AÖF DERS NOTLARINA HOŞ GELDİN!

Ders notlarına erişmek için lütfen ücretsiz kayıt olunuz.

Ücretsiz Kayıt ol!

VİZE Uluslararası İşletmecilik 2. Ünite Ders Özeti

Moderator
Mesajlar
419
Tepkime puanı
28
Puanları
18
ÜLKE DIŞI FAALİYETLER

ÜLKE DIŞINA AÇILMA


İşletmelerin eldeki sermaye birikimlerini, ülke dışında daha fazla kar getirecek alanlara yatırım yapmak için fırsatları değerlendirerek yeni pazarları ele geçirip çeşitli stratejiler uygulanmasıdır. Ülke dışına açılmasındaki faktörler ise; 1- iç pazarın doymuş olması (satış ve karı arttırmak )
2- ülke içinde büyüme (finansal olanakları değerlendirme)
İşletmelerin izledikleri temel stratejiler uzun dönemdeki karlarını maksimize etmeye çalışmaktır. Dünya pazarlarına girebilmek için bazı koşulları
(ekonomik,kültürel,demografik,hukuksal..vs) göz önünde bulundurmalı ve gerekli araştırmayı yapmalıdırlar ki ülke dışındaki yaptıkları her faaliyetin getirdiği üstünlüklerden yararlanabilsin.
ÜLKE DIŞI FAALİYET TÜRLERİ

İşletmelerin ülke dışı faaliyetlerini üç temel alanda yoğunlaştırmaktadır. Bunlar;
1- İHRACAT
• Doğrudan ihracat
• Dolaylı ihracat
2- DOĞRUDAN YATIRIM
3- ORTAKLIK
• Lisans anlaşması
• Franchising
• Joınt venture
• Yönetim sözleşmesi
• Anahtar teslim projeleri
Uluslararası işletmeleri ülke dışında faaliyet göstermeye iten nedenleri;
• Ülke dışında fırsatların doğması
• Kur yönünden ülke içi tıkanıklık
• Ülkelerin himayecilikten uzaklaşmaları
• Ticaret engellerinin kaldırılması
• Dünya ticaretini hızlandırmak amacıyla kurulan uluslararası kuruluşlar
• Ülkelerin politik düşüncelerinin değişmesi ve yabancı sermayenin teşvik edilmesi
• Ülke içinde işletmelerin aşırı ölçüde büyümeleri
• Sermaye birikimi
• Teknolojik gelişim
• Üretim faktörlerinin fiyatlarının ülkeden ülkeye farklılık göstermesi
Ülke dışında faaliyet gösterecek uluslararası işletme üst yönetimi; işletmenin hedeflerini, kapasitesini, ürün ve hizmetlerinin nitelik ve niceliğini, işletmenin rekabet gücünü değerlendirmelidir. Ardından hedef pazarlanın büyüklükleri, satış potansiyelleri ve kur hedefleri belirlenmelidir. Ekonomik, teknolojik, politik, hukuki, kültürel koşullar incelendikten sonra, ülke dışı faaliyet biçimine karar verilmelidir. Kararlaştırılan faaliyet biçimi ihracat, doğrudan yabancı yatırım ya da ortaklık ilgili olacaktır.
1- İHRACAT
Ülke dışı faaliyet biçimlerinden en kolay olanı ve en sık tercih edileni ihracat faaliyetidir. İhracat aynı zamanda uluslararası ticaretin en eski biçimidir. İhracat faaliyetinin önemli bir özellikleri;
• Ülke dışı faaliyetler içinde en düşük faaliyet olmasıdır.
• İşletmenin yönetim yapısında büyük değişikliklere ihtiyaç göstermemesidir.
• Dış pazarlanın daha iyi tanınmasını sağlayarak, diğer faaliyetlerin genişlemesine olanak sağlamasıdır.

A-Dolaylı İhracat: Dolaylı ihracatta, yerli firma ülkede ürettiği ürün ve hizmetleri, aracılar vasıtasıyla ya da bu ürünleri, ihraç ürünleriyle birleştiren bir başka yerli imalatçıya satarak yabancı firmalara satar. Bu nedenle özel bir uzmanlık gerektirmez ve doğrudan ihracata kıyasla çok daha kolaydır.
B- Doğrudan İhracat: Doğrudan ihracatta, yerli firma ülkede ürettiği ürünleri doğrudan yabancı müşterilere satar, böylece aracı kullanmaksızın tüm ilgili faaliyetleri kendisi üstlenir, Önemli ticari engellerin bulunmadığı durumlarda, doğrudan ihracat, firmanın kesin tercihi olmaktadır.
Dolaylı ve Doğrudan İhracat Arasındaki Farklar
• Dolaylı ihracat, doğrudan ihracata kıyasla daha düşük maliyetlidir ve daha az zaman alıcıdır.
Dolaylı ihracat, daha az taahhüt gerektirir ve daha düşük risk içerir; böylece pek çok firmaya, ilk kez uluslararası pazara rekabet edip girme fırsatı sağlar.
• Dolaylı ihracat, yabancı ithalatçılarla iş ilişkisi geliştirme ihtiyacı duymaksızın, satışla ilgilenen tepkisel firmalara daha çekici gelmektedir.
• Dolaylı ihracat yöntemleri, çoğunlukla, daha sonra denizaşırı ihracat yapacak uluslararası işletmelere girdi üreten küçük firmalar tarafından kullanılır.
• Dolaylı ihracatta yabancı alıcı, ürünlerin olumsuz koşullarda, geç ya da aranan özelliklere uymayan biçimde olduğunu iddia ettiği zaman, dolaylı ihracat yapan firma kalite, teslim zamanı ve ihracat işleminin diğer yönleri üzerinde kontrolü kaybeder.
2- DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM
Doğrudan yabancı yatırım; yatırım yapan firmaya, ev sahibi ülkedeki varlıkları, mülkiyeti, yan kuruluşları üzerinde kontrol olanağı sağlayan, bir ticari hak yatırımı biçimidir. Firmanın işletmecilik faaliyetlerini taahhüt edebilmesi için, doğrudan yabancı yatırım, çoğu zaman sermaye biçiminde kaynak transferini içerir. Doğrudan yabancı yatırımın en önemli özelliği, firmanın kendi geleceğine ve ev sahibi ülkenin geleceğine olan taahhüdünü göstermesidir. Ticaret engellerinin, firmanın doğrudan ihracat vasıtasıyla karşılaştırmalı üstünlüğünden çıkar sağlamasını engellediği yerlerde ve durumlarda, doğrudan yabancı yatırım tercih edilen seçenek olmaktadır.
Doğrudan yabancı yatırım yapma güdüleri; üretim tesislerine sahip olma arzusundan, başka ülkelerdeki farklı ticaret dönemlerinden ve fırsatlardan yararlanmak için üretim ve pazarlama faaliyetlerini çeşitlendirme ihtiyacına kadar uzanmaktadır. Son yıllarda doğrudan yatırım faaliyetleri, hem ülke içinde, hem ülke dışında birleşmeler ve ele geçirmeler üzerinde odaklaşmaktadır. Ülke içi birleşme ve ele geçirmeler, en az bir uluslararası firmayı ya da yan kuruluşunu içeren yatay birleşme ve ele geçirmelerdir. Birleşme ve ele geçirme nedenlerinden biri, firmanın tüketici refahı ve kaynak dağıtımının konusunda etkili olan pazar gücü üzerindeki yoğunluğunu arttırmak olabilir. Ülke dışı birleşme ve ele geçirme yöntemleri;
• A ülkesinden ihracat firmasının, ihracat yaptığı B ülkesindeki firma ile birleştiği ihracat bağlantılı birleşme
• A ülkesinden firmanın, iki yabancı yan kuruluşun B ülkesindeki ana şirketleriyle birleşmesi
• Rakip uluslararası işletmeler arasındaki Joint Venture’lar
• Evsahibi ülkedeki ana firmayı ele geçirme (Alman Volkswagen firmasının İngiliz Rolls-
Royce otomobillerini ele geçirmesi gibi)
• Başlıca nedeni mevcut ya da potansiyel rekabeti kesmek olan birleşme ve ele geçirmeler
Olumlu ya da olumsuz, gerçek güdü ne olursa olsun, ülke dışı birleşme ve ele geçirmelere ilişkin başlıca endişe, ev sahibi ülkenin yerli ekonomisindeki rekabeti azaltmaya yönelik gerçek ya da potansiyel tehdittir.
NOT: Uluslararası işletme, faaliyet stratejisine karar verirken faaliyet göstereceği ülkenin ekonomik durumunu göz önüne alır.
3- ORTAKLIK
Uluslararası işletmeler ortak işletme kurma yoluna giderken, seçenekleri iyi bir şekilde değerlendirerek, çıkarlarını en yüksek seviyeye çıkarabilirler. Uluslararası işletmenin ülke dışı faaliyetlerindeki temel amaç, riskleri azaltmak ve kar sağlamak olduğuna göre, mülkiyet stratejisinin dikkate alınması önemlidir. Böylece bir dereceye kadar yönetim serbestîsi sağlanabilir. Mülkiyet stratejisi ile yönetim serbestîsi arasında doğrudan bir ilişki vardır. İşletmenin hissedarlar grubu alman kararlarda etkili olmakta ve yönetimin üzerinde bir baskı grubu olarak ortaya çıkmaktadır. Uluslararası iş]etmelerde mülkiyet oranı, yönetim serbestîsi ve karar almada etkili bir faktördür.
NOT: İşletmenin yerel ortak bulma durumları, işletmelerin ortaklık stratejisine etki eder.
ORTAK İŞLETME KURARKEN MÜLKİYET STRATEJISİNE ETKİ EDEN FAKTÖRLER

Uluslararası işletmelerin ülke dışı faaliyetlerinden kar elde etme amacı, çeşitli ülkelerdeki tercihlerinde dikkatli davranmalarını gerektirmektedir. Temel felsefe ve amaçlarına en uygun gelecek ve dış baskıları en düşük seviyede tutacak bir stratejiyi seçmek gerekir.
Uluslararası işletmelerin mülkiyet stratejisine etki eden faktörleri:
1. Faaliyet Gösterilen Ülkenin Ekonomik Durumu
Dünyanın değişik bölgelerinde, sayısı oldukça kabarık ülkelerde faaliyet gösteren uluslararası işletmeler, mülkiyet stratejilerini, ülkenin ekonomik durumuna göre düzenlemektedirler. Az gelişmiş ülkelerde, çeşitli yönlerden risklerin fazla olması, şube açmayı tehlikeli hale sokmaktadır. Yönetim teknikleri ve teknolojik knowhow’ı zayıf olan az gelişmiş ülkelere transferi, ancak ortak işletme kurma yoluyla elde edilebilmektedir.
2. Faaliyet Gösterilen Ülkenin Tutumu
Bazı ülkeler yabancı sermayeye karşı sert tepkiler gösterirken diğer ülkeler daha esnek bir politika izlemektedirler. Çeşitli ülkeler çıkardıkları kanunlarla yabancı işletmelerin faaliyetlerini sınırlamışlardır. Özellikle az gelişmiş ülkelerde yabancı sermaye düşmanlığı, uluslararası işletmelerin rahat hareket etmelerini engeller. Bu ülkelerde hükümetler, uluslararası işletmelerin şube açmalarına pek izin vermezler ve ortak işletme kurmaları üzerinde ısrar ederler. Şube açma yolunu, genel bir ilke olarak benimseyen uluslararası işletmeler, bu tür politik baskılar nedeniyle ortak işletme kurmayı kabul etmektedirler. NOT: Uluslararası işletme hangi koşullarda ülke dışında faaliyet göstereceğini üst yönetimin yaptığı genel planlamayla belirler.
3. Yerel işletmelerin Seçimi
Faaliyet sürdürülen ülkede uygun ortak bulmak oldukça zordur. Ortak işletme kurarken ortakların davranışları ve çıkar düşünceleri kurulan işletmenin başarısında olumsuz sonuçlar yaratabilir. Bugünkü koşullar içinde başarılı bir ortak, ileride işletmenin başarısını önleyen bir etken olabilir.
4. Üst Yönetim Düşüncesi
Uluslararası işletme üst yönetimin yaptığı genel planlamada, hangi koşullarda ülke dışında faaliyet göstereceğini saptar. Bu plan çerçevesinde, şube açma ya da ortak işletme kurma yoluna gidilir. Özellikle çeşitli ürünler üreten işletmeler, bazı ürünlerin üretiminde şube açma yolunu tercih ederken bazılarındaysa ortaklık yolunu seçmektedirler. Uluslararası işletmeler yararlı olacağına inandıkları zamansa %20-30 arasında ortaklığa girmektedirler. Burada önemli olan nokta üst yönetimin düşüncesidir.
YEREL ORTAK BULMA ZORLUĞU
Uluslararası işletmeler, ortaklık kurmanın sakınca]ar doğuracağına inanmakta ve bu durum çözümü zor sorunlar yaratmaktadır. Uluslararası işletmelerin böyle düşünmelerinin temel nedeni, tam bir denetim sağlayamama endişesidir. Karların bölünüşü; yönetim, teknoloji ve pazarlama yeteneklerinin yerel ortaklarla paylaşılması, uluslararası işletmelerin arzu etmedikleri konulardır.
Uluslararası işletmelerin kendileriyle ortak olabilecek yerel işletmeleri bulmakta
yaşadıkları zorluklar çeşitli nedenlere dayanır. Bu nedenler;
• Yerel Ortağın Geçmişteki Çalışma Sisteminin Yetersizliği
Ortaklık kurulacak yerel işletmenin geçmişteki çalışma sistemi yetersiz olabilir. Geçmiş yıllarda başarılı olamayan bir işletmenin gelecek yıllarda atılım yapması oldukça zordur. Özellikle az gelişmiş ülkelerde aile işletmelerinin tercih edilmesi başarısızlığın bir nedeni olmaktadır. Bu yerel işletmelerin haşarısızlığa uğramalarının temel nedeni yönetim becerisinden yoksun olmalarıdır.
• Yerel Ortaklara Olan Güvenin Azlığı
Uluslararası işletmeler yerel ortaklara pek güvenmezler. Çünkü işletmenin genel yönetim hedeflerine aykırı hareketleri, işletmenin başarısını engeller. Sermayenin belli bir yüzdesine sahip olan yerel işletme, uluslararası işletmenin genel stratejisine engel olacak, üst yönetim basamaklarına yabancı yöneticiler yerine, yerel yöneticilerin yetiştirilip getirilmesi üzerinde ısrar edecektir.
• Uluslararası İşletme ile Yerel İşletmenin Çıkarları Arasındaki Çelişki
Ortak işletmenin faaliyeti sırasında uluslararası işletme ile yerel ortağın çıkarları ters düşebilir Bu durum çeşitli yönetim faaliyetleri sırasında meydana gelebilir. Yerel işletme, bir yandan hammadde tedariki konusunda hammaddenin ülke içinden sağlanmasını isterken bir yandan da kalite kontrolünde inisiyatifi elinde tutmak isteyebilir. Ayrıca, işletmenin gelişme hızı, personel politikası ve fiyatlama gibi konularda iki çıkar grubu arasında çelişki doğabilir.
• Serbestçe Hareket Etme Yeteneği Kazanma
Uluslararası işletmeler, işletmenin geleceğiyle ilgili karar alırken daha serbest hareket edebilmek için %100 mülkiyete sahip olmak isterler. Örneğin; işletme yeni bir satış organizasyonu kurmak istediğinde iki taraf, kendi vatandaşlarının işbaşına gelmesini ister, Uluslararası işletme kendi ülkesinden yönetici atamak isterken yerel ortak, ev sahibi ülkeden yöneticilerin işe yerleştirilmesinde ısrar edebilir. Bu durum ana işletmenin serbestçe hareket etmesini kısıtlar.
ORTAK İŞLETME KURMA NEDENLERİ

v Sermaye ile İlgili Riskler
Uluslararası işletmelerin ülke dışı faaliyetleri ülke içinden çok daha farklıdır. O yüzden uluslararası işletmeler ülke dışına çıkarken şube açma yoluna gittiği zaman; hammadde tedariki, üretim koşulları ve satış politikası farklı olduğu için sermayenin tamamını kaybedebilir. Sermayenin bir kısmını yerel çevreden sağlayınca, sermaye ile ilgili risk de azalmış olur.
NOT: İşletme hissedarlarının çoğunun ana işletmeden olması, karar alma sürecini kolaylaştırır.
v Sermaye İhtiyacı
Uluslararası işletmeler ülke dışında daha fazla projelere girmeyi, daha fazla konuda ve bölgede çalışmayı arzularlar. Ancak sermaye yapıları, bu projeleri finanse edecek güçte olmayabilir. Bu nedenle ortak işletme kurmak suretiyle sermaye ihtiyaçlarını karşılayabilirler.
v Başarı Faktörleri İhtiyacı
Uluslararası işletmenin başarı sağlaması için, bazı faktörlere ihtiyacı vardır. Bu faktörler; gerekli hammadde, yetişmiş personel pazarlama yeteneği, başarılı bir dağıtım sistemi, yetişmiş orta ve üst basamak yöneticileridir. Bütün bunlar ancak ortak işletme kurma sonucunda mümkün olabilmektedir. Bu birçok işletme tarafından uygulanan bir yoldur. Ancak, uygulamada ABD işletmelerinden ziyade Avrupa ve Japon işletmelerinin bu yolu seçtikleri görülmektedir.
v Politik Baskılar
Gelişmiş ülkelerde bu durum kendini daha fazla hissettirmektedir. Bu ülkelerde yabancı sermaye bir tehdit olarak görülmekte ve her türlü yabancı sermayeye kuşkuyla bakılmaktadır. Bu nedenle uluslararası işletmeler ortaklık kurmak zorunda kalmaktadırlar.
v Ev sahibi Ülke Hükümetiyle İyi İlişkiler Kurma İhtiyacı
Uluslararası işletmelerin ülke dışı faaliyetlerinde başarılı olabilmeleri için personel çalıştırma, işletmeyi büyütme, yeni yatırım politikalarını sürdürebilmeleri, ev sahibi ülke hükümetleriyle iyi ilişkiler kurma yoluyla mümkün olmaktadır. Bu nedenle uluslararası işletmeler, bu ilişkileri zaten kurmuş olan güvenilir yerel işletmelerle ortaklık kurmayı çekici bulmaktadırlar.
ORTAKLIK TÜRLERİ

Uluslararası işletmelerin ülke dışında gerçekleştirdikleri ortaklık türleri;
v Lisans anlaşmaları,
v Franchising,
v joint Venture,
v Yönetim sözleşmesi ve
v Anahtar teslim projeleridir.
I. Lisans Anlaşması
Lisans anlaşması; lisans veren (lisansör) lisans alan (lisansiye) iki firmayı kapsayan bir yabancı pazara giriş yöntemidir. Lisansör; belirli bir zaman dilimi için anlaşılan bir ücret ya da royalte (işletme payı) karşılığında entellektüel varlıklarını kullanma hakkını lisansiyeye satma konusunda anlaşır. Lisansörün entelektüel varlıkları, firmanın önemli ölçüde zaman ve AR-GE fonu harcayarak geliştirdiği fiziksel olmayan varlıklardır. Bu varlıklar;
- teknik know-how,
- marka adları,
- patentler,
- ticari markalar,
- telif hakları
- ticaret pazar bilgisi ve deneyim uzmanlığı
Royalte (işletme payı) ise; lisansiyenin, satılan her ürün için lisansöre ödediği paydır. Kolayca anlaşılamayan royalte miktarı, entelektüel varlıkların pazar değerine ve daha önemlİsi lisansiyenin gelecekte elde etmeyi umduğu karların tutarına bağlıdır. (Levis, Nike, Budweiser ve Ford gibi ünlü marka adlarına kıyasla daha yüksek royalteler talep edeceklerdir. Bu royalteler lisansörün entelektüel varlıklarının kullanımı karşılığında aldığı ekonomik kiralar ya da tekel karlarıdır.)
Lisans anlaşmasının da belirli yararları ve sakıncaları vardır.
Lisans anlaşmasının lisansöre sağladığı yararlar;
• Yeni pazar geliştirmenin başlangıç maliyetleri gibi, lisans anlaşmasının nispeten düşük olan maliyetleri ve ortak riskler, lisansiye tarafından üstlenilir.
• Lisansörün gerekli pazar bilgisinden yoksun olduğu durumlarda örneğin, ev sahibi ülkedeki politik istikrarsızlığa bağlı olarak ülkeye girişin belirli miktarda risk taşıdığı durumlarda, lisans anlaşması güvenilir bir seçenek Sağlar.
• Tarifeler, kotalar ve özel tekniksel gerekler gibi koruyucu engeller ya da kültürel engeller nedeniyle pazara giriş zorlaştığında ya da riskli hale geldiğinde lisans anlaşması daha kolay giriş sağlar.
• Lisans anlaşması, esas faaliyetlerinden vazgeçmeksizin firmanın hareketsiz entelektüel varlıklarını harekete geçirmenin ve yararlarını çeşitlendirmenin çekici bir yoludur. Lisans anlaşması yoluyla yabancı pazarlarda, daha büyük başarıya ulaşabilir, “ticari isim lisansı” olarak bilinen özel bir lisans anlaşması biçimine karar verebilir.
ÖRN; Coca-cola, Nike ve Sony gibi ünlü marka adlarına sahip firmalar ya da ünlü spor klüpleri, lisansiyeye isimlerini ya da logolarını kendi ürünleri üzerinde kullanma hakkını verirler ya da birçok tekstil imalatçısı ünlü ürünlerinde pop ve spor yıldızlarının adlarını ya da logolarını taşıyan tişörtler ve diğer spor giysileri üretmektedirler.
Lisans anlaşmasının lisansöre sağladığı sakıncaları;
Lisansör, entelektüel varlıklarını kullanma hakkını lisansiyeye verdiği zaman, kendi başına pazar geliştirmenin. fırsat maliyetine (vazgeçilen alternatiflerin maliyeti) maruz kalır. Örneğin; Ford, lisansiyeye işletmecilik haklarının devredildiği pazarlarda otomobil satamaz.
• Anlaşma, aşırı kar elde edilmesi durumunda yeni ayarlama yapılacağına ilişkin bir hüküm içermedikçe, lisansörön kardan alacağı pay üzerinde anlaşılan royalte miktarıyla sınırlıdır.
• Lisansör, entellektüel varlıklarının kullanılmasının kontrolünde kısıtlı haklara sahip olabilir. Örneğin; kötü anlaşılan bir reklaın kampanyasıyla lisansörün marka imajına ya da zayıf kalite kontrolü, ihmal, uygun özen, önlem eksikliği gibi ürünlerinin kalitesine lisansiye tarafından verilebilecek herhangi bir zarar, lisansörün ününün geri tepmesine ve muhtemelen diğer ülkelerdeki satışlarının olumsuz biçimde etkilenmesine yol açacaktır. • Lisans anlaşması ne denli dikkatli biçimde kaleme alınırsa alınsın, lisansiyenin, lisansörün entelektüel varlık haklarını kendi çıkanna kullanma (bazı durumlarda gizlice) ve eninde sonunda lisansörün başlıca rakibi olarak ortaya çıkma ihtimali daima mevcuttur.
• Lisans anlaşmalarının pek çoğu, anlaşmazlık durumlarında, lisansiyenin yerel yasa, kural ve yönetmeliklerine tabidir. Örneğin; çocuk işgücünün istihdam edilmesi durumunda, lisansiyenin ülkesinde, lisansörün kendi haklarını savunması çok zordur. Entelektüel haklar farklı ülkelerde farklı biçimde uygulanmaktadır ve bu durum, lisansiye ile lisansör arasında giderilmesi zor sorunlara ve sıkıntılara yol açabilir.
II. Franchising
Franchising; franchiser’ın (entellektüel varlıkların sahibi) belirli bir ücret karşılığında franchisee’ye (izin verilen firma), franchiser tarafından belirlenen biçimde bir işletmecilik faaliyetini üstlenmesi için, franchiser’ın ticari marka, marka adı, pazarlama tekniği ya da özel bir faaliyet sistemi gibi entelektüel varlıklarını kullanma izni verme konusunda anlaştığı bir tür lisans anlaşmasıdır.
Bu anlaşmanın başarısını garanti etmek için, franchiser aynı zamanda standart personel eğitim programları ve olanakları (örneğin, McDonald’s Hamburger Üniversitesi), pazarlama ve yönetim teknikleri, kalite kontrol ve diğer lojistik destek türleri gibi, destek hizmetlerini sağlamayı da kabul eder. Franchising örneklerini pek çoğu, fast-food (Mc Donald’s, pizza hut, burger king) restoranları, kiralama servisleri (bugdet ve alis car rental), konaklama endüstrisi (Hilton otelleri) yedek parça satıcıları ve elverişli zincirleme mağazalar gibi hizmet sektöründe bulunmaktadır.

Ø Franchising’in başlıca yararları;
Ø Ürün ve ortak hizmetlerin (örneğin,McDonald’sın büyük M’si) derhal tanınabilirliği anlamına gelmektedir.Franchisee ürün ve hizmetteki ispatlanmış bir kavramı (Örneğin, fast food) uygulamaktadır.
Ø Geniş kar potansiyeli olan bir endüstride büyüme fırsatı verilir.
Ø Ev sahibi ülke, dünyanın en saygın firmaları tarafından faaliyet yeri olarak seçilmekten yarar ve prestij Sağlar.
Ø Franchisirıg’in başlıca sakıncaları;
Ø Franchiser’ın şöhretinin ve coğrafik sınırlarının genişlemesine yardımcı olmaktadır.  Franchising konusu, ürün ya da hizmet başarısı aşağı yukarı garanti edilmiş, ünlü ve tanınır olmazsa sonunda küçük karşılığı olan ürün ya da hizmeti tanıtmada risk alır.  Bazı ülkelerde franchising sözleşmesi kolayca uygulanmaz.
Ø Ürün zaten ev sahibi ülke dışında geliştirildiği için, franchising ülkedeki ARGE bedeli olarak kabul edilir.
III. Joint Venture
Joint Venture, çoğunlukla yabancı bir işletmenin yerli bir işletmeyle ortak bir şekilde yeni bir işletme kurmalarıyla gerçekleşmektedir. Kurulan yeni işletmeye ortak mülkiyet ya da daha yaygın kullanımıyla Joint Venture denmektedir.
Pek çok ülkede yüzde yüz yabancı mülkiyete izin verilmemesi nedeniyle Joint Venture şeklindeki uluslararası ortaklıklar, belirli bir pazara gitmenin kolay, hatta bazen tek yolu olmaktadır.
joint Venture’ın, uluslararası işletmeye sağladığı yararlar;
• Uluslararası işletme, sermayesinin tamamını tehlikeye atmamakta, riski yerel işletmeyle paylaşmaktadır.
• Yerel işletme, ev sahibi ülkeye ilişkin sahip olduğu, değerli bilgileri uluslararası işletmeyle paylaşmaktadır.
• Uluslararası işletme, yerel ortağın, daha önce kurduğu bağlantılardan yararlanarak, ev sahibi ülke hükümetiyle iyi ilişkiler geliştirmekte ve siyasi üstünlükler sağlayabilmektedir.
• Maliyetlerde azalma sağlanır.
• Rakiplere teknolojik üstünlük sağlanır.
• Pazarda rekabetçi üstünlük elde edilir.
• Kaynaklara daha kolay ulaşılır.
• Politik baskılar azalır.
* Yeni pazarlara girmek kolaylaşır. joint Yenture’ın uluslararası işletme açısından taşıdığı sakıncalarsa iki noktada yoğunlaşmaktadır:
• Kontrol olanağının azalması nedeniyle uluslararası işletme kontrolü kaybedebilir.
• Karların yerel ortakla paylaşılması gerektiği için, uluslararası işletme, daha az bir karla yetinmek zorunda kalabilir.
IV. Yönetim Sözleşmesi
Yönetim sözleşmesi, bir firma ile bir başka firma (özel ya da devlete ait) arasındaki bir tür lisans anlaşmasıdır. Anlaşılan ücret karşılığında, etkin bir proje faaliyeti için yerel yöneticilerin eğitiminde, sözleşme yapan firmanın yönetsel uzmanlığından ve yönetim personelinin bir kısmından yararlanmayı olanaklı kılar. Sözleşme, projenin büyüklük ve kapsamına bağlı olarak belirlenen üç ya da beş yıla kadar bir süre içindir.

Yönetim Ehliyetini Eline Alan Firma Yönetim Sözleşmesinin Sözleşme Yapan Firma Yararı Sakıncası Yararı Sakıncası

İşletmenin etkin biçimde faaliyet göstermesi ve kilit personelinin eğitimi için, elverişli yönetim ehliyetini ele geçirmesidir.
Sözleşme yapan firmanın teknolojisine aşırı bağımlı hale gelip, işin temel aşamaları üzerinde kontrolü kaybedebilmesidir.
Değerli yönetsel becerilerden ve olanaklardan dünya çapında tecrübe ve ün kazanmasına fırsat sağlar.
Firmanın, hünerlerini ve kaynaklarını transfer etmek suretiyle potansiyel bir rakip yaratarak, gelecekteki sözleşme fırsatlarını sınırlandırmasıdır.

V. Anahtar Teslim Projeler
Anahtar teslim projesi, bir firmanın kendi başına, diğer firmalarla bir konsorsiyum içinde, ev sahibi ülkenin bir özel işletmesini devleti olan sahibine devretmeden (yani, anahtar teslim etmeden) önce, bütün bir üretim ya da hizmet tesisini faaliyete geçirmek için tasarım, yapım, donatım ve personel eğitimini taahhüt ettiği bir anlaşmayı tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu tip anlaşmaların en başarılı türlerinden biri olan yap işlet devret modeli özellikle gelişmekte olan ülkelerde projeler geliştirmek için uygundur. Anahtar teslim projeler, çoğu zaman sanayi ürünlerinden oluşan uzmanlaşmış ihraç ürünlerini, özel hizmetleri, teknoloji transferlerini ve ev sahibi ülkede bulunmayan özel girdi türlerini kapsar.

Anahtar Teslim Projelerinin Yararları
Anahtar Teslim Projelerinin Sakıncaları
Yararı
Sakıncası

• Firmaya özel teknik know how’ından yararlanma fırsatı sağlar.
• Konsorsiyumdaki projelerle ilgili firmaların bir araya getirdikleri toplu finansal kaynaklardan ve tecrübelerden yararlanmalarını mümkün hale getirir.
• Ev sahibi ülkeler için başlıca yararıysa, sermaye altyapılarını kurmalarında daha uygun, daha hızlı bir seçenek sağlaması ve yabancı hükümetlerle uluslararası kuruluşlar tarafından sağlanan finansal yardım ve düşük maliyetli proje finansmanından yararlanmalarını mümkün kılmasıdır.


• Anahtar teslim projelerin birçoğunun, nispeten kısa dönemli yapısı ve hükümetleri ilgilendiriyor olması, firmanın ev sahibi ülkeyle uzun dönemli ilişkiler kuramayacağı anlamına gelir. Fakat bir ülkedeki başarı, başka ülkeler tarafından yapılacak sözleşmeleri cezbede bilir.
• Firmanın transfer ettiği teknolojiden yerel firmalar gerçek anlamda yarar sağlayabilir ve ileride firmanın benzer projelerdeki başlıca rakipleri durumuna gelebilirler.
 
Üst