AÖF DERS NOTLARINA HOŞ GELDİN!

Ders notlarına erişmek için lütfen ücretsiz kayıt olunuz.

Ücretsiz Kayıt ol!

VİZE İktisada Giriş 1 Vize Ders Notu Güncel

Administrator
Yönetici
Mesajlar
255
Tepkime puanı
24
Puanları
18
ÜNİTE -1 : İktisadın Tanımı
İktisat, insanoğlunun, toplumun siyasi gerçekleri, karar verme mekanizmaları ve sosyal gelenekleri veri iken; sonsuz olan istek ve arzularımızı, kıt kaynaklarla nasıl koordine edeceğini inceleyen bir sosyal bilimdir.
Temel İktisadi Kavramlar
Kıtlık
, isteklerimizin, bu istekleri tatmin etmekte kullanılacak kaynaklardan fazla olması durumudur. Kıtlık sorunu nedeniyle tercih yapmak durumundayız. Sınırlı kaynaklarla, isteklerimiz arasında tercih yaptığımız anda, yaptığımız tercihin bir fırsat maliyeti oluşur.
Fırsat maliyeti, herhangi bir tercih durumunda, vazgeçmek zorunda olduğumuz ikinci en iyi tercihi ifade eder.
Mallar, bireylerin tatmin veya mutluluk elde ettikleri tüm nesneler olarak tanımlanır. Bunlara, soluduğumuz havadan tutun da, gıda, otomobil ve ısınmamızı sağlayan güneş ışığı da girmektedir.
Mallar; iktisadi ve serbest mallar olarak ikiye ayrılır:
Serbest mallar, doğada her istendiğinde bulunabilen ve çaba sarf etmeden elde edilebilen mallardır. Örn: Soluduğumuz havayı veya pınardan içtiğimiz suyu bu mallara örnek olarak verebiliriz.
İktisadi mallar, sıfır fiyatta bile, talep edilen miktarı, arz edilen miktarından fazla olan mallardır. Bir malın serbest veya iktisadi olması duruma göre değişebilir. Soluduğumuz hava bile serbest bir mal iken, su altındaki dalgıçlar ve uzayda araştırma yapan astronotlar için birer kıt maldır. İktisadi malları, tüketim ve üretim malları şeklinde ikiye ayırabiliriz: Tüketim malları, tüketicinin ihtiyaçlarını doğrudan karşılayan mallardır. Üretim malları, diğer üretici malların ya da tüketici malların üretiminde kullanılan mallardır. Otomobil üretiminde kullanılan robot, bir fırıncının fırını veya üniversite laboratuvarlarındaki bilgisayarlar, birer üretim malı konumundadırlar.
Mallar, faydalı olabilecek yaşam uzunluğunu yansıtabilecek biçimde dayanıklı ve dayanıksız mallar olarak da ayrılır.
Dayanıksız mallar, ekmek, çikolata, peynir gibi fayda sağladığında yok olan, biten mallardır.
Dayanıklı mallar, buzdolabı, otomobil, bilgisayar gibi elde edildikten sonra uzun süre, en az üç veya daha fazla yıl fayda sağlayan mallardır.
Hizmet, isteklerimizi tatmin etmekte kullandığımız, ancak maddi özelliği olmayan nesnelere de hizmet denir.
Hizmetleri, kişisel ve ticari hizmetler olarak ikiye ayırmak mümkündür.
Kişisel hizmetler, berberler ve doktorların sundukları hizmetler kişisel hizmetlere örnek oluştururken,
Ticari hizmetlere, ise bankacılık ve sigortacılık gibi hizmetler örnek verilebilir.
Fayda, bir kişinin bir malın tüketiminden elde ettiği doyumdur. Örneğin, susuzluk bir ihtiyaç ve su da bu ihtiyacı tatmin ettiği için faydaya sahiptir. İktisatta tanımlandığı biçimiyle fayda kavramı, günlük dildeki anlamından belli açılardan ayrılır. Bir şeyin faydalı olabilmesi için ahlâk veya yasalara uygun olması gerekmez. Önemli olan fayda sağlayan şeyin insanların isteklerini tatmin özelliğine sahip olmasıdır. Herhangi bir mal veya hizmetin değeri, o mal veya hizmetin fırsat maliyeti cinsinden ölçülür.
Değer, belli bir mal veya hizmetin, diğer mal veya hizmetlerle değiştirilebileceği oran demektir.
Fiyat, mal ve hizmetin standart para birimi cinsinden ölçülen değeri fiyat olarak tanımlanır.
Üretim, iktisadi ürünlerin miktarını veya faydasını artırmak amacıyla harcanan tüm çabaları ifade eder.
Üretimin temel unsurları;


  • Girdilerin çıktıya dönüştürülmesi ve
  • Farklı girdilerin bir bileşimi olarak çıktıdır.
Üretim faaliyeti ile şekil, yer, zaman ve mülkiyet faydası yaratılır.
Şekil faydası malların kimyevi ve fiziksel yapılarının değiştirilmesiyle,
Yer faydası malların daha çok olarak bulunduğu bir yerden daha az bulunduğu bir yere taşınmasıyla,
Zaman faydası malların en fazla istenildikleri zaman hazır bulundurulmaları ile,
Mülkiyet faydası da malları onlara en fazla değer atfeden kişiye ulaştırmak ile yaratılır.
Üretimde kullanılan kaynaklara üretim faktörleri, kaynaklar ya da girdiler denir.
Üretim faktörleri emek (işgücü), sermaye, toprak ve girişimcilik olarak sıralanır.
Emek (işgücü), mallar ve hizmetleri üretmekte kullanılan fiziki ve zihinsel çabalardır. Geliri ücrettir.
Sermaye, mallar ve hizmetlerin üretimde kullanılan makine ve ekipman gibi unsurlardır. Geliri faizdir.
Toprak, mal ve hizmet üretiminde kullanılan doğal minerallerdir. Geliri ranttır.
Girişimcilik ise üretim faktörlerini mal ve hizmet üretmek için bir araya getiren ve bunun için risk üstlenen ve karşılığında da kar elde eden insan işlevidir. Geliri kardır.
İktisadın Yöntemi
Tüm doğal bilimler ve diğer sosyal bilimlerde olduğu gibi, iktisat bilimi de yöntem olarak bilimsel yöntem kullanır. Burada dört aşamadan oluşan bir süreç izlenir:


  • Sürecin birinci aşamasında, gerçek yaşamla ilgili gözlemler yapılır. Gerçek dünyada davranışlar ve sonuçlara bakılır.
  • Bu gözlemler kullanılarak, neden-sonuç ilişkilerine bir açıklama getirilir (hipotez).
  • Bu açıklamanın ne kadar geçerli olduğunu belirlemek için, formüle edilen açıklama; belli olayların sonuçları ile bu olaylara ilişkin hipotezden kestirilen (hipoteze dayanılarak elde edilen) sonuçlar karşılaştırılarak teste tabi tutulur.
  • Hipotez gerçeklerle sürekli olarak teste tabi tutulur ve eğer hipotezin geçerli olduğu yönünde bulgular elde edilirse; hipotez bir teoriye dönüştürülür. Çok iyi test edilmiş ve öngörüleri gerçek yaşamdan elde edilen sonuçlarla (gerçeklerle) desteklenmiş ve iktisatçılar arasında genel kabul görmüş bir teori, iktisadi bir yasa ya da ilke olarak değerlendirilir.
İktisatçılar, üretim, tüketim ve değişim faaliyetlerinde bulunan tüm iktisadi birimlerin davranışlarını açıklamak için çeşitli teoriler ve modeller geliştirirler. Bunlar sayesinde bir ekonominin işleyiş mekanizması ve iktisadi davranışlar rahatlıkla analiz edilebilme yeteneği kazanılmaktadır. İktisatçılar bir teoriyi değerlendirirken, varsayımlarının gerçeklik derecesine göre değil; teorinin ne kadar iyi kestirim yaptığına göre değerlendirilir. İktisadi ilkeler, iktisadi davranış veya ekonominin kendisi ile ilgili bir genelleştirmeden ibarettir. Bu ilkeler, tipik ya da ortalama olarak adlandırılan bir tüketicinin, işçinin ve firmanın eğilimleri olarak ifade edilmektedirler. Ayrıca, bu teoriler oluşturulurken, iktisatçılar ceteris paribus denilen, yani diğer şeyler sabitken varsayımını kullanmaktadırlar. Buna göre, iki değişken arasındaki ilişki analiz edilirken, diğer değişkenlerin sabit varsayılarak analiz edilmesidir. Birey için iyi veya doğru olan bir şeyin toplum için de iyi veya doğru olacağı biçimindeki yanlış görüşe Terkip Hatası denir.
İktisadın Bölümleri
Mikro iktisat,
ekonomide piyasalar ve bireysel karar birimlerinin inceleyen bölümüdür. Temel konuları arasında tüketici davranışı, firma-maliyet analizi ve ürün piyasalarında fiyatlama yer alır.
Makro iktisat, iktisadın bir bütün olarak ekonomiyi ve toplulaştırılmış ekonomik davranışı inceleyen bölümüdür. Makro iktisat, milli gelir, para, bankacılık ve enflasyon gibi makro ekonomik konuları inceler.
Pozitif iktisat, iktisadi konularda ne olduğunun incelenmesidir. Gerçekler ve neden-sonuç ilişkileri üzerine odaklanır. Normatif iktisat, iktisadi olaylarda ne olması gerektiğinin incelenmesidir. Ekonomi ile ilgili sorunları tanımlamak ve çözümler sunmak için kullanılır.
Üretim İmkanları Modeli
Modelin dört temel varsayımı vardır:


  • Tüm üretim faktörlerinin miktarı sabittir.
  • Tüm kaynaklar tam olarak kullanılmaktadır.
  • Var olan teknoloji değişmemekte ve aynı kalmaktadır.
  • Ekonomide biri üretim malı (sanayi robotu), diğeri de yüksek teknolojili dayanıklı tüketim malı olmak üzere (cep telefonu) iki mal üretilmektedir.
Üretim imkânları eğrisi, sabit teknoloji ve tüm kaynakların kullanılması ile üretilebilecek tüm olası mal üretim bileşimlerini gösteren eğridir. Bu eğri, bir ekonominin belli miktarda kaynak ve veri teknoloji ile üretebileceği maksimum mal bileşimlerini gösterir. Üretim imkanları eğrisi orijine göre içbükey bir eğridir. Çünkü bir maldan daha fazla üretebilmek için diğerinden daha fazla miktarda vazgeçmek zorunda kalınır.
Bir mal daha fazla üretildikçe, o malın fırsat maliyetinin artmasına artan fırsat maliyeti yasası denir. Yani artan fırsat maliyeti yasası geçerlidir.
Üretim imkânları eğrisi, bir ekonominin üretim olanaklarını iki bölgeye ayırır. İlki, eğri üzerinde ve altında kalan noktalardan oluşur ve bu bölgeye erişilebilir bölge denir. İkincisi ise eğrinin üstünde yer alan noktalardan oluşan erişilemez bölgedir.
Üretimde etkinlik mevcut kaynaklar ve teknoloji ile maksimum çıktının üretildiği durumdur. Üretimde etkinsizlik ise mevcut kaynaklar ve teknoloji ile maksimum çıktının üretilemediği durumdur. Bir ekonominin üretken kapasitesindeki artışa, iktisadi büyüme denir ve bu da üretim imkânları eğrisinin dışa doğru değişmesi ile gösterilir. İktisadi büyümeyi etkileyen iki ana etken vardır. Bunlar, kaynakların miktarındaki artış ve teknolojik gelişmedir.
İktisadi Sorun ve İktisadi Sistemler
Tüm toplumlar, hangi mallar ne miktarda, nasıl ve kimin için üretilmeli sorularının yanıtını bulmak zorundadır. Bu üç soru, iktisadi sorunu oluşturur.
İktisadi sorun, ülkenin kıt kaynaklarının nasıl dağıtılacağıdır. İktisadi sorunun yanıtını bulmaya çalışırken, ülkeler iktisadi sistem arasında seçim yaparlar.
İktisadi sistem, iktisadi sorunun çözümü için, bir ekonominin organize edilme biçimidir. İktisadi sistemler üç tanedir:
Sosyalizm, üretim faktörlerinin kolektif mülkiyetinin ve gelir dağılımını eşitleme girişimlerinin olduğu bir iktisadi sistemdir. Merkezi planlama örgütü, her işletmenin üretim amaçlarını, hangi kaynakları ne miktarda kullanacağını belirler.
Kapitalizm, serbest girişim ve özel mülkiyet haklarının olduğu ve iktisadi kararların piyasa sistemi içerisinde gerçekleştiği bir iktisadi sistemdir.
Karma ekonomi, piyasa sistemi ile merkezi planlama sisteminin belli bir bileşimi olan bir iktisadi sistemdir. Günümüzün çoğu ekonomisinin sahip olduğu sistem karma iktisadi sistemdir. Karma iktisadi sistemlere sahip günümüz ekonomileri (ABD, Almanya, Türkiye gibi) sosyalist ve kapitalist sistemlerin araçlarını kullanma derecelerine göre farklılaşırlar.

Ünite 2: Arz, Talep ve Piyasa Dengesi Arz ve Talep Talep ve Talep Edilen Miktar Talep, belli bir dönemde, farklı fiyatlardan tüketicilerin satın almak istedikleri ve satın alabilecekleri mal miktarlarıdır. Bir malın talebinden söz edebilmek için hem satın alma isteğinin hem de satın alma gücünün olması gerekir. Talep edilen miktar ise, yine belirli bir dönemde, belirli bir fiyattan, tüketicilerin satın almak istedikleri ve satın alabilecekleri mal miktarını ifade eder.
Bir malın fiyatı ile talep edilen miktarı arasındaki ilişkiyi talep yasası açıklar. Talep yasasına göre diğer değişkenler sabitken (ceteris paribus) yüksek fiyat düzeylerinde talep edilen mal ve hizmet miktarının daha düşük veya daha düşük fiyat düzeylerinde tüketicilerin mal veya hizmet talebinin daha yüksek olacağını ifade eder. Bir malın fiyatı ile talep edilen miktarı arasında ters yönlü ilişki vardır.
Talep Şedülü ve Bireysel Talep Eğrisi Talep şedülü ise, diğer faktörler sabitken, talep edilen ürünün fiyatı ile miktarı arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır.
Ürünün fiyatı ile talep edilen miktarı arasındaki ilişkiyi ortaya koyan grafik talep eğrisini verir. Talep eğrisi, malın fiyatının değişmesi sonucu ortaya çıkan gelir ve ikame etkileri nedeniyle azalan eğime sahiptir. İkame etkisi, malın fiyatının artması durumunda, ilgili malın diğer mallara göre nispeten pahalı olması nedeniyle daha az talep edilmesidir. Gelir etkisi ise, malın fiyatı arttığında tüketicinin satın alma gücü azalacağı için hem fiyatı artan hem de diğer mallardan satın alabileceği miktarlar azalır.
Piyasa Talep Eğrisi Piyasa talep eğrisi, her bir fiyat düzeyinde bireysel talep edilen miktarların yatay olarak toplanmasıyla elde edilir. Bu eğri diğer değişkenlerin sabit olduğu varsayımı altında, bir malın fiyatındaki değişmelerin talep edilen miktarda yaratacağı ters yönlü değişmeleri ortaya koyar. Piyasa talep eğrisi de aynı bireysel talep eğrisi gibi negatif eğimlidir ve bir malın fiyatıyla talep edilen miktarı arasındaki ters yönlü ilişkiyi gösterir.
Talepteki Değişmeler (Kaymalar) Talep eğrisinde sağa doğru kayma talepteki artışın, sola doğru kayma talepteki azalışın göstergesidir. Talep eğrisini kaydıran etmenler; gelir, malla ilişkili malın fiyatı, zevk ve tercihler, beklentiler ve alıcı sayısıdır.
Diğer şartlar sabitken, gelir artışı durumunda talebi de artan mallara normal mal denir. Gelir artışı durumunda talebi azalan mallara düşük mal denir.
Eğer bir malın fiyatındaki düşüş diğer malın talebinde bir azalışa neden oluyorsa bu iki mal ikame mallardır. Örneğin tereyağı-margarin ikame mallardır. Bir malın fiyatındaki düşüş diğer malın talebinde artışa neden oluyorsa bu iki malın tamamlayıcı mallar olduğu söylenir. Örneğin çay-şeker tamamlayıcı mallardır.
Talepteki değişme ile talep edilen miktardaki değişme farklı şeylerdir. Bir malın fiyatındaki değişmeler talep edilen miktarda değişikliğe, fiyat dışındaki faktörlerdeki değişmeler ise talepte değişmeye neden olur.
Arz, belirli bir dönemde, üreticilerin çeşitli fiyatlarda ürettikleri ve satmak amacıyla piyasaya sundukları mal miktarlarıdır. Eğer sadece belirli fiyattan üretilmek ve satılmak istenen miktar söz konusu ise ona da arz edilen miktar denir.
Arz ve Arzedilen Miktar Bir malın arz edilen miktarı ile fiyatı arasındaki ilişki arz yasası ile ifade edilir. Arz yasasına göre, bir malın fiyatı arttıkça arz edilen miktarı da artar, azaldıkça azalır. Dolayısıyla bir malın arz edilen miktarı ile fiyatı arasında pozitif ilişki vardır.
Diğer değişkenler sabitken, bir malın fiyatındaki artış arz edilen miktarında artışa ve fiyattaki azalış arz edilen miktarda azalışa sebep olur. Fiyat ile arz edilen miktar arasındaki bu doğrusal (pozitif) ilişkiye arz kanunu denir.
Arz Şedülü ve Arz Eğrisi Arz şedülü, diğer faktörlerin sabit olduğu varsayımı altında, mal veya hizmetin fiyatı ile üretilecek miktarı arasındaki ilişkiyi gösteren tablodur.
Bir malın fiyatı ile arz edilen miktarı arasındaki pozitif ilişkiyi ortaya koyan grafik arz eğrisini verir.
Piyasa arz eğrisi diğer değişkenlerin sabit olduğu varsayımı altında, bir malın fiyatındaki değişmenin arz edilen mal miktarındaki aynı yönlü değişikliği ifade eder.
Arz Edilen Miktardaki Değişme ve Arzdaki Değişme Bir maldan üreticilerin belli bir dönemde ne kadar üreteceğini etkileyen faktörler; malın fiyatı, girdi fiyatlarındaki değişmeler, teknolojideki değişmeler, üreticilerin beklentileri, vergi ve sübvansiyonlar ve üretici sayısıdır.
Bir malın fiyatındaki değişmeler, ceteris paribus varsayımı altında, o maldan arz edilecek olan mal miktarını aynı yönde değiştirir. Malın fiyatındaki artışlar arz edilen miktarı arttırır, fiyattaki azalışlar ise arz edilen miktarda azalmaya sebep olur. Fiyatla arz edilecek mal miktarı arasındaki bu pozitif ilişkiye arz kanunu denir.
Fiyattaki değişmeler arz edilen miktarda değişmeye sebep olur ve arz eğrisi üzerinde harekete sebep olur.
Fiyat dışındaki faktörlerdeki değişmeler arzda değişmeye sebep olur ve arz eğrisini sağa veya sola kaydırır.
Arz edilen miktardaki değişme ile arzdaki değişme aynı şeyler değildir. Fiyattaki değişmeler arz edilen miktarı değiştirir ve arz eğrisi üzerinde harekete sebep olur. Fiyat dışındaki faktörlerdeki değişmeler ise arzda değişmeye sebep olur ve arz eğrisinin tamamıyla sağa veya sola kaymasına sebep olur.
Arz eğrisinde sağa doğru kayma arzda artışın, sola doğru kayma arzda azalışın göstergesidir.
Arz eğrisini sağa veya sola kaydıran etmenler; girdi fiyatlarındaki değişmeler, teknolojik gelişmeler, beklentiler, üretici(satıcı) sayısındaki değişmeler, vergi ve sübvansiyonlardır.
Bir malı üretmek için kullanılan işgücü, toprak, hammadde, sermaye gibi girdilerden herhangi birinin fiyatındaki azalma üretim maliyeti azaltmakta ve üretimin daha karlı olmasını sağlayarak üretimin artmasına sebep olur. Böylece arz eğrisi sağa doğru kayar. Malın arzı ile girdi fiyatları ters yönlü ilişki içerisindedir.
Teknolojik gelişme sonrasında, üreticiler belirli bir miktar malı daha düşük maliyetle ya da aynı miktar kaynaklarla daha fazla mal üretme kapasitesi kazanırlar. Her iki durumda da maliyet azalması nedeniyle üreticinin kar marjı artar ve dolayısıyla arz da artar.
Bir üreticinin gelecekte ürettiği malın fiyatının artacağı beklentisi varsa üretimini gelecekte arttırmayı planlayabilir, bu da arz eğrisini sağa kaydırır.
Bir ürünü daha çok üretici üretmeye kalkarsa üretilen mal miktarı artar ve arz eğrisi sağa kayar.
Devletin topladığı vergiler üretim maliyetlerini arttırmakta ve daha az üretim yapılmasına neden olur. Bu durum arz eğrisini sola doğru kaydırmaktadır. Sübvansiyonlar ise devlet tarafından üreticilere yapılan para transferi şeklinde düşünülebileceğinden üretim maliyetlerini azaltmakta, üretim miktarlarını arttırıp arz eğrisini pozitif yönde etkilemektedir.
Arz eğrisi üzerinde hareketlenmeye yatay ve düşey eksenlerden birinde yer alan değişkenler sebep olurken, arz eğrisindeki kaymaya girdi fiyatlarındaki, üreticinin kullandığı teknolojideki, geleceğe ilişkin beklentilerindeki ve piyasadaki üretici sayısındaki değişiklikler sebep olur.
Piyasa Dengesi Herhangi bir mal veya hizmetin piyasa dengesi, o mal veya hizmetin piyasa arz ve talep eğrilerinin kesiştiği noktada oluşur.
Talep edilen mal miktarını arz edilen mal miktarına eşitleyen fiyata piyasa denge fiyatı ve denge fiyatında arz ve talep edilen mal miktarına da piyasa denge miktarı denir. Denge noktasında bir malın arz edilen miktarı ile talep edilen miktarı eşit olduğundan piyasaya gelen bütün mallar satılmış olur böylece piyasa denge fiyatı aynı zamanda piyasayı temizleyen fiyat olarak da bilinir.
Talep fazlası, talep edilen miktarın arz edilen miktarı aşması durumunda ortaya çıkar. Arz fazlası ise arz edilen miktarın talep edilen miktarı aşması durumunda ortaya çıkar. Arz fazlası söz konusu olduğunda üreticilerin satmayı arzu ettikleri her miktarı satmaları söz konusu olamaz. Talep fazlası olduğunda fiyatlar üzerinde artma yönünde baskı oluşurken, arz fazlası durumunda fiyatlar üzerinde düşme yönünde baskı oluşur. Piyasa dengesinde ne arz ne de talep fazlası oluşur.
Piyasa Dengesindeki Değişmeler Piyasa dengesi, piyasa talep ve arzındaki değişmeler veya her ikisindeki değişmeler sonucu değişir.
Piyasa arzı sabitken, normal bir mal için tüketicinin gelirinin artması nedeniyle talepteki bir artış, yani talep eğrisinin sağa doğru kayması, hem de denge fiyatının hem de denge miktarının artmasına neden olur. Yine piyasa arzı sabitken, malın tamamlayıcısı olan bir mal fiyatının artması nedeniyle bu malın talebi azalıp sola doğru kayacaktır. Arz sabitken talepteki değişme denge miktar ve fiyatını aynı yönde değiştirir.
Piyasa talebi sabitken, arzın artması durumunda, denge fiyatı azalırken denge miktarı artar. Arzın azalması durumunda ise denge fiyatı artarken, denge miktarı azalır. Talep sabitken arzdaki değişme denge fiyatında tam tersi bir değişme yaratırken; miktarı aynı yönde değiştirir.
Arz ve talebin aynı anda artıp azalması durumunda ise, eğer arz talepten fazla değişirse fiyata ne olacağını arz değişmesi, ama aksine talep arzdan nispeten daha fazla değişirse talepteki değişme belirleyecektir. Eğer arzdaki artış, talepteki artıştan fazla olursa, denge fiyatı düşerken, denge miktarı artacaktır.

Ünite 3: Talep ve Arz Esneklikleri ve Uygulamaları Esneklik Nedir ve Neden Hesaplanır? Esneklik, bir ekonomik değişkenin bir başka ekonomik değişkene karşı olan duyarlılığının ölçüsüdür.
Esneklik hesaplamaları arz ve talebi daha kesin bir şekilde analiz etmemize izin verir.
Alıcıların ve satıcıların piyasa koşullarındaki değişmelere ne kadar tepki verdiklerini ölçmede kullanılan iyi bir göstergedir.
Talep Esnekliği Talep esnekliklerini, talep edilen miktardaki değişim ve talepteki değişmelerle ilgili olarak 3 kısımda inceleyebiliriz.


  • Talebin fiyat esnekliği
  • Talebin gelir esnekliği
  • Çapraz fiyat esnekliği
Talebin fiyat esnekliği, bir malın talep edilen miktarının, bu malın fiyatı karşısındaki duyarlılığının ölçüsüdür.
Talebin fiyat esnekliğinin işareti talep kanunundan dolayı her zaman eksidir.
Talebin fiyat esnekliği, bir eğri üzerindeki herhangi bir noktanın değerini gösterdiğinden dolayı talebin nokta fiyat esnekliği olarak da bilinir.
Talep eğrisi üzerindeki herhangi bir noktayı değil de, iki nokta arasındaki orta noktanın esneklik değerini hesaplamamız gerektiğinde kullanacağımız yöntem orta nokta yöntemi olarak bilinir.
Orta nokta metodu aslında talebin yay esnekliği olarak bilinir.
Talebin nokta fiyat esnekliğinde bir noktadaki talep esnekliği hesaplanırken, talebin yay esnekliği hesaplanırken talep eğrisi üzerindeki iki nokta arası bir yay olarak düşünülür ve bu bölgenin ortalama esneklik değeri hesaplanır.
Talep fiyat esnekliği katsayısı sıfır ile eksi sonsuz arasında değerler alır.
Tam inelastik talep, fiyattaki değişmenin talep edilen miktarda hiçbir değişmeye neden olmadığı durumdur ve esneklik 0 değerini alır.
Tam esnek talep, fiyattaki küçük bir değişmenin talep edilen miktarda çok büyük değişmeye neden olduğu durumdur ve esneklik sonsuz değer alır.
Birim esnek talep, fiyattaki değişme oranının, talepteki değişme oranına eşit olduğu durumdur ve esneklik 1 değerini alır.
Esnek talep, fiyattaki değişme oranının, talepteki değişme oranından küçük olması durumudur ve esneklik 1’den büyük değer alır.
İn elastik ya da esnek olmayan talep, fiyattaki değişme oranının, talepteki değişme oranından büyük olması durumudur ve esneklik 0 ile 1 arasında değer alır.
Talep esnekliğini etkileyen faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz:


  • Mal tüketici için zorunlu mal mı yoksa lüks mal mı?
  • Mal veya hizmetlerin yakın ikameleri var mı?
  • Piyasanın nasıl tanımlandığı?
  • Zaman
Lüks mallar zorunlu mallara göre daha esnek talebe sahiptir. Malın tatmin ettiği ihtiyacın niteliği olarak adlandırılan zorunlu mal veya lüks mal olmasına göre esneklik değişir.
Yakın ikamesi olan malların talebinin esnekliği alternatif bulunacağından dolayı daha yüksektir.
Piyasaları dar anlamda ve geniş anlamda tanımlayabiliriz.
Dar anlamda tanımlanan piyasada bulunan bir ürünün talep esnekliği geniş anlamda tanımlanan piyasada bulunan bir ürünün talep esnekliğine göre daha esnektir.
Zaman açısından baktığımızda mal ve hizmetler uzun dönemde kısa döneme göre daha esnek bir talebe sahiptir.
Esnekliklerine göre talep eğrileri incelendiğinde; talep eğrisinin eğimi negatiftir ve talep konunu gereğince bir malın fiyatı ile talep edilen miktarı arasında ters yönlü bir ilişkinin varlığını ifade eder.
Talebin fiyat esnekliği ile talep eğrisinin eğimi birbirine eşit değildir.
Esnekliklerine göre talep eğrilerinin şekilleri şu şekilde olmaktadır.


  • Esnekliği 0’a eşitse dikey eksene paralel talep eğrisi
  • Esnekliği 0 ile 1 arasında ise dikeye yakın talep eğrisi
  • Esnekliği 1’ eşitse birebir azalan talep eğrisi
  • Esnekliği 1’den büyükse yataya yakın talep eğrisi
  • Esnekliği sonsuz ise yatay eksene paralel talep eğrisi
Talebin esneklik değeri düştükçe talep eğrisi dikleşmekte, talebin esneklik değeri arttıkça talep eğrisi yatıklaşmaktadır.
Negatif eğimli olan doğrusal talep doğrusu üzerinde talep esnekliği her noktada farklı değerler alır.
Doğrusal talep doğrusunun tam orta noktasında talebin fiyat esnekliği 1 değerini alır.
Doğrusal talep doğrusunun orta noktasının sol üst kısmında kalan alanda talebin fiyat esnekliği 1’den büyük değer alır.
Doğrusal talep doğrusunun orta noktasının sağ alt kısmında kalan alanda talebin fiyat esnekliği 1’den küçük değer alır.
Toplam gelir mal veya hizmetin satış fiyatı ile toplam satış miktarının çarpımına eşittir.
Mal veya hizmetin talep esneklik değeri 1’e eşitse fiyattaki düşüş veya artışlar toplam hasılatı değiştirmez.
Mal veya hizmetin talep esnekliği 1’den küçük ise, fiyattaki düşüş toplam geliri düşürür, fiyattaki artış ise toplam geliri arttırır.
Mal veya hizmetin talep esnekliği 1’den büyük ise, fiyattaki düşüş toplam geliri arttırır, fiyattaki artış ise toplam geliri azaltır.
Talebin gelir esnekliği, parasal gelirde meydana gelecek % 1 oranındaki bir değişikliğin talep edilen miktarda meydana getirdiği yüzdesel değişmeyi gösterir.
Gelir esnekliğinde, fiyatlarda herhangi bir değişiklik yoktur.
Gelir arttığında talebi artan, bu nedenle gelir esnekliği pozitif olan mallar, normal mallardır.
Gelir arttığında talebin azalan, bu nedenle gelir esnekliği negatif olan mallar, düşük mallardır.
Bir malın fiyatındaki yüzde değişmenin başka bir malın talep miktarında neden olduğu yüzde değişmeye oranı çapraz talep esnekliği olarak adlandırılır.
Çapraz talep esnekliği 0’dan büyük yani pozitif ise, ikame mal grubuna girer.
Çapraz talep esnekliği 0’dan küçük yani negatif ise, tamamlayıcı mal grubuna girer.
Bir malın arz edilen miktarındaki yüzde değişmenin fiyatındaki yüzde değişmeye oranı olan arz esnekliği olarak tanımlanır. Arz esnekliği üreticilerin fiyat değişiklikleri karşısındaki duyarlılıklarını ölçmektedir.
Arz esnekliği yüksekse, eğer fiyatlar artarsa üreticiler üretimlerini büyük ölçüde arttıracaklarını gösterir.
Arz esnekliği düşükse, eğer fiyatlar artarsa üreticiler üretimlerini çok az arttırabileceğini gösterir.
Arz eğrileri esneklik değerleri arttığı zaman yatıklaşmaktadır.
Arz eğrileri esneklik değerleri azaldığı zaman dikleşmektedir.
Orijinden başlayan arz eğrilerinin esneklik değeri 1’e eşittir.
Arz esnekliğini etkileyen faktörler; üretim faktörlerinin varlığı, teknoloji ve zaman olarak sıralanır.
Üretim faktörlerinin arttırılamaması durumunda arzı sabit olacağından mal fiyatlarında olan değişmeler üreticilerin ürettiği mal veya hizmetin miktarını değiştirmeyecektir.
Teknoloji değişmediği zaman, mal fiyatlarında olan değişmeler üreticilerin ürettiği mal veya hizmetin miktarını değiştirmeyecektir.
Arz esnekliği kısa dönemde uzun döneme göre daha esnektir.
Kısa dönemde eğer talepte bir artış olursa, üretim ölçeği kısıtları içerisinde bir miktar girdi arttırılarak arz arttırılabilir.
Oluşan talep üretim ölçeğinin (kapasitesinin) üzerinde ise bu talebi karşılayacak kadar arz artmadığından arz esnekliği düşük olacaktır.
Uzun dönemde arz esnekliği yüksek olduğundan, artan talep üretim tesis ölçeği arttırılarak karşılanabilmektedir.
Arz ve Talep Esneklikleri Uygulamaları Arz ve talep esneklikleri uygulamalarını köyden kente göç durumu için ele aldığımızda, tarımda teknolojik ilerlemelerin köyden kente göç olgusuyla başladığını görürüz.
Köyden kente göç, ekonomik gelişmeyle beraber yaşanan toplumsal gelişmelerden biridir.
Teknolojik ilerlemeler iktisat biliminde ekonomik gelişme ve kalkınmanın temel itici gücü olarak kabul edilir.
Teknolojik ilerlemeler ( tarımda makineleşme gibi) arzın artmasına ve arz eğrisinin sağa kaymasına sebep olarak dengede olan bir piyasada denge fiyatının artmasına ve denge miktarının artmasına sebep olur.
Tarım ürünleri talebi inelastik ise, böyle bir durumda fiyattaki azalmalar toplam gelirde azalmaya sebep olur.
Teknolojik ilerlemeler, rekabetçi piyasalar olan tarımsal ürünlerin arzını arttırır ve arzdaki bu artış veri talep altında tarımsal ürünlerin fiyatlarını azaltır.
Teknolojik ilerlemeler sonucu tarımsal ürünlerin fiyatlarındaki azalış, rekabetçi piyasalarda üreticilerin (çiftçilerin) toplam gelirinde azalmaya ve ticaret hadlerinin çiftçiler aleyhine çalışmasına neden olarak nisbi durumu kötüleşen çiftçilerin köyden kente göçmesine neden olur.
OPEC petrol kısıntılarını esneklik açısından değerlendirdiğimizde, petrolün kısa dönem arz ve talebinin inelastik olduğunu görürüz.
OPEC kısıntıya gittiği zaman, arz eğrisi sola kayacak, denge fiyatı artacak ve denge miktarı azalacaktır.
Petrol fiyatları arttığı zaman, üretici ve satıcıların toplam gelirlerini arttırırken Türkiye gibi ülkelerin petrol giderlerini arttıracaktır.
Konunun gerçek hayattaki uygulamaları ele alındığında karşımıza sıkça çıkan ilginç bir durum; neden AVM’lerde hep fiyat indirimleri yapıldığı sorusudur.


  • AVM’lerde genelde ünlü markaların ürünleri satılmaktadır. Genel özelliği bu malların esnek talebe sahip olması ve bu mal piyasalarının eksik rekabet piyasaları olmalarıdır.
  • Eksik rekabet piyasalarında firmaların talep eğrileri negatif eğimlidir.
  • Talebin esnek olduğunda fiyattaki indirimler toplam gelirin artmasına sebep
  • AVM’lerdeki ürünlerin talebini esnek olması, önce yüksek fiyattan mal satmaya başlayan firmalar daha sonra da fiyat indirimlerine giderek toplam gelirlerinin artmasına ve tüketici rantının tüketicilerden bu firmalara transferine sebep
  • Dolayısıyla AVM’lerdeki indirimler, firmaların tüketicilere olan sevdalarından değil kendi toplam gelirlerini artırma isteklerinden kaynaklanır
Gerçek hayattan bir başka aklımıza takılan soruda; neden devlet hep benzin, doğalgaz, sigara ve alkol gibi ürünlerin vergi oranlarını veya fiyatlarını arttırdığıdır.


  • Bu ürünlerin genel özelliği talep esnekliklerinin küçük ve tüketiciler için zorunlu ihtiyaç malları olmalarıdır.
  • Talebin inelastik olduğunda fiyattaki artışlar toplam geliri (hâsılatı) artırır.
  • Böylece vergi geliri toplayan ve bütçesinin gelir kalemini artırmak isteyen devlet, vergi gelirlerini artıracaktır.
  • Devletin hep benzin, doğalgaz, sigara ve alkol ve GSM hizmetlerinin KDV, ÖTV vb. vergi oranlarını artırmasının sebebi bu ürünlerin talep esnekliklerinin düşük olması ve fiyatlarının artmasının vergi gelirlerinin artmasına sebep olmasıdır.
Toplumda Vergi Yükü Kime Yüklendiği sorusu en son tartışılırsa aşağıdaki sonuç ortaya çıkar.


  • Vergi kime yüklenirse yüklensin; piyasa hacmini daraltarak tüketicilerin ödedikleri fiyat ile üreticilerin eline geçen fiyat arasında bir farkın oluşmasına ve sonuç olarak hem üretici ve hem de tüketicilerin refahında azalmalara sebep
  • Vergi yükünün büyük kısmının üreticiler mi yoksa tüketiciler tarafından mı yükleneceği esneklik tarafından
  • Teorik ve pratik anlamda hangi tarafın esnekliği daha düşük ise o taraf vergi yükünden daha fazla etkilenir.
  • Talebin esnek (elastik), arzın ise inelastik olduğu durumda vergi yükünün çoğunu üreticiler yüklenir (öder).
  • Tam tersine talebin inelastik ve arzın esnek (inelastik) olduğu durumda ise vergi yükünün çoğunu tüketiciler öder.

Ünite 4: Tüketici ve Üretici Tercihlerinin Temelleri Giriş Temel ekonomik birimler olan tüketici ve üretici için benzer kavram ve kurallar kullanılır. Tüketici için fayda ve fiyat kavramları önemli iken üretici için hasıla kâr ve maliyet kavramları önemlidir. Ama bu kavramlar birbirinden mantıksal kurguda uzak kavramlar değildir. Tüm ekonomik birimler yapacakları tercihlerde en çok fayda (kâr) sağladıkları mal ve hizmetlere yöneleceklerdir. Bu mal ve hizmetleri mümkün olabildiğince en düşük maliyetle elde etmeye (satın alma ya da üretme) çalışarak, elde ettikleri net faydayı (kârı) en yüksek düzeye çıkarma çabası içinde olacaklardır.
İktisadi düşünme tarzının temel ilkesi karar alıcıların rasyonel davrandıkları ilkesidir.
Tüketiciler fayda ve refah maksimizasyonu yapmaya çalışırlarken üreticiler de kârlarını maksimize etmeye çalışırlar. Rasyonel davranış, bir iktisadi birimin tercih yapması veya karar alması gerektiğinde, kendi hedefine uygun biçimde hareket etmesidir.
İktisadi düşünme tarzı, kararların nasıl alındığına ilişkin bazı varsayımları da içerir. Maliyetler ve yararlar kişiden kişiye farklılık gösterdiği için kararlar da farklılık gösterebilir. Karar alma sürecinde elde edilen yararlarda veya katlanılan maliyetlerde meydana gelecek bir değişme, tercihleri de etkileyecektir. İktisadi birimlerin karar sürecindeki davranış mantığı minimum maliyetle maksimim fayda veya kar sağlamaktır.
Marjinal analiz, mevcut koşullar değiştiğinde ortaya çıkacak yeni durumun nasıl değiştiğinin incelenmesidir.
Örneğin LYS sınavına hazırlanan bir öğrencinin günde 3 saat yerine 4 saat çalışması ilave bir saat ayrı çalmasının sağlayacağı fayda (sınavlarda daha yüksek bir not alma) bunun getireceği maliyeti (televizyon izlemeye daha az zaman ayırma, daha az uyuma, daha az dinlenme gibi) aşmaktadır. Örneğin, bir üretici firma ilave bir makine aldığında üretiminin ne kadar artacağına bakar. Bu süreçte üretici daha çok makine kullandığında üretim maliyetlerinin ne kadar artacağı ve dolayısıyla kârının ne kadar artacağı veya azalacağı ile ilgilenir.
Tüketici Dengesi Tüketiciler kendilerine en yararlı (faydalı) olanı seçme çabası ya da elde edilen faydayı en yüksek düzeye çıkartma (fayda maksimizasyonu) gayretindedirler. Tüketici dengesi tüketicinin fayda maksimizasyonu sağladığı durumda gerçekleşir.
Fayda bireyin tüketilen mal ve hizmetten elde edeceği memnuniyettir. Malların tüketiminden elde edilen faydanın ölçülebileceği konusunda iki yaklaşım söz konusudur. Tartışmaya taraf olanlardan bir kısmı, faydanın ölçülebileceğini öne sürmüşlerdir. Faydayı ölçmek için “util” adı verilen bir birim ya da doğrudan parayı kullanmışlardır. Bu gruba kardinalistler denilmektedir. Diğer tarafta ise faydanın ölçülemeyeceğini ve yalnızca sıralanabileceğini ileri süren ordinalistler vardır. Bunlara göre, insanlar bir malı diğerinden daha çok beğendiklerini söyleyebilirler; ancak ne kadar daha fazla fayda elde ettiklerini söyleyemezler.
Belirli bir dönemde, bireyin diğer mal ve hizmet tüketimleri sabit iken, bir malın çeşitli miktarlarının tüketilmesi sonucu ulaşılan tatmin düzeyi toplam fayda olarak tanımlanır ve TU harfleriyle ifade edilir. Diğer bir ifadeyle toplam fayda, bir kişinin mal ve hizmet tüketiminden aldığı yarar veya tatmin toplamıdır.
Belirli bir dönemde bir maldan bir birim daha fazla tüketilmesi sonucu toplam faydada meydana gelen ek değişme marjinal fayda olarak adlandırılır. Kısaca ilave tüketilen birimin sağladığı fayda marjinal fayda olup MU harfleriyle gösterilir. Herhangi bir X malı için marjinal fayda (MUx), toplam faydadaki değişmenin tüketim miktarındaki değişmeye oranı olarak veya toplam fayda fonksiyonunun eğimi şeklinde formüle edilir:
Azalan marjinal fayda ilkesi, bir malın ilave miktarları tüketildikçe elde edilecek marjinal faydanın gittikçe azalacağı ve belirli bir tüketim miktarında sıfıra düşeceği ilkesidir. Azalan marjinal fayda ilkesinin, iktisat yazınında çok temel ve önemli bir yer tutan “su-elmas paradoksunu açıklayabildiği kabul edilir.
Bilinmektedir ki insan yaşamı suya bağımlıdır. Susuz geçirilecek en fazla yedi gün, insan yaşamının sonlanmasına yol açacaktır. Yani su insan yaşamı için zorunlu bir ihtiyaçtır ve tüketilmesi gerek bir mal olarak kabul edildiğinde zorunlu bir önceliğe sahiptir. Ancak elmas, tüketilmediğinde en azından insanın fiziksel sağlığını bozacak bir mal değildir. Tüm bunlara rağmen su ve elmasın fiyatları kıyaslandığında, yaşamda aldıkları öneminin derecesinin tersi bir durum söz konusudur. Suyun fiyatı ucuzken, elmasın fiyatı oldukça pahalıdır. Bu durum iktisatta “değer paradoksu” veya “su-elmas çelişkisi” olarak ifade edilir. Toplam, Marjinal ve azalan marjinal fayda ilişkisi S:81 Şekil 4.1 de görülmektedir.
Tüketici Dengesi: Fayda Maksimizasyonunda tüketicinin amacı, mal ve hizmet tüketerek en yüksek fayda düzeyini sağlayan mal bileşimlerini seçmektir. Burada sorun tüketicinin hangi miktarlarda mal tüketmesi durumunda elde ettiği faydayı maksimize edeceğidir. Tüketici dengesinin sağlanması için geçeri kural Fayda maksimizasyonu kuralıdır.
Bu kurala göre, tüketici bir mal için harcadığı paranın marjinal faydası bir başka mala harcadığı paranın marjinal faydasına eşit olduğu mal bileşimi tercihi ile faydayı maksimize eder. Örneğin tüketicinin yalnızca çay ve börek tükettiğini varsayarsak, elde edilecek faydanın maksimize dilebilmesi için aşağıdaki eşitliğin sağlanması gerekir:
(Bir Bardak Çayın Marjinal Faydası / Bir Bardak Çayın Birim Fiyatı) = (Bir Dilim Böreğin Marjinal Faydası / Bir Dilim Böreğin Birim Fiyatı)
Harcanan bir birim para için elde edilen marjinal faydayı hesaplayabilmek için, bu malın marjinal faydasını bu malın her birimi için harcanan paraya bölmemiz gerekecektir.
Üretici Tercih ve Kararları Üretim: İnsanların ihtiyaçlarını dolaylı ya da doğrudan karşılayacak mal ve hizmetleri ortaya çıkartma çabasıdır.
İmalat: Hammadde veya yarı mamullerin üretim süreci sonunda şeklini değiştirerek, yeni bir mamul elde edilmesi sürecidir.
Üretim Fonksiyonu Belirli bir dönemde kullanılan alternatif girdi bileşimlerinin olası maksimum çıktı ile ilişkilendirilmesidir.
Q* = f (L, K, T, t)
Bu fonksiyona göre, herhangi bir firmanın olabilecek maksimum üretimi (Q*) kullanılan emek (L), sermaye (K) ve doğal kaynakların (T) miktarına ve teknoloji (t) düzeyine bağlıdır.
Girdiler sabit girdi ve değişken girdi olarak ikiye ayrılırlar. Sabit girdiler, ürün miktarındaki değişme karşısında belirli bir süre için miktarı değişmeyen girdilerdir.
Değişken girdiler, arzu edilen üretim düzeyine göre miktarı değişen girdilerdir.
Kısa Dönemde üretim fonksiyonundaki girdilerden sadece bir tanesinin değişebileceği, diğer girdilerin ise sabit kalacağı kabul edilmektedir.
Toplam, Ortalama ve Marjinal Fiziki Üretim incelendiğinde aşağıda belirtilen tanımlar ortaya çıkmaktadır;
Toplam Fiziki Ürün; Değişken girdi miktarının arttırılmasına bağlı olarak elde edilen çıktıdır.
Ortalama Fiziki Ürün; Bir birim emek için elde edilen ürün miktarıdır.
Marjinal Fiziki Ürün; Emek miktarındaki bir birimlik değişmenin toplam ürün miktarında meydana getirdiği değişim olarak tanımlanır.
Azalan Verim Yasası; Diğer üretim faktör miktarları sabitken, bir üretim faktörünün üretimde kullanılan miktarının arttırılması durumunda, her ilave birimin sağladığı ürün miktarının azaldığını ifade eden ilişkidir.
Kısa dönemde tek bir değişken girdi kullanımına devam edildiğinde toplam, ortalama ve marjinal ürün ilişkisine baktığımızda;


  1. Toplam ürün önce artar sonra azalır,
  2. Ortalama ürün önce artar sonra azalır,
  3. Marjinal ürün sürekli azalır,
  4. Toplam ürün maksimum iken marjinal ürün sıfırdır.
Uzun dönem, üretim fonksiyonundaki bütün girdiler değiştirilebilmektedir. Tüm girdilerin değişken olduğu uzun dönemde azalan verimler kanunu artık işlememektedir. Uzun dönemde tüm girdilerin miktarlarının değiştirilebilir olması, ölçek ve ölçek verimliliği kavramlarını ortaya çıkarır. Girdilerin miktarlarının aynı oranda değişmesi, üretim ölçeğinin değişmesi anlamındadır. Girdilerdeki değişimle beraber üretim ölçeği değiştiğinde, çıktı miktarındaki değişime bakılarak ölçeğin verimi hakkında karar verilebilir.
Ölçeğin verimi bütün üretim faktörlerinin (girdilerin) aynı oranda arttırılması durumunda, ürün miktarının hangi oranda değişeceğini ifade eden bir ölçüttür. Ölçek verimi ile ilgili 3 durum geçerlidir.


  1. Ölçeğe Göre Sabit Verim: Girdilerdeki artış oranı ile üretimdeki, çıktıdaki değişim oranı aynıdır.
  2. Ölçeğe Göre Azalan Verim: Üretim faktörlerindeki artışın oransal olarak üretimdeki artıştan yüksek olması
  3. Ölçeğe Göre Artan Verim: Üretimdeki artış, oransal olarak girdilerdeki artıştan daha yüksektir.
Faktör Bileşiminin Seçimi firmanın, nasıl ve ne kadar üreteceğine ilişkin vereceği cevap, aynı zamanda belirli bir üretim düzeyinin hangi girdi bileşimi ile ve en düşük maliyetle gerçekleştirilebileceğine ilişkin de bir cevap olacaktır.
Firma, bu soruları cevaplarken iki çeşit bilgiden hareket etmektedir. Bunlar:


  • Farklı üretim faktörleri (girdi) miktarları için, her bir üretim faktörünün (emeğin ve sermayenin) marjinal fiziki ürünü,
  • Her bir üretim faktörünün (girdinin) fiyatıdır.
Marjinal Ürün Değeri; bir girdinin marjinal fiziki ürünü ile ürünün piyasa fiyatının çarpımı sonucu bulunur ve marjinal ürünün satışı sonucu elde edilecek geliri gösterir.
 
Üst