AÖF DERS NOTLARINA HOŞ GELDİN!

Ders notlarına erişmek için lütfen ücretsiz kayıt olunuz.

Ücretsiz Kayıt ol!

VİZE Medeni Usul Hukuku Vize Ders Notları

Moderator
Mesajlar
419
Tepkime puanı
28
Puanları
18
MEDENİ USUL HUKUKU VİZE NOTLARI

***Roma hukukundan itibaren yapılan ''özel hukuk - kamu hukuku'' ayrımında, özel hukuk alanına dahil maddi hukuk normlarının öngörüldükleri haklara riayetle yükümlü olanların bunu kendiliklerinden yerine getirmemeleri halinde, güç kullanma tekelini elinde bulunduran devletin buna müdahale etmeye karar vermek üzere kurduğu kurumların, sözkonusu müeyyideye karar verme sürecini düzenleyen kurallar bütününe medeni usul hukuku adı verilir. Söz konusu süreç sonunda verilen kararın zorla yerine getirilmesini düzenleyen kurallar bütününü ifade eden icra ve iflas hukuku da, esas itibariyle medeni usul hukukunun devamı niteliğinde olmakla birlikte bağımsız bir hukuk dalı haline gelmiştir.

***Müeyyide ( Yaptırım ):
Bir hukuk kuralının ihlaline teki olarak gösterilen ve hukuk düzeni tarafından öngörülen cebirdir. Kişilerin hukukun yüklediği ödevleri yapmamaları durumunda devlet kuvvetlerinin harekete geçerek yükümlülükleri yerine getirmeye zorlamasına yaptırım(müeyyide) denir. Kurallara uyulmaması durumunda maddi yaptırım söz konusudur. Halk arasında “ceza” sözcüğüyle genellenen bir kavramdır. Ancak hukuki terminolojide ceza ve yaptırım farklı eylemlerdir. Yaptırım kamu gücüyle sağlanan eylemlerin genel adıdır. Ceza ise suç işleyen kişinin aynı eylemi yapmaması için caydırmak amaçlı yaptırımdır.

***Özel hukuk: Kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerini eşitlik ve irade serbestisi esasına göre düzenleyen hukuk kurallarının bütünüdür.

***Kamu hukuku: Devletin teşkilatını, devlet ile bir başka devlet veya devlet ile bireyler arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen hukuk kuralları bütünüdür.

***Maddi hukuk: Hakların gerçek içeriklerini düzenleyen, medeni hukuk, borçlar hukuku ve ticaret hukuku gibi hukuk dallarını oluşturan kurallar bütünüdür.

***Özel Hukuk - Genel Hukuk : Bir menfaatin hukuk kuralıyla korunması durumunda, o menfaat ( hak ) durumuna yükselmektedir. Hakkın temelinde yer alan menfaatin kişisel olması durumunda ( özel hukuk )'tan; buna karşılık söz konusu menfaatin toplumsal olması durumunda ise ( genel hukuk )'tan söz edilir.

***Uyuşmazlık: Bir hakkın varlığı hakkında taraflar arasında meydana gelen ve sulh olma yoluyla veya diğer barışçıl yollarla çözülmesi mümkün olmayan anlaşmazlıklara uyuşmazlık denir. Taraflar arasında meydana gelen uyuşmazlığın sona erdirilmesi ve sosyal barışın yeniden sağlanabilmesi için iki seçenek vardır. Bunlardan ilki müeyyideyi, ( bizzat ihkakı hak ) adı verilen yöntemle kişinin kendisinin uygulaması, diğeri ise güç kullanma yetkisini elinde bulunduran devlete başvurmasıdır. Bu yöntemlerden ilki zayıf olanın müeyyideyi uygulayamamasına ve sosyal barışın daha da bozulmasına neden olacağından ikinci yol, yani devlete Baş vurma yolu en adil ve güvenilir yoldur.

***Bizzat ihkakı hak: Hakları ihlal edilen kişilerin, bu haklarını bizzat zor kullanarak elde etmeleri veya korumalarıdır.

***Yargı Kolları ve Yargılama Hukuku: Türk hukukunda yedi farklı yargı kolunun bulunduğu kabul edilir. Bunlar, Anayasa Yargısı, Adli Yargı, İdari Yargı, Askeri Yargı, Hesap Yargısı, Seçim Yargısı ve Uyuşmazlık Yargısıdır.

***Yüksek Mahkemeler: Genellikle ilk derecede verilen nihai kararların hukuka uygun olup olmadığını kontrol eden ve böylece yargı kolu açısından ülkede içtihat birliğinin sağlanması görevini yerine getiren mahkemelere yüksek mahkeme denir. Anayasamıza göre yüksek mahkemeler şunlardır:

*Anayasa mahkemesi

*Yargıtay

*Danıştay

*Askeri Yargıtay

*Askeri Yüksek İdare Mahkemesi

*Uyuşmazlık Mahkemesi

***Yargı: Soyut hukuk kurallarının bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından, somut bir uyuşmazlığın giderilmesi amacıyla, yargısal usullere uyularak tatbik edilmesidir.



***Medeni yargı:
Özel hukuk alanına giren hukuk dallarından düzenlenmiş olan hukuki ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıkların medeni usul hukuku tarafından öngörülen yöntemler dahilindeçözümlenmesidir.



***Nihai karar: Hakim davayı yürütmek ve sonlandırmak amacıyla çeşitli kararlar verir. Hakim verdiği kararla davadan el çekiyor ve davayı görmeye devam etmiyorsa bu tür kararlara nihai kararlar denir.



***Adli yargı ilk derece mahkemeleri 2'ye ayrılır:

Genel mahkemeler:


* Sulh hukuk mahkemesi

* Asliye hukuk mahkemesi

* Asliye ticaret mahkemesi

Özel mahkemeler:

* Aile mahkemesi

* Tüketici mahkemesi

* İş mahkemesi

* Kadastro mahkemesi

* İcra mahkemesi

* Fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi

* Denizcilik ihtisas mahkemesi



***Bölge Adliye Mahkemesi: Adli yargı kolunda, ilk derece mahkemeleri tarafından verilen, kesinleşmemiş karar ve hükümlerin iptal edilmesi veya değiştirilmesi amacıyla yapılan başvuruları inceleyen bir üst mahkemedir. İkinci derece mahkeme olup, ilk derece mahkemelerinin verdikleri kararları hukuka uygun olup olmadığını denetler.



***Medeni Usul Hukukunun Konusu ve Amacı: Medeni usul hukukunun amacını konusundan bağısı düşünmek mümkün değildir. Bu bağamda medeni usul hukukunun amacı mahkeme önüne gelen dava ve taleplerin hukuka uygun yöntemlerle karara bağlanmasıdır.



***Medeni Usul Hukukunun Amacı:

1)Şekli gerçeği araştırmaktır.

2)Maddi gerçeği araştırmaktır.

3)Adaletli karar vermektir.

4)Toplumsal barışı sağlamaktır.

5)Kesin hükme ulaşmaktır.



***Tasarruf Yetkisi: Hak sahibinin uyuşmazlık konusu olan hakkını talep edip etmeme, dava açı açmama, açtığı davaya devam edip etmeme, karşı taraf ile uzlaşı uzlaşama veya hakkından feragat edip etmeme konularında serbest olmasıdır.



***Medeni Usul Hukukunun Kaynakları:

2011 tarihli Medeni Usul Hukuku

Anayasa'nın ilgili maddeleri

Türk Ticaret ve Türk Medeni Kanununun ilgili maddeleri,

Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin

Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunu

Yargıtay Kanunu

Harçlar Kanunu ve Tebligat Kanunu

İş Mahkemeleri Kanunu



***NOT: Hakkın temelinde yer alan menfaatin kişisel olması durumunda özel hukuktan, buna karşılık sözkonusu menfaatin toplumsal olması durumunda ise kamu hukukundan söz edilir.



***Medeni usul hukukunun amaçları:

*Yargı sürecinde belirliliği sağlamak

*Uyuşmazlıkların hukuka uygun olarak karara bağlanmasını sağlamak

*Sosyal barışı sağlamak

*Belirliliği sağlamak



***Medeni usul hukukunun bağlayıcı kaynakları:

*İçtihadı birleştirme kararları

*Hukuk muhakemeleri kanunu

*Anayasa

*Aile mahkemeleri kuruluş, görev ve yargılama usulleri kanunları

*Harçlar kanunu

*Tebligat kanunu

***Yargılama Faaliyetinin Süjeleri:Yargılama faaliyetinin süjeleri, yargılama faaliyetini yürüten hakimler, zabıt kâtipleri ve diğer yazı işleri görevlileridir. Medeni usul hukuku açısından Cumhuriyet Savcılarının dava açma hakları olmadığından, Cumhuriyet savcılarını bunlar arasında saymıyoruz.

***Metodoloji: Yönetim bilim olarakta adlandırılan belirli bir alanda çalışan kişilerin o alana ait bilgileri doğru şekilde kullanması ve uygulaması için bilmesi gereken metodların bütününe verilen addır.

***Hukuk devleti ilkesi: Yargı bağımsızlığı ve dar anlamda mahkeme bağımsızlığı hukuk devletiilkesinin önemli bir unsurudur.

***Kuvvetler ayrılığı ilkesi: Yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin farklı ellerde toplanmış olması ve ayrıca bu yetkileri kullanan organların birbirinden bağımsız olmalarıdır.

*1) Hakimler

Türk milleti adına yargı yetkisini kullanmak amacıyla kurulan mahkemelerde görev yaparlar. Hakimler, hakimlik mesleği dışında başka bir işle uğraşamazlar. Aslen ve sadece hakimlik görevini yapan hukukçulardan oluşurlar.

Hakimler, devletin sahip olduğu egemenlik yetkisini, vicdani kanaatlerine göre, gerektiğinde devlete karşı kullanırlar.

Adli ve İdari yargıda hâkimlik mesleğini düzenleyen temel kanun ( 2802 ) sayılı ( Hakimler ve Savcılar Kanunu )'dur. Bu kanuna göre mesleğe giriş için önce adaylık dönemi gereklidir. Adaylığa kabul için aranan koşulları taşıyanlar, katıldıkları yazılı ve sözlü sınavda başarılı olurlarsa ( hakim veya savcı adayı ) statüsünü kazanırlar. Bu evrede meslek öncesi eğitime tabi olurlar. Adaylık dönemi sonunda yapılan yazılı sınavda başarılı olanlar ( hakim ) statüsünü kazanırlar.

*2) Zabıt Kâtibi

Yargı personeli arasında yer alan zabıt kâtipleri, Adli Yargı Adalet Komisyonu tarafından görevlendirilirler. Temel görevleri, görevlendirildikleri mahkemelerde ve mahkeme dışında hakim huzuruyla yapılan bütün işlemlerde hazır bulunmak, duruşmaları tutanağa geçirmektir. Zabıt katibinin görevlendirilmesi adli yargı adalet komisyonlarınca yapılır.

*3) Yazı İşleri Görevlileri

Yargılama faaliyetiyle ilgili kayıt, dosya tutma, yazışma, arşivleme ve benzeri birçok işi yerine getiren görevlilerdir. Bu personel Yazı İşleri Müdürünün sorumluluğu altında çalışırlar.

***Mahkemelerin Bağımsızlığı: Mahkemelerin bağımsızlığını teknik anlamda hakimlerin bağımsızlığı olarak algılamak gerekir. Neticede kararı verecek olan hakimin kendisidir. Anayasada bu konu Mahkemelerin bağımsızlığı adı altında yer alsa da, ilk cümlesi ( hakimler görevlerinde bağımsızdırlar ) şeklinde başlamaktadır. Bağımsızlıkla hakimlerin, Anayasa, kanun ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vermesidir.

Anayasa'da mahkemelerin bağımsızlığından bahsederken,

"Hiçbir organın, makamın veya kişinin, yargı yetkisinin kullanılması sırasında, mahkemelere veya hakimlere talimat veremeyeceğine";

"Görülmekte olan bir dava hakkında, Mecliste yargı yetkisinin

kullanılması ile ilgili soru sorulamayacağına, açıklama yapılamayacağına";

"Yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına

uymak zorunda olduğuna";

"Hakimlerin kanunda belirtilen hiçbir görevden başka bir görev alamayacağına" değinilmektedir.

Hakimlerin bağımsızlığından söz edebilmek için ayrıca, mesleğe kabul, tayin, terfi ve denetim işlerinin de bağımsız organlar tarafından yerine getirilmiş olması gerekir. Söz konusu bu görev Anayasa tarafından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na ( HSYK ) verilmiştir.

***Hakimlik Teminatı: Anayasamızda Mahkemelerin Bağımsızlığı'nı düzenleyen 138. maddeden hemen sonra, 139 ve 140. maddelerde hakimlik ve savcılık teminatına ilişkin bazı hususlara değinilmiştir.

Bu cümleden olarak;

· hakimlerin ve savcıların azlolunamayacağı,

· kendileri istemedikçe Anayasa'da belirtilen yaştan önce ( 65 yaş )

emekliye sevk edilemeyecekleri,

· bir kadronun kaldırılmasıyla dahi olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından mahrum bırakılamayacakları,

· mesleğe kabul, tayin, yer değiştirme gibi işlemlerin HSYK tarafından

yapılacağı, belirtilmiştir.

Hakimlerin görevleriyle ilgili durumları, görevlerini tarafsız şekilde yapıp yapmadıkları, suç işleyip işlemedikleri, HYSK bünyesinde oluşturulan ( Teftiş Kurulu ) tarafından yapılır.



***Hakimlik teminatıile ilgili en önemli yasal düzenlemeler 2802 sayılık HSYK kanunu ile 6087 sayılı HSYK kanunudur.

***Hakimlerin Tarafsızlığı:
Hakimler görevlerini yerine getirirken, taraflardan hiçbiri ile çıkar ilişkisi, akrabalık, hasımlık gibi sebeplerle muhatap olmamalıdırlar. Bu durum onların tarafsızlığını etkileyebilir.

Hakimin ( Davaya Bakmaktan ) Yasaklılığı

Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bazı durumlarda hakimlerin tarafsız kalamayacaklarını belirterek, bunların var olması durumunda davaya bakan hakimin ( yasaklılık ) durumuyla karşılaşmasını kararlaştırmıştır. Hakim ile taraflar arasındaki sıkı bağlar yasaklılık nedeni olarak kabul edilmiştir. Aşağıda verilen durumlarda hakimler davadan yasaklıdır.

· davanın kendisine ait olması veya doğrudan dava ile ilgili olması,

· davanın eşi veya eski eşine ait olması

· davanın kendi altsoyu veya eşinin altsoyuna ait olması

· evlatlık bağı bulunan kişilerin davaları

· üçüncü dereceye kadar kan veya kayın hısımlığı bulunması

· nişanlısının davası

· taraflardan birisine, vekil, vasi veya kayyım olması

Yasaklılık sebeplerinden herhangi birisinin olması durumunda, talep olmasa

dahi hakim re'sen çekilme kararı vermek zorundadır. Yasaklılık sebebi olmasına rağmen, taraflar hakimin davaya devam etmesini isteseler dahi, böyle bir istek kabul edilemez.

***Hakimin Reddi:Hakim ile mahkemedeki taraflardan birisi arasında var olan ilişki, yasaklılık derecesinde olmasa bile, hakimin tarafsızlığını bozacağından şüphe edilmesi üzerine hakimin reddi istenebilir.

Şu hallerde hakimin reddi istenebilir:

· hakim davanın taraflardan birine öğüt vermiş ya da yol göstermişse,

· davada taraflardan birine veya üçüncü bir kişiye görüşünü açıklamışsa

· davada tanık veya bilirkişi olarak dinlenmişse,

· davanın, hakimin dördüncü dereceden dahi olsa yansoy hısımlarına ait olması,

· dava sırasında taraflardan biri ile hakim arasında husumet mevcut ise,

Hakimin reddi ile hakimin yasaklılığı arasında önemli bir fark vardır. Hakimin yasaklılığı durumunda, hakimin kesin olarak tarafsızlığını koruyamayacağına inanılmaktadır, oysa hakimin reddi durumunda bu durum kesin olmamakla beraber bu konuda bir şüphe söz konusudur.

***Not: Taraflardan birinin red talebi üzerine, karşı tarafın cevap verme süresi 1 haftadır.

***Not: Esas hüküm bakımından istinaf yolu kapalı bulunan dava ve işlerde, hakimin reddi talebi hakkındaki merci kararları kesindir. Esas hüküm bakımından istinaf yolu açık bulunan dava ve işlerde ret talebi hakkındaki mercii kararına karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 1 hafta içinde istinaf yoluna gidilebilir.

**Tefhim:Mahkeme sonunda mahkemece verilen kararın ya da hükmün duruşmada hazır bulunan taraflara yargıç(Hâkim) tarafından sözlü olarak okunmasına, bildirilmesine tefhim denir.

***İstinaf: ilk derece mahkemesi kararlarına karşı başvurulan ve üst mahkeme tarafından olgu ve hukuk denetiminin bir arada yapıldığı bir kanun yoludur.

***Ret talebinin ileri sürülmesi: Ret talebi hakim veya taraflardan birisi tarafından ileri sürülebilir. Bu talep en geç birinci duruşmada ileri sürülmelidir. Hakimin bu durumunu bilen taraflardan biri ilk duruşmada ret talebinde bulunmazsa, daha sonra bu talepte bulunamaz.Ret talebi şekle bağlanmıştır. Bu bağlamda talep dilekçe ile yapılabilir. Dilekçede talebin sebebi ve delilleri açıkça belirtilmelidir.Ret talebi hakim tarafndan geri çevrilir Örneğin bu talep süresi içinde yapılmamışsa, gösterilen deliller yeteri kadar inandırıcı değilse ve davayı uzatmak gayesiyle yapıldığı anlaşılmışsa, hakim bu talebi geri çevirir.

***Ret talebinin incelenmesi: Ret talebi reddi istenen hakim dışındaki bir mahkeme veya hakim tarafından incelenir. Kural olarak talebin incelenmesine, reddi istenen hakim katılamaz. Ret talebinin incelenmesi sırasında delillerin tam olarak ispatlanması gerekmez. Şüphenin bulunması yeterlidir. Ret sebebinin muhtemel görülmesi ( yaklaşık ispat ) halinde ret talebi kabul edilir. Ret talebinin kabulü halinde davaya bakan hakim davadan elini çeker başka bir hakim davayı yürütür. Reddi halinde ise hakim kaldığı yerden davaya devam eder.

***Mahkemelerin görev ve yetkisi: Uyuşmazlık özel hukuku ilgilendiriyorsa, çözüm için başvurulması gereken mahkeme adli yargının medeni yargı kolu için öngörülmüş yargı makamlarıdır. Medeni yargıdaki mahkemelerden bir kısmı ilk derece mahkemesi olarak, diğer bir kısmı da ( kanun yolu ) mahkemesi olarak çalışır. İlk derece mahkemeleri uyuşmazlık durumunda ilk önce kendilerine başvurulmasını isterler, kanun yolu mahkemeleri ise, ilk derece mahkemelerinin verdikleri kararlara yapılan itirazları incelerler. Medeni yargıda yer alan ilk derece mahkemeleri a) genel mahkemeler ve b) Özel mahkemelerdir. Daha önce de gördüğümüz gibi genel mahkemeler Sulh Hukuk ve Asliye Hukuk mahkemeleridir. Özel mahkemeler ise, uzmanlık mahkemeleri olarak da tanımlanabilir. ( Kanun Yolu ) Mahkemeleri, ( istinaf ) incelemesinin yapıldığı Bölge Adliye Mahkemeleri ile Yargıtay'dan oluşur.

***Kanun yolu mahkemeleri, istinaf incelemesinin yapıldığı bölge adliye mahkemeleri ile temyiz mercii olan yargıtay'dır.

***İlk derece (hüküm) mahkemeleri, her il merkezi ile bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu dikkate alınarak belirlenen ilçelerde, HSYK'nun olumlu görüşü alınarak, adalet bakanlığınca kurulur.

***Yargıtay, medeni yargınında içinde yer aldığı adli yargının en yüksek mahkemesi olup, 23 hukuk ve 23 ceza dairesinden oluşur.

***Görev: Medeni usul hukukunda görev, medeni yargı koluna giren bir uyuşmazlığın ( yani davanın ) bu yargı kolunda bulunan ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından görüleceğini ifade eder. Bir başka ifade ile, özel hukuktan kaynaklanan bir davanın belli bir yerdeki genel mahkemeler tarafından mı yoksa uzmanlık mahkemeleri tarafından mı görüleceğine karar verme durumudur.

***Yetki: Medeni yargıya dahil bir uyuşmazlığın neredeki ( hangi bölgedeki ) bir ilk derece mahkemesinde çözüleceğini belirten bir terimdir. Anayasamız, bir davaya hangi mahkemenin bakması gerektiğini açıklarken, öncelikle o dava ile ilgili özel bir mahkemenin bulunup bulunmadığına bakılmasını istemektedir. Çünkü özel mahkemeler, genel mahkemelerden daha önceliklidir.

***Genel mahkemelerin görevleri: Hatırlanacağı üzere Medeni Yargı'daki genel mahkemeler, Sulh ve Asliye Hukuk mahkemeleridir. Bu mahkemelerin görevleri 5235 Sayılı Kanun ile belirlenmiştir.

a) Sulh Hukuk Mahkemelerinin Görevleri:Kira ilişkisinden doğan alacak uyuşmazlıklarını çözmek, taşınır veya taşınmaz malların paylaşımı, ortaklığın giderilmesine ilişkin davalara bakmak taşınır veya taşınmaz mallarda sadece ( zilyetliğe ) ilişkin davaları çözmek çekişmesiz yargı işlerindeki davalara bakmak.

b) Asliye Hukuk Mahkemesinin Görevleri: Bu mahkemeler, Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve kanunun özel mahkemelere bırakmadığı davalara bakarlar. Sulh hukuk mahkemelerini ilgilendiren bir dava kanunla açıkça Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından görülür denmemişse, bu davaya asliye hukuk mahkemesi de bakabilir.

c) Özel Mahkemelerin Görevleri:Özel mahkemeler, uzmanlık mahkemeleridir. Bir kanunla kurulurlar ve görevleri bu kanunla açıkça belirlenir. Özel mahkemelerin görevi genel mahkemelerden önce gelir. Bu mahkemelerin kurulmadığı yerlerde, bu mahkemelerin görev alanına giren işlere genel mahkemeler bakar. Özel Mahkemeler şunlardır:

1) Aile Mahkemesi:
Aile hukukundan doğan dava ve işlere bakarlar. Adalet Bakanlığı tarafından HSYK'nın olumlu görüşü alınarak, her ilde ve merkez nüfusu yüz bin ( 100.000) ve üzerinde olan ilçelerde kurulur.

2) Asliye Ticaret Mahkemesi: Ticari davalara ve ticari nitelikteki çekişmelere bakan mahkemedir. Asliye ticaret mahkemesinin bulunmadığı yerlerde, bu mahkemenin görevini Asliye Hukuk Mahkemesi yerine getirir. Ama bulunuyorsa dava önceliği Asliye Ticaret mahkemesindedir.

3) Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi: Bu mahkemeler, endüstriyel tasarımlarla, coğrafi işaretlerin korunmasıyla, patent haklarıyla ve marka haklarının korunmasıyla ilgili davalara bakarlar.

4) İcra Mahkemesi: Bu mahkemelerin temel görevi, icra ve iflas dairelerinin işlemlerine karşı yapılan şikayet ve itirazları inceleyip karara bağlamaktır.

5) İş Mahkemesi: İş kanununa göre işçi sayılar kimseler ile işverenler arasındaki iş akitlerinden doğan hukuk uyuşmazlıklarına bakmakla görevlidir.

6) Kadastro Mahkemesi: Kadastro Kanununun uygulanması ile ilgili uyuşmazlıklara bakar.

7) Tüketici Mahkemesi:Tüketicinin Korunması Kanununun uygulanmasından doğan dava ve işlere bakar. Tüketici mahkemelerinde açılacak davalar her türlü resim ve harçtan muaf tutulmuştur. Belli bir parasal limitin altındaki uyuşmazlıklar, mahkemeden önce ( Tüketici sorunları hakem heyeti )'ne götürülür. Bu durum bir zorunluluktur ve hakem heyetinin kararı tarafları bağlar.

***Çekişmesiz yargı işleri: Başka bir mahkeme açık bir düzenleme ile görevli kılınmadıkça görevli mahkeme sulh mahkemesidir.

***Görevsizlik Kararı: Mahkemenin, gerek taraflardan birisinin itirazını dikkate alarak ve gerekse resen yapacağı bir inceleme ile görevsiz olduğu kanaatine varması sonucunda verdiği nihai bir karardır. Mahkeme bu karar ile dosyadan elini çekmektedir. Görevsizlik kararı kanun yolu ( istinaf )'na götürülebilir. Bu durumda mahkeme görevsizlik kararını doğru bulursa, karar kesinleşmiş olur. Yanlış bulursa mahkemeye davaya devam etmesini söyler. Görevsizlik kararından sonra, görevli mahkeme davaya kaldığı yerden devam eder. Bu sırada yeniden mahkeme harcı alınmaz. Mahkeme giderleri, önceden verilmiş olan gider avanslarından karşılanır.

***Medeni Yargıda Yetki Kavramı: Uyuşmazlığın neredeki, hangi çevredeki görevli ilk derece mahkemesinde çözüleceğini ifade eder. Mahkemelerin yargı çevreleri, kuruldukları coğrafi alandır. Bu coğrafi alana ( yargı çevresi ) adı verilir. Bu bağlamda mahkemelerin yargı çevreleri, bulundukları illerin ve bunlara bağlı olan ilçelerin idari sınırlarıdır. Bir uyuşmazlıkta yetkili mahkeme davanın açıldığı tarihte, davalının yerleşim yerinin bulunduğu mahkemedir.

***Genel Yetki Kuralı: Davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer hangi mahkemenin yargı çevresi içerisinde ise, söz konusu kişiye açılacak bütün davalarda genel yetkili mahkeme, o yerleşim yeri mahkemesidir. Buna genel yetki kuralı denir. Yerleşim yeri gerçek kişiler için ( sürekli kalmak niyetiyle oturdukları yer), tüzel kişiler için ise ( işlerinin yönetildiği yer)'dir.Kişiye karşı açılacak bütün davaların, o kişinin yerleşim yerindeki mahkeme olacağı kesin değildir. Nitekim davalıların birden fazla olduğu durumlarda mahkeme, bunlardan herhangi birisinin yerleşim yerinde açılır. Diğerleri de bu mahkemede yargılanır. Boşanma ve ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları mahkemedir.

***Bir kimseye karşı açılacak bütün davalar, konusunda aksini öngören bir kesin yetki kuralı bulunmadıkça davanın açıldığı tarihte davalının TMK'u gereğince yerleşim yeri sayılan yer mahkemesinde görülür. Mesela davalının yerleşim yeri Ankara ili çankaya ilçesi ise yetki mahkemenin Ankara 1. asliye hukuk mahkemesi olması.

***Not: Boşanma ve ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa 6 aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.

***Özel Yetki Kuralları: Uyuşmazlığın daha kolay çözülmesini sağlamak için, bazen davaların genel yetkili mahkeme yerine başka bir yer mahkemesinde çözülmesi gerekebilir. Bu gibi haller için kanun koyucu ( özel yetki kurallarını ) koymuştur. Bu yetki kuralı görevli mahkemeyi belirlerken değişik ölçütlerden yararlanmıştır. Örneğin, haksız fiilin gerçekleştiği yer, borcun ifa edilmesi gereken yer, dava konusu taşınmazın bulunduğu yer sık karşılaşılan ölçütlerdir.

***Ayni hak: Mülkiyet başta olmak üzere maddi nesneler üzerindeki eşya hukukunun konusunu oluşturan her türlü haktır. (örn. sahip olunan bir otomobil üzerindeki mülkiyet hakkı, alınan borç karşılığı rehne verilen bir mücevher üzerindeki rehin hakkı). Maddi olmayan mallar üzerindeki haklara ise fikri haklar denmektedir.

***Zilyetlik: medeni hukukun eşya hukuku dalında incelenen bir hukuki kurumudur. En basit olarak bir kimsenin taşınır (menkul)veya taşınmaz (gayrimenkul) bir mal üzerindeki fiili hakimiyeti olarak tanımlanabilir.

***İrtifak hakkı ayni haklar içerisinde irtifak kurulan lehine sağlanan sınırlı bir ayni haktır. Hak sahibine o taşınmaz üzerinde kullanma, yararlanma yetkisi sağlayan bir hak türüdür.

***Haksız fiil: hukuk kurallarına aykırı bir şekilde diğer bir kişinin malvarlığı veya şahıs varlığında zarar meydana gelmesine neden olan eylemdir. Bir haksız fiilden bahsedilebilmesi için zarara sebep olan fiilin öncelikle hukuka aykırı olması gerekir. Hukuka aykırı fiil maddi ya da manevi bir zarara neden olmalıdır.

***Not: Ölüme bağlı tasarruflar, vasiyetname düzenlemesi veya miras sözleşmesi yapılması şeklinde olabilir.

***Davanın Yetkisiz Mahkemede Açılması:
Davanın taraflar tarafından belirlenen yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkeme ve özel yetki kurallarıyla belirtilen mahkeme dışında, başka bir mahkemede ( yetkisiz mahkemede ) açılması durumunda, hakim bu durumu resen gözetir ve ( yetkisizlik kararı ) verir. Davanın tarafları da süreye tabi olmaksızın yetkisizlik kararını isteyebilirler.

***Yetkisizlik Kararı: Davanın yetkisiz bir mahkemede açılması durumunda, kesin yetki hallerinde hakim resen karar verirken; kesin olmayan yetki hallerinde ise taraflardan birisinin itirazı üzerine yetkisizlik kararı verilir. Yetkisizlik kararı kanun yoluna ( temyiz ) götürülebilir. Mahkeme bu kararı doğru bulursa, yetkisizlik kararı kesinleşir, yanlış bulursa mahkemeye kaldığı yerden mahkemeye devam etmesi bildirilir.

***Mutlak haklar: Herkese karşı ileri sülebilen haklara denir.

***Usul işlemi: Davanın açılmasından hükmün kesinleşmesine kadarki süreçte, yargılamanın ilerlemesi ve sonuçlandırılmasıyla yapılan işlemlerdir. Usul işlemleri 2'ye ayrılır:

*
Taraf usul işlemi

*Mahkeme usul işlemi

***Not: Fiil ehliyetine sahip gerçek ve tüzel kişiler, aynı zamanda dava ehliyetinede sahiptir.

***Tüzel kişi
ise gerçek kişinin sahibi olmayan ancak varsayımsal olarak kişilik sahibi olduğu kabul edilen mal veya kişi topluluğu olarak kabul edilir.

***Fiil ehliyeti: Bir kişinin kendi eylem ve işlemleri ile lehine haklar ve aleyhine borçlar yaratabilmesi yeteneğidir.

***Müflis; "mahkeme tarafından iflas ettiğine hükmedilen kimse"dir, bitmiş, tükenmiş insandır, tüzeldir.

***Not: İflas idaresi, iflas masasının yasal temsilcisidir.

***Sıfat (husumet):
Sıfat, genel olarak, açılan davanın taraflarında biçimsel olarak (davacı ve davalı rolünde) yer alan kişilerin maddî hukuk açısından dava konusu yapılmış olan hak veya hukukî ilişkinin de (hak sahibi ve borçlu olarak) tarafı olup olmadıklarını ifade etmek üzere kullanılan bir kavramdır. Dava ilişkisinde biçimsel olarak davacı veya davalı rolüyle yer almış bulunan kişiler hakkında bir karar verebilmek için, söz konusu kişiler ile dava konusu kılınmış hak yahut hukukî ilişkinin gerçek taraflarının örtüşmesi gerekir. Ancak bu örtüşmenin mevcudiyeti halinde, tarafların davada sıfatının bulunduğu kabul edilir.Sıfatın davacı ve davalı açısından ayrı ayrı incelenmesi gerekir. Davacı açısından bakıldığında, eda ve tespit davalarında sadece bu davaların konusunu teşkil eden hakkın sahibi, tespit davalarında ise sadece hukukî ilişkinin gerçek tarafı, davada davacı sıfatına (aktif husumete) sahip olabilir.

***İhtiyari dava arkadaşlığı: Yasada belirtilen koşulların oluşması durumunda, isteğe bağlı olarak birden çok kişinin aynı davada davacı veya davalı tarafta birlikte yer almasıdır. Dava konusu hak veya borcun ortak olmasıortak bir işlem ile bir tarafı oluşturanların lehine veya aleyhine taahhütte bulunulmuş olması davanın, taraflardan her biri için aynı nedenden doğmuş olması hallerinde ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusu olabilir.

***Fer’î müdahale: MADDE 66- (1) Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabilir.

***Fer'i: Ayrıntılarla ilgili, ayrıntı niteliğinde, teferruat. Asıl olmayıp ikinci derecede olan.

***İhtiyati tedbir: Bir konuda, bir yargılama öncesi mahkemece alınan önlem.

***İsticvap: davanın taraflarının kendi aleyhine olan hususlarla alakalı olarak dinlenmesidir. Tarafların hakim tarafından her dinlenilmesi isticvap olarak değerlendirilemez, isticvap olarak değerlendirilmenin bazı şartları vardır: Taraflar temsilcileri olmaksızın yalnızca kendileri dinlenir. Tüzel kişiler içinse temsil yetkisini haiz kişiler dinlenilmektedir.Kişi, ergin değilse veya kısıtlı ise kanuni temsilcisi dinlenebilir ancak bunun için davanın dava hakkının kişiye özgülendiği davalardan olmaması gerekir.İsticvap yalnızca kişinin aleyhine olan hususlar için dinlenilmesidir.İsticvap, taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalarda geçerlidir. Hakim bir tarafın isticvabına re’sen veya tarafların istemi üzerine karar verebilir. İsticvabına karar verilen taraf, bunun için bizzat kendisine gönderilen isticvap davetiyesi ile mahkemeye çağırılır. İsticvap dilekçesinde isticvap edilen konular sayılır, isticvap edilecek duruşmanın günü ve saati belirtilir ve isticvaba katılınmaması halinde tarafın isticvap konularının hepsini ikrar etmiş kabul edileceği tarafa hatırlatılır.

***Kanuni temsilci: Reşit olmayan bireylerin ana ve babası, kısıtlıların mahkemece atanan, hukuki işlemlerinde izin veren veya onların adına bizzat yapan kişi.

***Davanın aşamaları:

1-Davanın açılması ve tarafların dilekçelerini mahkemeye sunması

2-Ön inceleme aşaması

3-Tahkikat denilen delillerin toplanması, bu kapsamda tanık dinlenme,bilirkişi ve keşif yapılması,evrak kayıtların dosyaya getrtilmesi

4-Tahkikatın bitmesi ve Sözlü yargılama

5-Hüküm. Burada artık mahkeme nihai kararını vermiştir.

Hükümden sonra taraflar hükmü Yargıtay’a taşırsa temyiz aşaması olacak karar onanacak ya da bozulacaktır. Bozulursa bozma nedenine göre 3,4,5. aşamalar tekrar edecektir.

***Sulh: Dava konusu uyuşmazlığın taraflarının, karşılıklı olarak fedakarlıkta bulunarak, hukuki ilişki konusundaki anlaşmazlığa son vermelerini sağlayan ve davaya son veren taraf usul işlemidir.

***Dava çeşitleri:

Eda davası:
Eda davası yoluyla mahkemeden, davalının bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkum edilmesi talep edilir. Örneğin- alacak davası. İki kısımdan oluşur. A) Talep ettiğiniz şey tespit edilir. Tespit hükmü. B) Hakim, tespit ettiğinde sonuca hükmeder. Eda davası kabul edilirse, aradaki alacak kesindir. Dava reddedilirse burada sadece tespit hükmü vardır. Sadece alacak olmadığı tespit edilmiş olur.

Tespit davası: Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Eda davası açabilecekken, tespit davası açmanın hükmü yoktur. Mahkeme, sonucun neticesinde herhangi bir hükümde bulunamaz sadece tespit eder.

Belirsiz alacak davası: Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde açılan davalardır.

İnşai davalar: İnşai dava yoluyla, mahkemeden, yeni bir hukuki durum yaratılması veya mevcut bir hukuki durumun içeriğinin değiştirilmesi yahut onun ortadan kaldırılması talep edilir. Bunlara ‘yenilik doğuran davalar’ da denilir. Kanunun öngördüğü hallerde açılır. Her inşai hakka dayanılarak açılan dava inşai değildir. Örneğin: Boşanma davası.Kural olarak inşai haklar, sahibinin tek taraflı kullanılmasıyla hukuki sonuçlarını doğurur. Bazi inşai haklarda tek taraflı bildirimle sonuçlarını doğurmazlar. Mahkeme yoluyla yaratılması gerekir. Verilen hüküm reddedilirse, bu artık bir tespit hükmü olacaktır. Kabul edilirse, tespit edilmiş olur ve inşai hüküm yer alır. Bu tür inşai davalarda ek olarak verilen hükümler, icra edilebilen, eda hükümleridir. İnşai davalar, kural olarak geleceğe etkili olarak hükümlerini doğurur. Geçmişe etkili olan inşai davalar da ise verilen hüküm geçmişe etkilidir. Örneğin: Neshebin reddi davası, Anonim şirketin genel kurul davaları.

***Talep sonucunun niceliğine göre dava türleri:

***Kısmi dava:
Talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda talebin sadece bir kısmının dava yoluyla ileri sürülmesi halinde açılır.

Objektif Dava Birleşmesi (Davaların Yığılması):Davacının, aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla aslî talebini, aynı dava dilekçesinde ileri sürmesi halinde objektif dava birleşmesinden (davaların yığılması, kümülatif dava birleşmesi) söz edilir. Bunun için, birlikte dava edilen taleplerin tamamının aynı yargı çeşidi içinde yer alması ve taleplerin tümü bakımından ortak yetkili bir mahkemenin bulunması şarttır.

Terditli Dava: Davacının, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik ferilik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürmesi halinde terditli (kademeli) davadan söz edilir. Bu talepler arasında hukukî veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır. Terditli davada mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.

Seçimlik Borç: Seçimlik borçlarda, seçim hakkı kendisine ait olan borçlu veya üçüncü kişinin bu hakkı kullanmaktan kaçınması hâlinde, alacaklı seçimlik dava açabilir. Seçimlik davada mahkeme, talebin hukuka uygun olduğu sonucuna varırsa, seçimlik mahkûmiyet hükmü verir. Seçimlik mahkûmiyet hükmünü cebrî icraya koyan alacaklı, takibinin konusunu, mahkûmiyet hükmünde yer alan edimlerden birisine hasretmek zorundadır. Ancak, bu durum, borçlunun, diğer edimi ifa etmek suretiyle borcundan kurtulma hakkını ortadan kaldırmaz.

Topluluk (Grup) Davası:Dernekler ve diğer tüzel kişiler, statüleri çerçevesinde, üyelerinin veya mensuplarının yahut temsil ettikleri kesimin menfaatlerini korumak için, kendi adlarına, ilgililerin haklarının tespiti veya hukuka aykırı durumun giderilmesi yahut ilgililerin gelecekteki haklarının ihlal edilmesinin önüne geçilmesi için dava açabilir (HMK m. 113). Bu dava türü, topluluk (grup) davası olarak adlandırılır.

***Seçimlik Borç: Borç birden çok edimi kapsıyor, fakat bu edimlerden sadece seçilecek birinin ifa edilmesiyle borç sona eriyorsa seçimlik borç söz konusudur. Seçim hakkı alacaklıya, borçluya veya üçüncü kişiye ait olabilir.

***Pozitif Hukuk: Belirli bir toplumda (devlette) ve belirli bir zaman içinde yürürlüğe giren ve yürürlükte bulunan hukuk kurallarının bütününü ifade eder. Pozitif hukukun kapsamına yürürlükteki anayasa, kanun, tüzük gibi yazılı hukuk kuralların yanı sıra, uyulması zorunlu örf ve adet kuralları da girer.

***İptal Davası: icra ve iflâs hukukunda iptal davası, takip borçlusunun üçüncü kişilerle yapmış olduğu ve alacaklısına zarar veren, kanun tarafından da uygun bulunmayan tasarruf işlemlerinin iptal edilmesi ve alacaklıya dava konusu malı borçlunun malıymış gibi haczettirip sattırarak alacağını tahsil edebilme imkanı veren bir davadır.

***Borç ödemeden aciz vesikası: Kanunun 143. maddesine göre; yargı veya icra yoluna başvurmuş ‘’Alacaklı alacağının tamamını alamamış ve aciz vesikası düzenlenmesi için gerekli şartlar yerine gelmişse, icra dairesi kalan miktar için hemen bir aciz vesikası düzenleyip alacaklıya ve bir suretini de borçluya verir. Bu belgeler hiçbir harç ve vergiye tabi değildir. Aciz vesikasının bir nüshası da her il merkezinde Adalet Bakanlığınca tespit edilen icra dairesi tarafından tutulan özel sicile kaydedilmek üzere bu icra dairesine gönderilir. Aciz vesikası sicili aleni olup ne şekilde tutulacağı ve hangi hususları içereceği Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelikle belirlenmiştir.

***Borçtan kurtulma davası: Alacaklının talebi neticesinde, icra mahkemesi itirazın geçici kaldırılması kararı verdiğinde, borçlu kişi gerçekten borçlu olmadığına inanıyorsa ve devam etmekte olan icra takibini durdurmak istiyorsa , genel mahkemelerde 7 (yedi) gün içerisinde borçtan kurtulma davası açabilir.

***Tahkim: taraflar arasında çıkan uyuşmazlıkların devletin resmi yargı organları yerine, kendileri tarafından belirlenen hakemlerce çözümlendiği bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Kimi görüşlere göre bir alternatif uyuşmazlık çözümü yöntemi olan tahkim, kimilerine göre doğrudan yargısal bir faaliyettir.

***Not: MADDE 116- (1) İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir:

a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı.

b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı.

c) İş bölümü itirazı.

***Hukuk muhakemeleri kanununun 114. maddesinde düzenlenen dava şartları şunlardır:

1) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.

2) Yargı yolunun caiz olması.

3) Mahkemenin görevli olması.

4) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.

5) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.

6) Dava takip yetkisine sahip olunması.

7) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.

8) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.

9) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.

10) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.

11) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.

12) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.

***Dava dilekçesinin içeriği:

a) Mahkemenin adı.

b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.

c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.

ç) Varsa, tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.

d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.

e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.

f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.

g) Dayanılan hukuki sebepler.

ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.

h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.

***Dava ehliyeti kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci vekil aracılığı ile bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usul işlemlerini yapabilme ehliyetidir. fiil (medeni hakları kullanma) ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. yani dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir.

***Dava dilekçesinin mahkemeye verilmesi ve davanın açılma zamanı: Medenî usûl hukukunda yargılama, dava dilekçesi ile başlar. Dava dilekçesi, davalı tarafta bulunan kişi sayısından bir fazla nüsha olarak hazırlanır ve mahkemeye verilir. Dilekçenin bir nüshası dava dosyasına konur, diğeri ise mahkemece davalıya tebliğ edilir.Harca tâbi davalarda, dava açılırken, başvurma harcı ve (maktu harca tâbi davalarda) karar ve ilâm harcının tamamı, nispî harca tâbi davalarda ise bu harem dörtte biri peşin olarak alınır. Alınması gereken harçlar ödenmedikçe, müteakip işlemler yapılamaz, bu anlamda dava dilekçesi de alınamaz. Yargılama sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için yargılamaya devam edilir; müteakip celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilâm harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz.

***Davanın Açılmasının Maddî Hukuk Bakımından Sonuçları: Davanın açılmasının maddî hukuk bakımından doğurduğu sonuçlar, usûl hukukunun değil, maddî hukukun konusudur. Her bir dava açısından, o davanın konusunu teşkil eden hakkın maddî hukuk yönüyle düzenlendiği hükümlerin öngördüğü ayrı (özel) sonuçlar bir tarafa bırakılacak olursa, davanın açılmasının maddî hukuk bakımından doğurduğu sonuçlar, zamanaşımının kesilmesi ve hak düşürücü sürelerin korunması, bazı şahısvarlığı haklarının malvarlığı hakkına dönüşmesi, iyiniyetin ortadan kalkması ve davalının temerrüde düşmesidir.

***Davanın Açılmasının Usûl Hukuku Bakımından Sonuçları: Maddî hukuka ilişkin talebin dava yoluyla ileri sürülmesi durumunda ayrı bir usûl hukuku ilişkisi başlamaktadır. Bu usûlî ilişki sürecinde davanın açıldığı an özel bir önem taşımakta ve bütün süreç bakımından önem taşıyan bazı sonuçlar doğurmaktadır. Aşağıda kısaca ele alınan bu sonuçlar, esas itibariyle usûl hukuku tarafından düzenlenmiştir.

***Derdestlik: Derdestlik, bir davanın görülmekte olmasıdır. Tarafları, dava sebebi ve dava konusu aynı olan bir dava yeniden açılamaz. Bu, olumsuz bir dava şartıdır (HMK m. 114, I, 1). Aksi takdirde, ikinci kez açılan davada mahkeme, resen veya yargılamanın her aşamasında ileri sürülecek itiraz üzerine, davanın usûlden reddine karar verir.

***ihtiyatî Tedbir: Mahkeme tarafından asıl hukukî korunma talebi (dava) hakkında kesin hüküm verilinceye kadar devam eden, tarafların durumlarında ya da dava konusu hak veya şeyde meydana gelebilecek zararları önleme amacına hizmet eden, geçici nitelikte bir hukukî korumadır.

***İhtiyatî Haciz: Para alacaklarının tahsiline yönelik mevcut veya olası bir takibin veya davanın sonucunun güvence altına alınması için, mahkeme kararıyla borçlunun malvarlığı değerlerine el konulmasını sağlayan geçici nitelikte bir hukukî korumadır.

***Temerrüd: En genel anlamıyla bir borcun ifa edilmemesidir. Borca aykırı davranış hallerinden birisidir. Temerrüdden söz edilebilmesi için, borcun ifasının mümkün olması ve alacak muaccel hale gelmiş (ifa zamanı gelmiş) olmasına rağmen, borç ifa edilmemiş olmalıdır.

***Sebepsiz zenginleşme: Borcun kaynaklarından biri olan sebepsiz zenginleşme, bir kişinin haklı bir sebep olmaksızın bir başkası aleyhine (zararına) zenginleşmesidir. Sebepsiz zenginleşmede, bir kişinin malvarlığı artarken, bir başkasının malvarlığında azalma meydana gelmektedir.

***İlk İtiraz: Dava şartları yanında, yine usûl hukukuna ilişkin olan fakat hâkim tarafından resen gözetilemeyip, ancak davalı tarafından açıkça ve usûlüne uygun olarak ileri sürülmesi halinde davanın esasına girilmesine engel olan şartlara ilk itiraz denilmektedir. Örneğin yetki ve tahkim itirazı. ilk itirazlar, davalı tarafından, en geç cevap dilekçesiyle birlikte ileri sürülmelidir.

***Cevap dilekçesinin içeriği:
Cevap dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:

a) Mahkemenin adı.

b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri; davalı yurt dışında ise açılan dava ile ilgili işlemlere esas olmak üzere yurt içinde göstereceği bir adres.

c) Davalının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.

ç) Varsa, tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.

d) Davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.

e) Savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.

f) Dayanılan hukuki sebepler.

g) Açık bir şekilde talep sonucu.

ğ) Davalının veya varsa kanuni temsilcisinin yahut vekilinin imzası.

***Teksif ilkesi: Medeni usul hukukuna hakim olan ilkelerdendir. buna göre, usul ekonomisi gereği, davanın uzatılmasının önüne geçilmesi için iddia ve savunma nedenleri belli bir usul kesitine kadar ileri sürmelidir. Bu ilke, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı ile bağlantılıdır. hmk'da da düzenlenmemiştir.

***Tasarruf İlkesi: Medeni yargılama hukuku alanında davanın sahibi davanın taraflarıdır. Bir davayı açıp açmamak tarafların tasarrufundadır. Açılmış bir davayı sonuna kadar devam ettirip ettirmemek de tarafların tasarruf yetkisi içindedir. Hakim taleple bağlıdır.
 
Üst