiği gibi tutmamak, gerekli onayları yaptırmamak,hileli envanter çıkarmak, belgelerin kopyasını sağlamayıp bel- geleri ibraz edememek, 4bin ş idari para cezasıdır(TTK 562/1). 660 S KHK ile kuru- lan Kamu Gözetimi Kurumunun yetkilerini düzenleyen TTK m.88’e aykırılık da 4bin ş idari para cezası yaptırımına bağlanmıştır (TTK m.562/2).
2. İİK Açısından İflâs eden tacir, defterlerini hiç veya kanuna uygun tutmamışsa, tak- siratlı müflis sayılıp cezalandırılır (İİK310/5, TCK162). Ayrıca, defterlerin tutulmamış olması, konkordato talep eden borçlunun mühlet talebi de reddedilir (İİK285/1, 286).
* Konkordato: Borçlunun borçlarını, alacaklılarca kabul edilmiş ve resmi bir makam tarafından onaylanmış plan çerçevesinde ödemesini sağlayan hukuki imkândır
3. HMK Açısından Açılış ve kapanış onayları yapılmamış veya içerikleri birbirini doğ- rulamayan defterler, sahipleri aleyhine delil olabilir (HMK 222/4). Defterlerin sahipleri lehine delil oluşturabilmesi için gerekli şartlarda, defterlerin kanuna uygun tutulmuş olması ve içeriklerinin çelişkili bulunmaması da yer alır (HMK m.222/2).
Ticari Defterlerin Türleri Tacirin tutacağı defterler, zorunlu ve ihtiyari olup 2 ana gruba ayrılabilir. Asıl önemli olan zorunlu defterler olduğu için, aşağıda yalnızca bu gruba giren defterlere değinilecektir. Zorunlu defterler de iki gruba ayrılır
1. TTK Uyarınca Tutulacak Defterler TTK 64/3-4’teki, yevmiye (günlük) defter, defteri kebir (büyük defter), envanter defteri, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ve ge- nel kurul toplantı ve müzakere defteridir.
*Defterler,fiziki ortamda tutulursa,kullanım öncesi ve izleyen faaliyet dönemleri açılış onayı, kullanılacağı dönemden önceki ayın sonuna kadar notere yaptırılır.
* Pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri izleyen faaliyet dönemlerin- de açılış onayı yaptırılmadan kullanılır. Yevmiye defterinin kapanış onayı, izleyen fa- aliyet döneminin 6.ayının sonuna kadar, yönetim kurulu karar defterinin kapanış ona- yı, izleyen faaliyet döneminin 1. ayının sonuna kadar notere yaptırılır. Şirketlerin tica- ret siciline tescili sırasında defter açılışı, ticaret sicili müdürlüklerince onaylanabilir. Noter yaparsa, ticaret sicili tasdiknamesini aramak zorundadır (TTK m.64/3). Elektro- nik ortamda tutulması hâlinde defterlerin açılışlarında ve yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanışında noter onayı aranmaz (TTK m.64/3).
* Fiziki veya elektronik ortamdaki defterlerin tutulması, defterlere kayıt zamanı, onay yenileme ile açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları Gümrük ve Ticaret Bakan- lığı ile Maliye Bakanlığınca müştereken çıkarılan tebliğle belirlenir (TTK64/3).
2. VUK Uyarınca Tutulacak Defterler TTK 64/5,Kanuna tabi gerçek ve tüzel kişiler, 213 s. Vergi Usul K.nun defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili hükümleriyle aynı K.un 175. ve mükerrer 257. m.de yer alan yetkiye istinaden yapılan düzenlemelere uymak zorundadır. Bu Kanunun defter tutma, envanter, mali tabloların düzenlenmesi, aktif- leştirme, karşılıklar, hesaplar, değerleme, saklama ve ibraz hükümleri, VUK ile diğer vergi kanunlarının aynı hususları düzenleyen hükümlerinin uygulanmasına, vergi ka- nunlarına uygun olarak vergi matrahının tespit edilmesine ve buna yönelik mali tablo- ların hazırlanmasına engel oluşturmaz.
Ticari Defter ve Belgelerin Saklanması Tacir, ticari defterlerini, envanterleri, finan- sal tablo, bilanço ve faaliyet raporlarını, aldığı mektupları (ticari işe ait yazışmaları), gönderdiği mektup suretlerini, kayıtlara esas olan belgeleri, sınıflandırılmış şekilde
saklamakla yükümlüdür.
* Tacir, işletmesi ile ilgili olarak gönderilen her tür belgenin kaydını veya benzer şe- kilde bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.
* Saklama süresi, 10 yıl olup sürenin başlangıcı kanunda belirtilmiştir. Defter ve bel- gelerin saklanması yükümü, ticaretin terk edilmesinden sonra sürdüğü gibi, tacirin ölümü halinde mirasçılar bakımından da devam eder. Mirasın resmi tasfiyesi veya tüzel kişiliğin sona ermesinde,defter ve belgeler Sulh Hukuk Mahkemesince saklanır
* Saklanacak defter ve belgeler, saklama süresi içinde, yangın, deprem, su baskını gibi afet veya hırsızlıktan zayi olursa, tacirin (ölmüşse mirasçılarının), durumu öğren- dikten itibaren 15 gün içinde mahkemeye başvurup zayi belgesi alması gerekir.
* Zayi belgesi için açılan dava, çekişmesiz yargı konusudur. Boş defterlerin zayi ol- ması halinde talebin reddi gerekir. Zayi belgesi almamış olan tacir, defterlerini ibraz- dan kaçınmış sayılması yanında, defterlerinin kaybolduğunu başka bir yolla ispat da edemez. Bunun zayi belgesi yalnızca adi karine oluşturur. Dolayısıyla karşı taraf,zayi belgesine rağmen defter ve belgelerin zayi olmadığını kanıtlayabilir.
* Karine: Bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun (sonucun) çıkarılmasıdır.
Ticari Defterlerin Delil Niteliği eTK’da ticari defterlerin sahipleri lehine ve aleyhine
delil olabilmesi ayrı ayrı düzenlenmişti. HMK 222’nin 2, 3, 4 ve 5. fıkralarına bakıldı- ğında, her iki yönde delil olmaya dair düzenleme yapıldığı görülmektedir.
* Bu iki olasılık, tamamen farklı koşullara bağlı tutulduğu için ayrı ayrı incelenir
1.Sahibi Aleyhine Delil Olma koşulları şöyle sıralanabilir:
1. Bir davada ispat yükü kendisine düşen tarafın, iddiasını ispatlamak üzere, diğer tarafın (tacirin) defterlerine dayanması mümkündür.
2. Bir A kişisinin iddiasını, yalnızca karşı tarafın (tacir T’nin) defterleri ile ispatlamak istediğini açıklamasından sonra, mahkemenin tacire, defterlerini ibraz etmesi için sü- re tanıması gerekir. Bu süre içerisinde, T defterlerini ibraz etmezse A iddiasını ispat etmiş sayılır ve mahkeme, davayı onun lehine karara bağlar.
3. Karşı taraf defterlerini ibraz ederse defterlerin incelenmesinden sonra değişik ola- sılıklar ortaya çıkabilir
a) İbraz edilen ve usulüne uygun defterlerde, ileri sürülen iddia hakkında kayıt yer al- mayabilir. Bu durumda A, kanıtını hasrettiğinden başka deliller gösterez, mahkeme A’nın aleyhine karar verir. Fakat ibraz edilen defterler kanuna uygun tutulmamış ise, A, iddiasını başka delillerle kanıtlayabilir. Yoksa sırf iddiasını karşı tarafın defterine dayandırdığı için bu olanağın ona tanınmaması, defterlerin kanuna ay- kırı tutulmuş olmasını gözardı etmek anlamına gelir ki bu sonucun doğru ve adil olmaz.
b) T tarafından ibraz edilen defterlerde, usulüne uygun tutulmuş olsun olmasın, sa- dece T aleyhine kayıtlar varsa, bu kayıtlar sahibi aleyhine kesin delil sayılır. Nitekim lafzen, defterlerin kanuna aykırı tutulduğu tüm halleri kapsamamasına rağmen, HMK m. 222/4, açılış ve kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği defter kayıtları birbirini doğrulmayan defterlerin, sadece sahipleri aleyhine kanıt oluşturacağını düzenlemek suretiyle bu olasılığa işaret etmiştir.Bununla birlikte T’nin,defterlerindeki kendisi aley- hine olan kayıtların aksini bir başka kesin delille ispat edebilme olanağı mevcuttur.
c) İbraz edilen defterlerde, sahibinin (T’nin) hem lehine hem aleyhine kayıtlar var ise, örneğin T’nin A’dan borç aldığı ve bir süre sonra da bu borcun ödenmiş olduğu yazılı ise, defterlerin kanuna uygun tutulmuş olup olmamasına göre bakılacaktır: Kanuna uygun tutulmuşlarsa defter kayıtları bütün kabul edilir (HMK m.222/3, son cümle); yani örnekteki borcun T tarafından ödendiği sonucuna varılır. A başka delil göstere- meyeceği için, dava T lehine karara bağlanır. Fakat defterler kanuna uygun tutulma- mışsa, defterlerdeki sahibi lehine olanlar değil, yalnızca sahibi aleyhine olan kayıtlar dikkate alınır;T, kayıtların aksini başkaca kesin delillerle ispatlama olanağına sahiptir.
Sahibi Lehine Delil Olma koşulları ise şöyle sıralanabilir:
1. Her iki taraf da defter tutma yükümlüsü olmalıdır.
2. Uyuşmazlık,iki tarafın da defterlerine kaydetmesi gereken ticari işle ilgili olmalıdır.
3. Tutulması gereken tüm defterler, usulüne uygun tutulmuş olmalı, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış bulunmalıdır.
4. Tacirin defterlerindeki kayıtlar birbirlerini teyit etmeli,aralarında çelişki olmamalıdır.
5. Defterlere dayanılarak ispatlanacak iddia, karşı tarafça çürütülememiş olmalıdır.
Ticari Defterlerin Teslimi ve İbrazı
1.Teslim Defterlerin her tarafının incelenmesi veya bilirkişilere inceletilmesi için mahkemeye sunulmasıdır (TTK m.85).Eski TK m.79’da, ancak sınırlı bazı uyuş- mazlıklarda (miras,şirket ve işâs davaları) teslim istenebilirken, TTK m.85, “Mal- varlığı hukukuna ilişkin olan,özellikle de mirasa,mal ortaklığına ve şirket tasfiyesi uyuşmazlıklarında...” diyerek, teslim hâllerini sınırlı sayıda olmaktan çıkarmıştır.
2. İbraz TTK 83 ve HMK 222/1’e göre, ticari davalarda hakim kendiliğinden veya taraflardan birinin talebiyle defterlerin ibrazını emredebilir. İbraz edilen defterlerin her tarafı incelenemez; yalnızca davayla ilgili kısımlarının onaylı örneği alınıp incelenir.
Tacir Yardımcıları Geniş bir faaliyet alanı ve iş hacmine sahip ticari işletmelerde, ta-cir bütün işleri tek başına yürütemez, işletmesiyle ilgili faaliyetleri yürütürken başka kişilerin emek ve mesailerinden de yararlanır bunlara tacir yardımcıları denir.
* Tacir yardımcıları ikiye ayrılır.
1 Bağımlı yardımcılar genellikle işveren emrinde ve işyerinde çalışırlar. Bağımlı ve bağımsız yardımcılar da kendi içlerinde taciri temsile yetkili olanlar ve olmayanlar biçiminde ikiye ayrılırlar:Temsile yetkili olanlar;ticari temsilci (TBK m.547 vd.), ticari vekil (TBK m.551) ve pazarlamacı (TBK m.448) olarak üçe ayrılır.
2. Bağımsız yardımcıların ayrı olarak kendi işletmesi vardır ve tacirin emri altında ça- lışması söz konusu değildir.
a.Ticari temsilci, ticari işletme sahibince, işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin iş- lemlerde ticaret unvanıyla kendisini temsil etmek(vekâleten imza atmak) için yetki verilen en geniş yetkiye sahip tacir yardımcısıdır
* Ticari temsilcinin yetkisine TBK m.548’de bazı sınırlar konulmuştur
1. Kanunda Belirtilen Sınırlamalar TBK 548 temsilci, işletmenin amacı dışında işler yapamaz. İşletmenin konusu taşınmaz ticareti değilse; kendisine açık yetki verilme- dikçe taşınmazları devredemez, taşınmazlar üzerinde başkaları yararına aynî hak tesis edemez.
2. Tacirin İradesinden Doğan Sınırlamalar TBK 549, tacir temsilcinin yetkisine 2 yön- den sınırlama yapabilir. Tescil ve ilan edilmesi koşuluyla şube ve birlikte imza sınırla- masıdır. Şube ve birlikte imza dışındaki, örneğin miktar ve konu yönünden sınırlama tescil ve ilan edilemez.
3.Yardımcılık Niteliğinden Doğan Sınırlamalar Kanunda açık yer almamakla birlikte, temsilcilik veya yardımcılık niteliğinden doğan bazı sınırlamalar olduğu ve bazı iş- lemlerin ancak tacirce yapılabileceği doktrin ve uygulamada kabul edilir. Örn, işlet- meyi devretme, tacirin iflâsını isteme, işletmeye ortak alma, tacir, ticaret şirketiyse şirketin feshini isteme, işletmeyi rehnetme, başka ticari temsilci atama gibi.
2. Ticari vekil, İşletme sahibince,kendisine temsilcilik yetkisi verilmeden, işletmesini yönetmek veya bazı işlerini yürütmek için yetkili kılınan kişidir. Tacir ve ticari temsilci tarafından atanır.
* TBK 551/2, olağanüstü ve özel yetki verilmedikçe vekilin yapamayacağı işler: Tacir adına borçlanamaz,çek,bono,poliçe imzalayamaz,taciri mahkemede temsil edemez.
* Ticari temsilciden farklı olarak ticari vekilin atanması ve yetkinin sona ermesi tes- cile tabi değildir. Bu nedenle, yetkinin sona erdiğinin üçüncü kişilere derhal duyurul- ması, ayrıca, atama sırasında ya da sonradan bir yetki belgesi düzenlenmiş ise, bunun geri alınması gerekmektedir.
3. Pazarlamacı, bir tür ticari vekil durumundadır ve sürekli olarak, işvereni temsilen, işletme dışında, her türlü işlemin yapılmasına aracılık etmeyi veya yazılı anlaşma varsa, bu anlaşmada belirtilen işleri yapmayı, belirli bir ücret karşılığında üstlenen kişidir. İşverenle yapacağı pazarlamacılık sözleşmesi uyarınca yetki kazanır.
* Pazarlamacıyla tacir arasındaki ilişki devamlıdır. Tek bir sözleşmenin yapılması için atanan kişi, pazarlamacı sayılamaz. Süreklilik unsuru, pazarlamacıyı, TBK 520’de düzenlenen simsardan da ayırır.
* Bağımlı tacir yardımcısı olan ticari temsilci, ticari vekil ve pazarlamacı Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiştir.
Acente, Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde, sürekli olarak bir ticari işletmeyi ilgilendiren sözleş- melerde aracılık etmeyi veya bunları tacir adına yapmayı meslek edinen kimsedir.
* İki tür acente vardır: Aracı acente ve sözleşme yapmaya yetkili acente. İkisi ara- sındaki en büyük fark sözleşme yapmaya yetkili acentenin yetkisinin tacirce yazılı verilmesi gerekliliğidir. Acentelik hükümlerine tabi kişiler TTK’deki ilgili acentelik hü- kümleriyle tanımlanmıştır.
* Acentelik Hükümlerine Tabi Kişiler TTK’daki acentelik hükümleri, 103. m göste- rilen kişiler hakkında da uygulanır:
1. Yerli veya yabancı bir tacir hesabına, fakat kendi adına sözleşme yapmaya sürekli olarak yetkilendirilmiş olanlar (bu kişiler aslında komisyoncu niteliğinde olmalarına rağmen, süreklilikten dolayı acente hükümlerine bağlanmışlardır),
2. TC. içerisinde merkez ya da şubesi olmayan yabancı tacirler ad ve hesabına Tür- kiye’de işlem yapanlar.
* Acentelik Sözleşmesinin Unsurları hakkında şunlar belirtilebilir:
1. Acente tacirin bağımsız bir yardımcısıdır.Tacire değil kendisine ait işletmesi vardır. İşletmesi genellikle bir ticari işletme olacağından aynı zamanda tacirdir.
2. Tacirin işletmesine ilişkin sözleşmelerde acente ya aracılık yapar veya doğrudan tacir adına sözleşme yapar.
3. Acentelik süreklidir. Acente, tek bir sözleşme için veya sayısı önceden belli olan bir veya birkaç sözleşme için faaliyet göstermez.
4. Acentelik, süreklilik unsuruna bağlı olarak, meslek edinilmiş de olmalıdır. Devamlı olarak o işle uğraşılıyor olması gerekir.
Acenteliğin Benzer Sözleşmelerden Ayırdedilmesi
1. Simsar Simsar-tacir ilişkisi sürekli değildir ve simsarın birden çok tacirle ilişkisi vardır. Acentelikte ise tacir ile ilişki sürekli nitelik arzetmektedir. Ayrıca, aracılık ettiği sözleşmenin akdedilmesi konusunda çoğunluk fikrine göre, bir yükümlülük altında değildir. Oysa acente, aracılıkta yükümlülük altına girmiştir.
2.Komisyonculuk de geçici bir ilişki yaratır.
3. Tek satıcı
1.Satacağı malları tacirden alır; müşterilerine kendi ad ve hesabına satar. Onun kârı alış ve satış fiyatı arasındaki farktır. Oysa acente kendi adı ve hesabına işlem yap- maz; ya aracılık yapar veya tacir adına sözleşme yapar.
2.Tekel hakkı tek satıcılık sözleşmesinin zorunlu unsurudur. Oysa acentelikte tekel hakkı zorunlu bir unsur olmayıp istenirse kaldırılabilir (TTK m.104).
3.Acente yaptığı iş karşılığında belli bir ücret alır ve ücret yaptığı işe göre hesaplanır. Bu ücreti doğrudan doğruya tacirden alır. Tek satıcı tacirden ücret almaz. Tacirden aldığı malı satar; alış ve satış fiyatı arasındaki fark kârıdır.
4.Acentenin hareket kabiliyeti, bağımsızlığı tek satıcıya oranla biraz daha kısıtlıdır. Tacirin, sınırlı da olsa belli konularda acenteye talimat verme yetkisi vardır. Tek satıcı kendi adına mal alıp sattığı için daha bağımsız niteliğe sahiptir.
* Franchisingde, tacir,başka tacirle yaptığı sözleşme çerçevesinde o kişiye kendi mal ve hizmetlerinin pazarlanması ve dağıtımı konusunda bir imtiyaz, bir yetki verir ve franchise alan tarafın personelinin eğitimi ve denetlenmesi de söz konusudur.
* Son yıllarda ülkemizde de çok uygulanan atipik karma bir sözleşmedir. Farklı söz- leşmelerin unsurlarını içeren karma sözleşmedir. Mal alıp satılması unsuru bakımın- dan satış ve tek satıcılık sözleşmesine benzemektedir, vekâlet ve lisans sözleşmesi- ne ait unsurlar da bulunmaktadır.
* Acentelikten başlıca farkları şu şekilde belirlenebilir:
1.Franchise alan kendi adına ve hesabına hareket eder. Onun geliri tek satıcılıkta ol- duğu gibi alış ile satış fiyatı arasındaki farktır.
2.Franchise alan, verene bir ücret öder. Çünkü o, verenin markasını, işletme adını, sair tanıtma işaretlerini ve özellikle teknik ve ticari bilgi birikimini kullanmaktadır.
3.Tek satıcılıkta olduğu gibi franchisingte de tekel hakkı tanınması, sözleşmede mut- lak zorunlu unsurdur.Acentelik sözleşmesinde tekel hakkı kaldırılabilir (TTK104)
4.Acente, tacirin teknik ve ticari bilgi birikiminden (know-how) yararlanamaz. Oysa franchise alan bundan mutlaka yararlanır.
Acentenin Borçları
1.Acente iş görmeli ve tacirin çıkarlarını gözetmelidir (TTK m.109). Özellikle, tacir hesabına saklamadığı malların hasarından sorumludur.
2.Tacire bilgi verme yükümü vardır (TTK m.110). Piyasa durumu, müşterilerin mali durumu, aldığı beyanlar ve oluşan değişiklikleri tacire zamanında bildirmelidir.
3.Verilen talimatlara uymakla yükümlüdür. Açık talimat yoksa acente işi geciktirebilir. İş acil olup,talimat almaya zaman yoksa veya en yararlı şartlar çerçevesinde hareket etme konusunda yetkilendirilmişse, basiretle hareket etmelidir (TTK m.110/2).
4.Önleyici tedbirler almakla yükümlüdür. Acente, tacir hesabına teslim aldığı eşyanın taşınma sırasında hasara uğradığına dair belirtiler görürse, tacirin dava haklarını gü- venceye bağlamak için hasarı tespit ettirmek ve gerekli önlemleri almak, eşyayı koru- mak,telef olma tehlikesi varsa TBK108 uyarınca mahkeme izniyle sattırmak ve duru- mu tacire gecikmeksizin bildirmek zorundadır (TTK m.111/1).
5.Müvekkiline ait olan paraları zamanında göndermesi gerekir. Aradaki sözleşmeye göre parayı hangi süre içinde vermesi gerekiyorsa o süre içinde vermelidir aksi halde temerrüt faizi, hatta tazminat ödemesi gerekebilir (TTK m.112).
6.Acentenin belli bir yer ve bölgede tekel hakkı vardır.Tekel hakkı karşılığını, rekabet etmeme borcu oluşturur. Acente, aynı yer veya bölgede, aksi kararlaştırılmadıkça, aralarında rekabet ilişkisi bulunan işletmelerin acenteliğini yapamaz (TTK m.104).
Acentenin Hakları Ücret isteme(TTK 113/1-2.114,115,116), olağanüstü masrafları isteme(TTK 117), faiz talep etme(TTK 120/1,e) ve hapis hakkı (TTK 119)
Acentenin Temsil Yetkisi ve Kapsamı: 1.Yetkiliyse tacir adına sözleşme yapma, 2.Müvekkili adına beyanlarda bulunma ve kabul etme,3.Bedeli ve malları teslim alma, 4.Müvekkili mahkemede temsil etme.
Acenteliğin Sona Erme Nedenleri: Belirsiz süreli acentelik sözleşmesi durumunda taraflardan birinin 3 ay önceden ihbarlı feshi. Belirli süreli acentelik sözleşmesinde süre bitimi. Süre bitiminde sözleşme devam ettirilirse belirsiz süreli sözleşme haline dönüşür. Taraflardan birinin ölümü iflası ve kısıtlanması halinde sözleşmeden aksi anlaşılmadıkça sözleşme sona erer. Haklı bir nedene dayanılarak sözleşme her za- man feshedilebilir.
Sona Ermenin Sonuçları Acenteliğin sona ermesi sonucunda taraflar denkleştir- me istemi ve rekabet yasağı anlaşması gibi bazı koşullar altında tazminat hakkına sahiptir.Acentelik sözleşmesinden doğan tüm talepler 5 yıllık zaman aşımına tabidir
Simsar Kanuna göre simsarlık, simsarın taraflar arasında bir sözleşmenin kurulması olanağının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleş- menin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir.
* Simsarlığın unsurları şunlardır:
1.Simsar, bağımsız bir tacir yardımcısıdır. Kendine ait bağımsız işletmesi vardır ve eğer bu işletme, ticari işletme niteliğindeyse, simsar ayrıca tacir sıfatına da sahiptir (TTK 12).Tacire ve diğer tarafa daimi şekilde bağlı değildir. Bu nedenle, aracılık ya- pan kişi, taraflardan birine, süreli veya süresiz bir sözleşme kapsamında sürekli bağlı ise aracı acentelik veya pazarlamacılık söz konusu olacaktır.
2. Sadece tarafların sözleşme kurmasına aracılık eder, tarafları biraraya getirir, ge- nelde sözleşme görüşmelerine de katılır, sözleşme taslağını da hazırlar. Örn: Yolcu- taksi arasında aracılık yapan taksi durakları, taşınmaz almak ve satmak isteyenleri ya da ev kiralamak- kiraya vermek isteyenleri bir araya getiren emlakçılar gibi.
3.Ücret karşılığında olmalıdır (TBK 520/1). Aksi takdirde vekâlet hükümleri uygulanır.
* Borçları Simsarın sözleşmenin kurulmasına aracılık etme borcu vardır. Tarafsızlığı- nı ihlal eden simsar, ücret ve masraf isteme hakkını kaybeder.
* Hakları:ücret talep etme, kararlaştırılmışsa giderlerini isteme haklarına sahiptir.
* Simsarlığın Son Bulması: Aksi hüküm bulunmayan hallerde Vekâlet sözleşmesini
sona erdiren haller simsarlık için de uygulanır. Aracılık faaliyetinin tamamlanması da simsarlık ilişkisini sona erdirir.Ücret alacağında 5 yıllık zamanaşımı uygulanır.
Komisyoncu Alım ve satım işlerinde komisyoncu, ücret karşılığında, kendi adına ve müvekkili hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım ve satımını üstlenen kimsedir.
Komisyoncu dolaylı temsilci niteliğinde olduğundan, üçüncü kişi ile yaptığı işleme ek olarak bu işlemden doğacak hak ve borçları müvekkiline (tacire) devredilmesi işlemi- ne gerek vardır.
* Komisyoncu kendi adına müvekkili hesabına hareket ettiği için tacir ile arasında dolaylı temsil ilişkisi vardır. Komisyon sözleşmesinin konusu ilgili kanuna göre kıy- metli evrak ve taşınır eşyadır. Fakat bu sayım sınırlayıcı değildir.Kendisi de bağımsız tacir olan komisyoncu ile müvekkili olan tacir arasındaki ilişki bir/birkaç defaya mah- sus geçici bir ilişkidir. Komisyon sözleşmesi ücret karşılığında olur. Eğer ücretsiz
yapılıyorsa vekâlet sözleşmesi hükümleri uygulanır.
* Borçları: Komisyoncu müvekkilin talimatlarına uygun hareket etmeye, müvekkilin çıkarlarını koruma ve bilgi vermeye hak ve borçları devretmeye yükümlüdür.
* Hakları: 1. Ücret isteme: Komisyon genelde yapılan işin belli yüzdesi şeklinde öde- nir. Bu ücrete komisyon denir. Ücret hakkı, işin tamamlanması ile doğar. İşin (sözleş- menin) tamamlanmaması tacirin kusurundan kaynaklanmışsa ücret talep edilebilir (TBK 539-540). Komisyoncu, üçüncü kişinin tacire olan borçlarını ifa edeceği konu- sunda tacire güvence vermişse, bunun için ilave ücret talep edebilir. Böyle güvence veren kişiye “Dükruar Komisyoncu” denir (TBK 537).
2.Masraf ve faiz isteme: TBK 538 müvekkili için yaptığı masraflarının ödenmesini isteme hakkına sahiptir,verdiği, ödediği paralar (avanslar) için faiz de isteyebilir.
3.Hapis hakkı: Tacir hesabına sattığı malın bedeli veya tacir hesabına aldığı mal üzerinde, alacakları ödeninceye kadar hapis hakkına sahiptir (TBK m.541).
4.Bizzat taraf olma: Bazı işlemlere, TBK 543-545 bizzat taraf olma hakkına sahiptir. Malın bedeli piyasada belliyse veya komisyoncu kendisiyle sözleşme yapmaya yet- kili kılınmış ise kendi kendisi ile sözleşme yapabilir sözleşmeye bizzat taraf olabilir.
* Son Bulması ve Zamanaşımı Komisyonculuk ilişkisi işin görülmesiyle son bulur.
Boşluk bulunan hallerde vekâlet sözleşmesi hükümleri uygulanır. Sözleşmeden doğan talepler için zamanaşımı süresi 5 yıldır
Cari Hesap İki kişinin herhangi bir sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çe- virerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı (bakiyeyi) isteyebilecekle- rine dair sözleşmeye cari hesap sözleşmesi denir. Bu sözleşme yazılı yapılmadıkça geçerli olmaz.
* Cari hesap sözleşmesinde tarafların tacir olma şartı yoktur. Taraflar tacir olmasa bi- le, TTK’de düzenlenmiş olduğu için ticari iş niteliğindedir. Cari hesap, borçların tasfi- yesine yönelik bir sözleşme olduğuna göre, bu sözleşmenin, taraflar arasındaki borç- ları doğuran, satım, acentelik, kredi gibi bir temel ilişki ile birlikte yapılması gerekir aksi takdirde cari hesabın konusu olmaz.
Cari Hesaba Geçirilebilecek Alacaklar: Cari hesaba para alacakları geçirilir fakat aynı cins olmak koşuluyla para dışındaki karşılıklı alacaklar da yazılabilir. Şarta bağlı alacaklar da cari hesap sözleşmesine yazılabilir. Ama hesabın kapanmasından önce şartın gerçekleşmiş olması şarttır; aksi takdirde ilgili alacak hesaptan çıkarılır.
Cari Hesabın İşleyişi ve Süreler: Cari hesapta iki farklı süre vardır:
1.Sözleşme süresi, cari hesap anlaşmasının yürürlükte kaldığı süre olup, belirli veya belirsiz olabilir.Süre belirliyse bu süre sona erdiğinde, belirsizse taraflardan birinin fe- sih ihbarı ile ayrıca taraflardan birinin iflâsı ile sözleşme sona erer. Taraflardan hangi- sinin alacaklı olduğu da sözleşme sona erdikten sonra hesabın kesilmesi ile anlaşılır.
* Sözleşme süresi içerisinde ayrıca birden çok hesap devreleri vardır. Her bir devre sonunda hesap kapatılıp borç ve alacak kalemleri arasındaki fark,hükmen saptanır.
Saptanan bakiyeyi gösteren cetveli alan tarafın bakiyeyi kabulünden veya kabul et- miş sayılmasından sonra, bakiye hangi taraf için alacak gösteriyor ise yeni hesap devresine onun lehine ilk alacak kalemi olarak yazılır.
* Aksi öngörülmedikçe, cari hesaba alacak ve borç kaydı, tarafların o alacak veya iş- lemle ilgili dava ve savunma haklarını düşürmez. Sözleşme veya işlem iptal edilirse bundan kaynaklanan kalemler hesaptan çıkarılır. Cari hesap kesilinceye (sözleşme sona erinceye) kadar kimin alacaklı, kimin borçlu olduğu belli olmaz.Her devre so- nunda hesap yapılır ve hesaba göre alacaklı durumda olanın bakiyesi sonraki hesap devresine o kişinin lehine alacak olarak yazılır; yoksa ödenmesi istenemez. Bu durum cari hesap sözleşmesi sonuna kadar her devre tekrarlanıp devam eder.
2. Hesap devresi hakkında cari hesap sözleşmesinde hüküm yoksa ticari teamül olup olmadığına bakılır. O da yoksa her takvim yılının son günü hesap devresinin son günü kabul edilir (TTK 94/2). Bankacılık uygulamasında hesap devresi 3 aydır.
Bakiyenin Kabulü ve Faiz Devre sonunda hesap yapıldığında,hangi tarafın alacaklı olduğu ortaya çıkar. Bu durumda, cari hesabı kim tutuyorsa onun, ortaya çıkan baki- yeyi gösteren cetveli karşı tarafa tebliğ etmesi gerekir. Karşı taraf aldığı hesap cetve- line 1 ay içerisinde, noter kanalıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elekt- ronik imza içeren bir yazıyla itiraz etmezse bakiyeyi kabul etmiş sayılır (TTK 94/2).
* Faiz konusuna gelince;
1.Cari hesabın alacak sütununa yazılan tutarlar için, sözleşme veya ticari teamüllere gereğince, kaydolundukları tarihten itibaren faiz işler (TTK m.90/1,d).
2.Sözleşmenin yapılmasından önce doğmuş bir alacak, tarafların onayı ile cari hesa- ba kaydedilirse aksi kararlaştırılmış olmadıkça bu alacak yenilenmiş olmaz (TTK 90/1,b). Ancak bakiyenin kabulü ile borç yenilenmiş olur, eski borç ve alacaklar da sona erer. Bakiye için, tespit edildiği günden itibaren faiz işletilir (TTK m.95).
3.Ayrıca, TTK m.96 bileşik faize de izin vermektedir
* Türk hukukunda birleşik faiz uygulaması kural olarak yasaktır. TTK 8/2’ye göre is- tisnai olarak, süresi 3 aydan az olmamak ve tarafları tacir olmak şartıyla cari hesap sözleşmelerinde ve her iki taraf bakımından ticari iş niteliğini taşıyan ödünç sözleş- melerinde faize faiz yürütülür.
Bakiyenin Haczi taraflardan birinin alacaklısı,hesap bakiyesi üzerine haciz koydura- bilir. Bu halde, haciz günü hesap kapatılır ve bakiye saptanır. Bu durumda, borcun- dan dolayı haciz tebliğ edilen taraf 15 gün içinde haczi kaldırtmazsa, cari hesabın karşı tarafı sözleşmeyi feshedebilir.
* Feshetmezse, haciz koyduranın durumu, cari hesaba yeni alacaklar geçirilip ağır- laştırılamaz. Meğer ki, hesaba geçirilen kalemler, haciz tarihinden önce doğmuş bir hukuki ilişkiden kaynaklansın. Haciz koyduran alacaklı, hesap bakiyesinden kendi alacağına düşen kısmın ödenmesini, ancak hesabın TTK 94 uyarınca kapatılması gereken anda isteyebilir (TTK 100).
Cari Hesabın Sona Ermesi ve Zamanaşımı Cari hesap, kararlaştırılan sürenin so- na ermesi, sözleşme belirsiz süreli ise fesih ihbarı ve taraflardan birinin iflâsı neden- leri ile sona erer (TTK 98). Belirli süreli sözleşmelerde ölüm veya kısıtlanma hâllerin- de, taraflar ve kanuni temsilcileri ile halefleri, 10 gün önceden bildirmek şartıyla söz- leşmeyi feshedebilir ancak bakiyenin ödenmesi,hesabın TTK 94 uyarınca kapatılma- sı gereken anda istenebilir (TTK 99).
* Bakiyenin haczi halinde 15 gün içinde haczin kaldırılmaması da diğer taraf için fesih hakkı ve buna bağlı sözleşmenin sona ermesi sonucunu doğurur (TTK 100/2).
TTK 101 uyarınca, cari hesaba ilişkin davalar, sözleşmenin sona erdiği tarihten itiba- ren 5 yıllık zamanaşımına tabidir
TİCARET HUKUKU
ÜNİTE 4
Ortaklıklar Hakkında Genel Bilgi, Adi Ortaklık, Limited Ortaklık
Ortaklık (Şirket) ve Unsurları TTK 1531(1) ortaklık (şirket), kollektif ortaklık (kol- lektif şirket), komandit ortaklık (komandit şirket), anonim ortaklık (aş), sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklık (sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket) limited ortaklık (limited şirket) ve kooperatif ortaklık(kooperatif şirket) çeşitleri vardır
* Ortaklığın unsurları aşağıdaki gibi sıralanabilir;
• Kişi • Sözleşme • Sermaye • Ortak Amaç • Ortak amaca ulaşmak için eşit ve aktif ortak çaba (Affectio Societatis) (K.O.S.O.S)
1.Kişi Ortaklık, kişilerin bir araya gelmesi ile kurulduğu için dernek gibi kişiler arasın- da oluşturulan bir birliktir. Oysa vakıf mal topluluğudur. Ortaklığın kurulabilmesi için kural olarak asgari iki kişi yeterlidir.Ortaklar gerçek veya tüzel kişi olabilir, fakat istisna olarak, kollektif ortaklıkta tüm, komandit ortaklıkta ise komandite ortakların gerçek kişi olmaları gerekir.
* Bazı kanunlarda özel hükümler ve bazı meslekleri icra eden kimseler bakımından
sınırlamalar vardır. Örn, memur, avukat, hâkim, savcı ve noterler yönünden ticaretle uğraşma yasağı getiren özel hükümler vardır; bu nedenle anılan görevlerde çalışan- lar, kollektif şirketin veya ticari işletme çalıştıran bir adi şirketin ortağı olamazlar; ko- mandit şirkette komandite ortak sıfatı taşıyamazlar. Ancak anonim şirket, limited şir- ket ve kooperatife ortak olmalarında bir sakınca yoktur; komandit şirketlerde koman- diter ortak da olabilirler.
2.Sözleşme, karşılıklı iki tarafı oluşturan kişi ya da kişilerin belirli bir hukuki sonuca ulaşmak üzere birbirine uyan irade açıklamalarıyla oluşturdukları hukuki işlemdir. Hukukumuzda, tüm şirketler için geçerli genel bir tanım sayılan TBK m.620, şirketi bir sözleşme olarak nitelediğinden, ortaklığın temelinde sözleşme ilişkisi bulunduğu kabul edilmektedir.
3.Sermaye: Ortaklık sözleşmesinde, ortakların şirkete sermaye (payı) koymaları ge- rekir. Kural olarak ekonomik değer taşıyan her şey (para, taşınır-taşınmaz mal, hak, alacak, kişisel emek, ticari itibar gibi değerler birlikte veya ayrı) sermaye olarak geti- rilebilir.Ortaklarca getirilecek sermayenin mutlaka eşit değerde ve aynı nitelikte olma- sı gerekmez. Farklı değer ve nitelikte sermaye konulması mümkündür
4.Ortak Amaç: TBK 622 uyarınca adi şirkette amaç kazanç paylaşmaktır. Buna karşılık m.331 anonim şirketin, m.573/3 limited şirketin her tür iktisadi amaçla kuru- labileceğini düzenlemiştir. Her ne kadar farklı ifadeler kullanılmış olsa da genel itibariyle şirketlerde amaç, kâr elde edebilmektir.
5.Ortak Çaba (Affectio Societatis) unsuru aslında TBK 620’de yapılan tanımda bulunmamakta ise de, bu unsur, yukarıda değinilen dört unsura, öğreti tarafından eklenmiştir. Söz konusu kavram ile ortak amacı gerçekleştirmek için ortakların birlikte çaba gösterme niyeti kastedilmektedir.
* Ortaklıklar dört ayrı ölçüte göre sınıflandırılabilir;
1.Düzenleyen kanun ölçütü açısından, TBK’de düzenlenen (adi ortaklık), TTK ve KoopK’de düzenlenen (ticaret ortaklıkları) ve özel düzenlemelere bağlı ortaklıklar şeklinde üçlü bir ayrım yapılabilir.
* Özel düzenlemelere bağlı ortaklıklara, tamamen kendi özel kanunu bulunan Ereğli Demir Çelik AŞ, TC. Merkez Bankası AŞ, İller Bankası AŞ gibi bazı şirketler yanında, belirli faali- yet dallarını düzenleyen, Sigortacılık K, Bankacılık K, Şnansal Kiralama K. gibi özel ka- nunlara tabi olan şirketlerle, Kamu İktisadi Teşebbüslerine dair 233 Sayılı KHK’ya tabi şirketler gösterilebilir.
2.Tüzel kişiliği olup olmaması ölçütüne göre tüzel kişiliği olmayan ortaklık (adi ortak- lık) ile tüzel kişiliği olan ortaklıklar (ticaret ortaklıkları ile özel düzenlemelere bağlı tüm ortaklıklar) şeklinde ikili bir ayrım yapılabilir. Tüzel kişiliğin bulunması, beraberinde, şirketin, ortaklarından ayrı bir ticaret unvanına, malvarlığına, ehliyete, yerleşim yerine ve vatandaşlığa da sahip olmasını getirir.
3.Kişi (şahıs)/sermaye ortaklığı ayrımı, bir ortaklıkta, ortakların kimlik ve ilişkilerinin mi, yoksa sermayenin mi ilk planda önem taşıdığına dayalıdır. TTK 124/2’de, kollektif ve adi komandit ortaklıklar şahıs, anonim, limited ve paylı komandit ortaklıklarsa ser- maye ortaklığı olarak sayılmıştır. Ayrıca TTK, şirketlerin genel hükümlerinin uygulan- ması, ortakların kişisel alacaklılarının durumu ve bazı yükümlülükler yönünden bu ayrıma önemli sonuçlar bağlamıştır.
4.Ortaklık borçlarından dolayı ortakların sorumluluğu açısından, 1.,2..3. derece, sı- nırlı-sınırsız sorumluluk ayrımları yapılır. Ortaklık borçlarından dolayı ortaklar 1. De- rece (doğrudan) veya 2. derece (dolaylı) sorumlu olabilir. Ortaklığın tüzel kişiliği yok ise, ortaklıktan alacaklı olan kişi doğrudan ortaklara başvurur. Örn: Adi Ortaklık (TBK 638/3). Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda, ortaklık borcu için önce tüzel kişiliğe başvuru- lur. Belli şartların varlığı halinde ortaklara başvuru hakkı tanınmışsa, bu durumda or- takların 2. derecede sorumluğu sözkonusu olur.
* Ortakların sorumlu olduğu hâllerde de, bu sorumluluk, sınırlı veya sınırsız olabilir. Sınırsız sorumluluğun geçerli olduğu şirketlerde ortaklar, şirket borçlarından dolayı, tüm mal varlıkları ile sorumlu olabilmektedir. Buna karşılık, bazı ortaklıklarda ortak- ların sorumluluğu belirli bir miktar ile sınırlı olabilir.
Adi Ortaklık ahlaka, adaba, emredici hükümlere, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ve imkânsız olmamak kaydıyla her konuda kurulabilen, tüzel kişiliği bulunma- dığı için kuruluşu oldukça kolay bir ortaklık türüdür. Örn, cep harçlıkları ile bahçe sa- hibinden satın alacakları limonu semt pazarında satmaya ve kazancı bölüşmeye ka- rar veren, bir kahvehaneyi veya marketi alıp birlikte işleten, bir ticari taksiyi birlikte alıp çalıştıran kişiler arasındaki ilişkilerden, konsorsiyumlara ve çok uluslu ortak gi- rişimlere (joint venture) kadar birçok ilişki adi ortaklıktır
* Konsorsiyum, kişilerin belirli işleri birlikte gerçekleştirmek için bir araya gelmeleri ve her birinin, diğerlerinden bağımsız, işin yalnızca bir kısmının yapılmasından sorumlu olduğu hallerde ortaya çıkar. Örn, metro inşaatının yapımını birlikte gerçekleştirmek isteyen üç şirketten birisi yer altı inşaatlarını, diğeri toprakaltı izolasyon ve donanım- larını, 3. de raylı sistem yapımını üstlenip, herkes kendi kısmından sorumlu olur
* Ortak girişim (joint venture) bağımsız birden fazla gerçek veya tüzel kişinin, belli bir işi ya da sürekli bir faaliyeti gerçekleştirmek ve kazanç sağlamak için, ticaret ortaklığı kurarak (bu arada çiftte orttaklık ilişkisi doğabilir) veya kurmadan, bir sözleşmeyle bir araya gelmeleri ve işin tamamından müteselsilen sorumlu olmayı üstlendikleri hâller- dir. Örn, üç şirketin, işin tamamından birlikte ve müteselsilen sorumluluk üstlenip bir baraj inşaatının yapımı konusunda anlaşmaları ve ihaleyi kazanmaları gibi.
* Bu tür ortaklıklarda getirilen sermaye ortakların tümüne aittir ve ortaklardan hiçbiri kendilerinin veya üçüncü kişilerin menfaatine olarak, şirkete zarar verecek ve şirket gayesine aykırı düşecek işleri yapamaz. Ortaklık borçlarından ortaklar birinci derece- den ve sınırsız sorumludur,bu nedenle ortakların her birine denetim yetkisi tanınır.
* Adi ortaklığın önem ve uygulamasını artıran yasal düzenlemeler mevcuttur.
1.Adi ortaklık hükümleri, TTK 126da,belirli bir sırada ticaret şirketlerine de uygulanır.
2.Ticaret şirketi niteliği kazanamayan ortaklıklar,TBK 620/2’ye göre adi ortaklıktır
3.Kollektif ve komandit şirketlerinin kuruluşunda, ortaklık sözleşmesinin akdedilme- sinden itibaren şirketin tüzel kişilik kazanmasına kadar geçecek sürede, kurucular a- rasındaki ilişkiye adi ortaklık hükümleri uygulanır (TTK 214,305).Kollektif ve koman- dit şirketlerden farklı olarak, anonim ve limited şirketlerde,ana sözleşmenin imzalan- ması ile ortaklık tüzel kişiliğinin doğması arasındaki dönemde, kurucular arasındaki ilişkiyi ön ortaklık niteleyen Alman sistemi, TTK’da da benimsenmiştir (TTK 335,585).
4.Birden çok kişinin katılımı ile yapılan ve ayrılmaz bütün oluşturan eserin sahipleri arasındaki ilişkiye adi ortaklık hükümleri uygulanır (FSEK 10).
Adi Ortaklığın Kuruluşu Ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığı için kuruluşu oldukça
kolaydır. Sözleşme için bir geçerlilik şartı öngörülmemiştir; taraflar iradi şekil karar- laştırılabilir (TBK m.17). Ancak ispat kolaylığı sağlamak açısından yazılı şekilde bir ortaklık sözleşmesi yapmakta daima yarar vardır.
* Şayet ortaklığa, tapuya kayıtlı bir taşınmaz veya devri kanunda özel şekle bağlan- mış bir hak (marka, patent, fikir ve sanat eseri gibi) sermaye olarak konulursa,ortaklık sözleşmesindeki sermaye maddesi öngörülen şekle uygun düzenlenmelidir
Adi Ortaklıkta İç İlişkiler İç ilişki, ortakların kendi aralarındaki ilişkileri anlatır ve bu kapsamda karşımıza özellikle, yönetim görev ve yetkileri çıkar.
* Dış ilişki ise, ortaklarla üçüncü kişiler arasındaki ilişki olup bu kapsamda özellikle temsil kavramı gündeme gelir. Dış ilişkiler kapsamında ise, ortaklığın temsili ile ortakların sorumluluğu konuları yer almaktadır.
* İç ilişkiler kapsamına, ortaklığın yönetimi yanında, ortaklar arasındaki mülkiyet ilişki- si, ortaklık kararları ve ortakların borçları ile hakları (sermaye koyma borcu, kâr-zarar paylaşımı ve ortaklığın denetimi) gibi konular girmektedir.
1.Ortaklar Arasındaki Mülkiyet İlişkisi: Mülkiyet ilişkisi kapsamında iki tip mülkiyetten söz edilebilir.
a.Elbirliği Mülkiyeti birden çok kişinin bir eşya üzerinde pay oranları açıkça gösteril- meden mülkiyet hakkına sahip olmalarıdır.
b.Paylı Mülkiyet birden çok kişinin aynı eşya üzerinde fiilen bölünmüş paylara sahip
olmalarıdır.
2.Ortaklık Kararları Ortaklığın yapısı ve örgütlenmesi ile ilgili kararlardır.Sözleşme- nin, sermayenin ve ortaklararası düzenin değişmesine, yöneticilerin atanması ve azline, hesapların onaylanması ve kazanç üzerinde tasarrufta bulunulmasına, şirke- tin sona erdirilmesine ilişkin kararları kapsar.
* Bunları, şirketin işletme konusunu elde etmek için aldığı ve yönetime kararından ayırmak gerekir. Öğretide, yönetime ilişkin olağandışı işlemler de ortaklık kararı kap- samında sayılır. Ortaklık kararları, kural olarak tüm ortakların oybirliği ile alınır; söz- leşmede çoğunluk öngörülebilir. Bu durumda çoğunluk, katılım payına göre değil, ortakların tam sayısına göre hesaplanır (TBK m.624).
3. Ortakların Hak ve Borçları
a.Katılım Payı (Sermaye): Sermaye olarak bir şeyin kullandırılması taahhüt edilmiş ise kira hükümleri, bir şeyin mülkiyeti konulmuşsa satım sözleşmesindeki hasara, ayıptan ve zapttan sorumluluğa ilişkin hükümler kıyasla uygulanır (TBK 621/3).
* Sermaye paraysa, gecikmiş ifa ile birlikte temerrüt faizi istenebilir; tazminat ve söz- leşmede öngörülmüşse cezai şart talep edilebilir; somut olayda haklı neden oluştur- ması koşuluyla, TBK 639, b.7’ye dayanılarak şirketin feshi yoluna gidilebilir
* Bir ortak, şirkete karşı borçlarını ifa etmeyen diğer ortak veya ortaklara karşı ifa ve- ya borçlunun şirkete karşı sorumluluğunu sağlamak dava açabilir ve kökeni, Roma Hukuku’na dayanır. TTK m.128/7
4.Kazanca, Zarara ve Tasfiye Sonucuna Katılma TBK 622’ye göre ortaklar, niteliği gereği şirkete ait olan bütün kazançları aralarında bölüşmekle yükümlüdürler. TBK 623/I uyarınca, sözleşmede aksi hüküm yoksa kazanç ve zarar eşit şekilde paylaşılır Sözleşmede yalnız kazanç veya zarar paylaşımı düzenlenmiş, her ikisi düzenlenme- mişse, yapılan düzenleme, diğeri bakımından da uygulanır (TBK 623/2).
* Bazen şirkete sermaye olarak emek getirilebilir. Emeğini sermaye olarak getiren kişinin zarara katılmayacağını öngören sözleşme hükümlerini geçerli sayılmıştır (TBK 623/3). Hükmün gerekçesi, emeğe verilen değer olup şirket zarar edince, emek zaten karşılıksız kalacak ve ilgili kişinin ayrıca zarara katılması, katmerli bir haksızlığa yol açacaktır. Bu istisna dışında, zarara katılmama şartı geçerli olmaz.
5.Rekabet Etmeme Borcu Ortaklardan hiçbiri kendilerinin veya üçüncü kişilerin men- faatine, şirkete zarar verecek ve şirket gayesine aykırı düşecek işleri yapamaz, reka- bet oluşturan fiilleri başkası hesabına da yapamaz (TBK 626).
6.İnceleme (Denetleme) Hakkı Ortaklık borçlarından dolayı ortaklar birinci derecede ve sınırsız sorumlu olduğundan, yönetim yetkisi olmasa da, ortaklardan her birine, ortaklık işlerini inceleme yetki ve hakkı tanınmıştır.(Yöneticilerden bilgi isteme, defter ve kayıtları inceleme ve bunlardan örnek alma, mali durum özeti çıkarma (TBK 631))
Ortaklığın Yönetimi
1.Yöneticinin Atanması ve Azledilmesi: Yöneticilerin atanması konusunda ortaklar isterlerse, sözleşmede kimin yönetici olacağını belirleyebilirler. Belirlememişseler, sonradan alacakları bir kararla yönetici atayabilirler.
* Aksi sözleşmede öngörülmedikçe, yönetim, dışarıdan birine de verilebilir; yani yöneticinin ortak olma zorunluluğu yoktur. Yönetim yetkisi nasıl verilmiş ise, aynı şekilde geri alınır. Örn, bir kararla atanan yönetici yine bir kararla görevden alınabilir.
* Şirket sözleşmesi ile ortaklardan birisine verilen yönetim yetkisi, haklı bir neden olmadıkça, diğer ortaklar tarafından kaldırılamaz ve sınırlanamaz.
2. Yöneticinin Yetkileri Yönetim yetkisi sadece olağan işleri kapsar. Olağandışı işlerde ise ortakların oybirliği gerekir ancak gecikmesinde sakınca bulunan (acil) işlerde yöneticilerden her biri yetkilidir.
3. Yöneticilerin Hakları ve Borçları
• Yönetim ve İtiraz Hakkı
• Ücret Hakkı
• Özen Gösterme Borcu
• Hesap Verme Borcu
• İncelemeye İzin Verme Borcu
Adi Ortaklıkta Dış İlişkiler
1. Ortaklığın Temsili Temsil yetkisine sahip yönetici ortağın yapacağı önemli tasarruf işlemlerine ilişkin yetkinin, bütün ortakların oybirliğiyle verilmiş olması ve yetki belge- sinde bu hususun açıkça belirtilmiş olması şarttır.
* TBK 637, temsile ilişkin genel hükümlere paralel bir hüküm getirip doğrudan/dolaylı temsil ayrımı yapmıştır. Temsilci tarafından yapılan işlemlerin şirket (ortaklar) adına olduğunun karşı tarafa açıklanması gerekir. Karşı taraf temsil iliş- kisini zaten biliyor veya bilmesi gerekiyor ya da işlemin kiminle yapıldığı üçüncü kişi bakımından fark yaratmıyor ise yapılan işler şirketi bağlar (doğrudan temsil, TBK 40). Aksi halde do- laylı temsil ilişkisi ortaya çıkar, yani işlem temsilciyle karşı taraf için bağlayıcı olur; temsilci, alacakları temlik ve borçları nakille tüm ortaklara devreder (TBK 637, 640).
2. Ortakların Sorumluluğu Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından, ortakların şirket borçlarından dolayı sorumluluğu birinci derecede, sınırsız ve müteselsildir. Ortağın işlediği haksız fiilden dolayı sorumluluk yalnız o ortağa aittir.Diğer ortaklar kışkırtmak veya yardımcı olmak suretiyle fiile katılmışsa, birlikte sorumlu olacaklardır (TBK 61).
Adi Şirkette Ortakların Değişmesi ve Sonuçları Kişi ortaklığı niteliğine bağlı ola- rak, adi şirkette ortakların değişmesi çok zordur.Çünkü ortaklık sözleşmesi değişip, sözleşme değişikliklerinde ortakların oybirliği gerekir. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortakların oybirliği yerine, başka yetersayı (çoğunluk) öngörülebilir (TBK 624).
1.Yeni Ortak Alımı ve Alt Katılım TBK 632, şirkete yeni ortak alınması, bütün ortakla- rın rızasına bağlıdır. Ortaklardan birisinin, tek taraflı olarak 3.kişiye payını devretmesi veya payına 3. kişiyi ortak etmesi hâlinde de bu 3. kişi ortak sıfatını kazanamaz fakat diğer ortaklar rıza gösterirse 3. kişi ortak sıfatına sahip olur.
2.Ortaklıktan Çıkma ve Çıkarılma TBK 633, adi ortaklıktan çıkma ve çıkarılmayı belli neden ve şartlara bağlamış, çıkma ve çıkarılmaya bağlı bazı sonuçlar düzenlemiştir.
Yasal Durum ve Öngörülen Nedenler
Çıkma ve çıkarılma nedenleri bakımından kanun yanında, ortaklık sözleşmesi hü- kümlerine de bakmak gerekir.
Adi Ortaklığın Sona Ermesi İnfisah (dağılma, kendiliğinden sona erme) veya fesih (dağıtma) şeklinde iki grupta toplanabilecek nedenlerden birisinin gerçekleşmesi, şirketin sona ermesine yol açar.
1.İnfisah (Dağılma) Nedenleri
1.Amacın gerçekleşmesi ya da gerçekleşmesinin imkânsız olması (TBK 639, b.1).
2.Mirasçılar ile ortaklığın devam edeceğine dair anlaşma yoksa ortaklardan birinin ölmesi (TBK 639, b.2).
3.Sözleşmede ortaklığın süreceğine dair bir hüküm yoksa ortaklardan birinin iflâs et- mesi, kısıtlanması veya Tasfiye payının cebri icrayla paraya çevrilmesi (kişi ortaklığı- na bağlı özellik) (TBK 639, b.3).
4.Belirli süreli kurulmuş ortaklıkta sürenin dolması (TBK 639, b.5). Ama, süre dolmuş bulunmasına rağmen faaliyetlere fiilen devam edilmesi halinde ortaklık, belirsiz süreli ortaklığa dönüştürülmüş sayılır (TBK 640/3).
2.Fesih (Dağıtma) Nedenleri
1.Bütün ortakların sona erdirme isteği (TBK 639, b.4).
2.Fesih bildirimi ile de şirket sona erdirilebilir. Ama kanun bu hakkı, sözleşmesinde fesih bildirimi hakkı saklı tutulmuş veya belirsiz süreli ya da ortaklardan birisinin ömrü boyunca sürmek üzere kurulmuş ortaklıklarla sınırlamıştır (TBK 639, b.6). Bu üç du- rumdan son ikisini söz konusu olduğunda,fesih bildiriminin 6 ay önceden yapılması gerekir. İlk haldeyse, sözleşmedeki hükme göre hareket edilmelidir. Fesih bildiriminin dürüstlük kurallarına göre ve uygun zamanda yapılması gerekir,bildirim ancak hesap yılı bitiminde hüküm doğurur (TBK 640).
3.Haklı bir sebep varsa mahkeme kararı ile şirket sona erdirilir (TBK 639, b.7).
* Ortaklardan birinin ortaklıktan çıkması veya çıkarılması durumunda payı diğer or- taklara payları oranınca dağıtılır. Ortaklık sona erdirilmişse şirkete ait artı değer ve
zararlar ortaklar arasında paylaştırılır.
Ticaret Şirketlerinin Genel Hükümleri Ticaret şirketlerinin genel hükümleri, kollek- tif, komandit, limited, anonim ve kooperatif için geçerli olan genel hükümlerdir ve aşağıdaki gibi sıralanabilir;
1.Emredici hükümler,
2.Ortaklık sözleşmesi hükümleri,
3.Her bir ortaklık türüne ilişkin yedek nitelikli hükümler,
4.Tüzel kişilere ilişkin MK’nın genel hükümleri (TMK 47-55) ile TTK124- 210 (ticaret ortaklıklarının genel hükümleri),
5.TBK m.620 vd. (adi ortaklık hükümleri),
6.Diğer ticari hükümler (Bkz. TTK m.1),
7.Ticari örf ve âdet (TTK1 ve 2), Uyuşmazlıkların çözümlenmesinde ve iradelerin yo- rumlanmasında esas alınan, bölgeye veya ticaret dalına ait örf ve âdet kurallarıdır.
8.Genel hükümler (Bkz.TMK m.1).
Ticaret Şirketlerinin Ortak Özellikleri
1.Tamamının tüzel kişiliğe sahip olması,(Ortaklarından ayrı ehliyet, ayrı malvarlığı, ayrı ticaret unvanı, ayrı yerleşim yeri ve ayrı vatandaşlık gibi hakları bulunur)
2.Sınırlı sayı ilkesine bağlılık,( kurucularca, ancak kanunda sayılan ortaklık tiplerin- den biri seçilebilir veya ortaklık, TBK 620/2 uyarınca adi ortaklık niteliğinde olur.)
3.Hak ehliyetlerinin işletme konusu ile sınırlı olmaması,
4. Birleşme, bölünme ve tür değiştirme olanağı(6102 S TTK)
5.Kurulların elektronik ortamda yapılabilmesi olanağı (TTK 1527)
a.Sermaye şirketlerinde,şirket sözleşmesinde veya anasözleşmede düzenlenerek, yönetim kurulu ve müdürler kurulu tamamen elektronik ortamda yapılabilir veya bazı üyelerin katıldığı (fiziki) toplantıya, diğer üyeler elektronik ortamda katılabilir (f.1).
b.Kollektif, komandit, paylı komandit ve limited şirketlerde, şirket sözleşmesinde veya anasözleşmede düzenlenmek şartıyla, elektronik genel kurul veya ortaklar kuruluna katılım, fiziki katılımın bütün hukuki sonuçlarını doğurur (f.2).
c.İlk iki fıkrada öngörülen hâllerde elektronik ortamda oy kullanma için, şirketin bu amaca tahsis edilmiş bir internet sitesinin bulunması, ortağın bu yolda talepte bulun- ması, teknik altyapının katılıma elverişliliğinin bir teknik raporla kanıtlanması ve oy kullananların kimliklerinin saklanması şarttır (f.3).
d.Anonim şirketlerde genel kurullara elektronik katılım fiziki katılımın tüm hukuki sonuçlarını doğurur. Bu hükmün uygulanma esasları yönetmelik ile düzenlenir; yö- netmeliğin yürürlüğe girmesiyle birlikte, elektronik ortamda katılım ve oy kullanma, pay senetleri borsaya kote şirketlerde zorunlu hâle gelir; diğer anonim şirketlerdeyse ihtiyaridir (f.5). Anonim şirketlerde elektronik genel kurul yönetmeliği 28.08.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
e.Birinci ilâ dördüncü fıkralar kapsamında bazı hususlar için de Bakanlığın tebliğ ile düzenleme yapması öngörülmüş (f.6); bu ikincil düzenlemeler de 29.08. 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Limited Ortaklık uygulamada çok yaygın ve önemli şirket türü olup, kısmen anonim, kısmen adi ve kollektif ortaklıklara benzeyen sermaye şirketleridir.
* Bir veya daha çok gerçek ve/veya tüzel kişi (50 kişiyi aşmamak kaydıyla) tarafından kurulan, kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konu için faaliyet gösterebilen (sigortacılık ve bankacılık yapamazlar), esas sermayesi belirli ve sermaye paylarının toplamından oluşan bir sermaye şirketidir. Esas sermaye paylarının 25000 TL ve katları şeklinde olması gerekmektedir.
Anonim Şirket ile Benzerlikleri
1.Ortaklar şirket borçlarından sorumlu olmayıp sadece taahhüt ettikleri esas ser- maye paylarını ödemekle yükümlüdürler (TTK 573,603- 607, istisna AATUHK 35).
2.Asgari sermaye miktarı (en az 10bin TL), kanunda belirtilmiştir (TTK 580).
3.Ortakların oy hakkı, kişi ortaklıklarından farklı olarak, esas sermaye paylarının iti- barî değerine göre hesaplanır (TTK 618/1). Şirket sözleşmesinde daha yüksek bir tutar öngörülmemişse her 25 TL bir oy hakkı verir (TTK 618). Genel kurul kararlarının alınmasında kural olarak çoğunluk ilkesi geçerlidir (TTK 620
* Farkları: Anonim şirketlerle ilgili TTK 339 sadece anasözleşmeye yazılabilecek zo- runlu kayıtlardan bahseder; limited şirket sözleşmesinin içeriği, zorunlu kayıtlar (TTK 576) ve şirket sözleşmesinde öngörülmeleri şartıyla bağlayıcı olan kayıtlar (TTK 577) olarak ikiye ayrılmıştır.Limited şirketlerin hareket alanı anonim şirketlere göre daha geniş olmaktadır.
Kişi (Şahıs) Ortaklıkları ile Benzerlikleri
1.Esas sermaye payının devri eTK m.520’ye göre kolaylaştırılmış olsa da, yine de payın devrinin anonim şirkete göre daha zor olması (TTK m.595),
2.TTK m.613 ile tüm ortaklar için bağlılık yükümü getirilmesi,
3.Sermaye artırımı için temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun aranması (TTK m.621),
4.Şirketten çıkma ve çıkarılmaya olanak tanınmış olması (TTK m.638,640) kişi ortaklıklarına benzer.
Tanımı ve Unsurları: Limited şirket, bir veya daha çok gerçek ve/veya tüzel kişi ta- rafından kurulan, kanunen yasak olmayan ekonomik amaç ve konu için faaliyet gös- terebilen,şirket borçlarından dolayı ortaklığın malvarlığıyla ortaklarınsa sadece taah- hüt ettikleri esas sermaye payları ile sınırlı olarak ve yalnızca ortaklığa karşı (şirket sözleşmesinde öngörülmesi durumunda ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini ye- rine getirmekle) sorumlu bulunduğu, esas sermayesi belirli ve sermaye paylarının toplamından oluşan bir sermaye şirketidir.
Ortaklığın Kuruluşu üç aşamadan oluşur. Bunlar;
• Sözleşmenin hazırlanması, imzalanması ve noter onayı
• Kurucular beyanının imzalanması
• Tescil ve ilan
Ortaklığın Organları ve İşleyişi Limited ortaklıklarda kanunen zorunlu olarak genel kurul (TTK 616 vd.) ve müdürlük (TTK 623) organları bulunmakla birlikte zorunlu olmasa da denetçi bulunabilir
* TTK 616’da genel kurulun devredilemez yetkilerinin, TTK 625’deyse müdürlerin devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkilerinin belirtilmesiyle işlevler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir.
1.Genel Kurul Genel kurul olağan ve olağandışı olarak toplanabilir. Kurul gündemi toplantıyı talep eden taraflar tarafından belirlenir. Kurul toplantı yapmaksızın karar alabilir ancak alınan kararın üyelerin yazılı onayına sunulması gereklidir. Olağan kararlar için temsil edilen oyların salt çoğunluğu şartı aranır. Ayrıca bu durumlarda toplantı yeter sayısının aranmasına gerek yoktur.
* Önemli kararlarda ise temsil edilen oy sayısının en az 2/3ü ve oy hakkı olan serma- yenin salt çoğunluğu gereklidir.
* Şirket sözleşmesi,esas sermayeyi 2/3 temsil eden ortaklar kararıyla değiştirilebilir.
Oy Hakkı ve Hesaplanması: Limited şirkette ortakların oy hakkı esas sermaye pay- larının itibarî değerine göre hesaplanır (TTK 618/1).
Müdür/Müdürler (Yönetim ve Temsil Organı) Limited şirketlerde müdürler, gerçek veya tüzel kişi olarak sözleşme ile veyahut genel kurul kararıyla belirlenebilir.
* Müdürlerin yükümlülükleri aşağıdaki gibidir;
• Müdürlerin Özen ve Bağlılık Yükümlülüğü, Rekabet Yasağı
• Müdürlerin Eşit İşlem Yükümlülüğü
• Müdürlerin Bildirim Yükümlülüğü
• Müdürlerin Şirkete Karşı Borçlanma Yasağı (Şirketten borç almama yükümlülüğü)
• Müdürlerin Sorumluluğu
Denetim TTK397’nin 5/6. fıkraları dışında kalan, anonim şirketin denetçiye, deneti- me ve özel denetime ilişkin hükümleri limited şirkete de uygulanır. (TTK635)
Ortak Sıfatının Kazanılması aslen veya devren gerçekleşir:
1.Aslen Kazanma Kuruluş veya sermaye artırımlarında taahhütte bulunanlar, tescil ile ortak sıfatını kazanırlar (TTK 588,590). Birleşme veya tür değiştirme hâllerinde de ortak sıfatı aslen kazanılmış sayılır.
2.Devren Kazanma
a. Esas Sermaye Payının Sözleşme ile Devri Limited şirketlerde esas sermaye payı- nın devri TTK ile yapılan yeniliklerle birlikte kolaylaştırılmıştır. Sermaye payının dev- ri için aksi öngörülmemişse genel kurul onayı ile gereklidir.
b. Payın Kanun Uyarınca Geçişi Esas sermaye payının, miras, eşler arasındaki mal rejimine ilişkin hükümler veya icra yoluyla geçmesi hâllerinde, tüm haklar ve borçlar, genel kurulun onayına gerek olmaksızın, esas sermaye payını iktisap eden kişiye geçer (TTK 596/1).
Esas Sermaye Payının Geçişinin Tescil Edilmesi için, şirket müdürleri tarafından ticaret siciline başvurulur. Ticaret siciline tescil kurucu değil, açıklayıcı etkiye sahiptir.
Esas Sermaye Payının Gerçek Değerin Belirlenmesi taraflar arasında anlaşmaz- lığa neden olduğu durumlarda gerçek değer taraflardan birinin istemesi üzerine böl- gedeki asliye ticaret mahkemesince belirlenir. (TTK 597).
Pay Defteri Şirket tarafından ortakların sermaye payları, ortakların adları, adresleri gibi bilgilerin tutulduğu deftere pay defteri denir.
Ortak Sıfatının Kaybedilmesi, ortaklıktan çıkma, çıkmaya katılma veya ortaklıktan çıkarılma şeklinde olur.
Ortakların Hakları anonim ortaklıklardaki gibi, mali ve kişisel haklar olarak 2ye ayrılır
1. Mali Haklar • Kâr Payı Hakkı ve Yedek Akçelerle ilişkisi • Tasfiye Payı Hakkı
• Yeni Pay Alma Hakkı
2.Kişisel Haklar
• Genel Kurul Toplantılarına Katılma ve İlgili Haklar
• Ortaklık Yönetimine ve Temsiline Katılma
• Bilgi Alma ve İnceleme Hakkı
• Genel Kurul Kararların Butlanının Tespitini ve İptalini İsteme Hakkı
• Denetleme Hakkı
• Çıkma Hakkı
• Çıkmaya Katılma Hakkı
• Haklı Nedenle Feshi Talep Hakkı
Ortakların Yükümlülülükleri
• Ek Ödeme ve Yan Edim Yükümlülüğü
• Haksız Alınan Kâr Paylarını İade Yükümlülüğü
• Bağlılık Yükümlülüğü ve Rekabet Yasağı
• Ortakların Şirkete Karşı Borçlanma Yasağı
• Kamu Borçlarından Sorumluluk
Limited Ortaklığın Sona Ermesi
1.Nedenleri Limited şirketin şu nedenlerle sona erer (fesih ve İnfisah) (TTK m.636):
1.Sözleşmede yazılı sona erme nedeninin gerçekleşmesi ile (TTK m.636/1,a).
2.Genel kurul kararı ile (TTK m.636/1,b)
3.İflâsın açılması ile (TTK m.636/1,c).
4.Kanunda gösterilen nedenlerle (TTK m.636/1,d).
5.Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa şirketin feshine ilişkin verilecek karar ile (TTK m.636/2).
6.Bir ortağın talebi üzerine haklı nedenle ve mahkeme kararı ile (TTK 636/3).
7.Şirketin kurulmasında kanun hükümlerine aykırı hareket edilmek suretiyle, alacak- lıların, ortakların veya kamunun menfaatleri önemli şekilde tehlikeye düşürülmüş ve- ya ihlal edilmiş olursa, müdürün/müdürlerin, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının, ilgili a- lacaklının veya ortağın istemi üzerine, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince şirketin feshine karar verilir. Ancak, limited şirketin butlanına veya yokluğuna karar verilemez (TTK 644/1,b atfıyla m.353).
2.Sonuçları Sona erme iflâs ve mahkeme kararından başka sebepten ileri gelmişse tescil ve ilan edilir (TTK 637). Tasfiye memurlarının atanması ve azilleri ile tasfiyenin yapılması konularında anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır (TTK 643). Birleşme ve tür değiştirme tasfiyesiz infisaha yol açtığı için bu hâllerde tasfiye yapılmaz.
AATUHK: Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
AvK : Avukatlık Kanunu
BanK : Bankacılık Kanunu
BDK : Bağımsız Denetim Kuruluşu
BKKK : Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu
CD : Ceza Dairesi
ÇK : Çek Kanunu
E : Esas
eBK : Eski Borçlar Kanunu
eTK : Eski Ticaret Kanunu
FK : Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun
FKK : Finansal Kiralama Kanunu
FSEK : Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu
GTB : Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
GVK : Gelir Vergisi Kanunu
HAAO: Halka Açık Anonim Ortaklık
HD : Hukuk Dairesi
HGK : Hukuk Genel Kurulu
HMK : Hukuk Muhakemeleri Kanunu
İİK : İcra ve İşâs Kanunu
İMKB : İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (Borsa İstanbul)
K : Karar
karş. : Karşılaştırın
KHK : Kanun Hükmünde Kararname
KİT : Kamu İktisadi Teşebbüsü
KOBİ : Küçük ve Orta Büyüklükte İşletme
Koop K: Kooperatişer Kanunu
MarKHK: 556 Sayılı Markaların Korunmasına İlişkin KHK
NotK : Noterlik Kanunu
RG : Resmi Gazete
SPK : Sermaye Piyasası Kurulu
SerPK: Sermaye Piyasası Kanunu
STB : Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
T : Tarih
TBK : Türk Borçlar Kanunu
TD : Ticaret Dairesi
TİRK : Ticari İşletme Rehni Kanunu
TKHK : Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
TMK : Türk Medeni Kanunu
TMSK: Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu
TOBB: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
TPE : Türk Patent Enstitüsü
TSE : Türk Standartları Enstitüsü
TSY : Ticaret Sicili Yönetmeliği
TTSG : Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
TİCARET HUKUKU
ÜNİTE 1
TiCARi iŞLETME: TTK m.11/1 “ Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedefleyen faaliyetlerin, devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.”
Esnaf İşletmesi İçin Öngörülen Sınırı Aşan Düzeyde Gelir Sağlama Amaçlı Faaliyetlerde Bulunması Bu unsuru, gelir sağlama amacı ve gelirin düzeyi yönlerinden iki alt unsura ayırabiliriz:
1.Gelir Sağlama Amacının Varlığı İşletmenin sürekli olmasa da gelir sağlaması yeter Ancak, örneğin doğrudan hayır işletmeleri (fakir ailelere Ramazan ayında bedava yemek dağıtmak üzere kurulmuş aşevi gibi) ticari işletme değildir.
2. Gelir Düzeyine Göre Esnaf İşletmesi-Ticari İşletme Ayrımı Gelir sağlama amaçlı faaliyetlerin, esnaf işletmesi boyutlarından daha kapsamlı olması gerekir.Ticari işletmeyle esnaf işletmesinin tek farkı budur.
* Kanunda farkın açık olmamasından, yeni TTK 11/2. maddesinde, eTK’nın 1463. maddesine benzer bir hüküm bulunur ve Bakanlar Kuruluna, ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınırın, çıkarılacak kararnamede gösterilmesi yetkisi verilmiştir.
* Kararnamede yer alan ölçütler şunlardır:
Esnaf sayılabilmek için, Koordinasyon Kurulunca ilân edilen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olmak temel şarttır
Basit usulde vergiye tabi olmak veya gelir vergisinden muaf olmak yeterlidir.
İşletme hesabına göre defter tutanlardaysa ayrıca, VUK’daki limitlerin aşılmamış olması şartı da aranacaktır.
* Buna karşılık, belirlenen meslek kollarına dâhil olmayan her faaliyet, ticari işetme- nin varkığını göstermez. Örn, bilimsel ve kültürel nitelik gösteren mimarlık, mali mü- şavirlik, avukatlık, doktorluk, yazarlık gibi serbest meslek faaliyetlerinin, esnaf-tacir ayrımından bağımsız kol oluşturduğu, gelir amacı bulunmasına rağmen bu faaliyet- lerin ticari işletme ya da esnaf işletmesi oluşturmaz.Fakat birkaç doktorun hastane açması, bir ticari işletme çatısında yürütülmesi hâlinde ticari işletmeden söz edilir.
* VUK m.176 uyarınca birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutan- lar ile işletme hesabına göre defter tutanlardan yukarıda belirtilen kapsama girme- yenler tacir, bu kişilerin işletmeleri de ticari işletme sayılacaktır.
Devamlılık:İşletme çatısı altında yürütülen faaliyetlerin devamlı olması gerekir Bura- daki devamlılık, faaliyetlerin hiç ara verilmeden yıllarca devamı anlamına gelmez. Tesadüfen veya arızi olarak yapılan ticari faaliyet, ticari işletmenin varlığını göster- mez. Bazı faaliyetler mevsimlik olabilir.(yaz döneminde açılan plaj işletmesi)
Bağımsızlık: Örn şubeler bağımsız olmayıp merkeze bağlı oldukları için bağımsız birer ticari işletme sayılmazlar.Aynı şekilde, ticari temsilci, pazarlamacı ve işletmeyi sezgin (ayırtım gücüne sahip) küçük veya kısıtlı adına işleten yasal temsilci, bağım- sız bir işletme sahibi olmadığı için tacir değildir (TTK m.13). Buna karşılık, acente, bağımsız bir tacir yardımcısı olduğu için, onun işletmesi, diğer unsurların da mevcut olması şartıyla ticari işletme oluşturur.
TİCARİ İŞLETMENİN MAL VARLIĞI Malvarlığının aktif kısmında haklar (mülkiyet, rehin, intifa, alacak, Şkri ve sınai haklar vb.),Pasif kısmında ise borçlar bulunur.
* Ticari işletmenin malvarlığı, tacirin işletmeye ayırdığı (ticari faaliyetlere özgülediği) değerlerin toplamını ifade eder.
* İşletmenin malvarlığı unsurları, genellikle, maddi-maddi olmayan unsurlar şeklinde iki ana gruba ayrılarak incelenmektedir.
1. Maddi unsurlar,elle tutulan, göz ile görülen, yani somut varlığı olan (cismani) de- ğerleri ifade eder. Tesisat, işletme sermayesi, ham madde, üretilen/ stok mallar gibi
* Tesisat ise, işletmeye özgülenmiş taşınmaz mallar ve onların bütünleyici parçası (TMK m.684) ve eklentisi (TMK m.686) ile taşınır malları (makinalar, aletler, araçlar, arabalar gibi taşınır işletme tesisatını) kapsar.
2. Gayrimaddi unsurlar, özellikle ticaret unvanı, işletme adı, marka, patent, know- how, endüstriyel tasarım, Şkir ve sanat eserleri üzerindeki haklar gibi ekonomik de- ğeri olan, fakat cismani varlığı olmayan veya varlığı bir bütün olarak görülemeyen hakları ifade eder.
* Patent, yeni, tekniğin bilinen durumunu aşan ve sanayiye uygulanabilir nitelikte bir buluş yapanlara veya haleşerine, bu buluştan belirli bir süre (kural olarak 20 yıl) ile yalnızca kendilerinin yararlanmasını sağlamaktadır.
* Bu hakkı temsilen, sahibine, Türk Patent Enstitüsü tarafından bir belge verilmekte olup ayrıntılar 551 Sayılı KHK’de düzenlenmiştir. Aynı KHK’nın 154 vd. Maddeleri- ne göre, yeni ve sanayiye uygulanabilen buluşlar, faydalı model belgesi ile korunur
* Endüstriyel tasarım, bir ürünün tümü veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyuları ile algıla- nan çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu bütünü ifade eder. 554 Sayılı KHK, tasarımlar üzerindeki hakkın korunmasına ilişkin hususları düzenlemektedir.
* Know-how, patent niteliğinde olmasa dahi, işletme içerisinde organizasyon, yöne- tim, üretim ve dağıtım gibi konularda ulaşılan teknik ve ticari bilgi ve tecrübe birikimi anlamında kullanılır.
* Goodwill, müşteri hakkı veya peştemaliye şeklinde de anılmaktadır.
TİCARİ İŞLETMENİN MAL VARLIĞI Çeşitli kanun maddelerinde şubeye değinilmiş olmasına rağmen (TTK. m.40/3- 4, 48, 371/3, ayrıca BK. m. 549), TTK, şubenin tanımına ve unsurlarına yer vermemiştir.
* Bununla birlikte, TTK. hükümleri ve özellikle ticaret sicil uygulaması açısından esas alınabilecek bir şube tanımlaması, TSY. m.118/1’de yapılmıştır : “Bir ticari işletmeye bağlı olup ister merkezinin bulunduğu sicil çevresi içerisinde isterse başka bir sicil çevresi içerisinde olsun, bağımsız sermayesi veya muhasebesi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kendi başına sınai veya ticari faaliyetin yürütüldüğü yerler ve satış mağazaları şubedir”.
1.İç İlişkide Bağımlılık: Şubenin, idari açıdan merkeze bağlı olması gerekir. Merkez ve şube, aynı gerçek veya tüzel kişiye aittir.Şube yöneticileri merkezce atanır;yetki- leri ve sınırları ile işletme politikaları merkezce saptanır; yönetimin genel ilkelerini merkez belirler; şubenin kâr ve zararı işletmeye aittir; şubenin işlemlerinden doğan hak ve borçların sahibi de işletmedir.
2.Dış İlişkilerde Bağımsızlık: Şube, merkezin yaptığı işler türünden işleri kendi müş- terileri ile bağımsız şekilde yapabilir. Fakat merkezin yaptığı türden işleri yapmayan ya da çok sınırlı bir kısmını yapan birimler şube oluşturmaz. Örneğin bir lokantanın, dışarıya satış yapmayan,yalnızca yemekleri hazırlayan birimi;bir turistik otel işlet- mesinin rezervasyon bürosu, bir bankaya ait olup da yalnızca telefon faturalarını tahsil etmek üzere oluşturulan servisi gibi.
* Fakat şubenin, merkezin yaptığı tüm işlemleri yapması da beklenemez; işletme türü ve niteliği açısından asli sayılabilecek işlerin tamamını veya büyük çoğunluğu- nu yapması yeterlidir.
3.Yer ve Yönetim Ayrılığı: Şube, işletmenin gelişen ve yaygınlaşan işlerinin değişik yerlerde ve oradan yürütülmesi için oluşturulduğundan, yer ve yönetim bakımından merkezden ayrıdır. Kendi başında ayrı bir yönetimi vardır.
BİR YERİN ŞUBE SAYILMASININ SONUÇLARI
1. Ticaret Siciline Tescil Yeri Açısından: TTK m.40/3 uyarınca, merkezi Türkiye’ de olan şubeler bulundukları yer siciline tescil edilir. Merkezleri Türkiye dışında olan ticari işletmelerin şubeleri de kendi ülke kanunlarının unvana dair hükümleri saklı kalmak üzere, yerli ticari işletmeler gibi tescil olunur.(TTK m.40/4). 5174 TOBB ile Odalar ve Borsalar Kanunu m.9’a göre de sicile kayıtlı tacir ve sanayiciyle bunlara ait şube ve fabrikalar odalara kaydolmak zorundadır
2. Ticaret Unvanı Açısından TTK m.48/1’e göre, her şube, şube olduğunu da belir- terek merkezin unvanını kullanmalıdır; bu unvana, şube ile ilgili ekler yapılabilir. Merkezi yurt dışındaki işletmelerin Türkiye’deki şubelerinin unvanlarındaysa, mer- kezin olduğu yer ile şube yerinin ve şube olduğunun gösterilmesi zorunludur.
3. Temsil Yetkisinin Sınırlandırılması Açısından TBK m.549’a göre, ticari temsilcinin yetkisi, şube ile sınırlanabilir. AŞ ve kooperatif temsilcileri (TTK m.371/3, KoopK. m. 59/2) ile ltd şti müdürlerine (TTK m.629/1, m.371/3) temsil yetkileri yönünden de şu- be sınırlaması yapılabilir.Ayrıca, merkezi yurt dışındaki işletmelerin Türkiye şubele- rinin başına, yerleşim yeri Türkiye’de bulunan tam yetkili bir ticari temsilci atanır (TTK m.40/4 ).
4. İşletmenin Devrinde Kapsam Açısından TTK m.11/3 ve TBK m. 202 uyarınca yapılacak işletme devirlerinde, devrin kapsamına şubeler de dâhildir.
5. Yetkili Mahkeme ve İcra Dairesi Açısından Bir şubenin işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda, şubenin olduğu yerde de dava açılabilir ve takip yapılabilir(HMK m.14/1, İİK m.50). Fakat iflâs davası, merkezin olduğu yerde açılır (İİK m.154).
TİCARİ İŞLETMEYLE İLGİLİ ÖNEMLİ BAZI HUKUKİ İŞLEMLER
Ticari İşletmenin Devri ve Birleşmesi TBK m.202’de, bir malvarlığı veya işletmenin aktif ve pasifleri ile birlikte devredilmesi, TBK m. 203’de ise bir işletmenin diğer bir işletme ile birleşmesi ve şekil değiştirmesi düzenlenmiştir.
* TTK’da düzenlenen ticaret şirketlerinin birleşmelerinde yalnızca malvarlıkları değil, işletme sahipleri de bundan etkilenir, birleşen şirketler tek çatı (ya içlerinden birisinin veya yeni kurulan bir ortaklığın çatısı) altında toplanır (TTK m.136 vd.).
* Şirket birleşmeleri konusunda TTK’da külli halefiyet ilkesi yürürlükte olduğundan, birleşmenin kesinleşmesiyle, birleşen şirketlerin tüm hak ve borçları, çatısı altında birleşilen şirkete geçer (TTK m.136/4, m.153).
* Buna karşılık TBK m.202-203, pasiflerin devralana geçişini ve borçlardan sorum- luluğu özel olarak düzenler. Çünkü borcun nakli konusunda normalde uygulanan TBK m.195-197, naklin alacaklıya karşı hüküm ifade edebilmesini, onun rızasına bağlamıştır.Ancak bunun zorluğundan ötürü 2 yıl devrelan ve devredenin mütesel- silen sorumluluğunda rıza almama hükme bağlanmıştır.
* TBK m.202 ve TTK m.11 uyarınca devrin koşulları şunlardır:
1-Ticari işletmenin bir bütün olarak (aktif ve pasifiyle birlikte) devir edilmesi gerekir.
* Ancak, münferit bazı unsurlar devir kapsamı dışında tutulsa bile TBK m.202 uygu- lanır; yeter ki devredilen unsurlar ile işletmenin faaliyetlerine devam edebil-mesi mümkün olabilsin.
2 -Devrin şekli açısından, genel hükümler (medeni hukuk ilkeleri) çerçevesinde taahhüt ve tasarruf aşamalarını ayrı ayrı ele almak gerekirken 6762 Sayılı eTK’dan farklı olarak, TTK m.11/3’te, ticari işletmenin, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmadan bir bütün hâlinde devredile- bileceği, devir sözleşmesinin (ve işletmeyi bir bütün olarak konu alan diğer sözleş- melerin) yazılı yapılacağı ve ticaret siciline tescil ve ilân edileceği düzenlenmiştir.
3-Rekabetin Korunması Hakkında Kanun m. 7/2 ve ilgili mevzuat (Rekabet Kuru- lundan İzin Alınmasını Gerektiren Birleşme ve Devralmalara İlişkin Tebliğ) hüküm- leri uyarınca, bir işletmenin devri veya başka bir işletme ile birleşmesi için izin alın- ması gereken hâllerde,Rekabet Kuruluna başvurularak izin alınması da zorunludur.
Devir Almanın Başlıca Sonuçları Şunlardır Devralan, işletmeyi aktif ve pasifleriy- le birlikte devraldığını alacaklılara duyurduğu andan itibaren işletmenin borçların- dan sorumludur. Duyurunun şekli konusunda TBK m. 202/1, “alacaklılara bildirim veya ticari işletmeler için Ticaret Sicil Gazetesinde, diğer işletmeler için Türkiye ge- nelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilân” öngörmüştür. .
* Devrin bildirimi veya ilânı, devir sözleşmesinin geçerliliği için değil, borçların devrinin dış ilişkide hüküm doğurması için şarttır (TBK m.202/4).
Ticari İşletme Rehni TMK m.939/1’deki kurala göre, taşınır rehninin kurulabilmesi için, rehin konusu taşınır malın zilyetliğinin alacaklıya devredilmesi şarttır (=Teslim Şartlı Rehin Kuralı); aksi takdirde rehin hakkı doğmaz (TMK m.939/3).
* Ama TMK m.939/1’de “ayrık durumlar dışında” diyerek alacaklıya zilyetlik devredil- meksizin, bir sicile kayıt yolu ile taşınır rehni kurulabilmesini sağlayan istisnalara değinmiştir. Bunlar arasında, hayvan rehni (TMK m.940/1), motorlu taşıt araçlarının rehni ve konumuzu oluşturan ticari işletme rehni (1971 kabul tarihli TİRK) de yer alır.
Rehnin Tarafları Rehin alan tarafı kanun üç grup halinde saymıştır:
1. Tüzel kişiliğe sahip ve sermaye şirketi olarak kurulmuş kredi kurumları,(bankalar).
2. Kredili satış yapan gerçek ve tüzel kişiliğe sahip müesseselerdir; fakat bu kurum- ların rehin hakkı, taşınır işletme tesisatına dâhil olup kredili şekilde satışını yaptıkları mal ile sınırlanmıştır (TİRK m.2/1, 3/b).
3. Kooperatiflerdir.
Rehnin Kapsamı TİRK m.3’e göre ticari işletme rehninin kapsadığı unsurlar:
1.Ticaret unvanı, işletme adı,
2.Rehnin tescili sırasında mevcut ve işletme faaliyetine özgülenmiş olan makine, araç, alet ve motorlu nakil araçları (menkul işletme tesisatı),
3.Marka, patent, lisans gibi sınai haklar.
* İlk iki bentte sayılan hususlar mutlaka rehin kapsamındadır.Üçüncü bentte sayılan haklar istendiği takdirde rehin kapsamı dışında tutulabilir. Ayrıca, 4952 Sayılı Kanun (RG 29.07.2003, S. 25183) ile TİRK’ya eklenen Ek m.2 hükmü ile, sanayi işletmele- rinde, 3 üncü maddenin b ve c bentlerindeki unsurlardan bir veya daha fazlasının re- hin konusu yapılabileceği, rehne konu kredilerle satın alınan makine, ekipman, araç, alet ve cihazların rehnedilebileceği, rehinli malların, alacaklının belirleyeceği muhte- mel rizikolara karşı sigorta ettirileceği ve sigorta masraf- larının hangi tarafa ait ola- cağının rehin sözleşmesinde belirtileceği düzenlenmiştir.
* Buna karşılık, nakit para, döner malvarlığı (hammaddeler, üretilmiş mallar, alacak- lar), taşınmazlar, gemi siciline kayıtlı gemiler (TİRK m.3/son), kiracılık hakkı ve müş- teri çevresi üzerindeki hak kapsam dışıdır.
Rehnin Kurulması ve Sonuçları Öncelikle, işletmenin kayıtlı olduğu Ticaret veya Esnaf ve Sanatkâr Sicili bölgesinde yetkili noterce rehin sözleşmesi düzenlenir. Sözleşmede, rehne dâhil unsurların tam listesi, ayırdedici özellikleri ile birlikte yer alır (TİRK m.4).
* Daha sonra, borçlu veya alacaklının talebi üzerine Ticaret veya Esnaf ve Sanatkâr Siciline kayıt gerekir (TİRK m.5). Kayıt, sözleşmeden itibaren 10 gün içinde yaptırılır
* Ticari işletme rehninin başlıca sonuçları şunlardır:
1. Lex Commissoria Yasağı Rehin hukukunun genel ilkesi uyarınca, tarafların, bor- cun zamanında ödenmemesi halinde rehin konusu malların mülkiyetinin doğrudan doğruya alacaklıya geçmesi konusunda anlaşmaları geçersizdir (TİRK m.14). Bu yasak suistimalleri önlemek için öngörülmüştür.
2.Bir Ticari İşletme Üzerinde Birden Fazla Rehin Kurulabilmesi Eski tarihli olan rehnin önceliği vardır; rehin paraya çevrildikten sonra ele geçen paradan, önceki rehnin temin ettiği kısım ödendikten sonra geriye artan kısım sonraki tarihli rehnin alacaklısına düşer.
3.Rehin Kurulduktan Sonra İşletme Sahibinin Yetkileri İşletme sahibi, işletmesinin faaliyetlerine devam edebilmesi için her türlü işlemi yapabilir (TİRK m.10/1). Ama işletmeyi veya rehne dâhil bazı unsurları devretmek, bir aynî hakla sınırlamak, baş- ka bir yere taşımak veya başkaları ile değiştirmek için alacaklının rızasını almak zorundadır (TİRK m.10/2, m.12). Ayrıca, işletmesinin değerini koruması için gerekli önlemleri almalıdır, aksi takdir- de teminattaki eksilme oranında alacaklıya bir bedel ödemesine karar verilir (TİRK m.11).
4.Borcun Ödenmemesinin Sonucu İşletme sahibi borcunu zamanında ödemediği takdirde alacaklı, rehin konusu mallara ilişkin olarak İİK uyarınca, taşınır rehninin paraya çevrilmesi hükümlerine göre talepte bulunur (TİRK m.14,17).
5.Rehin Hakkının Ayni Etkisi İşletme devredilse dahi, rehin hakkı ayni nitelikte olduğundan, rehinli alacaklı, hakkını herkese karşı ileri sürülebilir (TİRK m.9/2).
6.İyiniyetli İktisapların Durumu Rehinden haberi olmaksızın sicil bölgesi dışında rehinli malları iktisap etmiş (edinmiş) olanların iyi niyeti korunur (TİRK m.9/2).
7.Medeni Kanun Hükümlerine Yollama TİRK’da özel hüküm olmayan hususlarda, uygun düşmek koşuluyla, TMK’nın taşınmaz rehnine ilişkin hükümleri uygulanır (TİRK m.20).
TACİR SIFATI VE TACİR OLMANIN SONUÇLARI
1. Tacir Sıfatının Kazanılması Gerçek kişiler, tüzel kişiler, donatma iştiraki ve hâkim teşebbüs şeklinde dörtlü bir ayırım yapılır
A.Gerçek Kişilerde Tacir Sıfatının Kazanılması Bir gerçek kişinin tacir sıfatını kazanabilmesi için üç koşul gerekir: Ticari işletmenin varlığı, bu işletmenin faaliyet göstermesi, işletilmesi ve nihayet “kısmen de olsa kendi adına” işletilmesi.
* Bir Ticari İşletmenin Mevcut Olması Tacir sıfatının kazanılması açısından işletme- nin sicile kaydı zorunlu (kurucu) nitelik taşımadığı gibi, ticaret sicilinde kaydı bulun- mamak da tacir olmamanın kesin kanıtı değildir.
* TTK m.12/3, işletmenin var olması gereğine bir istisna getirmiştir: Ortada ticari iş- letme bulunmamasına rağmen varmış görüntüsü yaratan kişi de iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur. Tacir gibi sorumlu olan kişi, tacir olmaya bağlı haklardan yararlanamaz fakat tacir sıfatının getirdiği yükümlülüklere katlanır.
* İşletmenin Çalıştırılması TTK m.12/2, faaliyete geçmiş olma kuralına istisna getir- miştir. Buna göre, bir ticari işletme açan kişi, fiilen işletmeye başlamasa da bazı hâllerde tacir sayılır.
* İşletmeyi açtığını sirküler, gazete, radyo, tv ve diğer ilân araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilân etmiş kişi tacir sayılır.
* İşletmenin Kendi Adına Çalıştırılması Önceki Kanun’un (eTK) gerekçesinden anlaşıldığına göre bu ibare, tüzel kişiliği bulunmaması nedeniyle adi şirket ortaklarına yönelik olarak öngörülmüştür.
* Tacir sıfatı yönünden özellik gösteren kişilerin durumları:
1. Ticaret Yapması Yasak veya İzne/Ruhsata Bağlı Olanlar
* Devlet memuru, öğretim üyesi, yargıç, noter ve avukat gibi ticaret yapmaları, bağlı oldukları özel mevzuat gereği yasaktır:
* Eğer kişi yasak olduğu hâlde ticaretle uğraşırsa yine de tacir sayılır (TTK m.14/1). Fakat bu kişi hakkında, ilgili mevzuatın öngördüğü -disiplin cezası gibi- yaptırımlar saklıdır (TTK m.14/2). Örneğin, devlet memuru için, 657 Sayılı Kanun’un 125. mad desindeki yaptırım uygulanır. Yar- gıtay, taşınmazların satılmasına aracılık eden bir memurun, tellallık ücreti talep hakkı bulunduğuna karar vermiştir.
* Bazı ticari faaliyetlerin icrası ise, belirli makamların iznine veya ruhsat alınmasına bağlıdır.(Eczaneler, özel dersaneler, ödünç para verme işleriyle uğraşmak için ku- rulan işletmeler, yabancıların izinle yapabilecekleri işler)
2. Yasal Temsilcisi Olan Küçük ve Kısıtlılar TTK m. 13’e göre, sahip oldukları ticari işletmeyi yasal temsilci (veli veya vasiler) aracılığıyla işleten küçük ve kısıtlılar da tacir sayılır fakat cezai sorumluluk yasal temsilcidedir. Bu nedenle, örneğin hileli işâs halinde cezai yaptırım (İİK m.311), yasal temsilciye uygulanır.
3. Tüzel Kişilerde Tacir Sıfatının Kazanılması TTK m.16 tüzel kişiler başlığı al- tında, ticaret şirketleri, vakışar, dernekler ve kamu tüzel kişilerince özel hukuk hü- kümlerine göre yönetilmek ve ticari şekilde işletilmek üzere kurulan teşekkül ve kurumlar (KİT’ler gibi) şeklinde dörtlü bir bir ayrım yapmıştır.
* Bunlara ayrı ayrı değinmek gerekir:
a.Ticaret Şirketleri:TTK m.124/1,tic şirketleri, kollektif, komandit (adi komandit ve sermaye paylara bölünmüş komandit), anonim, limited şirket ve kooperatifleridir
b.Dernekler Dernekler, şirketler gibi şahıs birliğidir. Fakat dernekler manevi amaçlı, şirketler maddi (ekonomik, kazanç) amaçlı olmaları nedeniyle aralarında fark vardır. Dernekler manevi amaçlı olmalarına rağmen ticari işletme işletebilirler.
* Derneklerin tacir sıfatını kazanabilmeleri için, amaçlarına varmak için ticari işletme işletmeleri ayrıca, kamu yararına dernek olmamaları gerekir. Bu iki şartın varlığı ha- linde dernekler tacir sıfatı kazanır. Örneğin, lokanta işleten fakirlere yardım derneği, motel işleten avcılar derneği tacir sıfatını kazanır. Ama, Afyonkarahisar Maden Suyu İşletmesini çalıştıran Kızılay,kamu yararına dernek olduğundan tacir değildir
c.Vakıflar Vakıfların tacir sıfatı kazanma şartı konusunda eTK’da düzenleme yoktu
TTK m.16 Tacir sıfatını kazanabilmek için vakışarın amaçlarına varmak için ticari işletme işletmeleri ve ayrıca gelirlerinin yarıdan fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcamamaları gerekir.
d.Kamu Tüzel Kişilerine Ait Kurum ve Kuruluşlar TTK m.16’ya göre, kendi ku- ruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekil- de işletilmek üzere devlet, il özel idaresi, belediye ve köyle diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.( Bu kapsamda KİT’ ler, OYAK, TÜBİTAK, Üniversitelerin Basımevleri, Belediye Halk Ekmek Fabrikaları, Tanzim Satış Mağazaları) örnek verilebilir.
4. Donatma İştirakinin Tacir Sıfatı Birden çok kişinin paylı (müşterek) mülkiyet şeklinde sahip oldukları bir gemiyi, bir sözleşme gereğince, hepsinin adı ve hesabı- na, deniz ticaretinde kullanmak ve menfaat sağlamak amacıyla oluşturdukları birliğe donatma iştiraki denir (TTK m.1064/1). Donatma iştirakinin tüzel kişiliği yoktur ancak, TTK m.17 donatma iştirakini, doğrudan “tacirlere ilişkin hükümlere tabi” tutmuştur.
5 Hâkim (Ana) Teşebbüsün Tacir Sıfatı TTK. m.195, f.1-3, bir ticaret şirketinin diğer bir ticaret şirketi ile ilişkisi konusunda bir takım hâkimiyet ölçütleri getirerek, şirketler topluluğu düzenlemiş ve hâkim (ana) şirkete doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan (yavru) şirketlerin, ana şirket ile birlikte şirketler topluluğu oluştura- cağı, m.195/4’te hükme bağlanmıştır.
* Fakat, şirketler topluluğunun hâkiminin, merkezi yurt içinde veya yurt dışında bulunan bir teşebbüs olması halinde de, şirketler topluluğuna dair hükümler uygulanacak ve hâkim teşebbüs tacir sayılacaktır (TTK. m.195/5).
* TTK’da şirketler topluluğunu oluşturacak şirketler için asgari sayı öngörülmemiş iken, TSY. m.105/1, bir şirketler topluluğunun, bir ticaret şirketi ile buna doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan en az iki ticaret şirketinden oluşacağını düzenle- miş; “ticaret şirketi olmayan bir teşebbüse, doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulu- nan ticaret şirketleri sayısının ikiyi aştığı durumlarda da Kanunun 195 inci maddesi- nin 5. fıkrası anlamında şirketler topluluğu meydana gelir ve teşebbüs, topluluğun hâkimi olur” hükmüne yer vermiştir.
TACİR OLMANIN SONUÇLARI
1. İşâsa Tabi Olma (İİK m.43), ticaret siciline kaydolma (TTK m. 40/1),ticaret ve gerekirse sanayi odalarına kaydolma (5174 Sayılı Kanun), ticaret unvanı seçme ve kullanma zorunluluğu (TTK m.18, m.39 vd.), ticari iş karinesine tabi olma (TTK m. 19/1), ticari örf ve adetlere tabi olma (TTK m.2/3),ticari defterler tutma (TTK m.18/1 ile m.64 vd.) sayılabilir.
2. Basiretli Bir İş Adamı Gibi Davranma Burada, tacirin kendi işlerinde gösterdiği özen (sübjektif ölçüt) değil, objektif ölçüt uygulanmakta olup, aynı koşullar altında bulunan normal bir tacir nasıl davranacak idiyse, o davranış ölçüt alınmaktadır.
* Nakliyatçı tacir, eşyanın sağlam şekilde taşınması için gereken özeni göstermez- se örn, çadır veya branda temin etmeksizin yola çıkar, kış aylarında taşıdığı ev eş- yasının üstünü çadırla kapatmaz ve eşya zarar görür ise basiretli davranmış olmaz.
* Kaymakamın ricası üzerine köy tüzel kişiliğine ait banka hesabındaki paradan, hesap üzerinde tasarruf yetkisi olmayan birisine ödeme yapan bankanın davranışı da basiretli değildir (TD. T. 21.2.1969, E. 3630, K. 888).
3. Ücret ve Faiz İsteme Hakkı (TTK m. 20) tacir, yaptığı iş ve gördüğü hizmetler için ücret, yaptığı masraflar için avans ve faiz isteyebilir. Hükmün mantığı, ticaret haya- tında her şeyin bir bedeli olup ve hiçbir şeyin kural olarak karşılıksız yapılmamasıdır.
4. Ücret ve Cezai Şartın Azaltılmasını İsteyememe TBKm.121/2, m.182/3 ve m.525), borçlu, sözleşmede kararlaştırılan bir ücret veya cezai şartın indirimini talep edebilir.
* TTK m.22 ise bu hakkı tacirden esirgemiştir. Çünkü tacir basiretli olmak zorunda- dır ve onun için özel bir koruma gereksizdir. Fakat Yargıtay buna istisna tanımış ve kararlaştırılan ücret ve cezai şartın ekonomik açıdan tacirin mahvolmasına yol aça- cak nitelik taşıması durumunda TBK m.26-27 (eTBK m.19-20) gereğince ahlak ve adaba aykırılık çerçevesinde davranılması gerektiğine karar vermiştir.
5. Fatura Düzenleme TTK m.21/1’ e göre, ticari işletmesi gereği mal satan, üreten veya karşı tarafın işini gören veya menfaat sağlayan tacir, talep üzerine (karş.VUK m.232) fatura düzenleyip vermek ve bedel ödenmiş ise bunu faturada belirtmelidir
6. Fatura ve Teyit Mektubuna İtiraz Etme (TTK m.21/2), faturayı “alan”, aldığı tarih- ten itibaren 8 gün içerisinde bir itirazda bulunmaz ise, fatura içeriğini kabul etmiştir
* TTK m.21/3, teyit mektubu alan kişi, 8 gün içinde bir itirazda bulunmazsa, yazının, daha önce yapılan görüşmeye veya sözleşmeye uygun olduğunu kabul etmiş sayılmaktadır. Teyit mektubu, sözleşmenin kuruluş aşamasına ilişkin bir belgedir.
* Sözlü, telefonla veya telgrafla yapılan bir sözleşme veya yöneltilen beyanın içe- riğini doğrulamak üzere karşı tarafa gönderilen yazılı belgeye teyit mektubu denir.
HER İKİ TARAFIN TACİR OLMASINA BAĞLI ÖZEL HÜKÜMLER
1. Bir Takım İhbar ve İhtarlar İçin Şekle Uyma Gereği (TTK m.18/3), tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmek, sözleşmeden dönmek veya sözleşmeyi feshetmek amacıyla yapılacak ihbar veya ihtarların 4 yoldan birisi ile yapılmaları gerekir:
* Noter kanalı ile taahhütlü mektup ile telgrafla ya da güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile.
2. Hapis Hakkını Kullanmada Kolaylıktan Yararlanma TMK m.950 hapis hakkını düzenlemiş, belirli koşulların varlığı hâlinde alacaklıya, borçlunun bazı mallarını borç ödeninceye kadar elde tutma hakkı tanınmıştır.
* Bu hakkın kullanılabilmesi üç koşulun gerçekleşmesine bağlıdır: Alacaklı, borçlu- ya ait taşınır bir eşya ya da kıymetli evraka borçlunun rızası ile zilyet olmalıdır; ala- caklının alacağı muaccel olmalıdır; nihayet, alacak ile zilyetlik konusu ilişki arasında tabii bir bağlantı bulunmalıdır. Basit bir örnek vermek gerekirse, otogardaki emanet eşya deposuna bıraktığınız valizinizi alabilmek için depo ücretini ödemeniz gerekir. Aksi takdirde emanetçi, valizinizi vermekten kaçınma (hapis) hakkını kullanabilir.
* Alacak ile zilyetliğin farklı nedenlerden, farklı sözleşmelerden doğması hâlinde bile tacir hapis hakkına sahiptir. Örneğin tacir A, eşyasını taşıdığı tacir B’ye karşı muaccel olan taşıma ücreti alacağı için, daha önceden saklama sözleşmesine dayanarak B’nin getirmiş olduğu kendi deposundaki mallar üzerinde dahi hapis hakkını kullana- bilir. Görüldüğü üzere burada, alacak taşıma sözleşmesinden, zilyetlik ise saklama sözleşmesinden doğmaktadır.
3. Ticari Satış ve Mal Değişimi Sözleşmelerinde Özel Hükümlere Tabi Olma TTK’da, ticari satış ve mal değişimi (trampa) sözleşmeleri için öngörülen özel düzenle- meler şunlardır.
A.Kısım Kısım Yerine Getirilecek Sözleşmelerde Alıcının Hakları (örneğin, bir pastaneye belirli bir süre için belirli miktarda süt teslimini veya 500 ton buğdayın kamyonlarla birkaç partide sevkini öngören satış sözleşmeleri).
* Alıcının yapılan kısmi ifayı bir ihtirazi kayıt ileri sürmeden kabul ettiği hâllerde, alıcı, sözleşmenin yerine getirilmemesi yüzünden sahip olduğu hakları sadece teslim edilmemiş olan kısım hakkında kullanabilir.Ancak, o kısmın ifa edilmemesi, sözleş- meden beklenen yararın elde edilmesi veya amaca varılması imkânını ortadan kal- dırıyor veya zayıflatıyorsa ya da durum veya şartlardan, kalan kısmın tam veya ge- reğince yerine getirilemeyeceği anlaşılabiliyorsa alıcı sözleşmeyi feshedebilir.
B.Alıcının Alacaklı Sıfatıyla Temerrüdü Halinde Satıcının Malın Satışını
İsteme Hakkı Alıcının bedeli ödeme borcunda temerrüde (Borçlunun borcunu ödemekte veya alacaklının alacağını almakta gecikmesi) düşmesi hâlinde sa- tıcı, TBK m.235 ve m.236’daki hükümlerinden yararlanabilir.
* Fakat alıcı satılanı teslim alma borcunda temerrüde düşerse, satıcı, malı hasar ve masrafı alıcıya ait olmak üzere tevdi ederek borcundan kurtulabilir (TBK m.107).
* Ancak satılan malın niteliğinin tevdi edilmeye uygun olmaması, bozulma tehlike- sinin olması veya tevdi etmenin çok masraf gerektirmesi hâllerinde satıcı, malı, hakimin izniyle satarak, bedelini tevdi edebilir (TBK m.108).
C.Malın Ayıplı Olması Hâlinde Alıcının Yükümlülükleri Ayıp kavramı, satış veya trampa konusu malda bulunması gereken veya vaadedilen niteliklerin hukuki- teknik anlamda bulunmamasıdır. (Satılan arabanın motorunda arıza olması, pirinçlerin böcekli olması, gıda maddelerinin küşenmiş, reçelin şekerlenmiş olması)
* TBK m.227 ayıp hâlinde alıcıya dört seçimlik hak tanımıştır:
Alıcının, satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirip sözleşmeden dönme hakkı;
Satılanı alıkoyup, ayıp oranında bedelde indirim yapılmasını isteme hakkı;
Çok masraf gerektirmediği takdirde, tüm masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme hakkı;
İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini talep hakkı.
* TBK’da, adi satışlarda alıcının inceleme ve ihbar yükümlülükleri için açık ve belli bir süre belirtilmemiştir. TBK’nın bu hükmü, ticari hayatın gereklerine uymamaktadır,
* TTK m.23/1, c, malın ayıplı olduğu teslim sırasında belli ise, alıcı ayıbı 2 gün içinde satıcıya bildirmelidir. Açıkça belli olmayan ayıplarda alıcı, 8 gün içinde malı muaye- ne edip ayıbı aynı sürede satıcıya bildirmelidir. Malın kulanılması sonucu ortaya çıkan ayıplardaysa TBK m.223/2 geçerli olup hemen satıcıya ihbar gerekir.
* TTK ayıp dolayısıyla kullanılacak haklar için 6 aylık zamanaşımı süresi getiren eTK gibi bir süre öngörmemiştir. Bu yüzden, satılanın alıcıya devrinden itibaren 2 yıl za- manaşımı süresi koyan TBK m.231/1, ticari satışlarda da geçerli hâle gelmiştir.
* Taraflar anlaşarak bu süreyi daha da uzatabilirler fakat kısaltamazlar. Satıcı ağır kusurlu ise, TBK m.72’deki, haksız fiillere dair süre geçerli olacaktır.
Ticari İşletmeler Arasındaki Mal ve Hizmet Tedariki Amaçlı İşlemlerin Özel Hükümlere Tabi Olması
* TTK m.1530’a, TBMM görüşmelerinde önergeyle eklenen 2 ila 8. fıkralar, AB nin, ticari işlemlerde geç ödemelerle mücadele yönergesine uyum sağlamak için, mal ve hizmet üreten KOBİ’lere, büyük işletmeler (market, süpermarket, alışveriş merkezi vb.) karşısında koruma getirmektedir.
* Maddenin 2 nci fıkrasında, ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedarik işlem- lerinde, alacaklı (KOBİ), borcunu ödemiş olmasına rağmen borçlu, “gecikmeden sorumlu tutulamayacağı haller hariç”, ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer. Alacaklı da temerrüt faizine hak kazanır
* 4. fıkra, temerrüdün gerçekleşme zamanı açısından önemli olup ödeme günü veya süresi sözleşmede belirtilmemişse veya belirtilen süre, ödeme süresine sınır getiren 5. fıkraya aykırıysa, borçlunun ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşüren süreleri belirtir (faturanın/mal veya hizmetin tesliminden sonra 30 gün).6. fıkra, sorumsuzluk anlaşmalarının geçersizliğini öngörmektedir.
* 7. fıkra, temerrüt faizi oranının belirlenmesini düzenleyip, faiz oranının hesabı bakı- mından farklı yorumlara yol açan niteliktedir. Fıkra, mal veya hizmet bedelinin taksit- le ödenmesi gerektiğinde, hükümlerin ilk taksit için uygulanacağını, her taksit tutarı- nın ödenmeyen kısmının temerrüt faizine tabi olduğunu düzenlemektedir. Alacaklının KOBİ veya tarımsal ya da hayvansal üretici, borçlunun ise büyük işletme olduğu durumda, taksitle ödemeye dair sözleşme hükümleri geçersizdir
Esnaflara da Uygulanacak Olan Ticari Hükümler TTK m.15/2 uyarınca, TTK’nın 20 nci ve 53 üncü maddeleri ile TMK’nın 950 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü, esnaflar hakkında da uygulanır.
TİCARİ İŞ VE SONUÇLARI
1. Ticari İşin Ölçütleri Bir işin ticari sayılabilmesi için dört ölçütten en az birisine uygunluk taşıması gerekir.
A.TTK’da Düzenlenen İşler TTK m.3 uyarınca, bu kanunda düzenlenen hususlar, tarafların tacir olup olmadığına veya işin ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticaridir.
* İki esnaf arasında çek düzenlenmesi, at arabası ile taşımacılık yapılması ve bir- kaç kişinin bir araya gelip ticaret şirketi kurması gibi, TTK’da düzenlenen tüm hu- suslardan doğan işler ticaridir.
B.Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren İşler Ticari işletmenin doğrudan doğruya konusu- na girmemekle birlikte dolaylı olarak onunla ilgisi bulunan bütün hususlardan doğan işler de ticaridir. (Bir ticari işletmeye atölye inşası için bir mimar ile istisna sözleşme- si yapılması, marka veya patent hakkına ilişkin lisans sözleşmesi akdedilmesi, işçi- lere sağlık hizmetleri verilmesi için bir özel hastane ile sözleşme yapılması, çalışan- ların kalması için lojman kiralanması, hammadde ve makinalar satın alınması, def- terleri tutması için bir mali müşavir ile anlaşılması gibi örneklerde, işlerin doğrudan ya da dolaylı olarak işletmeyi ilgilendirdiği görülmektedir.)
C.Ticari İş Karinesi Bu ölçüte göre, bir tacirin borçlarının (her türlü iş, işlem ve eyle- minin) ticari olması kuraldır (TTK m.19/1). Dolayısıyla, tacirlerin yaptıkları işlerin, ti- cari işletmeleri ile ilgili olduğu var sayılır. Tüzel kişi tacirlerde bu kuralın hiçbir istisnası yoktur; onların tüm işlemleri ticari sayılır.
* TTK m.19/1, ticari iş karinesine, gerçek kişi tacirlerde istisna getirmiştir. Gerçek kişi tacir, bir işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesi ile ilgili olmadığını karşı tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum (somut olayın özellikleri) elverişli olmadığı takdirde ise iş adi sayılır.
*Örn, bir tacir karşı tarafa açıkça bildirerek kendi evinde kullanmak için bilgisayar alırsa, karşı tarafın (satıcı) tacir olmaması koşulu ile bu satım ticari değil, adi nite- liktedir. Tacir bu bildirim sırasında gerçeğe aykırı beyanda bulunmuş ise, işin ticari olmasında çıkarı doğabilecek karşı tarafa, bunu kanıtlama olanağı tanımak gerekir.
D.Taraflardan Birisi İçin Ticari Olan Sözleşmeler Yukarıdaki 2. ve 3.ölçütlerin uygu- landığı bazı hâllerde, iş, bir taraf için ticari, diğer taraf için adi nitelik taşımayabilir. Bu olasılık gözetilerek TTK m.19/2’de öngörülmüş olan son ölçüt uyarınca, taraf- lardan birisi için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, diğer taraf için de ticari sayılır.
* Örn bir esnaf, memur ya da öğrenci ile bir tacir arasındaki herhangi bir sözleşme, tacir olmayan taraf için de kural olarak ticari niteliktedir.
2. Ticari İşlere Bağlı Sonuçlar
A.Ticari İşlerde Teselsül Karinesi (Müteselsil Borçluluk Kuralı) TTK m.7/1, “İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari nitelikte bir iş sebebiyle, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse kanunda veya kendi sözleşmele- rinde aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar”.Bu hükmün amacı, kredi düzeninin ve ticari hayatta güvenin korunmasıdır.
* Örn:A, bankadan kredi istemiş ve B ve C kefil olmuşsa, asıl borçlu A olsa da, B ve C müteselsil sorumlu olduğundan, banka istediği kişiden alacağını isteyebilir, kefillere gidebilmek için önce asıl borçluya başvurma zorunluluğu yoktur.
* Adi borçlarda ise bu durum tam tersidir. Çünkü TBK m.162’de düzenlendiği üzere, birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, borçlular arasında müteselsil borçluluk ilişkisi doğar. Böyle bir bildirim yoksa müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hâllerde oluşur.
* Adi işte alacaklı, doğrudan doğruya kefillere kural olarak gidemez; önce asıl borç- luya, daha sonra kefillere gitmek zorundadır. Aksi takdirde kefil, “peşin dava defi” veya “tartışma defi” denilen bir defi ileri sürme hakkına sahiptir (TBK m.585).
* Müteselsil borçluluk: İki veya daha fazla kimsenin, bir borcun tamamından, borçluya karşı asıl borçlu sıfatıyla sorumlu tutuldukları borçluluk türüdür.
* Defi: Davalının borcunu özel bir nedenle yerine getirmemesi hakkıdır
Ticari İşlerde Faiz Faiz, niteliği açısından, kapital/temerrüt/; kaynağı açısından, kanuni/akdi (sözleşmesel) ve hesaplanması açısından ise, basit/bileşik (mürekkep) faiz şeklinde ayrılır
* Ticari İşlerde Faizin Özellikleri
1.Kararlaştırılmamış Olsa Bile Faiz İstenebilmesi Ticari nitelikteki tüketim ödüncü (karz) sözleşmesinde, taraflarca öngörülmemiş olsa bile anapara faizi istenebilir
* Adi işlerde faiz istenebilmesi, bunun sözleşmede kararlaştırılması şartına bağlıdır.
2.Bileşik Faizin İstisnaen Geçerli Olması Ticari işlerde istisnaen de olsa faize faiz yürütülebilir. TTK m.8/2 hükmü uyarınca, süresi üç aydan az olmamak ve tarafları tacir olmak şartıyla, cari hesap sözleşmeleri ile her iki taraf bakımından da ticari iş niteliği taşıyan ödünç sözleşmelerinde faize faiz işletilmesi mümkündür. Her iki tarafın tacir olması şartı eTK’da yoktu ve sadece borçlu açısından ticari iş niteliği taşıması yeteri sayılmakta idi.
3.Daha Yüksek Oranda Temerrüt Faizi İstenebilmesi Ticari işlerde adi işlerdekinden daha yüksek bir oranda temerrüt faizi istenebilir (FK m.2/2). Kapital faizi oranı konusunda, 3095 Sayılı FK m.1 uyarınca, taraflar faiz oranını serbestçe saptayabilir.
* Temerrüt faizi: Borçlunun borcunu yerine getirmekte gecikmesi durumunda ödenmesi gereken faizdir
* TBK m.88/2’de de, “Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz” denilmek suretiyle bu serbestiye bir sınır getirilmiştir. Faiz miktarı sözleşmede saptanmamışsa, ödeme yıllık %9 oranı üzerinden yapılır
4.Ticari İşlerde Zamanaşımı Süreleri TTK m.6 hükmüne göre, “Ticari hükümler koyan kanunlarda öngörülen zaman aşımı süreleri, Kanun’da aksine düzenleme yoksa sözleşme ile değiştirilemez”.
5.En Yüksek Sınırı Aşan İşlemlerin Hukuki Durumu Kısmi butlanı düzenleyen TBK m.27/2 de, sözleşmenin içerdiklerinin bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez; geri kalan kısmı geçerli olur. Ancak, geçersiz olan hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılabiliyorsa sözleşmenin tamamı kesin hükümsüz olur
* TTK m.1530/1’de, kanun veya yetkili makamların kabul etmiş olduğu en yüksek sınırı aşan sözleşmeler, en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır ve sınırı aşan kı- sım, hataen yapılmış olmasa bile geri alınır. Bu hâllerde TBK m.27/2’ taraflar, bu sonucu bilselerdi sözleşmeyi yapmayacakları iddiasında bulunamazlar.
TİCARİ YARGI
1.Ticari Davaların Türleri ve Ölçütleri
A.Mutlak Ticari Davalar Uyuşmazlığın ticari olup olmadığına veya tarafların niteliğine bakılmaksızın ticari sayılan bu davalar iki grupta ele alınmalıdır.
* TTK m.4/1’de Sayılan Hususlardan Doğan Hukuk Davaları TTK’da düzenlenen hususlardan doğan davalar (Taşıma, ticaret sicili, acentalık, kıymetli evrak, ticaret şirketleri, cari hesap gibi) başta gelmek üzere, hangi düzenleme- lere ilişkin hukuk davalarının ticari olduğu kanunda, altı bent hâlinde sayılmıştır.
* Özel Kanun Hükümleri Gereği Ticari Sayılan Davalar Özel bazı kanunlar, dü- zenledikleri hususların ticari dava konusu olacağını veya ticaret mahkemesinde gö- rüleceğini açıkça düzenlemiştir. Örneğin: Kooperatifler Kanunu’na dayanan davalar (KoopK. m.99), işâs davası (İİK. m.154) ve ticari işletme rehninden doğan davalar (TİRK. m.22) gibi.
B.Havale, Saklama Sözleşmesi ve Fikir-Sanat Eserlerine İlişkin Haklardan Doğan ve Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren Davalar Havale (TBK m.550-560), saklama (TBK m.561-580) ve Fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan uyuşmazlıklar, ancak bir ticari işletmeyi ilgilendirirse ticari dava sayılır (TTK m.4/1, son cümle).
C.Her İki Taraf İçin Ticari Sayılan Hususlardan Doğan (Nispî Ticari) Davalar TTK m.4/I uyarınca, yukarıda sayılan iki grup ticari davanın kapsamı dışında kalan hususlardan doğan davalar ancak her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili ise ticari dava sayılır
* Haksız Fiilden doğan davaların ticari sayılması için de, her iki tarafın ticari işletme olması gerekir. Örneğin, nakliyat şirketine ait bir kamyonun bir yayaya çarpması halinde doğan zararın tazmini için açılacak dava ti- cari değildir. Fakat aynı kamyon bir ticari işletmeye, bir fabrikaya çarpar ise tazmi- nat davası ticari nitelik kazanır.
Ticari Davaların Görüleceği Yerel Mahkemeler Ticari davalar, eğer Ticaret Mah- kemesi varsa orada; yoksa Asliye Hukuk Mahkemesinde görülür
Ticari Davalarda İspat Ticari davalarda ispat, adi davalardaki gibidir.
* Ancak Ticari davalarda farklı ya da ek bazı ispat araçlarından yararlanılabilir Örn, yazılı delille kanıtlanması gereken hususlar ticari defterlerle ispatlanabilir (HMK m.222). Fatura ve teyit mektubu ticari davalarda ispat için kullanılabilmekte ve zaten taraflardan birisi lehine bir adi karine oluşturmaktadır (TTK m.21/2 ve m.3).
Ticari Davalarda Uygulanacak Usul Uygulanacak usul HMK hükümlerine tabi olmakta ve bazı ticari davaların daha hızlı karara bağlanabilmesi için basit yargılama usulü (HMK m.316-322) uygulanacaktir Örneğin, TTK m.1521 kapsamındaki şirket davaları, KoopK.’da düzenlenen hususlardan doğan davalar (KoopK m. 99/2) gibi.
TİCARET HUKUKU
ÜNİTE 2
TİCARET SİCİLİ çoğunlukla ticari işletmeyle ilgili bazı belge,bilgi olay ve işlemlerin kaydı,varlık kazanıp açıklanmasıyla 3.kişilerin bilgi edinmesi için kamusal örgüttür.
*Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın denetiminde, ticaret ve sanayi odaları veya tica- ret odaları bünyesindeki ticaret sicil müdürlüklerince,olmazsa Bakanlıkça belirlenen odadaki ticaret sicili müdürlüğünce tutulur. Sicilin yetki çevresi, il veya ilçe esasına göre belirlenir.
* Yeni kanunda, ticaret sicil kayıtları elektronik ortamda tutulabilir, bunun için usul ve esaslar yönetmelikte gösterilip,bu kayıtlarla tescil ve ilânı gereken içeriklerin düzenli depolandığı ve elektronik ortamda sunulan merkezi ortak veri tabanı, Bakanlık ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nezdinde oluşturulacaktır.
* Ayrıca,sicil müdürlüklerinin kurulma şartlarıyla sicil işlemlerinde gerekli odalara- rası işbirliği sağlanma esasları Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecektir
*Yönetmelik: Bir kanunun uygulanmasını göstermek veya emrettiği işleri belirtmek üzere kanuna aykırı olmamak şartıyla, Danıştay incelenmesinden geçirilerek Ba- kanlar kurulunca çıkarılan yazılı hukuk kurallarıdır
*Ticaret sicili yönetimi, yönetmelikte belirlenen nitelikteklerden,Bakanlığın görüşü alınıp, ilgili oda meclisinin atanadığı sicil müdürüne aittir. Müdürlüğün yoğunluğuna göre, aynı usul ile yeterli sayıda müdür yardımcısı görevlendirilir (TTK m.25/1).
Sicile Kaydı ve İlânı Gerekli Hususlar Sicile kaydı gereken hususlar toplu şekilde düzenlenmemiş, TTK’da ve ilgili diğer kanunlarda, yeri geldikçe, tescili veya tescil ve ilânı gerekli hususlar tek tek gösterilmiştir.
* Örn TBK m.547’de,ticari temsilcinin tescili zorunlu kılınmış ama tescile açıklayıcı bir işlev yüklenmiştir. TİRKm.5, işletme rehninin kurulabilmesi için kurucu nitelikte tescil öngörülmüştür.TTK m.40/1, açılan her ticari işletme ve unvanının tescili ve ilânı gerekir.TTK m.107/2,sözleşme yapmaya yetkili acentalık tescil ve ilâna tabidir.
* Kanunlarda ve TSY’de tescil (ve bazen ayrıca ilân) edileceği gösterilenler dışında kalan hususlar, ticaret siciline tescil ve ilân olunamaz. Bunlar, her nasılsa kayıt (tes- cil) yapılsa da hukuki sonuç doğurmaz.İlânı gereken hususlar, Türkiye genelinde sicil kayıtlarının ilânına özgü Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilân edilir (TTK m.35/4).
Sicil İşlemleri Tapu sicilinden farklı olarak ticaret sicilinde şerh işlemi yoktur.
*Sicildeki işlemler, tescil, tadil ve terkin olmak üzere üç türlüdür.
1.Tescil: Bir hususun ilk defa sicile geçirilmesi (kayıt),
2.Tadil: Mevcut bir kayıtta değişiklik yapılması (değişiklik),
3.Terkin: Mevcut kaydın silinmesidir (TSY m. 28/2).
Sicil İşlemlerinin Yapılması, İnceleme ve İtiraz
1.İşlemlerin Yapılması Ticaret sicili işlemleri, kural olarak talep üzerinedir. İstisnaen, ticaret sicili müdürü resen (TTK m.32/4 uyarınca geçici kaydı resen silme gibi) ya da yetkili kurum ve kuruluşun bildirimiyle (TSY m. 21/1, 26 uyarınca işâsın açılma- sı ve kapanmasında işâs memurunun bildirimi gibi) hareket edebilir (TTK m.27).
* Harç işlemlerinde tescil anının saptanmasında, harç makbuz tarihi esas alınır;
m.34 hükmü saklıdır (TTK m.27/1).
* Talep, ilgililer, temsilcileri veya hukuki haleflerince dilekçeyle yapılır. Birden çok kişinin tescili talep yetkisi varsa, aksine özel hüküm (TTK m.152, 250/2) yoksa bu kişilerden birisinin talebi, herkes adına yapılmış sayılır (TTK m. 28)
* Talep süresi, aksine hüküm yoksa tescili gerekli işlemin veya olgunun gerçekleştiği; tamamlanması bir senet veya belgenin düzenlenmesine bağlı durumlarda, senet veya belgenin düzenlenme tarihinden itibaren 15 gündür. Sicil çevresi dışında otu- ran kişiler için süre 1 aydır (TTK m.30). İ
* İstisnai örn olarak, ticari işletme rehni sözleşmesinin tescilindeki 10 günlük süre (TİRK m.5)le anonim ortaklık genel kurul kararlarının iptaline ilişkin mahkeme kara- rının derhal tescili (TTK m.450) gösterilebilir.
2.İnceleme Sicil müdürü şu hususları araştırır:
1.Tescili istenen hususta kanuni şartların mevcut olup olmadığı (TTK m.32/1),
2.Tescili istenen hususun kamu düzenine ve emredici hükümlere uygunluğu(32/2-3),
3.Tescili istenen hususun gerçeğe uygunluğu ve aldatıcı olmaması (TTK m.32/3),
4.Talepte bulunan kişinin kimliği ve yetkisi (TTK m.29/2).
3.İncelemenin Sonuçlanması ve İtiraz Sicil müdürü, inceleme sonrası 3 türlü davranabilir:
1.Talebe uyar, olumlu karar verir.
2.Olumsuz karar verir, talebi reddeder.
3.Geçici tescile karar verir. Çözümü bir mahkeme kararına bağlı olan veya kesin biçimde tescilinde tereddüte düşülen hususlarda sicil müdürü, ilgilinin talebi üzerine geçici tescile karar verebilir.
* İlgililer 3 ay içinde anlaştıklarını veya mahkemeye başvurduklarını kanıtlamazlarsa kayıt silinir. Mahkemeye başvurulmuşsa, kesin hükme göre davranılır (TTK m.32/4).
* Sicil müdürünün kararına karşı, tebliğden itibaren 8 gün içinde sicilin bulunduğu yerdeki Ticaret Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, mahkemece dosya üzerinden incelenerek karara bağlanır. Gerekirse (hakları ihlal edilecekse) 3. kişiyle itiraz eden de dinlenir; gelmezler ise dosya üzerinden karar verilir (TTK m.34).
Ticaret Sicilinin Açıklığı ve Etkileri
1.Sicilin Açıklığı ve Doğruluğu İlgili sıfatının kanıtlanmasına gerek olmadan herkes sicil kayıtlarını inceleyebilir, kayıt örneği alabilir, bir hususun kayıtlı olup olmadığına ilişkin belge isteyebilir.
* Ticaret sicili TMK m.7 anlamında resmi sicillerden olup aksi kanıtlanıncaya kadar, içerdiği kayıtların doğru olduğu kabul edilir.
2. Sicilin Etkileri Ticaret sicili, tescile tabi hususun hukuken doğmuş sayılıp sayılma- yacağı açısından kurucu veya açıklayıcı, 3. kişilerin iyiniyetli sayılıp sayılmayacağı açısından ise olumlu veya olumsuz etki gösterir.
A.Kurucu ya da Açıklayıcı Etki Şayet tescil edilecek husus ancak sicile kayıtla doğuyorsa tescil kurucudur.
* Zaten doğmuş, varlık ve geçerlilik kazanmış olan bir husus sonradan sicile bildiriliyorsa tescil açıklayıcıdır.
* Örn, ticari işletmenin TTK m.40/1 uyarınca tescili,tacir sıfatının kazanılması yönün- den açıklayıcıdır. Yani, işletme sicile kayıtlı olmasa dahi, sahibi olan gerçek kişi, kanunda öngörülen şartların gerçekleşmesiyle tacir sıfatını kazanır (TTK m.12/1). Bir ticari işletmeye ticari mümessil atanmasında da tescil açıklayıcıdır (TBK m.547).
* Ticaret sicilinin etkisi açıklayıcı olup şu istisnai hallerde kurucu etkisi vardır:
1.Ticari işletme rehninin kurulması (TİRK m.5/1),
2.İşletme adı ve ticaret unvanının özel olarak korunması (TTK m.50,52 ve 53),
3.Ticaret şirketlerinin kuruluşu (TTK m.232,317,355,588, KoopK m.),
4.Ticaret şirketlerinin birleşmesi,bölünmesi, tür değiştirmesi (TTK m.153,179, 189),
5.AŞlerde kuruluştan sonra devralmaya ilişkin sözleşmelerin geçerliliği (TTK m.356),
6.Anonim şirketlerde anasözleşme değişiklikleri ve esas sermaye artırımlarının üçüncü kişilere karşı hüküm doğurması (TTK m.455,456/5).
B.Olumlu ve Olumsuz Etki Ancak kanunen tescile bağlı kılınan hususlarda geçerlidir Ayrıca bu etkiler, 3. kişilerin sicil kaydına bakarak yapacakları hukuki işlemlerde ken- disini gösterir; yoksa sicil kayıtlarının haksız fiillerde iradeler üzerinde etkisi yoktur.
* Olumlu etkiye göre, Kanun bir hususun tescilini öngörmüş ve bu husus tescil edil- miş ise artık 3. kişiler o hususu bilmedikleri iddiasında bulunamazlar. (TTKm.36/3).
* Sicil kayıtları kural olarak tüm 3. kişiler açısından kaydın ilân gününü, birden çok kısım hâlinde ilân ediliyorsa son ilân gününü izleyen iş gününden başlayarak hüküm doğurur Bu günler, ilândan itibaren işleyecek süreye başlangıç oluşturur TTKm.36/1
* Olumsuz etkiye göre, tescili gerektiği hâlde tescil edilmemiş veya tescil ve ilânı ge- rektiği hâlde tescil edilip ilân edilmemiş hususlarda üçüncü kişilerin iyiniyetli oldukları kabul edilir.Aynı şekilde, tescile tabi olmadığı halde bir husus her nasılsa tescil edilmişse yine üçüncü kişilerin iyiniyetli oldukları var sayılır.Aksinde ispat gerekir
* İyiniyet: Bir hakkın kazanılmasına engel bir hususu, o hakkı edinmek isteyen kişinin bilmemesi veya bilmesinin gerekmemesidir
3.Sicilin Tutulmasından Doğan Sorumluluk TTK m.25/2 uyarınca, ticaret sicilin tutul- masından doğan bütün zararlardan, devlet ve ilgili oda müteselsilen sorumludur. Devlet ve sicil görevlilerini atamaya yetkili kurum, kusuru bulunanlara rücu eder.
4.Görünüşe (İlâna) Güvenin Korunması Maddenin kenar başlığı, sicil kaydına güve- nerek iyiniyetle hak kazanımının korunacağı izlenimi verse de tapu sicilinden (TMK m.1023) farklı olarak ticaret sicilinde böyle bir durum, kural olarak mümkün değildir (İstisna TİRK m.5/4).
* Dayanağı AB Yönergesi ve Alman Hukuku olan bu ilke, tescil edilen husus ile ilân edilen durum arasında fark bulunması olasılığında, tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri kanıtlanamadığı sürece, üçüncü kişilerin ilân edilen duruma olan güvenlerinin korunmasını öngörmektedir.
*Gerekçede verilen örnekte, T’nin ticari temsilcisi olarak A tescil edilmiş fakat yanlış- lıkla B ilân edilmiş ise, üçüncü kişi de ilâna güvenerek B ile sözleşme yaptığı takdir- de T,bu sözleşme ile bağlı sayılacaktır; meğer ki Ü’nün tescili bildiğini kanıtlasın. “bilmesi gerekme”den söz edilmemesi,koruma kapsamını genişletir niteliktedir
Ayrıca, hükmün uygulanması için, tescil yanında ilânın da yapılmış olması gerektiği, madde metninden anlaşılmaktadır.
TİCARET UNVANI, İŞLETME ADI VE MARKA Ticaret unvanı, tacirinin, ticari iş ve eylemlerinde kullandığı addır.Tacir ticari işletmesiyle ilgili işlemlerinde kullanır.
* Marka, işletmenin ürettiği mal ve hizmetleri tanıtmaya ve benzer ürünlerden ayırdetmeye yarar.
* Ticaret unvanı tacir için, işletme adı işletmenin kendisi için, marka ise işletmenin ürettiği mal ve hizmetler için seçilir ve kullanılır.
1. Ticaret Unvanı
A.Ticaret Unvanının Oluşturulmasındaki Sistemler Serbestlik, gerçeklik ve karma olmak üzere üç farklı sistem kullanılmaktadır.
* Gerçeklik sisteminde, seçilen bir unvanın gerçeğe tam uygun olması gerekir. Fransız Hukuku’nun sistemidir.
* Serbestlik sisteminde, bir tacir, istediği şekilde ticaret unvanını oluşturabilir. Anglo- Amerikan Hukuku ve 1998 yılındaki Alman Ticaret Kanunu değişikliklerinden itiba- ren Alman Hukukunda uygulanan sistemdir.
* Karma sistemde, kural olarak seçilecek unvan gerçeğe uygun olmalıdır.Ama un- vanın değişikliklerden etkilenmediği hâller ile unvana eklenti yapılan hâllerde bu kuralın istisnalarının ortaya çıktığı söylenebilir. Türk Hukukunda karma sistem uygulanır.
B.Ticaret Unvanının Oluşturulması Ticaret Kanunu uyarınca unvanın oluşturulması- nı incelerken çekirdekle, ekler kısmı ayrı ele alınır. Çünkü ticaret unvanı= çekirdek kısım + ihtiyari veya zorunlu eklerden meydana gelir.
***Çekirdek Kısım Kanun, çekirdek kısımda, tacirin niteliği ve yapısına göre isim veya işletme konusunun mutlaka bulunmasını öngörmektedir.
1.Gerçek Kişi Tacir TTK m.41’e göre, gerçek kişi tacirin unvanında, kişinin kısaltıl- madan yazılacak ad ve soyadı bulunur. Örneğin “Veli Taş” gibi.
* Ayrıca buna ihtiyari ve bazen (TTK m.45) zorunlu ekler yapılması söz konusudur. Örneğin Veli Taş Konfeksiyon Mağazası, Ali Kaya Pastanesi gibi.
2. Adi Şirket Bir adi şirket ticari işletme işletir ise şirketin tüzel kişiliği olmadığı için, or- tak bir ticaret unvanı seçilip seçilemeyeceği tartışılabilir. TST m.18/3, ticaret şirketle- rinden biri mevcut değilse bir işletmenin unvanında, birden çok gerçek kişi adının yer almasına engel oluşturmaktadır. Bu durumda, o adi şirketin ortaklarının her biri tacir sayıldığından, ayrı ayrı birer ticaret unvanı seçmeleri ve yanına, yanılmayı önlemek için “ortakları” ibaresini koymaları gerekir. Örneğin, “Ali Kaya ve Ortakları” gibi.
3.Ticaret Şirketleri
a- Kollektif Şirket: TTK m.42/1 uyarınca, ticaret unvanında tüm ortakların veya hiç olmazsa birisinin kısaltılmaksızın ad ve soyadı ile şirket ve türünü gösteren ibare bulunmalıdır. (Ali Taş ve Veli Kaya Kollektif Şirketi ya da Ali Taş Kollektif Şirketi)
b- Komandit Şirket: Gerek adi, gerek paylı komandit şirketlerde iki tür ortak vardır. Ortaklardan bir kısmı komandite (sınırsız sorumlu), diğer bir kısmı ise komanditer (sınırlı sorumlu) ortaktır. TTK m.42/2’ye göre, unvanda komandite ortaklardan en az birisinin kısaltılmaksızın ad ve soyadı ile şirket ve türünü gösteren ibare bulunmalıdır
* Komanditer ortağın ismi unvanda bulunamaz. Buna rağmen ismine unvanda yer verilen komanditer ortak, komandite ortak gibi sorumlu olur (TTK m.320); ayrıca cezai yaptırım uygulanır (TTK m.51/2).
c-Anonim ve Limited Şirket ile Kooperatif: TTK m.43’e göre, bunların unvanların- da mutlaka işletme konusu ile şirket ve türünü gösteren ibare bulunmalıdır. Örneğin, “İnşaat ve Ticaret Anonim Şirketi” (veya AŞ), “Turizm ve Seyahat Limited Şirketi”, “Yapı Kooperatifi” gibi. Fakat unvana bir gerçek kişinin ad ve soyadı eklenirse, şirket ve türünü gösteren ibareler kısaltılamaz.
d-Dernek,Vakıf,Diğer Tüzel Kişiler:TTK m.44/1,ticaret unvan adlarından oluşur.
e-Donatma İştiraki: TTK m.44/2’ye göre unvanı, müşterek donatanlardan birinin ad-soyadı veya gemi adı ile donatma iştirakini gösteren ibareden oluşur. “Temel Oşu Donatma İştiraki” veya “Karadeniz Gemisi Donatma İştiraki” gibi.
*** Ek Kısmı Ek seçmek kural olarak ihtiyari, istisnaen zorunludur.
* Ek seçmenin zorunlu olduğu istisnai hâller şunlardır:
1.TTK m.45 gereği, bir ticaret unvanına, Türkiye’nin herhangi bir yerinde daha önce tescil edilmiş bir ticaret unvanından ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapmak zorunludur. Şu hâlde tescilli unvanlar, tüm Türkiye’de korunmaktadır.
2.TK m.48/1’e göre her şube, merkezinin unvanına şube olduğunu belirten ek yapmak zorundadır. “Türkiye İş Bankası Hereke Şubesi” gibi. Ayrıca TTK m.48/3’e göre, merkezi yurt dışında olan bir işletmenin Türkiye’deki şubesinin unvanında, merkezin ve şubenin bulunduğu yer ile şube ibaresinin yer alması gerekir.
3.Bir şirket sona ermiş ve malvarlığının tasfiyesine başlanmış ise, unvanının sonuna “tasfiye hâlinde” ibaresinin eklenmesi gerekir (TTK m.269, 328 ve 533).
* Yapılacak eklerin 3. kişileri yanıltıcı, gerçeğe ve kamu düzenine aykırı olmaması gerekir (TTK m.46/1,2). “Türk”, “Türkiye”, “Cumhuriyet” ve “Milli” sözcüklerinin un- vanda kullanılması Bakanlar Kurulu iznine bağlıdır (TTK m.46/3).Belirtilen gerekle- re aykırılık,TTK m.51/2 ve m.38/1 uyarınca cezai yaptırım uygulanmasına yol açar
C.Ticaret Unvanı Seçme ve Kullanma Zorunluluğu Her tacir, açıldığı günden itibaren 15 gün içerisinde, işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını tescil ettirmek zorundadır (TTK m.40/1). Tacir, işletmesiyle ilgili işlemleri yaparken ve senetleri imzalarken bu unvan altında imza atmalıdır (TTK m.39/1). Unvan altında imzaya kim yetkiliyse o kişi ya da kişilerin imza sirkülerinin notere onaylattırılması ve sicil müdürlüğüne verilmesi gerekir (TTK m.40/2).
* Ayrıca tacirin işletmesiyle ilgili olarak düzenlediği ticari mektuplarda ve ticari def- terlere yapılan kayıtların dayandığı belgelerde tacirin sicil numarası, ticaret unvanı, işletmesinin merkezi ile tacir internet sitesi oluşturma yükümlülüğüne tabi ise tescil edilen internet sitesinin adresi de gösterilir (TTK m.39/2).
D.Unvanın Değişmesi veya Değişikliklerden EtkilenmemesiTicaret Kanunu, unvanın kullanılmasında karma sistemi kabul etmiştir. Kanunun izin verdiği hâllerde unvan, değişmesine gerek kalmaksızın, olduğu gibi kullanılabilir.
* TTK m.47’de 4 hâl vardır.
1.Unvanda adı yazılı kişinin adı değişse de unvan olduğu gibi kalabilir (TTK m.47/1).
2.Kollektif ve komandit şirkete ve donatma iştirakine yeni ortak girerse unvan değiş- meden kalabilir (TTK m.47/2).
3.Ortağın ölümü üzerine onun yerine geçen mirasçıları şirketin devamına karar verir veya şirkete girmeyip yazılı olarak rızalarını gösterirler ise ölen kişinin adı unvanda kullanılabilir. Şirketten ayrılan ortağın rızasıyla ismi unvanda kalabilir (TTK m.47/2).
4.Unvan işletmeyle birlikte devredilir; devralan, unvanı aynen kullanabilir.Ama unvan hariç işletme devri, sözleşmede kararlaştırılır (TTK m.49), işletme sahibi değişse de unvan değişmeyebilir.
1.Unvanı Kullanma Hakkı: Tescilli unvanı kullanma hakkı sadece sahibine aittir (TTK m.50). Unvan sahibine tekel hakkı sağlar. (TTK m.45).
2.Unvanın Korunması: Tescil edilmiş unvan, Türkiye’de TTK m.52 özel olarak koru- nur. Unvanın uluslararası alanda korunması ise Türkiye’nin de taraf olduğu, 1883 tarihli Sınaî Mülkiyetin Korunmasına Dair Paris Sözleşmesi hükümleri uygulanır. Tescil edilmiş olmayan unvanların korunmasında haksız rekabet hükümlerinden (TTK m.54 vd.) yararlanılabilir.
* Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı kullanılmasında hak sahibi;
1.Bunun tespitini,
2.Kullanımının yasaklanmasını,
3.Haksız olarak kullanılan unvan tescil ettirilmişse değiştirilmesini veya silinmesini,
4.Tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araç- ların ve ilgili malların imhasını,
5.Zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, failin tecavüz sonucunda elde etmesi münkün görülen menfaat karşılığına hükmedebilir (TTK m 52/1).
6.Ayrıca, masrafı karşı taraftan alınmak üzere hükmün gazetede yayınlanması talep edilebilir (TTK m.52/2). Amaç, üçüncü kişiler nezdinde sarsılan itibarı bir ölçüde olsun onarmaktır.
2.İşletme Adı İşletmeyi tanıtmak ve benzeri işletmelerden ayırt etmek için kullanı- lan addır.(Sultanahmet Köftecisi, Divan Oteli, Yıldız Lokantası, Pelit Pastanesi). Es- naf da işletme adı kullanabilir. Ticaret unvanı seçmek ve kullanmak tacir bakımın- dan zorunlu olduğu hâlde, işletme adı seçmek ve kullanmak zorunlu değildir.
* Tacir işletme adı seçmiş ve kullanıyorsa bunu tescil ettirmesi gerekir (TTK m.53). Tescilli işletme adını, sahibi ve onun izin verdiği kişiler kullanabilir (TTK m.53,50).
* Unvanı korumaya yönelik dava ve talepler, işletme adının korunmasında da ge- çerlidir. Tescil edilmemiş işletme adları ise bu hükümlere göre değil, haksız rekabet hükümleri (TTK m.54 vd.) çerçevesinde bir korumadan yararlanabilir.Ticaret unva- nından farklı olarak, işletme adı işletmeden ayrı devredilebilir ve aksi öngörülme- mişse bir işletmenin devri, adının da devri sonucu doğurur (TTK m.11/3).
3. Marka Marka, bir işletmenin mal veya hizmetlerini tanıtmaya ve benzerlerinden ayırdetmeye yarar. Osmanlıda 1888 tarihli Alameti Farika Nizamnamesi çıkarılmış, 1965’e kadar yürürlükte kalmıştır.1965’te kabul edilen Markalar Kanunu 1995’e kadar uygulanmış,1995’te 556 s.Markaların Korunması hakkında KHK çıkarılmıştır.
* Ayrıca,marka, patent, endüstriyel tasarım ve coğrafi işaret gibi haklara ilişkin mev- zuat ile verilen yetkileri kullanmak ve ilgili işlemleri yürütmek üzere Türk Patent Enstitüsü kurulmuştur (Bkz.544 Sayılı KHK ve daha sonra 5000 Sayılı Kanun).
* Marka başta olmak üzere, fikri mülkiyet hakları alanında ülkemizde 1994’lerden itibaren gerçekleşen büyük çaplı mevzuat değişikliklerinin temel nedeni, Türkiye’nin Gümrük Birliğine katılması ve Avrupa Birliği mevzuatına uyum çabalarıdır.
* İç hukuk düzenlemeleri yanında, markalara ilişkin imzalanan önemli uluslararası anlaşmalar vardır.1883 tarihli Paris Sözleşmesi ve değişiklikleri, Dünya Ticaret Ör- gütü Kuruluş Anlaşması, markaların uluslararası tescili ve sınıflandırılmasına ilişkin Nis ve Viyana Anlaşmaları gibi.
1.Markanın Tanımı ve İşlevleri 556 KHK 5. m: Bir işletmenin mal ve hizmetlerini baş- ka işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırdetmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dâhil, özellikle sözcükler, şekiller, harşer, sayılar gibi malların biçim ve ambalajları- nın çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, basım yoluyla ya- yımlanabilen ve çoğaltılabilen her tür işarete marka denir.
* Marka başlıca üç işleve sahiptir:
a.Reklam İşlevi Marka, ürünü tanıtırr; alıcılara hitap ederek talebi artırmaya çalışır. b.Garanti İşlevi Malın kalitesiyle ve hatta kendisiyle bir anlamda özdeş hâle gelebilir. c.Kaynak Belirtme İşlevi Ürünün çıktığı işletmeyi gösterir; ürünle işletme arasında bağ kurulmasını sağlar.
2.Marka Türleri Markayı iki ölçüte göre sınıflandırabiliriz.
A.Nitelikledikleri (İşaretledikleri) Açısından
1.Mal Markaları Malın üretildiği işletmeyi (fabrika markaları) veya o malın piyasaya sürüldüğü işletmeyi (ticaret markaları) gösterir. Çoğu kez, işletme, malı hem ürettiği, hem de piyasaya sürdüğü için bu iki özellik, aynı markada biraraya gelebilmektedir
2.Hizmet Markaları
İşletme tarafından verilen hizmeti tanıtmaya ve diğerlerinin hizmetlerinden ayırt et- meye, işaretlemeye yarar. Böylece bankacılık, sigortacılık, turizm ve otelcilik gibi a- lanlarda verilen hizmetlerin de markaya bağlanması mümkün hale gelmiştir.
B.Kullananlar Açısından
1.Bireysel (Ferdi) Markalar Gerçek veya tüzel kişilerin bireysel ve bağımsız olarak kullandıkları markalardır. Uygulamada rastlanan markaların birçoğu bu gruba girmekle birlikte, KHK’da bu tür markalardan özel olarak söz edilmemiştir.
2.Ortak Markalar Üretim, ticaret ya da hizmet isletmelerinden oluşan grup tarafından müştereken kullanılan markalardır (556 sayılı KHK m.55). Grup işletmelerinin mal ve hizmetleri tanıtılıp diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesi sağlanır.
3.Garanti Markaları
Marka sahibinin kontrolü altında birçok işletme tarafından, o işletmelerin ürünlerinin ortak özelliklerini, üretim usullerini, coğrafi menşelerini (kaynaklarını) ve özellikle kalitelerini garanti etmeye yarayan işaretlerdir (556 sayılı KHK m.54).( Örneğin Uluslararası Yün Birliğine ait “Woolmark’’, Türkiye’de “TSE, ISO 9001, ISO 9002’’ gibi kalite gösteren işaretler, İsviçre’de “Label’’ sözcüğü.)
3.Markanın Benzer Kavramlardan Ayırdedilmesi
A.Coğrafi İşaretlerden 555 S KHK Coğrafi işaret, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleriyle malın kökeninin bulunduğu bir yöre, bölge, alan veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü belirten sözcüklerdir (555 s. KHK m. 3).(Hereke halısı, Antep fıstığı)
* İlgili KHKya göre TPE’ye tescil ettirildikten sonra özel olarak korunan Coğrafi işaretler menşe adı ve mahreç işareti olarak iki çeşittir (555 s. KHK m.3, 17). Marka olarak tescil ettirilemez (555 s. KHKm.18/3, 556 s.KHK m.7/c).
* Coğrafi işaretlerin markadan farkları şunlardır:
1.Marka, çoğunlukla malı üreten veya piyasaya süren işletmeyi gösterir. Coğrafi işaretler, malın hangi Coğrafi yerden, bölgeden veya ülkeden çıktığını gösterir.
2.Marka bireysel tanıtma aracıdır. Onu üreten, piyasaya süren firmayı tanıtır. Coğrafî işaretler kollektif tanıtma aracıdır.
3.Marka üzerindeki hak devredilebilir. Coğrafî işaretler üzerindeki hak devredilemez, yalnızca hak sahiplerince kullanılır (555 s. KHK m.17).
4.Ticaret Unvanı ve İşletme AdındanTicaret unvanı işletme sahibini, işletme adı iş- letmenin kendisini tanıtmaya yaramaktadır. Oysa marka, işletmenin ürünlerini tanıtmaya ve benzerlerinden ayırt etmeye hizmet eder.
5.Marka Kullanılmasında Sistemler Bu konuda üç sistem vardır, zorunluluk sistemi, serbestlik sistemi ve karma sistem.
* Eski 551 sayılı Markalar Kanunu karma sistemi kabul etmişti. Bugünkü KHK serbestlik sistemini kabul etmiştir.
6.Markanın Tescili 556 s.KHK’nın korumasından yararlanmak için, marka tescil ettirilmelidir (556 s.KHK m.1,6).
A.Marka Korumasından Yararlanacak Kişiler KHK’nın 3. maddesi, bunları saymıştır.
1.TC. sınırları içerisinde ikametgahı olan veya sınaî veya ticari faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler veya,
2.Paris Sözleşmesi yahut Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması hükümleri dâhi- linde başvuru hakkına sahip kişiler,
3.KHK kapsamına girmemekle birlikte, kendi ülkesinde Türk vatandaşlarına koruma sağlayan yabancı ülkelerin vatandaşları karşılıklılık ilkesi çerçevesinde Türkiye’de marka korumasından yararlanabilir.Bu kişiler, tescil başvurusunu bizzat yapabile- cekleri gibi, yetkili vekilleri (marka vekili) aracılığı ile de yapabilirler
7.Marka Tescilinde Red Nedenleri
A.Mutlak Red Nedenleri TPE tarafından reddi gereken durumlar KHK m.7’
1.5 inci madde kapsamına girmeyen işaretler,
2.Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış markayla aynı veya çok fazla benzer markalar,
3.Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, Coğrafi kaynak belir- ten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhası- ran veya esas unsur olarak içeren markalar.
4.Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar,
5.Malın özgün doğal yapısından ortaya çıkan şeklini veya bir teknik sonucu elde et- mek için zorunlu olan, kendine malın şeklini veya mala asli değerini veren şekli içe- ren işaretler,
6.Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, Coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak markalar,
7.Yetkili mercilerden kullanmak için izin alınmamış ve dolayısıyla Paris Sözleşmesi’ nin 2. mükerrer 6. m göre reddedilecek markalar,
8.Paris Sözleşmesi’nin 2. mükerrer 6. m. kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgi- lendiren, tarihi, kültürel değerler bakımından halka mal olmuş ve ilgili mercilerin tes- cil izni vermediği diğer armalar, amblemler veya nişanları içeren markalar,
9.Sahibi tarafından izin verilmeyen Paris Sözleşmesi’nin 1. mükerrer 6. maddesine göre tanınmış markalar,
10.Dini değerleri ve sembolleri içeren markalar,
11.Kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı markalar.
B.Nisbî Red Nedenleri Bu nedenlerden birisinin varlığı durumunda ancak ilgili bir kişinin (tescil edilmiş ya da tescil başvurusu yapılmış bir marka sahibinin) itirazı üzerine TPE tescil başvurusunu reddedebilmektedir. Yoksa Enstitü başvuruyu kendiliğinden reddedememektedir. Bu nedenler KHK m.8’de düzenlenmiştir:
1.Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
2.Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce baş- vurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.
* Marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından markanın kendi adına tescili için, marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan baş- vuru, marka sahibinin itirazı üzerine red edilir.
* Tescilsiz markanın veya ticaret sırasında kullanılan başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez.
1.Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce işaret için hak elde edilmiş ise,
2.Belirtilen işaret, sahibine sonraki markanın kullanımını yasaklama hakkı veriyorsa.
* Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir.
*Ama tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakteri- ni zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvu- rusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine farklı mal veya hizmet- lerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.
* Ortak ve garanti markalarının sona ermesiyle 3 yıl içinde ortak marka veya garanti markası ile aynı veya benzer marka tescil başvurusu, itiraz üzerine reddedilir
* Bir markanın yenilenmeme nedeniyle koruma süresinin dolmasından sonra 2 yıl içerisinde aynı veya benzer markanın, aynı veya benzer mal ve hizmetler için yapılan tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.
8.Tescil Aşamaları Tüm tescil işlemleri TPE tarafından yürütülür.
A.Başvuru İstenen belgeler arasında,başvuru sahibinin ticaretle uğraştığını gösteren bir belge de sayılarak kişinin ilerde kullanmak için marka tescil ettirmesi (ihtiyat markası) yolu, kapatılmak istenmiştir.
*Başvuru yapabilmek için 2 hâlde belli süreli rüçhan (öncelik) hakkı vardır:
1.Paris Sözleşmesine dayanarak yabancı ülkede usulüne uygun olarak marka tes- cili için başvuranlar, başvuru tarihinden itibaren 6 ay süreyle aynı marka için tescil belgesi almak için Türkiye’de başvuruda rüçhan hakkına sahiptirler (KHK m.25).
2.Tescil başvurusundaki markanın kullanılacağı mal veya hizmetleri, Türkiye’de ya da Paris Sözleşmesi’ne taraf ülkelerden birisinde açılan sergilerde teşhir eden kişiler de teşhir tarihinden itibaren 6 ay süreyle, tescil belgesi almak üzere Türkiye’de başvuru yapma konusunda rüçhan hakkından yararlanırlar (KHK m.26).
* Birden fazla marka için başvuruluyorsa her birinin başvurusu ayrı yapılır ve ücreti ödenir. Başvurular, markanın tescilinden önce, başvuranca geri çekilebilir
B.İnceleme
1.Şekli açıdan: KHK m.23’de öngörülen belgelerin tamam olup olmadığı, şekli eksiklik içerip içermediği incelenir. Eksiklik varsa o eksiklikler tamamlattırılacak, gerekirse başvuru reddedilecektir.
2.Yetki açısından: Başvuran kişinin yetkili olup olmadığı incelenip yetkisiz bir kişinin başvurusu reddedilecektir (KHK m.3,31).
3.Mutlak red nedenleri açısından: TPE, başvuruları, red için kesin nedenler açı- sından inceleyecek mutlak red nedeni varsa talebi reddedecektir (KHK m.7,32).
* KHK m.29-32’deki şartlar tamamsa başvuru, Resmi Marka Bülteni’nde yayınlanır.
9.Üçüncü Kişilerin Görüşleri ve İtirazlar Üçüncü kişiler (herhangi bir gerçek veya tüzel kişi ya da herhangi bir grup veya hizmetleri temin edenler, üreticiler veya imalatçıları temsil eden bir organ, tacir ve- ya tüketiciler) başvurunun yayınından sonra, KHK m.7’ye göre, markanın tescil için yeterli nitelikleri taşımadığına ilişkin yazılı görüşlerini TPE’ye sunabilirler.
* (KHK m.34). KHK m.35 vd. çerçevesinde, ilgili kişiler, tescil başvurusu yapılmış markanın red nedenlerine (m. 7 ve 8) göre tescil edilmemesi gerektiği ile başvuru- nun kötüniyetle yapıldığı konularına ilişkin itirazlarını marka başvurusunun yayının- dan itibaren 3 aylık süre içinde yapabilir. İtirazlarının yazılı ve gerekçeli olmalıdır
* İtirazlar kararnamenin 36’ncı maddesi çerçevesinde TPE tarafından incelenir, tarafların görüş ve karşı görüşleri de alınır. Gerekirse uzlaşma için taraflar bir araya getirilir, yapılan itiraz geçerli değilse reddedilir.TPE.kararlarına karşı, taraflar ile zarar gören kişiler, kararın bildiriminden itibaren iki aylık süre içinde yazılı ve gerekçeli olarak itiraz edilebilir (KHK m.47 vd.).
* Enstitünün ilgili dairesi itirazı kabul etmez ise, herhangi bir yorumda bulunmaksı- zın itirazı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kuruluna gönderir. İtiraz incelene- bilir nitelikte ise bu Kurul inceleme başlatır, tarafları dinler, kararını verir. Kurulun kesinleşen kararlarına karşı da bildiriminden itibaren 2 ay içinde yetkili mahkemede dava açılabilir (KHK m.50-53).
10.Tescil: İtiraz edilmemiş ise veya yapılan itiraz kesin olarak reddedilmiş ise marka tescil edilir, marka sahibine bir “Marka Tescil Belgesi” verilir; Resmi Marka Gazete- sinde yayınlanır. Marka sicili alenidir (KHK m.39).
11.Marka Tescilinin Sonuçları
1.Tescil edilen marka, sahibine tekel hakkı sağlar. Yani artık o markayı ancak marka sahibi ve/veya onun izniyle bir başkası kullanabilir. Markaya tecavüz etmek isteyen kişilere karşı hukuksal korumadan yararlanabilir.
*Koruma süresinin bitiminden başlayarak 6 aylık süre içerisinde yenileme talebinde bulunulmadığı takdirde marka hükümsüz sayılır. Koruma süresi, 10 yıla ilaveten 6 ay daha devam etmektedir.
2.Tescilli marka sahibi, markasını kullanmakla yükümlüdür. Tescilden itibaren 5 yıl içerisinde, haklı bir neden olmaksızın markanın kullanılmaması veya bu kullanıma 5 yıl kesintisiz ara verilmesi hâlinde marka iptal edilir.
* Garanti markası ve ortak markalar bakımından bu markaların nasıl ve ne şekilde kullanılacağını gösteren bir teknik yönetmelik, tescil başvurusu sırasında Enstitüye teslim edilir. Teknik yönetmeliğe aykırı kullanım yasaklanmış olup tanınan süre içeri- sinde aykırılık düzeltilmediği takdirde, marka mahkemece iptal edilir (KHK m.59).
11.Marka ile İlgili Hukuki İşlemler Marka bir takım hukuki işlemlere konu edilebilir. Satılabilir, devredilebilir, haczedilebilir, lisans sözleşmesine konu yapılabilir, rehne- dilebilir, miras yoluyla geçebilir. Tescilli marka üzerindeki sağlararası hukuki işlemler yazılı şekle bağlıdır (KHK m.15). Fakat markalar finansal kiralama sözleşmesine konu olamazlar (FKK m.5).
A.Devir Sözleşme ile devirde, yazılı devir sözleşmesi yapılır ve taraflarca imzalanıp taraflardan birisinin talebi ile sicile kayıt ve ilân gerekir; aksi halde üçüncü kişilerin iyiniyeti korunur (KHK m.16).
* Bir işletmenin tüm aktif ve pasifleriyle devri (TBK m.202), aksi kararlaştırılmadıkça markanın da devrine yol açar (KHK m.16/2). Devir hâlinde, markayı devreden on yıllık koruma süresinin 5 yılını kullanmışsa devralan da geriye kalan beş yılı kullanır.
B.Rehin Marka, işletmeden bağımsız olarak teminat gösterilebilir. Rehin sözleşmesi yazılı şekle tabidir. Sicile kayıt ve ilân da gerekir (KHK m.18). Ticari işletmenin rehni aksine bir sözleşme yoksa markanın rehnini de kapsar (TİRK m.3).
C.Haciz Marka, işletmeden ayrı olarak haczedilebilir. Sicile kayıt ve ilân gerekir
D.Lisans Tescilli markanın kullanım hakkının devri için lisans sözleşmeleri yapıla- bilir. Sözleşme,tescil edilen mal veya hizmetlerin tamamı veya bir kısmı için olabilir Sözleşme yazılı olmalı, tescil ettirilmelidir (KHK m.15). Tescil yapılmamışsa 3. kişilerin iyiniyeti korunur (KHK m.21).
* Lisans inhisari veya gayri inhisari olabilir. İnhisari olabilmesi için bunun kararlaştırıl- ması gerekir. İnhisari lisansta başkalarına lisans verilemez ancak lisans alan marka- yı kullanabilir; hakkını açıkça saklı tutmamış ise lisans veren dahi kullanamaz. Bu yolla lisans alan, markaya tecavüz edenlere marka sahibinin açacağı davaları açabi- lir(KHKm.21/4).İnhisar, tekel; inhisari; tekelci;gayri inhisari,tekelci olmayan demektir.
* Lisans gayri inhisari olursa, lisans verenin başkalarına da lisans vermesi müm- kündür; ayrıca markayı kendisi de kullanabilir. Lisans alanlar haklarını 3. kişilere devredemez ve alt lisans veremezler (KHK m.21/4).
* Lisans sözleşmesi: Marka sahibinin (lisans veren) markayı kullanma hakkını bir bedel karşılığı lisans alana verdiği sözleşmedir.
* Tescilli Markaya Tecavüz ve Markanın Korunması Tescilli markaya tecavüz sa- yılan haller KHK m.61’de gösterilmiş olup, bu tecavüzlere karşı hukuki ve cezai yap- tırımlar öngörülmüştür (KHK m.61/A,62 vd). KHK’nın sağladığı hukuki ve cezai koru- madan tescilli markalar yararlanır. Tescilsiz markalar haksız rekabet kurallarıyla korunur (TTK m.54 vd).
Özel Hukuki Koruma Tescilli markaya tecavüz halinde marka sahibinin açabileceği hukuk davaları ve yöneltebileceği talepler KHK m.62’de sayılmıştır:
1.Tecavüzün fiillerinin durdurulması (men),
2.Eski halin iadesi (tecavüz öncesi durumun sağlanması),
3.Maddi (KHK m.66-68) ve gerekirse manevi tazminat,
4.Marka hakkına tecavüz dolayısı ile üretimi veya kullanımı cezayı gerektiren eşya ile bu eşyayı üretmeye yarayan araç, makine vb. el konulması,
5.El konulan ürünler üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınması,
6.Devamını önlemek için tedbirler alınması (el konulan ürün ve eşyalar üzerinden markanın silinmesi veya tecavüzün önlenmesi açısından kaçınılmaz ise imhası),
7.Mahkeme kararını kamuya ilânı ve ilgililere tebliğ edilmesi (KHK m.72),
8.Fiillerin tecavüz olup olmadığının tepiti (KHK m.74),
9.Anılan talepleri içeren dava ile birlikte veya davadan önce ihtiyati tedbire karar verilmesi de istenebilir (KHK m.76-78).
* Söz konusu davaları açma yetkisi öncelikle marka sahibine aittir. Aksi kararlaştırıl- madıkça, inhisari lisans sahibi de açabilir. Gayri inhisari lisans sahibinin dava açma yetkisi yoktur fakat istisnaen açabilir (KHK m.73). Davalı sıfatı ise faile aittir.
* Yukarıdaki taleplerle açılacak hukuk davalarında zamanaşımı açısından KHK m. 70’de, TBK’nın zamanaşımı hükümlerine yollama yapılmıştır. Bu nedenle, haksız fiillere ilişkin 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri uygulanır (TBK m.72).
* Mahkeme, Adalet Bakanlığınca kurulacak ihtisas mahkemeleridir. Asliye ticaret ve ceza mahkemelerinden hangisinin ihtisas mahkemesi olarak görevlendirileceğine ve yargı çevresine,Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca karar verilir (KHK m.71). Yetkili mahkeme, marka sahibini ikametgâhı ve- ya tecavüzün olduğu ya da etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemedir (KHK m.63).
Genel (Haksız Rekabet Davaları ile) Koruma Marka koruma bazen KHK’ye göre değil TTK’daki haksız rekabet hükümlerine dayanarak sağlanabilir. Zaten tescilsiz markalar ancak TTK’ya göre korunabilir. KHK’ya dayanarak dava açma hakkı olma- yanlar da (müşteriler ve meslek odaları) TTK m.56’ya dayanarak dava açılabilirler.
* Ama, KHK, tescilli markalar açısından TTK’ya oranla özel olduğu, zarar görme teh- likesinin varlığı dahi aranmaksızın davaların birçoğunu (tazminat davası zarar şartı- na bağlı) açmak mümkün olduğundan, kararnamenin sağladığı koruma daha elverişli ve doyurucudur.
Cezai Yaptırımlar KHK m.61/A’da suç oluşturan fiillerle cezaları hükme bağlanmış- tır.Suçların takibi şikayete bağlıdır.Mağdur yanında, TPE ile 5174 ve 507 S. Kanun- lara tabi kuruluşlar ve tüketici derneklerinin şikayet hakkı vardır.
Markanın HükümsüzlüğüKHK m.42’de sayılan hallerde, zarar gören veya Cumhu- riyet Savcısı ya da ilgili resmi makamların (TPE gibi)talebi üzerine mahkemece,mar- kanın hükümsüz sayılmasına karar verilebilir. Karar, herkese karşı ve kural olarak geçmişe etkilidir. Hükümsüzlük hâlleri şunlardır:
1.7’nci maddede sayılan haller. (Ama, 7. m (ı) bendinde belirtilen tanınmış markalar- la ilgili davanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde açılması gerekir.Markanın tesci- linde kötü niyet varsa iptal davası süreye bağlı değildir.)
2.8. m. sayılan haller.(Ama, 8. m. son fıkrası çerçevesinde açılan davada önceki hak sahibi koruma süresinin bitiminden itibaren 2 yıl içerisinde markasını kullanmamışsa bu bir hükümsüzlük nedeni sayılmaz.)
3.14. m.aykırılık.(Ama, 5 yılın dolmasıyla davanın açıldığı tarih arasında ciddi biçim- de kullanma hükümsüzlük nedeni sayılmaz. Dava açılacağı düşünülerek kullanma gerçekleşmişse mahkeme davanın açılmasından önceki 3ay içinde gerçekleşen kullanmayı dikkate almaz.)
4.Marka sahibinin davranışları nedeniyle, marka mal ve hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmiş ise,
5.Hak sahibi veya yetkili kıldığı kişi tarafından kullanım sonucunda tescil edildiği mal ve hizmetlerin niteliği, kalitesi, üretim yeri ve Coğrafi kaynağı konusunda halkta yan- lış anlama ihtimali var ise,
6.59. maddeye aykırı kullanım.
* Hükümsüzlük nedenleri,markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, yalnız o mal veya hizmetle ilgili olarak kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırtedici bir nitelik kazanmışsa 7.m.1. fıkrasının (a), (c) ve (d) bentlerine göre tescili hükümsüz sayılamaz.
* Hükümsüzlüğün etkisi KHK m.44’te düzenlenmiş olup bu maddeye göre, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi hâlinde, kararın sonuçları geçmişe etkilidir. Marka sahibinin kötü niyetli olarak hareket etmesinden kaynaklanan, zararın giderilmesine ilişkin tazminat talepleri saklı kalmak üzere, hükümsüzlüğün geriye dönük etkisi, aşağıdaki durumları etkilemez:
1.Markanın hükümsüz sayılmasından önce, bir markaya tecavüz sebebiyle verilen hukuken kesinleşmiş ve uygulanmış kararlar,
2.Markanın hükümsüzlüğüne karar verilmeden önce, yapılmış ve uygulanmış söz- leşmeler. (Ancak, hal ve şartlara göre, haklı sebepler ve hakkaniyet düşüncesi ile sözleşme uyarınca ödenmiş bedelin kısmen veya tamamen iadesi mümkündür.)
Bir markanın hükümsüzlüğüne ilişkin kesinleşmiş karar, herkese karşı hüküm doğurur.
Haksız Rekabet Serbest ve dürüst işleyen bir rekabet ortamı, daha kaliteli ve daha ucuza mal ve hizmet üretimini teşvik eder, işletmelerin verimini de artırır.
* Bu konuda Türkiye’de de yasal düzenlemeler yapılmıştır. Düzenlemelerin iki temel amacı vardır:
1. İşletmelerin rekabet haklarını kötüye kullanmalarını (haksız rekabeti) önlemek,
2. Serbest rekabet piyasasının bozulmasını ve tekelleşmeyi önlemektir.
* Buna göre haksız rekabet, rakipler arasında veya tedarik edenler ile müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı diğer şekillerdeki davranışlar ile ticari uygulamalardır.
* Başlıca Haksız Rekabet Örnekleri:
1. Dürüstlük Kuralına Aykırı Reklamlar ve Satış Yöntemleri ile Diğer Hukuka Aykırı Davranışlar
2. Sözleşmeyi ihlale veya Sona Erdirmeye Yöneltmek
3. Başkalarının iş Ürünlerinden Yetkisiz Yararlanmak
4. Üretim ve iş Sırlarını Hukuka Aykırı Olarak ifşa Etmek
5. İş şartlarına Uymamak
6. Dürüstlük Kuralına Aykırı işlem şartları Kullanmak
TİCARET HUKUKU
ÜNİTE 3
Ticarî Defterler, Tüccar Yardımcıları ve Cari Hesap
Defterlerin Yararı ve Hukuki Önemi Kanun’da,ticari defter tutma yükümlülüğünden bahsedilmiş; hangi defterlerin nasıl tutulacağı, düzenleme ve değerleme ilkeleri, def- terlerin saklanması,mahkemeye teslim ibrazıyla 660 S KHK ile kurulan, Kamu Göze- timi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun (Kamu Gözetimi Kurumu) yetki- leri, ayrıntılı düzenlenmiştir (TTK m.64-88).
1. Medeni usul hukuku ve ticaret hukuku açısından, mahkemede delil olarak kullanı- labilir (HMK m.222),
2. Vergi hukuku açısından, vergi yükümlüsü ve matrahının saptanabilmesinde büyük önem taşır (VUK m.171 vd.),
3. İcra-İflâs hukuku açısından tacirin iflâsı durumunda hileli veya taksiratlı iflâs duru- mu araştırılırken bakılacak temel belgelerden biridir (İİK m.310, b.5 vd.).
Defter Tutmakla Yükümlü Olanlar ve Tutuluş İlkeleri Tacirler defter tutmakla yü- kümlüdür (TTK m.18/1,64/1), esnafın TTKda yoktur. Birden çok işletmesi olan tacirin, her işletme için ayrı defter tutması gerekir. TTK m.17, tacir hükümlerine tabi tutulan donatma iştiraki defter tutar. Ticari işletme adi şirket aracılığı ile işletiliyorsa adi şir- ketin tüzel kişiliği olmadığından, defter tutma yükümü adi şirketin ortaklarına aittir.
* Kısaltma, harf ve rakamlar kullanılmışsa anlamları açıkça belirtilir. Kayıtların tam, doğru, zamanında ve düzenli tutulması gerekir. Bir yazı veya kayıt ancak önceki içeriği de belirlenebilecek şekilde olmak şartıyla çizilebilir ve değiştirilebilir. Ne zaman yapıldığı anlaşılmayan değiştirmeler yasaktır (TTK m.65/1-3).
* Defter ve diğer kayıtlar,belgeler dosyalanıp veya veri taşıyıcılarıyla, Türkiye Mu- hasebe Standartlarına uygun tutulabilir, elektronik ortamda da tutulabilir (TTK65/4).
* Kanun’da, envanter, düzenlenme zamanı ve envanteri kolaylaştırıcı yöntemler düzenlenip(TTK 66-67);açılış bilançosu ve yılsonu finansal tabloları düzenleme yükü- mü, ilkeleri, içerikleri ve değerleme kuralları ayrıntılı hükme bağlanmıştır (TTK68-81)
Yükümlülüğe Aykırılığın Yaptırımları
1. TTK Açısından (TTK 562/1-2), defterleri hiç veya gerektiği gibi tutmamak, gerekli onayları yaptırmamak,hileli envanter çıkarmak, belgelerin kopyasını sağlamayıp bel- geleri ibraz edememek, 4bin ş idari para cezasıdır(TTK 562/1). 660 S KHK ile kuru- lan Kamu Gözetimi Kurumunun yetkilerini düzenleyen TTK m.88’e aykırılık da 4bin ş idari para cezası yaptırımına bağlanmıştır (TTK m.562/2).
2. İİK Açısından İflâs eden tacir, defterlerini hiç veya kanuna uygun tutmamışsa, tak- siratlı müflis sayılıp cezalandırılır (İİK310/5, TCK162). Ayrıca, defterlerin tutulmamış olması, konkordato talep eden borçlunun mühlet talebi de reddedilir (İİK285/1, 286).
* Konkordato: Borçlunun borçlarını, alacaklılarca kabul edilmiş ve resmi bir makam tarafından onaylanmış plan çerçevesinde ödemesini sağlayan hukuki imkândır
3. HMK Açısından Açılış ve kapanış onayları yapılmamış veya içerikleri birbirini doğ- rulamayan defterler, sahipleri aleyhine delil olabilir (HMK 222/4). Defterlerin sahipleri lehine delil oluşturabilmesi için gerekli şartlarda, defterlerin kanuna uygun tutulmuş olması ve içeriklerinin çelişkili bulunmaması da yer alır (HMK m.222/2).
Ticari Defterlerin Türleri Tacirin tutacağı defterler, zorunlu ve ihtiyari olup 2 ana gruba ayrılabilir. Asıl önemli olan zorunlu defterler olduğu için, aşağıda yalnızca bu gruba giren defterlere değinilecektir. Zorunlu defterler de iki gruba ayrılır
1. TTK Uyarınca Tutulacak Defterler TTK 64/3-4’teki, yevmiye (günlük) defter, defteri kebir (büyük defter), envanter defteri, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ve ge- nel kurul toplantı ve müzakere defteridir.
*Defterler,fiziki ortamda tutulursa,kullanım öncesi ve izleyen faaliyet dönemleri açılış onayı, kullanılacağı dönemden önceki ayın sonuna kadar notere yaptırılır.
* Pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri izleyen faaliyet dönemlerin- de açılış onayı yaptırılmadan kullanılır. Yevmiye defterinin kapanış onayı, izleyen fa- aliyet döneminin 6.ayının sonuna kadar, yönetim kurulu karar defterinin kapanış ona- yı, izleyen faaliyet döneminin 1. ayının sonuna kadar notere yaptırılır. Şirketlerin tica- ret siciline tescili sırasında defter açılışı, ticaret sicili müdürlüklerince onaylanabilir. Noter yaparsa, ticaret sicili tasdiknamesini aramak zorundadır (TTK m.64/3). Elektro- nik ortamda tutulması hâlinde defterlerin açılışlarında ve yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanışında noter onayı aranmaz (TTK m.64/3).
* Fiziki veya elektronik ortamdaki defterlerin tutulması, defterlere kayıt zamanı, onay yenileme ile açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları Gümrük ve Ticaret Bakan- lığı ile Maliye Bakanlığınca müştereken çıkarılan tebliğle belirlenir (TTK64/3).
2. VUK Uyarınca Tutulacak Defterler TTK 64/5,Kanuna tabi gerçek ve tüzel kişiler, 213 s. Vergi Usul K.nun defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili hükümleriyle aynı K.un 175. ve mükerrer 257. m.de yer alan yetkiye istinaden yapılan düzenlemelere uymak zorundadır. Bu Kanunun defter tutma, envanter, mali tabloların düzenlenmesi, aktif- leştirme, karşılıklar, hesaplar, değerleme, saklama ve ibraz hükümleri, VUK ile diğer vergi kanunlarının aynı hususları düzenleyen hükümlerinin uygulanmasına, vergi ka- nunlarına uygun olarak vergi matrahının tespit edilmesine ve buna yönelik mali tablo- ların hazırlanmasına engel oluşturmaz.
Ticari Defter ve Belgelerin Saklanması Tacir, ticari defterlerini, envanterleri, finan- sal tablo, bilanço ve faaliyet raporlarını, aldığı mektupları (ticari işe ait yazışmaları), gönderdiği mektup suretlerini, kayıtlara esas olan belgeleri, sınıflandırılmış şekilde
saklamakla yükümlüdür.
* Tacir, işletmesi ile ilgili olarak gönderilen her tür belgenin kaydını veya benzer şe- kilde bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.
* Saklama süresi, 10 yıl olup sürenin başlangıcı kanunda belirtilmiştir. Defter ve bel- gelerin saklanması yükümü, ticaretin terk edilmesinden sonra sürdüğü gibi, tacirin ölümü halinde mirasçılar bakımından da devam eder. Mirasın resmi tasfiyesi veya tüzel kişiliğin sona ermesinde,defter ve belgeler Sulh Hukuk Mahkemesince saklanır
* Saklanacak defter ve belgeler, saklama süresi içinde, yangın, deprem, su baskını gibi afet veya hırsızlıktan zayi olursa, tacirin (ölmüşse mirasçılarının), durumu öğren- dikten itibaren 15 gün içinde mahkemeye başvurup zayi belgesi alması gerekir.
* Zayi belgesi için açılan dava, çekişmesiz yargı konusudur. Boş defterlerin zayi ol- ması halinde talebin reddi gerekir. Zayi belgesi almamış olan tacir, defterlerini ibraz- dan kaçınmış sayılması yanında, defterlerinin kaybolduğunu başka bir yolla ispat da edemez. Bunun zayi belgesi yalnızca adi karine oluşturur. Dolayısıyla karşı taraf,zayi belgesine rağmen defter ve belgelerin zayi olmadığını kanıtlayabilir.
* Karine: Bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun (sonucun) çıkarılmasıdır.
Ticari Defterlerin Delil Niteliği eTK’da ticari defterlerin sahipleri lehine ve aleyhine
delil olabilmesi ayrı ayrı düzenlenmişti. HMK 222’nin 2, 3, 4 ve 5. fıkralarına bakıldı- ğında, her iki yönde delil olmaya dair düzenleme yapıldığı görülmektedir.
* Bu iki olasılık, tamamen farklı koşullara bağlı tutulduğu için ayrı ayrı incelenir
1.Sahibi Aleyhine Delil Olma koşulları şöyle sıralanabilir:
1. Bir davada ispat yükü kendisine düşen tarafın, iddiasını ispatlamak üzere, diğer tarafın (tacirin) defterlerine dayanması mümkündür.
2. Bir A kişisinin iddiasını, yalnızca karşı tarafın (tacir T’nin) defterleri ile ispatlamak istediğini açıklamasından sonra, mahkemenin tacire, defterlerini ibraz etmesi için sü- re tanıması gerekir. Bu süre içerisinde, T defterlerini ibraz etmezse A iddiasını ispat etmiş sayılır ve mahkeme, davayı onun lehine karara bağlar.
3. Karşı taraf defterlerini ibraz ederse defterlerin incelenmesinden sonra değişik ola- sılıklar ortaya çıkabilir
a) İbraz edilen ve usulüne uygun defterlerde, ileri sürülen iddia hakkında kayıt yer al- mayabilir. Bu durumda A, kanıtını hasrettiğinden başka deliller gösterez, mahkeme A’nın aleyhine karar verir. Fakat ibraz edilen defterler kanuna uygun tutulmamış ise, A, iddiasını başka delillerle kanıtlayabilir. Yoksa sırf iddiasını karşı tarafın defterine dayandırdığı için bu olanağın ona tanınmaması, defterlerin kanuna ay- kırı tutulmuş olmasını gözardı etmek anlamına gelir ki bu sonucun doğru ve adil olmaz.
b) T tarafından ibraz edilen defterlerde, usulüne uygun tutulmuş olsun olmasın, sa- dece T aleyhine kayıtlar varsa, bu kayıtlar sahibi aleyhine kesin delil sayılır. Nitekim lafzen, defterlerin kanuna aykırı tutulduğu tüm halleri kapsamamasına rağmen, HMK m. 222/4, açılış ve kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği defter kayıtları birbirini doğrulmayan defterlerin, sadece sahipleri aleyhine kanıt oluşturacağını düzenlemek suretiyle bu olasılığa işaret etmiştir.Bununla birlikte T’nin,defterlerindeki kendisi aley- hine olan kayıtların aksini bir başka kesin delille ispat edebilme olanağı mevcuttur.
c) İbraz edilen defterlerde, sahibinin (T’nin) hem lehine hem aleyhine kayıtlar var ise, örneğin T’nin A’dan borç aldığı ve bir süre sonra da bu borcun ödenmiş olduğu yazılı ise, defterlerin kanuna uygun tutulmuş olup olmamasına göre bakılacaktır: Kanuna uygun tutulmuşlarsa defter kayıtları bütün kabul edilir (HMK m.222/3, son cümle); yani örnekteki borcun T tarafından ödendiği sonucuna varılır. A başka delil göstere- meyeceği için, dava T lehine karara bağlanır. Fakat defterler kanuna uygun tutulma- mışsa, defterlerdeki sahibi lehine olanlar değil, yalnızca sahibi aleyhine olan kayıtlar dikkate alınır;T, kayıtların aksini başkaca kesin delillerle ispatlama olanağına sahiptir.
Sahibi Lehine Delil Olma koşulları ise şöyle sıralanabilir:
1. Her iki taraf da defter tutma yükümlüsü olmalıdır.
2. Uyuşmazlık,iki tarafın da defterlerine kaydetmesi gereken ticari işle ilgili olmalıdır.
3. Tutulması gereken tüm defterler, usulüne uygun tutulmuş olmalı, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış bulunmalıdır.
4. Tacirin defterlerindeki kayıtlar birbirlerini teyit etmeli,aralarında çelişki olmamalıdır.
5. Defterlere dayanılarak ispatlanacak iddia, karşı tarafça çürütülememiş olmalıdır.
Ticari Defterlerin Teslimi ve İbrazı
1.Teslim Defterlerin her tarafının incelenmesi veya bilirkişilere inceletilmesi için mahkemeye sunulmasıdır (TTK m.85).Eski TK m.79’da, ancak sınırlı bazı uyuş- mazlıklarda (miras,şirket ve işâs davaları) teslim istenebilirken, TTK m.85, “Mal- varlığı hukukuna ilişkin olan,özellikle de mirasa,mal ortaklığına ve şirket tasfiyesi uyuşmazlıklarında...” diyerek, teslim hâllerini sınırlı sayıda olmaktan çıkarmıştır.
2. İbraz TTK 83 ve HMK 222/1’e göre, ticari davalarda hakim kendiliğinden veya taraflardan birinin talebiyle defterlerin ibrazını emredebilir. İbraz edilen defterlerin her tarafı incelenemez; yalnızca davayla ilgili kısımlarının onaylı örneği alınıp incelenir.
Tacir Yardımcıları Geniş bir faaliyet alanı ve iş hacmine sahip ticari işletmelerde, ta-cir bütün işleri tek başına yürütemez, işletmesiyle ilgili faaliyetleri yürütürken başka kişilerin emek ve mesailerinden de yararlanır bunlara tacir yardımcıları denir.
* Tacir yardımcıları ikiye ayrılır.
1 Bağımlı yardımcılar genellikle işveren emrinde ve işyerinde çalışırlar. Bağımlı ve bağımsız yardımcılar da kendi içlerinde taciri temsile yetkili olanlar ve olmayanlar biçiminde ikiye ayrılırlar:Temsile yetkili olanlar;ticari temsilci (TBK m.547 vd.), ticari vekil (TBK m.551) ve pazarlamacı (TBK m.448) olarak üçe ayrılır.
2. Bağımsız yardımcıların ayrı olarak kendi işletmesi vardır ve tacirin emri altında ça- lışması söz konusu değildir.
a.Ticari temsilci, ticari işletme sahibince, işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin iş- lemlerde ticaret unvanıyla kendisini temsil etmek(vekâleten imza atmak) için yetki verilen en geniş yetkiye sahip tacir yardımcısıdır
* Ticari temsilcinin yetkisine TBK m.548’de bazı sınırlar konulmuştur
1. Kanunda Belirtilen Sınırlamalar TBK 548 temsilci, işletmenin amacı dışında işler yapamaz. İşletmenin konusu taşınmaz ticareti değilse; kendisine açık yetki verilme- dikçe taşınmazları devredemez, taşınmazlar üzerinde başkaları yararına aynî hak tesis edemez.
2. Tacirin İradesinden Doğan Sınırlamalar TBK 549, tacir temsilcinin yetkisine 2 yön- den sınırlama yapabilir. Tescil ve ilan edilmesi koşuluyla şube ve birlikte imza sınırla- masıdır. Şube ve birlikte imza dışındaki, örneğin miktar ve konu yönünden sınırlama tescil ve ilan edilemez.
3.Yardımcılık Niteliğinden Doğan Sınırlamalar Kanunda açık yer almamakla birlikte, temsilcilik veya yardımcılık niteliğinden doğan bazı sınırlamalar olduğu ve bazı iş- lemlerin ancak tacirce yapılabileceği doktrin ve uygulamada kabul edilir. Örn, işlet- meyi devretme, tacirin iflâsını isteme, işletmeye ortak alma, tacir, ticaret şirketiyse şirketin feshini isteme, işletmeyi rehnetme, başka ticari temsilci atama gibi.
2. Ticari vekil, İşletme sahibince,kendisine temsilcilik yetkisi verilmeden, işletmesini yönetmek veya bazı işlerini yürütmek için yetkili kılınan kişidir. Tacir ve ticari temsilci tarafından atanır.
* TBK 551/2, olağanüstü ve özel yetki verilmedikçe vekilin yapamayacağı işler: Tacir adına borçlanamaz,çek,bono,poliçe imzalayamaz,taciri mahkemede temsil edemez.
* Ticari temsilciden farklı olarak ticari vekilin atanması ve yetkinin sona ermesi tes- cile tabi değildir. Bu nedenle, yetkinin sona erdiğinin üçüncü kişilere derhal duyurul- ması, ayrıca, atama sırasında ya da sonradan bir yetki belgesi düzenlenmiş ise, bunun geri alınması gerekmektedir.
3. Pazarlamacı, bir tür ticari vekil durumundadır ve sürekli olarak, işvereni temsilen, işletme dışında, her türlü işlemin yapılmasına aracılık etmeyi veya yazılı anlaşma varsa, bu anlaşmada belirtilen işleri yapmayı, belirli bir ücret karşılığında üstlenen kişidir. İşverenle yapacağı pazarlamacılık sözleşmesi uyarınca yetki kazanır.
* Pazarlamacıyla tacir arasındaki ilişki devamlıdır. Tek bir sözleşmenin yapılması için atanan kişi, pazarlamacı sayılamaz. Süreklilik unsuru, pazarlamacıyı, TBK 520’de düzenlenen simsardan da ayırır.
* Bağımlı tacir yardımcısı olan ticari temsilci, ticari vekil ve pazarlamacı Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiştir.
Acente, Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde, sürekli olarak bir ticari işletmeyi ilgilendiren sözleş- melerde aracılık etmeyi veya bunları tacir adına yapmayı meslek edinen kimsedir.
* İki tür acente vardır: Aracı acente ve sözleşme yapmaya yetkili acente. İkisi ara- sındaki en büyük fark sözleşme yapmaya yetkili acentenin yetkisinin tacirce yazılı verilmesi gerekliliğidir. Acentelik hükümlerine tabi kişiler TTK’deki ilgili acentelik hü- kümleriyle tanımlanmıştır.
* Acentelik Hükümlerine Tabi Kişiler TTK’daki acentelik hükümleri, 103. m göste- rilen kişiler hakkında da uygulanır:
1. Yerli veya yabancı bir tacir hesabına, fakat kendi adına sözleşme yapmaya sürekli olarak yetkilendirilmiş olanlar (bu kişiler aslında komisyoncu niteliğinde olmalarına rağmen, süreklilikten dolayı acente hükümlerine bağlanmışlardır),
2. TC. içerisinde merkez ya da şubesi olmayan yabancı tacirler ad ve hesabına Tür- kiye’de işlem yapanlar.
* Acentelik Sözleşmesinin Unsurları hakkında şunlar belirtilebilir:
1. Acente tacirin bağımsız bir yardımcısıdır.Tacire değil kendisine ait işletmesi vardır. İşletmesi genellikle bir ticari işletme olacağından aynı zamanda tacirdir.
2. Tacirin işletmesine ilişkin sözleşmelerde acente ya aracılık yapar veya doğrudan tacir adına sözleşme yapar.
3. Acentelik süreklidir. Acente, tek bir sözleşme için veya sayısı önceden belli olan bir veya birkaç sözleşme için faaliyet göstermez.
4. Acentelik, süreklilik unsuruna bağlı olarak, meslek edinilmiş de olmalıdır. Devamlı olarak o işle uğraşılıyor olması gerekir.
Acenteliğin Benzer Sözleşmelerden Ayırdedilmesi
1. Simsar Simsar-tacir ilişkisi sürekli değildir ve simsarın birden çok tacirle ilişkisi vardır. Acentelikte ise tacir ile ilişki sürekli nitelik arzetmektedir. Ayrıca, aracılık ettiği sözleşmenin akdedilmesi konusunda çoğunluk fikrine göre, bir yükümlülük altında değildir. Oysa acente, aracılıkta yükümlülük altına girmiştir.
2.Komisyonculuk de geçici bir ilişki yaratır.
3. Tek satıcı
1.Satacağı malları tacirden alır; müşterilerine kendi ad ve hesabına satar. Onun kârı alış ve satış fiyatı arasındaki farktır. Oysa acente kendi adı ve hesabına işlem yap- maz; ya aracılık yapar veya tacir adına sözleşme yapar.
2.Tekel hakkı tek satıcılık sözleşmesinin zorunlu unsurudur. Oysa acentelikte tekel hakkı zorunlu bir unsur olmayıp istenirse kaldırılabilir (TTK m.104).
3.Acente yaptığı iş karşılığında belli bir ücret alır ve ücret yaptığı işe göre hesaplanır. Bu ücreti doğrudan doğruya tacirden alır. Tek satıcı tacirden ücret almaz. Tacirden aldığı malı satar; alış ve satış fiyatı arasındaki fark kârıdır.
4.Acentenin hareket kabiliyeti, bağımsızlığı tek satıcıya oranla biraz daha kısıtlıdır. Tacirin, sınırlı da olsa belli konularda acenteye talimat verme yetkisi vardır. Tek satıcı kendi adına mal alıp sattığı için daha bağımsız niteliğe sahiptir.
* Franchisingde, tacir,başka tacirle yaptığı sözleşme çerçevesinde o kişiye kendi mal ve hizmetlerinin pazarlanması ve dağıtımı konusunda bir imtiyaz, bir yetki verir ve franchise alan tarafın personelinin eğitimi ve denetlenmesi de söz konusudur.
* Son yıllarda ülkemizde de çok uygulanan atipik karma bir sözleşmedir. Farklı söz- leşmelerin unsurlarını içeren karma sözleşmedir. Mal alıp satılması unsuru bakımın- dan satış ve tek satıcılık sözleşmesine benzemektedir, vekâlet ve lisans sözleşmesi- ne ait unsurlar da bulunmaktadır.
* Acentelikten başlıca farkları şu şekilde belirlenebilir:
1.Franchise alan kendi adına ve hesabına hareket eder. Onun geliri tek satıcılıkta ol- duğu gibi alış ile satış fiyatı arasındaki farktır.
2.Franchise alan, verene bir ücret öder. Çünkü o, verenin markasını, işletme adını, sair tanıtma işaretlerini ve özellikle teknik ve ticari bilgi birikimini kullanmaktadır.
3.Tek satıcılıkta olduğu gibi franchisingte de tekel hakkı tanınması, sözleşmede mut- lak zorunlu unsurdur.Acentelik sözleşmesinde tekel hakkı kaldırılabilir (TTK104)
4.Acente, tacirin teknik ve ticari bilgi birikiminden (know-how) yararlanamaz. Oysa franchise alan bundan mutlaka yararlanır.
Acentenin Borçları
1.Acente iş görmeli ve tacirin çıkarlarını gözetmelidir (TTK m.109). Özellikle, tacir hesabına saklamadığı malların hasarından sorumludur.
2.Tacire bilgi verme yükümü vardır (TTK m.110). Piyasa durumu, müşterilerin mali durumu, aldığı beyanlar ve oluşan değişiklikleri tacire zamanında bildirmelidir.
3.Verilen talimatlara uymakla yükümlüdür. Açık talimat yoksa acente işi geciktirebilir. İş acil olup,talimat almaya zaman yoksa veya en yararlı şartlar çerçevesinde hareket etme konusunda yetkilendirilmişse, basiretle hareket etmelidir (TTK m.110/2).
4.Önleyici tedbirler almakla yükümlüdür. Acente, tacir hesabına teslim aldığı eşyanın taşınma sırasında hasara uğradığına dair belirtiler görürse, tacirin dava haklarını gü- venceye bağlamak için hasarı tespit ettirmek ve gerekli önlemleri almak, eşyayı koru- mak,telef olma tehlikesi varsa TBK108 uyarınca mahkeme izniyle sattırmak ve duru- mu tacire gecikmeksizin bildirmek zorundadır (TTK m.111/1).
5.Müvekkiline ait olan paraları zamanında göndermesi gerekir. Aradaki sözleşmeye göre parayı hangi süre içinde vermesi gerekiyorsa o süre içinde vermelidir aksi halde temerrüt faizi, hatta tazminat ödemesi gerekebilir (TTK m.112).
6.Acentenin belli bir yer ve bölgede tekel hakkı vardır.Tekel hakkı karşılığını, rekabet etmeme borcu oluşturur. Acente, aynı yer veya bölgede, aksi kararlaştırılmadıkça, aralarında rekabet ilişkisi bulunan işletmelerin acenteliğini yapamaz (TTK m.104).
Acentenin Hakları Ücret isteme(TTK 113/1-2.114,115,116), olağanüstü masrafları isteme(TTK 117), faiz talep etme(TTK 120/1,e) ve hapis hakkı (TTK 119)
Acentenin Temsil Yetkisi ve Kapsamı: 1.Yetkiliyse tacir adına sözleşme yapma, 2.Müvekkili adına beyanlarda bulunma ve kabul etme,3.Bedeli ve malları teslim alma, 4.Müvekkili mahkemede temsil etme.
Acenteliğin Sona Erme Nedenleri: Belirsiz süreli acentelik sözleşmesi durumunda taraflardan birinin 3 ay önceden ihbarlı feshi. Belirli süreli acentelik sözleşmesinde süre bitimi. Süre bitiminde sözleşme devam ettirilirse belirsiz süreli sözleşme haline dönüşür. Taraflardan birinin ölümü iflası ve kısıtlanması halinde sözleşmeden aksi anlaşılmadıkça sözleşme sona erer. Haklı bir nedene dayanılarak sözleşme her za- man feshedilebilir.
Sona Ermenin Sonuçları Acenteliğin sona ermesi sonucunda taraflar denkleştir- me istemi ve rekabet yasağı anlaşması gibi bazı koşullar altında tazminat hakkına sahiptir.Acentelik sözleşmesinden doğan tüm talepler 5 yıllık zaman aşımına tabidir
Simsar Kanuna göre simsarlık, simsarın taraflar arasında bir sözleşmenin kurulması olanağının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleş- menin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir.
* Simsarlığın unsurları şunlardır:
1.Simsar, bağımsız bir tacir yardımcısıdır. Kendine ait bağımsız işletmesi vardır ve eğer bu işletme, ticari işletme niteliğindeyse, simsar ayrıca tacir sıfatına da sahiptir (TTK 12).Tacire ve diğer tarafa daimi şekilde bağlı değildir. Bu nedenle, aracılık ya- pan kişi, taraflardan birine, süreli veya süresiz bir sözleşme kapsamında sürekli bağlı ise aracı acentelik veya pazarlamacılık söz konusu olacaktır.
2. Sadece tarafların sözleşme kurmasına aracılık eder, tarafları biraraya getirir, ge- nelde sözleşme görüşmelerine de katılır, sözleşme taslağını da hazırlar. Örn: Yolcu- taksi arasında aracılık yapan taksi durakları, taşınmaz almak ve satmak isteyenleri ya da ev kiralamak- kiraya vermek isteyenleri bir araya getiren emlakçılar gibi.
3.Ücret karşılığında olmalıdır (TBK 520/1). Aksi takdirde vekâlet hükümleri uygulanır.
* Borçları Simsarın sözleşmenin kurulmasına aracılık etme borcu vardır. Tarafsızlığı- nı ihlal eden simsar, ücret ve masraf isteme hakkını kaybeder.
* Hakları:ücret talep etme, kararlaştırılmışsa giderlerini isteme haklarına sahiptir.
* Simsarlığın Son Bulması: Aksi hüküm bulunmayan hallerde Vekâlet sözleşmesini
sona erdiren haller simsarlık için de uygulanır. Aracılık faaliyetinin tamamlanması da simsarlık ilişkisini sona erdirir.Ücret alacağında 5 yıllık zamanaşımı uygulanır.
Komisyoncu Alım ve satım işlerinde komisyoncu, ücret karşılığında, kendi adına ve müvekkili hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım ve satımını üstlenen kimsedir.
Komisyoncu dolaylı temsilci niteliğinde olduğundan, üçüncü kişi ile yaptığı işleme ek olarak bu işlemden doğacak hak ve borçları müvekkiline (tacire) devredilmesi işlemi- ne gerek vardır.
* Komisyoncu kendi adına müvekkili hesabına hareket ettiği için tacir ile arasında dolaylı temsil ilişkisi vardır. Komisyon sözleşmesinin konusu ilgili kanuna göre kıy- metli evrak ve taşınır eşyadır. Fakat bu sayım sınırlayıcı değildir.Kendisi de bağımsız tacir olan komisyoncu ile müvekkili olan tacir arasındaki ilişki bir/birkaç defaya mah- sus geçici bir ilişkidir. Komisyon sözleşmesi ücret karşılığında olur. Eğer ücretsiz
yapılıyorsa vekâlet sözleşmesi hükümleri uygulanır.
* Borçları: Komisyoncu müvekkilin talimatlarına uygun hareket etmeye, müvekkilin çıkarlarını koruma ve bilgi vermeye hak ve borçları devretmeye yükümlüdür.
* Hakları: 1. Ücret isteme: Komisyon genelde yapılan işin belli yüzdesi şeklinde öde- nir. Bu ücrete komisyon denir. Ücret hakkı, işin tamamlanması ile doğar. İşin (sözleş- menin) tamamlanmaması tacirin kusurundan kaynaklanmışsa ücret talep edilebilir (TBK 539-540). Komisyoncu, üçüncü kişinin tacire olan borçlarını ifa edeceği konu- sunda tacire güvence vermişse, bunun için ilave ücret talep edebilir. Böyle güvence veren kişiye “Dükruar Komisyoncu” denir (TBK 537).
2.Masraf ve faiz isteme: TBK 538 müvekkili için yaptığı masraflarının ödenmesini isteme hakkına sahiptir,verdiği, ödediği paralar (avanslar) için faiz de isteyebilir.
3.Hapis hakkı: Tacir hesabına sattığı malın bedeli veya tacir hesabına aldığı mal üzerinde, alacakları ödeninceye kadar hapis hakkına sahiptir (TBK m.541).
4.Bizzat taraf olma: Bazı işlemlere, TBK 543-545 bizzat taraf olma hakkına sahiptir. Malın bedeli piyasada belliyse veya komisyoncu kendisiyle sözleşme yapmaya yet- kili kılınmış ise kendi kendisi ile sözleşme yapabilir sözleşmeye bizzat taraf olabilir.
* Son Bulması ve Zamanaşımı Komisyonculuk ilişkisi işin görülmesiyle son bulur.
Boşluk bulunan hallerde vekâlet sözleşmesi hükümleri uygulanır. Sözleşmeden doğan talepler için zamanaşımı süresi 5 yıldır
Cari Hesap İki kişinin herhangi bir sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çe- virerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı (bakiyeyi) isteyebilecekle- rine dair sözleşmeye cari hesap sözleşmesi denir. Bu sözleşme yazılı yapılmadıkça geçerli olmaz.
* Cari hesap sözleşmesinde tarafların tacir olma şartı yoktur. Taraflar tacir olmasa bi- le, TTK’de düzenlenmiş olduğu için ticari iş niteliğindedir. Cari hesap, borçların tasfi- yesine yönelik bir sözleşme olduğuna göre, bu sözleşmenin, taraflar arasındaki borç- ları doğuran, satım, acentelik, kredi gibi bir temel ilişki ile birlikte yapılması gerekir aksi takdirde cari hesabın konusu olmaz.
Cari Hesaba Geçirilebilecek Alacaklar: Cari hesaba para alacakları geçirilir fakat aynı cins olmak koşuluyla para dışındaki karşılıklı alacaklar da yazılabilir. Şarta bağlı alacaklar da cari hesap sözleşmesine yazılabilir. Ama hesabın kapanmasından önce şartın gerçekleşmiş olması şarttır; aksi takdirde ilgili alacak hesaptan çıkarılır.
Cari Hesabın İşleyişi ve Süreler: Cari hesapta iki farklı süre vardır:
1.Sözleşme süresi, cari hesap anlaşmasının yürürlükte kaldığı süre olup, belirli veya belirsiz olabilir.Süre belirliyse bu süre sona erdiğinde, belirsizse taraflardan birinin fe- sih ihbarı ile ayrıca taraflardan birinin iflâsı ile sözleşme sona erer. Taraflardan hangi- sinin alacaklı olduğu da sözleşme sona erdikten sonra hesabın kesilmesi ile anlaşılır.
* Sözleşme süresi içerisinde ayrıca birden çok hesap devreleri vardır. Her bir devre sonunda hesap kapatılıp borç ve alacak kalemleri arasındaki fark,hükmen saptanır.
Saptanan bakiyeyi gösteren cetveli alan tarafın bakiyeyi kabulünden veya kabul et- miş sayılmasından sonra, bakiye hangi taraf için alacak gösteriyor ise yeni hesap devresine onun lehine ilk alacak kalemi olarak yazılır.
* Aksi öngörülmedikçe, cari hesaba alacak ve borç kaydı, tarafların o alacak veya iş- lemle ilgili dava ve savunma haklarını düşürmez. Sözleşme veya işlem iptal edilirse bundan kaynaklanan kalemler hesaptan çıkarılır. Cari hesap kesilinceye (sözleşme sona erinceye) kadar kimin alacaklı, kimin borçlu olduğu belli olmaz.Her devre so- nunda hesap yapılır ve hesaba göre alacaklı durumda olanın bakiyesi sonraki hesap devresine o kişinin lehine alacak olarak yazılır; yoksa ödenmesi istenemez. Bu durum cari hesap sözleşmesi sonuna kadar her devre tekrarlanıp devam eder.
2. Hesap devresi hakkında cari hesap sözleşmesinde hüküm yoksa ticari teamül olup olmadığına bakılır. O da yoksa her takvim yılının son günü hesap devresinin son günü kabul edilir (TTK 94/2). Bankacılık uygulamasında hesap devresi 3 aydır.
Bakiyenin Kabulü ve Faiz Devre sonunda hesap yapıldığında,hangi tarafın alacaklı olduğu ortaya çıkar. Bu durumda, cari hesabı kim tutuyorsa onun, ortaya çıkan baki- yeyi gösteren cetveli karşı tarafa tebliğ etmesi gerekir. Karşı taraf aldığı hesap cetve- line 1 ay içerisinde, noter kanalıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elekt- ronik imza içeren bir yazıyla itiraz etmezse bakiyeyi kabul etmiş sayılır (TTK 94/2).
* Faiz konusuna gelince;
1.Cari hesabın alacak sütununa yazılan tutarlar için, sözleşme veya ticari teamüllere gereğince, kaydolundukları tarihten itibaren faiz işler (TTK m.90/1,d).
2.Sözleşmenin yapılmasından önce doğmuş bir alacak, tarafların onayı ile cari hesa- ba kaydedilirse aksi kararlaştırılmış olmadıkça bu alacak yenilenmiş olmaz (TTK 90/1,b). Ancak bakiyenin kabulü ile borç yenilenmiş olur, eski borç ve alacaklar da sona erer. Bakiye için, tespit edildiği günden itibaren faiz işletilir (TTK m.95).
3.Ayrıca, TTK m.96 bileşik faize de izin vermektedir
* Türk hukukunda birleşik faiz uygulaması kural olarak yasaktır. TTK 8/2’ye göre is- tisnai olarak, süresi 3 aydan az olmamak ve tarafları tacir olmak şartıyla cari hesap sözleşmelerinde ve her iki taraf bakımından ticari iş niteliğini taşıyan ödünç sözleş- melerinde faize faiz yürütülür.
Bakiyenin Haczi taraflardan birinin alacaklısı,hesap bakiyesi üzerine haciz koydura- bilir. Bu halde, haciz günü hesap kapatılır ve bakiye saptanır. Bu durumda, borcun- dan dolayı haciz tebliğ edilen taraf 15 gün içinde haczi kaldırtmazsa, cari hesabın karşı tarafı sözleşmeyi feshedebilir.
* Feshetmezse, haciz koyduranın durumu, cari hesaba yeni alacaklar geçirilip ağır- laştırılamaz. Meğer ki, hesaba geçirilen kalemler, haciz tarihinden önce doğmuş bir hukuki ilişkiden kaynaklansın. Haciz koyduran alacaklı, hesap bakiyesinden kendi alacağına düşen kısmın ödenmesini, ancak hesabın TTK 94 uyarınca kapatılması gereken anda isteyebilir (TTK 100).
Cari Hesabın Sona Ermesi ve Zamanaşımı Cari hesap, kararlaştırılan sürenin so- na ermesi, sözleşme belirsiz süreli ise fesih ihbarı ve taraflardan birinin iflâsı neden- leri ile sona erer (TTK 98). Belirli süreli sözleşmelerde ölüm veya kısıtlanma hâllerin- de, taraflar ve kanuni temsilcileri ile halefleri, 10 gün önceden bildirmek şartıyla söz- leşmeyi feshedebilir ancak bakiyenin ödenmesi,hesabın TTK 94 uyarınca kapatılma- sı gereken anda istenebilir (TTK 99).
* Bakiyenin haczi halinde 15 gün içinde haczin kaldırılmaması da diğer taraf için fesih hakkı ve buna bağlı sözleşmenin sona ermesi sonucunu doğurur (TTK 100/2).
TTK 101 uyarınca, cari hesaba ilişkin davalar, sözleşmenin sona erdiği tarihten itiba- ren 5 yıllık zamanaşımına tabidir
TİCARET HUKUKU
ÜNİTE 4
Ortaklıklar Hakkında Genel Bilgi, Adi Ortaklık, Limited Ortaklık
Ortaklık (Şirket) ve Unsurları TTK 1531(1) ortaklık (şirket), kollektif ortaklık (kol- lektif şirket), komandit ortaklık (komandit şirket), anonim ortaklık (aş), sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklık (sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket) limited ortaklık (limited şirket) ve kooperatif ortaklık(kooperatif şirket) çeşitleri vardır
* Ortaklığın unsurları aşağıdaki gibi sıralanabilir;
• Kişi • Sözleşme • Sermaye • Ortak Amaç • Ortak amaca ulaşmak için eşit ve aktif ortak çaba (Affectio Societatis) (K.O.S.O.S)
1.Kişi Ortaklık, kişilerin bir araya gelmesi ile kurulduğu için dernek gibi kişiler arasın- da oluşturulan bir birliktir. Oysa vakıf mal topluluğudur. Ortaklığın kurulabilmesi için kural olarak asgari iki kişi yeterlidir.Ortaklar gerçek veya tüzel kişi olabilir, fakat istisna olarak, kollektif ortaklıkta tüm, komandit ortaklıkta ise komandite ortakların gerçek kişi olmaları gerekir.
* Bazı kanunlarda özel hükümler ve bazı meslekleri icra eden kimseler bakımından
sınırlamalar vardır. Örn, memur, avukat, hâkim, savcı ve noterler yönünden ticaretle uğraşma yasağı getiren özel hükümler vardır; bu nedenle anılan görevlerde çalışan- lar, kollektif şirketin veya ticari işletme çalıştıran bir adi şirketin ortağı olamazlar; ko- mandit şirkette komandite ortak sıfatı taşıyamazlar. Ancak anonim şirket, limited şir- ket ve kooperatife ortak olmalarında bir sakınca yoktur; komandit şirketlerde koman- diter ortak da olabilirler.
2.Sözleşme, karşılıklı iki tarafı oluşturan kişi ya da kişilerin belirli bir hukuki sonuca ulaşmak üzere birbirine uyan irade açıklamalarıyla oluşturdukları hukuki işlemdir. Hukukumuzda, tüm şirketler için geçerli genel bir tanım sayılan TBK m.620, şirketi bir sözleşme olarak nitelediğinden, ortaklığın temelinde sözleşme ilişkisi bulunduğu kabul edilmektedir.
3.Sermaye: Ortaklık sözleşmesinde, ortakların şirkete sermaye (payı) koymaları ge- rekir. Kural olarak ekonomik değer taşıyan her şey (para, taşınır-taşınmaz mal, hak, alacak, kişisel emek, ticari itibar gibi değerler birlikte veya ayrı) sermaye olarak geti- rilebilir.Ortaklarca getirilecek sermayenin mutlaka eşit değerde ve aynı nitelikte olma- sı gerekmez. Farklı değer ve nitelikte sermaye konulması mümkündür
4.Ortak Amaç: TBK 622 uyarınca adi şirkette amaç kazanç paylaşmaktır. Buna karşılık m.331 anonim şirketin, m.573/3 limited şirketin her tür iktisadi amaçla kuru- labileceğini düzenlemiştir. Her ne kadar farklı ifadeler kullanılmış olsa da genel itibariyle şirketlerde amaç, kâr elde edebilmektir.
5.Ortak Çaba (Affectio Societatis) unsuru aslında TBK 620’de yapılan tanımda bulunmamakta ise de, bu unsur, yukarıda değinilen dört unsura, öğreti tarafından eklenmiştir. Söz konusu kavram ile ortak amacı gerçekleştirmek için ortakların birlikte çaba gösterme niyeti kastedilmektedir.
* Ortaklıklar dört ayrı ölçüte göre sınıflandırılabilir;
1.Düzenleyen kanun ölçütü açısından, TBK’de düzenlenen (adi ortaklık), TTK ve KoopK’de düzenlenen (ticaret ortaklıkları) ve özel düzenlemelere bağlı ortaklıklar şeklinde üçlü bir ayrım yapılabilir.
* Özel düzenlemelere bağlı ortaklıklara, tamamen kendi özel kanunu bulunan Ereğli Demir Çelik AŞ, TC. Merkez Bankası AŞ, İller Bankası AŞ gibi bazı şirketler yanında, belirli faali- yet dallarını düzenleyen, Sigortacılık K, Bankacılık K, Şnansal Kiralama K. gibi özel ka- nunlara tabi olan şirketlerle, Kamu İktisadi Teşebbüslerine dair 233 Sayılı KHK’ya tabi şirketler gösterilebilir.
2.Tüzel kişiliği olup olmaması ölçütüne göre tüzel kişiliği olmayan ortaklık (adi ortak- lık) ile tüzel kişiliği olan ortaklıklar (ticaret ortaklıkları ile özel düzenlemelere bağlı tüm ortaklıklar) şeklinde ikili bir ayrım yapılabilir. Tüzel kişiliğin bulunması, beraberinde, şirketin, ortaklarından ayrı bir ticaret unvanına, malvarlığına, ehliyete, yerleşim yerine ve vatandaşlığa da sahip olmasını getirir.
3.Kişi (şahıs)/sermaye ortaklığı ayrımı, bir ortaklıkta, ortakların kimlik ve ilişkilerinin mi, yoksa sermayenin mi ilk planda önem taşıdığına dayalıdır. TTK 124/2’de, kollektif ve adi komandit ortaklıklar şahıs, anonim, limited ve paylı komandit ortaklıklarsa ser- maye ortaklığı olarak sayılmıştır. Ayrıca TTK, şirketlerin genel hükümlerinin uygulan- ması, ortakların kişisel alacaklılarının durumu ve bazı yükümlülükler yönünden bu ayrıma önemli sonuçlar bağlamıştır.
4.Ortaklık borçlarından dolayı ortakların sorumluluğu açısından, 1.,2..3. derece, sı- nırlı-sınırsız sorumluluk ayrımları yapılır. Ortaklık borçlarından dolayı ortaklar 1. De- rece (doğrudan) veya 2. derece (dolaylı) sorumlu olabilir. Ortaklığın tüzel kişiliği yok ise, ortaklıktan alacaklı olan kişi doğrudan ortaklara başvurur. Örn: Adi Ortaklık (TBK 638/3). Tüzel kişiliği olan ortaklıklarda, ortaklık borcu için önce tüzel kişiliğe başvuru- lur. Belli şartların varlığı halinde ortaklara başvuru hakkı tanınmışsa, bu durumda or- takların 2. derecede sorumluğu sözkonusu olur.
* Ortakların sorumlu olduğu hâllerde de, bu sorumluluk, sınırlı veya sınırsız olabilir. Sınırsız sorumluluğun geçerli olduğu şirketlerde ortaklar, şirket borçlarından dolayı, tüm mal varlıkları ile sorumlu olabilmektedir. Buna karşılık, bazı ortaklıklarda ortak- ların sorumluluğu belirli bir miktar ile sınırlı olabilir.
Adi Ortaklık ahlaka, adaba, emredici hükümlere, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ve imkânsız olmamak kaydıyla her konuda kurulabilen, tüzel kişiliği bulunma- dığı için kuruluşu oldukça kolay bir ortaklık türüdür. Örn, cep harçlıkları ile bahçe sa- hibinden satın alacakları limonu semt pazarında satmaya ve kazancı bölüşmeye ka- rar veren, bir kahvehaneyi veya marketi alıp birlikte işleten, bir ticari taksiyi birlikte alıp çalıştıran kişiler arasındaki ilişkilerden, konsorsiyumlara ve çok uluslu ortak gi- rişimlere (joint venture) kadar birçok ilişki adi ortaklıktır
* Konsorsiyum, kişilerin belirli işleri birlikte gerçekleştirmek için bir araya gelmeleri ve her birinin, diğerlerinden bağımsız, işin yalnızca bir kısmının yapılmasından sorumlu olduğu hallerde ortaya çıkar. Örn, metro inşaatının yapımını birlikte gerçekleştirmek isteyen üç şirketten birisi yer altı inşaatlarını, diğeri toprakaltı izolasyon ve donanım- larını, 3. de raylı sistem yapımını üstlenip, herkes kendi kısmından sorumlu olur
* Ortak girişim (joint venture) bağımsız birden fazla gerçek veya tüzel kişinin, belli bir işi ya da sürekli bir faaliyeti gerçekleştirmek ve kazanç sağlamak için, ticaret ortaklığı kurarak (bu arada çiftte orttaklık ilişkisi doğabilir) veya kurmadan, bir sözleşmeyle bir araya gelmeleri ve işin tamamından müteselsilen sorumlu olmayı üstlendikleri hâller- dir. Örn, üç şirketin, işin tamamından birlikte ve müteselsilen sorumluluk üstlenip bir baraj inşaatının yapımı konusunda anlaşmaları ve ihaleyi kazanmaları gibi.
* Bu tür ortaklıklarda getirilen sermaye ortakların tümüne aittir ve ortaklardan hiçbiri kendilerinin veya üçüncü kişilerin menfaatine olarak, şirkete zarar verecek ve şirket gayesine aykırı düşecek işleri yapamaz. Ortaklık borçlarından ortaklar birinci derece- den ve sınırsız sorumludur,bu nedenle ortakların her birine denetim yetkisi tanınır.
* Adi ortaklığın önem ve uygulamasını artıran yasal düzenlemeler mevcuttur.
1.Adi ortaklık hükümleri, TTK 126da,belirli bir sırada ticaret şirketlerine de uygulanır.
2.Ticaret şirketi niteliği kazanamayan ortaklıklar,TBK 620/2’ye göre adi ortaklıktır
3.Kollektif ve komandit şirketlerinin kuruluşunda, ortaklık sözleşmesinin akdedilme- sinden itibaren şirketin tüzel kişilik kazanmasına kadar geçecek sürede, kurucular a- rasındaki ilişkiye adi ortaklık hükümleri uygulanır (TTK 214,305).Kollektif ve koman- dit şirketlerden farklı olarak, anonim ve limited şirketlerde,ana sözleşmenin imzalan- ması ile ortaklık tüzel kişiliğinin doğması arasındaki dönemde, kurucular arasındaki ilişkiyi ön ortaklık niteleyen Alman sistemi, TTK’da da benimsenmiştir (TTK 335,585).
4.Birden çok kişinin katılımı ile yapılan ve ayrılmaz bütün oluşturan eserin sahipleri arasındaki ilişkiye adi ortaklık hükümleri uygulanır (FSEK 10).
Adi Ortaklığın Kuruluşu Ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığı için kuruluşu oldukça
kolaydır. Sözleşme için bir geçerlilik şartı öngörülmemiştir; taraflar iradi şekil karar- laştırılabilir (TBK m.17). Ancak ispat kolaylığı sağlamak açısından yazılı şekilde bir ortaklık sözleşmesi yapmakta daima yarar vardır.
* Şayet ortaklığa, tapuya kayıtlı bir taşınmaz veya devri kanunda özel şekle bağlan- mış bir hak (marka, patent, fikir ve sanat eseri gibi) sermaye olarak konulursa,ortaklık sözleşmesindeki sermaye maddesi öngörülen şekle uygun düzenlenmelidir
Adi Ortaklıkta İç İlişkiler İç ilişki, ortakların kendi aralarındaki ilişkileri anlatır ve bu kapsamda karşımıza özellikle, yönetim görev ve yetkileri çıkar.
* Dış ilişki ise, ortaklarla üçüncü kişiler arasındaki ilişki olup bu kapsamda özellikle temsil kavramı gündeme gelir. Dış ilişkiler kapsamında ise, ortaklığın temsili ile ortakların sorumluluğu konuları yer almaktadır.
* İç ilişkiler kapsamına, ortaklığın yönetimi yanında, ortaklar arasındaki mülkiyet ilişki- si, ortaklık kararları ve ortakların borçları ile hakları (sermaye koyma borcu, kâr-zarar paylaşımı ve ortaklığın denetimi) gibi konular girmektedir.
1.Ortaklar Arasındaki Mülkiyet İlişkisi: Mülkiyet ilişkisi kapsamında iki tip mülkiyetten söz edilebilir.
a.Elbirliği Mülkiyeti birden çok kişinin bir eşya üzerinde pay oranları açıkça gösteril- meden mülkiyet hakkına sahip olmalarıdır.
b.Paylı Mülkiyet birden çok kişinin aynı eşya üzerinde fiilen bölünmüş paylara sahip
olmalarıdır.
2.Ortaklık Kararları Ortaklığın yapısı ve örgütlenmesi ile ilgili kararlardır.Sözleşme- nin, sermayenin ve ortaklararası düzenin değişmesine, yöneticilerin atanması ve azline, hesapların onaylanması ve kazanç üzerinde tasarrufta bulunulmasına, şirke- tin sona erdirilmesine ilişkin kararları kapsar.
* Bunları, şirketin işletme konusunu elde etmek için aldığı ve yönetime kararından ayırmak gerekir. Öğretide, yönetime ilişkin olağandışı işlemler de ortaklık kararı kap- samında sayılır. Ortaklık kararları, kural olarak tüm ortakların oybirliği ile alınır; söz- leşmede çoğunluk öngörülebilir. Bu durumda çoğunluk, katılım payına göre değil, ortakların tam sayısına göre hesaplanır (TBK m.624).
3. Ortakların Hak ve Borçları
a.Katılım Payı (Sermaye): Sermaye olarak bir şeyin kullandırılması taahhüt edilmiş ise kira hükümleri, bir şeyin mülkiyeti konulmuşsa satım sözleşmesindeki hasara, ayıptan ve zapttan sorumluluğa ilişkin hükümler kıyasla uygulanır (TBK 621/3).
* Sermaye paraysa, gecikmiş ifa ile birlikte temerrüt faizi istenebilir; tazminat ve söz- leşmede öngörülmüşse cezai şart talep edilebilir; somut olayda haklı neden oluştur- ması koşuluyla, TBK 639, b.7’ye dayanılarak şirketin feshi yoluna gidilebilir
* Bir ortak, şirkete karşı borçlarını ifa etmeyen diğer ortak veya ortaklara karşı ifa ve- ya borçlunun şirkete karşı sorumluluğunu sağlamak dava açabilir ve kökeni, Roma Hukuku’na dayanır. TTK m.128/7
4.Kazanca, Zarara ve Tasfiye Sonucuna Katılma TBK 622’ye göre ortaklar, niteliği gereği şirkete ait olan bütün kazançları aralarında bölüşmekle yükümlüdürler. TBK 623/I uyarınca, sözleşmede aksi hüküm yoksa kazanç ve zarar eşit şekilde paylaşılır Sözleşmede yalnız kazanç veya zarar paylaşımı düzenlenmiş, her ikisi düzenlenme- mişse, yapılan düzenleme, diğeri bakımından da uygulanır (TBK 623/2).
* Bazen şirkete sermaye olarak emek getirilebilir. Emeğini sermaye olarak getiren kişinin zarara katılmayacağını öngören sözleşme hükümlerini geçerli sayılmıştır (TBK 623/3). Hükmün gerekçesi, emeğe verilen değer olup şirket zarar edince, emek zaten karşılıksız kalacak ve ilgili kişinin ayrıca zarara katılması, katmerli bir haksızlığa yol açacaktır. Bu istisna dışında, zarara katılmama şartı geçerli olmaz.
5.Rekabet Etmeme Borcu Ortaklardan hiçbiri kendilerinin veya üçüncü kişilerin men- faatine, şirkete zarar verecek ve şirket gayesine aykırı düşecek işleri yapamaz, reka- bet oluşturan fiilleri başkası hesabına da yapamaz (TBK 626).
6.İnceleme (Denetleme) Hakkı Ortaklık borçlarından dolayı ortaklar birinci derecede ve sınırsız sorumlu olduğundan, yönetim yetkisi olmasa da, ortaklardan her birine, ortaklık işlerini inceleme yetki ve hakkı tanınmıştır.(Yöneticilerden bilgi isteme, defter ve kayıtları inceleme ve bunlardan örnek alma, mali durum özeti çıkarma (TBK 631))
Ortaklığın Yönetimi
1.Yöneticinin Atanması ve Azledilmesi: Yöneticilerin atanması konusunda ortaklar isterlerse, sözleşmede kimin yönetici olacağını belirleyebilirler. Belirlememişseler, sonradan alacakları bir kararla yönetici atayabilirler.
* Aksi sözleşmede öngörülmedikçe, yönetim, dışarıdan birine de verilebilir; yani yöneticinin ortak olma zorunluluğu yoktur. Yönetim yetkisi nasıl verilmiş ise, aynı şekilde geri alınır. Örn, bir kararla atanan yönetici yine bir kararla görevden alınabilir.
* Şirket sözleşmesi ile ortaklardan birisine verilen yönetim yetkisi, haklı bir neden olmadıkça, diğer ortaklar tarafından kaldırılamaz ve sınırlanamaz.
2. Yöneticinin Yetkileri Yönetim yetkisi sadece olağan işleri kapsar. Olağandışı işlerde ise ortakların oybirliği gerekir ancak gecikmesinde sakınca bulunan (acil) işlerde yöneticilerden her biri yetkilidir.
3. Yöneticilerin Hakları ve Borçları
• Yönetim ve İtiraz Hakkı
• Ücret Hakkı
• Özen Gösterme Borcu
• Hesap Verme Borcu
• İncelemeye İzin Verme Borcu
Adi Ortaklıkta Dış İlişkiler
1. Ortaklığın Temsili Temsil yetkisine sahip yönetici ortağın yapacağı önemli tasarruf işlemlerine ilişkin yetkinin, bütün ortakların oybirliğiyle verilmiş olması ve yetki belge- sinde bu hususun açıkça belirtilmiş olması şarttır.
* TBK 637, temsile ilişkin genel hükümlere paralel bir hüküm getirip doğrudan/dolaylı temsil ayrımı yapmıştır. Temsilci tarafından yapılan işlemlerin şirket (ortaklar) adına olduğunun karşı tarafa açıklanması gerekir. Karşı taraf temsil iliş- kisini zaten biliyor veya bilmesi gerekiyor ya da işlemin kiminle yapıldığı üçüncü kişi bakımından fark yaratmıyor ise yapılan işler şirketi bağlar (doğrudan temsil, TBK 40). Aksi halde do- laylı temsil ilişkisi ortaya çıkar, yani işlem temsilciyle karşı taraf için bağlayıcı olur; temsilci, alacakları temlik ve borçları nakille tüm ortaklara devreder (TBK 637, 640).
2. Ortakların Sorumluluğu Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından, ortakların şirket borçlarından dolayı sorumluluğu birinci derecede, sınırsız ve müteselsildir. Ortağın işlediği haksız fiilden dolayı sorumluluk yalnız o ortağa aittir.Diğer ortaklar kışkırtmak veya yardımcı olmak suretiyle fiile katılmışsa, birlikte sorumlu olacaklardır (TBK 61).
Adi Şirkette Ortakların Değişmesi ve Sonuçları Kişi ortaklığı niteliğine bağlı ola- rak, adi şirkette ortakların değişmesi çok zordur.Çünkü ortaklık sözleşmesi değişip, sözleşme değişikliklerinde ortakların oybirliği gerekir. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortakların oybirliği yerine, başka yetersayı (çoğunluk) öngörülebilir (TBK 624).
1.Yeni Ortak Alımı ve Alt Katılım TBK 632, şirkete yeni ortak alınması, bütün ortakla- rın rızasına bağlıdır. Ortaklardan birisinin, tek taraflı olarak 3.kişiye payını devretmesi veya payına 3. kişiyi ortak etmesi hâlinde de bu 3. kişi ortak sıfatını kazanamaz fakat diğer ortaklar rıza gösterirse 3. kişi ortak sıfatına sahip olur.
2.Ortaklıktan Çıkma ve Çıkarılma TBK 633, adi ortaklıktan çıkma ve çıkarılmayı belli neden ve şartlara bağlamış, çıkma ve çıkarılmaya bağlı bazı sonuçlar düzenlemiştir.
Yasal Durum ve Öngörülen Nedenler
Çıkma ve çıkarılma nedenleri bakımından kanun yanında, ortaklık sözleşmesi hü- kümlerine de bakmak gerekir.
Adi Ortaklığın Sona Ermesi İnfisah (dağılma, kendiliğinden sona erme) veya fesih (dağıtma) şeklinde iki grupta toplanabilecek nedenlerden birisinin gerçekleşmesi, şirketin sona ermesine yol açar.
1.İnfisah (Dağılma) Nedenleri
1.Amacın gerçekleşmesi ya da gerçekleşmesinin imkânsız olması (TBK 639, b.1).
2.Mirasçılar ile ortaklığın devam edeceğine dair anlaşma yoksa ortaklardan birinin ölmesi (TBK 639, b.2).
3.Sözleşmede ortaklığın süreceğine dair bir hüküm yoksa ortaklardan birinin iflâs et- mesi, kısıtlanması veya Tasfiye payının cebri icrayla paraya çevrilmesi (kişi ortaklığı- na bağlı özellik) (TBK 639, b.3).
4.Belirli süreli kurulmuş ortaklıkta sürenin dolması (TBK 639, b.5). Ama, süre dolmuş bulunmasına rağmen faaliyetlere fiilen devam edilmesi halinde ortaklık, belirsiz süreli ortaklığa dönüştürülmüş sayılır (TBK 640/3).
2.Fesih (Dağıtma) Nedenleri
1.Bütün ortakların sona erdirme isteği (TBK 639, b.4).
2.Fesih bildirimi ile de şirket sona erdirilebilir. Ama kanun bu hakkı, sözleşmesinde fesih bildirimi hakkı saklı tutulmuş veya belirsiz süreli ya da ortaklardan birisinin ömrü boyunca sürmek üzere kurulmuş ortaklıklarla sınırlamıştır (TBK 639, b.6). Bu üç du- rumdan son ikisini söz konusu olduğunda,fesih bildiriminin 6 ay önceden yapılması gerekir. İlk haldeyse, sözleşmedeki hükme göre hareket edilmelidir. Fesih bildiriminin dürüstlük kurallarına göre ve uygun zamanda yapılması gerekir,bildirim ancak hesap yılı bitiminde hüküm doğurur (TBK 640).
3.Haklı bir sebep varsa mahkeme kararı ile şirket sona erdirilir (TBK 639, b.7).
* Ortaklardan birinin ortaklıktan çıkması veya çıkarılması durumunda payı diğer or- taklara payları oranınca dağıtılır. Ortaklık sona erdirilmişse şirkete ait artı değer ve
zararlar ortaklar arasında paylaştırılır.
Ticaret Şirketlerinin Genel Hükümleri Ticaret şirketlerinin genel hükümleri, kollek- tif, komandit, limited, anonim ve kooperatif için geçerli olan genel hükümlerdir ve aşağıdaki gibi sıralanabilir;
1.Emredici hükümler,
2.Ortaklık sözleşmesi hükümleri,
3.Her bir ortaklık türüne ilişkin yedek nitelikli hükümler,
4.Tüzel kişilere ilişkin MK’nın genel hükümleri (TMK 47-55) ile TTK124- 210 (ticaret ortaklıklarının genel hükümleri),
5.TBK m.620 vd. (adi ortaklık hükümleri),
6.Diğer ticari hükümler (Bkz. TTK m.1),
7.Ticari örf ve âdet (TTK1 ve 2), Uyuşmazlıkların çözümlenmesinde ve iradelerin yo- rumlanmasında esas alınan, bölgeye veya ticaret dalına ait örf ve âdet kurallarıdır.
8.Genel hükümler (Bkz.TMK m.1).
Ticaret Şirketlerinin Ortak Özellikleri
1.Tamamının tüzel kişiliğe sahip olması,(Ortaklarından ayrı ehliyet, ayrı malvarlığı, ayrı ticaret unvanı, ayrı yerleşim yeri ve ayrı vatandaşlık gibi hakları bulunur)
2.Sınırlı sayı ilkesine bağlılık,( kurucularca, ancak kanunda sayılan ortaklık tiplerin- den biri seçilebilir veya ortaklık, TBK 620/2 uyarınca adi ortaklık niteliğinde olur.)
3.Hak ehliyetlerinin işletme konusu ile sınırlı olmaması,
4. Birleşme, bölünme ve tür değiştirme olanağı(6102 S TTK)
5.Kurulların elektronik ortamda yapılabilmesi olanağı (TTK 1527)
a.Sermaye şirketlerinde,şirket sözleşmesinde veya anasözleşmede düzenlenerek, yönetim kurulu ve müdürler kurulu tamamen elektronik ortamda yapılabilir veya bazı üyelerin katıldığı (fiziki) toplantıya, diğer üyeler elektronik ortamda katılabilir (f.1).
b.Kollektif, komandit, paylı komandit ve limited şirketlerde, şirket sözleşmesinde veya anasözleşmede düzenlenmek şartıyla, elektronik genel kurul veya ortaklar kuruluna katılım, fiziki katılımın bütün hukuki sonuçlarını doğurur (f.2).
c.İlk iki fıkrada öngörülen hâllerde elektronik ortamda oy kullanma için, şirketin bu amaca tahsis edilmiş bir internet sitesinin bulunması, ortağın bu yolda talepte bulun- ması, teknik altyapının katılıma elverişliliğinin bir teknik raporla kanıtlanması ve oy kullananların kimliklerinin saklanması şarttır (f.3).
d.Anonim şirketlerde genel kurullara elektronik katılım fiziki katılımın tüm hukuki sonuçlarını doğurur. Bu hükmün uygulanma esasları yönetmelik ile düzenlenir; yö- netmeliğin yürürlüğe girmesiyle birlikte, elektronik ortamda katılım ve oy kullanma, pay senetleri borsaya kote şirketlerde zorunlu hâle gelir; diğer anonim şirketlerdeyse ihtiyaridir (f.5). Anonim şirketlerde elektronik genel kurul yönetmeliği 28.08.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
e.Birinci ilâ dördüncü fıkralar kapsamında bazı hususlar için de Bakanlığın tebliğ ile düzenleme yapması öngörülmüş (f.6); bu ikincil düzenlemeler de 29.08. 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Limited Ortaklık uygulamada çok yaygın ve önemli şirket türü olup, kısmen anonim, kısmen adi ve kollektif ortaklıklara benzeyen sermaye şirketleridir.
* Bir veya daha çok gerçek ve/veya tüzel kişi (50 kişiyi aşmamak kaydıyla) tarafından kurulan, kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konu için faaliyet gösterebilen (sigortacılık ve bankacılık yapamazlar), esas sermayesi belirli ve sermaye paylarının toplamından oluşan bir sermaye şirketidir. Esas sermaye paylarının 25000 TL ve katları şeklinde olması gerekmektedir.
Anonim Şirket ile Benzerlikleri
1.Ortaklar şirket borçlarından sorumlu olmayıp sadece taahhüt ettikleri esas ser- maye paylarını ödemekle yükümlüdürler (TTK 573,603- 607, istisna AATUHK 35).
2.Asgari sermaye miktarı (en az 10bin TL), kanunda belirtilmiştir (TTK 580).
3.Ortakların oy hakkı, kişi ortaklıklarından farklı olarak, esas sermaye paylarının iti- barî değerine göre hesaplanır (TTK 618/1). Şirket sözleşmesinde daha yüksek bir tutar öngörülmemişse her 25 TL bir oy hakkı verir (TTK 618). Genel kurul kararlarının alınmasında kural olarak çoğunluk ilkesi geçerlidir (TTK 620
* Farkları: Anonim şirketlerle ilgili TTK 339 sadece anasözleşmeye yazılabilecek zo- runlu kayıtlardan bahseder; limited şirket sözleşmesinin içeriği, zorunlu kayıtlar (TTK 576) ve şirket sözleşmesinde öngörülmeleri şartıyla bağlayıcı olan kayıtlar (TTK 577) olarak ikiye ayrılmıştır.Limited şirketlerin hareket alanı anonim şirketlere göre daha geniş olmaktadır.
Kişi (Şahıs) Ortaklıkları ile Benzerlikleri
1.Esas sermaye payının devri eTK m.520’ye göre kolaylaştırılmış olsa da, yine de payın devrinin anonim şirkete göre daha zor olması (TTK m.595),
2.TTK m.613 ile tüm ortaklar için bağlılık yükümü getirilmesi,
3.Sermaye artırımı için temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun aranması (TTK m.621),
4.Şirketten çıkma ve çıkarılmaya olanak tanınmış olması (TTK m.638,640) kişi ortaklıklarına benzer.
Tanımı ve Unsurları: Limited şirket, bir veya daha çok gerçek ve/veya tüzel kişi ta- rafından kurulan, kanunen yasak olmayan ekonomik amaç ve konu için faaliyet gös- terebilen,şirket borçlarından dolayı ortaklığın malvarlığıyla ortaklarınsa sadece taah- hüt ettikleri esas sermaye payları ile sınırlı olarak ve yalnızca ortaklığa karşı (şirket sözleşmesinde öngörülmesi durumunda ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini ye- rine getirmekle) sorumlu bulunduğu, esas sermayesi belirli ve sermaye paylarının toplamından oluşan bir sermaye şirketidir.
Ortaklığın Kuruluşu üç aşamadan oluşur. Bunlar;
• Sözleşmenin hazırlanması, imzalanması ve noter onayı
• Kurucular beyanının imzalanması
• Tescil ve ilan
Ortaklığın Organları ve İşleyişi Limited ortaklıklarda kanunen zorunlu olarak genel kurul (TTK 616 vd.) ve müdürlük (TTK 623) organları bulunmakla birlikte zorunlu olmasa da denetçi bulunabilir
* TTK 616’da genel kurulun devredilemez yetkilerinin, TTK 625’deyse müdürlerin devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkilerinin belirtilmesiyle işlevler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir.
1.Genel Kurul Genel kurul olağan ve olağandışı olarak toplanabilir. Kurul gündemi toplantıyı talep eden taraflar tarafından belirlenir. Kurul toplantı yapmaksızın karar alabilir ancak alınan kararın üyelerin yazılı onayına sunulması gereklidir. Olağan kararlar için temsil edilen oyların salt çoğunluğu şartı aranır. Ayrıca bu durumlarda toplantı yeter sayısının aranmasına gerek yoktur.
* Önemli kararlarda ise temsil edilen oy sayısının en az 2/3ü ve oy hakkı olan serma- yenin salt çoğunluğu gereklidir.
* Şirket sözleşmesi,esas sermayeyi 2/3 temsil eden ortaklar kararıyla değiştirilebilir.
Oy Hakkı ve Hesaplanması: Limited şirkette ortakların oy hakkı esas sermaye pay- larının itibarî değerine göre hesaplanır (TTK 618/1).
Müdür/Müdürler (Yönetim ve Temsil Organı) Limited şirketlerde müdürler, gerçek veya tüzel kişi olarak sözleşme ile veyahut genel kurul kararıyla belirlenebilir.
* Müdürlerin yükümlülükleri aşağıdaki gibidir;
• Müdürlerin Özen ve Bağlılık Yükümlülüğü, Rekabet Yasağı
• Müdürlerin Eşit İşlem Yükümlülüğü
• Müdürlerin Bildirim Yükümlülüğü
• Müdürlerin Şirkete Karşı Borçlanma Yasağı (Şirketten borç almama yükümlülüğü)
• Müdürlerin Sorumluluğu
Denetim TTK397’nin 5/6. fıkraları dışında kalan, anonim şirketin denetçiye, deneti- me ve özel denetime ilişkin hükümleri limited şirkete de uygulanır. (TTK635)
Ortak Sıfatının Kazanılması aslen veya devren gerçekleşir:
1.Aslen Kazanma Kuruluş veya sermaye artırımlarında taahhütte bulunanlar, tescil ile ortak sıfatını kazanırlar (TTK 588,590). Birleşme veya tür değiştirme hâllerinde de ortak sıfatı aslen kazanılmış sayılır.
2.Devren Kazanma
a. Esas Sermaye Payının Sözleşme ile Devri Limited şirketlerde esas sermaye payı- nın devri TTK ile yapılan yeniliklerle birlikte kolaylaştırılmıştır. Sermaye payının dev- ri için aksi öngörülmemişse genel kurul onayı ile gereklidir.
b. Payın Kanun Uyarınca Geçişi Esas sermaye payının, miras, eşler arasındaki mal rejimine ilişkin hükümler veya icra yoluyla geçmesi hâllerinde, tüm haklar ve borçlar, genel kurulun onayına gerek olmaksızın, esas sermaye payını iktisap eden kişiye geçer (TTK 596/1).
Esas Sermaye Payının Geçişinin Tescil Edilmesi için, şirket müdürleri tarafından ticaret siciline başvurulur. Ticaret siciline tescil kurucu değil, açıklayıcı etkiye sahiptir.
Esas Sermaye Payının Gerçek Değerin Belirlenmesi taraflar arasında anlaşmaz- lığa neden olduğu durumlarda gerçek değer taraflardan birinin istemesi üzerine böl- gedeki asliye ticaret mahkemesince belirlenir. (TTK 597).
Pay Defteri Şirket tarafından ortakların sermaye payları, ortakların adları, adresleri gibi bilgilerin tutulduğu deftere pay defteri denir.
Ortak Sıfatının Kaybedilmesi, ortaklıktan çıkma, çıkmaya katılma veya ortaklıktan çıkarılma şeklinde olur.
Ortakların Hakları anonim ortaklıklardaki gibi, mali ve kişisel haklar olarak 2ye ayrılır
1. Mali Haklar • Kâr Payı Hakkı ve Yedek Akçelerle ilişkisi • Tasfiye Payı Hakkı
• Yeni Pay Alma Hakkı
2.Kişisel Haklar
• Genel Kurul Toplantılarına Katılma ve İlgili Haklar
• Ortaklık Yönetimine ve Temsiline Katılma
• Bilgi Alma ve İnceleme Hakkı
• Genel Kurul Kararların Butlanının Tespitini ve İptalini İsteme Hakkı
• Denetleme Hakkı
• Çıkma Hakkı
• Çıkmaya Katılma Hakkı
• Haklı Nedenle Feshi Talep Hakkı
Ortakların Yükümlülülükleri
• Ek Ödeme ve Yan Edim Yükümlülüğü
• Haksız Alınan Kâr Paylarını İade Yükümlülüğü
• Bağlılık Yükümlülüğü ve Rekabet Yasağı
• Ortakların Şirkete Karşı Borçlanma Yasağı
• Kamu Borçlarından Sorumluluk
Limited Ortaklığın Sona Ermesi
1.Nedenleri Limited şirketin şu nedenlerle sona erer (fesih ve İnfisah) (TTK m.636):
1.Sözleşmede yazılı sona erme nedeninin gerçekleşmesi ile (TTK m.636/1,a).
2.Genel kurul kararı ile (TTK m.636/1,b)
3.İflâsın açılması ile (TTK m.636/1,c).
4.Kanunda gösterilen nedenlerle (TTK m.636/1,d).
5.Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa şirketin feshine ilişkin verilecek karar ile (TTK m.636/2).
6.Bir ortağın talebi üzerine haklı nedenle ve mahkeme kararı ile (TTK 636/3).
7.Şirketin kurulmasında kanun hükümlerine aykırı hareket edilmek suretiyle, alacak- lıların, ortakların veya kamunun menfaatleri önemli şekilde tehlikeye düşürülmüş ve- ya ihlal edilmiş olursa, müdürün/müdürlerin, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının, ilgili a- lacaklının veya ortağın istemi üzerine, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince şirketin feshine karar verilir. Ancak, limited şirketin butlanına veya yokluğuna karar verilemez (TTK 644/1,b atfıyla m.353).
2.Sonuçları Sona erme iflâs ve mahkeme kararından başka sebepten ileri gelmişse tescil ve ilan edilir (TTK 637). Tasfiye memurlarının atanması ve azilleri ile tasfiyenin yapılması konularında anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır (TTK 643). Birleşme ve tür değiştirme tasfiyesiz infisaha yol açtığı için bu hâllerde tasfiye yapılmaz.