AÖF DERS NOTLARINA HOŞ GELDİN!

Ders notlarına erişmek için lütfen ücretsiz kayıt olunuz.

Ücretsiz Kayıt ol!

VİZE Etkili İletişim Vize Ders Notları

Moderator
Mesajlar
419
Tepkime puanı
28
Puanları
18
ÜNİTE 1

ETKİLİ İLETİŞİM VE DOĞRU ANLAMAK



İletişim
, insanın ana rahmine ilk düştüğü andan itibaren sahip olduğu en temel beceri olarak değerlendirilmektedir. İyi bir iletişimin temeli SİZSİNİZ!

İletişimin Konuları;


İletişim toplumun temelini oluşturan bir sistemdir.

Örgütsel ve yönetsel yapının düzenli işleyişini sağlayan bir araçtır.

Bireysel davranışları görüntüleyen ve etkileyen bir tekniktir

Sosyal süreçler bakımından zorunlu bir bilimdir.

Sosyal uyum için gerekli olan bir sanattır.



İletişimin Temel Özellikleri;

İletişim, iki tarafında aktif olduğu bir alışveriştir.

İletişimde mesajlar sözlü ve sözsüz olarak iletilir ( Hem sözlü hem sözsüz de olabilir yada sadece sözlü sadece sözsüz de olabilir)

Bu mesajları ne şekilde aldığımız, algılarımız tarafından belirlenir.

İletişim kişiye değil, kişiyle yapılır ( Çok kafa karıştırıcı ama hep çıkıyor unutmayın)

İletişim her zaman her yerdedir.

İletişimde amaç çevre üzerinde etkin olmaktır.

İletişim anlamların paylaşılmasıdır.

İletişim gerçek katmanlarda gerçekleşir.
İletişimi yapılandırmada, kelimeler aynı kalmak koşuluyla, Kelimeler %10, Ses %30 ve Beden Dili %60 oranında rol oynar

İletişimin Temel Özellikleri;

İletişim, iki tarafında aktif olduğu bir alışveriştir.

İletişimde mesajlar sözlü ve sözsüz olarak iletilir ( Hem sözlü hem sözsüz de olabilir ya da sadece sözlü sadece sözsüz de olabilir)

Bu mesajları ne şekilde aldığımız, algılarımız tarafından belirlenir.

İletişim kişiye değil, kişiyle yapılır ( Çok kafa karıştırıcı ama hep çıkıyor unutmayın)

İletişim her zaman her yerdedir.

İletişimde amaç çevre üzerinde etkin olmaktır.

İletişim anlamların paylaşılmasıdır.

İletişim gerçek katmanlarda gerçekleşir.

İletişimi yapılandırmada, kelimeler aynı kalmak koşuluyla, Kelimeler %10, Ses %30, ve Beden Dili %60 oranında rol oynar.

İLETİŞİMDE ALGININ ROLÜ

Dış dünyanın farkındalığı algıyla başlar.

Algının Farklılaşmasının Nedenleri;

  • Fizyolojik nedenler: Gözün görmesi, kulağımızın işitmesi, beynimizin işleyebilmesidir.
  • Özgeçmiş; Deneyimlerimizin algımızı etkileyebilecek derecede iz bırakmış olması.
  • Kültürel Değerler; Yorumlarımızı etkileyen kültürel bir birikime ve yargıya sahip olması
  • Güncel Duygu Durumu; Gün içinde yaşamış olduğumuz bir olayın anlık tepkilerimizde ve algılarımızda etkili olmasıdır.
  • Çevresel Faktörler; Sosyal bir varlık olmamızdan dolayı içinde bulunulan saptama ve yorumlamayı etkileyen dış çevredeki etmenlerdir.
Algının seçicilik filtresinden kurtulmak için dikkati çekecek bazı yöntemler şunlardır;

Ses ve ışık gibi güçlü fiziksel uyarıları kullanma

Duygu uyandırma

Beklenmeyenle karşılaştırma

Eski bilgileri tamamlama

Gereksinimlerin karşılanma vaadi sunma ve bir yarar sağlama yer almakta.

İletişim sektörlerinde algı yönetimi çok önemli.

ETKİN DİNLEME
Anlamak niyet, bilgi ve gayret gerektirir. Anlamak için dinlemek gerekir. Dinlemek, önem vermektir. Dinlemek, bağlantı kurmaktır. Etkin dinleme yaparak;

  • Karşımızdakini onaylamama özgürlüğüne sahibiz
  • Evet ya da Hayır diyebiliriz
  • Söyleyecek sözümüz var demektir.
İyi bir dinleme için düzeltmek zorunda olduğumuz alışkanlıklarımız aşağıdakilerdir;

Dinliyor Gibi Görünmek; Birini dinlerken başka şeyler düşünüyorsak dinliyor gibi gözükürüz.

Seçmek; Sadece kendimizi ilgilendiren kısımları değil anlatılanların tamamını dinlememiz gerekir.

Prova Yapmak; Karşımızdakinin söylediğine cevap ararken dinlemeyi unuturuz.

Akıl Okumak; Karşımızdakinin daha ilk kelimesinde, cümlenin nasıl devam edeceğini kestirmeye çalışırız.

Karşılaştırmak; Söylenenleri kendi başımıza gelen bir olayla karşılaştırırız.

Şüphelenmek; konuşmanın başında karşımızdakinin “Abarttığına” ”Şımarık Olduğuna” ya da “Doğru Söylemediğine” karar veriyoruz.



EMPATİ
Empati, bir insanın kendisini karşısındaki insanın yerine koymak onun duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamaktır.

Hakkında şöyle düşündüklerimiz empati göstermeyi bilen kişilerdir;

  • Keşke onu daha önce tanısaydım
  • Ben derdimi en iyisi ona anlatıyım
  • Keşke sohbet edebileceğimiz daha fazla zaman olsa
Hakkında söyle düşündüklerimiz ise empati göstermeyi bilmeyenlerdir;

  • Ne zaman susacak…
  • Artık gitse de tek başıma kalsam
  • Aman bunu duymasın yine konuşmaya başlar
Empati 3 Aşamadan Oluşur;

Birinci Aşama; Olayları karşımızdaki kişi gibi algılamaya çalışmak

İkinci Aşama; Karşımızdaki kişiyi duygu ve düşüncelerini doğru bir şekilde anlamak.

Üçüncü Aşama; Karşımızdakini anladığımızı ona sözlerle, ses tonumuzla ve beden dilimizle ifade etmektir/

Empati gösteren kişinin özellikleri şu şekildedir;

  • Beden dili, ses tonu, sözleri ve duyguları uyumudur.
  • Tüm dikkatini karşısındakinin ne söylediğine ve aslında ne söylemek istediğine odaklanmıştır.
Empati de sempati de bir iletişim etkinliğidir. Bu iki kavram çok fazla karıştırılmaktadır;

  • Sempati bir insanın sahip olduğu duygu ve düşüncelerin aynısına sahip olmak demektir.
  • Bir kişiye sempati duyuyorsak onun acısını da sevgisini de paylaşırız.
  • Empati kurduğumuzda ise karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak esastır.
  • Empati de hak vermesek de anlamaya çalışırız.
  • Sempati de karşımızdakinin doğruluğu ve duyguları yanlış olsa bile yine de anlamaya çalışırız.
  • Empati de özdeşim kurarak anlamak varken, sempatide yandaş olmak esastır.
  • Karşımızdakine hem sempati hem empati de duyabiliriz.


Eşleri doğum sancısı çeken erkekler benzeri bir sancı duyabilirler. Bu tür sancılar sempatiye örnektir

ÜNİTE 2
ETKİLİ İLETİŞİM VE DOĞRU ANLATMA

Etkili bir iletişimin ilk adımı anlamak, ikinci adımı ise anlatmaktır. Etkili bir iletişim için bireyin önce kendisine sonrada çevresine saygı duyması gerekir. İletişimde etkin ve yerinde kılmak için konuşmacı “ben dilini” kullanmalıdır.
“Kendini açma” kavramı ilk olarak Sydney M. Jourard tarafından ele alınmıştır.
Neden ve Nasıl Kızarız?
Aşağıda, kızgınlık oluştuğunda ortaya çıkan tipik olaylar dizisi sıralanmıştır;
  1. Kızgınlık bir olay ya da kışkırtma sonucu tetiklenir.
  2. Kızgınlık düşünceleri geliştirir ( İkisi sınavda da bu şık çıktı Düşünceleri köreltir ile karıştırmayın sakın)
  3. Kızgınlık düşünceleri üzerine temellenir.
  4. Kızgınlık beslenir ve artar. Kızgınlık duygusu eğer kontrol edilmezse şiddetlenir ve yapıcı eylemlerle kontrol edilmesi giderek güçleşir.
  5. Kontrol altına alınmayan kızgınlık, uzun süren, şiddetli, acı verici ve tahrip edici bir dizi öfkeli düşünce ve eylemler başlatır.
Yapılan çalışmalar sonucu insanların 2 nedenden dolayı kızdığı ortaya çıkmıştır bunlar;
  1. Bize göre doğru bize göre adil veya bize göre dürüst olamayan durumlarla karşılaştığımız zamanlarda kızarız.
  2. Diğer bir unsurda beklentilerimizdir. Beklentilerimiz karşılanmadığında yada engellendiğinde kızarız.
Öfke duyusuna en sık yol açan nedenlerden birisi “Hedefe Yönelik Davranışlarımızın Engellenmesidir”.
İnsanları öfkelendiren sebepler;
  1. Engellenme ( Facebook geldi dimi aklınıza )
  2. Önemsenme,
  3. Aşağılanma
  4. Keyfi bir tutumla karşılaşma
  5. Saldırıya uğramaktır.


Amigdala bizim kızmamıza sebep olan beynimizdeki yerdir. İletişim kurarken sadece amigdalaya bağlı kalarak mesaj göndermemiz pişman olacağımız davranışlarda bulunmamıza yol açabilir. Bu lobu kontrol altına almaz isek duygularımızla hareket ederiz ve bu şekilde ifade edilen kızgınlık da yıkıcı olur.
Prefrontal Lob; Bu lob süzgeç niteliğindedir. Bilgilerin toplandığı, süzgeçten geçirildiği ve ne yapılacağına karar verildiği bölgedir. Bu lob sayesinde kızgınlıklarımızı kontrol edebilir ve mantıklı düşüne biliriz

“BEN” MESAJI, “SEN” MESAJI ( ÇOK ÖNEMLİ )

İletişimde kızgınlığımızı bastırmak hiç doğru bir şey değildir. Kızgınlığımızı dışa vurmalıyız ama bunu da sağlıklı bir şekilde yapmalıyız. Kızgınlığımızı sağlıklı bir şekilde ifade etmek için “BEN DİLİ” kullanmalıyız. Kızgınlığımızı sağlıksız dışa vurma yöntemlerinden bazıları şunlardır;
  • Suçlu hissettirmek: İmalı yollarla karşımızdakini suçlu hissettirmeye çalışırız
  • Akıl okumak: Karşımızdakinin aslında ne demek istediğini bildiğimizi zannederiz.
  • Tuzak Kurmak: Karşımızdaki kişiye açık konuşmaya davet ederiz o bunu yapınca da alınır bozuluruz.
  • Kaçınmak: Konuşmaktan kaçmak için uyumak başka şeylerle meşgul olmak gibi davranışlar sergileriz.
  • İma Etmek: Karşımızdaki kişiye imalı yollarla kızgın olduğumuzu hissettiririz ama nedenini söylemeyiz
  • Eleştirmek: Karşımızdakini hırpalamak amacıyla onun farklı davranışlarını eleştiririz.
  • Öç Almak: Karşımızdaki kişiyi önemsediği bir şeyden alıkoyarız.
A Tipi Adam: Hayvanlara eziyet edenlerden nefret ederim. Randevularına sadık kalmayanları hiç sevmem. Hayatın tadını kaçıranlardan kaçınırım. Savaş karşıtıyım.
B Tipi Adam: Hayvanları sevenleri severim. Randevularına sadık kalanları takdir ederim. Hayatı zevkli kılan insanlarla yaşamaktan hoşlanırım. Barış yanlısıyım.
A Tipi Adam “Sen Dili” ile konuşup karşısındakinin sınırına girip onu eleştirirken, B Tipi Adam “Ben Dili” ile iletişim kuruyor ve kendi duygusunu ifade ediyor. A Tipi Adam tepki topluyor, B Tipi Adam ise kabul görüyor.
Suçlama, eleştiri ve tehdit içeren “SEN” mesajı, karşımızdakini sinirlendirir ve savunmaya, çoğu zaman da karşı saldırıya geçirir. Bu durumda konuşulan konu önemini yitirir.
“BEN” mesajı ise bizde olumsuz duygular oluşturan durumun tanımını, bizde yarattığı etkiyi ve duyguları içerir. İletişimi başlatan açısından doğru ve etkili anlatmanın önemli bir sonucudur.
OLUMLU İLGİ
Bazen başarılı bir iletişim için “BEN DİLİ” ile konuşmak yeterli değildir. Olumlu ilgi göstermek, hataları eksiklikleri görmezden gelmek değil, bu hataları ve eksiklikleri doğrulardan sonra söylemektir.



ÜNİTE 3
SANAL İLETİŞİM

İLETİŞİM BAĞLAMI

İletişim Bağlamı Üç Boyuttan oluşur;
  1. Fiziksel Boyut: Örneğin Sınıf içinde öğrencilerin birbirleri ile iletişimi, Lokanta da müşterinin garsonla olan iletişimi gibi.
  2. Sosyo-psikolojik Boyutu; Örneğin Doğum günü partisindeki iletişim ortamı ile cenaze evi ya da hastane ortamındaki iletişim gibi.
  3. Zamansal Boyut; İletişimin gerçekleştiği günün ve tarihin zamanı olarak açıklanabilir.
KAYNAK VE ALICILAR
Genel olarak iletilerimizi konuşarak, yazarak, mimik hareketlerimizle ya da gülerek göndeririz. Bize gelen iletileri de dinleyerek, okuyarak, koklayarak, dokunarak vb. yollardan alırız. İletileri almamızda en önemli unsur beş duyumuzdur.
KODLAMA VE KOD AÇMA
İletişim çalışmalarında konuşma ve anlama, ya da yazma ve yazılanları okuyarak anlama süreci kodlama ve kod çözme işlemleri olarak tanımlanmaktadır. Konuşma ve yazma diğer bir deyişle iletişimde ileti üretme süreci, iletişim çalışmalarında, iletiyi kodlama olarak tanımlanmaktadır. Görüş ve fikirleri bir biçimde konuşmaya veya yazıya dönüştürmek iletileri kodlama anlamına gelmektedir. Kodlanmış iletileri diğer bir deyişle ses ya da yazı biçimine dönüştürülmüş iletilerin kodlarını çözme işlemine de iletinin kodunu çözmek veya kod açma denir.
YANSIMA
Kaynağa geri gönderilen bilgi ya da iletiye yansıma diyoruz. (Karşımızdaki bireyden gelen ileti ya da bilgilere (Karşımızdaki bireyden gelen ileti yada bilgilere yansıma adı verilmektedir.)
Yansıma bireyin kendinden (kaynaktan) gelebileceği gibi diğerlerinden de gelebilir (alıcıdan). Yansıma hem olumlu hem de olumsuz olabilir. Aynı zamanda, yansıma, anında ya da gecikmeli de olabilir.
YANSIMA KAYNAKLARI
Yansıma, iletişim sürecinde, daimi bir döngü biçimindedir. Kaynaktan alıcıya, alıcıdan kaynağa bir döngü sergiler. Yansıma ikiye ayrılır, bunlar;

1) OLUMLU VE OLUMSUZ YANSIMA
Yansıma hem olumlu hem de olumsuz biçimde olabilir. Olumlu yansıma kaynağa gönderdiğin iletiler yerine ulaştı ve olumlu bir izlenim yarattı mesajını iletir. Olumsuz yansıma ise kaynağa başka deyişle iletileri gönderene şunu der: “Gönderdiğin iletiler karşı tarafta olumsuz bir izlenim yarattı, iletinin biçimini ya da davranışını değiştir.” Olumsuz yansıma, kaynağa iletinin değiştirilmesi ve yeniden yapılandırılması gerektiğini söyler. Etkili iletişim,
kaynağın aldığı geribildirimle gönderdiği iletileri yeniden düzenlemesi ve tasarlaması ile oluşur

2) ANINDA VE GECİKMELİ YANSIMA
Bireyler arasında yansıma anında gerçekleşirken, Kitle iletişiminde yansıma gecikmeli meydana gelir. Örneğin Bir köşe yazarının okuyucusundan aldığı mektup ona geç gelmesidir.


GÜRÜLTÜ
Gürültü, iletişim sistemini etkileyen ve iletileri bozan bir durum olarak tanımlanabilir. Gürültü 3 guruba ayrılır bunlar;

1) FİZİKSEL GÜRÜLTÜ
Bilgisayarın bir anda donması, peltek konuşma görüşü engelleyen güneş gözlükleri gibi.

2) PSİKOLOJİK GÜRÜLTÜ
Ön yargılar, yanlılık, peşin hükümler yanlış varsayımlar kapalı görüş ya da fikirlilik ve benzeri zihinsel engeller iletiyi almada ve işlemede sorun çıkartan durumlardır.

3) ANLAMSAL (SEMANTİK) GÜRÜLTÜ
İletişimde kaynak tarafından üretilen iletilerin alıcı tarafından tam olarak anlaşılmaması durumudur. Örneğin konuşmacının çok teknik bir dil kullanması durumudur.

BİLGİ TOPLUMU


Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya’da benzer zamanlarda ortaya atılmıştır. Bu benzer zamanlar 1960’lı yılların sonu ile 1970’li yılların sonu arasındaki 10 yıllık zaman dilimi kapsar.
Amerika Birleşik Devletleri’nde bir yönetim gurusu (guru: bir çalışma alanında en yetkin kişi olarak kabul gören birey) olan Peter Drucker 1968 yılında yazdığı The Age of Discontinuity (Süreksizlik Çağı) adlı eserinde modern ekonominin temel zenginliğinin yaratıcısı olarak bilgi ekonomisini vurgulamaktaydı.
Daniel BELL = Bilgi Toplumu Kuramını Geliştirmiştir…

DANİEL BELL’E GÖRE BİLGİ TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ


Bell'e göre bilgi toplumunun en önemli özellikleri aşağıda listelenmiştir:
· Mal üretiminden hizmet üretimine geçen bilgi toplumunda sağlık, eğitim, araştırma, devlet hizmetleri ve yüksek teknoloji endüstrileri hızlı bir yükseliş göstermişlerdir.
· Yüksek teknoloji ve yeniliklerin üretilmesine verilen destek ile özellikle! BM (International Business Machines Uluslararası İş Makineleri) firması 20. yüzyılın bilime dayalı firmaları arasında en ünlü olanı olarak gösterilmektedir. Bunun yanı sıra, üniversiteler de endüstri ötesi toplumun yani bilgi toplumunun en önemli kurumlarıdır.
· Bilgisayarlaşma ile gelen yeni süreç soyut sembol sistemlerin yasalarla ve standartlaşmayla somutlaştırılması yeni akıllı teknolojilerin doğmasının önünü açmış ve bilgisayarlaşma ile yeni ekonomik modeller geliştirilmiştir. Bu bağlamda, bilgisayarla ya da diğer bir deyişle sanal iletişimin de yaygınlaşması ve hayatımızda önemli bir yer alması sağlanmıştır. Ünitenin ilerleyen bölümlerinde bu sistemlere somut örnekler verilecektir.
· Bilim ve bilişsel değerlerin güç kazanması ve bu bağlamda da bilimin saygınlığının artması, bilimin ve araştırmanın bilgi toplumunun temel gereklerinden olduğu düşüncesinin ön plana çıkmasını sağlamıştır.


MEDYA TARİHÇESİ
Medyanın kısa tarihçesine göz attığımızda 19 Ağustos 1839’da Paris’te meraklı kalabalığın bakışları arasında Louis Degauerre’un müthiş buluşunu halka tanıttığını gözlemliyoruz. Degauerre’un buluşuna ilk ticari fotoğraf işleme ünitesi denilebilir. Bulduğu mekanizmaya yine kendi adından esinlenerek Degauerreotype adını vermiştir. Bu mekanizma ışığa duyarlı maddelerle bir nevi fotoğraf elde etme yöntemiydi. Bu durum tarihte ilk fotoğrafçılık olayı olarak da kabul edilir. Burada asıl önemli olan konu, bu tarih aynı zamanda, Manovich (2001) ’e göre medya çılgınlığının da başlangıcı olarak kabul edilir.
Medya tarihindeki turumuza devam ettiğimizde 1890’lı yıllarda hareketsiz görüntülerin yanına hareketli görüntülerin de eklendiğini görmekteyiz. 1893 yılında ilk film stüdyosu olan Edison’u medya tarihinin kilometre taşları arasında gözlemliyoruz. Bundan iki sene sonra Lumiere kardeşler yeni icatları olan sinematografi kamerasını tanıtmışlardır.
Daha eskilere baktığımızda, kitle iletişiminin en önemli unsurlarından biri olan kitabın seri olarak basılması 1456 yılında matbaanın bulunmasına kadar gider. Tarih turumuzda 1609 yılında ilk gazetenin yayınlamasına şahit oluyoruz.
İlk ses kaydı ise 1877 yılında yapılmıştır. Ses kayıtlarını büyük kitlelere taşımak için de 17 yıl beklenmişti. Tahmin edeceğiniz gibi ses kayıtlarını taşıyan plaklar 1894 yılında üretilmeye başlanmıştır.
Sesleri kitlelere taşımada en etkili araçlardan biri olan radyo ise 1920 yılında bulunmuş ve günümüze kadar en etkili kitle iletişim araçlarından biri olarak evlerimizde, arabalarımızda, yanımızda ve taşınabildiği hemen her yerde yerini almıştır.
Televizyon, diğer bir deyişle, hem sesi hem de hareketli görüntüleri taşıyabilen müthiş araç için insanların 1936 yılını beklemesi gerekmekteydi.

YENİ MEDYANIN TANIMI

Geleneksel medya, bilgisayarsız medyadır. (gazete, dergi, radyo, TV gibi).



Metin, ses, resim, hareketli resim ve hem hareketli resim hem de sesleri sayısal ortamlara aktarmak, işlemek, düzenlemek, depolamak ve yeniden üretmek için kullanılan araçlar bilgisayarlardır ancak yeni medya kavramı iletilerin bilgisayarla sayısallaştırılmasından çok daha ileride ve çok daha geniş bir kavramdır.



YENİ MEDYA

Yeni medya geleneksel, diğer bir deyişle var olan medyanın yerini almaktan çok ona yapılan bazı ilaveler olarak tanımlamaktadır. İlave edilenleri ise sayısal (dijital) ve kümelenme olarak açıklamaktadır.



YENİ MEDYA ARAÇLARI



Akıllı Taşınabilir Ortamlar
: Cep telefonları, tablet bilgisayarlar gibi internete bağlanabilen araçlardır.

PDA’lar (Personal Digital Assistant-Kişisel Sayısal Yardımcı): İngilizce kısaltması PDA olan bu teknolojik ürün bilgisayar, cep telefonu, sayısal müzik çalar ve kameradan oluşan taşınabilir bir ortamdır.

GSM (Cep) Telefonlar - Tablet Bilgisayarlar - İnternet ve Sayısal Ağlar

Web‘in ortaya çıkması ve yaygınlaşması oldukça hızlı olmuştur. Şu anda büyük çoğunlukla ikinci kuşak web hizmetlerini kullanmaktayız. Web 2,0, O'Reilly Media tarafından 2004'de kullanılmaya başlayan bir sözcüktür ve ikinci kuşak internet hizmetlerini

- toplumsal iletişim sitelerini, vikileri, iletişim araçlarını, folksonomileri- yani internet kullanıcılarının ortaklaşa ve paylaşarak yarattığı sistemleri tanımlar.



İKİNCİ KUŞAK WEB HİZMETLERİ

Blog
: Türkçe’de internet günlüğü olarak adlandırılan (Web Log) teriminin kısaltmasıdır.

RSS: İngilizce Really Simple Syndication kelimelerinin kısaltmasıdır. Web kullanıcılarının içerikte yapılan değişikleri otomatik olarak almalarını sağlayan bir tür güncelleme sistemidir. İzleyenler her an yeni bir haber alabilirler. Aynı zamanda, izleyenler haberlere yorum da yazabilirler.

Wiki: Wiki Türkçe “çabuk” kelimesinin Hawicesidir. Kullanıcıların web içeriği oluşturmalarına ve düzenlemelerine olanak veren bir tür yazılımdır. Birey ya da gruplar wikinin bu özelliğinden faydalanarak büyük çaplarda dokümanlar oluşturabilir.

Sosyal Ağlar: Bireyleri internet sistemi üzerinden birbiriyle buluşturan ve metin, ses ve video paylaşarak eşzamanlı ve eşzamansız sosyalleşmelerini sağlayan bir tür yazılımdır. En çok kullanılan sosyal ağlar Facebook, Twitter, , Myspace, Badoo, Xing
Sayısal Görsel Oyunlar
: Sayısal oyunlar bilgisayar ve mobil iletişim araçlarının desteğiyle dünya üzerinde eşzamanlı oynanabilir bir düzeye gelmiştir. Sosyal ağlarda oyunlar artık bir tanışma ve sosyalleşme aracı olarak da kullanılabilmektedir


ÜNİTE 4

ETKİLİ İLETİŞİM VE TOPLUMSAL CİNAYET

İletişim kurduğumuz kişilerin yaşlarını, geldikleri çevreyi, eğitim durumlarını, ekonomik koşullarını bilmek kiminle nasıl iletişim kurmamız gerektiği konusunda bize kılavuzluk eder.
Toplumsal cinsiyet, toplumun görmek istediği kadın ve erkek kalıplarını ve normlarına işaret etmektedir.
Toplumsal cinsiyet kalıplarının oluşturulmasında biyolojik, sosyal ve tarihsel süreçler etkili rol oynarlar.
Cinsel rollerin öğretilmesinde pek çok kurum ve pratik iş görür ve bu yolla cinsel kimlikler yapılandırılır.
Toplumsal öğrenme kuramına göre çocuk, anne ve babayı model almak suretiyle kimlik inşa eder.
Yaygın olarak erkek kamusal alanla, kadın ise özel alanla ilişkilendirilir. Kadın ve erkeğe atfedilen niteliklerde bu kalıplarla uyumludur.
Toplumsal değişmelerle birlikte toplumsal cinsiyet kavramı da büyük ölçüde değişkenlik gösterir, dönüşüme uğrar.
Türk toplumu geleneksel, otoriter ve ataerkildir. Cinsler arası ilişkiler erkeğin üstünlüğü; kadının ise değer, itibar ve güç bakımından düşük konumu üzerine kuruludur.

KONUŞMADA TOPLUMSAL CİNSİYET FARKLILIKLARI

Türk toplumunda da kadın da erkek de hem özel alanda hem de kamusal alanda varlık göstermelerine karşın, kadın kamusal alanın, erkek de özel alanın adeta misafiridir. Genel eğilim erkeklerin kamusal alanda, kadınların ise özel alanda konuşurken daha rahat olduklarını göstermektedir.

Rekabet erkeklik için en önemli vurgu noktalarından biridir. Küçük yaştan itibaren bir erkek kendini sürekli ispat etmek zorundadır.

Konuşma bir anlamda bir pazarlık aracıdır. Bu bir çeşit yarışmadır, rekabet içerir.

Kadınlar rekabetten çok yakınlık kurmak, bağlantı içinde olmak ister.

* Kadınlar yakınlığa, erkekler ise bağımsızlığa (rekabete) meyyaldir.

Bir erkek kendisine ne yapmasının gerektiğinin söylenmesinden hoşlanmazken bir kadın uyum adına kendinden istenen şeyi yapma eğilimi gösterir.

Bir sorunla karşılaşıldığında erkek çözüme odaklanır kadın ise sorunun çözümünden ziyade duygusal olarak kendisiyle yakınlık kurulmasını ister (kadın, sorun karşısında yardım ister).



SÖZSÜZ İLETİŞİMDE TOPLUMSAL CİNAYETE BAĞLI

FARKLILIKLAR


Farklı sözsüz iletişim kodlarının oluşmasında belirleyici olan unsurlardan biri de toplumsal cinsiyet kavramıdır. Yukarıda da değinildiği üzere, toplumsal cinsiyet toplumun görmek istediği kadınlık ve erkeklik normlarını içermektedir. Bu normlar arasında kadın ve erkeğin kendini sunum şekli; davranış kalıpları, beden hareketleri, jestleri, mimikleri, konuşma biçimleri, giyim kuşam kodları da yer almaktadır.

Kadınlar etekle, erkekler pantolonla sınıflandırılır. Giysi, bireyin tercihlerini hemen dışa vuran en temel toplumsal cinsiyet göstergesidir.

Yine erkeklerde simli, payetli giysileri günlük yaşam içinde görmek neredeyse imkansızdır. Hemşire üniforması ya da asker üniforması dediğimizde aklımıza belli cinsiyetler gelmektedir.






TOPLUMSAL CİNSİYETE DAYALI BEDEN HAREKETLERİ

Giysi, bireyin kişisel tercihlerini hemen dışa vuran en temel toplumsal cinsiyet göstergesidir.

Yetişkin erkekler kadınlarla iletişim halindeyken daha dominant (baskın) ve daha buyurgan jestlere başvurmaktadır. Kadınlar ise erkeklerle iletişim içindeyken aksi bir yol izlemektedirler.


Kalıp yargılara göre kadınlar, uysal, itaatkâr, bağımlı, alıngan/aşırı hassas, kaprisli, çabuk parlayan, çabuk telaşlanan, havai, çenesi düşük, çekingen, sevecen, düşünceli, saygılı, işbirliğini seven, destekleyici ve duyarlıdır.

Erkeklere ilişkin var olan kalıp yargılarda ise erkekler, görev bilinci olan, rasyonel, aktif, mantıklı, gayretli, keskin zekâlı, kurnaz, kendinden emin, güçlü, baskın, palavracı, inatçı, kibirli, söz dinlemez ve fırsatçı olarak öne çıkar.


Bir kadın, beklenilenden daha fazla açık beden dili kullanıyorsa, beden dili keskin kodlamalar içeriyorsa erkeksi olduğu düşünülür.

Erkeğin yeterince erkeksi beden diline sahip olmaması çoğu zaman güvensizliğe yol açar, o erkek özgüvensiz algılanır ve hatta cinsel yönelimiyle ilgili şüpheler bile söz konusu olabilir.



ALAN KULLANIMINDA VE DOKUNMADA CİNSİYETE DAYALI

FARKLILIKLAR


Kız çocuğu daha dar bir alanda anne rolüne bürünüp bebeğini besleyip büyütürken, erkek çocuğu kılıcını savururken ya da kamyonunu hareket ettirmek için çok daha geniş bir alana gereksinim duyar.

Erkekler gerek otururken gerekse ayaktayken bacakları açık durmaya, eş deyişle, daha geniş yer kaplamaya eğilimlidirler.

Kadınlar kişisel alanlarını erkeklere nazaran daha dar tutmaktadırlar.

Kadınların algılarıyla, gerçekteki durum arasındaki bu ayrımın, erkek egemenliği karşısında ikincilleştirilmesinden ve buna bağlı olarak da kadınların kapladıkları alanın hakları olmadığını hissetmelerinden kaynaklandığı söylenebilir.

Erkeklerin kadınlara dokunma eğilimi kadınların erkeklere dokunma eğiliminden daha fazladır.



BAKIŞLAR VE MİMİKLERDE TOPLUMSAL CİNAYETE DAYALI

FARKLILIKLAR


Kadınlar bir erkekle birlikteyken konuşma sırasında dikkatle dinlediklerini belli etmek için göz temasına dikkat ederler. Erkekler sürekli göz temasına daha çok flört ilişkisinde dikkat ederler. Diğer durumlarda kadını görmezden gelmek veya küçümsemek eğilimiyle göz temasından kaçınırlar.

Erkekler çoğunluk egemenlik kurmalarına yardımcı olacak göz temasına eğilim gösterirken, kadınlar gözlem yapma ve gerekli koşullarda kendi stratejisini geliştirme amaçlı bakma eylemini gerçekleştirir.

Erkekler duygularını gizlemek adına kadınlardan daha az mimik yapmaktadır. Kadınların erkeklerden daha fazla gülümseyip kahkaha attıkları pek çok araştırmayla saptanmıştır.

Erkekler duygularını gizlemek için mimik yapmamayı, donuk bir ifade takınmayı tercih ederken, kadınlar da duygularını gizlemek için gülümsemeyi kullanmaktadırlar.



ÇATIŞMADA TOPLUMSAL CİNSİYET FARKLILIKLARI

Birimiz diğerinin ayağına basmadan her ikimiz de aynı nokta üzerinde duramayız.

Konuşma erkekler için bir rekabet alanıyken kadınlar için yandaşlık sağlamanın bir yoludur. Çoğu kadın için çatışma karşılıklı bağ içinde olmayı ortadan kaldıran bir durum olarak algılandığı için kesinlikle kaçınılması gereken bir tehdittir. Çoğu erkek için ise çatışma rekabetçi ruhu besleyen bir ödüldür.

Kadın ve erkek arasındaki en temel çatışma alanlarından biri sahip olunan özgürlüklerle ilgilidir. Erkekler çoğu zaman hayatı bir özgürlük mücadele alanı olarak görürler. O alanın ihlali temel çatışma noktalarından biridir. Erkekler bilinçli ya da bilinçsizce çatışarak bağ kurmaya eğilimlidirler Kadınlar çatışma sırasında doğrudan mesajlarını iletmektense genellikle meta-mesajlar yoluyla sıkıntılarını dillendirmeyi tercih ederler.



ÇATIŞMA VE MOBBİNG

Ortak bir çıkarın olduğu bir yerde çatışmanın olmaması neredeyse olanaksızdır.

Mob sözcüğü isim olarak, kanun dışı şiddet uygulayan düzensiz kalabalık; fiil olarak da “ortalıkta toplanmak, saldırmak veya rahatsız etmek” anlamına gelmektedir. Latincede “kararsız kalabalık” anlamına gelen mobile vulgus sözcüklerinden türemiştir.

Dr. Leymann terimi işyerinde yetişkinler arasında, çocuklarda olduğu gibi benzer zorbaca davranış özelliklerini tanımlamak için kullanmıştır. Leyman’a göre mobbing bir ya da bir kaç kişi tarafından diğer bir kişiye yönelik olarak, sistematik biçimde düşmanca ve ahlakdışı bir iletişim yöneltilmesi şeklinde, psikolojik bir terördür.

Mobbing mağduru çalıştığı kurum içinde bir sebeple farklı olan kişidir. Kişiyi çalıştığı ortamda farklı kılan bir nitelik o kişinin dışlanmasına, mağdur edilmesine yol açabilir.

Kadınların erkeklerden daha fazla mobbinge uğradığını bulgulamışlardır.
 
Üst